21-08-2015, 13:52
(Son Düzenleme: 21-08-2015, 13:56, Düzenleyen: Attorney at Law.)
Erşan Bey, sürecin başlatılması konusunda geç kalındığı açıkça ortada. Bakalım Disiplin Kurulu ne karar verecek. Her karara hazırlıklı olmak lazım! Malumunuz, 2014 itibariyle birçok şey değişti.
Sürecin geç başlatılması konusuna dönersek, daha önce bu konuda bir başvuru yapıldıysa, ki Aşkın Bey'in eski yazılarında bu durumu federasyona ilettiğini belirttiğini hatırlıyorum, bu sürecin bu başvuru üzerine başlaması gerekirdi. Ancak, TSF resmi bir kurum olduğu için resmi (ıslak imzalı) bir başvuru olmadan harekete geçemedi. Bence geçmesi gerekirdi ama hukuki açıdan tartışmaya da açık bir konudur. Ben olaya iyi yönünden bakmak istiyorum, o da bu konuda bir başlangıcın yapıldığıdır.
Bundan sonra n'olacak konusuna gelince, bir müsibet bin nasihattan iyidir ve bu örnek şüphesiz ki bundan sonrasını olumlu yönde etkileyecektir. Ancak, tabii ki bu işin kökünü kazıyamayacaktır. Suçlar böyledir, önce yeni metodlar bulunur ve bu işin doğası gereği sonradan tedbir alınır. Tıpkı bu olayın ciddi bir şekilde tartışılmasından sonra yönergelerde yapılan bu konuya ilişkin yenilikler gibi.
Satranç camiası bu konuda kararlı olduktan sonra gerekli mekanizmalar bu örnek olayı da görerek bundan sonra birilerinin başvurusuyla değil, kendiliğinden de harekete geçecektir. Hatta belki de hakemler, gözlemciler raporlarında bu ve benzeri durumları belirtecektir.
Konu dışı parantez açayım. Takım turnuvalarındaki eşitlik bozma sistemini saçma bulmuyorum. Özetin özeti şu şekildedir:
Eskiden eş puanlı iki takımdan rakiplerinden daha fazla masa puanı alan üste çıkıyordu. Şimdi ise daha zor rakiplerle oynayan üste çıkıyor. Sonuncu olan takımı 4-0 yenmiş olan ile, örneğin 4. takımı 2,5-1,5 yenen arasındaki eşitlik bozmada sonuncu takımı 4-0 yenendense, zorlu takımı yenen avantaj sağlıyor. Bence doğru bir uygulama ancak, yıllardır eski uygulamaya alışık olduğumuz için alışkanlıklardan vazgeçip yeniliklere adapte olmak zor oluyor. Mesela ben de halen (benim lehime olmasına rağmen) maksimum ratingi kabul edemiyorum.
Sürecin geç başlatılması konusuna dönersek, daha önce bu konuda bir başvuru yapıldıysa, ki Aşkın Bey'in eski yazılarında bu durumu federasyona ilettiğini belirttiğini hatırlıyorum, bu sürecin bu başvuru üzerine başlaması gerekirdi. Ancak, TSF resmi bir kurum olduğu için resmi (ıslak imzalı) bir başvuru olmadan harekete geçemedi. Bence geçmesi gerekirdi ama hukuki açıdan tartışmaya da açık bir konudur. Ben olaya iyi yönünden bakmak istiyorum, o da bu konuda bir başlangıcın yapıldığıdır.
Bundan sonra n'olacak konusuna gelince, bir müsibet bin nasihattan iyidir ve bu örnek şüphesiz ki bundan sonrasını olumlu yönde etkileyecektir. Ancak, tabii ki bu işin kökünü kazıyamayacaktır. Suçlar böyledir, önce yeni metodlar bulunur ve bu işin doğası gereği sonradan tedbir alınır. Tıpkı bu olayın ciddi bir şekilde tartışılmasından sonra yönergelerde yapılan bu konuya ilişkin yenilikler gibi.
Satranç camiası bu konuda kararlı olduktan sonra gerekli mekanizmalar bu örnek olayı da görerek bundan sonra birilerinin başvurusuyla değil, kendiliğinden de harekete geçecektir. Hatta belki de hakemler, gözlemciler raporlarında bu ve benzeri durumları belirtecektir.
Konu dışı parantez açayım. Takım turnuvalarındaki eşitlik bozma sistemini saçma bulmuyorum. Özetin özeti şu şekildedir:
Eskiden eş puanlı iki takımdan rakiplerinden daha fazla masa puanı alan üste çıkıyordu. Şimdi ise daha zor rakiplerle oynayan üste çıkıyor. Sonuncu olan takımı 4-0 yenmiş olan ile, örneğin 4. takımı 2,5-1,5 yenen arasındaki eşitlik bozmada sonuncu takımı 4-0 yenendense, zorlu takımı yenen avantaj sağlıyor. Bence doğru bir uygulama ancak, yıllardır eski uygulamaya alışık olduğumuz için alışkanlıklardan vazgeçip yeniliklere adapte olmak zor oluyor. Mesela ben de halen (benim lehime olmasına rağmen) maksimum ratingi kabul edemiyorum.