Ekmek meselesini konuşalım mı ?
#1
TSF furumuna 2006 yılında yazmış olduğum bir metini aynen kopyalıyorum. Daha sonra eklemelerim olacak.

Yılda kişi başı 200 kg ekmek tüketimiyle ülkemiz dünya şampiyonu..

Ve Dünya birinciliği..
Bu tür bir beslenmeyle ne satrançta ne de diğer spor dallarında (ekonomi,siyaset,ticaret,sanat vs.) kalıcı ve kitlesel bir başarı beklemeyin.Bunca yıldır 75 milyonluk bir ülkede 2. bir GM çıkmamasının sebepleri sadece varyantları,oyun ortasını,sonunu iyi bilmemek mi ?Sadece az çalışmak mı?Beslenme yanlışlıklarının bu hezimette önemli bir yeri yokmu?
Yaklaşık 15 yıldır sporcu,çocuk-genç beslenmesi üzerine araştırmalar yapıyorum.15 sene önce çok şey bildiğimi zannediyormuşum.Şimdi dudak büküp bu konuyu küçümseyenler gibi..
Bilinmiyor.Daha vahimi önemsenmiyor.
Bizim nesil kaybedilmiştir.Ama bizler çocuklarımızı genellemeyle,hayvansal protein ağırlıklı sonra meyve,sebze ve yeteri kadar tahılla besleyelim.Mercimek ye etin yerini tutar diyenlere de inanmayın.Yalan söylüyorlar.
Varyantların arasında tıkılıp kalmayın.Birazda bu konu üzerine eğilin..
Saygılar,sevgiler...
Ara
Cevapla
#2
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne


ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne


ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu


kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni

Hasan Hüseyin
Ara
Cevapla
#3
Satranç Okulu eski forumunda " sporcu beslenmesi" başlığında konu yüzeysel işlenirken,Sn O.Oğul Köseoğlu yanılmıyorsam beni kastederek;"konu hakkında daha bilgili olan biri birşeyler yazsın " demişti.Ben de yazsınlar diye bekledim.Ne Sn Köseoğlu ne de bir başkası daha kapsamlı bir yazı yazmayınca konuyu kısaca ,Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerdeki et ,süt,yumurta,peynir,yoğurt gibi hayvansal proteinlerin tüketimindeki kişi başı ortalamasının ülkemiz ortalamalarına göre nekadar yüksek olduğunu belirtip ,isteyenin araştırabileceğini söyledikten sonra konuyu kapatmıştım.
Et,süt,yumurta,peynir,yoğurt gibi hayvansal proteinlerin tüketiminde Avrupa ortalamalarını geçtiğimizde,ülkemizde bir çok sorunun daha kolay çözüleceğine inanıyorum.
2006 dan bu güne satranç dünyasıyla ilgili gözlemlerim oldu.Bunları da yazacağım.

Sn Özlem Göktoğan'a;
Özlem Hanım, her şeyi her kes görüyor.Ama konuşamıyor.TSF forumunda 2006 dan beri Sn A. Nihat Yazıcı yönetimini en çok eleştirenlerden biriyim.Ne yazık ki velilerimizin ilgili forumları okuma gibi bir alışkanlıkları yeteri kadar yok.Bir avuç insanın da çabaları bir çok şeyi düzeltmeye yetmiyor.
Yaş gruplarına katılan 1000 çocuğun yarısının velisi forumlara girip ,hiç olmazsa lütfedip okursa ,ancak o zaman iyi şeyler yapılabileceğine inanıyorum.
Ara
Cevapla
#4
Sayın Selçuk Aydın

Önemli bir konuya değinmiş olmanıza rağmen bu konuda yazılabilecekler pek iç açıcı değil ne yazık ki..

Et ve yoğurt konusunda aşağıda yer alan bilgiler, tüketilen gıdaların çocuklarımızı ve bizleri nasıl etkilediği, bugünümüz ve yarınımızın sağlıklı olmadığını gösteriyor.

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/h...2009-03-09

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aT...B6r%20Uras

İstanbul’da seçkin bir kolejde satranç dersi veren ,kendisi de iyi bir satranç oyuncusu olan bir arkadaşımızın geçmiş zamanda tanık olduğu bir olayı aktarmak istiyorum.

Satranç dersi verdiği okulda öğrencilere, son derse girilen teneffüste , ikindi servisi yapılır.
Ders zili çalınca sınıfa giren öğretmen , gördükleri karşısında dehşete düşer.İki öğrenci sınıfta futbol oynamaktadır. Ayağında yuvarladıkları top ve kale yapmak için kullandıkları, az önce sınıflara servisi yapılan poaçalardır.

Yukarıdaki olayı duyunca ,çocuklarımızın yaşamında beslenme kadar önemli olan ,öğretilmesi verilmesi gereken insanlık değerlerinin de kaygıyla sorgulanması gerekir diye düşünüyorum.

Bunları sorgulayabilirsek,belki de ileride geleceğimiz,umudumuz çocuklarımızı ,yağmur ve soğukta içeri almayan, kızılay çadırlarında su içinde bekleten bir zihniyetin nasıl oluşabileceğini anlayabiliriz.
Cevapla
#5
Sn Emine Hanım
Sizin linkini verdiğiniz konuyu ne yazık ki yıllardır haber programlarında dinleyip seyrederiz.Uçak,tren ve trafik kazalarını da ... Ama uçağa ,trene ve otomobile binmekten de vazgeçmiyoruz.Et ve yoğurt yemekten vazgeçmememiz gibi.Ne yapabiliriz ? Belli markaları kullanırız,güvendiğimiz yerlerden alış veriş yaparız,bilinçli tüketici olmaya çalışırız.
"belki de ileride geleceğimiz,umudumuz çocuklarımızı ,yağmur ve soğukta içeri almayan, kızılay çadırlarında su içinde bekleten bir zihniyetin nasıl oluşabileceğini anlayabiliriz" bu yazı sizden alıntı.
Şimdi bakın ,sizin link verdiğiniz konu hepimizin sağlığı açısında çok önemli.Peki sağlımız ile ilgili bir konu da bile vatandaş olarak bizler ne kadar duyarlıyız ? Bu haberler basında çıktı da ne oldu ? Ne düzelecek ?Böyle sağlıkla ilgili bir skandal "Avrupa Ülkelerinde" çıksa ortalık ne hale gelir ? Daha bir kaç ay önce bilmem ne sineği kondu diye tonlarca domates ülkemize geri yollanmadı mı ? Adamlar yediklerine bu kadar dikkat ediyorlar. Ya biz ?
Onların yöneticileri,bürokratları,memurları, işlerini bu kadar iyi ve titiz yapıyorlar da bizimkiler neden yapamıyor ? Çünkü onların görevlileri onların vatandaşlarından bizim görevlilerimiz de bizim yurttaşlarımız arasından seçilmektedir.Biz neysek bizi yönetenler de odur .Sağlıkta da böyledir satrançta da..
Eğitimin önemini hiç bir zaman küçümsemedim.Ama sizin verebilecekleriniz karşı tarafın alabileceğinden fazla olamıyor.Beslenme konusu üzerine dikkatleri çekmek istememin sebeplerinden biri de budur.
Şimdi müsaade ederseniz şu beslenme konusunu biraz daha açmak istiyorum.
Ara
Cevapla
#6
Bugün çocuğunuza bir iyilik yapın !

Radikal bir kara alın ve bundan böyle evinize beyaz undan yapılmış ekmek sokmayın.Ayrıca ,su böreği,üzerine pudra şekeri serpilen bizim buralarda kürt böreği denen nesneden,açma ,poğaça,çatal vs gibi beyaz undan yapılmış mamullerden uzak durun.Çocuğunuzu böyle gıdalara alıştırmayın.İllada börek yiyecekseniz o da taşarcasına,koyabildiğiniz kadar kıyma,parça etli ya da peynirli olsun.
Bir dilim ekmeğe salça ya da sana yağı sürüp üstüne toz şekeri serpip çocuğun eline tutuşturmayalım.Biz nasıl alıştırırsak çocuk öyle büyür. Ota alıştırırsak ot, ete alıştırırsak et yer.
Beyaz ekmeği soframızdan kaldırıp tam buğday ekmeğini ,onuda öğünlerde 2-3 dilimi geçmeyecek şekilde tüketelim.(yulaf,çavdar ve alman ekmeğini de aynı şekilde tüketebiliriz)
Hayvansal protein tüketimimizi de Avrupa ülkeleri ortalamasının üstüne çekmeye çabalıyalım.

Öyle uzun uzadıya sihirli formüller falan yok.Alışkanlıklarımızı ve mutfak kültürümüzü mutlaka değiştimemiz şart. Yapabiliyor muyuz ?

Komşularımız Ermenistan,Gürcistan,Azerbaycan,Rusya,Ukrayna,Romanya ,Bulgaristan ve Yunanistan’da şu bizdeki “beyaz ekmek” kültürü yok.Bu basit bir gözlem.Buyrun sizde araştırın.Adamlar ne yer ne içer ? Orta ve kuzey avrupayı da gözlemleyin.İllaki oralarda bir tanıdığınız ya da gidip gelen vardır. Lütfen sorun.


Ya da Kuvay Bey’in evlenip çoluk çocuk sahibi olmasını bekleyin.
Ara
Cevapla
#7
Sayın Aydın,

Bir anne olarak açmış bulunduğunuz konuyu önemli buldum. Ancak, olaylar sadece ebeveynlerin çocuklarını bilinçli beslemesini bilmesi ile sınırlı değil. Başbakanımız dahi, asgari ücreti açıklarken; asgari ücretle, beş kişilik bir ailenin günde üç öğün simit yiyip çay içebileceğini söylemişti. Aynı zihniyetin devamı olarak; halen sütün KDV si %8 ekmeğinki ise %1. Yani devlet , halka temel gıda maddesi olarak sütü değil ekmeği reva görüyor.

http://www.haberler.com/sutas-tan-sut-kd...si-haberi/

Bunların dışında bir de değerli taşların KDV'si %0. Onu da kimler yiyor ben bilmiyorum!


http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/h...yazarid=82

Biz devletin ekmek standardını yükseltmesini beklerken, onlar yoğurdun standardını düşürdüler o da apayrı bir rant operasyonu!

Burada amacım tabii ki politika yapmak değil. Ancak hepimiz kararların kimler tarafından alındığını biliyoruz.

Ayrıca Emine Hanım'ın üzerinde durduğu bir konuyu da tekrar vurgulamak gerekiyor. Çocuklarımızı dikkatli beslemeye çalışırken, bir takım ahlaki, insani değerleri de onlara kazandırmak lazım. Yarın büyüdükleri zaman görevlerini yerine getirirken karşıdaki insanlarla empati kurup onları doğru algılayabilmeleri gerekir. Saygılarımla.
Ara
Cevapla
#8
Selçuk Aydın yazmış:

Alıntı:Ekmek meselesini konuşalım mı?
Yılda kişi başı 200 kg ekmek tüketimiyle ülkemiz dünya şampiyonu..

Böyle bir başlık ile açılan konu ve arkasından gelen cümle, halkın beslenmeyi bilip bilmediğini sorgulamaktan çok, sosyal yaralara parmak basmak niyeti taşır görünmektedir. Teşhisi doğru koysak da, yanlış tedavi ile sonuç alınamayacağını düşünüyorum. Ben de olayı sosyal boyutu ile algılayıp sorgulamaya başlamıştım. Ancak,Sayın Aydın rahatsız oldu, yeni başlık açtı. Kendisini orada da rahatsız etmeyi düşünmüyorum! Önemle vurgulamak isterim ki “Benim çocuğum” değil, “Bizim Çocuklarımız” diyebildiğimiz zaman tüm çocuklarımızı tok ve mutlu görebiliriz. Herkes çocuğuna kebap(!) yedirmek ister. Ancak, olay bu kadar basit görünmüyor...

Günün anlam ve önemine binaen ünlü ozanımızın tekrar gündemde(!) olan dizelerini hatırlayalım:

Mevlam gör diyerek iki göz vermiş
Bilmem ağlasam mı ağlamasam mı
Dura dura bir sel oldum erenler
Bilmem çağlasam mı çağlamasam mı

Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi

Mahzuni Şerifim dindir acını
Bazı acılardan al ilacını
Pir Sultanlar gibi dar ağacını
Bilmem boylasam mı boylamasam mı


Türkiye satranç Federasyonu'nun da ülke gündeminden kopuk yaşamamasını diliyorum. Bu güzel spor dalını daha geniş kitlelere yayacak, ekonomik çözümler üretmek zorundadır. Varsıl kesimle beş yıldızlı otelde turnuva düzenlemek en basit yöntem. Bunu kitlelere yaymak biraz daha gayret, özveri ister. Veliler olarak biz, bu özveriyi talep ediyoruz.
Ara
Cevapla
#9
(...)
Kriz yine can aldı!


2 AYDIR MAAŞ ALAMIYORDU
İzmir'deki Gaziemir Belediyesi'ne bağlı şirkette işçi olarak çalışan 42 yaşındaki Mehmet Pirinçci, evinde tavana bağladığı iple son verdi. İki aydan bu yana aylık ücretini alamadığı belirtilen Pirinçci'nin ailevi sorunlarının bulunduğu ileri sürüldü.

(...)
Kriz yine can aldı!


BORÇLARLA BAŞEDEMEDİ
İzmir Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Faruk Başgör, mesaiye gitmek için evden ayrıldıktan sonra, seyir alanında başına beylik tabancasıyla ateş ederek canına kıydı. Polis memurunun intihar notunda, borçları nedeniyle sıkıntıya girdiğini, bunu aşmakta zorlanınca da canına kıydığını yazdığı öğrenildi.
(...)
Kriz yine can aldı!
ÇEKİNİ ÖDEYEMEDİ, HAPİS KARARI ÇIKTI
Bursa'nın merkez Nilüfer ilçesinde, ısı sistemleri pazarlayan bir şirketin sahibi, ödeyemediği çek nedeniyle hakkında hapis kararı alınmasının ardından intihar etti.

Alınan bilgiye göre, Beşevler Mahallesi Konak Caddesi'nde, ısı sistemleri üzerine faaliyet gösteren bir şirketin sahibi olan Akan Düzgünoğlu (34), iş yerinin depo kısmında boynuna bağladığı bir kabloyla yaşamına son verdi.


(...)
Başbakanlık önünde bir eylemci başına silah dayadı..

Ankara'daki Başbakanlık Binası önünde cebinden çıkarttığı silahı başına dayayan kişi bir anda paniğe yol açtı.
02 Mart 2009 / 14:35


Başbakanlık Merkez Bina önünde kafasına ve göğsüne tabanca dayayan emekli polis memuru, elindeki dilekçeyi güvenlik güçlerine iletmesinin ardından teslim oldu.

(...)


Yeni bir ekmek türü doğuyor: KIRMIZI EKMEK

Kankırmızı ekmekler artık.
daha besinli olsun diye
ömürlerini doğruyorlar sofralarına insanlar.

Fonda Ruhi Su
“Ankara’nın taşına bak” diyor.
“Uyan Baba Gazi Kemal
Başımıza gelen işe bak” diyor
Zaman
Ankara’da bir adamın
Derdini anlatmaya geldiği an
Zaman
Dertlinin ve haklının dinlenmediği an
Zaman
Ankara’da bakanlar
Ankara’nın başında ne Ankara’ya ne ülkeye bakanlar
Bakanlar yalnızca kendilerine bakanlar…

Konuşuyor adam;
“Devlet bizi ölüme terk etti”
“Ben de polisim, 30 yıl hizmet ettim”
Zaman
Sözün ve bilincin öfkeye dönüştüğü an
Zaman
Söyleye, söyleye dillerinde tüy biten insanların
Ve tüyü bitmedik yetimlerin haklarına saygı duymayanların karşı karşıya geldiği an.
Zaman
Öfkenin damardan namluya yürüdüğü an
Zaman
Öfkenin tetikte toplandığı an
Zaman
Şiddetin namluda patlayacağı an
Zaman
Tam zamanı patlamanın
Zaman
DAN!
Veladdallin amin!

Bu baş kimin başı
Bu yürek kimin yüreği
Bakmayın adamın kalbine ve şakağına dayadığına
Zaman başbakanın kalbine ve şakağına silahların dayandığı andır
Zaman
Namlunun namusa evrildiği an.
Namusun namluya dönüştüğü an
Namlu ile namusun buluştuğu an
Ateşin ortasındaki akrep gibi
Kendi kalbine ve beynine silah dayamanın da çözüm olmadığını gördükleri an.
Hep beraber patladıkları an
Hey!
Başbakan!
Bu yürek patladığı zaman
İşte o zaman
Ne sen kalırsın ne de çevrende bir bakan…

Haksızlıklara karşı kayıtsız kalanlar, şiddet ürettiklerinin farkına varmalıdırlar. Bu şiddet şimdilik çaresizliğin pençesindeki bireyin elinde kendisine yönelmişse de, bunun çözüm olmadığını da gördükleri an, kendilerini çözümsüzlüğe mahkum edenlere yönelmekten bir an bile çekinmeyeceklerdir.

Meksika köylü önderi Emiliano ZAPATA şöyle diyordu:
“Zalim hükümetlerin önünde, elinde şapkanla değil, silahınla adalet iste”…

30 Yılını devlet hizmetinde geçiren bir emekli polisin, elinde silahı ile başbakanlığın önünde adalet araması, bana Zapata’yı anımsatıyor…

Ateşin ortasında akrep gibi oldu insanlar. Güçleri yetmeyince zehirli iğnelerini kendilerine batırıyorlar; intihar ediyorlar…

"Türkiye kalkınıyor"
"Çok Şükür"
Özelleştirmeler, özerkleşmeler
Türkiye kalkınıyor
Türkiye
Topyekün intihara kalkınıyor!...

(...)

Ruhi Su sesleniyor yine:

Ellerinde pankartlar
Gidiyor bu çocuklar
Kalkın ayağa, kalkın
Gidiyor bu çocuklar

Bu pazar, kanlı pazar
Dert yazar, derman yazar
Kalkın ayağa, kalkın
Gidiyor bu çocuklar

Bu meydan kanlı meydan
Ok fırladı çıktı yaydan
Kalkın ayağa, kalkın
Biz şehirden, siz köyden

Kalkın ayağa kalkın ne diyor bu çocuklar?...

Ekmek!
Kırmızı ekmek!

Kırmızı eken kan biçer
Kırmızı eken can biçer
Kırmızı eken kan içer
Kırmızı eken elbet birgün
Kendisine de kefen biçer

Ekmek!
Ak ekmek
Kara ekmek
Oldu kırmızı ekmek

"Önce ekmekler küçüldü" demişti Oktay Akbal
Sonra beyinler küçüldü işte.
Giderler çoğaldı, gelirler küçüldü
Liderler genişledi bireyler küçüldü
Küçüldükçe küçüldü her şey
İnsanlar küçüldü
Bir mermi çekirdeğine sığma derdindeler şimdi...
Cevapla
#10
Özlem hanım,sorun benim rahatsız olup olmamam değil.Emine hanım ve sizin de belirttiğiniz konular da çok önemli.Ama benim dikkatleri çekmek isteğim başka bir şey.Sizler de bu konuları başka bir başlıkta tartışabilirsiniz.
Benim çocukluk arkadaşım olan zengin bir iş hanımı bizi ailece çiftliklerine 'mangal ' ziyafetine davet etti.Yolda bir fırının önünde durdu,6-7 adet taze sıcak ekmek aldı.Bende takıldım;ben bir, iki dilim ekmek yarım kg. da pirzola yerim ... Bu zengini.
Çocuğuna satranç öğretmeye çalıştığım İstanbul Üniversitesinde öğretim üyesi olan bayanla da gene ekmek ağırlıklı beslenmeyi müzakere ettik."Bana beslenmeyi sen mi öğreteceksin" der gibi bakınca konuşmayı sona erdirdim. Bu da eğitimlisi..
Benim vurgulamak istediğim;okumuşumuz da cahilimiz de,zenginimiz de fakirimiz de bu beyaz ekmekten neden vazgeçemiyor ?

Hüseyin beyin yazdıkları da doğrudur.Forumlarda bunlar tatışılıyor.
Ama Hüseyin beyin gözünden kaçan;benim TSF forumunda yazdığım yazı 2006 tarihli.Bu ekmek yeme rekorunu kırdığımız tarihlerde ülkemizde ekonomik kriz yoktu.Gene de dünyada en çok ekmeği biz yemişiz.

Avrupalıların beslenmedeki titizliklerini biliyoruz.Bu beyaz ekmeği çocuklarına neden yedirmediklerini,neden eti ,sütü,peyniri çocuklarına bizden çok yedirdiklerini sorgulamıyoruz ?
Ara
Cevapla
#11
Antalyalı bir vatandaşım neden beyaz ekmek yiyormuş izleyelim hele

http://video.google.com/videoplay?docid=...1002110794
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi