Özgür Satranç Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: SEVGİLİ CEMİL HOCAM !
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
Cemil Hocam,

Seninle son görüşmemizden bu güne forumda açmış olduğun bu konu ile ilgili hiçbir kimse ile ne bir görüşmem oldu, ne de bu konuyu istismar konusu yaptım.

Çünkü bu konuda sana verdiğim birsöz vardı.

Ancak, bu konu senin üzerinden tekrar açıldı.

Kendi sebeplerinden, kendi haklılığından ve benim yıllardan beri tanık olduğum onurlu duruşundan, inatçılığından, kendinin de kabullenebildiğin hatalarından, erdemli özürlerinden bu forumda dile getirdiğin tüm fikirlerinden…
Hepsine, tanıdığım Cemil SABAHİ’ ye kefilim. Hataların ve sevaplarınla..

Ama benim Hocem,

Farkında mısın bilemem ama yaşadıkların kullanılarak, istismar edilerek dolaylı olarak şahsımıza, özverili çalışan arkadaşlarımıza, içlerinde yepyeni düzenlemelerin de olduğu il temsilcilikleri çalışmalarımız kastedilerek “yalancı”, “kandırmacı” sıfatları atılarak iz bırakılmaya çalışılıyor.

Ne atıldığını biliyoruz da, nerelerden atıldığını bilemiyoruz. Çünkü arkadaşlarımız böyle zamanlarda rumuzla yazarak, bir hak kullandıklarını söylüyorlar, bravo bu “onurlu ve cesur hak kullanımına”…
Ama aslında sana deniyor ki,
“ -Ey be hoca, sen de yapsana benim yaptığımı! Takma ad kullansana. Ne kendi adınla yazarsın be? Bak bize bir şey oluyor mu? Bu açıklık, cesur duruşta niye böyle?”
...

Yine sen ve yaşadıkların kullanılarak, geçmişte yazılarını forumda yerden yere vuranlar, “eğitimci kafası” yakıştırmasıyla ironik yaklaşımlarını rahatça sergileyenler bu gün timsah gözyaşlarını sergilemekten çekinmiyorlar.

Oysa bu olay zamanında tartışılmış ve söylenecekler detayıyla söylenmişti.

Bu konuda tüm geçmişi, kişilerin düşüncelerini, sundukları kanıtları inceledim. Eğer bu forum bir yargılama alanına dönüşecekse bu ne kadar bizlere vazifedir bilemem.

Yine aynı “olayın” kullanılarak, TSF’ de hiçbir maddi manevi karşılık beklemeden çalışan, yeni görev almış, geçmişle ilgisi olmayan insanlar, yaşananları bilmeyen forum okurları gözünde haksız suçlamalara ortak ediliyor.
İnsanların vicdanları kaşındırılıp, konuyla ne dereceye kadar ilgili olduklarını bile bilmeyen tüm TSF mensupları adeta haksız rekabette toplum nezdinde fişleniyor.

Ve benim Hocem onlardan teşekkürlerini esirgemiyor, burada farklı duruş beklerdim senden.

“Adamlar federasyona çöreklenmişler ...” Ben de içine girdim bu deyiminin, ama asla gocunmam!

Belki ayırabilir, haklı duruşunu daha çok insan gıptayla, saygı duyarak izlerdi.

Bu dönem büyük bir çalışma coşkusuyla görevine yeni gelmiş, geçmişi lekesiz tertemiz insanlar şaşırmış durumda.

Biliyor musun bak bu satırları TSF YK ' da okumasına rağmen açıkça yazıyorum.
İlk defa bir kurullar bütünü bir YK dan fazla mesai ile çalışıyor.

SABAHLARA KADAR ELEKTRONİK ORTAM BULUŞMALARIYLA GEÇMİŞİN NE KADAR KÖHNE ve BOZUK İŞLEVİNİ KAYBETMİŞ DÜZENLEMELERİ VARSA DÜZELTME ÇABASINDAYIZ.

İl temsilciliklerinden, antrenörlük revizyonlarına, Türkiye Şampiyonaları formatlarından, kulüplere, derneklere ve özel kuruluşların desteklenmesine kadar.
Bütün yeni ve genç kadro neredeyse asli görevlerini ikinci plana atmış adeta kenetlenircesine bir şeyler yapabilmek, başarabilmek için çabalıyorken…

Ama aynı saatlerde sabahlara kadar acılı, ekşimiş temcit pilavları pişirilip pişirilip ertesi güne Forum satırlarına taşınma çabasında.

Bizler birliktelik derken, arkadaşlarımız turnuvalar demişlerdir.
Bizler örgütlenme, işbölümü ve sorunların çözümüne hep beraber derken sevgili kardeşlerimiz güvensizliklerini, “ kahrolsun eğitimci kafalar” pankartları açmışlardır.

Artık “ TSF YÖNETİMİNDE OLMAK, ÜLKE SATRANCININ PLANLAMALARINI KENDİLERİ YAPMA İSTEK, İDDİA ve ÖZLEMLERİ AÇIKÇA BELİRGİNLEŞMİŞ BU SEVGİLİ ARKADAŞLARIMIZ, nedense kendi il örgütlerini bile kuramama acizliği içinde kalmışlardır.

Aslında böyle bir düşünceleri bile hiçbir zaman olmadı sanırım.

Çünkü bu forumda “düz eleştirme alışkanlık mantığına” ayırdıkları zamanın ve sarfettikleri enerjinin bir kısmını bu sorunların çözümüne ayırsalardı, ortaya çıkan tablo hepimizin onuru olurdu. Ama kurt puslu havayı seviyor, ne yapalım.

Amaç çalışmaları baltalamaksa çok başarılı bir girişimdir. Ama satranç kaybetmez, insanlar kaybeder.

Ne kadar dolu olduğunu tahmin edebiliyorum.

Haklılığını ve kararlı duruşunu bu forumun fırsat istismarına açman beni şaşırtıyor!

Sevgilerimle…
Forum da yazılan bu konu aslında muhataplarını bağlar.

Muhataplarının her ikisi de çok geçmişten can dostlarım, arkadaşlarımdır. Aralarındaki sorun adli süreçtedir. Bu konuda, özel konularıdır. Görüş bildirmek ne kadar doğrudur aslında bilemiyorum.

Yanılıyor da olabilirim.

Ancak bu forumun artık geleneksel hale gelen, ana konunun ekseninin saptırılması, bilinçli istismarlar ve fırsattan istifade yaş kuru gözetmeksizin topluca aşağılamalar, küçük düşürme çabaları, “kandırmaca” diye ılımlı tanımlanıp, dolaylı olarak “yalancılıkla” suçlayıp çamur izi bırakma girişimleri…

Bunları kabul edilebilir bulmuyorum.

Sevgili Cemil SABAHİ’ ye haksızlık yapıldığını beyan edenler başka haksızlıklara imza atmamalıdırlar. Yaş ile kuruyu ayırt edecek insanlar kendileri değil, eğer ülkemde kaldıysa bağımsız yargıdır.

Tabi yine kaldıysa eğer, tarafsız düşünebilen insan vicdanı da.

Bu konu üzerinden istismarlar açıktır ve yine bir hak kullandığını savunan rumuzlar, görev başındadır.


11.Nisan.2013 ;
…“Ben artık bu disiplin rezilliğinin üzerine gidilmediği sürece ne il temsilciliği ne de başka kandırmacalarla insanlara ümit verilmemesini öneririm.”


Ancak bu forumun artık geleneksel hale gelen, ana konunun ekseninin saptırılması, bilinçli istismarlar ve fırsattan istifade yaş kuru gözetmeksizin topluca aşağılamalar, küçük düşürme çabaları, “kandırmaca” diye ılımlı tanımlanıp, aslında dolaylı olarak okur kitlesi nezdinde “yalancılıkla” suçlayıp çamur izi bırakma girişimleri…

Bunları da asla ve asla kabul edilebilir bulmuyorum.

Sayın ve sevgili Hocam Cemil SABAHİ’ nin, ama benim tanıdığım kararlı ve onurlu duruş sahibi SABAHİ’ nin kendine yapılan haksızlığı anlattığı satırlarda istismara çok açık başka haksızlıklara meydan vermeyeceğini düşünürüm.
Sevgili Hocem,
Özelden bana gönderdiğin mesaja yanıt verdikten sonra sabah uyandığımda aynı mesajın daha da genişletilmiş bir şeklini forumda yayımlanmış gördüm.Ben de aynı yöntemi kullanarak buradan tekrar yanıt veriyorum:

Sevgili Hocem,
"... çöreklenmişler" sözcüğünden çokça alınmış olduğun besbelli. Buna gerçekten çok üzüldüm.
Ancak bu sözcüğün ne seninle ne de senin gibi federasyona sonradan atama yoluyla entegre olmuş arkadaşlarla herhangi bir ilgisinin olmadığını gayet iyi biliyor olman gerekir. Benim hedefim TSF genel kurulunda yapılmış ve bundan sonra da yapılacak olan seçimlerde , çeşitli hile ve entrikaları çevirerek yönetimde kalmayı alışkanlık haline getirenlerdir .Bunların kim olduğunu herkes gibi sen de, ben de gayet iyi biliyoruz. Ancak sen ve senin gibi çok değerli diğer arkadaşların "... çöreklenmişler" sözcüğünden bu kadar alınacakları, gocunabilecekleri doğrusunu istersen hiç mi hiç aklıma gelmemişti. Aksi halde kesinlikle bir ayırım yapardım. Yine de vakit çok geçmiş değil. Bir özür yazısıyla bu ayırımı yine de yapabilirim diye düşünüyorum.( Ve şu anda bu kişilerden tek tek özür diliyorum. C.S )
Ama sevgili hocem, bana da haksızlık ediyorsun gibi geliyor bana.
Bu konunun tekrar açılıp gündeme gelmesinin tek sorumlusu ben miyim yani? Nasrettin Hoca misali ,bunda “Hırsızın hiç mi suçu yok?”
Konu gündeme geldiyse bu benim suçum değil ki... Onun için biz bırakalım da konunun gündeme yeniden taşınmasına neden olanlar düşünsün biraz.
Dikkat ettiysen yaptığım her iki savunmada da verilecek herhangi bir cezanın :
"birlik ve beraberlik beklentisi içinde olan satranç camiasında büyük bir hayal kırıklığı" yaratacağı uyarısında bulunmuş ve bu duruma da dikkatlerini çekmiştim. Ama gözlerini kin ve intikam hırsı bürüdüğünden sözlerimi hiç dikkate almayarak sağa-sola ceza yağdırmaktan geri kalmamışlar ve çekinmemişlerdir. Dolayısıyla konuyu gündeme taşımanın sorumlusu asla ben değilim. Bu duruma seyirci kalmamı, uğradığım haksızlık karşısında kaderime boyun eğmemi ve bu haksızlığı içime sindirmemi de bence benden beklememelisin.
Çünkü karekterime uygun bir davranış şekli değil bu.
Aksi halde kendimi asla affedemem ve kendime de hiç saygım kalmaz!
Yazdıklarımı "istismar" konusu yapacak olanlara da bir şey diyemem doğrusu.
Bence doğru olan şey, ortada istismar edilecek konu bırakmamaktan geçer.
Ancak şunu söylemek isterim ki bana desteğini belirten her iki arkadaş da forum yazışmaları boyunca (hiç tanışmadığımız halde) birbirimize destek olduğumuz arkadaşlardır. Dolayısıyla konuyu istismar ettiklerine hiç ihtimal vermiyorum. Bence içlerinden geldiği gibi yazmışlardır.
Sevgili dostum,
Senin ne kadar özverili bir şekilde çalıştığını ve mesai arkadaşlarını da aynı özveri ile çalışmaya yönlendirdiğini bilemeyecek kadar saf mı zannettin beni yoksa? Birlikte aynı özveriyi gösterip birlikte çalıştığımız o yılları unuttuğumu mu sanıyorsun?
Şunu iyi bil ki içinde bulunduğumuz bu dönemde satranç camiası adına iyi şeyler olacaksa ve yapılacaksa bunlar sen ve senin gibilerin özverili bu çalışmaları sayesinde olacak ve yapılacaktır. TSF YK sizin olumlu yöndeki bu çalışmalarınızı engellemesin yeter. Şahsen onlardan da beklediğim tek şey bu.
Selam ve sevgilerimle...
Bir konuyu anlamakta zorlanıyorum, bana lütfen açıklar mısın sevgili hocam,
.....


“ çöreklenmişler" sözcüğünden çokça alınmış olduğun besbelli. Buna gerçekten çok üzüldüm.
Ancak bu sözcüğün ne seninle ne de senin gibi federasyona sonradan atama yoluyla entegre olmuş arkadaşlarla herhangi bir ilgisinin olmadığını gayet iyi biliyor olman gerekir. Benim hedefim TSF genel kurulunda yapılmış ve bundan sonra da yapılacak olan seçimlerde , çeşitli hile ve entrikaları çevirerek yönetimde kalmayı alışkanlık haline getirenlerdir .Bunların kim olduğunu herkes gibi sen de, ben de gayet iyi biliyoruz. Ancak sen ve senin gibi çok değerli diğer arkadaşların "... çöreklenmişler" sözcüğünden bu kadar alınacakları, gocunabilecekleri doğrusunu istersen hiç mi hiç aklıma gelmemişti. Aksi halde kesinlikle bir ayırım yapardım.”


Yani ben entrikaların içinde ya da dışında, bilgim olmasına rağmen bu görevdeyim sence öyle mi?

Bunu bana açıklar mısın? Ama duyumlara ve tahminlere göre değil!

Lütfen elindeki kanıtlara göre bana ve toplumumuza açıklar mısın?

Bu konu sadece senin tarafından dile getiriliyor ve nedense ortada kanıt yokken,seni kutlayan arkadaşlarımızda kanıt sunamazlarken aldığın cezalar madalya mertebesinde gösteriliyor?

Ben ve tüm atananlar senin tespitlerine göre bu işin içinde bile bile, var olduğumuz anlamı işlenmiyor mu bu yazılardan!

Bunu açıklamanı beklerim.

Haksızlığa acaba kim uğramış oluyor?
Sevgili Aşkın hocam,
Soruşturma dosyasının tamamını yayımlamış bulunuyorum.Tekrar yazmama hiç gerek yok.Orada istediğin her türden yanıt var.Sadece elimde bulunan Ali Nihat YAZICI'nın kendi sesinden yapılmış 2010 mali genel kurula ait bir video kaseti kaldı.Ancak bu forumda dosya göndermesini bilmediğimden ek olarak gönderemiyorum.Yahoo mail adresin varsa bildir de sana özelden göndereyim.
Senin ve atanmış diğer arkadaşların tümünün görev kabul etmelerini sadece satranca olan sevgilerinize bağlıyorum benim hocem.
En azından ben böyle düşünüyorum.
Sevgilerimle...
Benim açtığım bir başlık altında Velibaba'nın bazı düşüncelerine karşı yanıt vermeye hazırlanırken Cemil beyin ilk mesajı geldi.Bunun üzerine ben Cemil beyin açtığı konu yeterince görüşülünceye kadar mesajlarımı erteleme kararı aldım.Ben aynı şekilde devam etmiş olsam Cemil beyin yazısının aşağıya kayacağını ve daha az ilgi toplayacağını düşündüm.Benim yazacaklarım nasılsa her zaman yazdığım görüşlerdir.Aşkın bey, Cemil beye hitaben ikinci bir kutu açtığı için neden birkaç gündür mesaj yazmadığımı burada belirtmiş oldum.Ben bu aşamada önem verdiğim genel ilkeleri vurgulayacağım.Olabildiğince kısa yazalım!Aksi halde sesimizi iyi duyuramayız.Yazılanları dikkatle okuyalım!Bir satrançsever geçen gün Dernekde bana şöyle söyledi: Yazılarınızı okuyorum.Türkçeniz de düzgün olduğu halde sizi anlayamıyorum.Değişik bir uslubunuz var!
Ben de kendisine bardağın dolu olan tarafına bakacağımı ve beni anlamak için çaba göstermesinin beni teselli ettiğini ifade ettim.Kendisi hiç değilse hiçbir zaman anlamayacak olanlar arasında değildir.
Ceza konusuna gelince cezaların olabildiğince azalması için çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyorum.Bu düşünce hakaret için fırsat kollamak isteyecekleri teşvik etmek anlamına gelmez.Eleştiri hiçbir zaman hakaret sınırlarına yaklaşmamalıdır.Özellikle sporculara verilen cezalar konusunda da olabildiğince duyarlı olmak gereklidir.Esas amacımız bütün sporcuları olabildiğince oynatmak olmalıdır.Oyun sayısında ciddi eksiğimiz vardır.Ne kadar çok ceza verilirse teşvik o kadar çok azalacaktır.Cezaların önümüzdeki yıllarda azalacağını ümid ediyorum.Ceza konusunda sabıkası olanlar da daha dikkatli olmalı,eleştirilerinde ölçülü olmalı veya izin alma gibi basit konularda zorluk çıkarmamalıdır.
Ben sevgili Cemil SABAHİ’ nin yaşadıklarını yaşasam olayı foruma vermem.

Ama, başlatacağım adli süreci bildirirdim.

Elimde kesin bilgiler ve orijinal belgeler olduktan sonra gerekiyorsa suç duyurusunda bulunup adli süreç başlatırdım.

Böylece toplumu en doğru ve doyurucu biçimde aydınlatır ve satranç politikamı ortaya koyardım. Konu eksen kaymasına doğru gitmezdi.

Kendi seyrinde ilerlerdi.
Adli süreç sonrasındaki sonuçlar kabul görürdü.

Böylece toplumu en doğru ve doyurucu biçimde aydınlatır ve satranç politikamı ortaya koyardım.

Ben davama böyle sahip çıkardım.

Olmadı.
İtirazım buna.

Konu forumluk oldu. Olay istenmese de ikinci, üçüncü kişilere sıçradı.

Tartışmalar sürüp gidiyor ama birbirimizi kırmamalıyız!

Forum bir tartışma ortamı. Şişirilmiş ego'ların tatmin yeri değil! Konunun muhatapları da konuşuyor, hiç bilgi sahibi olmayanlar kendilerince yargıya varıyorlar.

Burada da tartışılabilir, fikirler sunulabilir, ama sonuçlanmaz tartışmalar uzayıp gidiyor. Hatasını kabul edebilen kimse çok az.

Satranç toplumunu ilgilendiren bu konu adli sürece yansımalı ve hakkaniyet ölçülerinde bir sonuca bağlanmalıdır.

Aksi takdirde herkes kendine göre iddialarında devam edecektir ki bu da bir kaosun devamı olur.
Kaos ve kaostan yana olanlar kazanır.
Sayın M. Aşkın Taşan,

TSF yönetiminin halkla ilişkiler görevini bugüne değin başarıyla yürüttüğünüzü görüyorum. Olumlu uslübunuzu ve çalışma şevkinizi takdir ediyorum. Gerek satranç seviyeniz (2060 UKD), gerekse iletişim ve hitabet beceriniz yönetim ortalamasının çok çok üzerinde. Bence ekibin en donanımlı üyelerinden birisiniz.

Ceza konusuyla ilgili değerlendirmenizde daha vicdanlı davranmanızı beklerdim. Şahsen tanıştığınız ve mağdur olmuş bir satranççıya empatiyle yaklaşmanızı beklerdim.

Oysa siz, Cemil Sabahi'nin konuyu sineye çekmesi ve bu platformda paylaşmaması gerektiğini yazmışsınız. Üstelik bu mesajınızı ilgili başlığa değil, ayrı bir başlık açarak belirtme gereği duymuşsunuz. Açıkçası bu tutumunuz bende hayal kırıklığına yol açtı.

Malumunuz devir iletişim devri. Kimsenin yaptığı iş (iyi ya da kötü) gizli-saklı kalmıyor. İletişim platformunu reddedenler, genellikle kabahatli olanlardır. Sansürü destekleyenler, yaptıkları yanlışların ortaya çıkmasını istemeyenlerdir. O devirler çoktan geride kaldı. Yeni dünyayı eski paradigmalarla yaşamaya çalışanlar başarıya ulaşamazlar. "Kol kırılır, yen içinde kalır." devri kapanalı yıllar geçti.

Olaya bir de Cemil Sabahi'nin açısından bakmayı deneyin. ÖSF platformunda yazdığı bir yazıdan dolayı ceza almış, ceza kararını elbette ÖSF'de paylaşacak. Kurulun karar sürecinde buraya bir tek harf bile yazmamış, devam eden davayı etkilemeye çalışmamış. Bizlerle sadece sonucu paylaşmış. Bu paylaşımda çok soğukkanlı davrandığını ve kimseyi infiale getirmeyecek kelimeleri kullandığını düşünüyorum. Sorun bunun neresinde? Cemil Sabahi'nin durumunu düşünün: Birileri (TSF Disiplin) kendisini ceza yoluyla susturmaya çalışırken başka birileri (siz) hatır-gönül koyarak susturmaya çalışıyor. Yen içinde bırakmaya çalışmaktansa kolu kırarken baştan düşünmek gerek.

Aklıma takılan başka bir husus daha var. Tabiri çok doğru bulmadım ama bir mesajda "çöreklenme" kelimesi geçmiş. Yani ısrarla yer tutmak, makamı bırakmamak anlamında. Yanlışım varsa beni lütfen düzeltin ama bildiğim kadarıyla ilk kez yönetimde yer alıyorsunuz. Diğer bir deyişle "çöreklenme" deyiminden rahatsız olması gereken son kişisiniz. Bence bu deyimden siz değil, defalarca koltuk sahibi olanlar alınmalı.

İlk paragrafıma tekrar dönmek istiyorum. Sizin donanımlı bir yönetici olduğunuza kanaatim tam. Tüm iyi niyetimle söylüyorum, yanlış uygulamaları savunmaktan vazgeçin. Vicdanla çelişen konularda bile yapılan haksızlıkları savunmak, dile getirilen haksızlıkların eğrisini-doğrusunu tartmaktansa ifade edilmesini engellemeye çalışmak olumlu imajınıza büyük zarar veriyor. Bu şekilde bir yaklaşım, iyi polis-kötü polis oyununa benzer görüntülerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Sayın ERTAN,
Yanlış uygulamaları savunan, ya da göz yuman bir insan değilim!
Bu konuda da herhangi bir donanımım yok.
Hayatta,” bilgimin olmadığı konularda fikir belirtmeme konusunda” makul sayılabilecek ölçüde deneyimim belki olabilir.

Sebebini size ÖM ile yazacağım. Arzu ederseniz okuduğunuzda paylaşırsınız.

Selamlarımla…
Değerli arkadaşlar ve sevgili dostlarım,
Bir vatandaş olarak ülkemizin sorunlarına ve güncel olaylarına değinen TV ve sosyal medyada yer alan haber, yorum ve programları yakından izlemeye çalışıyorum. İzlediğim bu haber, yorum ve programlar bazen saatlerce sürebiliyor. Ayrıca günlük özel yaşamımı da belirli bir düzen içerisinde yaşamak zorundayım. Bu forumda benimle ilgili açılan 2 ayrı topikte toplanan mesajlar da yanıt bekliyor ki şu günlerde ne kadar zor durumda kaldığımı kolaylıkla tahmin edebilirsiniz. İşin kötüsü seri yazma becerisi olan biri de değilim. Bir mesajı hazırlamak bazen uzun saatlerimi alıyor ve her mesajı maallesef zamanında yanıtlama olanağı bulamıyorum. Hatta birini yanıtlamaya çalışırken hooop, yeni bir mesaj geliyor ve yazdığım mesajı değiştirmem ve farklı bir anlatımla yeniden ele almam gerekiyor. Böylesine hassas ve gergin bir ortamda yanlış anlaşılmaktan çekindiğim için sözcük seçimim de önem kazanıyor ve bunalıyorum. Açıkçası başkalarına zarar vermekten çekiniyorum. Çünkü ben ortak amacımızın bağcıyı dövmek değil, bağın üzümünü yemek olduğuna inananlardanım.
Bu noktadan hareketle forum ortamında Aşkın Taşan’la aramızda geçen diyalogları yanlış anlayanlar ve yorumlayanlar çıkabilir. Bu nedenle aramızdaki ilişkinin derecesinin herkesçe bilinmesi taraftarıyım.
Aşkın Hocem’le aşağı-yukarı 25-30 yıla dayanan sarsılmaz bir dostluğumuz, unutulmaz anılarımız vardır. Uzun yıllar öğretmen olarak görev yaptığı Adana’da ortak paydamız olan satranç sayesinde tanışmış meslektaşlık ile de perçinlenmiştir. Ve bu bağımız bu süre içerisinde hiçbir zaman kopmamıştır. Adana’dan ayrıldıktan sonra da her zaman birbirimizi aramış, hal-hatırını sormuş, sevinçlerimizi ve dertlerimizi birlikte paylaşmışızdır. . Aslında bana dizmiş, sıralamış olduğu methiyeler; onun kendi meziyetleridir. Ona ait özelliklerdir ve kendisine son derece uygundur.
İşte bu nedenlerden dolayı forumda benim aleyhimdeymiş gibi görünen ifadeleri gerçeği yansıtmaz. Çünkü her ne yazmışsa, her ne söylemişse benim iyiliğim için yazmış ve söylemiştir. Kısacası yeryüzünde benim kötülüğümü isteyecek en son kişi M.Aşkın Taşan’dır. Ben buna inanır, bunu söylerim. Bu nedenle her ne yazarsa yazsın, her ne söylerse söylesin ona asla gocunmam, o da bana gücenmez.
Ama bu her zaman aynı fikirde olacağımız anlamına gelmez. Birbirimizi ikna etmek için sıkı bir tartışmaya girdiğimiz de olmuştur. Nitekim önceki mesajında da katılamadığım bir görüşü var. Aldığım ceza sonucunda eldeki bilgi ve belgelere dayanarak adli süreci başlatmamı istiyor ki ben bunu gereksiz buluyorum. Herhangi bir kimsenin herhangi bir cezayı alması beni mutlu etmez, benim mağduriyetimi de gidermez.
Kaldı ki aldığım cezanın bana herhangi bir zararı da olamaz. Çünkü bu yaştan sonra benden ne köy olur ne de kasaba!.Yönetici olma gibi bir hesabım da yok.Oyun oynamasam da olur . Zaten ortalıkta bana uygun düşen katılabileceğim bir turnuva da yok. Yakaladığımda Aşkın Hocem’in “tüylerini yolmak” bana yeter de artar bile!  Big Grin
Sonuç olarak şunu söyleyeyim:
Cezayı, sayın Oktay Ertan’ın dediği gibi bu forumda yazdığım bir yazıdan dolayı aldım. Yürütülen soruşturmayı 2-3 satranççı dostum dışında hiç kimseye söylemedim. Devam eden davayı hiçbir şekilde etkilemeye çalışmadım. Ama soruşturma şeklini ve sonucunu bilmek herkesin hakkıydı. Bu nedenle dosyanın tamamını noktasına-virgülüne dokunmadan aynen yayımladım. Çünkü camia bir şekilde bu cezayı zaten bir şekilde öğrenecekti. Duyanlar da “Kim bilir ne haltlar karıştırmış ki bu cezayı hak etmiş.” diyecekti. Sık sık çeşitli soru yağmuruna muhatap olacaktım. Artık herkes her şeyi biliyor. Son karar sizlerin.
Ancak ben şahsen bu gerginliği daha fazla sürdürme niyetinde değilim. Yetiştirilecek “üzüm”e bakarım ben. Eğer yetiştirilen üzüm kaliteliyse ortada herhangi bir sorun yok demektir. Bu nedenle sayın Ateş ÜLKER’in sağduyulu yaklaşımı sorunların ortadan kalkmasına yardımcı olur diye düşünüyorum.
Saygılar sunarım…
Cemil SABAHİ
Türk Dil Kurumu Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Çöreklenmek: Bir yerde, orada yaşayanları rahatsız etme pahasına sürekli kalmak, yerleşmek
"Geldi, çöreklendi, gitmek bilmedi."

Bu kelimeyi cümle içinde kullanmak suç mudur? Hakaret midir?
Bunu bir hakaret sayıp ceza verenler Türkçe bilmiyor olabilir mi? Sanırım olabilir.

Benim hükmüm: "Cemil Sabahi suçludur, ne dediğinin bir önemi yoktur suçludur zira devletle kavga etmeye kalkışmıştır, ve de haddi bildirilmiştir Confusedhock: ..

M Aşkın Taşan suçludur zira devletle kavga etmekten daha büyük bir suç işlemiştir, ve işlemeye devam etmektedir. Sn Taşan halkla kavga etmektedir. Halkın doğruyu eğriyi göremediğini sanmaktadır. Üzücü."

Bu tartışmada artık içeriğin önemli olmadığı bir aşamaya gelindi sanırım.
Aynı şeylerin söylenip durması hoş olmuyor...
Bu tartışmayı sn. SABAHİ çıkarmamıştır.

Gündeme ilk getirenler “…ben yemedim yiyenler beri gelsin” söyleminde bulunanlardır.

Ama ne yazık ki bahsedilen olayı birinci elden yaşayanlar bu iddialarını yargıya taşımamış, iddialarının arkasında durmamış ve sadece ÖSF’ ye taşıyıp bir tiyatroyu seyretmişlerdir.

Siz de seyrettiniz bu tiyatroyu ama iyi bakmamışsınız.

Bakarsanız görebilirsiniz, son yazılarda bu asıl ilgili arkadaşlarımızın olmadıklarını.

Ama ne yazık ki bu tiyatroyu uzaktan sadece izlemeyi çok seven arkadaşlarımız peşin hükümlülükle yanlış noktalara geliyorlar.

Dolayısıyla ikinci ve üçüncü kişileri de sizin gibi halkla kavga eden, halk düşmanı ilan ediyorlar.

“Halkın doğruyu eğriyi göremediğini, düşünemeyeceğini” düşündüğümü söylemek, insanın gerçek niyetini ortaya koyar.

Oysa ben tam tersini söylemiştim. “HERŞEYİN YARGI ÖNÜNDE TÜM GERÇEKÇİLİĞİYLE AÇIĞA ÇIKMASINI!”

Bu anlamda bu fikre destek verip vermeyeceğinizi bana söyleyin. Bundan bahsedin bana.

Forumda halkla kavga etmek… hiç aklıma gelmemişti!

Oysa ne yazılar hatırlıyorum!

Gerçekten satranç toplumumuz için bir şeyler yapabilmek adına çalışmak, toplumu satranç adına örgütleyebilme amacındaki bir kişinin halkla kavga etmesi…enteresan…

Herhalde yakında Silivri’ ye ben de düşeceğim galiba, artık başka şey gelmiyor aklıma…
burada mahkeme bitmiş . acaba ne mahkemesinden bahsediliyor anlamıyorumm . sayın cemil sabahi ''çöreklenmişler gitmiyorlar'' demiş ceza almış , cezayıda ( tahkim) mahkemeye taşımış davayı kaybetmiş ve iş bitmiş .tek yapacağı şey bunu kamuoyunun vicdanına bırakmak , herkesi, bilgilendirmek , onuda yapmış ..yani kamu görevi yapmış..

mahkeme mahkeme deniyor . böyle şeylerle uğraşan başka bir mahkeme mi var . bilen varsa burada açıklasın . bende bileyimm ..
değerli ardaşlar bu ceza uygulamaların oldukça doğal olduğunu söylemek mümkün, ama peki gerçekten de cezai işlem yapılması gerekenlere neden uygulanmıyor.

şimdi diyeceksiniz ki buda nereden çıktı?

Neredeyse bütün illerde yöresel ligler oluşturuldu, transferler yapıldı. ama bazı illerde transfer sezonu bitmesine rağmen oyuncu transferleri yapıldı. Transferlerin yapılmasının yanında birde oyuncuların bağlı olduğu kulüplere dahi haber verme gereksinimi bile duymadılar. şimdi bu il temsilcileri bu transferlere alet oldular, iyi bir şeyler yapalım derken göz çıkardılar. Peki bunlara ne demeli.

Elbette fedarasyonumuzda hırsla satranç sporunun gelişmesi için çalışan arkadaşlarımız var. Ama bazen olarda bir şeyler yapmak isterken tam anlamıyla istediklerini yapamıyorlar. Aşkın beyin canı gönülden çalıştığına inancım tamdır. Bir kişi fazla bir şey yapamaz. yapmaya kalksa bile hepsini yapamaz.

Önceden dile getirilen çalışmayan il temsilcileri nedense hale görevlerindeler. Onlar neden değiştirilmiyor. ?

Çalışmadıkları için daha mı çok seviliyorlar yoksa ?

Çalışan il temsilcileri neden ödüllendirilmiyor ?

Kulüplerden habersiz transferler nasıl oluyorda gerçekleştiriliyor.

Kulüp oyuncusu olan bir oyuncu istediği zaman o kulüpten ayrılıp, aynı yıl içerisinde başka bir kulüpte oynayabilirmi?

Her oyuncu kafasına göre nasıl oluyorda kulüp değiştirebiliyor?

İl Hakemi olup da ulusal/milli hakemlik normu için görev bekleyen kaç hakem var?

Neden bu hakemlere görev verilmiyor?

Neden belli başlı iller gezildi.? Mualif diye tanımlaran illere neden geziler yapılmıyor?

Kulüpler birliği ne zaman hayata geçece?

Kulüplerin birikmiş lisans payları ne zaman kulüplere ödenecek?

Eğitim Kulüplerine ilişkin yapılacak yardımlar nasıl belirlenecek? Yardım Yapılacakmı?

Aşkın bey sizin samimiyetinize inanarak bu soruları yazdım. umarım sizden de olumlu cevaplar alırız. Çünkü yönetimdekilerin bu soruları cevaplandırma gibi lüksleri oluyor.

Size ve sizingi çalışan arkadaşları saygı ile selamlıyorum.
Teşekkürler
anand Nickli Kullanıcıdan Alıntı:değerli ardaşlar bu ceza uygulamaların oldukça doğal olduğunu söylemek mümkün, ama peki gerçekten de cezai işlem yapılması gerekenlere neden uygulanmıyor.

Sanırım cezayı, cezai işlem uygulanması gerekenler veriyor.
Sayın ANAND,

Öncelikle bir dünya satranç şampiyonuna karşı konuşma şansı verdiğiniz için şanslıyım galiba.

İşin şakası bir yana hakkımda samimi olduğuna inandığım düşünceleriniz için teşekkür ederim. Ancak şahsımla ilgili bu tip yorumlar beni rahatsız ediyor. Bir çoğu da abartılıyor.

Sizin şahsınıza yazacağım yazı, bu forum müdavimlerini biraz uzunluğundan dolayı rahatsız edecektir belki ama, dediğim gibi şahsınız üzerinden kamu oyuna açıklama özelliği de var.

Çünkü kamuoyunda yanlış bir algı oturmak üzere bunu düzeltmek için ayrı bir başlıkta kısaca yazmak niyetim de var.

Ama özü şöyle ki;

Ben, M. Aşkın TAŞAN adına yazıyorum.
Kendi evimden ve kendi bakış açımla önemli gördüğüm konulara günümün en önemli saatlerini ayırarak…

Kimseyle yarış ve rekabet içinde değilim.

Kendimi ortaya koyduğum için ve yapılan çalışmalar bilindiğinden dolayı çok çalışıyor ve çabalıyorum, belki ÖSF sayesinde de ön plandayım ama bu uzun sürmeyecek.

Çok çalıştığım bir gerçek ama şu donanım konusunu da abartmayalım lütfen!
Başkalarına haksızlık yapılmamalı.

YK’ da isim vermeyeceğim ama tanışma fırsatı bulduğum her arkadaşımızın hayatın çeşitli alanlarında engin tecrübesi, mesleki kariyer ve bilgisi ve doğru adreslere yönelebilip ulaşma becerisine tanığım.
Bu her zaman büyük bir şanstır.

Bunu reklam için de söylemiyorum, böyle algılanması çok kolay ve doğal. Bu bizim bazen şanssızlığımızdır.
Son zamanlarda böyle yanlış algı gündemde kolay yer buluyor. İnsanlar buna inanmaya hazır, kimisi de bu düşünceye kaptırabiliyor kendisini. Oysa biraz daha düşünseler, doğru çıkarımlara varacaklar.


TSF deki tüzel kişiliğim, öz kişiliğimin önünde değildir hiçbir zaman!

Görevim asla insanları, kırmak ve yargılamak da değil.
Hele mağdur durumdaki insanlara burada belirtildiği gibi asla vurmak da değil.
Halkı ya da devletiyle kavgalı yakıştırmasını geçiyorum, talihsiz, yakışıksız ve haksız bir tanımlama.
Kimsenin avukatlığını da yapmıyorum. Bunu burada tüm açıklığıyla bir defa daha yazıyorum, herkesin önünde!
Ama, galiba her konuya maydanoz olduğumdan mı ne bakın siz bile beni yönetimden görüp alanım dışında haklı sorular soruyorsunuz.

Sizin yerinizde olsam benimde düşebileceğim bir masum hata.

Öncelikle sorularınızın cevaplarını ilgili kurul arkadaşlarımın cevaplama haklarına saygı duyarak onlara bırakıyorum.

Ama şu konuda haklısınız.

Neredeyse bu forumda her konuya yazdım. Bu bıktırıcı oldu, farkındayım. Ama bilgimin ve fikrimin olduğu konulardı.

Sonra TSF içindeki düzenlemeleri satranç kamuoyuna aktarma ve bilgilendirme sözüm vardı ve onu yerine getirmeliydim. Bu anlamda TSF nin hazırlanan kurullar sayfaları henüz yayınlanmadı. Orada yayınlanacak ve birçok şeyden de haberdar olacaksınız. Bu konuda da toplumu bilgilendirme kararını kendi başıma aldım. TSF ile ilgili değil. Zaten bu forumda ilk yazma tarihim görevlendirilme tarihinden öncedir.
Ama yine de TSF sözcüsü ya da halkla ilişkiler sorumlusu konumları yakıştırıldı, hak veriyorum çünkü öyle gözüküyor. Ama gerçek gözüktüğü gibi değil! Bundan rahatsız olmadığımı da belirtmeliyim.

Sorularınızın her biri için sizi bilgilendirmek isterim ama bu önceliği ilgili kurul arkadaşlarıma vermeliyim. Şu konuda bilgilendirebilirim. Transfer ile ilgili sorularınız var.
TSF YÖNETMELİK ve MEVZUATLAR BÖLÜMÜ…TSF-TK-PRS/06 Lisans İşlemleri Uygulama Prosedürü
Bu konuda bir çok sorunuzu cevaplayacaktır.


İlgili kurul mail adreslerine de yazabilirsiniz.
En azından yeterli bir süre beklemeliyiz! Bu konuda beni anlayacağınızı düşünüyorum.

Sayın ANAND, rumuz kullanan diğer arkadaşlar gibi sizi tanımıyorum. Satranç geçmişinizi bilmiyorum, ortak anılarımız var mı? Daha önce oynadık mı? Ülke satrancına katkılarınız, çalışmalarınız, 30.Ocak. 2013 tarihinden önceki yaşantınız, ortak dostlarımız, bakış açınız, varsa sohbetlerimiz…
Sizi bunlarla tanımak, yazışmak isterdim.

Bay ya da bayan, ama rumuzunuz aracılığıyla size saygı ve selamlarımı iletirim.


Esen kalınız.
Bu uzun yazışmalar arasında Bay Anand'ın "bazı illerde transfer sezonu dışında transfer yapıldı ve oyuncuların eski kulüplerine bile haber verilmedi"anlamına gelen açıklamasını bir ihbar saymak gerekir.Herşey talimatlara uygun yapılmalıdır.Sporcu ile kulüp arasında zaman zaman anlaşmazlıklar olabilir.Bu anlaşmazlığı çözmek zor ise Federasyona başvurulur.Federasyon da çözemezse bazan Tahkim kuruluna gitmek gerekebilir.Kulübün de oyuncunun da haklı olduğu örnekler vardır.Bir oyuncu hiç gerekçe göstermeden sözleşme koşullarına aykırı bir şekilde kulübünden ayrılmak istiyorsa kulüp haklıdır.Kulüp sözleşme hükümlerini yerine getirmiyorsa,bu defa oyuncu haklıdır.Kulüp yönetimlerinin yerli sporcu ile yabancı sporcuya karşı tutumları arasında fark varsa yine oyuncu bazı yakınmalarında haklı olabilir.Yalnız yukardaki örnekde "Anand",kulüplere haber verilmeden transfer yapıldığını söylemiştir.Böyle bir örneği ilk defa duydum.Böyle bir olay varsa, bu olay özel veya tüzel kişilerin birbirine saygı göstermemesi anlamına gelir.Belki de bir yanlış anlaşılmadır.
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Öncelikle sorularınızın cevaplarını ilgili kurul arkadaşlarımın cevaplama haklarına saygı duyarak onlara bırakıyorum.
...
Sorularınızın her biri için sizi bilgilendirmek isterim ama bu önceliği ilgili kurul arkadaşlarıma vermeliyim. Şu konuda bilgilendirebilirim. Transfer ile ilgili sorularınız var.
TSF YÖNETMELİK ve MEVZUATLAR BÖLÜMÜ…TSF-TK-PRS/06 Lisans İşlemleri Uygulama Prosedürü
Bu konuda bir çok sorunuzu cevaplayacaktır.
...
İlgili kurul mail adreslerine de yazabilirsiniz.
En azından yeterli bir süre beklemeliyiz! Bu konuda beni anlayacağınızı düşünüyorum.

Ben anlamadım. Sorulan şeyin cevabı yok orda!
Edebiyat, edebiyat, ...

Bakınız sn Ateş veya sn Mojo gibi doğruya doğru yanlışa da yanlış diyemiyorsanız yazdıklarınıza sadece "yazı" olarak bakarım/bakarız/bakıyoruz/bakabiliriz/...

Böyle forumlarda sık yazmak iyi değildir.
Uzun uzun yazmak hele hiç iyi değildir.
Kafa patlatan amcaların durumuna düşüverirsiniz/düşüyorsunuz.

Üzgünüm ama böyle.
Tavsiyem olsun, kısa yazın; öz yazın.
Doğruya doğru demeyi sıkça becerdiğiniz gibi arada bir de apaçık yanlışlara yanlış demeyi de bilin. En azından "Eğer öyleyse açık bir yanlış vardır!" filan diyebilin mesela. Tırsmayın. Korkmayın; yanlışa yanlış dedi diye kimsenin arkasından konuşmazlar.

"O onların sorunu, mail yazın cevabını onlar versin vs." gibi sağa sola kaçamak yapmayın/yapmayalım/yapılmasın.

Bye.
Sevgili Ateş Ülker abim sizi sevgi ve saygıyla selamlıyor. Bir satranç sporcusu olarak bu olayı merak ediyorum.

Transfer zamanı bittiği halde oyuncu transferleri yapılan benim bildiğim iki il var bu illerden aldığım duyumlara göre federasyonda dilekçeleri de bulunmakta. Bu olayı siz rahatlıkla araştırabilirsiniz. Eğer böyle bir olay varsa hiç de hoş değil. Burada kulüpler arası ayrımcılık yapılıyor anlamı doğmaktadır.

Neden sporcu sözleşmeleri yapılıyor yoksa bir hükmü yok mu?

Kulüplerin eğitim vermiş olduğu çocuklar için harcamış olduğu zaman ve diğer masraflar nasıl telafi edilecek. Bilindiği üzere sözleşmeler sadece kulüp müsabakalarında oynayan oyunculara yapılmaktadır.

Neden satranç sporcuların sözleşmeleri iki yıl ile sınırlıdır diğer federasyonlar gibi bu süre uzatılamaz mı?

Federasyonumuzda bazı çalışmalar var. İnşallah lisans tescil yönetmeliğin de düzenlemeler yaparlar.

Yoksa kulüpler yapmış olduğu çabalar boşa gidecektir.

yönetmeliğe göre
İlişiksiz belgesini kulübün vermemesi durumunda bir kulübe transfer olmak isteyen sporcuların ilişiksiz belgesi bedelleri, doğrudan Federasyon ana hesabına yatırılarak, ilişiksiz belgesi Federasyon tarafından verilir. Eski kulüp, banka hesap numarasını bildiriminden itibaren üç iş günü içinde ilişiksiz belgesi bedeli kulübün hesabına federasyon tarafından aktarılır. Bu usul ile transfer olacak sporcular için ilişiksiz belgesini kulübün vermediğine ilişkin kulüpler arasında yapılan yazışmalar aranır.
Sn. trueblueturk,

Forumdaki yazılarınızı incelediğimde ne gözüküyor biliyor musunuz?

Nerede sorun var, oraya gitmişsiniz. Ama hep de birinci tekilden yazmışsınız. İkinci tekile cevap için.

Çok tıklananlara sonradan girerek yine kişilere olaylara yazmışsınız, ama bir fikrinize rastlayamıyorum/rastlayamıyoruz/ rastlayamıyorlar…

Sorunun devamında yer alarak önerisiz bitirmişsiniz, yazılarınızda duruyor.
Bardağın içi boş tarafını çok iyi görmüşsünüz, üzgünüm…

Yanlış mı baktım?
İsterseniz sizde bir bakın.

TSF’ nun karar merkezinde ya da YK içinde olmayan birisi olarak ilgili soruları kendi değerlendirme çerçevem içinde cevaplayabilirim.

Çünkü birinci elden ilgili ve yetkili kişiler varken onları aşarak veya yok sayarak onların yerine bilgi vermek ya da fikir- çözümlerini açıklamak benim anlayışıma göre saygısızlıktır.

Çünkü o arkadaşlarım da benim görev alanıma saygılılar.

İzin verirseniz bu işler karşılıklı saygı çerçevesinde belli bir kurala göre yürüsün.

Ve bırakın ilgili kişilerin cevap hakları için makul bir süre geçsin.

Bunun kasıtlı olarak belirttiğiniz gibi “tırsma” ya da “korkma” ile ilgisi yoktur.

İlgili yakıştırmalar kendi anlayışınıza göre yazılmış başka talihsiz benzetmelerdir ve aynı hatayı ikinci kez yapmaktasınız.

Daha önce de “halk düşmanı “ ilan edilmiştim.

Tırsma, korkma, halk düşmanı…
Sıradaki ne olacak acaba?
Sayfalar: 1 2