Özgür Satranç Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: Jojo ve Taşan: Hakemlik zamanı
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
Bu aralar fazla vaktim olmadı ama üstün körü de olsa Mojo Jojo ile Aşkın Taşan’ın tartışmasını okudum. Serde hakemlik varya, aralarında hakemlik yapayım diyorum. Ancak yazıları farklı iki başlık altında olduğundan ve birisi de hayli uzadığından kararımı ayrı başlık altından vereyim dedim.
Her ikisinin de vedasına sevinmedim desem yalan olur. Ama her şeye rağmen yazmaya devam etmelerini istiyorum. Bu yüzden hakemlik yapacağım.
Sevindim diyorum çünkü, Aşkın Taşan'ın yazım kurallarını umursayaman, uzun uzun eklemelerini üyelerin yazmasına karşı bir engel olarak görüyorum. Bir şey yazsam Aşkın Taşan altına ekleme yapar mı diye ödüm kopuyorWink. Yazdıkları ben aklıma geleni yazayım siz ayıklayıp uğraşın, anlamını çıkarın demek oluyor. Bir farkına varabilse...
Mojo ise dönemin moda tartışma yöntemini kullanıyor: Eleştirdiği kişi ve düşünceleri alaya almak, dalga geçmek ve küçümsemek. İşin kötü tarafı böyle yapınca kendisini gerçekten haklı hissediyor olması. Oysa bunu yapmasa entellektüel birikimi, satrancın sorunlarına ilgisi ve hakimiyeti dolayısıyla kendisinden fazlasıyla yararlanılacak birisi.
Ben kendi adıma her ikisinin de artılarını eksilerinden fazla buluyorum ve katlanmaya razıyım, yazmaya devam edin diye çağrıda ve ricada bulunuyorum.
Hakemliğe gelince:
Cumhuriyet Bayramı kutlaması konusunda Mojo haksız. Başta TSF başkanına, yöneticilere, gönüllü ya da karşılıklı çalışanlarına haksızlık ediyor. Deyim yerindeyse öküz altında buzağı arıyor. Çünkü:
Esas değerli kutlama mesajı ana sayfadan birinci haber olarak verilendir. Resim de eklenmiştir. Kendisi öyle arzu ediyor ama köşe yazısı yazmak kolay bir iş değildir. Tabii ki genel geçer şeyler yazmak istemiyorsanız. Köşe yazısı yazmak bir birikim işidir. Emek ve zaman ister. Bazı konular zorludur. Kolay bile olsa, örneğin benim mavikale’nin her sayısında yer alan sunuş yazımı ele alalım, dergi üç ayda bir çıkımasına karşın sanki bana her ay çıkıyor gibi geliyor. Parlak oyun köşemi kolayca hazırlıyorum. Ama sunuşta zorlanıyorum. Her sayı hangi konuyu ele alsam, nasıl baksam, nazıl hazırlasam diye uzun uzun düşünüyorum. Zaten TSF sitesindeki köşe yazılarına baktığımızda eski geleneği bozmamak adına sürdürüldüğünü fark ediyoruz. Uzun aralıklarla güncelleniyor. Şimdiki başkanın polemiklerden özenle kaçındığını görüyoruz. Bunlar olumlu yönlerdir.
Özetle doğru olan yapılmıştır. Ana sayfadan birinci haber olarak kutlama mesajı yayınlanmıştır.
Forumda kullanılanılan bilgilerin doğruluğu konusunda Aşkın Taşan’ın sitemi ve eleştirisi de doğrudur. Önceleri ben de bütün federasyonlarda yayınladı TSF sitesinde kutlama mesajı yayınlanmadı sandım. Bir bakıma yanıltıldık. Bu ayıplanacak bir tutum. Bir eleştiride kullandığınız bilgiler doğru olmalıdır.
Takma ad kullanmaya gelince de Aşkın Taşan haksızdır. Kimin kim olduğunun bir önemi yoktur. Kişi kendisini gizlemek istiyorsa gizlesin. Önemli olan fikir bazında mücadele etmektir. Forum yöneticisi takma adla yazmaya izin veriyorsa kişiler bunu kullanabilir. Bu da doğal karşılanmalıdır. Taşan’ın buna takılması yanlıştır.
Sonuç Taşan 2: Jojo:1
Big Grin
Hakem Bey, Aşkın Bey'e 1 puanı , Bayram kutlama mesajı konusunda verdiniz..tamam.. sayın Mojo Jojo 'ya da rumuz konusunda 1 puan vermişsiniz.. oldu mu 1-1... ama Aşkın Bey'e gene kutlama mesajı konusunun devamı niteliğinde bir ara konu yapmışsınız.. ki bu ara konu; "bilgilerin doğruluğu" konusu ..Yani diyeceğim; araya kattığınız ara konu da bayram mesajı konusu idi.. bu anlamda verdiğiniz 2. puan Aşkın Bey'e torpil gibi olmuş.. Hakem hatası yok mu? artı sayın Mojo Jojo'nun tesbitlerini puana çevirsek.. voleybol gibi set usulüne göre yazmamız lazım olur..
mojo jojo 10 , aşkın taşan 0

burada mojo jojo kimsenin (ben dahil) haberi yok gülkız Tülay ın yarım ağızla cumhuriyeti kutladığını farketmiş, ağzı dolu dolu cumhuriyeti kutlamasını arzu etmiştir.

belli ki kimseye derdini anlatamamış .

siyasi irade satrancı yönettiği müddetçe kimse satrançta veya başka branşlarda kurumsallaşmayı hayal etmesin . branşları yönetenler siyasi iradelerin emrindedir .

ali nihat yazıcı ''satranç kurumsallaştı'' diyordu . 2010 mali kongrede neler olduğu ve 2012 kongresine nasıl gidildiği herkesin hafızasındadır.

eğer siyasi irade satrancı yönetecekse, satranççılar siyasi irade içinden kendi yöneticilerini seçmeli , ama asıl doğrusu satranççıların kendi ideolojisi olmalı ve o ideolojilerine sahip olmalıdır .

kurumsallaşmayı başaracak, keyfiliği önleyecek yegane güç satranççılardır . o da kendi ideolojilerine sahip olmaları ile mümkündür. siyasi iradeler satranççılara güvendiği müddetçe bir şey olmaz. satranççılar kurumsal olarak kendilerini yönetirler bunada kimse bir şey demez. ama bunu başarabilirler mi onu bilemem . başaramazlarsa keyfilik ömür boyu sürer... kurumsallaşma diye bir şey olmaz.

bu da başarıyı hiç bir zaman getirmez.

muzaffer şekerli
Adam "bu forumda yazmayı bıraktım" dedi siz ardından bişeyler yazıyorsunuz devamlı.Kişilerle uğraşacağınıza mesajınızda belirttiğiniz satranççıların kendi kendilerini yönetmesi idealine ulaşılabilir mi?Ulaşılabilirse nasıl? gibi konular üzerinde birşeyler yazarsanız daha verimli olacağını düşünüyorum.
O konuda (Satranççıların kendi kendilerini yönetmesi ideali) başka başlıklarda kısmen cevap vermeye çalıştım. İyi yetişmiş, yönetim becerileri olan satranççıların bir şekilde elini taşın altına koyması ve gerekli siyasi desteği sağlamak da dahil oyunu kuralların göre oynaması. Yine de çok büyük değişimler konusunda ümitli olmayalım, çünkü bütün spor bürokrasisi bizim satranç üzerinden eleştirdiğimiz ama pek çok dalda geçerli olan prensipler üzerine inşa edilmiş durumda. Erşan Gökerman'ın yıllar önce yazdığı gibi belki de satrancın devlete bağlanması böyle bir geri dönüşü olmayan süreci başlattı, olumlu ve olumsuz sonuçlarıyla. Tam da bu nedenle Mehmet Ali Bey'in bahsettiği ideallere yakınlaşmak için somut konular üzerinden (organizasyon, teknik uygulamalar, gerekirse detaya boğmadan mevzuat vs vs.) konuşmayı daha verimli buluyorum.

Genellikle forumlarda olan şey oldu, en aktif üyelerin bir anda yazmayı bırakması ama Mali Genel Kurul yakın, yine bir konu açılır yakında diye tahmin ediyorum. Detaylarda farklılıklar var ama Sabri Koçak'ın yazdıklarına genel olarak katılıyorum.
Ancak bugün okudum tüm yazılanları ve çok şaşırdım ve de üzüldüm.

Mojo Jojo'nun yazmama kararı burası için bir kayıptır.
M.Aşkın Taşan'ın burada olmama kararı diğer bir kayıptır.
"Oh ne ala oldu, biraz kafamızı dinleyelim" diye düşünenler varsa bilsinler ki bu fevkalade ayıptır.

Sayın Taşan tartışmaları kuralına uygun yürütmedi. (-1 Puan)
Ne derse desin, ne düşünürse düşünsün ben böyle görüyorum.
Sorulara cevap vermesi gerekmediği konularda bile topa girdi.
Cevap vermek istediği zamanlarda da cevap vermek yerine konuyu sürekli olarak algılanabilir sınırların dışına itmeye (tabir uygunsa topu taca atmaya) çalıştı. Sıktı. Bunalttı. Ara sıra kendisini kibarca uyardınız ama maalesef dinlemedi.

Mojo zaman içinde gerildi ve artık sanırım sinir taşması yaşadı. (-1 Puan)
O kadar sert bir girişe gerek yoktu.
Bazen olur böyle, birine bir şey sorarsınız; alakasız şeyler konuşur. Bir süre sonra zıvanadan çıkarsınız. Olur böyle. Ama olmamalıydı.

Durumlar eşit.

Aşkın Bey'e sesleniyorum;

Gittiğiniz için sevinenler olabilir, üzülenler olabilir bunun tartışmasını yapmayacağım.
Bence gitmemelisiniz. Zira burada TSF'yi resmi sıfatla temsil eden (siz kabul etmeseniz de) tek kişi sizdiniz.
Şimdi burada körler sağırlar birbirini ağırlar durumuna devam edilecek.
Daha az ve öz yazmak kaydıyla dönmenizi istirham ederim.

Mojo'ya sesleniyorum;

Siz sinirlenip çeker giderseniz, buradaki insanları farkına varamadıkları konularda kim uyaracak?
Kim sorular soracak? Otoritenin göremediği varyantları kim görecek?
Einstein ne diyoır : İnsanın zekası verdiği cevaplardan değil sorduğu sorulardan anlaşılır.
Her zaman kaliteli sorularınızı beğeniyle okuduk ve bize "Vaaay" dedirttiniz.
Son sorunuzda da %100 haklısınız. Ben başkan olsam copy-paste olsun, bir paragraf olsun yazı yazardım. Sabri Bey'e bu anlamda katılmıyorum. Ben başkanın bunu kasıtlı yaptığını düşünmüyorum, ama soru da çok haklı.
Sayın Mojo arkadaşım, kabul edin ki başkan çıkıp da "Evet karşıyım!" ya da "Hayır ne alakası var saçmalamayın!" diyecek değil.
Yani cevap alamayacağınızı bildiğiniz bir konuda ısrarla soru sormanıza da gerek yoktu. Hatta soru şeklinde iletmenize de gerek yoktu. O konu özü itibariyle burada kaşınacak bir şey değil.
Sizi burada görmeye devam etmeyi led lamba gibi yanan parlak fikirlerinizi okumaya devam etmeyi umarım.

Bir turnuvada iki minik oyuncunun maçını izliyordum; biri şah çekti, öteki şah çekilmemiş gibi alakasız bir hamle ile vezir tehdidinde bulundu; sonra ilk şah çeken çocuk şah çektiğini unuttu ve gidip o da başka bir aleti tehdit etti.

Sizlerin maçı aynı buna benzedi.

Olmadı.
Saygılarımla.
Abdülkadir Bey, copy-paste köşe yazısı olur mu?
Olur abi neden olmasın. TSF ana sayfadaki 10 Kasım mesajı bir copy-paste mesaj mesela. Onun bir benzerini alıp yapıştırırsın, kendi köşende yayınlarsın olur biter. Hem bir görev yerine gelmiş olur hem de milletin ağzına da laf vermemiş olursun.

Bu kadar basit. Sanki her kutlama ya da yas mesajı her defasında özenle ve cümle seçerek uzun uzun düşünüp taşınıp "yeni bir şeyler söylemek lazım!" fikriyle mi yazılıyor. Copy-paste. Oldu bitti. Hepsi bu kadarcık işte.

Saygılarımla.
Abdulkadir bey, bu başlıktaki en güzel yazı ve son günlerde iki değerli yazarın ayrılmalarina yapılan en güzel yorum sizden geldi bence. Tebrik ederim.
Zannederim köşe yazısı tanımında oldukça farklı düşünüyoruz. Bir köşe yazısı copy-paste olamaz. Kurumsal yazıda kutlama mesajları birbirine çok benzediği için belki kabul edilebilir. Köşe yazısı özgün yazılardır. Hayatınızda hiç copy-paste köşe yazısı okudunuz mu?
Konuyu dağıtmak istemiyorum ama necip Türk medyasını hafife almamak lazım, olur. Nazlı Ilıcak bir gün, Mevlana'dan diye (farkında olmadan) Can Dündar'ın bir yazısını olduğu gibi koymuştu köşesine. Kasıtsız bir copy-paste Smile (kasıtsız olması daha iyileştirmiyor tabii durumu).

Skor kaç kaç şimdi?
Sabri bey,

Ben copy-paste tez bile okudum.
Başkan köşesine bir paragraf olsun bir copy-paste kutlama mesajı koymuş olsaydı bu sefer de siz mi eleştirecektiniz?
"Böyle kutlama mesajı mı olur? Hiç özenmemiş, klişe cümlelerle kutlama mı yapılır? Demek ki başkan Cumhuriyete karşı!" mı diyecektiniz?

Bir yeriniz kanıyorsa dezenfekte eder güzelce sargılayıp kapatırsınız, malzeme ya da zaman bulamıyorsanız hiç olmazsa suyla yıkar üzerini örtersiniz.
Benim önerdiğim "hiç olmazsa" kısmıdır.
Sizin söylediğiniz "böyle önlem alacağına hiç alma" şeklindedir.
Adam şah çekmiş, siz rok yapmayı öneriyorsunuz.

Copy-paste köşe yazısı olur efendim.
Hatta copy-paste tez bile olur. Hatta o tezlerle deçent veya prof bile olunur. Kötüdür, olmamalıdır. Ama olur.

Foruma hürmetler.
Bu forumda eğriye eğri demek doğruya doğru demek ne kadar büyük kabahat böyle gerçekten pes vallahi.
Abdülkadir Bey, bazı şeylerin tanımı vardır. Herkes kafasına göre yorum getiremez. Sizin olur demenizle olmaz. Kopyala yapıştır tez hiledir, aşırma deniyor. Köşe yazısı da öyle. Özgün olmayan köşe yazısı da zaten insanın içinden ve elinden gelmiyorsa bir değer ifade etmez. Siz hile yapın ya da hoşgörün, ben yapmam ve hoşgörmem. Saçmalamanın da alemi yok.
Kaynak kullanımıyla, kopyala-yapıştır arasında önemli farklılıklar var. Kopyala-yapıştır yapacağınız materyali kaynak listesinden önce hemen o esnada belirtmeniz gerektiğini ve yazınızın tüm yapısını o kaynak üstünden kurmamanız gerektiğini düşünüyorum. Elbette basit bir kutlama yazısı, akademik bir çalışma değil ve kutlama yazılarının birbiriyle benzer ya da aynı olması ulaşmak istediği amaç açısından çok da önemli değil.

Hazır konu açılmışken ve Sabri Bey'de kopyala-yapıştır konusunda bu kadar hoşgörüsüz olduğunu belirtmişken ilginç bir durumu da hatırlamamız gerektiğini düşünüyorum.

2012 İstanbul Olimpiyatlarının hemen ardından, http://www.thechessdrum.net/blog/2012/09...olimpbase/
adresinde http://www.olimpbase.org/ sitesi editörü Daaim Shabazz bir makale yayınladı. Bildiğiniz gibi olimpbase, geçmişe yönelik tüm büyük satranç organizasyonlarının (özellikle takım yarışmalarının) bilgilerine ulaşabileceğimiz önemli bir kaynak. Shabazz İstanbul Olimpiyatlarında 29 Euro'ya satılan ve editör kısmında Sabri Koçak imzası bulunan Olimpiyat kitabın kelimesi kelimesine kendi sitesinden alındığını iddia ediyor. Olimpbase açık kaynaklı bir site olmasına yani, bilgilerinin başkalarınca kullanılmasına izin verilmesine rağmen, kendisinden izin alınmadan ve sonuçlar dışında her olimpiyat için hazırlanan metne kadar tüm içeriğin kendi sitesiyle bire-bir aynı olmasından rahatsız olduğunu ve bu durumu etik olarak doğru bulmadığını belirtmiş. Shabazz kitabın yararlanılan kaynaklar bölümünde olimpbase.org adresine yer verildiğini ancak bu derece bir kopyala-yapıştır için bu durumun yeterli olmadığını çünkü kitap yazılırken kendi çalışmasından alıntı yapılmadığını, kendi çalışmasının bire-bir olarak hatta gramer hatalarına varıncaya kadar kullanıldığını düşünüyor.

İddialar o dönem bir süre tartışılmıştı. Elbette bu sadece tek bir tarafın görüşü. Sabri Bey belki konuya açıklık getirerek doğru şekliyle bize aktarabilir.
Erşan Bey,
Bir kere bu yazdığınız tartışığımız konuyla ilgili değil. Ben köşe yazısı kopyala yapıştır olmaz dedim, Abdülkadir bey olur, tezde de olur dedi. Siz benim Hayri Bey ile birlikte yaptığımız derlemeden bahsediyorsunuz.
Hata bulduğunuzu sanıyorsunuz ve bir yabancının iftirasını buraya taşıyorsunuz. Ama sizin mizacınız bu biliyorum. Geçmiş seçimlerde de bana iftira attınız, ortaya çıktı ve özür bile dilemediniz. Bu yazınıza cevabım sonrasında onu da hatırlatacağım. Ayrıca da tartışğımız konuyu dağıtmanın alemi ne? Madem böyle bir merakınız var ayrı başlık açıp sorabilirdiniz. Tabii bir de niye bu kadar geç?
Neyse yine de memnuniyetle yanıt vereyim.

1- Olimpiyat kitabı bir derlemedir. Kapağında da derleyenler yazıyor zaten. Yazar yazmıyor.
2- Tamamı birebir lafı da doğru değil. Ben oradaki bilgileri başka kaynaklarla tamamladım. Metinlerin de tamamı alınmadı.
3- Hem kaynak açık kaynak olacak, kullanılabilir olacak hem de ayrıca yazıp izin isteyeceğiz öyle mi? Mantıklı mı bu söylediğiniz? Siz vikipedia’dan bir şey aldığınız zaman kaynak gösterdiğiniz halde bir yazıp izin mi istiyorsunuz?
4- Derleme kitap adı üzerinde kaynak gösterilmek kaydıyla ve kaynak kullanımına izin var ise başkalarına ait yazılardan oluşur.
5- Kitap 287 sayfadan oluşmaktadır. 97 sayfası tamamen özgündür ve yenidir.
6- Bahsettiğiniz bire bir metinler ki onlar da tamamen alınmamış bir bölümü alınmıştır, yaklaşık 43 sayfadır. Gerisi de birden fazla kaynaktan birbirini tamamlayarak hazırlanmıştır.
7- Kullanılan bilgi ve metinler açık kaynaktır ve kaynakta bunların yayınlarda da kullanılabileceği açıkca belirtilmiştir.
8- Kaynakçada yararlanılan kaynaklar gösterilmiştir.
9- Ek olarak ben yalnızca tablo bilgiler olsun istiyordum. Rahmetli Hayri Özbilen’e metinleri hiç almayalım kitap zaten kalın oldu demiştim. Ancak Hayri Bey tarihe ve anılara çok değer veren birisiydi. Bana, metinler o kadar güzel ki, madem bu kitabı derliyoruz kalıcı hale getiriyoruz onlar da el altında kaynak olsun yararlanlar, araştırmacılar için belge olur dedi. Metinler çok uzundu ve kısaltarak aldık.
Bahsettiğiniz gazeteci Ali Nihat Yazıcı ile husumet yaşıyordu ve kendi bloğundan bu iftirayı TSF’yi küçük düşürmek için attı.
Basit bir tartışmada haklı çıkabilmek adına fikre değil yazanına çamur atmaya kalkıyorsunuz. Ama bu sizin alışkanlığınız. Daha önceki başlıklar arasında da Kavala’daki turnuva için 200 bin tl harcandı deyip TSF bütçesi savurganca harcanıyor algısı yaratmaya çalıştınız. 70 bin tl harcandığı söylendi. Özür de dilemediniz.
Önceki seçimlerde de benim Ali Nihat Yazıcı adına Hasan Salih Acar’a yönetim kurulu üyeliği teklif ettiğimi yazdınız. Birinci ağızdan size öyle olmadığı söylendi. Yine özür dilemediniz. Dedim ya iftira sizde bir alışkanlık. Mantık süzgeciniz de çalışmıyor. O dönemde ben başkan değilim, as başkan değilim, yönetim kurulu üyesi değilim, yönetimin herhangi bir parçası değilim. Ben niye bir üçüncü kişiye teklifte bulunayım. Böyle bir gücüm olsa önce kendine teklif ederim değil mi?
(10-11-2014, 10:02)Sabri Koçak Nickli Kullanıcıdan Alıntı: [ -> ]Abdülkadir Bey, bazı şeylerin tanımı vardır. Herkes kafasına göre yorum getiremez. Sizin olur demenizle olmaz. Kopyala yapıştır tez hiledir, aşırma deniyor. Köşe yazısı da öyle. Özgün olmayan köşe yazısı da zaten insanın içinden ve elinden gelmiyorsa bir değer ifade etmez. Siz hile yapın ya da hoşgörün, ben yapmam ve hoşgörmem. Saçmalamanın da alemi yok.

Bu sözler size ait. Kopyala - yapıştır köşe yazısı olmazsa, tez olmazsa, kitap veya derleme de olmaz. Söylediğiniz gibi derlemenizde sadece sonuçlar olsaydı ve kaynağını belirtseydiniz belki kabul edilebilirdi ancak bu yazılar bir kişinin fikir ürünleri ve bu şekilde kullanılması yanlıştır. Alıntıladığınız turnuva sonuçlarını çoktan geçmiş, adamın betimlemelerine kadar gitmiş. Yararlanılan kaynakları belirtmek o yazıları satır satır kopyalamanın açıklaması olamaz.

Ben konuyu rahmetli Hayri Özbilen ile konuşmuştum. Kendisi de bana 'copy free' yazdığı için metinleri kullanmakta sakınca görmediğini ancak kitabın para ile satılmaması için çok uğraştığını, bunu doğru bulmadığını ama kabul ettiremediğini söyledi.

Başka birinin yıllarca emek vererek oluşturduğu bilgileri kullanıp hatta yazım hatalarına varıncaya kadar yazdığı metinleri aynen kullanmak, hele hele o kişi bu emekleri için bir para talep etmiyorken, onun çalışmalarıyla hatta yazılarıyla doldurduğunuz bu kitaptan TSF'ye de kalsa gelir elde etmek ne kadar etiktir ona herkes kendi karar versin. Burada basit bir kutlama mesajı için gösterdiğiniz hassasiyeti başkalarının emeği için de gösterip göstermemek size kalmış.

Benimle ilgili görüşlerinize cevap vermek istemiyorum ancak bir konuyu düzelmek kaydıyla. 2008 seçimlerinden önce sözde her iki gruba da eşit uzaklıkta olduğunuzu söyleyerek, adayımızın dini referanslarına varıncaya kadar bir dizi alakasız sorularınızı cevaplarken (evet hata ederek) bizim ekibimize karşı önyargınızın nedeninin seçimlerden sonra TSF de görev alabileceğiniz olduğunu ima etmiştim. Daha sonra kendi davranışlarımın da önyargılı olduğunu kabul ederek TSF forum sayfasından açık bir biçimde özür diledim. Gerçi seçimlerin ardından beni şaşırtmayarak basın kurulunun başına geçip Mavi Kale'nin de editörü oldunuz ama sağlık olsun.

TSF'ye o dönem yaptığımız eleştirilerin neticesinde o yönetim ibra olmadı. Hesaplarda her türlü hukuksuzluğun, keyfi uygulamanın yapıldığı o dönem için özür dilemesi gereken kişileri başka yerde arayın.
Erşan Gökerman aslında bence "argumentum ad hominem" yapmış yani konuyla alakasız şekilde bence yazan kişiyi eleştirmiş, ancak konu hassas ve şahsen önemsediğim bir konu. İlk kez bu konuda konuşacağım ve sanırım Sabri Koçak bana ciddi bir tepki gösterecek, hatta beni "kendimi her konuda görüş bildirmek zorunda hissetmekle" suçlayacak daha önce yaptığı gibi. Bunun sebebi, Chessdrum sitesindeki haberin doğru olduğunu izleniminde olmam.

İçeriğin görünen sayfalarda tamamen aynı olduğu açık. Diğer sayfaları bilmiyorum, ama eğer çekilen fotoğrafın içeriği doğruysa bu bile sıkıntılı bir durum. Akademik olarak sizin de iyi bildiğiniz gibi birkaç cümlenin bile kaynak gösterilmeden aynen kullanılması intihaldir. Akademik olmayan yayınlarda bunu daha sık görüyoruz ama benim beklentim o kısımların en azından tırnak içine alınması veya sonunda bir not düşülüp hangi linkten alındığının belirtilmesi olurdu. Örneğin; 1927 Olimpiyatı'ysa o sayfanın linki gibi.

Kaynağın açık olması aynen alınabileceği anlamına da gelmiyor. Kaynak açık bile olsa nereden alındığını göstermek, en azından gösterilmeyecekse bile tıpa tıp kullanım durumunda sitenin yazarından izin almak gerekirdi. Bu kitap belli bir ücret karşılığı satıldı sonuçta (28 Avro yani yaklaşık 80 lira) yani başkasının emeği üzerinden bir gelir elde edildi. Hukuken bir sonuç doğurmuyor olabilir ama etik dışıdır. Fikirleriyle, yazdıklarıyla para kazanan insanlar bunun değerini daha iyi bilmeli.

Bu yazarların değil yayınlayanların da kabahati olabilir, Erşan Bey'in rahmetli Hayri Özbilen'le konuşmasından da anlaşılacağı gibi. Yazarlardan birisi de onaylamamış gibi görünüyor. Yanlışa yanlış diyebilmek gerekir.
Erşan Gökerman,
Hala iftiraya devam ediyorsunuz. Sanırım bunu meslek edinmişsiniz. Benim seçimlerde sizin desteklediğiniz adayın dini referanslarına ilişkin hiçbir yazım ve sorum olmadı. Şimdi de hakkımda antipati yaratmak ve egemen kesimden sempati toplamak için araya din lafı attınız. Sizin gibi bir yalancıya da bu yakışır zaten! Sadece arkadaşlarımın o başkan olsun biz idare ederiz düşüncesine eleştiri getirdim. Kimse davulu boyununa asıp tokmağı başkasına vermez dedim. Desteklediğiniz ekibi sizden daha iyi tanırım ve çoğu arkadaşımdır.
Dergi işini mesleğimin bir parçası olduğu için satranç topluluğuna bir yararım olsun diye üstlendim. Bu gönüllü bir iştir. Profesyonel değil. Yönetimsel o dönemde de sonrasında bir yetkim yoktu ve olmadı.
2008’de yanlışınızı anlayınca özür falan da dilemediniz. Sadece böyle değilmiş diye geçiştirdiniz. Kavala yanlışınız için de bir özür hatırlamıyorum.

Gelelim diğer konuya. Bunlar hem Erşan Gökerman’a hem Özgür Akman’a. Sizin yazdıklarınızı gören bir yazılı kaynaktan aynen alıp bastık sanacak. Bir kere kaynak int ortamı ve açık kaynak. İkincisi aynen alıntı dediğiniz kitabın yaklaşık 1/6’sı. Üstelik bu kitapta yazarlık iddiası da yok. Buna rağmen kitabın 1/3’ü tamamen özgün ve yeni. Dönüp dönüp imlasına kadar almışsınız diyorsunuz. Baştan sona tek başıma karar verebilecek durumda da değildim. Metin kısmından da ben sorumlu değildim ama buna rağmen metinler benim isteğim üzerine kısaltarak alındı.
Bana kalsa yalnızca resim ve tablo bilgilerini verecektim ve öyle önerdim.
Size kitabı sayfa sayfa anlattım. Okuyup anlamaya çalışmıyorsunuz. Sadece önyargılarınızla değerlendiriyorsunuz.

Gökerman için ayrıca belirteyim ki, parmak hesabıyla ibra olup olmamasının benim için bir önemi yok. Karşıtlarınız ya da yönetime talip olanların sayısı sizinkilerden fazlaysa, karşıtlık da keskinleşmişse ibra olmazsınız azsa olursunuz. Bu kaynakların usülsüz kullanıldığını göstermez. Onun yeri mahkemedir. Şikayetçi olursunuz hukuki süreç başlar. Önemli olan bunun sonucudur.

Özgür, ben seni "kimse kutsanmasın, ama kutsanacaksa oyuncu kutsansın. bunun aksini söyleyen çıkar peşindedir" diye abuk bir şey yazdığın için eleştirdim. Hem yazdığında bir tutarlılık yoktu hem de senin gibi düşünmeyen niye çıkar peşinde olsun. Sen de aynı şeyi yapıyorsun. Bir şey tartışıyoruz. Onun içine bambaşka başka bir konu sıkıştırıyorsun. Varsa bir derdin ayrı başlık aç ya da aynı şehirdeyiz. Yüzyüze tartışalım.
Elimde bahsi geçen kitap var.

287 sayfalık kitabın sadece 27 sayfasında alıntılanmış Olimpiyat anlatımları var. 27 sayfanın büyük kısmı Olimpbase'den bir kısmı da Wikipedia'dan alınmış. (80'e 20 gibi bir oran olabilir) Yine tahmini olarak söylüyorum: Olimpbase'den 20 sayfa alıntılanmışsa yaklaşık 70 sayfa içinden seçilmiş.

Olimpbase sitesinde şöyle bir ifade var. Telif ve derleme konusunda ne kadar hak verir tartışılabilir:

"It is freely available for use to anyone. You are only asked to support our efforts if you realize that you are in possession of chess literature, bulletins, information or anything else that might help to add missing data to OlimpBase."

Bilginize
1) Shabazz'ın yayınladığı içerik kitaba aitse gerçekten, yani blogda yayınlanan o sayfadaki materyal gerçekse bu tartışmayı anlamlı kılmaya yeter. Açık kaynak olması bunu değiştirmez, akademik olarak tek bir cümlenin bile kaynak gösterilmeden kullanılması intihaldir, wikipedia'dan bile alınmış olsa. Genel amaçlı neşriyatta bile sıkıntılı bir durumdan bahsediyoruz. Kitapta eğer yoksa, olimbase adlı siteden tam olarak hangi içeriğin nasıl alındığı açıkça belirtilmeliydi en azından. Her şeyi geçtim, "iftiraların" ve "önyargıların" önüne geçilmiş olurdu.

2) Bu yazarların bilgisi dışında yapılmış olabilir. Bu da zaten yanlış ve sorunlu.

3) Böyle bir kitaptan gelir edilmesi işin diğer boyutu. Mesele sadece yabancı dildeki bir materyalin hayrına, hiçbir karşılık beklenmeden Türkçe'ye çevrilmesi değil, üstüne bir gelir elde edilmesi söz konusu. Zaten rahmetli Özbilen de bu konuda rahatsızlık duymuş.

4) Sabri Abi, yazdığım şeyin abuk olduğunu düşünmüyorum hatta olan biten çoğu şeyin beni haklı çıkardığını görüyorum. Ayrı bir konu. Yazdığımı kısmen yanlış yorumlamışsınız, tekrar açmayalım. O tartışmadaki bazı yazılar da bence çok abuktu.


Ayrıca yine konu dışındayız, kendi adıma döneyim. Ahlak ve hakaret ölçülerini aşmadan isteyen, olabildiğince de siyasete girmeden, görüşlerine katılalım katılmayalım, istediği müstear isimle yazmasına hoşgörülü olamıyoruz ve olmalıyız. Nasıl yazdıkları aslında sadece kendilerini ilgilendirir. Uzun yazılar da böyle bir şey.

Benim anlamadığım federasyon yönetiminin hatta çok camiada sizleri şaşırtacak bazı kimselerin uzun yıllardır bu forum işini bu kadar ciddiye alması olagelmiştir. Forumu fazla ciddiye alıyor çok ulvi anlamlar yüklüyoruz. Aslında satrancın, işin içinden gelen eylem adamlarına ve somut üretime çok ihtiyacı var. O somut üretime yönelik somut şeyler konuşmakta da fayda var.
Sayfalar: 1 2