Özgür Satranç Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: Çözümyolları konuşulmalıdır.
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4
Diğer bölümlerde birçok konuyu değerlendirdik.Aşkın beyin Çerçeve statü ve Ana statü ile ilgili yayınlarını dikkatle izledim.Aynı görüşde olduğum bazı mesajlarının altına yazı eklemeyerek içeriğin kabarmamasını ve ilginin dağılmamasını sağlamak istedim.Genel Kurul önemli bir konudur.Ama bu konu ile ilgili yanlışların uzun süre düzeltilmesi mümkün değildir.Onun için düzeltebileceğimiz yanlışları kovalamamız uygundur.Saate nasıl basılması gerektiği uzun uzun tartışılmaz.Hamleyi yapan saatine basar.Olay bu kadar basittir.Saate basmaktan daha önemli konu yerli sporcumuzun turnuvaya katılmasıdır.Saate basmak için önce turnuvaya katılmak gereklidir!Yerlilerin katılmasını nasıl kolaylaştırabiliriz?Bu konuyu görüşmeliyiz!Yanlış işler yapan yabancılara ceza verilebilir mi?Yabancılara cezayı ancak radikal kararlar alarak verebiliriz.Radikal karar nasıl olur?2015 takvim yılında Türkiye'de hiç uluslararası turnuva düzenlenmez.2016'da herşey eskisi gibi devam eder.Yabancıların kendi aralarındaki anlaşmaları kontrol etmek kolay değildir.Eğer Federasyon Yönetim kurulu ve turnuva düzenleyen yerel yöneticiler mevcut koşulları değiştirmemekte ısrar ederlerse "son turda maça çıkmamak"gibi garip olaylar değişik tablolar içinde devam edecektir.Bunu görmek için falcı olmaya gerek yoktur.Federasyon Yönetim kurulunun acilen radikal kararlar alması gereklidir.Son 2yıl içinde Yönetim Kurulu bir defa radikal karar aldı.Tasarruf tedbirleri kapsamında 2013 Avrupa Emektarlar Birinciliğine takım göndermedik.Radikal karar beni vurmuş oldu.Vursun!Bundan sonraki kararlar da vursun!Yeter ki Türk Satrancının gelişmesi hız kazansın!Sağlıklı bir şekilde gelişelim!Yanlışlara ödün vermeyelim!
Benim de içinde bulunduğum Sporcular kurulu ortadan kaldırılmalı ve bunun yerine Teknik Kurul güçlendirilmelidir.Bu kurulların her ikisi de tavsiye organıdır.Birden fazla danışmana gerek yoktur.Bu son düşüncem nereden kaynaklandı?Başlangıç sıralamasının UKD ye göre yapılması kararının alınması beni çok düşündürdü.Herşeye yeniden başlamak gerektiğini anlamış oldum.
Yıldırım turnuvalarını teşvik etmeyelim!Usta oyuncu inetrnette veya arkadaş ortamında istediği kadar yıldırım oynayabilir.Ustalık yolunda ilerlemek isteyenleri ağır oyunlara katılmaları için teşvik edelim!Hızlı Satranç Yıldırım oyunundan daha yararlıdır.
Ankara'daki yıldırım turnuvalarının bir müdavimi olarak size katılıyorum. Organizatörlerin kolaycılığına dönüşme tehlikesi var. Düşük masraf, çok para, ama kabul edelim oyuncular için bile cazip, miktarlar ev geçindirmez ama sonuçta çok da göz ardı edilemiyor. Hızlı Satranç konusundaki çağrılarım şimdiye kadar dikkate alınmadı ama önümüzdeki aylarda ben de Ankara özelinde girişimde bulunacağım.

Maksimum reyting kuralı bana Teknik Kurul'un üyelerinin kendilerinin Zihni Sinir'i idol aldıklarını düşündürdü. Çift turla turnuva yapma, turnuvanın %80'ini Hızlandırılmış İsviçre Sistemi ile oynatma, +/- 100 reyting farkına göre takım listesi yapma zorunluluğunun kaldırılıp Ivanchuk'un 1600'lerle oynayabilmesi gibi yaratıcı "yenilikler"in hepsi olumsuz sonuç verdiği ve hepsinden vazgeçildiği halde zaman, yönetim ve kişilerden bağımsız olarak Teknik Kurul, Prof. Zihni Sinir'i hatırlatan uygulamalara devam ediyor.

Teknik Kurul'a buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum: Amerika keşfedildi, her yıl yeniden keşfe çıkmaya gerek yokSmile İcat edilen şeyler de olumsuz sonuçlar veriyor. Maksimum reytingi üst düzey oyuncuların olduğu bir turnuvadan sonra tekrar konuşmak zorunda kalacağız.
tebrik ederim... daha dakika birden insanları soğutuyorsunuz.
kaba terbiyesizce birşey yazmadan bir başlık açılmış tartışılmış ama sizin için önemi yok. yoksa yazmayın , üstüne de yorum yapmayın, başka yerlerde de boş beleş işlermiş gibi konusmayın.
niye alındınız diye sorabilirsiniz ? örnek verdiğiniz konu ile ilgili başlığı ben açtımda ondan alındım.
hayatta her zaman sizin düşündüğünüz şeylerin başkalarının düşündüğünden daha önemli olduğunu düşünmenizde ilginç. benim için önemli olan sizin için , sizin için önemli olanda benim için önemli olmayabilir.
İsterseniz ben baslık açmadan önce size bir mesaj atayım , beğenmezseniz açmayayım başlığı.
(25-10-2014, 23:24)H Mustafa Demir Nickli Kullanıcıdan Alıntı: [ -> ]tebrik ederim... daha dakika birden insanları soğutuyorsunuz.
kaba terbiyesizce birşey yazmadan bir başlık açılmış tartışılmış ama sizin için önemi yok. yoksa yazmayın , üstüne de yorum yapmayın, başka yerlerde de boş beleş işlermiş gibi konusmayın.
niye alındınız diye sorabilirsiniz ? örnek verdiğiniz konu ile ilgili başlığı ben açtımda ondan alındım.
hayatta her zaman sizin düşündüğünüz şeylerin başkalarının düşündüğünden daha önemli olduğunu düşünmenizde ilginç. benim için önemli olan sizin için , sizin için önemli olanda benim için önemli olmayabilir.
İsterseniz ben baslık açmadan önce size bir mesaj atayım , beğenmezseniz açmayayım başlığı.

Sayın Mustafa Demir,
Bu nasıl bir tepkidir? Bu tepkinin anlamı nedir? Neyin göstergesidir?
Lütfen böylesine garip tepki göstermeden önce yarım dakika düşünün, birkaç derin nefes alın, ben ne yapıyorum diye bir kendinize sorun.

Ayrıca Ateş Bey son derece haklı. Türk satrancında saata basmamaktan çok daha önemli çok sayıda sorun vardır.
Birinin önemli ya da önemsiz (kişiye göre değişen) bir konuda başlık açması ya da açılmış bir başlığa yazı yazması bir başkasının kendi önemli gördüğü bir konuda başlık açmasını ya da yorum yapmasını niye etkiliyor anlamadım.
Konuları "konuşulması gereken" ve "gerekmeyen" diye bölmek ve insanları kısıtlamak faşizmdir. Burası adı üzerinde, forum. İçinde satranç geçen her konu konuşulur ve neyin önemli olup olmadığı izafi olduğundan, kimsenin konu açma veya fikir verme hakkı baskı altına alınamaz.

Kaldı ki bana göre (samimiyim) satrançta saate basma sorunu, kopyala yapıştır ile basılmış ve kimsenin tek kelime anlamadığı ıvır zıvır mevzuattan daha keyifli ve önemli. Hatta şuraya satrançla ilgili basılacak bir karikatür bile, şu mevzuat yüklemesinden daha faydalıdır, hiç değilse adamı hayattan soğutmaz.

Bu yüzden Mustafa Demir'in sitayişini haklı buluyorum. "Sadece benim önemli gördüklerim doğru, benimkilerden başka konular konuşulmasın" lafından ve şu baskıdan artık bıkkınlık gelmeye başladı.
İstenilen konuda topic açmak nasıl serbest ise neyin önemli neyin daha az önemli olduğunu söylemek de serbesttir.Bazen tasvip edilmeyen üslupta gönderiler olabilir ama hem üslubu eleştirirken hem de bunlara eleştirdiğimiz üsluptan daha kabasıyla cevap vermemek gerekir.Üsluptan söz açmışken müstear ismin arkasına saklanıp insanlara hakarete varan sözler söylemenin forum için oldukça zararlı olduğunu düşündüğümü de söylemek istiyorum.
Mehmet Ali bey,

Önce son turnuva başarınızdan dolayı kutlarım sizi, daha önce yazacaktım ihmal ettim.

Yazdığımın kulak tırmalayıcı olduğunun farkındayım ama satrancın gelişmesi için yayılması, yayılması için de her fikrin davet edilmesi gereklidir. Fikir bir kere dolaşıma girdikten sonra eleştiriler hatta sert tartışmalar olabilir, ama daha ilk cümlede "bu başlık veya görüş gereksizdir sadece benim konularım konuşulacaktır" üslubunda yazılması önemli bir rahatsızlıktır.

Faşizm kelimesi (daha önceden de yazmıştım) bir düşünceyi fikri yasaklamak değildir, insanları bir fikri söylemeye mecbur etmektir. Satrançta saatin yeri tartışılmaz (benim veteran turnuvası sorunum var, o tartışılabilir); notasyon kağıdı konusu tartışılmaz çünkü daha önemli sorunlar var; orta kesim (yani ben) turnuva bulamıyor; İstanbul Festivali konusu tartışılamaz, asıl sorun yabancılara konaklama verilmesidir (çünkü bana verilmiyor) ve uzar gider.

Ben basit lokal konuların çok daha önemli olduğu görüşündeyim. Keşke son katıldığınız turnuvada gördüklerinizi yazsanız, masalar rahat mıydı, tuvaletler sorun muydu, zamanında başladı mı, eşlendirmeleri okurken ezilme durumları oldu mu, ödüller tatmin edici miydi, geliştirmek için neler yapılabilir? Bu tür sade ve somut konular, o tüzük, yönetmelik, GK yapılanmalarından daha ciddi bence; çünkü bugüne kadar hep dıştan içe gidildi. İçten dışa gidilmesi gerekiyor belki de.

Bu forum bir süredir (Özgür’ün doğru tespit ettiği gibi) sadece idari konuların konuşulduğu bir yer oldu. Oysa biz istediğimiz kadar mevzuatı hatim edelim, 150 delege tarafından seçilen bir yönetimin hikayesi bu. Yarısı 75 eder, 40 kişiyi kurullara dağıtsanız, kalır 35 kişi ve siz 36 kişi elde ettiğinizde, ülke satrancını yönetirsiniz.

Böyle kavramsal ve çözümsüz bir dert varken –ve bunu geçen genel kurul öncesi maalesef sadece ben tespit etmiştim- denetim kuruluna falanca siyasi kurumdan 3, filanca özerk kurumdan 5 kişi atansa ne değişir?

Bir üye oturmuş, önemli gördüğü bir soruyu hem kuralı ile hem video görüntüleri ile gündeme getirmiş. Ama yok, onu tartışmak mekruh, vakit kaybı? E bu davranış baskıcı değil mi? Bunu yazmak mı ayıp?
Neyse vazgeçtim yazmaktan. Silin lütfen.
MJ demiş ki:
Alıntı:"Kaldı ki bana göre (samimiyim) satrançta saate basma sorunu, kopyala yapıştır ile basılmış ve kimsenin tek kelime anlamadığı ıvır zıvır mevzuattan daha keyifli ve önemli. Hatta şuraya satrançla ilgili basılacak bir karikatür bile, şu mevzuat yüklemesinden daha faydalıdır, hiç değilse adamı hayattan soğutmaz."

Biraz sert olacak bunu yazmam ama mevzuat mesajlarını gördüğümde aklımda canlanan insan figürü "Türk satrancına fedakârca hizmette bulunan bir nefer" değil nerede bir şey tartışılmaya başlansa kulaklarını tıkayıp "alalalalalalalalalalalaalaalalala" diye bağırarak koşturan birisi. Bu sahne karşısında benim de bu mesajları ara sıra okumaya çalıştığımda temsili halim aşağıdaki resimde. O yüzden okumuyorum. Size de naçizane tavsiyem beğenmediğiniz şeyleri okumamanız. Şikayet etmek de serbest tabii ama "herkes ne yazacağını bilsin bilmiyorsa da yazmasın" alt mesajını da "faşist" olarak nitelendirmek serbest. Malum forum serbest bir medya.

Mevzuatı Google'la aratıp bulmayı hepimiz biliyoruz, bilmiyorsak da o konuda ayrı başlık açıp Google'da nasıl arama yapılacağını veya TSF web sitesinde nasıl arama yapılacağını gösteririz.

Terbiye, ahlak vs. sınırları içinde herkes istediğini yazabilmeli, dilediği müstear isimle.
(26-10-2014, 18:43)Mojo Jojo Nickli Kullanıcıdan Alıntı: [ -> ]Mehmet Ali bey,

Önce son turnuva başarınızdan dolayı kutlarım sizi, daha önce yazacaktım ihmal ettim.

Yazdığımın kulak tırmalayıcı olduğunun farkındayım ama satrancın gelişmesi için yayılması, yayılması için de her fikrin davet edilmesi gereklidir. Fikir bir kere dolaşıma girdikten sonra eleştiriler hatta sert tartışmalar olabilir, ama daha ilk cümlede "bu başlık veya görüş gereksizdir sadece benim konularım konuşulacaktır" üslubunda yazılması önemli bir rahatsızlıktır.

Faşizm kelimesi (daha önceden de yazmıştım) bir düşünceyi fikri yasaklamak değildir, insanları bir fikri söylemeye mecbur etmektir. Satrançta saatin yeri tartışılmaz (benim veteran turnuvası sorunum var, o tartışılabilir); notasyon kağıdı konusu tartışılmaz çünkü daha önemli sorunlar var; orta kesim (yani ben) turnuva bulamıyor; İstanbul Festivali konusu tartışılamaz, asıl sorun yabancılara konaklama verilmesidir (çünkü bana verilmiyor) ve uzar gider.

Ben basit lokal konuların çok daha önemli olduğu görüşündeyim. Keşke son katıldığınız turnuvada gördüklerinizi yazsanız, masalar rahat mıydı, tuvaletler sorun muydu, zamanında başladı mı, eşlendirmeleri okurken ezilme durumları oldu mu, ödüller tatmin edici miydi, geliştirmek için neler yapılabilir? Bu tür sade ve somut konular, o tüzük, yönetmelik, GK yapılanmalarından daha ciddi bence; çünkü bugüne kadar hep dıştan içe gidildi. İçten dışa gidilmesi gerekiyor belki de.

Bu forum bir süredir (Özgür’ün doğru tespit ettiği gibi) sadece idari konuların konuşulduğu bir yer oldu. Oysa biz istediğimiz kadar mevzuatı hatim edelim, 150 delege tarafından seçilen bir yönetimin hikayesi bu. Yarısı 75 eder, 40 kişiyi kurullara dağıtsanız, kalır 35 kişi ve siz 36 kişi elde ettiğinizde, ülke satrancını yönetirsiniz.

Böyle kavramsal ve çözümsüz bir dert varken –ve bunu geçen genel kurul öncesi maalesef sadece ben tespit etmiştim- denetim kuruluna falanca siyasi kurumdan 3, filanca özerk kurumdan 5 kişi atansa ne değişir?

Bir üye oturmuş, önemli gördüğü bir soruyu hem kuralı ile hem video görüntüleri ile gündeme getirmiş. Ama yok, onu tartışmak mekruh, vakit kaybı? E bu davranış baskıcı değil mi? Bunu yazmak mı ayıp?
Sn Mojo Jojo;
Öncelikle nazik sözleriniz için teşekkür ederim.
Son katıldığım turnuvalarda gördüğüm sorunlar nedeniyle konu açmayı düşünüyordum doğrusu,madem ki siz konuyu açtınız buradan devam edeyim.Çoğu zaman yaşadığımız sorunlardan olan eşlendirme asılırken ezilme,turların zamanında başlamaması vs. Kartal'da yaşanmadı bu konularda hakemlerin hakkını teslim etmem gerekir.Ayrıca turnuvanın hem açılışında hem ödül töreninde nazik katılımlarını esirgemeyen Özbilen ailesine de buradan teşekkür etmem gerekir.
Görmezden gelinemeyecek bazı sorunlar tabii ki vardır.Nedir bunlar? Örneğin İstanbul'da bir zamanlar Feshane,Moda,Büyükada gibi merkezi ya da turistik yerlerde ciddi turnuvalar yapılırdı.Şu anda turnuvaların ağırlık merkezi kentin çevre ilçelerine doğru kaymıştır ve özellikle çalışan insanlar ve öğrenciler için ulaşım ciddi bir problem oluşturmaktadır. Turnuva yeri seçilirken gördüğüm kadarıyla metrobüs,metro,otobüs gibi toplu ulaşım olanaklarının varlığına dikkat edilmektedir ancak bu sorunları ortadan kaldırmamakta, örneğin Avrupa yakasından Kartal'daki turnuva yerine ulaşmak için metrobüs-metro-dolmuş ya da taksi şeklinde en az 3 vasıta kullanmak gerekmekte ve gece vakti geç saatte oyuncular evlerine dönebilmektedir.
Kartal belediyesi hafta içi günlerde oyunculara çay ve su ikram etme hatta masalara tek tek dağıtma inceliğini gösterdi ancak son dört turun oynandığı hafta sonunda maalesef para karşılığında dahi çay-kahve bulmak mümkün değildi ve biz satranççıların alışkanlıklarına oldukça ters bi durumdu.
Bir diğer sorun ise zaman zaman bu forumda da yazıldığını gördüğümüz tuvalet sorunudur ve herkesin bildiği gibi sadece Kartal'da değil Bahçelievler ve Sarıyer'deki turnuvalarda da rahatsız edici deneyimler yaşattığı olmuştur.
Bu sorunlar karşısında yapılabilecek şeylerden biri turnuvalara katılırken seçmeci davranmak ,mümkünse turnuva yapılacak yeri kayıt yaptırmadan önce gidip görmek olabilir ancak gözlemlediğim kadarıyla bunu yapabilecek kesim satranççıların azınlığını oluşturmaktadır.
(26-10-2014, 14:36)Mojo Jojo Nickli Kullanıcıdan Alıntı: [ -> ]Konuları "konuşulması gereken" ve "gerekmeyen" diye bölmek ve insanları kısıtlamak faşizmdir. Burası adı üzerinde, forum. İçinde satranç geçen her konu konuşulur ve neyin önemli olup olmadığı izafi olduğundan, kimsenin konu açma veya fikir verme hakkı baskı altına alınamaz.

Kaldı ki bana göre (samimiyim) satrançta saate basma sorunu, kopyala yapıştır ile basılmış ve kimsenin tek kelime anlamadığı ıvır zıvır mevzuattan daha keyifli ve önemli. Hatta şuraya satrançla ilgili basılacak bir karikatür bile, şu mevzuat yüklemesinden daha faydalıdır, hiç değilse adamı hayattan soğutmaz.

Bu yüzden Mustafa Demir'in sitayişini haklı buluyorum. "Sadece benim önemli gördüklerim doğru, benimkilerden başka konular konuşulmasın" lafından ve şu baskıdan artık bıkkınlık gelmeye başladı.


Yani ne denir, bilemiyorum.

Satrancın bugününü ve geleceğini etkileyen mevzuat ve yönetmelikleri ortaya koyup, kıyaslama yaparak toplumsal bilinç ve farkındalık yaratmak istiyorum.
Hukuksal temelli olduğu için elbette yönetmelikleri bire bir yazmak, ortaya koymak zorundayım.
Hatta kıyaslamaları daha da ön planda sunabilmek için kısıtlı bilgisayar kullanma yeteneğimi zorlayıp şekillendirmeye çalışıyorum.

Kopyala- yapıştır yapmak zorundayım.

Bu çabayı şeklen küçümsemek, uygulamayı ıvır zıvır ve keyifsiz bulmaktan bahsedeceksiniz.
Sonra da çıkıp satrancın sorunlarını konuşalım diyen Ateş ÜLKER' İ faşist ilan edeceksiniz.
Ben de zamanında benzer yaklaşımlarca halk düşmanı ve faşist suçlamasına maruz kalmıştım.
Ne kolay değil mi?
Bir o kadar da cesurca...

Eğer isim yazarak, -TSF de görevde olmasına rağmen- sistemi sakat bulup toplumu aydınlatmaya yönelik çabalar sarf etmek faşistlikse, valla ben bunu altında açık kimliğim ve imzamla kabul ediyorum.

En azından ismimi saklayıp bu yönetmelikleri ıvır zıvır olarak niteleyip görüşülmesini gözden düşürmeye çalışmıyorum.
Küçümsemiyorum.
Sevgili Tutku kardeşimin söylediği günden beri statüleri karşılaştırıyorum.

Ortaya ne çıkıyor biliyor musunuz?

ALDATILMIŞLIK!

Ben bu sistemin topyekun bir aldatmaca olduğunu, 1980 lerden beri konumunu koruduğunu, spor dalı ne olursa olsun her seçimden devletin kendi kontrolünün seçim kazandığını ilk günlerden beri somut bir şekilde ortaya koymaya çalışıyorum.

Genel Kurul oluşumu en önemli bir kaç konudan biridir.

OLUŞUMU ÇÖZEMEZSENİZ HER TÜRLÜ OLUŞUMA MAHKUM KALIRSINIZ!


Bakın Carl SAGAN ne söylüyor!

''Tarihin en acı derslerinden biri şudur: Yeterince uzun zamandır aldatılmışsak, aldatmacayı ortaya koyan her türlü kanıtı reddederiz. Gerçeği bulmakla ilgilenmeyiz artık. Aldatmaca bizi kafeslemiştir. Tuzağa düştüğümüzü kendimize bile itiraf etmek, son derece acı vericidir çünkü. Bir kere şarlatana iplerinizi verdiniz mi, bir daha hiçbir zaman geri alamazsınız. Böylece, yenileri çıkagelene kadar eski aldatmacalar sürer gider.''

Satranç toplumunun, henüz iki yıl varken, kendi değişimini ortaya koyacak genel kurul yapılanmasına ihtiyacı vardır.

Kendim için konuşmuyorum ve görevim bitince bırakacağım.

Ama kararlı, açık ve net duruş sergileyen, açık kimliğiyle bedel ödemeye hazır insanlara ihtiyaç vardır. Bunun için de değişimi gerçekleştirecek her konunun konuşulmasına insanları toparlayan kararlara, birlik ve beraberliğe ihtiyaç vardır.

Yenilerin çıkıp gelmesini beklemeden eski aldatmacaları ve gelecekteki benzer girişimleri şimdiden engelleyebiliriz.
Özgür Bey,

Genel Kurulun yaptığı statünün üzerinden iki yıl geçti. Daha yeni yayınlandı.
Eskisine göre farklılıklar var. Belki de bazı fırsatlar...

Foruma taşımak, rahatça kıyaslamak, varsa yenilikleri görmek, samimi olarak amaçlarım bunlardı.

Elbette arama motorlarından herkes arayıp bulabilir. Ama foruma taşınmasının bir amacı vardı.
Bunu algılayamamışsınız. Öyle öyle yazıyorsunuz.

Ben isterdim ki, burada, satranççılarca kıyaslamalar yapılsın, analiz edilsin.

Satranççılara özgü olarak…

Bazı arkadaşlarımız farklı algılamış. Hatta hiç okumayıp anlamamış bile.
Nasıl çözüme yönelik öneri, tespit görüş bekleyebiliriz bu arkadaşlardan bilmiyorum.

Özgür Bey,
Ben belli bir amaç için gecelerimi verdim.
Sizin okumanız, fikir belirtmeniz, karşılaştırma yaparak mesleki çıkarımlarda bulunmanız bir basın mensubu olarak çok önemliydi benim için.
Tespitiniz, duyarlılığınız ve aşağıdaki benzetmeniz için satranç adına teşekkür ederim.

Özgür AKMAN:
“Biraz sert olacak bunu yazmam ama mevzuat mesajlarını gördüğümde aklımda canlanan insan figürü "Türk satrancına fedakârca hizmette bulunan bir nefer" değil nerede bir şey tartışılmaya başlansa kulaklarını tıkayıp "alalalalalalalalalalalaalaalalala" diye bağırarak koşturan birisi. Bu sahne karşısında benim de bu mesajları ara sıra okumaya çalıştığımda temsili halim aşağıdaki resimde. O yüzden okumuyorum. Size de naçizane tavsiyem beğenmediğiniz şeyleri okumamanız.”

...

Bu düşüncenizi ilginç buldum.

Satrancımızın geleceğini belirleyecek olan mevzuatlar ile ilgili olarak görüşünüz demek ki okumamaktan ve okunmamasını tavsiye etmekten ibaret?!

Mevzuatı beğenmeyebilirsiniz. Ben de beğenmedim.
Ama okumadığınız ve okunmasını istemediğiniz mevzuatlara mahkum olduğunuzda şikayet etme hakkınız olabilir mi?

Benim ise çok ciddi itirazlarım var!

Forum karikatürlerin yayınlanacağı Yer de olabilir elbette. Ama yeri ve zamanı vardır. Değil mi?

Gönderi fotoğrafınızı, sorunlara işaret edip, çözüm yollarını topluma öneri olarak sunma konusunda, bir basın mensubuna, üstelik de ODTÜ kökenli bir satranççıya yakıştıramadım.

Siz yakıştırabiliyorsanız o resimle o noktada öylece kalabilirsiniz.

Yok, fikrim var diyorsanız, sizi dinlemek isterim ve sonuna kadar da okurum.

Okumadığınız, içeriğini anlamadan çıkarımlarda bulunamadığınız yazıları başkalarına da hangi gerekçe ile okunmaması yönünde öneride bulunduğunuzu da anlayabilmiş değilim.
Kimliğini gizlemek zorunda olanlar başkalarını Faşizmle suçlayamazlar.Böyle ciddi suçlamalar yapmak isteyenin açık kimlikle gelmesi gerekir.Şimdiki döğüş eşit olmayan koşullarda yapılmaktadır.Bir taraf yüzünü örtmüş size vurmaya çalışıyor.Siz ona vuracağınız zaman saklanıyor.Zaten yüzünü kapattığından vurmanız mümkün değildir.Kimin faşist olduğuna seyirciler karar verir.Mustafa Demir benim "saate basma konusunu uzun konuşmayın"tavsiyesinden alınmıştır.Bu tavsiyenin içeriğinde kişilikleri kıracak,incitecek bir özellik yoktur.Hakaret veya aşağılama asla söz konusu değildir.Bu nedenle Mustafa Demir'in tepkisi haklı değildir.Benim söylemek istediğim "kendi sorunlarınızı konuşmayın"demek değildir."Çok ciddi sorunlar var.Bir kısmının çözülemeyeceği zaten bellidir.Bir kısmı ile uğraşalım.Konu sayısı arttıkça ve yazılar uzadıkça okuyucu sayısı da azalmaktadır."Aşkın beyin "kopyala-yapıştır"yaptığı yasaları tahminen kaç kişi okumuştur?Satranç Genel kurulunda delege olmaya hak kazanmış 200 kişi içinde bu statüleri yaşamı boyunca bir defa okumuş kaç kişi vardır?
Delegeler dışında 200.000 lisans sahibi sporcu içinde yönetmelikleri,statüleri inceleyen ve yanlışları farkeden kaç kişi vardır?Bu soruyu içimizden yanıtlayalım.Kaç kişi olduğunu açıkta yazarsak mahkemelik olabiliriz.Yerlilerin turnuvalara katılamaması gibi önemli bir sorun dururken "saate basmaya ceza verilir mi?"konusu üzerinde kafa yormamızı isteyenler vardır.Bizim zaman kaybetmemiz onları keyiflendirmektedir.Evvelce Çerçeve statü ve Ana statü üzerinde çok çalıştım.Şimdi ben de okumuyorum!Federasyon Başkanının seçilmesi atama yolu ile yapılmış olsa belki daha iyi olur.Şimdiki sistemde bireylerin şikayet etme hakları kaldırılmıştır.Çünkü bir bireyin şikayeti olsa "Siz bağımsız federasyon oldunuz.Kendi içinizde halledin"denecektir.Turnuvanın başlangıç sıralaması benim için önemli iken başkaları için neden önemsizdir?Çünkü bu konuda karar alanların yanlış düşündükleri ortaya çıkmıştır.Esasen bir turnuvada sıralamayı UKD veya Elo puanına göre yapmış olmanın büyük bir önemi yoktur.Ama anlayış olarak UKD'yi Elo ile aynı çizgide tutmak yanlıştır.Bizim koşullarımıza göre Elo puanı gerçek kuvvet derecesini yansıtmak yönünden gerçeğe daha yakın sayılabilir!
2015 yaklaşıyor.Faaliyet programı açıklandı mı?2015 de yine bol ödüllü turnuvalarda çok sayıda büyükusta ağırlanacak mı?İlk turda 10 adet hükmen galibiyet olacak mı?Son turda maça çıkmayanlar için önlem alınacak mı?İşte kimliğini gizleyenler bu konuların konuşulmaması için ellerinden geleni yapıyorlar.Karşı oldukları tezleri çürütmek için Faşizm içerikli bir suçlama icad ederek 2-3 gün zaman kazanıyorlar."Saate basmamak cezalandırılır mı?"sorusunun görüşülmesi onları daha da keyiflendiriyor.Çünkü esas sorunların çözümyollarını bulmak 1 gün daha gecikmiş oluyor.
Argumentum ad hominem (söylenen şeyin içeriğine göre değil kimin söylediğine göre) tartışma yapmak pek doğru bir şey değil. İsmini gizleyen de ODTÜ mezunu eski basın mensubu olan da eski federasyon başkanı da eğitim kurulu başkanı da satrançla alakasız kişi de bir şey söylüyorsa içeriğe bakılır tartışmaya değerse tartışılır, eleştirilecekse de kimin söylediği üzerinden değil ne yaptığı üzerinden yapılmalıdır. Doğru gelen, mantıklı bir şey söylüyorsa tartışılır. Dolayısıyla kimliğini gizlemek zorunda kalan da bir tutumu faşistçe görüyorsa bunu söyleyebilmeli. Söylemeyeceği düşünülüyorsa söylediğinin haklı bir tarafı vardır. Bu yüzden Ateş Ülker'in şu cümlelerine hiç katılmıyorum:

Alıntı:İşte kimliğini gizleyenler bu konuların konuşulmaması için ellerinden geleni yapıyorlar.Karşı oldukları tezleri çürütmek için Faşizm içerikli bir suçlama icad ederek 2-3 gün zaman kazanıyorlar

Ben Mojo'nun bu konuların konuşulmaması için elinden geleni nasıl yaptığını örneklemesini beklerdim.

Resim Mevzusu

Hikayecilikte "Söyleme Göster" (Show don't tell) diye bir prensip vardır. Kuru kuru "Su aldı" yazmak yerine yerinden kalktı, sebile gitti, plastik bardağa usul usul dökülen soğuk suyu ağzına götürdü ve içindeki ateşi söndürdü" gibi bir şey yazmak daha iyi bir anlatımdır kural olarak. Paylaştığım fotoğrafı ve yaptığım teşbihi bu anlamda değerlendirmek lazım.

Mevzuat Dünyası

Takdir edersiniz ki ana mevzuatı okudum hayatımda daha önce. Değişikliklerden sonraki halini de okudum. Spor ve idare hukuku bilen insanlarla konuşmadan spesifik hukuki konularla ilgili yorum yapmadım, ancak genel olarak tabloyu nasıl gördüğümü değişikliklerin de bunu yeniden üretir nitelikte olduğunu söyleyebilirim. Kafamda oluşmuş ve bu değişikliklerin teyit ettiği çerçeveyi tekrar edeyim:

Türkiye'de sporun hala en büyük sponsoru devlettir. GSGM teşkilatı zaten çağdışıdır ve o yüzden sporda başarılı olamıyoruz ve dünyada en fazla dopingli sporcuya rastlanan ülkeden biriyiz. Salt tesis yapmayı, bürokrasi fetişizmini spora önem vermek sana bir anlayış var. Bütün federasyonların seçimlerinde sporcular ve bahsekonu sporun içinden gelenler değil GSGM oyları belirleyici oluyor.

Biz ne yapacağız? Mevzuat Kopyala Yapıştırmak Yerine

Bu genel tablonun içinde satrancın da fazla hareket alanı yok. O yüzden mevzuatları tartışmaktan esas konulara gelememekten şikaytçiyim. Satranççıların sesini çıkarması için satrancın içinde gelen başka kariyerler yapmış insanların yönetime el atması, organizatörlük yapmasıdır. Bu aslında bütün sporlarda da böyledir biraz.

Bir de bütçe bütçe üzerinden yapılan tercihleri tartışmak çok daha kritik, aslında daha zor ama çok daha fazla sonuç verecek bir alan mesela. Eğer illa idari konuları tartışacaksak mali tabloyu görüp onun üzerinden konuşalım, mesela milli sporculara nasıl maaş ayrılacağını. Çocuk turnuvalarının arasından nasıl başka turnuvalar için bütçe ayrılabileceğini vs vs.

Mevzuatları kopyala-yapıştır ile paylaşmak yerine daha küçük daha somut konularda çözüm getirmektir. Mesele satranca özgü sorunları olan hile ve şike mevzusu verimli tartışıldı, en azından çözüm yolunda bir inisiyatif oluştu. Çözümü yeterli bulmasam da bardağın dolu tarafını görecek kadar iyi bir tartışmaydı. Buna benzer başka konular hedeflenmeli. Hayatımda ilk kez aktif olduğum (her hafta mesaj yazıyorum bu ara sanırım) forumu kendimce verimli kullanmaya çalışıyorum.

Bu forumda Türk sporunu ve GSGM teşkilatını nasıl etkileyeceğimizi konuşmak bile anlamsız çünkü öyle bir ihtimal yok. Aramızdan bir federasyon başkanı çıksa bile yok. Minimum bakan seviyesi Big Grin
Özgür Bey,
Sizde taktir edersiniz ki bir şeyin değerini ortaya çıkarmak için en etkili yollardan birisi kıyaslama yapmaktır.
Buna katılır mısınız bilmem?

Ben kıyaslama yapabilmek ve doğru tespitlerde bulunulabilmesini sağlamak için kaynağından alıntı yapıp kopyala-yapıştır yaptım.
Çok önemli maddeleri de rahatça takip edilebilmesi için siyah-kırmızı yapmaya çalıştım ki kolayca farklılıklar gözükebilsin.

Neden amaçsızca kopyala-yapıştır yapayım?
Bana ne kazandırır ki?

ÖSF çok önemli bir yer, üyelerini de önemli konularda topluma mesaj verebilecek yönlendirmelerde bulunabilecek kişiler olarak görmüştüm.

Yanıldığımı mı söylüyorsunuz?
Bu tip kıyaslama alanlarının değeri yok mu sizce?
Bu kadar teknik bir konuda gibi aslında ciddi bir hukuki analize ihtiyaç var. Hukuk, tıp gibidir. İkisi de ciddi ihtisas gerektirir ve dışarıdan çok konuşulan konular olsa da (önemleri itibariyle) uzmanlaşma çok önemlidir.

Kopyala-yapıştır yerine genel siyasi-idari tabloyu çizmek, takip edilmesi zor bilgiye boğmadan bunu yapmak daha anlamlı. Bu forumu okumuş olan takip eden kaç delege olacak? 100 ile 200 arasında olması gereken delegelerin en fazla 15-20'si burayı takip ediyor olacak.

Burada satrancı takip eden, ne yapılması/yapılmaması gerektiği konusunda fikirlerini paylaşmak isteyen ama mevzuatın detayların da çok da ilgi duymayan bir üye topluluğu olduğunu tahmin ediyorum, yanlıyorumdur belki de. O yüzden işin püf noktaları ve özüne yönelik en azından anladığımız çerçeveyi konuşmak daha anlamlı, çözümleri de başka spesifik alanlara yönlendirmek daha anlamlı diyorum. Paylaşmak en doğal hak, ama eleştirmek de doğal bir hak. Mizah dozunu fazla kaçırmış olabilirim ama o mizahın arkasında bunlar var.
Son 3 kelimeden giderek, "minimum bakan seviyesi" tespitine katılıyorum. Ben o yüzden artık çok pragmatik bakıyorum tepedeki yönetsel sorunu, satranç bilen adamlarla çözemeyiz, dön dolaş 2-3 adayla aynı konular konuşuluyor.

Oysa sorun steril anlamda bir yönetim sorunu ve bugünkü büyüklükler, iletişim ve rant karmaşasında (reklam / sponsorluklar / iyi ilişkiler) satranç camiasında böyle bir profil olmadığı görüşündeyim. Bunu bilmek de ayıp değil.

Bu sebeple ben atama yolu ile başkan seçilmesinin gerçekçi olduğunu düşünüyorum, ama atanacak başkanın doğrudan "ilişki adamı" olması lazım. Halihazırdaki başkan çok yerel (Mersin'le kaim), medya, iş dünyası, üniversiteler ile bağları yok. Bağlantıları demiyorum, bağları diyorum.

Atıyorum, eski Merkez Bankası başkanı veya İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanı veya Garanti bankası eski Genel Müdürü hiç satranç bilmediği halde ikna edilip bu yapının başına getirilse, bir telefonla her iş adamına, basındaki her noktaya ve siyasilere 2 dakikada ulaşır ve senli benli konuşur. Oysa mevcut başkan bunun için aracılar bulmak, randevu talep etmek, derdini izah etmek ve kısaca sıfırdan dostluk kurmak zorunda. Bunu da yapamadığı açık, çap en fazla Buldan Belediyesi'ne kadar uzayabiliyor (bunu da tespit etmek ayıp değil).

Dün Eurosport 2'de Dart Şampiyonası vardı. Bildiğiniz; dünyanın en basit, aptal organizasyonlarından biri ve spor falan değil. Amerikan bar oyunu. Ama pazarlanmış ve Eurosport seviyesinde 3 saat canlı yayın alır hale gelmiş. Fransa bisiklet turundan bahsetmiyorum, dart, curling, bilardo gibi bar / kahve / AVM oyunlarından söz ediyorum; çünkü business kapsamında idare ediliyorlar ve bir yerlere geldiler.

Mevzuatın bu aşamada hiçbir anlamı yok, mali genel kurul öncesi burada geçebilecek tartışmaları perdelemek için ortaya sürüldü bana kalırsa. Ana konu bence yöneticiye kilitlenmiş durumda.

Satranç işadamlığı üzerinden mi büyüyecek yoksa bürokrasi üzerinden yıllardrı olduğu gibi sen-ben-bizim oğlanı mı konuşacağız?
Benim de mevzuata odaklanmakla ilgili esas sorunum bu. Satranca başladığım yıl olan 1997'de Satranç ve Hayat'ta "Tüzükleri tartışmalıyız" minvalinde yazılar çıktığını hatırlıyorum. 17 yıl sonra hala aynı kısır konuları kısır bir perspektifle tartışmak bana verimsiz geliyor. Tartışma hakkına saygım sonsuz ama müsaade edin eleştirebilelim.

Fransa Bisiklet Turu çok özel bir örnek. Bir gazetenin harika bir promosyon fikri bugün aslında diğer sporların bir kısmına göre mütevazı ama güçlü bir finansmanla devam ediyor. Yol bisikletinin en ilginç tarafı (içinde satranç kadar olmasın çok teknik detay olmasına rağmen) geleneklerine bağlı kalarak yoluna devam etmesi. Mesela Alberto Condator, Chris Froome veya Mark Cavendish gibi birkaç süper yıldız hariç profesyonel yol bisikletçilerin çok da büyük yıllık gelirleri yok. Lakin 101 yıllık Fransa Bisiklet Turu için "neden 21 gün yapılıyor çok uzun, biz bunu 5 güne indirelim, bitsin diyen zaten üç haftanın yarısında dağ bayır yarışa dair bir şey de olmuyor" diyen bir dahi de çıkmıyor. İtalya ve İspanya yani diğer büyük turlar ve tek günlük bazı yarışların da ciddi hikayeleri ve gelenekleri olan etkinlikler ve sahip çıkılıyor. Poker deseniz bence orada para miktarı çok önemli faktör o yüzden o yanlış olabilir.

"Buz üstünde satranç" motto'suyla curling'in Kış Olimiyatları'nda yer alması satranç için çok acı verici bir durumdur. Bu benim fikrim değil. 2008'de bana bu sözleri söyleyen FIDE Başkanı Kirsan Ilyumzhinov'dan başkası değil!! Demek ki hem oralarda hem buralarda bir şeyler yanlış yapılıyor.
MojoJojo:
"Mevzuatın bu aşamada hiçbir anlamı yok, mali genel kurul öncesi burada geçebilecek tartışmaları perdelemek için ortaya sürüldü bana kalırsa. Ana konu bence yöneticiye kilitlenmiş durumda."

Bu sizin tahmininiz. Aslında mantıklı da.
Ama doğru değil!

Ben 2012 yılında yapılan yeni statünün ancak 1. 10.2104 te yayınlanmasının hemen ardından incelemeye alıp toplumla paylaşma amacındayım. Yani yenisinin yapılmasına daha 24 ay varken.
Gündemde ve canlı tutmak istiyorum.
Gereğine inanıyorum.
22 Kasım. 2014 den sonra da sadece bu konuya odaklanacağım.
Benim satranç adına en öz görevimdir. Bunu kabullendim.

Mali genel kurul ile ilgili hiçbir gelişmeyi takip etmiyorum. Burada da bu konuyu benim dışımda her hangi bir üye açabilir. En çok da bilgi edinebilirim.

Neden bir tartışmayı engelleyeyim ki?
Üstelik engellemenin de karşı çözümü de varken...

Ben bunlarla uğraşmıyorum.

Yeni statüyü incelediniz mi?
Dokunulamaz maddelerin nasıl yeni paketlendiğini fark ettiniz mi?
Üye sayılarının neden sınırlandığı konusunda fikriniz nedir?
Öyle bir madde ki sonuç oylama sayımında sonuç nereye giderse gitsin, kurtarıcı maddeyi bulabildiniz mi?
Bunlara dikkat çekip toplumun dikkat ve bilgisine suna bildiniz mi?

Bu şekilde konuşmak istemiyorum ama;

Muhalefet/alternatif yönetim sadece 2 ay kala mı harekete geçecek?

Oysa "biz" diyerek, satrancın geleceğini oluşturacak toplumsal uyanış ve hareket için özel bir tarih mi var?

Son statüyü hukuksal süzgeçten geçirdiniz mi?

Önerdiğiniz başkan modeli seçilsin yada atansın sadece başkan olabilmesi için midir?
Mesela yönetim kurulundan biri de olamaz mı ?

Anladığım kadarıyla başkan öneri modeliniz, -mutlaka aktif bir satranççı olmalıdır-şeklinde değilse, sadece sözü ve hatırı sayılır, tanınmış bir sima olması yeterli midir?

Bunu sadece kaliteli turnuvaların çoğalması için mi istiyorsunuz?

Bu model başkan satranç camiası dışından biri olacaksa, satrancın tüm sorunlarına nasıl ve hangi kadrosuyla ulaşıp çözebilecek?

Tavan bu konuda uzun vadede verimli olabilecek midir?

Satranç dışı bir başkan zamanı gelince zaten satranççı da değildi şeklinde konu malzemesi olmayacak mıdır?

GSGM mevzuatlarını değiştirebilecek midir?

Bunları sadece aydınlanmak için sordum.

Ben şu anda ileri ülkelerin satranç anayasalarını, kanunları, varsa yönetmeliklerini, devletin desteğini araştırıyorum.

Fransa bisiklet turu seyri mükemmel bir spor organizasyonu.
Ama konuyla ilgili aydınlatıcı bir örnek değil.
Ülke olarak ne coğrafi, ne kültürel, ne ekonomik, ne de toplumsal ve sosyal bakış açısı olarak hiç benzeşmeyen konulara sahipken yerinde bir örnek bulmuyorum.

Ben toplumumuzun kandırılmasına çok ciddi itirazları olan bir insanım.
Avrupa' nın refah düzeyinden keyfi tercihlerinden çok uzaktayız.
Sayfalar: 1 2 3 4