Özgür Satranç Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: Dokunulan Taşa Oynamama :))
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Merhaba,

Konya'da yapılan Klüpler Şampiyonası Finallerinde Hacettepe Üniversitesi klübü adına oynamaktayım. Bugün (07.07.2008) 2. turda Bursa Uludağ Üniversitesi Spor klübüyle karşılaştık. Ben 2. masada Ramiz Arabacı'yla oynuyordum. Rakibim oyun sonunda dokunduğu taşı oynamadı. Dokunduğunu ve o taşla oynaması gerektiğini söyleyince oynamadığını söyledi. Bizi izleyen birkaç şahit de rakibimin taşa dokunduğunu gördü. İtiraz edip hakemi çağırdım. Ama rakibim bu şahitlere rağmen hakeme taşa dokunmadığını söyledi. Hakem bunun üzerine devam etmemiz gerektiğini çünkü kendisinin görmediğini söyledi. Bu olaydan çıkardığım dersler:

1. Satrançta dokunulan taşa oynanır diye bir kural yoktur. Ya da varsa bile taşa dokunmadığınızı şahitlere rağmen hakeme yutturabilirseniz istediğiniz taşı istediğiniz kadar tutup bırakma hakkınız vardır.

2. Bazen insanlar zor durumlarla karşılaşınca birçok insanın gözü önünde yalana başvurabilir. Bu gayet doğaldır. Her insan bunu yapmaya hakkı vardır.

3. Türkiye'de satranç oynamak zor bir iş.

Hakan Oluç
Sayın Hakan Oluç,
Öncelikle her şeyi isim ve adres göstererek anlatmanız yanlış..Başınıza gelen olay doğruysa geçmiş olsun..Fakat şahitler doğrultusunda karar alınması sizce doğru mu?O şahitlerin sizi tanımadığını ispatlamanız falan filan bunlar boş şeyler..Adı geçen şahsı da sizi de tanımam.İsimlerinizi ilk defa duydum ve muhtemelen zayıf isim hafızam sebebiyle birkaç dakikaya unutacağım.Suçladığınız şahsın bu forumdan haberi olmayabilir, bilgisayardan falan da haberi olmayabilir, hiç fark etmez..Siz kendisine cevap hakkı doğuracak bir yazıyı belki hayatının sonuna kadar görmeyeceği bir internet sayfasında isim vererek yazıyorsunuz..
Ben üstteki yazıyı okuyunca sizin maçı kaybettiğinize kesin gözüyle bakmaya başladım.İçi yanan birinin o sinir bozukluğuyla karaladığı bir yazı...Rakibinizin ismini foruma siyah kalın harflerle yazmışsınız teşhir etmek için..Foruma yeni üye olmuşsunuz ve ilk yazdığınız yazı bu..
Bu yaptıklarınız, sizi -iddia ettiğiniz üzre- kandıran kişinin davranışları kadar yanlış değil midir?Bu nasıl bir kin, nasıl bir nefrettir?Sizi sağduyulu olmaya davet ediyorum.Adalet istiyorsanız yanlış yerdesiniz.Burada biz insanları yargılamayız.Kimse de hiçbir yerde yargılayamaz.Kendi mahkemelerinizi kendi içinizde kurun, kendi içinizde tüketin..Başkalarını düşmanlarınızla olan husumetlerinize ortak etmeye kalkmayın..Başınıza gelen olay gerçek bile olsa bu olayı o an orada çözmeliydiniz..Buraya yazarak ancak tartışma ve kavga ortamı yaratırsınız veya kendileri hiç bu yazıları okumazlar ve bizlerin bilinç altında bir hileci olarak ismi kalır beyefendinin...
Bunlara gerek yok..Yazınızı düzeltirseniz centilmenlik naralarınızın altında beyefendi bir kişiliğinizin olduğunu ispatlamış olacaksınız..
Arkadaşlar,
Konu eleştiri ise, dil olabildiğince yalın olmalıdır.
"Eleştirel" yazılarınızda eğer "edebi" dil kullanırsanız, iletmek istediğiniz mesajın algılanmasını zora sokarsınız. Temelli de bundan sıyrılmak elbette mümkün değildir ama, edebi söylemler, türlü türlü algılanmaya ve yorumlanmaya açıktır.
Kendisinden bir "yazar" olarak "istikbal" beklediğim İbrahim Ethem Ay'ın
Hakan Oluç arkadaşa yanıtı bu anlamda; "iletisini" iletme noktasında kusurlar içermektedir. "Centilmenlik naraları" gibi bir tanımı abartılı ve "centilmenlik dışı" buluyorum örneğin. Arkadaş foruma yeni gelmiş olabilir. İlk mesajı da bu olabilir. Ne var ki bunda? Siz "ev sahibi" gibi görüyorsanız kendinizi, ya da "kıdemli" falan görüyorsanız, daha alçakgönüllü bir yanıt verebilirdiniz. Burası özgür bir forum ise hakaret etmeksizin isim de verilebilir, her bir şey de tartışılabilir.

Hakem tarafından sonuçlandırılan olaya gelince: Hakemin kararı son karardır ve artık geri dönüşü yoktur. Şimdi Ramis Arabacı da çıkıp "Hakan Oluç'un söyledikleri doğru değildir" derse, ortaya çıkacak "derde", derman olabilecek bir yöntem bilen varsa beri gelsin. İki taraftan biri yalan söylüyor noktasına gelinir ki, bu durum bu tartışmayı açmakla kazanmaya çalıştığımızdan, çok daha fazla kayıplara neden olur.

Oysa herşey mümkün. Örneğin; hava sıcak halüsinasyon görmüş olabilirsiniz, aslında adam dokunmamıştır da dokunmuş gibi görebilirsiniz, dokunmuştur ama adam oynamak amacıyla değil "Fikri Dede" gibi öylesine dokunmuştur, oynamak amacıyla değil de dalgınlıkla dokunmuştur ve "uyanınca" anımsamaz hiç bir şeyi, vardır böyle tipler de. Bu durumda lisans çıkarırken alınan doktor raporlarının, bir tek doktordan değil de, Sağlık Kurulları tarafından alınması zorunlu hale gelebilir. En azından üst düzey turnuvalar için böyle bir konu tartışılabilir.

Bu tür sorunlarla karşılaşmamanın en iyi yolu, rakip taşa dokunur dokunmaz "tuşe" sözcüğünü hissedilir bir biçimde seslenmektir. Deyim yerindeyse "suçüstü" yapmaktır. Siz "dokundu, nasıl olsa oynar" diye centilmence beklerken rakip fikir değiştirerek taşı bırakır ve konumu çözümlediği için de oynamamakta (karekterinin de etkisiyle...) direnç gösterebilir. Konumu çözümlemeden siz "tuşe" derseniz, kişinin "karekteri ile karşılaşma" ihtimalini en aza indirirsiniz. Yoksa zor tabi Türkiye'de satranç oynamak da, yaşamak da!...
Centilmenlik naraları atmak sözünü gün boyu sesli-sessiz mırıldanıp durdum...
Sonra şöyle bir kanıya vardım:
Ben bu sözü kaba bulmuyorum Hüseyin Bey..
Bu sözü söyleyen birisinin artık centilmen olmadığını söylemek, bu davranışın centilmenliğe sığmadığını söylemek bence ağır olur.
Bir de eleştirirken edebi olmamak gibi bir önerisi var Hüseyin Aktaş'ın...Konuların anlaşılırlığı açısından yalın olmak gerekliymiş..Ben her yazımda edebi olma kaygısı mı güdüyorum sizce?Yazımı yazdıktan sonra ''amanın bu yazı az edebi oldu, bu yazının şurası çok edebi oldu'' mu diyorum?Ya da sayın Aktaş, siz yazıları okurken bu şekilde mi okuyorsunuz, böyle mi yazıyorsunuz?
Ben sadece yazıyorum..İşte bazen edebi diyorsunuz, bazen kaba buluyorsunuz.
Gelelim kendini kıdemli görme hususuna..
İşte bu sözcükleri sizden duymak beni incitti..
Siz kendinizi hayat konusunda kıdemli gören yazılar yazıyorsunuz..Hem sizin yazılarınızı kime okutsak aynı şeyi söyleyecektir.Kıdem tüccarı!
Biz, sizin bu tecrübelerinizden faydalanalım, insanlıktan-haktan-hukuktan konuşuyorsunuz madem, biz de dinleyelim bir şeyler öğrenelim diyoruz; siz kalkıyorsunuz foruma kavga etmeye, insanları teşhir etmeye gelen birisinin yazısını kınadığım zaman beni 'kıdemli oluşumla hava atmak'la suçluyorsunuz.
Sayın Aktaş,
Kıdem size yakışıyor..Sökün rütbelerimi..Bir daha yazı yazmayayım, eski yazılarım silinsin..
Ben biraz ukalayım, bazen fazla övünürüm ama neyle övünmeyeceğimi de iyi bilirim..Forumda üç beş aydır yazı yazmayla övünecek bir zekam yok, bunda kuşku duyma sebebinizi kendi içinizde arayın..

Saygılarımı biriktirmenizi tavsiye ederim Hüseyin Abi..
Sayın Hakan Oluç,

Foruma hoşgeldiniz. Yazılarınızın sürmesini
bekleriz.


Sayın forumdaşlar,

Turnuvalardan izlenimlerini, turnuva oyunlarını
yazıp bizlerle paylaşan arkadaşlarımızın sayısı
zaten yok denecek kertede az. Yazanları teşvik
edeceğimize, yazdıklarına bin pişman ettirmeyelim.
Yazışarak, yazılı satranç kültürümüzü veyahut
kültürsüzlüğümüzü oluşturacağız.

yü,

PS: Ethem, nasıl mesaj döktürmüşüm ama.
Bu konu itiraz kuruluna mutlaka gelir.
Centilmenler nara atmaz!... Nara atan biri de centilmen olamaz!

"Yazdığınız bir mektubu bir gün bekletin, ya ekleyeceğiniz vardır ya da çıkaracağınız"

Sevgili Ethem, yazdıklarımıza bir de yarın bakalım olur mu?
sayın ethem bey;
öncelikle centilmenlik konusunda yazdığınız ilk yorumu okumanızı ve kimin centilmen olup olmadığını bir kez daha düşünmenizi rica ediyorum!
hakan oluç, kendisine yapılan centilmenlik dışı bir olayı bizlerle paylaşmıştır. bunun neresi yanlıştır! üstelik bunun da forumla yazdığı ilk yazı olmasıyla ne alakası var?
hakan olucu tanıyamadığınızı söylemişsiniz. doğal, olabilir elbette;fakat bundan sonra hatırlayıp hatırlamayacağınız bizleri ilgilendirmez. insanları tanımadan yargılıyor ve kırıyoruz. lütfen sözlerimize, yazdıklarımıza dikkat edelim.
bolca saygılarımla...
Şimdi öncelikle, Hüseyin Aktaş'la 2008 Türkiye Birinciliği Seçmelerinde oynadım, Hüseyin abi az çok da olsa beni tanıyordur. Bu foruma ilk yazım olabilir, ama forumda yazılanları düzenli olarak takip etmeye çalışıyorum. İlla burada sürekli yazı yazanların mı herhangi bir olayı anlatmaya veya bir konuda yorum yapmaya hakkı var? Onu anlayamadım. Benim satrançtaki ratinglerim İbrahim Bey'inkilerden yüksek, şimdi ben de senin ne haddine benim mesajıma cevap vermek mi diyeyim? Smile Adı geçen kişiyi isimle ifşa etmemin nedeni satranç camiasındaki bir adaptan dolayıdır. Bu şekilde hile yapanlar bir şekilde cezalandırılmaz ise yaptıklarına devam eder, başka mağdurlar olmaya devam eder. Diğer bir husus ise başka insanların bu kişileri örnek alarak aynı yolları denemeye kalkmasıdır. Ünlü "Judoboviç" hikayesi de benim yaptığımla aynı fikirle ortaya çıkmıştır. Beni tanıyanlar bilir, bugüne kadar kimseye dokunduğu taşı oynamadı diye bir suçlama yöneltmedim. Eğer bunu şimdi yapıyorsam anlattığım olayın gerçek olma olasılığı yüksektir.Smile İsmi geçen kişi istediği şekilde kendini savunabilir, ben gözlerime inanıyorum, duyduklarıma değil. Centilmenlik narası atmak ne demektir? Confusedhock: Centilmenlik narası atma sözünü yeni duyuyorum. :roll: Diyelim ki az çok ne demek istediğini anladım. Bu halde ilk mesajımın neresinden "centilmenlik narası" attığım sonucu çıkıyor? Bana sadece yaşanmış bir olayı ve bundan çıkarılan dersleri anlatan bir yazı gibi geldi. Smile Evet, belki isim vermem bazı insanlarca hoş karşılanmamış olabilir ama bunu yapmak zorunda olduğumu hissettiğim için yaptım, doğru birşeyi yaptığıma inanıyorum. Sadece cevap yazmış olmak için cevap vermek pek yararlı olmayan bir iştir. Mesaj sayınızı arttırabilir ama yazdıklarınızın gücünü ve doğruluğunu değil.Smile

Bu konuda başka bir mesaj yazmayı çok zorunda olmadıkça düşünmüyorum.

Daha faydalı mesajların yazılması umuduyla,

Hakan Oluç
Hakan OLUÇ muhattap alınmaması gereken bir adam mı onu düşünmeye başladım..Sonra vazgeçtim, Hüseyin Abi'nin arkadaşı olduğuna göre değerli bir insan olabilir diye düşündüm..Bu yüzden kendisine cevap yazıyorum..
Foruma üye olup daha ilk yazısında ortamı germeye yönelik yazı yazan birisi 'ne olmuş ilk yazımsa' diyor..Maalesef Hüseyin Abi de aynı şekilde 'ne olmuş ilk yazısıysa' diyordu..Ben buradaki 'intikam, nefret, ispiyon' tarzı duyguların yoğunluğunu belirtmek için söyledim, hemen üye olup bu yazının yazılması bence bunu gösteriyor..
Sonra Hakan Bey kalkıyor benim ratingim yüksek falan diye gülücük işareti bol mesajlar atıyor..Üstüne üstlük buraya faydalı şeyler yazılsın diyor..
Centilmenlik narası atma lafını ilk defa duyduğunu falan da yazmış..Aferin, daha çok şey öğreneceksin, yazılarımı takip et..
Zorunda kalmadıkça yazı da yazmayacakmış bu mesajın altına Sayın Oluç..İşte bir gülücük tam buraya yakışır..İnşallah zorunda kalmazsınız, ne diyeyim..
Ben sadece o dokunduğu taşı oynamadı, falanca adam karşımda sakız çiğnedi tarzı 8 yaş altı oyunlarda gelen şikayetlerinizi buraya yazmasanız iyi olur demek istemiştim.Sorunu orada çözemediysen burada ne yapmak istiyorsun ey yüksek ratingli Hakan OLUÇ?
Eğer ki turnuvanın işlenişiyle ilgili, hakemlerle ilgili, turnuva salonuyla ilgili bir kaygın varsa tamam..Ama tuşe davası?İyi bir şey mi bu yaptığın?İsim vermesen yine eywallah..Ya da ben kime laf anlatıyorum, lütfen unvanlı birini çağırın da muhattap olsun beyefendiyle:)
Kalın sağlıcakla..
arkadaşlar,
tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır lütfen ileride oluşabilecek çok sıkı dostlukları kısır döngülere hapsetmeyelim.
ethem değer verdiğin insanlara cevap verdiğini yazında belirttiğin için çok teşekkür ediyorum. sağol hem de. kolay gelsin...