22-09-2012, 23:49
Sayın Fırat Salepçi'yi kutluyorum. Sadece bu forumda değil, şimdiye kadar okuduğum hiçbir satranç yayınında bir antrenör, düşüncelerini bu denli samimi bir şekilde paylaşmamıştı. Fırat Bey'in bu yazısı bana göre son derece değerlidir.
Oyunculukta belli bir düzeyi aşmış hiç bir antrenör, çalışma prensiplerini bu denli dürüstlükle dile getirmemiş, geçim kaygısının kararlarını nasıl etkilediğinden bahsetmemişti. Antrenörlerin CV hazırlamaları gerekliliği, harika bir öneridir. Aynı zamanda bu, antrenörlerin iş bulma oranını artırabilecek somut bir yol gösterme şeklidir.
Başka bir başlıkta antrenörlerin sessizliği "uyumalarına" bağlanmış. Keşke sizin kadar iyimser olabilsem. Bence sessizlik uyumaktan değil, "uyanıklıktan" kaynaklanıyor.
Nasıl mı? Dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım:
Oyunculukta herşey açık seçik ortadadır. Satrancınızı oynarsınız, aldığınız sonuçlara göre iyi-kötü bir performans puanı edinirsiniz: UKD ve(ya) ELO. Bu puan sizin kuvvet dereceniz hakkında kamuoyuna somut bir bilgi verir. Atıp tutamazsınız bununla. Kuvvetiniz ortadadır. 1500 ELO'ya sahip olduğunuz birisi 2600'lük bir GM'yi yendiğini söylese, muhtemelen gülersiniz.
Ne var ki antrenörlük becerileri maalesef gizlidir. Esasında bunlar da açıklığa kavuşturulabilir. Bir değerlendirme sistemi kurulabilir. Bu öneri, tabii ki başka bir yazının konusudur. Burada detaya girmeye gerek görmüyorum. Birçok meslektaşım başarısızlıkları görmezden gelmekte, başarıları ise abartarak anlatmayı sevmektedirler.
Burayı velilerin ve antrenör arayan kurumların da okuduğunu varsayarak şunu açıkça ifade ediyorum: Antrenörünüzün ELO ve UKD gücünü araştırın. Vakit geç olmadan yapabileceğiniz en iyi araştırma budur. Gizli bir beceriyi ölçmenizin imkanı yoktur, eldeki somut verileri kullanmak zorundasınız. Belli standartlar gelene kadar (ne kadar ümitliyim!) yapılabilecek en iyi şey, mümkün olduğunda güçlü oyuncuların antrenörlüğünden yararlanmaktır. Öyle veliler ve kurumlar biliyorum ki, bir yıldır antrenörle çalışmalarına rağmen UKD nedir, ELO nedir bilmiyorlar. Bir fanus içerisinde kurulmuş olan iletişim, sadece kulaktan dolma bilgilerin aktarımını sağlamış. Veli gerçek dünyayla yüzleşince bile "eskinin hatırı kırılmasın" diye yeni bir antrenörle açlışmaktan çekiniyor. Bunlar hep şahit olduğum örnekler.
Şeffaflık olmadan hiçbir yere varılamaz. Oyunculuktaki şeffaflık, antrenörlüğe sirayet etmelidir. İş gücü olarak, ücret olarak, sonuçların objektif değerlendirlmesi olarak bunu sağlamalıyız.
Bu konuda yazacaklarım bitmedi.
Oyunculukta belli bir düzeyi aşmış hiç bir antrenör, çalışma prensiplerini bu denli dürüstlükle dile getirmemiş, geçim kaygısının kararlarını nasıl etkilediğinden bahsetmemişti. Antrenörlerin CV hazırlamaları gerekliliği, harika bir öneridir. Aynı zamanda bu, antrenörlerin iş bulma oranını artırabilecek somut bir yol gösterme şeklidir.
Başka bir başlıkta antrenörlerin sessizliği "uyumalarına" bağlanmış. Keşke sizin kadar iyimser olabilsem. Bence sessizlik uyumaktan değil, "uyanıklıktan" kaynaklanıyor.
Nasıl mı? Dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım:
Oyunculukta herşey açık seçik ortadadır. Satrancınızı oynarsınız, aldığınız sonuçlara göre iyi-kötü bir performans puanı edinirsiniz: UKD ve(ya) ELO. Bu puan sizin kuvvet dereceniz hakkında kamuoyuna somut bir bilgi verir. Atıp tutamazsınız bununla. Kuvvetiniz ortadadır. 1500 ELO'ya sahip olduğunuz birisi 2600'lük bir GM'yi yendiğini söylese, muhtemelen gülersiniz.
Ne var ki antrenörlük becerileri maalesef gizlidir. Esasında bunlar da açıklığa kavuşturulabilir. Bir değerlendirme sistemi kurulabilir. Bu öneri, tabii ki başka bir yazının konusudur. Burada detaya girmeye gerek görmüyorum. Birçok meslektaşım başarısızlıkları görmezden gelmekte, başarıları ise abartarak anlatmayı sevmektedirler.
Burayı velilerin ve antrenör arayan kurumların da okuduğunu varsayarak şunu açıkça ifade ediyorum: Antrenörünüzün ELO ve UKD gücünü araştırın. Vakit geç olmadan yapabileceğiniz en iyi araştırma budur. Gizli bir beceriyi ölçmenizin imkanı yoktur, eldeki somut verileri kullanmak zorundasınız. Belli standartlar gelene kadar (ne kadar ümitliyim!) yapılabilecek en iyi şey, mümkün olduğunda güçlü oyuncuların antrenörlüğünden yararlanmaktır. Öyle veliler ve kurumlar biliyorum ki, bir yıldır antrenörle çalışmalarına rağmen UKD nedir, ELO nedir bilmiyorlar. Bir fanus içerisinde kurulmuş olan iletişim, sadece kulaktan dolma bilgilerin aktarımını sağlamış. Veli gerçek dünyayla yüzleşince bile "eskinin hatırı kırılmasın" diye yeni bir antrenörle açlışmaktan çekiniyor. Bunlar hep şahit olduğum örnekler.
Şeffaflık olmadan hiçbir yere varılamaz. Oyunculuktaki şeffaflık, antrenörlüğe sirayet etmelidir. İş gücü olarak, ücret olarak, sonuçların objektif değerlendirlmesi olarak bunu sağlamalıyız.
Bu konuda yazacaklarım bitmedi.