İbrahim Ethem Ay bu başlığı yazmadan yarım saat önce twitterda bu konuda birkaç tweet yazarak serzenişte bulunmuştum. Sanırım twitterdaki takipçilerimden sevgili Ethem de bu satırlar üzerine bu soruları çok iyi bir şekilde gündeme getirmiş. Tweetlerim şu şekildeydi:
Alıntı:Şimdi satranç liglerinde çocukların aldığı paraları öğrendim! Benim u16, u20 oynadığım yıllarda 10da birini alamazdık
Alıntı:1600 ratingli kız u15 oynamak için istediği parayı alıyor. Arz-talep işte... Bir de olmazsa olmazımız, yabancı kısıtlamamız!
Alıntı:3 sene önce 10 gün için "x" alan adamlar şimdi "7x"TL alır olmuş. Paraları Türkler alınca, ligde 1 tane bile 2700 üstü oyuncu yok
Alıntı:Yeterince iyi Türk oyuncu olmaması sebebiyle oluşan arz-talep dengesizliği sonucu Türkler sömürüyor resmen kulüpleri. Futbol ile aynı durum.
Alıntı:Bir tarafta Alper Potuk toplamda 20 milyona geliyor, diğer tarafta Yekta'ya ödenen bonservisten daha aza Barca ilk 18ine transfer yapıyor.
Bu konuda biraz daha detay yazayım. Özellikle futbolda gündemi takip eden arkadaşlar da meraklarını gidermiş olur. Yabancı sporcu sayıları ve statüleri hakkında İstanbul Barosu Spor Hukuku Komisyonu'nun isteği üzerine 2 Stajyer Avukat arkadaşın yardımıyla bir makale hazırlıyorum. İstanbul Barosu Dergisinde yayınlandıktan sonra burada da merakını gidermek isteyen arkadaşlar için paylaşırım.
Öncelikle 1. ve 3. sorulardaki şahsi düşüncelerimi paylaşayım. Liglerde yabancı sporcu sınırlaması tabii ki olmalı. Özellikle satranç gibi özellikli masaların (u15 ve u20) olduğu bir ligde kesinlikle olmalı. u15 masaları için yabancı sporcu getirilmesini ben de istemem. Yine u20 masaları içinse, yabancı olacaksa GM olması şartı bence mantıklı. Üst masalara gelince, Ligin kalitesini arttırmak amacıyla alınacak yabancı sporcuların en az 1inin +2700, kalan hepsinin +2600 olması, kadroda en az IM ünvanlı (yani GM yada IM) 1 Türk sporcu bulundurmak gibi kurallar getirilebilir. Yabancı kadın sporcu için GM, WGM, IM olma şartı yine mantıklı olacaktır. Böylece hem Türk sporcular, kaliteli yabancılar ile oynamış olur, hem ünvanlı Türk sporcular maddi açıdan da desteklenmiş olur. Hem u20, u15 Türk sporcular (şimdi olduğu gibi) teşvik edilmiş olur.Hem de ligin kalitesi artmış olur. Ligde 1 tane bile 2700 olmaması beni gerçekten rahatsız etti. Şuan Kadın Basketbol Milli Takımımız Avrupa 3.sü olmak üzere. Dünya'nın en iyi 2 liginden biri olduktan sonra, yani Türk sporcular Dünyanın en iyileri ile antrenman yapmaya, oynamaya başladıktan sonra, Avrupa 2.liği, tarihimizde ilk kez Olimpiyata katılma başarısı ve şimdi de Avrupa 3.lüğü elde ettiler. Yabancı oyuncular korkulacak birşey değil, doğru politikalarla yararlanılacak birşeydir.
Gelelim Ethem'in 2. sorusuna:
Tüm sporlarda Türk sporcular AB ülkelerinde, AB ile Türkiye arasındaki protokol hükümlerine göre AB vatandaşı statüsünde oynuyorlar, oynamalılar. AB ülkelerinin liglerinde yabancı sınırlaması şu şekilde: AB Vatandaşı (Rusya, Türkiye gibi arasında protokol olan ülke vatandaşları dahil) + x tane AB Vatandaşı olmayan. Bizde ise Türk Vatandaşı (hatta Türk Federasyonu Lisanslı) + x tane Türk Vatandaşı olmayan.
Eskiden Ülke Federasyonları istediğini yapıyordu. Uluslararası Federasyon ise (UEFA) sporculara karşı kendi Federasyonunu koruyordu. Futbolda konu gündemde olduğu için takip edenler şu 3 davayı duymuşlardır. Bosman, Kolpak ve Simutenkov. Bu 3 dava da bu konuyu etkilese de, Simutenkov davası bire bir bu konuyu düzenlemiştir. Rus futbolcu İgor Simutenkov, İspanya'da yabancı statüsünde kabul ediliyordu. İspanya içi yargı organlarında (yerel mahkemede, spor yargısında değil) hakkını aradı ancak, başarılı olamadı. Konuyu, AB'nin en üst yargı organı olan Avrupa Birliği Adalet Divanı'na taşıdı. ABAD'ın kararı sonucu AB Ülkeleri Vatandaşı olanlar ile, AB ile İşbirliği yada ortaklık protokolleri olan ülke vatandaşları arasında bir ayrım yapılamayacağı ve bu ülke vatandaşlarının AB Ülkeleri Vatandaşı sporcular ile aynı statüde tutulacağı kesinleşmiş oldu. Nihat Kahveci, Rüştü Reçber, İbrahim Kutluay gibi sporcularımız bu karar sayesinde "yerli" statüsünde kabul edildi. Federasyonların ve Uluslararası Federasyonların kendi mevzuatındaki düzenlemeleri ABAD dikkate almadı. Zaten federasyonlar süreç içinde kendi mevzuatlarını bu karara göre düzenledi.
Ancak, bu işin "Türk Sporcuların AB'deki Statüsü" boyutu. Bir de "AB Sporcularının Türkiye'deki Statüsü" boyutu var. Bu boyut ise uluslararası hukuktaki "mütekabiliyet" yani "karşılıklılık" ilkesi gereği "prensipte" aynı sonucun çıkması neticesini doğuruyor. Türkiye'de AB Vatandaşlarının yerli statüsünde kabulü için iki kere başvuru yapıldı. Giunti ve Anelka için BJK ve FB'nin yaptığı başvuruları birinde TFF Tahkim Kurulu diğerinde TFF Yönetim Kurulu reddetti. Ancak, bu sporcular konuyu ABAD'a taşımadı. O zamanlar kulüpler, spor hukuku konusundaki sınırlı bilgileri sebebiyle "Federasyon kararlarına karşı ulusal veya uluslararsı yargı yoluna başvuran kulüpler küme düşürülebilir, lisansları iptal edilebilir" gibi düzenlemelerden çekiniyordu. Bu sayede düzenleme bu haliyle kaldı. Şimdi Drogba ve Sneijder gibi isimlerin ABAD'a başvuru yapacağı "uyarısı" bile TFF'yi birşeyleri değiştirmeye itti. Yani AB Üyesi ve aralarında protokol bulunan ülkelerin vatandaşları Türkiye liglerinde "yerli" statüsünde oynayabilmelidir.
Konuyu satranç açısından ele alınca bence bir takım farklılıklar karşımıza çıkıyor. Yukarıda belirttiğim kararların temel noktası Vatandaşlık ve Çalışma Hakkı. Çalışma hakkını ben burada biraz farklı yorumluyorum. Futbol ligi için 9-10 ay Türkiye'de çalışan birisi ile Satranç ligi için senede 10 günlüğüne Türkiye'ye gelip çalışan birisinin farklı değerlendirilebileceği, değerlendirilmesi gerektiği yönünde bir görüşe sahibim. Ama bu görüş pek de kabul görmeyen bir görüş. Sonuç olarak, ABAD'ın Simutenkov Kararı ile kesinleştiği üzere Türk Sporcular AB'de "yerli" statüsünde, bu kararın mütekabiliyet ilkesine göre yorumu ile de AB pasaportuna sahip sporcular Türkiye'de "yerli" statüsünde oynayabilirler.