Yaşasın 1 MAYIS
#1
Tüm dünya emekçilerinin 1 Mayıs gününü kutluyorum.

İlk defa bu mayısta alanlarda olamayacağım. Nedeni de bu yıl 23 Nisan turnuvasına giren ve ilk turnuvaları 23 Nisan olan "civcivlerim" var; onlarla yarın ASEM'de ilk deneyimlerini değerlendirecek oluşum.

Ancak gönlüm alanlarda emeğin bayrağını yukarıya, daha yukarıya kaldıranlarla ki, kendi çocuklarım alanlarda olacak...

Satranç faaliyetlerine emek sarfeden satranç emekçileri olduğunu da biliyor ve onların da 1 Mayısını kutluyorum.

Saygılarımla.
Cevapla
#2
günlerin bugün getirdiği
baskı zulüm ve kandır
ancak bu böyle gitmez
sömürü devam etmez
yep yeni bir hayat doğar
dağların doruklarından
mutlu bir hayat filizlenir
kavganın ufuklarından
yurdumun mutlu günleri
mutlak gelen gündedir
yurdumun mutlu günleri
işçinin ellerindedir
1 MAYIS 1 MAYIS
işçinin emekçinin bayramı
devrimin şanlı yolunda
ilerleyen halkların bayramı"

"Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer"...

"Beşyüz bin emekçi vardı
Taksim meydanına girdi
Böyle bir İstanbul gördü" diye başlıyordu bir başka türkümüz...

Kanlı 1 Mayıs... 1977 Kanlı bir Mayısı... 500 BİN kişilik bir kutlamaydı. Korkanlar tarafından kana bulanmıştı...
Bugün bu kitlesellikten uzak olsak da, o günkü huzursuzluğumuz uzak değildir. O huzursuzluk hiç eksik olmadı yanıbaşımızdan. İnsanımız daha da mutsuz hatta. Bu huzursuzluğun alanları doldurması yakındır...

Alanlanların dolacağı
Talanların duracağı
Çalanların yere çalınacağı günlere selam olsun...
Cevapla
#3
Yaşasın 1 Mayıs !!
Tüm satranç emekçilerinin bayramını kutlarım.
Ara
Cevapla
#4
Bu yıl 1 Mayıs'ın Kuvay Sanlı'nın "Satranç ve sol" başlıklı yazısı nedeni ile TSF web sayfasından çıkarılışından birkaç gün sonraya rastlaması hazin bir tesadüf herhalde.

Sahi, bütün bayramları kutlayan TSF sayfasında acaba neden 1 Mayıs için bir kutlama yok. Yoksa TSF satranççıları emekçi saymıyor mu?

Nurkut İnan
Ara
Cevapla
#5
İşçinin ve emekçinin bayramı 1 Mayıs herkese kutlu olsun!
Ara
Cevapla
#6
"Sahi, bütün bayramları kutlayan TSF sayfasında acaba neden 1 Mayıs için bir kutlama yok. Yoksa TSF satranççıları emekçi saymıyor mu? "

Ne güzel sormuş Nurkut Bey...

Ben de içimden dedim ki: -saymaz olur mu sayıyor, sayıyor bakıyor ki üç dört kişiyiz, ondan sonra saymıyor!...
Cevapla
#7
Bir forum sayfası, bir camia, bir toplum ya da bir ülke çoğunluğu oluşturan ve yönetilenlerin içindeki tek tek insanların emekleriyle var olur, üretebiliyorsa, gelişir. Bu forumda ya da başka ortamlarda önemli günlerin, önemli insanların kayıplarının, önemli yıldönümlerinin unutulduğu, bir iki mesajla geçiştirildiği çok olmuştur. O tek tek insanlar “bu kez de bir başkası yapsın” demiştir. “Bunca emek akıl yürütme boşa gidiyor başkaları yazsın bir kez de ben seyredeyim” demişlerdir. Onlara da kızamayız... Ya da hiçbir iş yapmayanlar yine “nasıl olsa birisi yapar” deyip yapmamışlardır.

Emek neden değerlidir ve kutlanmalıdır konusunu düşünürken forumda bunu kutlayan kişilerin az olmasına üzülmekle birlikte çokta umutsuz bakmadım. Vatan elden giderken Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı bir satır vatanı vatan yapan değerleri yaşatmak için kaç kişinin yeterli olduğunu anlatması açısından çok anlamlıdır. “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak”. Vatanı kurtarmak için de insanlarını daima mutlu yaşatabilmek için de o “tüten ocak” çok güzel bir simgedir. İyi değerleri yaşatmak için tüten bir tek ocak bile olsa o değerler yaşayacaktır. O ocaklarda pişen aş için harcanan emeğin, insanca koşullarda çalışıp üretmenin, insanca koşullarda yaşayarak çocuklarına bir şeyler verebilmenin özlemidir 1 Mayıs.

İnsanların emek vermeyi, üretmeyi bayram etmesi kadar onurlu bir davranış olabilir mi? Yıllar önce "biz üretiyoruz onun getirisiyle siz zalimce yönetiyorsunuz biz insanca yaşamak ve yönetilmek istiyoruz" diyenlerin yaşam haklarını bile zorla yok etmişler. Amerika'da da, dünyanın bir başka köşesinde de, Taksim' de de.

Öncelikle işimiz, aşımız, yuvamız her şeyimiz olan, üzerinde yaşadığımız bu yurdu, canlarıyla bize kazandıranların haklarını hiç bir zaman unutmamalı. Bugün bizim olan değerler uğruna, vatan uğruna ne canlar ne emekler harcanmış yüzyıllarca. Atalarımızı da bugün bu topraklarda emek harcayanlara da saygı duymalı.

Birileri elbet yönetmeli ama insanca, adil, yönettiklerinin mutluluğunu en büyük kazanç ve onur sayarak yönetmeli. Güçle, yetkiyle, ben yaptım olduyla, bir iyi iş yapıyor görünüp birçok işi berbat edenler, kendi çıkarını toplumun zararına tercih edenler, “ sözde “zafer” ” biriktirenler ya hiç anılmayacaklar, ya da şükranla değil başka türlü anılacaklar.

Ahhh şu yönetilenler!!!, yönetenlerin bugüne kadar elde ettikleri gücün kendi emeklerinden, insafsızca, haksızca aşırılanlardan kaynaklandığını ve sıfırdan başlanılsa bile alın terinin her otoriteden, saltanattan güçlü olduğunu inanıp direnecek gücü bulsalar. İyi yönetilmenin mutluluğunu bir yaşayabilseler, halkı mutlu ve arkasında olan bir yönetimin dünyaya bedel olduğunu görecekler. Bizim gibi ülkelerin ortak kaderi ne yazık ki bu; her kademedeki yönetenlerde yönetilenlerde bu mutluluğa Atatürk'ten bu yana hasret. İlk vazgeçenler ve kolay yolu seçenler de önce yönetenler oluyor.

Başlarını kaldırıp yukarılara yeter demek zor. Yürek ister, inanç ister, özveri ister, candan canandan vazgeçmeyi göze almak ister. Hepimize zordur. Hiç değilse doğru söyleyip dokuz köyden kovulanların, adı "asi'ye" çıkanların sevdalarını anladık diyenler olursa... Bu bile "bir şey yapmış" olmaktır.

Bazen bir tek insanın onurlu özverisi bile insanlık adına, erdemlerin yaşatılması adına topluma umut verebilir. Yönetenlerin işi daha zor zaten toplumun çoğunluğuyla karşılaştırınca bir elin parmakları kadarlar. Bir tane çok özel insan aralarına yüzyılda bir ya gelir ya gelmez. Yönetilenler öyle mi ya? Her zaman bağrından çıkaracağı binlerce "iyi" birileri vardır. Çoğu zaman yönetme makamına gelemezler olsun... Adı "Asi'ye çıkanlarda asiller de (güzel insanlar) halkın içinden çıkar.

Az kişi görünseler de bir şey yapanlar aslında çoğunluktan. Halktan, bizden birileridir. İnsanlık adına bir şey yapan, üreten, kafa yoran, emek veren, ter döken, dirsek çürütenlerin, evimizden, yurdumuzdan dünyadan isimsiz nice insana saygının anma ve kutlanma günüdür 1 Mayıs. Annelerimizin, babalarımızın bize ve ülkeye harcadıkları emeğin farkına varılacağı, tüketmenin değil üretmenin kutsanacağı gündür 1 Mayıs. Artık kutlanmayan yerli malı haftalarında kalan duygunun, herkesin elinde fazla olanı başkalarıyla paylaşarak gerçek zenginliği, mutluluğu yaşadığı gün olmalıdır. Kiraz bayramı gibi, üzüm festivali gibi, öğretmenler günü gibi, tıb bayramı gibi, tiyatrolar günü gibi Anneler günü, babalar günü gibi, ulusal ve dini bayramlarımız gibi emeğin ve üretmenin İNSANA, İNSANLIĞA HİZMET ETMENİN bayram edildiği, tüm toplumca kutlanmaya değer bir bayram olmalıdır 1 Mayıs.

Bu kutlamaya ideolojik kaygılarla yaklaşılması, yönetenlerin görmemezlikten gelmesi, bugünü unutturmak, geçiştirmek istemeleri, farklı ve kötü yansımalarla akıllarda tutmak istemeleri doğal. Onlara ve olaya bu gözle bakanlara söylenecek bir şey yok. Yok çünkü: üreten insan gücünü, hele birlik olursa neler yapabileceğini fark eder. Her ülkede, her sistemde sistemi asıl ayakta tutan, asıl kutsal olan insan ve onun emeğidir. Ne var ki sistemler üretimden sonraki aşamada üretenlere emeğini unutturur ve sonuçta benimseyip razı olacağı paylaşım sistemlerinin birbirinden farklı olmayan ama farklı görünen alternatifleriyle kendi aralarında saflara ayırır. Yönetmek de pastadan en büyük payı almakta kolaylaşır.

Bizim düğünlerimiz, bayramlarımız, ananelerimiz, halk oyunlarımız, türkülerimiz bile üretmenin çilesini, hasadın sevincini, emeğin kutsallığını hatırlatır. Yâr buğday saçlı, zeytin gözlüdür, nar ağaçları, incir ağaçları olmadan güller açmadan aşk, aşk olmaz. Bereket olsun diye sevenlerin başlarına pirinç, buğday serpilir. Bizim insanımız çok alçak gönüllü ve kanaatkârdır. Erkeklerimiz için kazanılan para ekmek parasıdır. Ailenin karnı doymalıdır önce. Ocak tütmelidir. Evlerine yuva derler. Alpay’ın da şarkısında söylediği gibi işçilerimiz, hele kadınlarımız… “Fabrikalarda tütün sararlar sanki kendileri içecek gibi. Bir evleri olsun isterler bir de içmeyen kocaları.” İstedikleri huzur olsun, Çocukları olsun, çocukları okusun, sonra işleri olsun, ailesini doyurabilsin yeter. En büyük dilekleri de çocuklarının Vatana millete faydalı olmalarıdır. Vatan sevgisiyle yetişecek bir çocuk için bile önce emek gerekir. Emeğe saygı gerekir. Bu emeklerle, bu dileklerle büyüyen çocuklara saygı duyulmaz mı? Onların bayramı kutlanmaz mı?

Cenazede işçilerin bayramı kutlanır. emeğe saygı ifade edilir mi? Edilir. Bugün Yalçın Bayer’in Hürriyetteki köşesinin altında kısa bir not vardı. “UKRAYNA’dan THY uçağı ile getirilen Cengiz Yükselen’in (By Cengo) cenazesinin siyasi parti temsilcileri yanında GS, BJK ve FB taraftarlarınca kaldırıldığını, bu arada cenaze namazını kıldıran Belediye imamı Orhan Sağlam’ın konuşmasında çalışanların 1 Mayıs Emek Bayramı’nı kutladığını...
Bu ülkede emeklerine sağlık, eline sağlık, diline sağlık diyeceğimiz işadamı, yazar, sporcu, yönetici, taraftar, imam, hoca, vatandaş; saygıdeğer nice güzel insanlar hep vardır.

Sözün kısası: İnsan, insanım diyorsa “bir şey yapanların” bayramını kutlamalı.

Sözü daha fazla uzatmadan günün anlamına uygun bir şarkıyla bitirmeli. Yapacak bir işi olmayanlar, işlerine ara verenler için sözler anlamlı… müzik olarak da aşağıdaki linkte mevcut.

İnsanlığa hizmet edenleri, "bir şey yapanları" saygıyla anıyorum...
http://video.google.com/videoplay?docid=...778124433#
Moğollar- Bir şey yapmalı
derin uykudaydım
sesine uyandım
ter içinde kaldım
uyku tutmadı

yolun ortasında
henüz onaltısında
vuruyorlar oysa
bişey yapmadı

sanki onlar hancı
halkına yabancı
biz ise kiracıyız da
evden atmalı

birisi oy peşinde
öteki rant işinde
kıyamet değilse bile
bişey kopmalı

bişey yapmalı
hey bişey yapmalı
hey bişey yapmalı
hey

herkesin fikrince
farkımız çok ince
yutmaya gelince
demir lokmayı

hileli terazi
han hamam arazi
konuşanı asi
deyip içeri tıkmalı

faili meçhuller
çöple beslenenler
çalıp duran ziller
uyandırmalı

yolun ortasında
henüz onaltısında
insan insanım diyorsa
bişey yapmalı

bişey yapmalı
hey bişey yapmalı
hey bişey yapmalı
hey
Ara
Cevapla
#8
Sevgili Hocam,

Beş Olduk!...Smile
Sayalım, saydıralım...Smile

"Yalnız taş, duvar olmaz"... Der atalar sözü...
Yalnız, çok taşlar da duvar olmuyor. Harc gerek, usta gerek, örmek gerek, emek gerek, erek gerek... Çekiç gerek, mala gerek, şakül gerek...

"ne durursun bre munzur"
Daha ne demek gerek?...

Karanlığa karşı aydınlık eylemleri zamanıydı, şöyle yazıyordu pankartın biri;
-Sensiz bir kişi eksiğiz!...
Cevapla
#9
Üzülerek söylemeliyim

Resmi ve Dini Tüm Bayramları En azından web sayfasında kutlayan
Türkiye Satranç Federasyonu'nun

Emek ve Dayanışma Günü'nü web sayfasında bile

kutlamaya tenezzül etmemesini kınıyorum...
Ara
Cevapla
#10
Satranç emekçilerinin 1 Mayıs bayramını kutlarım.

Yedi !!
Ara
Cevapla
#11
SEKİZ
Ara
Cevapla
#12
Dokuz Smile
...
Ara
Cevapla
#13
on
Ara
Cevapla
#14
On bir
FI-NA İhsan KILIÇ - Siirt
Cevapla
#15
Yaşadım diyebilmek için...
Yaşasın 1 Mayıs!!!

12
Smile
Cevapla
#16
on üç
Ara
Cevapla
#17
14
Ara
Cevapla
#18
Tüm emekçilerin Bayramını kutluyorum.
15
Ara
Cevapla
#19
Hüseyin Hocam, Sen yoklama alırken ben biraz dersi kaynattım ama umarım yazdıklarım ortaöğretim seviyesindeki gençlerin emeğe saygı konusuna evrensel ve ulusal değerler açısından düşünmelerini ve 1 Mayıs'ı anlamalarına bir zemin oluşturur. Anlamasını umduğun bazı yetişkinlerin zaten anlamaları deyim yerindeyse "eşyanın tabiatına" ters.

Taşlardan duvar örmeye gelince; Zaten satranççılar fikir üretmenin sonucunda gelen başarının şansa, kayrılmaya olanak tanımayacak şekilde, taşları korumasız bırakmadan, tek tek değil birlikte tutarak, geliştirerek güce dönüştürebildiklerini, büyük emeklerle söke söke savaşı kazandıklarının farkındadırlar.

Biraz daha kaynatıp 1 Mayıs'la ekmek meselesi-2 konusunu ilişkilendirsek konu çok mu uzar alınanlar çıkar mı derken. Yoklamadan sonra gelebilecek konuya ilgi duyan genç arkadaşların okumaları için bir kaç cümle daha ekleyeyim.

Farketmesekte emeğe saygı eğitimi eğer tabağımızda bırakırsak ağlayacağı söylenen yemek sofralarında daha küçük bir çocukken verilir.
O yemeğin pişirilip sofraya gelmesine kadar emeği geçen herkese saygının eğitimidir bu. Almayan yoktur.

Gençler o yemekteki ilk dersin ve emeğin önemini anlarlarsa ihtiyaçlarını ve Önceliklerini de doğru belirleyebilirler. Gerekmedikçe pabuçların marka ve model yükseltmelerini erteleyebilir. Cep telefonuna servet yatırmaz, Ödevler dururken, tv başında hipnotize olmaz, zamanlarının ve emeklerinin hakkını bir gün isteyecek birikime, bilince ulaşırlar.

OYS, SBS, OKS, DMS, harç, kavramlarının hep onların iyiliği adına icat edildiğini öğrendiklerinde, iyiye gideceğine çalışma ve yaşam koşullarının her geçen gün kötüye gitmesinden, okulda olması gereken çocuklar çalışıyorken eğitimli yetişkin insanların işsiz olmasından günün birinde "kaç para olursa olsun yeterki işim olsun" demeye razı olmaktan, kaldırımlar, yollar kazılıp kapatıldığında, parktaki zinciri kopuk salıncakta, koltukları parçalanmış otobüs koltuklarında, hastanede muayene sırası beklerken,acil bir ameliyat için birkaç sene sonraya gün alınmasından
rahatsız olduklarında; plansızlık, düzensizlik, keyfilik, adaletsizlik, vurdumduymazlık canlarına tak ettiğinde; Satranç eğitimi almak, yaş gruplarına ailecek gitmek her yıl bütçelerine hatırı sayılır külfet getirip satranç sevgileriyle aralarına girmeye başladığında terslik nerde diye düşünebilirler.

Bir adım daha ileriyi görebilirlerse küreselleşmesiyle ünlü dünyada, giderek işyerlerimizde yabancı patronların artmaya başladığını, tüm dünyada aynı marka fastfoodlarda aynı içecekler ve yiyeceklerin tüketildiğini, herkesin benzer kıyafetlerle dolaşmaya başladığını, benzer tv programlarını izlediklerini, benzer elektronik aygıtlarla donatıldıklarını, benzer internet oyunlarıyla vakit harcadıklarını görebilirler. Dünyada her sistem birleştirilmeye, insanlar birbirine benzetilmeye çalışılmaktadır. Konser, futbol maçı, yeni yıl kutlaması için yüzbinlerin bir arada olması sorun olmazken çalışan milyonların bir gün için bile bir arada olmalarının oluşturacağı muazzam görüntünün etkisini hissedebilirler.

Çocuklarımızın geleceğini düşünerek, tüm çalışanların sorunlarına duyarlı olmamız gerektiğini, iyi bir eğitim, sağlık, spor koşullarının çalışanların yaşam koşullarını düzeltmekle sağlanabileceğini bununda ancak çalışanların birlik olup haklarını istemeleriyle sağlayabileceğini anladığımız, kırılıp dökülen, israf edilen, yağmalananların farkında olduğumuzu gösterdiğimiz gündür 1 Mayıs.

Fazla bir şey demeye gerek bile yok o gün insanlar bir araya gelip ıslık çalsalar bir şeyler iyileşmeye başlayacaktır.

Kimbilir küçükken tabakta kaderine bıraktığımız yemekler belki de başımıza gelecekleri görüp gerçekten bizim için ağlamışlardır.

1 Mayıs 2011 e kadar çalışmaya devam Smile
Ara
Cevapla
#20
Sevgili Hocam,

Güzel yazıların okunsun diye hemen yanıt vermemiştim.

15 Kişide kaldık. Yoklama aldığımız da yok kaç gündürSmile Olsun. 15 nasıl olsa 16 olur. Olmasa da bu 15 arkadaş biz emeğin günün böyle şaka şamata ile kutlamış olduk...

Evet; 2011'e değin devam. Emeğin günü olmayan gün mü var ki? hapishanelerde iken mektuplarımız on başıların kontrolüne takılmasın diye "1 Mayısın kutlu olsun" demezdik de, "31 Nisanın kutlu olsun" derdik giderdi mektuplarımız... 1 Mayısa karşı teyakkuza geçenler nisanın 30 gün çektiğini unuturlardı... AnlamazlardıSmile Her günü emeğin günü ilan etsek ne olur? Etmesek de değil mi zaten? 2011'e değin ve sonra da devam...
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi