Turnuva Yarım Bırakmak Cezalandırılmalı
#35
Verilen örneklere itirazım var. Süreyya Ayhan takdir hakkı ile ceza almadı. Tam tersine kuralları çok net olan ve sürecin her ayrıntısı titizlikle hazırlanmış doping testine bilinçli olarak katılmadığı için, önceden belirtildiği şekil ve sürede cezalandırıldı. Kuşku üzerine doping cezası alan bir örnek hatırlamıyorum. Hatta bir çok durumda doping yaptığı ilk test sonuçlarıyla belirlenmesine rağmen itiraz ve davalar sürecinde yarışmalara katılabilen atletler olmaktadır. Bir kişi veya kurumu doping, şike gibi suçlardan cezalandırmak net delil ve doğru yargılama süreçleri olmadan gerçekleştirildiğinde ciddi sonuçlara sebep olabilir. İtalya örneğine vakıf değilim ancak gözümüzün önünde Fenerbahçe'nin yaşadıklarının tanığıyız. UEFA kanaat üzerinden cezalandırmaktan kaçınarak mahkemenin sonuçlanmasını bekledi. İlk sene ise Fenerbahçe ve TFF'nin kendi rızalarıyla kulübün Avrupa kupalarına katılmaması için baskı yaptı. Buna rağmen CAS'ta açılan davalar UEFA için büyük sıkıntı yarattı ve belki de Türkiye'nin olimpiyat adaylığı olmasa ve Erdoğan tarafından davanın geri çekilmesi istenmese çok daha farklı noktalara gelebilecekti. Mojo Jojo'nun belirttiği hızlılık, daha çok genel disiplin kurulu kararları için geçerli olmalıdır gibi geliyor.

Doping ve şike birbirinden farklı konular ve Aşkın Taşan'ın 'Doping ne ise şike daha fazlasıdır!' önermesi de oldukça tartışmaya açık. Doping insan hayatını ve sağlığını tehlikeye atar. Doping yüzünden yaşamından olan yüzlerce sporcu var. Dopingle mücadelede esas, sporun değil sporcunun korunmasıdır. Şike ile mücadelede ise sporun kendisi korunmaya çalışılır. Bu tip cümlelerim tepki çekiyor ama söylemek zorundayım yüz şike vakası bile bir sporcunun yaşamını ve hatta sağlığını kaybetmesi yanında önemsiz kalır.

Satrancın en büyük açmazı, kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde şikenin en fazla yaygın olduğu spor olması. Bunun belli başlı nedenlerinden bazılarını,

1) Oyun kurallarının, özellikle anlaşmalı beraberlikler konusunda suiistimale açık olması.
2) Tepedeki birkaç yüz oyuncu dışında profesyonellikten söz edilememesi. (Para kazanılamaması)
3) Unvan ve rating fetişizmi
4) Genelde bahsi geçen tipte turnuvaların İsviçre sistemi ile yapılması. ( Birçok sporda şampiyonluk elemeli sistem ile belirlenir. Elemeli sistemde yenildiğiniz zaman ancak kendinize zarar verebilirsiniz.)
5) Bu uygulamaların kanıksanması yani özellikle kimi toplumlarda doğal karşılanması,
6) Kanıtlanmasının çok güç olması vb olarak sıralayabiliriz...

Bunların bazılarının değişmesi olanaksız. Belki de bu nedenle uluslararası spor çevreleri satrancın spor niteliği ile ilgili şüphelere sahip.

Kimi ülke sporcularının şikeye daha fazla yönelmesinde yatan gerçekler iyi incelenmeli ancak tanımlamalarımızı yaparken bu 'Gürcü çetesi' tarzı yaklaşımları çok sağlıklı değil. Gürcü oyuncular bu işlere karışıyor olabilirler ama adam oyuna son tur kaçıncı masada çıkmış? Birinde 2. masa diğerinde 3. masa. Yani zaten turnuvayı kazanmakla ilgili bir sıkıntıları yok. Son tur ilk 5 masada altı Gürcü yerine altı Azeri veya altı Ukraynalı oyuncu olduğunda farklı olacağından emin miyiz? Gürcü oyuncular dikkat çekiyor, çünkü turnuvalarımızı kovalıyorlar ve de genelde yerli oyunculardan daha kuvvetliler.

Gürcü satranççıları eleştiren bizler sütten çıkmış ak kaşık mıyız? Bu ülke topraklarında da 3-4 kişilik eş dost akraba arasında, o grubun çıkarlarını en yükseğe taşıyacak her türlü girişim yapılır. İlk turnuvamı oynamamın üzerinden 20 küsür sene geçmiş. Akla gelebilecek her türlü, şike, oyun satma, beraberlik anlaşması, oyundan önce parti dizme, takım turnuvalarında listeleri sızdırma, yazı-tura atışı, ligde maça bilerek kaybedecek takımla çıkma, ödülü kazanan ve kaybeden arasında yüzdelere göre kırışma, bilerek cep telefonunu çaldırma ve hatta okul turnuvasında maçı 2,5-1,5 sonucuna bağlarken masa derecelerine göre masa skorlarını ayarlama gibi bir çok kabul edilmez davranışa şahit oldum.

Şimdi yukarıda adı geçen oyunculardan biri neredeyse 10 yıldır Türkiye'de. İsmi daha önce de bu tip olaylara karıştığı halde yıllardır antrenörlük yapıyor, kapalı ve schveningen turnuvalarda oynuyor, açık turnuvalara katılıyor. Şimdi bu denli dikkat çekmelerinin sebebi işi pişkinliğe vurarak artık rating kaybetmeden oyun vermeye başlamaları.

Kendimize soralım. Bir turnuvanın son turunda bizim için önemsiz bir oyunda karşımızda son normunu alarak GM olması için sadece 0,5 puana ihtiyacı olan çok sevdiğimiz bir arkadaşımız olsa, üstün pozisyonda olduğumuzu bildiğimiz hatta kazanacağımızı düşündüğümüz bir durumda berabere yapmayı kabul eder miyiz? Bu soruya içtenlikle cevap verecekler arasında evet yanıtının hiç de az olmayacağından eminim. Peki aynı durumda yenilmemiz gerekiyorsa? Hangi adımın sınır olacağını tam olarak belirlemek mümkün olabilir mi? Yoksa tüm bunlar pandoranın kutusunun açılmasına mı benzer?

Çözümün birinci ayağı spor ahlakının ve kültürünün en üst kademeden doğru bir anlayışla yaygınlaştırılmasından geçiyor. Özellikle TSF, kendi bünyesinde düzenlenen turnuvalarda oyuncu seçiminde titiz davranmalı. Norm kazanılacak diye, komşu ülkelerin 2400 lük GM'lerini ülkemize yerleştirmek yerine isimleri temiz, güçlü oyuncular seçilmeli. Schveningen gibi tüm dünyanın terk ettiği turnuva sistemlerinden vazgeçilmeli. Turnuvalarda uygun kişi ve tur sayıları seçilerek ve garip hızlandırılmış sistemlerden kaçınılarak, sağlıklı eşlendirmelerin olması sağlanmalı.

Turnuvalarda beraberlikler için hamle sınırlamasının uzun bir süredir uygulanmadığını görüyoruz. Oyuncuların norm alabilmeleri için kaldırılan bu uygulamaya makul bir hamle sınırı ile geri dönülmeli. Hamle tekrarı yapacaklar, düzmece parti dizecekler için çözüm olmayabilir ama yine de kısa beraberlikleri önemli ölçüde azaltacaktır. Artık bu kadar yatırım yapılan bir ülkede Ankara'ya bir şeyler ispatlamak adına norm ve unvan hırsından vazgeçilmeli.

Organizasyonlara çeki düzen verilmesi ise belki de en önemli konular arasında. Turnuva tarihleri ve hatta turnuvanın yapılıp yapılmayacağı o kadar geç açıklanıyor ki güçlü ve değişik ülkelerden yabancı oyuncuların katılımı zorlaşıyor. Bir çok Avrupa ülkesinde turnuvalar 4-5 ay öncesinden kesinleşiyor. Ucuz uçak biletleri ve konaklama için rezervasyon yapabilerek maliyetleri düşürmek mümkün. Bırakın yabancıları yerli oyuncular için bile 10-15 gün önceden açıklanan tarihler zorluk yaratıyor.

100 kişilik bir turnuvanın 90 yerli, 7 Gürcü ,2 Azeri 1 Türkmen sporcu gibi bir tablo ile düzenlenmesi sağlıksız. Oysa ülkeler arası çeşitlilik artsa ve daha güçlü oyuncuların katılımı sağlansa bu tip anlaşmalar azalacaktır. Oyuncular davet edilecek ve konaklama sağlanacaksa önerilen ülke kontenjanı iyi bir fikir olabilir. Fransa'da Capella Grande Satranç turnuvası uzun yıllardır her ülkeden 2-3 sporcunun konaklama ve diğer masrafları karşılanarak bu şekilde yapılıyor bildiğim kadarıyla.

Yerlilerin haklarını koruma adına, yabancı oyuncuları uzaklaştırıp, 3-5 bin liranın paylaşılması satrancımızı bir yere götürmez. Kategori ödülleri artırılabilir elbette ama esas hedef daha güçlü ve çok sayıda yabancı oyuncunun katılımını sağlayarak, turnuvada oynayan tüm sporcuların kazanım sağlaması olmalıdır.

Tüm önlemlere rağmen elbette bir yıl sonra başkaları gelip, gözümüzün önünde ya da fark etmemize olanak sağlamayacak bir biçimde aynı işleri yapabilir. İlk önce cezaya saldırmak söylenildiği gibi bir çözüm olmayacak ama alay edercesine üst üste aynı hareketi tekrarlayanlar için nasıl önlem alınabileceği iyi düşünülmeli. FIDE kurallarının geçerli olduğu bir turnuvada organizasyonlar istemediği bir oyuncunun katılımını engelleyebilir mi emin değilim?

İlk adım bu oyuncuların ülkelerine konuyla ilgili bir şikayet yazısının TSF tarafından yollanması olabilir. Son tur doktor raporu olmadan alınacak hükmen yenilgiler için sonraki senelerde yaptırım uygulanabilir ancak esas ciddi önlemlerin FIDE tarafından alınması gerekiyor. Her zaman için suçun ve yaptırımının net bir biçimde belirlenmiş olması en önemli caydırıcı unsur olacaktır.
Ara
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
RE: Turnuva Yarım Bırakmak Cezalandırılmalı - Yazar: Erşan Gökerman - 26-08-2014, 15:11



Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi