Özgür Satranç Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: Ufak bir kaza ve geçmiş olsun
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Hüseyin Aktaş bugün motorbisiklet kazası geçirmiştir. Yara ve dikişlerle ucuz atlattığı bu kazadan dolayı geçmiş olsun diyorum.

Facebook'ta genç satranççılar bir ara konuşuyorlardı: Kask takmak çok önemli! Hüseyin neyse ki kask takıyordu.
.


Sayın Hüseyin Aktaş'a İzmir'de ki dostları adına geçmiş olsun dileğimizi iletmek isterim.

Sayın Kuvay Sanlı'nın deyimi ile "ucuz atlattığı bu kazadan" dolayı oluşan yaraları ile ilgili tedavi sürecini de kolay atlatmasını ve en kısa zamanda sağlığına kavuşmasını dileriz.


Atilla Alpaslan
Geçmiş olsun . En kısa zmanda sağlıgına kavuşması dileğiyle.
Bir şey sandığınız şey o şey değilse ne olur?
Bir şey sanmadığınız şey, bir şey olursa ne olur?
60-70 km. hızla giderken, göğüs hizasında, yolun bir tarafından diğer tarafına çekilmiş bir teli fark ettiğimde tel ile aramda bir kaç metre kalmıştı... Aniden frenlere bastım... Frene basmasam tele takılıp biçileceğim ya da ne olacağım meçhul... Ama düşersem şimdi olduğum gibi ezik sıyrık sahibi olacağım... Düşmek diğer olasılıklardan daha tercih edilebilir. Bu durumda tele biçilmektense düşmeyi göze alarak, fren yaparak, eğilerek, yan yatarak altından geçeyim derken, motor benden önce ve benden bağımsız bir kararla(!) yan yatıp sürüklenmeye başladı. Beni de "kolları" arasına sıkıştırıp; "Seni biraz ezeceğim ama korkma yere çakılmaktan, kırıklardan çatlaklardan kurtaracağım" diyerek sevgili motosikletimle beraberce sürüklendik...

Usta öğreticisi olduğum motosikletimle öğrencilerime zaman zaman düşme teknikleri üzerine de konuştuğumuz olurdu... Bir kez daha söylediklerimi uygulama fırsatım oldu...

Düştüm..
Diyeceksiniz ki "Tel ne oldu, tele çarpmadınız mı?!"
Lan ben tele çarpmadım... Çarpmış olsam düşünüyor olamam.. O halde ne oldu ortada tel de yok?!.. Serap mı gördüm, düş mü gördüm de düştüm ben? Halüsinasyon mu yaşıyorum derken yerde ince ve parlak bir şey kımıl kımıl parıldıyor... O da ne derseniz, belki şimdiki kuşak M3'lerle falan müzik dinlediğinden bilmez ama, şu eski teyp kasetlerinin içindeki bant vardır. Bozulup söküldüğü zaman insanı balık tutmaktan nefret ettiren misina dolaşığı gibi karman çorman olurlar... Hangi sivri zekalı çocuğun işidir bilinmez bu bandı bir güzel yolun bir tarafından bir tarafına çek sen... Hüseyin de bunu tel sansın ve bir saniyenin içinde milyonlarca olasılığı hesaplamaya kalksın. Olacak iş mi? Olmaz elbette. Ne olur?

Ah çocuklar...
Muhtemelen ilk olarak beni yerden kaldırmaya gelen çocuk idi bunu yapan... "Kim gerdi bunu yola lan" diye sorduğumda yola gerili bir şey de kalmadığı halde "Vallahi amca biz germedik" deyişinden belli idi...

Ah bu çocuklar...
Bu çocuklar olmasaydı
Düşer miydik yollara?
Bu çocuklar olmasaydı
Düşer miydik yollarda?
Bu çocuklar olmasaydı
Paramparça olur muydu yiğit bedenim
Solum sol tarafım sağ tarafım
Paramparça olur muydu gecelerim gündüzlerim...

Tel sandığım ŞEY'İN teyp bandı olduğunu anlasaydım düşer miydim ben?
Peki teyp bandıdır deyip de gaz kesmeden bastırıp geçmeye kalksaydım ve tep bandı değil de tel olsaydı ne olurdu?

"Akan su pislik tutmaz" der atalar... Akan trafikte bu sorunlar olmaz. Bir kasabanın yeni asfaltlanmış çevre yolu idi... Demek ki kasabalarda henüz kültürün kaba saba olduğu beyinler var... Ya da televizyonlarda bilgisayarlarda şiddet içerikli absürd oyunlardan etkilenen çocukların bir "BUBİ TUZAĞI" denemesi...
Kasabalarda kaba saba yerlere düşerse yolunuz, kaba saba insanlara düşerse işiniz, daha bir dikkatle ve mevcut hız limitlerinin de altında seyredeceksiniz, yoksa sizi seyrederler yollarda...

Evet, tel olmayan şeyi tel sanışım, sahte engeli gerçek sanışım bu kazaya neden oldu... O an düşmekten başka çarem de yoktu... Bira da isteyerek düştüm sanki...
Bir çok kazamız bu yüzden olmaz mı?
Sanmak ile doğru algılamanın arasındaki fark sizi yanlışlardan kurtaran şeydir. Sanmayacaksınız, anlayacaksınız! Sanıyosanız aldanıyorsunuzdur... Gerçeği tanıyacak ve hakkını vereceksiniz!...
Adam sanmayacaksınız adam olmayanı örneğin. Adam olmayanı adam saymayacaksınız. Öyle bakıp da "a-a, eli kolu var, gözü kulağı var" deyip insan sandıklarımız değil midir bir çok zaman bizi üzen? Ne bileyim adamı başkan sanırsınız, taşkan çıkar...
Başbakan sanırsınız, boşbakan çıkar...

Biri bana söylesin; ben nerdeyim?
Burayı ben özgür forum sanıyordum, doğru yerde miyim acaba?
Burayı ben bizim satranççıların forumu sanıyordum, doğru mu acaba?

Akıbet biz bu yolarda öleceğiz demekki...
Bu forumdan da kurtuluş yok gibi... Çünkü bizler sustukça susmamızı kendi sanılarına göre değerlendirip, yolumuza sahte tuzaklar kuranlar var. Tıpkı o çocuklar gibi, belki düşüp ölelim istiyorlar. Ama biz düşmenin de eğitimini veriyoruz ve bizlerin düşmüşlüğü ile onların düşkünlükleri arasında dağlar kadar fark var...

Kazadan sonra işini gücünü bırakıp hastane-postane işlerine koşturan, beni ağırlayan ve nihayetinde kazayı buradan duyurunca telefon bombardımanına tutulmama neden olan Kuvay dostuma çok teşekkür ederim. Bu vesile ile Özgür Foruma olan küskünlüğüme de son vermiş oldum. Satrancı ve Satranççıları bırakamayacağımı anladım...

Çünkü ne dost bıraktı yakamı ne düşman...
Şimdi yeniden yollara düşme zamanı!...

Ne demişti şair:
"Vurun ulan vurun
Ben kolay ölmem
Ocakta küllenmiş közüm
Karnımda söylenmiş sözüm var
Haldan bilene!"

Görüşmek üzere...
"Ahmet Arif"
"Ağır Abi'ler", düşünen ve üretenleri engelleyerek uslandırmanın, içinde yaşadıkları hayatın tadını, tuzunu kesmek demek olduğunu ilk anda düşünemediler belki...

Forumun sadece usturuplu yazılar kadar, yaşam belirtisi olan, felsefe, şiir, mizah, kinaye, mübalağa, hatta atışma, hatta bazen de argo, her "tel"den farklı düşüncelerden faydalanmak olduğunu, bu boşlukta bir kaç akıllının tüm varlıklarını, birikimlerini bile ortaya koysalar bazen bir tek "farklı" insanın yerini dolduramadıklarını geç de olsa farketmişlerdir, belki...

İnsanlar doğruyu ararken hata da yaparlar, hatalarını kendi kendilerine anlayabilecek olanlara fırsat yerine derhal ceza vermek doğruyu aramaya çabalayanları da uslu birer çocuk haline getirip gelişmelerini engellemek demek. Burası yönetim kurulu karar organı değil ki forum. Burada her kafadan bir ses çıkmalı. Zaten karar organlarında da inanılmaz bir sessizlik ya tek ses olduğunu, bu yüzden yerinde sayıldığını artık herkes görüyor.

Aslında forum yöneticilerinin de üyelerinin düşünsel katkılarını kolayca gözden çıkarmayacak kadar satrancı sevdiklerini sanıyorum. Bir ara herkes gergindi. Sadece kimin, kimin damarına daha çok bastığı, ortamı yumuşatmak için karpuz mu, ceza mı kesmeli konusunda kafaları biraz karışık, forumu yaşatma kaygıları da basiretlerini bağlamış gibiydi sanki...

Bir gerginlikle gidişin gibi, dönüşün de yaramaz çocukların gerdiği bir telle ve de kasetle, biraz hasarlı da olsa "muhteşem" oldu. Kasetle, tel ile talimatla, disiplinle yönetilenlerin, uslu büyüklerin, sessiz küçüklerin ülkesinde, Kasetli bir dönüş kazası anca böyle yaşanır, eğlenceli ve güzel anlatılırdı. İyi ki kaskın varmış. Baş önemli, diğer yaralar iyileşir geçer.

Hüseyin kardeş, tekrar geçmiş olsun, Geçmiş, geçmişte duradursun, dışarda hayat nasıl, gelecekte ne var yaz. "özgür"lüğe hoş geldin. Forum yöneticisi abi'lere, arkadaşlara da : Rehavet bitti, vardiyalar pür dikkat iş başına, gözünüz aydın, selamlar.
Geçmiş olsun Hüseyin abi.