Özgür Satranç Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: Öğretmenlerin Satranç Antrenörlüğü Yapması.
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
Evet değerli forum arkadaşlarım. Bir öğretmenin veya herhangi başka meslek ile meşgul bir kişinin, ''yandan'' satranç antrenörlüğü yapması ne derece doğrudur sizlerin görüşlerini almak istiyorum..
Sayın arkadaşım,
Yeteneği, kendini yenileme ve geliştirme arzusu ciddi ve samimi olduğu sürece sorun var mıdır?
Ama bunu bir angarya görerek sırf bazı küçük maddi manevi hesaplar uğruna kullananlar bu mesleğe de kendilerine de zarar veriyorlar. Bunların örnekleri bu forumda çok yazıldı ve hayatın içinde çok görüldü.
Ne yazık ki her insan idealindeki mesleğe uzanamıyor. Bazı meslekler tesadüfen bazıları da mecburen seçilmek durumunda.
Ama içinde eğitim normları bulunan mesleklerin elbette uygun yapıdaki donanımlı tecrübeli kişilerce verilmesi esastır.
Satrancı en iyi satranç bilen kişiler verebilir!
Ama ondan daha uygunu ise kanımca satranç tekniğinin çok iyi olmasının yanında , aktarıcı, belletici ve öğreten - öğrettiğini kontrol edebilen eğitimcilerin bu işi vermesi en ideale yakınıdır. Çünkü onların fazladan bir avantajı insan psikolojisi üzerine almış oldukları eğitimdir.
Doğal yetenekleri çok üstün ama herhangi bir eğitimden geçmemiş kişilerin de başarıya ulaştığı görülmüştür.

Selamlarımla...
Antrenorluk belgesi olmadigi halde antrenorluk yapanlara nedemek gerek bunun bir yaptirimi yok mu ? Insanlar yada ogretmenler muhendisler her neyse antrenorluk kursuna gidip basari oldugunda toplam yardimci antrenorlukte 100 tl ucret oduyor ve 1. Kademe oluyor yani hakki ile yapma yetki doguyor peki bu belgeye sahip olmadan yzpmak bu kadar emege yazik degil mi ? Cezasi yok mu bunu tartissK daha iyi degil mi?
Bakın ülkemizde herkesin yapabileceği bir meslek haline gelen müteahhitlikle ilgili bir yazı;
MÜTEAHHİTLİK KARNESİ İÇİN İSTENİLEN BELGELER
İLK KEZ KARNE ALACAK ŞAHISLAR
1 - Bayındırlık ve İskan Bakanlığı T.A.U. Genel Müdürlüğü Müteahhitlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığına arz dilekçesi.
2 - Nüfus cüzdanı fotokopisi (Noterden Tasdikli).
3 - Öğrenim belgesi. (1990 öncesi mezun olanlardan diploma ve noter tasdikli fotokopisi)
4 - Ticaret odası belgesi. (Kendi adına karne alacak olanlardan)
5 - Meslek odası kayıt belgesi.
6 - İmza sirküleri.
7 - İki adet vesikalık fotoğraf. (ön cepheden çekilmiş)
8 - Bitirilmiş işler varsa (C) bölümündeki maddeler
Yani bu şartlara sahipseniz ev de yapabilirsiniz, arena stadyumu da.
?
Ya da sürücü kursları ve sınavlarını düşünelim, belgeyi alanların artık ne haldeyken trafiğe çıkabildiklerini. Ancak bir yerlere vurup ya da birilerinin hayatına son verince komik cezai işlemler başlıyor.
Satranç ise biraz daha farklı, hiç olmazsa (yetersiz de olsa) 30 saatlik kurs alıyorlar. Tabi bir de başarılı olabilmek için doğru bir şekilde uygulanması gereken sınavı var.
Aslında olay sistemde kilitlenip kalıyor.
Evet, antrenörlük belgesi olmadan bu işi yapan yok mu? Elbette kayıt dışı olarak çoktur. Ama bunu belgeleyemeyiz ve neye göre de engelleme yapılacağı konusunda herhangi bir yaptırım, yasal düzenleme yok. Tıpkı eskiden yapılan ebelik gibi. Ya da çocuğa okuma yazma öğretmek, düşen çocuğa komşusunun ilk yardım yapması gibi bir şey.
Savunulamaz ama sokaklarda da öyle çok belgesiz futbol ve basketbol antrenörü var ki. Ne yapılabilir? İşin tartışılacak yönü bu dallarda gizli kalmış yeteneklerde böyle fahri antrenörlerce ortaya çıkarılıyor, ya da elinden tutuluyor, farkediliyor.
Tabi satranç çok farklı.
Ama bu arz ve talep olayında çalışma kalitesi ve başarı-sonuç ilişkisi ders verdiren aile ile ders veren kişi arasındaki bir sorun. Adeta alan razı, veren razı?
Ama elbet böyle olmamalı!
Okullarda bile birçok öğretmen, resmi yazı gönderilmesine rağmen antrenörlük vizelerini yaptırmadan yıllarca derslere girebiliyorlar. Üstelik yönetmelik ve resmi bildirimlere, tebliğlere rağmen!
Sonuçta hayatımız içinde değiştirilip, çeki düzen verilmesi gereken çok şey var. Ama ne yazık ki çoğunluk başkalarından bir şey beklemeyi tercih ediyor, içinde olmasına rağmen ?bu benim işim değil? diyebiliyor.
Benim çözümüm her zaman birleşebilmekten ve tatbik edebilmekten yanadır.
Çünkü her zaman tatbik eden ve uygulayan, karar verenden daha güçlü ve muktedirdir!
chess.playerss sanki tanıdık biri.
Neredeyse.............. çık sobe diyeceğim, ama...
müteahhit olmak için inşaat mühendisi olmak şarttır. veya bir inşaat mühendisi ile ortak olmak gerekir .hatta bankalar dahi o inşaat mühendisinin imzası olmadan teminat mektubu vermezler.

hep yazdım . satranççı olmak için ve satranç antrenörlüğü için +1800 raiting şarttır diye .ancak fazladan şunu yazayım .kahve satranççısı kime denir , bunu bilmek lazım ve her ne kadar +1800 raitingi olsada kimin kahve satranççısı olduğunuda bilmek lazım .tabii ki kahve satranççılarına antrenörlük belgesi vermemek gerekir.
Yanlış teşhislerle doğru tedavi gerçekleşmez.

"Öğretmenler satranç öğretmesin, zaten kendileri bilmiyorlar." cümlesi yanlış teşhisin dik alasıdır.

Tamam o zaman kardeşim, doktorlar, mimarlar, mühendisler, güvenlik görevlileri, gazeteciler, avukatlar, pilotlar, veterinerler, sanayiciler falan öğretsin satrancı bu çocuklara! Böyle bir mantık yürütülebilir mi?

Branş yeterliliğine sahipseniz öğretme becerinizi eklersiniz, hedefe ulaşılır. Satrançtan anlamayan satranç antrenörleri maalesef fikri çok kötü temsil ediyor, maskara oluyorlar. Yine de konuyla ilgili öncelikli sorun bu değildir.

Esas sorun şudur: Antrenörlük belgesine sahip kişilerin mevcut satranç seviyeleri nasıl yükseltilir? Bunu konuşursak yararlı bir tartışma gerçekleştirmiş olacağız.

Elbette başka sorular da var:
Belgesi olmadan antrenörlük yapanlar var mıdır?
Bunun yaptırımı var mıdır?
Olmalı mıdır?
Antrenörlük belgeleri vizeye tabi olmalı mıdır?
Vize ettirenlerle ettirmeyenler arasında fark var mıdır?
Fark yoksa ettirmeyenler uyanık, ettirenler enayi midir?
Vize ettirilmediğinde yaptırımı nedir?
Ne olmalıdır?
Antrenörlükte reyting kriteri resmiyette veya teammülde var mıdır? Dereceli olarak böyle bir sistem uygulanmalı mıdır?

Bu sorulara yanıt bulsak birçok konu çözüme kavuşacak, buna yürekten inanıyorum.
Belgesi olmadan antrenörlük yapanlar vardır.Her zaman da olacaktır.Eğer bu durum çok rahatsızlık veriyorsa yasal yollara başvurularak bu kişilerin antrenörlük yapması engellenebilir.Belgesi olmadan antrenörlük yapanlar,eğer Milli takımları çalıştırmıyorsa veya çalıştırdıkları kişiye yanlış bilgiler vermiyorsa bu durumdan yakınmaya da gerek yoktur.
Eksik bilgi ile yardımcı antrenörlük yapan kişiler olup olmadığını sorgulamak haklı ve yapıcı bir yaklaşım olabilir.Ama belgesi olmadan antrenörlük yapanları sorgulamak ancak resmi makamların veya Federasyonun görevi olmalıdır.Kavramları karıştırmak zihin karışıklığı yaratır.Zihinler karıştığı zaman da ortalık karışır.Şu gerçek hiç unutulmamalıdır.Her sporcu evinde çalışırken kendi kendisine antrenörlük yapmaktadır.Herkes önce kendisinin antrenörüdür.Siz eğer insanın kendisine antrenörlük yapması için Federasyondan belge almasını koşul olarak öne sürüyorsanız bu öneriniz üzerinde düşünürüz.Herkes önce kendisinin antrenörüdür.Sonra yakınlarının antrenörüdür.Siz şimdi yakınlarına antrenörlük yapanların da belge almaları gerektiğini söylemek istiyorsanız bunu açıkça söylemeniz mümkündür.Bu düşünce herkesin antrenör belgesi almasına yol açar.Antrenör belgesi sayısı arttığı zaman bu defa sıkıntılar da artmaya başlar.Çok ehliyetli ve bilgili olduğu halde ve elinde belge de olduğu halde antrenörlük yapamayanlar sahneye çıkmaya başlar.Antrenörlük yapacak olanların bilgilerini pekiştirmek ve deneyimlerini geliştirmek yararlı bir amaçtır.Belgesi olmadığı halde antrenörlük yapanları kovalamak ise yararsız bir düşüncedir.Bu son düşüncenin kaynağı olsa olsa Federasyonun gelirlerini arttırmak olabilir.
Mesleği ne olursa olsun, bir insan kendi hobisine yeterli zamanı ayırabiliyorsa kendini geliştirip hakkını verebiliyorsa yaptığı işin belge sorunu zaten aşılabilir demektir.
Dünyada çok örneği var. Bambaşka meslek sahibi insanların, çalıştırdıkları takımlarla Dünya ve Avrupa şampiyonu olduğunu çok gördüm. Bir DERWALL, bir BOTWİNNİK, bir İslam Hoca( Kübra' ÖZTÜRK' ün ilk hocası) asıl meslekleri bambaşka idi. Ama satranç tutkuları ve sevgileri onları uğraşılarında başarıya ulaştırdı. Belgesi olan bir çok insandan çok önlerde yer aldılar.

Sorun bu değil!

Sevgili ERTAN ve ÜLKER' in teşhislerine tamamen katılıyorum.

Gerçek sorun doğru kişilere doğru eğitimi verebilmek ve gelişme şanslarını sunabilmek.

Bu anlamda kurullarımızın iletişim sayfalarının yapılandırılmasında son aşamaya gelindiği haberini bugün Dünya Şampiyonası açılış töreninde aldım.

İletişimimiz çok daha güçlenecek ve önerilerinize çok daha önce ulaşabileceğiz. Ayrıca bizimde yeni sayılabilecek düşüncelerimiz ve projelerimiz bu sayfalarda yayınlanacak. Eğitim programları, eğitim videoları, canlı yayın eğitimi düşünülen ve üzerinde deneme yapılan teknik çalışmalar...
Ben de merak ediyor ve sabırsızlıkla bekliyorum.
Selam ve saygılarımla...
Bana satrancı sevdiren antrenörde bir öğretmen. Ve inanın bana gerçek bir ANTRENÖR!. Ancak şöyle bir durum gözlemledim. Belgesi olduğu halde çok olmasa da görev yapan ancak o kadar da iyi olmayan antrenörler var. Ve ne yazık ki bunlar satranca zarar vermektedirler. Örneğin yer ve isim vermek istemiyorum bir KULÜBÜN antrenörü 2 fil ile mat olmadığı savunuyor. Başka bir antrenörde çocuklara şahı yediriyor. Bunlar belgelenmiş antrenörler... Benim şahsi düşüncem İkinci kademe gibi zorluk ve bilgi gerektiren düzeyde birinci kademe antrenörlük belgeleri verilmelidir. 1. Kademe belgesi almak çok olay olunca sırf daha fazla getiri sağlasın diye yandan antrenörlük yapan ancak satranca zarar verdiğini bilmeyen insanlar var. Bunlar herhangi bir başka mesleklerde görevli insanlar. Sayın Ateş Hocanın da belirttiği gibi belgesi olmadığı halde yapanlar da var. Ancak belgesi olmadan satranç antrenörlüğü yapanların sayısı, belgesi olupta yapanlardan azdır. Hangi durum daha zararlıdır bu tartışılır.
Bu konudaki deneyimlerimi paylaşmakta yarar olacağını düşünüyorum.1997-2000 döneminde Temel çalıştırıcı kurslarında Koordinatör(Müdür)olarak görev yaptım.Birkaç yıl önce Bayrampaşa Halk Eğitim Merkezinde düzenlenmiş bir kursda görev aldım.(Bu kurs hem Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün hem de İl Milli Eğitim Müdürlüğünün onayı ve denetimi altında gerçekleştirilmiştir.)Bilahere 2012 de İstanbul'daki bir temel çalıştırıcı kursuna kursiyer olarak katıldım! Bu kurslarda Temel çalıştırıcılar için gerekli olan bilgilerin uygun bir şekilde verildiğini biliyorum.Kanımca bazı yardımcı antrenörlerin ehliyetinin veya bilgi düzeylerinin eleştirilmesi kursların içeriği ve kurs öğretmenlerinin başarısı ile ilgili değildir.Sadece son yıllarda esas mesleği öğretmenlik olup Satranç bilgisi son derece az olanların yardımcı antrenör kurslarına katılmaları piyasaya çok sayıda yardımcı antrenör belgesi almış öğretmenin çıkmasını sağlamıştır.Bu durum haliyle Satranç bilgisi iyi olanların Satranç öğretmenliği yapma imkanlarını da kısıtlamıştır.Bu sorunu aşmak için bazı arkadaşlarımız yardımcı antrenör olacaklarda Elo 1800 puana sahip olma koşulunun aranmasını istemektedir.Kabul edilebilecek bir yaklaşımdır.Satranç öğretmenliğini birgün mutlaka esas mesleği öğretmenlik olanlara bırakacaktık.Onlar Satrancı öğrenene kadar bizim geçici öğretmenlik yapmamız gerekliydi.Şimdi bu görevi onlar yapmaya başladılar.Bu geçiş süreci oldukça hızlı olmuştur.Bu geçiş sürecini, daha yavaş ve kontrollü yapabilsek bugünkü eleştiriler yapılmayacaktı.
Bununla birlikte eleştirilen yardımcı antrenörlerin en kısa zamanda eksiklerini tamamlayacaklarına, yardımcı antrenörlük ve temel çalıştırıcılıkda başarılı olacaklarına inanıyorum.
Bazı arkadaşlar mesleği öğretmen olan kişilerin cocuk piskolojisi hakkında ve ogretme teknikleri hakkinda bilgili olmasından dolayı, satranç bilmeselerde antrenörlük yapmalarından yana görüş bildirmişler.
Asıl anlatıcağı konuyu bile bilmeyen birisi o konu da ders verebiliyorda.
Neden çocuk psikolojisini bilmeyen fakat satranci çok iyi bilen birisi ders veremesin?

Zamanla oda cocuk psikoloji gibi konuları ogrenicektir internette kaynak çok.
ama satranci hiç sevmeyen sirf kucuk ek ucret hesaplari icinde olan birisi ise satrancini ne kadar ilerletebilir.

(not: Anrenör kurslarından birinde öğretmenler ilk defa satranç saati gorduklerinde şaşkın gözlerle
"hocam o ne? ne işe yarıyor gibi sorular sormuslardi. "
nedense aklıma geldi birden..)
İş bilgi ve bilgiyi aktarabilme yeteneklerine ve kazanımlarına geldi. Forumda bu konuda fikrini bildiren tüm arkadaşların haklı olduğu çıkış noktaları var.

Ancak şunları da yok saymamak gerekir;

1- Birinci kademe yardımcı antrenör kurslarında 2005 yılı için söylüyorum, okullarda çocuklarımızın temel satranç kültürüyle tanıştırılması yeterliydi. Bu anlamda satrancın çok temel ve başlangıç aşamasında ders konuları hazırlanmıştı.
2- Dersleri verebilecek öğretmenler, istekli olanlardan seçilmiş ve 30 saatlik temel kurslar söz konusu idi.
3- Bu kurslarda sadece ve sadece verilen ders konuları çerçevesinde basit sınav sonucu yeterlilik belgeleri verilmişti.
4- TSF olarak hiçbir zaman okulda satranç sporcusu yetiştirilmesine yönelik bir antrenman programı yapılmamıştır. Ama yetkin olduğunu bilen ve gelişmeye açık öğretmenlerimize yönelik antrenman kaynakları ve çalışma örnek programlarına yönlendirme yapılmıştır.
5- Kurs ve sınavlarda öğretmenlerin, kişilik, yetenek, ilgi, tecrübe ve kendi alan bilgileri hiçbir zaman gözetlenmemiş ve ölçülmemiştir. Sadece ders konularından sorumlu olmuşlardır.

Bugün, son derece yetersiz olan eğitimciler olabilir elbette. Kendilerini yenilememiş ya da yanlış tercih yapmış olmaları ki bazıları bunu açıkça ifade ediyor, temel sebeplerdir.
Ama kale matını bilmeyen, şahı yediren kişilere de bir şey diyemem.
Zaten eğitim alanlardan bir çok kişi de , işi, ailesi, zamanı, mesleği, belki de yaşı gereği kendisini geliştirecek turnuva ortamlarına katılacak, kulüplerdeki gelişmeleri izleyecek fırsatı yaratmadan bu işe soyundular. Ama elbette yanlıştı bunlar. Tabi bir de bunun tersi de var.

Bugün yeni antrenörlük kurs ve sınavları üniversite bünyelerinde yapılması düşünülüyor. Böyle bir durum hayata geçerse çok daha uygun süre ve ortamlarda çalışmalar yapılabilecektir.

Ancak yine de unutulmaması gerekir ki 2005-2013 yılları arası yürürlükte olan antrenör eğitim yönetmeliğine göre kurslar açılmıştır. Bu kursların süre tayinini TSF değil GSGM belirlemektedir.
Ama asıl çözüm olarak gördüğüm noktayı burada bir defa daha belirtmeliyim. Okul satrancı için temel çözüm, üniversitelerimizin başta eğitim fakülteleri sınıf öğretmenlikleri olmak üzere bu eğitimin öncelikle buralarda verilmesi ve DAHA İLERİKİ AŞAMALARDA DA , DAHA EHİL KİŞİLERCE SATRANÇ EĞİTİMİ ve ANTRENMAN PLANLAMASI YAPILMASI gerekir.


Saygı ve selamlarımla...
Sayın arkadaşım Mehmet,

Bir konuda anlaşalım.

Yazınızın bir bölümünde mesleği öğretmen olan kişilerin satranç bilmeseler bile satranç eğitimin vermelerinin doğru olduğunun savunulduğunu yazmışsınız.

Ben kendi adıma söyleyeyim ki, ne ben böyle bir şeyi savundum, ne de sizin tam yazdığınız gibi bu anlamda yazısı olan birini okudum.

Satranç bilmeyen birisinin satranç dersi vermesinin neresi savunulur, onu da anlayamadım.

Açıklamanızın herhalde satranç dersini satrancı tam anlamıyla veremeyecek kişilerin satranç eğitimine soyundukları şeklinde olduğunu kabul ediyorum ki bu tespite zaten katılıyorum.

Selamlarımla...
Antrenörlük kurslarında kesinlikle eksik veya yanlış bilgi verildiğini düşünmüyorum. Bu kursların gözde satranç antrenörleri tespit edilip bu kişilerce yapıldığını biliyorum. Ancak inanın şu durumu anlayamıyorum. PAT kavramını doğru dürüst açıklayamayan, 2 fil ile mat olmadığını savunan, şahı yediren kişiler nasıl belge alabiliyor?


bunlar için ekstra bir sınav yapılıp adayın eksikleri ve yanlışları tespit edilemez mi? Empati kurmaya çalışıyorum da bütün bu istekler tartışmalar benim karşıma gelse bunları çözmek için gerçekten zorlanırdım kabul etmem gerekiyor. Ancak gelen istekler ve talepler doğrultunda birkaç şeyin değişmesi bence iyi olacak. Mesela 1800 Elo puanı sınırı gibi..

Saygılarımla.
Sayın chess.playerss,

Tespitleriniz doğrudur. Kurslarda sadece işlenen konulardan sınav yapıldığı için sınavda 25 soruya yeterli cevabı verenler başarılı oluyor.
Cevabı bu.
Ama kesinlikle yanlış ve eksik bir uygulamadır!
Çünkü aktif olarak 30 kurs saatini nitelikli bir şekilde doldurmak esas iken, kurslara daha önce hiç satranç bilmeyen kişilerin katılımıyla ortaya 2-3 seviye grubu çıkmakta ve kurs öğretmenini bu durum zorlamaktadır. Haliyle bazı temel konular da ( mat-pat gibi) yetersizce işlenebilmektedir. Bunları hem yaşadım hem de gözlemledim.

Benzerleri de diğer dallardaki antrenörlük kurs ve sınavlarında yaşanmaktadır. Çünkü aynı yönetmelik maddesine göre kurs süreleri aynıdır. O kurslara da o spor dalıyla daha önceden aktif olarak hiç ilgilenmemiş kişiler katılabilmektedir.

Benzer sorunlar futbolda ofsayt konusunda veya basketbolda serbest atışı gerektiren durumlarda da bilgi eksikliği olarak yaşanmaktadır.

Sorun, kursların nitelik (kurs konuları ve işleniş ilkeleri)ve nicelik ( kursların işleniş süreleri) açıdan yeniden yapılandırılmasından sonra daha yeterli olacağı düşüncesindeyim.
Bu yapılandırma ise TSF Eğitim Kurulunda hazır beklemektedir. Ancak son olarak yapılan Antrenör Eğitim Çalıştayının kararlarını beklemek durumundayız.

Selam ve saygılarımla...
Aşkın Hocam. Uygulamalar eksik veya yanlış olabilir. Ancak yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için şunu belirtmek istiyorum. Ben kurslardaki anlatılanlardan bahsediyorum. Bunlar yanlış veya eksik olmaz. Olsa da binde bir dir. Uygulama konusundaki doğruluk veya yeterlilik tartışılabilir.

Bu arada az kalsın sobelenecekmişim Smile
Satranç bilmenin kriteri nedir? Bu hep aklımızın bir köşesinde olması gereken bir soru. Bence bunun cevabı 1500 seviyesi değil. Çok daha yukarıda.

Taşların hareketlerini bilmek yuvada satranç dersi bilmek için yeterli olabilir, ama satranca yıllardır gönül veren, oyuncu olarak da belli yerlere gelmiş kimselerin bu kişilere göre çok daha az para kazanmaları, aslında satrançla ilişkileri sadece takım elbise giyebildikleri halde bu işten ciddi rant sağlayabildikleri görülüyor. Bu adaletsizlik sorun olarak görülmeli mi? Sorunsa önlem alınmalı mı? Neler yapılmalı? Gerekirse antrenörlere zaman zaman zorunlu tutulan merkezi sınavlar yapılmalı yeterliliklerini ölçmek için.

Satranç antrenörlüğü "pazarı" belli ki kendi kendine doğru yolu bulamıyor, en azından bir süre öncesine kadar durum böyleydi. Özellikle de büyükşehirlerde.

Bu standardizasyon sorunu Türkiye'de var, orası kesin, ama dünyada da var. Bu konuda FIDE Antrenörler Komisyonu'ndan yıllardır çeşitli görevler üstlenen Büyükusta Adrian Mikhalchishin, FIDE içinde bu standardizasyonu ve denetimini güçlendirmek için çalışmalar olduğundan bahsetmişti.
en guzel antrenor sınavi turnuva başarısıdır bir kiş 1800 uzeri elo yaptıysa zaten sınava ihtiyacı yoktur.
Belgesi olmayıpta görev yapan bir çok insan var. Eğitimleri iyidir veya kötüdür orası tartışılır. Bu sınır koyulsa dahi belgesiz çalışanlarında önüne geçilmesi gerekiyor. Bu konuda bence önemli bir açık var.
Sayfalar: 1 2