Özgür Satranç Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: Başkan Adaylarıyla Röportajlar
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Yarınki TSF Genel Kurulu öncesi iki adayla görüşmeler yaptım. İki adaya da bu mülakatların tamamının Sabah gazetesinde yer almasının, seçimden önce dahi zor olabileceğini anlattım. Konuştuklarımızı 3500 vuruşta özetlemek de ne kadar sağlıklı olurdu tartışılır. Kendileri buna rağmen yaklaşık 1,5-2 saatlerini yoğun seçim dönemlerinde bana ayırdılar sağ olsunlar. Merak edilen konuları konuştuk. Delege olmayan, iki aday hakkında da daha fazla fikir edinmek isteyen satranç camiasının huzuruna bu kez kurumsal medya yoluyla olmasa da sunmak istedim.

Cengiz Keleş ile sohbetimiz aşağıdadır. Kendini tekrar eden bir söyleşi yapmamak için daha farklı sorular sormaya çalıştım, ama satranç camiasında konuşulan konular ve Türk satrancının meseleleri belli. Tashih kaldıysa affola.

Satrancın içindeyiz ki söylediklerimiz yankı buluyor


Özgür Akman: -Daha önce seçim kaybetmiş olmak, aday olmama nedeni midir?
Cengiz Keleş: -Seçimi kaybetmek değil mesele. Kazanmaktan ve kaybetmekten başka mefhumu olmayan, satrançtan keyif almayı bilmeyenlerin söyleyeceği şeyler bunlar. Önemli olan oyundan zevk almak, iyi bir sonuca ulaşmaktır. Ben daha önce iki defa seçim kaybettim, birinde kendim adaydım, birinde değildim, ama sonuçta doğru şeyler savundum. Önemli olan da bu.

- Şahsınıza yönelik en çok dillendirilen eleştirilerden biri seçim zamanları hariç satranç camiasında görünmediğiniz yönünde. Bu eleştirilere ne cevap vermek istersiniz?
- Doğru. Sekiz yıldır bana herhangi bir hakemlik görevi verilmiyor. Sekiz yıl öncesine kadar beş yıllık bir süre ben Türkiye’nin bir numaralı hakemiydim. Federasyon başkanı benim için “Dünyanın en iyi hakemi,” derdi. Sekiz yıldır herhangi bir turnuvada görev almamışım. Oyuncu olarak da sonuçta milli bir sporcu değilim. O yüzden benim birçok turnuvada boy göstermemi bekleyemezsiniz.

Seyrek oynuyorsam ve turnuvalarda herhangi bir görev alamıyorsam, satranca herhangi bir noktada katkı yapmam engelleniyorsa benim ne yapmam gerekiyor? Muhalefet partisi gibi il il gezeyim mi sürekli mesela?

Zaten satrançta iktidar-muhalefet yakıştırması yanlış olur. Biz burada bir memleket veya partiden bahsetmiyoruz. Hepimiz aynı camianın insanlarıyız. Yoğurt yiyişimiz farklı da olsa, farklı dünya görüşlerine inansak da İspanyol Açılışı’nı hepimiz aynı doğrulukta oynamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla satranç adına ortak değerimiz tektir: satranç. Ben satrancın açılış veya oyunortası teorisine yenilikler getirecek değilim. Eğer bir muhalefet yapıyorsam bunun sebebi ancak bir rahatsızlık hissetmemdendir. Doğru gördüğümüz şeyleri de Genel Kurul’larda söylüyoruz, forum ortamlarında yazıyoruz. Bunlar isabetli oluyor ki Sayın Başkanın kendisi de bazen son derece öfke dolu iğneleyici yazılar yazabiliyor. Demek ki çok da dışında değilim. Bugün aday olup bir seçim sitesi kurmuşum. Birçok proje ifade ediyorum. Bunlar son bir ayda bulunmuş şeyler değil. Yılların birikimi ve sekiz yıllık eleştiri dönemindeyim. Demek ki içindeyim.

“Yaş Grupları’nın maliyetleri düşürülür”


- Mevcut yönetime temel eleştirilerinizden birisi Yaş Grupları ile ilgili. Yaş Grupları Türkiye Şampiyonaları’nın masraflarının yüksekliği. Haksız demek imkânsız ama diğer taraftan da ben 1990’lı yıllardaki yaş gruplarında, oynadığım yılları hatırlıyorum. Bu döneme geri döner miyiz? Masrafları kısmak, katılımcılardan talep edilen ücretleri düşürmek kalitenin azalmasına sebep olur mu?


- Ben bu yarışmaya dört defa başhakemlik yaptım. Birçok sorunu yerinde gördüm. Buradaki temel sorun federasyonun 1 liraya aldığı otel konaklamasını üç liraya satmasıdır. Aradaki bu farkla sadece organizasyon masrafları değil, maddi imkânları olmayan bazı sporcuların da konuk edildiğini biliyorum, ama bu gelirlerle turnuvanın dışındaki masraflar da karşılanıyor. Çocuklar üstünden para kazanıp federasyon başkanının gezi ve ağırlama masrafları karşılanmamalı. Eğer yaş grupları için otel odalarını 1 liraya alıp 1,5 liraya da satmak mümkün değilse biz bu noktada devletten yardım da isteyeceğiz , çünkü bu bizim altyapımız için en önemli turnuvadır.

Son yıllarda federasyonun daha önce yarışma yaptığı bir otelde başka bir spor organizasyonunda da kaldım. Refakatçiden 45 lira talep ediliyordu, oysa bizim federasyonumuz iki kişilik odada kalan refakatçiden 80-100 lira hatta 120 lira gibi ücretler alıyor. Öncelikle bunu düzelteceğiz. 2013’le ilgili ayarlamalar yapılmıştır, en azından 2013 için makulleştirip sonradan daha ileriye götüreceğiz.

- 90’lara geri dönüş ihtimali yok yani?
- Böyle bir geri dönüş olmaz çünkü o yıllarda katılımcı sayısı çok daha azdı. Çağrılanlar ya kendi haline bırakılır ya da kendilerine misafirhanelerde yer gösterilirdi. Şimdi işler büyüdü. Ben daha da büyütmeyi düşünüyorum.

Mesela, neden 3000 oyuncu, 2000-3000 konuk, veli, antrenör şeklinde büyük bir şenlik yapmayalım? Bunu matematiksel olarak yapmamızın iki yolu var. Birbirine yakın birden fazla otel ayarlayıp, fiyatları birbirine yakın tutmak katılımı arttırır. Bugünkünden yüzde 30-40 daha ucuza sunulabilir otel fiyatları. Şu anda bir çocuğun bir kafilenin içinde yer alarak katılımı yaklaşık 500 liraya mal oluyor, yol hariç. Biz mevcut durumla bunu 300-350 liraya indirebiliriz. Kötü şartlarda hakem olarak kaldım senin bahsettiğin dönemlerde.

Üniversite yurtları da bugün daha iyi koşullarda. 90’lı yılların otellerinden daha iyi durumda yurt imkanları. Yeni üniversiteler, daha yeni ortamlar ve sosyal ortamlar sunabiliyor. Üniversitelerden konaklama desteği alıp, yemeği de catering firmalarından temin ederek günlük 20 lira gibi son derece ucuz maliyetlerle bu organizasyonu yapabiliriz. Buna bir şenlik havası, bir festival programı da ekleyebilirsek 5000-6000 kişiyi bulabiliriz.

- Şenlik havası derken ne kastediyorsunuz?

- 1-2 tur daha fazla olabilir, gün sayısı artabilir. Bir boş güne ciddi eğlenceler, gösteriler eklenebilir, panayır açılabilir, belediyeden izinler alınabilir. Bununla beraber turnuva boyunca sürece seminerler olabilir antrenör, veli ve hakemlere yönelik. Milli sporcuların açık seminerleri (bir satranç konusu anlatmak gibi) olabilir. Yazmak yerine konuşmanın mümkün olduğu forumlar, sohbet ve tartışma ortamları yaratılabilir. Bu 7-9 günü dolu dolu yaşayabiliriz. Bizim federasyon olarak sağlayabileceğimiz şey günlük 20 lirayı geçmeyen bir konaklama sağlayıp isteyene de otel göstererek dünyadaki 5-6 bin kişilik tek satranç yarışmasını organize edebiliriz. Bu durumda kimsenin “katılamıyorum, masrafları karşılayamıyorum” demesine gerek kalmaz. Haber değerimiz de artar.

Ö.A.: Yazıcı’yla aranızda bir kişisel husumet, tabirim belki abartılı ve yanlış ama bir ‘kan davası’ var mı?
C.K.: Sekiz yıl sürdüğü için böyle görünüyor belki de. İlk yıllarda bu sorun çözüme kavuşsaydı, bu durum dışarıdan böyle algılanmayacaktı. Kendisi özerklikle beraber farklı yollara saptı. Federasyona verilen özerkliği, kendisine sunulmuş bir ağalık veya şahsi bir hak olarak gördü. Hiçbir spor federasyonu özerkliği istemezken, özerk olmayı istedi. Kendisine verilen özerkliği tabana yansıtma, buna satranççıları dahil etme yoluna gitmedi. Gitmediği için keyfilik doğdu. Benim karşı çıktığım şey Ali Nihat Yazıcı’nın şahsı değil uygulamalarıdır. Onun için arada kan yok ki davası olsun. Husumet bile değil. Muhalefet de değil, bir eleştiri, bir karşı duruştur. Devam etmesinin sebebi aynı yanlış yolda hızla ilerlemeyi sürdürmesidir.

Dört Adımda Satranç Altyapısını Oluşturmak


- Web sitenizde çeşitli projeleriniz var. Geçmiş dönemlere göre en önemli farklar sizce hangileri?

- Bizim dört çalışma alanımız olacak. İlki birinci kademe antrenör dediğimiz öğretmenlerimiz. Eğiterek, malzemeyle destekleyerek ve bir Okul Ligi kurarak onları satranç camiasının içine çekmemiz gerekiyor. Minik ve Çocuk Ligleri yerine Okul Ligi oluşturmalı. Başında da o okulların satranç dersi veren öğretmenleri olması lazım. O zaman o okulların müdürleri de, satranç dersi veren öğretmenleri de bu işi destekler hale gelir.

Bunu tamamlayacak ikinci alanımız kulüplerdir. Kulüpler, kendi istihdam edecekleri veya var olan antrenörleriyle birinci kademe antrenörlerini eğitecekler. Dolayısıyla okulla kulüp arasında bir köprü, bir yol kuracağız. Okuldaki eğitimleri kulüplerin bilgi ve malzeme birikimleriyle destekleyeceğiz. Bu, kulüplerde münferit turnuvalar yapılmasını da kolaylaştıracaktır. Bizim bu alanlarda çalışırken turnuva yapılmasını da desteklememiz gerekiyor.

Kulübün bir üst basamağı ildir. Kulüpler kendi ayakları üzerinde durabilir hale gelince, federasyondan alacakları eğitim kulübü olma ve satranç merkezi açma sebebiyle alacakları destekleriyle beraber kulüpler en azından işletenlerine yük olmayacak hale gelecek.

- Bugün yapılan işleri daha verimli ve daha az ücret talep ederek yapılabilir diyorsunuz?

- Tam da öyle değil. Mevcut yönetimin kulüpleri ayağa kaldırmak gibi bir projesi yok ki. 700 kulüpten 200-300 tanesi ancak lige katılabiliyor. Federasyonun neden 700 tescilli kulübün liglere katılamadığını sorun edip buna çözüm araması lazım. Benim yaptıklarım, federasyonun yaptıklarını daha iyi yapma çabası değil, bir reorganizasyon çabasıdır.

Federasyon seçimlerinin de satranç oyuncuları, antrenörleri ve hakemlerinin katılacağı bir seçimle belirlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. İşte bunu yapmak için üçüncü ayağımız da il yönetimleridir. İllerdeki yönetimlerin kulüp ağırlıklı olsa da satranç oyuncuları, hakem ve antrenörlerin de katılımıyla bir seçimle belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

- Devletin şu anki spor mevzuatı ve teşkilatı buna uygun mu?

- Mevzuata uygun. Şu an federasyon başkanı il temsilcisine karar veriyor, il spor müdürlüğü de onaylarsa il temsilcisi atanıyor. Bir problem çıkarsa federasyon kararını gözden geçirir. Dolayısıyla federasyon başkanı peşinen bu şekilde seçeceğim diyor.

Bir uyumsuzluk olursa da federasyon özerk olsa da genel müdürlük veya bakanlık; genel kurul üyelerinin yüzde 40 veya federasyon yönetim kurulunun da yeniden seçim yapma hakkı var. Benzer haklar il yönetimlerinin için de olmalı. Mevzuata aykırı değil, yalnızca federasyon başkanı 81 tane ilin temsilcisine kafa yormayı bırakacak. İller kendileri için kim en iyi çalışır kendileri karar verir.

Benim savlarımın en büyük ispatı neredeyse bir yıldır boş duran Ankara İl Temsilciliği pozisyonudur. İsteyen var, federasyon birini arıyor ama bulamıyor. Federasyonun merkezi Ankara’da. Nüfusu 5 milyon olan Ankara’nın 70 yıllık bir organize satranç geçmişi var.
Federasyon örneğin şu an oturduğumuz alışveriş merkezindeki turnuvada kimin görev yapacağına, bunun o ildeki dengeleri nasıl değiştireceğine kafa yormamalı. Yönetimin her şeyden haberi olması gerekmez. Federasyon daha çok sonuçlar ve performans üzerinden hareket etmeli. Lisans sayısının artması, ildeki reyting düzeyinin artması, ilden unvanlı oyuncular çıkması ve daha iyi turnuvalar yapılması gibi kriterler olmalı. Biz bir hareket alanı tanıyıp, lisans başta olmak üzere bazı gelirleri peşinen il yönetimlerine bırakacağız.

Dördüncü ayağımız da geniş ve hiç değerlendirilmemiş bir alandır. Üniversitede okuyan 17-25 yaş grubu satrançta ustalaşma yaşlarını temsil eder. 17 yaşında büyükusta olanlar çok ekstra yetenekler veya satranca çok büyük emek harcamış gençlerdir. Satrancın münferit 1-2 ustayla yetinmesi mümkün değil, bizim 5 büyükustamız var ama 20’den fazla IM, 100’den fazla FM’miz olması lazım. Bu oranları tutturamıyoruz. Bu hedeflere ulaşmamızın yolu üniversitelerdir.

170’i aşkın sayıda üniversite vardır. Okul Ligi gibi Üniversite Ligi başlatmalıyız. Tüm ihtiyacımız satrancı seven bir hocamız olması ki satrancı seven akademisyenler muhakkak vardır. Bu hocalar il temsilcileri tarafından bulunduktan sonra üniversitelerindeki satranç faaliyetlerini örgütleyecekler. Bir satranç sınıfı açılacaksa onun içini kitap, saat ve satranç takımı, bilgisayar yazılımı gibi destekleri de federasyon sağlayacak. Üniversitede satranç dersi yapılacak, antrenör olacak ve üniversite bir takım kuracak. Üniversite kulüplerinin de liglere katılması teşvik edilecek. Ben dört yıl içinde 500 satranç odası açabileceğimiz düşünüyorum. Federasyon İş Bankası ile birlikte 5500’ü aşkın satranç sınıfı açmış durumda. İş Bankası da bu desteği verebilir, federasyon bütçesinin yüzde biriyle de bu yapılabilir.

- Bu dört adım neyi sağlayacak?

- Bu dört adım bir arada yol aldığında biz Türkiye’deki satranç altyapısını kurmuş olacağız. Yani, on iki yıllık başkanımızın ilk dört yılında bu imkân yoktu ama son sekiz yıl için bu söylenemez. Son sekiz yılı bir boş geçirdik. Bir bina almaya çalıştık. Kendi başına para verip 1000m2’lik bir bina alan başka bir federasyon ben bilmiyorum. İkinci bir bina aldık. O bina alındığı gibi duruyor. 2011 Haziran’ında, 2012 Haziran’ı ve bu ayın başında binayı gördüm. Bina alındığı gün bulunan çöplerle birlikte duruyor.

“Bir satranç kampüsu oluşturma hayalim var”

- Başkan seçilirseniz bu yatırımlarla ilgili planlarınız nedir?

- Benim hayalim dört yıl sonrası için bir satranç kampüsu oluşturmaktır. Binalardan takas veya satış yoluyla kurtulup Ankara’da merkezi bir yerde, bugünkünden daha küçük de olsa bir yer oluşturmak olabilir. Şehrin kenarında 7-8 dönüm, belki 10 dönümlük 1-2 katlı binalar şeklinde, çeşitli sosyal olanaklara sahip, küçük grupların konaklayabileceği, 100-200 kişilik turnuvaların yapılabileceği, genel kurulların düzenlenebileceği bir kampüs yaratma projemiz var. Bir satranç köyü, sponsor desteğiyle kurulabilir.

- Türkiye İş Bankası’nın sponsorluğuyla ilgili görüşleriniz neler?

- İş Bankası önemli bir sponsor. Bu sponsorluğun devam etmesini umuyoruz. Bu konuda beni rahatsız eden bir şey var. Her yıl televizyonlarda dönen reklamlar var. Orada çocuklar birbirlerini alaycı bakan çocuklar, bir çocuğun diğer çocuğa alaycı bakması gibi satrançta olmayan tavır ve hareketler var. Bunun yeniden çekilmesini rica etmeyi düşünüyorum. Manevi anlamda önemli bir konu. Maddi anlamda şu örnek nasıl bir değişiklik olabileceğini açıklar. Bugüne kadar Yönetim Kurulu Etkinlik Raporu’na göre 5.554 satranç sınıfı kurulmuş, ben aynı paraya 10 bin tane kurulabileceğini düşünüyorum.

Meksika dalgası gibi turnuva dalgası


- Yerel veya başka sponsorlarla ilgili düşünceleriniz var mı?

- 2016 veya yetişirse 2014’te şöyle bir projemiz var. Federasyona 1 milyon TL verecek bir sponsor arayacağız. Bu parayı 81 ile uygun bir şekilde taksim edip minimum 10 bin lira ödüllü açık turnuvalar yapacağız. Türkiye’nin her ilinde, Ceyhan, Tarsus, Kdz.Ereğli ve Salihli gibi belli başlı ilçelerde olacak bu turnuvalar. Bu turnuva dizisi yıl boyu sürecek. Dünya Kupası’ndaki bir Meksika dalgası gibi bir turnuva dalgası yapacağız. Bu seçim vaadimiz. Çocuk turnuvalarını azaltıp açık turnuvaları arttırmak istiyoruz. İllerde sponsor aramanın yanı sıra toplu bir sponsor bulabilirsek, bir milyon lira nakit desteği alabilirsek yılda 100 turnuvanın yapılabilir. Bu proje gerçekleşirse dünyada eşsiz bir proje olur.

- Kulüp satranççılarıyla ilgili turnuva azlığı meselesini de böylece konuştuk. Gelelim milli takıma. Olimpiyat sonuçlarına ilişkin görüşlerinizi okudum ama tekrar toparlamak ister misiniz?

- Kendi web sitemde Olimpiyata ilişkin görüşlerimi yazmıştım. 1991’den önce milli takımlarda insanlar ufak paralarla oynarlar, kendi ceplerinden karşılarlardı ve yine biz 30-40-50’li dereceler alıyorduk. Devlete bağlandıktan sonra 9 yıl geçirdik. O 9 yıl da derecelerimiz pek değişmedi. Sonra 12 yıllık bir Ali Nihat Yazıcı dönemi geldi. Şimdi iki usta ithal ederek 42. olduk. Demek ki artı bir derece koyamamışız. O zaman bu sonuç tarih boyunca en kötü Olimpiyat derecemiz denebilir.

- Suat ve Ekaterina Atalık’ı ayrıca soracağım ama diğer milli takım oyuncularının bir kısmıyla da sorunlar yaşandı. Bu oyunculara nasıl bir yaklaşım sergilenmeli?

- Oyuncu mu yönetici mi gibi bir ikilem var burada. Bu denklemden yönetici çıkarılsa da satranç oynanır, ama satranççı olmadığı zaman satrancın bir anlamı kalmaz. İnsani ilişkilerde, şahsi bir takım problemler yaşanmış olabilir, sevmesek de adil olmamız lazım. Oyuncu bir satranç masasına oturduğunda dünyadan soyutlanır. Gözü ne başkanı görür ne de yanındaki oyuncuyu, sadece önündeki pozisyona odaklanır. En iyi kim oynayacaksa onu oynatmamız gerekir. Takım arkadaşlarına zararı dokunur gibi beylik bahaneler, özellikle Suat Atalık için söylenecekse…

- Suat Atalık siz başkan seçilirseniz milli takıma dönecek mi?

- Evet.

- Görüşme oldu mu?

- Tabii ki. Federasyonun Suat Atalık’ı milli takımda oynatması bir görevdir. Suat Atalık’ın da milli takımda oynaması bir görevdir. Memleketin ona, onun memlekete borcu vardır. Burada oynatılmaması gibi bir şey düşünülemez faydalı olduğu sürece. Her oyuncuya olduğu gibi ona da gerekli teşvikler neyse sağlanır.

- Maddi destek?

- Evet. Suat Atalık’a gereken değer belki de ilk kez verilecek. Bugün güreşte Yaşar Doğu, karetede Hakkı Başar ve teakwondoda İsmet Iraz sembol sporcular vardır. Suat Atalık’ın bizim için yeri budur. Bu anlamda bir Nevzat Süer neyse onun birkaç basamak üzerine çıkmıştır. Suat Atalık, Türk satrancını tanımlayan önemli isimlerden birisidir. Rus satrancında Çigorin neyse Suat Atalık da odur. Biz Alekhine’imizi bekliyoruz şu anda.

- Ekaterina Atalık?

- Seçimden sonraki ilk hareketlerimizden birisi, yani ilk 2-3 ay içinde, milli sporcularla mülakat yapıp gelmek istedikleri noktanın ne olduğunu soracağız. Buna göre destekler vereceğiz. Bu açıdan düşününce Ekaterina Atalık bugün Türkiye Satranç Federasyonu’nun elindeki en kıymetli oyuncudur. Ona göre muamele edilecek. Diğerlerinden daha fazla destek göreceği şimdiden söylenebilir.

- Yöneticilik yapmak için satranççı olmak gerekir mi?
- Satrancın içinde olmayıp bir anda yönetici olmuş insanlardan ben bir tek şey beklerim, o da satrancı sevmeleri ve satranç ortamlarından keyif almalarıdır. Federasyon yönetim kurulunda gördüğümüz örnekler satranç salonlarında değil de lobide keyif alan insanlar. Satranç oyunundan bir satranç organizasyonundan keyif almıyorlar, öyle olsa ben onları satranççı sayardım. Öyle olsaydı onları satranççı sayardım. Ortak noktamız satranç oynamaktan, satrancı organize etmekten keyif almamız. Lobilerdeki sohbetler, geceler, yaptığımız özel konuşmalar ve yediğimiz yemekler bunları tamamlayıcıdır. Bahsettiğimiz örnekler bunlardan bahsedip salona giremeyen insanlardır.

- Teşekkürler. Genel Kurul ve seçimlerde başarılar dilerim.
Başkan adaylarından Gülkız Tulay ile yaptığım söyleşiye şu linkten ulaşılabilir:

http://satranctr.com/viewtopic.php?f=3&t=61

Kendisi ısrarımı kırmayıp link vermemi kabul etti. Teşekkür ederim.
Gülkız Hanım ilk olarak Özgür Satranç Forum'u çizmiş. Bugün başkan seçilirse(inşallah seçilmez). ANY 'nin ismi çizilecek kişi rekorunu kırar herhalde...
Emeğine sağlık Özgür, zahmetli bir iş gerçekleştirmişsin.
Her iki röportaj da çok güzel olmuş, siyaset tabiriyle "çanak" sorular içermiyor. Ne Cengiz Keleş için, ne de Gülkız Tulay için.

Gülkız Tulay hanımefendi büyük lütufta bulunmuş. Linkin burada yayınlanmasına izin vermiş. Kendisine teşekkürü borç bilmemiz gerek. Smile

Bu nasıl bir anlayıştır? Bu neyin ön yargısıdır, neyin kan davasıdır arkadaşlar? Ali Nihat Yazıcı en azından "forum köşeleri" falan deyip iyi-kötü reklam yapıyordu. Suat Atalık konusundaki olumsuz düşüncelerini ayrıca şimdiden dile getirmiş. Seçilirse Gülkız Tulay, Ali Nihat Yazıcı dönemini mumla aratacak gibi görünüyor...
Başkan adaylarından Gülkız Tulay ile yaptığım söyleşiye şu linkten ulaşılabilir:

http://satranctr.com/viewtopic.php?f=3&t=61

Kendisi ısrarımı kırmayıp link vermemi kabul etti. Teşekkür ederim.

Link Çalışmıyor, neden acaba Confused
(14-09-2015, 14:36)keremchess Nickli Kullanıcıdan Alıntı: [ -> ]Link Çalışmıyor, neden acaba Confused
İş yoğunluğu sebebiyle vakit ayıramadığımdan dolayı sitenin kullanım süresi dolunca yenilemedim. Forumu devam ettirmek isteyen, ciddi zaman ve emek harcayabilecek olan varsa yedekleri verebilirim.