TSF Web'de Ali Nihat Yazıcı'nın Teşekkür Yazısı
#4
Vardım ki yurdundan ayak göçürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı

Hangi dağda bulsam ben o maralı
Hangi yerde görsem çeşm-i gazali
Avcılardan kaçmış ceylan misali
Göçmüş dağdan dağa yoktur durağı

Laleyi sümbülü gülü har almış
Zevk u şavk ehlini ah u zar almış
Süleyman tahtını sanki mar almış
Gama tebdil olmuş ülfetin çağı

Zihni dert elinden her zaman ağlar
Sordum ki bağ ağlar bağ u ban ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı

(Bayburt Yöresi Türküleri)

Özgür Foruma Sayın Yazıcı'nın "teşek-kürlerini" aktaralı bu gün dördüncü gündür.

Yazıyı aktarırken bir şeyler dürttü içimden: "Dur yazma! Bekle! Bakalım kaç kişi görüş belirtecek? Hem hep sen mi kilitleneceksin? Bir yazı da sen kilitlemiş ol! Dur bakalım kaç kişi bu yazının altına ‘bil mukabele’ diyecek?”…

Her yazının altına tutkal gibi yapışan, yakışan ve yakışmayan ya da yakıştıran yazılar yazan hiç kimse, ne bir Allahın kulu ne de bir kolun kulu, bu güne değin yazmadı. Yazıcılar nereye kayboldu bilmem?...

İlk yazıya değin bekleme kararı aldım. Hayal kırıklığına uğradım. Hiç kimse yazmayacak diye bekliyordum. Yazı alt sıralara düştükçe de umutlanmaya başlamıştım. Ama Oğul Arkadaşın yazısını görünce umutlarım oldu yalan…

Bu gün yaşadığım düş kırkılığı göğsümdeki ağrılara iyi geldi.
Yüreğimde daralan damarların genişlediğini duyumsadım.
Bu gece rahat uyuyacağım.
Satrançla pek de alakası olmayan (!) bu yazı, eminim ki Sayın Yazıcı’nın da huzur içinde uyuyabileceği günleri işaret ediyor. O günlere açılan kapıları gösteriyor. Sayın Yazıcı’nın özeleştirisine giden yola döşenen bu satırların, “tavşan satırlar” olma ihtimali de “melek müvekkilimin” uyarısı olsa da, yazıyı yazanın Oğul Köseoğlu olması ve vurgunun vurulduğu yerler, bu olasılığı ortadan kaldırıyor. Vurgunun vurulduğu yerler, yüreğimin burkulduğu yerleri gözyaşlarını siliyor. Öfkem duruluyor.
Yorulmuştum
Vuruldum; duruldum bu gün.

Teşekkürler Oğul Köseoğlu. Şapkamı fırlatım, önüne düşecek!...

Sayın Yazıcı’nın "teşek-kürlerine" yanıtımı ayrıca yazacağım.
Bu gece, bu güzel yazının keyfini çıkaracağım.

“Hasan Ağabey’den” iletmiştim daha önce, bu gece yeniden ileteceğim:

DEMEDİM Kİ
Bu kenti sevdim dedim
Benim olsun demedim ki
Sevdim dedimse akşam kızıllığını
Gönlüm gibi akıp giden şu çayı
Şu ormanı şu denizi şu dağı
Benim olsun demedim ki
Vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine
Yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları
İşte buna sevmek derler dedimse
Çattımsa acıların en güzeline
Yedirdimse uykuları o tatlı kuşa
Benim olsun demedim ki
Bu akşam kankırmızı şarap istiyor canım
Bu akşam dünyanın bütün şarkılarını
Bu akşam dünyanın bütün özlemlerini
Bu akşam beni yalnız bırakın
Bu akşam yalnızca onu düşüneceğim
Onu ve kendimi yalnızca...

Hasan Hüseyin KORKMAZGİL
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
"Teşekkürler" - Yazar: OKoseoglu - 04-12-2008, 17:07
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: ibrahimethemAy - 04-12-2008, 17:50
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Hüseyin AKTAŞ - 04-12-2008, 20:32



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi