4 - 5 yaş grubu ve satranç
#1
Kendimle ilgili bir tecrübemi yazmak istiyorum;
4,5 yaşında kızıma satranç öğretebildiğimi gördüm..
Metodlarım ve dikkat edilmesi gereken hususlar şunlar;
1- Sıkıldığı anda bırakmalısınız, "oynamıcam" dediği anda tahtayı toplamalısınız..
2- Taşları dizerken bile ondan önce dizmemelisiniz..Bu olayı kesinlikle takip ediyorlar..Geride kalınca kızabiliyorlar..Bu da oyundan baştan soğumasına neden olur..
3- Taşlar yenirken, dışarı çıkan taşları hep sayıyorlar..Kendi yediği taşların çok olmasına, özel önem veriyorlar..
4- Önce piyon hareketleri ile başlayın..ama bütün taşlar en başından hep tahtada olmalı..Parça parça, seviye seviye taşları tahtaya koymayın..Yani, bir ders sadece piyonlar..sonra ilaveten kale, sonra filler olmasın..Hepsi aynı anda olsun..
5-Yeni başlıyorsanız, ilk ders için, taşları saçma sapan hareket ettirin..bu bir kaç ders sürebilir..Sonra kule yapın (oluyor..3 piyon temel olup üzerine 2 kale ve en üst kata vezir çıkılabiliyor..)
6- At'ın hareketini illa L yapar gibi saplantılı bir şekilde öğretmeyin..
7- Atın hareketini, sizin yaptığınız At hamlelerini kopyalayarak öğreniyor..
8- Benim kızım, ben ne yaparsam onu yapıyor.. Smile İngiliz açsam, simetrik İngilizle cevap verecek nerdeyse..
9- biraz öğrendiğinde, oyun esnasında sorular sorun,
örneğin; benim piyonumu senin hangi 2 taşın istiyor.?
Filini hangi kareler koyabilirsin? gibi..Çok ta soru sormayın..sorulardan sıkılabilir..arada bir sorun ..
9-Asla yenmeyin..ve taşlarının tahtada azalmasına sebep olmayın..
***

Öğrenebildikleri; (öğrenme sırasına göre..)
1- Taşların dizilimi..
2- Piyon hareketleri..
3- Diğer taşların hareketi..
4- Piyonun taş yeme kuralı..
5- Taş istendiğinde kaçma mantığı..
6- Taş isteme olayı..(Özellikle Kale ile taş isteme olayı..)
7- Taş koruma mantığı..
8- Rok atma..

**Bunları genelde, sizin yaptığınız hamlelere bakarak öğreniyorlar..ve tabi ki..açıklayıcı konuşmalarınız da olmalı..


paylaşıyım dedim.. Smile ancak şu çok önemli, eğlence olarak görmeli, oyun olarak görmeli ve sıkıldığı anda bırakmalı..

hoşçakalın..
Ara
Cevapla
#2
Tecrübenizi paylaşmanız çok olumlu.İlgi duyarak okudum.Bütün taşlar tahtadayken oynamak için henüz erken olabilir.Çok şeyin aynı anda farkında olması yanlma olasılığını arttıracağı için sıkılabilir.Az taşlı eğlenceli oyunları deneyebilirsiniz.Daha basit hedefler koyunuz.Örneğin az sayıda karşılıklı piyon ve taraflarda birer kale gibi. Son sıra ilkönce kim çıkar gibi...Yada atçılık oyunu gibi.Kolay gelsin...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#3
Forumda cok okuyup az yazan bir insanim, uye olurken gercek isim kullanmanin daha makbul oldugunu bilmedigimden uzayli da sayilabilirim ama sorun degil.
Ortaokuldan sonra oynamadigim satranca, her ikisi de 4.5 yasinda olan ogluma ve yegenime ogretirken tekrar ilgi duydum. Tas hareketinden daha fazlasini ogretebilmek icin surekli yeni kitaplar alip okuyup internette baskalariyla ya da bilgisayarla oynarken buldum kendimi. 35 yasindayim, bu saatten sonra orta siklet bir oyuncu olmayi bile mumkun gormuyorum ama cocuklara ogretmek konusunda soyleyecek bir iki seyim var sanirim.
Yusuf Bey'in yazdiklarinin coguna katiliyorum, ayni tecrubeleri yasadim. Yalnizca 10. madde ile hemfikir degilim (Yusuf Bey ona da 9. demis ama aslinda 10.), gercekten yenebilene kadar mahsustan yenilmemek gerek bence. "Oynamayi ogrenince beni yenebileceksin, ben senin kadarken bunlari bilmiyordum" cumlesi benim oglumun yenilince uzulmesine engel oldu. Yenilince el sıkışıp tebrik etmeyi de ogrendi. Ama ayni yastaki yegenimle oynarken yenilince sinirlenebiliyor, o baska bir sey. Bir donem oyundaki tek amaci piyonu vezire terfi ettirmekti. O donem cok sıkıldım ama gecti simdi.
Su anda bes bucuk yasinda, son birkac ayda tas koruma, acmaz ve catali da ogrenebildigini gordum. Son oyunlarimizda tahtanin benden tarafina cagirip oradan bakmasini istiyor ve 'sence ne yapmak istiyorum' diye sonraki hamledeki niyetimi soruyorum, ozellikle tek hamlede mat olmak uzereyken farkina variyor artik. Kahraman Olgac'in eski kitap serisinin birinci cildindeki tek hamlede mat sorularinda da fena sonuclar almadi.
Bilhassa sıkıldığında oyunu kesmek, canı istemediği zaman zorla oynatmamak cok onemli gorunuyor bana.
Cocuguna ogretmek isteyenlere faydali olacagini umarim. Selamlar herkese.

Aydin Sahin
Ara
Cevapla
#4
Satrancı öğretmek isteyen arkadaşlarımız için faydalı bir paylaşım olmuş. Bana görede bir çok kısımda doğru tespitler yapmışsınız. Ancak piyonun hareketi ile başlamak vede sıkıldığı anda bırakmak tartışılır bir konu. Sonuçta yaşı kaç olursa olsun satranç, sıkılmamayı da öğretmek amacındadır. Bu sebeple sıkıldığı anda 5 - 10 dakikalık çocuğun eğlence seviyesine inerek onu eğlendirecek şeyler ile onun sıkılmasının önüne geçmiş olursunuz vede dikkatini 1 yere toplamasını sağlamış olursunuz. Böylece hem sıkıntısı geçer hem de dikkati toparlanır. Daha sonra da ilk önce 20 dakika ile başlayıp her ders biraz daha arttırarak fazla ders gösterin. Bir noktadan sonra hadi satranç oynayalım demeye başlayacak. Demem o ki bu motive edebilme ile alakalıdır. Motive ederseniz sorunları aşarsınız.

İkinci tartışılır kısım ise piyonun hareketi. Satranç ile yeni başlayan küçük yaştaki arkadaşlarımız henüz satrancın özel hareketleri olan taşları ile tanışması onları fazlasıyla yorar. Her zaman kolaydan zora doğru gidilmelidir. Piyon satrançtaki en zor taştır. Hareketi farklı taş yemesi farklı önünde taş durunca hareket edemez, en passant kuralı, son yataya gelince terfi olabilmesi çok uzunca bir süre vakit ayrılması demektir öğretebilmek için. Şahsen ben KOLAYDAN ZORA DOĞRU gidilmesi gerektiği taraftarıyım. Kale ve fil satrançta en kolay taştır. Taş yemeleri de aynı hareketleri gibi olduğu için kolay kavrayabiliniyor. Bu konuda aklıma konuşulabilecek bir çok şey geliyor ama söylemek istediklerimi toparlayarak aktarmaya çalıştım. Tabi ki siz öğretebileceğinizi düşünüyorsanız istediğiniz taştan başlayabilirsiniz. Orası tercih meselesi..

Saygılarımla. İyi forumlar....
Her başarının altında sistemli bir çalışma yatar...
Ara
Cevapla
#5
Öncelikle tecrübelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. 4,5 yaşındaki bir çocuğa satranç öğretmek hiç de kolay değil.

Daha önceden de belirtildiği gibi kolaydan zora gitmek daha doğrudur; bu yüzden önce kale, fil, veziri öğretmek daha sağlıklı. Kızınızın durumunda istisna olmuş ama genelleme yaparsak piyon sona, geçerken alma ve terfi gibi konular ise daha da sonra açıklanmalı.

Taşların sayılması henüz materyal aşamasında olduğu için normal. Ayrıca onları boy sırasına dizerler, vezir önde, piyonlar sonda. Oyun esnasında defalarca sayılır )

4-5 yaşında, hatta 6-7'de sıkılınca bırakmalısınız bence de. Bu yaşta gerçekten öğrenmesi yerine satrancı sevmesine çalışmalıyız. O sevgi oluştuktan sonra daha sonra çok şey aktarılabilinir.

Asla yenmeyine ben de katılmıyorum. Tüm taşları dizerek oynamak için henüz erken. Üç piyona fil, kimin atı daha önce piyonları alır gibi tek taşlı oyunları daha sık oynamalısınız. Vezire karşı 8 piyon da mesela vezir onun olsun. Sizi yensin ama bilerek kaybetmeniz doğru değil.

"Fındık ile Cingöz" ve "Dinasour Chess" gibi programlarda çizgi film kalitesinde çizimleri olduğu için küçük çocukların çok ilgisini çekiyor, bakmanızı öneririm.

Tekrar deneyimlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim, kızınızla beraber mutlu satranç zamanı paylaşmanızı dilerim.

Saygılarımla,
Verba volant, littera scripta manet.
Ara
Cevapla
#6
Herkese tekrar merhaba. (mesaj yazarken, karışıklık yaşadım ondan böyle oldu..mesajım alttadır.. Smile iyi günler herkese..)
Ara
Cevapla
#7
"Asla yenmeyin" olayı şu açıdan bence doğru..O yaştaki çocuklar, evde en fazla 3 yaş büyük ablası ya da abisine karşı olsun, kreşte arkadaşlarına karşı olsun, eve misafir gelen akranı arkadaşına karşı olsun hep kendi içinden bir yarış halinde hissediyor kendisini..Kendini o şekilde programlıyor..Ben bunu çok gözlemledim..Mesela, 9 yaşında ablasına öğretirken ablasını yenerdim..Ve emin olun zamanla sıkıldı..Oynama hevesi.."hadi oynayalım" cevapları kardeşine göre oldukça azaldı..4-5 yaş grubunun kendi içindeki rekabet duygusuna dönelim..Mesela, ablası ne yapsa onu yapar, ondan geri kalmama çabaları, kreşte arkadaşlarından geri kalmama çabaları..Resim yapar, onun resmi onlarınki kadar güzel olmalı..Bu yaş grubunda sadece benim kızımda değil, bence bütün 4-5 yaş grubunda var bu özellik..

O nedenle, "asla yenmeyin" olayının mantığı; Hevesi kırılmasın anlamındaydı..Elbette ki zamanla, alışa alışa yenilgileri de öğrenecektir.. Daha o yaşta, minnacık ve tatlılar tatlısı çocukları yenerseniz..yenilmenin ne olduğunu öğretmeye çalışırsanız, yanılırsınız gibime geliyor..Çünkü o yaşta henüz duygusal dünyalarının yoğun olduğu bir zihinsel süreç yaşıyorlar..(Uzman değilim ama sadece kişisel görüşlerim )

O yaş grubu, geride kalmayı ve yenilmeyi, hangi oyun olursa olsun, hangi yarışma olursa olsun asla istemez..Hele bir de, yanında ablası ve arkadaş grubu varsa..Yenilmeyi, oyunu severse kabullenecektir...En baştan, oyunla beraber yenilmeyi de tahta da görür ve tanışırsa..Onun için cazip bir eğlence olmaktan çıkıp sevmediği bir oyun haline dönecektir..
Herkese satranç dolu güzel günler dilerim ..
Ara
Cevapla
#8
Bu bölümde madem ki çocuklar hakkındaki deneyimleri paylaştık.O zaman biraz da bu konunun en çok tartışılan kısmına değinelim!Çünkü çok tartışılan ama açıkta fazla görüş bildirilmeyen 1-2 soru var:
1.Satranca başlama yaşı ne olmalıdır?
2.Turnuvaya başlama yaşı ne olmalıdır?
Eğer Federasyon yönetimine ters düşmek korkusu içinde bu 2 sorunun yanıtını aramazsak -Çocuklar- konusunda arpa boyu yol almamış sayılırız.
Bu 2 soruyu yanıtlamak kolay değildir.Eğer tek amacımız büyük oyuncu yetiştirmekse mümkün olduğu erken başlatmak doğrudur.Ama turnuvalara da erken başlattığımız zaman yenilme duygusu birçok çocuğu kaybetmemize neden olabilir.Öte yandan "okuma yazmayı öğrenmemiş çocuk nasıl notasyon yazacaktır?"sorusu da her zaman karşılaştığımız bir sorudur!
Öyle bir sistem olmalıdır ki Gelecekde büyük oyuncu olacak çocuğu daha 5 yaşında iken farketsin ve onun Havuza alınmasını sağlasın!Bu nokta Federasyon yönetimleri için çok önemlidir.İşin Psikoloji,Pedagoji yönü ile bizim gibi sanal ortam kahramanları ilgilenir.Yani bu konuda dahi karşımıza Havuz,Tersane ve Piramid kavramları çıkmaktadır.Hep Piramidin tepesine bakmak kolaydır.Ama Piramidin bütününü düşünmek zordur."Birimizin çocuğu hepimizin çocuğudur"demek zordur.Bu son cümleyi 1997 Türkiye Yaş Grupları Birinciliğinin açılışında söylemiştim.Salonda garip bir sessizlik olmuştu.Bu cümle pekçok kimsenin hoşuna gitmemişti!
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#9
Ateş beyin bu konudaki yaklaşımları öteden beri haklı. Bir konuya hevesle girmek o konunun geleneklerini ve disiplinini paramparça etmek anlamına gelmiyor. Çok küçük çocuklara satrancı sevdirmek için satrancın ve spor biliminin gerçeklerini de bilmek gerekli.

4-5 yaş grubuna satranç elbette sevdirilerek öğretilebilir. Öğretme ve öğretirken zorlamama konusunda bu başlık altına yazılan herşey haklı ve doğru.

Ama 5 yaş çocuklarının Gülkız hanımla yapılan röportajda önerildiği gibi turnuvalara sokulması, bunlar için ayrı yaş grubu açılması katliam olur. Şaşırtıcı olan, bu soruyu soran deneyimli satranç oyuncusunun bu konuda aşırı heveskar olmasına karşılık Gülkız hanımın soğukkanlı cevap verebilmesi olmuş.

5 yaşındaki oyuncunun turnuva disiplinine uymaması, notasyon tutamaması, hamleleri kaçırması ve oynadığı oyundan bir süre sonra kopması gerçekleri bir yana, fizik ve mental açıdan TURNUVA KAVRAMI bu oyuncular için ağırdır (turnuvaların bölünmesi kavramı da o yüzden yine haklı bir kavramdır, sanırım bunun patenti Ateş beye ait, 9 yaşındaki çocuklar kendi gruplarında oynamalıdır).

9 yaşın altındaki çocuklara sevinmeyi ve üzülmeyi (kaybetmeyi) birlikte sindirecekleri takım oyunları önerilir. Bireysel olarak önerilenler ise skor içermeyen, ucunda mağlubiyet hissi olmayan yarışmacı olmayan sporlardır; jimnastik, yüzme gibi.

İşin diğer boyutu bu ülkede ciddi bir eğitimci problemi olmasıdır. Birçok turnuvada oyuncularını herkesin içinde azarlayan, neredeyse tokat atacak konuma gelen eğitimci hatta bilinçsiz veliler cirit atıyor.

Çünkü bu ülkede satrançtan gelmeyen, onun zorluklarını ve niteliklerini bilmeyen palavradan eğitimciler için 6-7 yaşındaki ufak çocuğun aldığı herşey skordur. Bilinçsiz anneleri ve satranca santraç diyen babaları için de.

5 yaşındaki çocuğun iç dünyası, kaybettiğinde yaşadığı kırılganlık, hatta mağlubiyet sonrası bir akıl oyunu olan satrancı beceremediği, akıllı olmadığı gibi iç duygulanmaları bilinmeden, sırf yeni Emreler, Suat'lar yaratacağız fetişizmi ile işe girişilmemelidir.

Eğer ciddi yetenekler varsa ve bunların işlenmesi istenirse, Suat Soylu'dan Can Yurtseven'e, Ateş Ülker'den, Fatih Atakişi'ye kadar satranç yeteneklerini sınayabilecek, onunla iletişim kurabilecek ve onu bir plan dahilinde yetiştirebilecek onlarca deneyimli, kendisi ile barışık hoca bulunabilir.

O yüzden asıl havuz sistemi çocuklar için değil, eğitimciler için kurulmalı. Mevcut eğitimci havuzu da acilen yıkılmalı; içinde yüksek miktarda koli basili var çünkü.

Bu ülkede çok turnuva deneyimi olan ve satrancı ilmen yutmuş insanlardan faydalanmak varken, şu "2600'lük oyuncuyu ben bulacağım" fetişizmi ve kompleksi artık saçmalaya başladı.

Ve 5-6 yaşındaki çocuklara satrancı sevdirmek uğruna, satrançtan soğuyacak yüzlerce çocuğu düşünmek lazım. Bu oyunda birileri kazanırken birileri kaybediyor çünkü..
Ara
Cevapla
#10
[quote="Ateş Ülker"
1.Satranca başlama yaşı ne olmalıdır?
2.Turnuvaya başlama yaşı ne olmalıdır?[/quote]

Federasyonun düzgün yaptığı tek iş Cor Van Wijgerden'in 5 adımını Türkçe'ye tercüme etmek oldu. Bu seriyi uyguluyorum ve altın değerinde tavsiyeleri var. Ne yazık ki kitapta belirtilen ağ sayfası çalışmıyor ve 1. kademe antrenör eğitiminde bu seriden bir cümle dahi bahsedilmedi. Neredeyse her sayfasında bir hata olan bir kitap başvuru kitabı olarak verildi.

Satranca başlama yaşını ben 8-9 olarak görüyorum. Bu yaştan evvel rok atma, kale ile mat gibi konuları aktarmak sıkıntılı. Bu benim tecrübesizliğim de olabilir ama büyük çocuklara bunu öğretebiliyorum. Küçük çocuklara "Şah alınamaz ama şah da bilerek de rakip taşın kontrol ettiği kareye gidemezi" açıklamak da zor.

Turnuva yaşını 10-11 olarak görüyorum. Tek hamlede matı görmeyen, taş uyuyan bir çocuk turnuvaya hazır değildir. İstanbul Küçükler'de oynanan bir oyun; İtalyan oyunu. Sonunda beyaz piyon e4, d4, Af3, siyah piyon e5, Af6 ve Fd6. Beyaz dxe5'i oynamıyor ve sonunda Fil kaçıyor. Bu pozisyonu görerek d4 oynayan çocuk bence turnuva için hazırdır. Ama kazara bu duruma gelip de hala dxe5 gibi bir hamleyi göremeyen çocuk turnuvaya hazır değildir.

Bu arada antrenör ile velilerin skor bağımlısı olmasıda ciddi bir sorun. 11 yaşındaki bir öğrencime uzun süre dayanarak sonunda kaybeden 8 yaşındaki çocuğa oyun sonunda annesinin "Gene mi kaybettin salak?" diye sormasını duyduğumda ne kadar üzüldüğümü bilemezseniz. Ne yazık ki veliler olaya çocukların oyundan zevk almasından ziyade, sadece skor olarak bakıyorlar. Antrenörler de para kaygısı ile buna oynuyor. 7-8 yaşında turnuvalarda oynayıp, birkaç sene sonra devam eden kaç çocuğumuz var merak ediyorum. Çok olduğunu zannetmiyorum.

Saygılarımla,
Verba volant, littera scripta manet.
Ara
Cevapla
#11
merhabalar,

ben çocukların satranca başlama yaşı konusunda o kadar kesin düşünmüyorum. Her insanın karakteri farklıdır. Eğer ki çocuk kendi isteği ile (velilerin zorlaması ile değil) turnuvalara katılmak istiyorsa buna müsaade edilmelidir. Ancak bu şekilde parlak sporculara ulaşılabilir.

Yenilgiler sporcuyu daha fazla çabalamak adına hırslandırmıyor yıldırıyorsa o satranççının satranç hayatı uzun sürmez, sonlanır. Meydan yılmayan sporculara kalır ki bu da bir nevi eliminasyon olur. Daha güçlü satranççılar çıkmasında önayak olur.

Neticede her çocuk satranççı olmak zorunda değil. karakterine uygun farklı sporlara yönelebilirler.

Saygılarımla,
Ara
Cevapla
#12
Tüm Satranç Ailesine Merhaba,
Uzunca bir aradan sonra ilgimi çeken bir konuyu yakaladım, belkide çok sık takip etmediğimden dir forumuSmile aslında etmek lazım.

Satranca Başlama Yaşı ?
Turnuvalarda oynama yaşı?

Satranca başlamanın yaşı çocuğun kurallara uyma yaşıdır. Eğer siz çocuğa piyon düz gider ama çapraz yer dediğinizde o çocuk piyonun önündeki taşı yemeye ısrar ediyorsa satranca başlamak için erkendir. Hiç üzerine gitmeyin.
Çocuklar kurallara 4 ila 6 yaşlarınında uymaya başlıyorlar. Ekseriyetle de olsa 3 yaşında kurallara uyan olabilir.
Satrancı satranç yapan kurallarıdır, taş hareketlerini öğretirken basitten zora doğru olması doğrudur. "Kale, fil, vezir, şah, at, piyon"

Turnuvalara girme yaşı yine çocuktan çocuğa göre değişir. Ama en azından 2.Adım sorularını çözebiliyor olmalı ve çoban matı gibi basit atakları yapabiliyor ve bunları engelleyebiliyor olmalıdır.

Notasyon zor bir şey değildir. 6 yaş çocuğuna zorlanmadan öğretebilirsiniz. Zaten alfabeyi tanıyorlar.

Burada en büyük sıkıntı zaman kavramını öğretmektir. Aslında bu tarşılmalıdır. 8 yaşına kadar 60 dk sürenin ne kadar uzun bir süre olduğunu kavramakta zorlanıyorlar. Büyük çoğunluğu süreyi kullanmakta zorlanıyorlar.

Saygılar

Melih Karataş
Ara
Cevapla
#13
merhaba,

Konuyu açan ve paylaşan arkadaşa teşekkürler.
Çok sık girmemekle birlikte ara ara girerek neler olup bitmiş diye bakarak takipçi oluyorum.

Bence 3-4 yaşındaki çocuğa satranç öğretilmez, kendisi öğrenir. Bunu yapmanın en iyi yolu da doğal süreçte çocuğun bulunduğu ortamda çocuğu içine çekmeden satranç oynamaktır. Bir zaman sonra dikkat kesilip izleyerek kendiliğinden öğreniyor.

Sınıf ortamında ders olarak satranç öğretme yaşı olarak normal gelişimdeki 5 yaş çocuğunda başarılı olunabiliyor. Yakından yapılan tehditleri fark edebiliyorlar. Amaçları mat karelerini aramaktan çok taş alıp vermek ve öylesine taşları hareket etmek üzerine dayalı oluyor.

6 yaş çocuğu iyi bir eğitimle mat arayışında olarak taş alış-verişlerini takip edebiliyorlar, tehdit mesafesi tahtanın her yeri için geçerli olmamakla birlikte 5 yaş çocuğununkine göre daha gelişmiş oluyor.

7 yaş grubunda tahtanın tamamını kontrol edebilen-çok taşlı konumlarda kontrolleri azalıyor- çocuklara rastladım.

Evde satranç öğreten anne ve babaların işlerinin zor olduğu kanaatindeyim. Kuralların belirgin ve amaca yönelik olduğu sınıf ortamlarında daha rahat öğreniyorlar. 6 yaşındaki yeğenime ev ortamında satranç öğretiyorken zorlandım, çevresel etkenlerden ve içinde bulunduğu ortama "alışıklığından" kaynaklı öğrenmeye odaklanamadı. Aynı yeğenim için 7 yaşında okula başlayınca sınıfına giderek ders şeklinde aynı metotla arkadaşlarıyla birlikte satranç öğrettim ve güzel şekilde oynamaya başladı.

Anaokulu grubunda satranç öğretim yöntemi olarak oyunlarla anlatarak öğretmek etkili ve sevdirici bir yöntem. Kurallar tutarlı hikayeler şeklinde verildiğinde çok daha başarılı oluyor. Direk olarak taş hareketlerinin verilmesi ve kuralların söylenmesi sıkılmalarına neden oluyor.

Çocuğa yenilip/yenme konusunda sürekli yenmek veya sürekli yenilmek doğru değil bence. Oynuyorken daha basit hamlelerle oynamak/ başta onlar gibi oynayarak seviyeyi yavaş yavaş arttırmak daha faydalı olacaktır. Aynı oyun içerisinde çocuğa çok fazla müdahele onu sıkacaktır onun yerine her oyunda veya günlük oynanan oyun sayısı çoksa günlük genel bir yanlışını söylemenin daha doğru olacağı kanaatindeyim.

Anaokullarında satranç dersi satranç öğretmeni olarak hızlıca aktarabileceğim deneyimlerim bunlar.

Gökmen MUŞ
Ara
Cevapla
#14
Merhaba Arkadaşlar.
Forumun iyi bir izleyicisiyim. Öyle de kalmayı düşünüyorum.
Yusuf Ömür arkadaşımızın açtığı konu ilgi alanım olduğu için ben de çok öz olarak bir şeyler eklemek istedim.
Satranç bir oyundur. Bazen insanın geleceğine ipotek koyabilecek kadar tutkulu bir oyundur. Sadece bir oyun olarak bakıldığı sürece de öyle kalacaktır.
Özellikle 1970 li yıllardan sonra eğitim bilimciler tarafından yapılan bilimsel çalışmalar satrancın eğitsel boyutunun çok farklı olduğunu göstermiştir. Satranç, doğru algılandığında bir oyunun çok ötesinde değerlere sahiptir. Ancak oyun olan satrançtan başka bir de “Eğitsel Satrancın” (Buna didaktik satranç diyenler de var.)var olduğunu ortaya koymuştur.
“Eğitsel Satrançta” satranç amaç değil bir eğitim aracıdır. Bireyin; zihinsel, bilişsel, düşünsel ve duygusal gelişimi için bir araç olarak kullanılır.
1900 lü yılların ikinci yarısında satrancın bu özelliğinin bilimsel olarak kanıtlanmasından sonra Eğitsel Satranç birçok ülkede okullara ders olarak konmuştur. “Eğitsel Satranç”, satranç oyunu öğretimi ile karıştırılmamalıdır.
Eğitsel Satranç; Pedagoji bilimi, eğitim bilimi ilkeleri ışığında yürütülür.
Programı, öğretici kadroları, kaynakları, ders araç ve gereçleri özeldir.
Kavrama, anlama ve yorumlamaya örnek olarak; 2x2, 3x3 veya 4x4 kareli minyatür tahtalarda taşların alan, yaratma, saldırı ve savunma gücü (yetenekleri) çocuklar tarafından çok daha çabuk kavranabilmekte, satranç oyunu içinde taşlar daha güçlü kullanılabilmektedir.
Davranış ve duygusal gelişime örnek olarak;2 - 6 yaş grubu çocukları kurallı oyunları sevmediği gibi kaybetmekten de hoşlanmaz. Oyun kuralları hep onların kazanacağı şekilde değişir. Ama satrancın da kesin kuralları vardır. Dokunulan taş oynanır. Hamle geri çekilmez v.b. Eğer aşırı duygusal bir çocukla çalışılıyorsak o zaman tahtada yarışan taşlar çocuğun ilgi duyduğu oyun kahramanları olur. Pepe ile tavşan gibi. Çocuk kazandığında gururlanacak, kaybettiğinde ise üzülmeyecektir. Çünkü kaybeden pepe veya tavşan olacaktır.
Bu metot ve teknikleri uzatıp değerli zamanınızı almayacağım.
Eğitsel satrancın, deney amaçlı da olsa 2 yaşından itibaren uygulandığı bilinmektedir.
Özet olarak; “Eğitsel Satranç” iki yaşından itibaren her çocukla çalışılabilir. Ancak çocuğun ilgileri, algılaması duygusal ve bilişsel gelişimi dikkate alınarak “Çoğa görelik” ve “Basitten zora” gibi eğitim ilkeleri dikkate alınmalı, eğitim teknikleri, ve araçları iyi seçilmelidir.
Bir eğitimci olarak HASEM’ de (Haznedaroğlu Satranç Eğitim Merkezi)2004 yılından beri bu alanda yaptığım uygulamalı çalışmaların çocuklara kazandırdıkları gerek öğretmenleri gerekse ebeveynleri tarafından da çok kısa sürede (3-4 ay içinde) fark edilmiştir.
Rusya Eğitim Bakanlığı “Okulda Satranç Kurulu” Başkanı Pedagog Prf. Dr. İgor Suhin’in “Satranç Ülkesinde Harika Maceralar” adlı kitabı bu konu üzerine ÖĞRETMEN EL KİTABI olarak yazılmış örnek bir eserdir.
Saygılarımla.
Ara
Cevapla
#15
(19-11-2012, 13:56)Günay Özgür Nickli Kullanıcıdan Alıntı: merhabalar,

ben çocukların satranca başlama yaşı konusunda o kadar kesin düşünmüyorum. Her insanın karakteri farklıdır. Eğer ki çocuk kendi isteği ile (velilerin zorlaması ile değil) turnuvalara katılmak istiyorsa buna müsaade edilmelidir. Ancak bu şekilde parlak sporculara ulaşılabilir.

Yenilgiler sporcuyu daha fazla çabalamak adına hırslandırmıyor yıldırıyorsa o satranççının satranç hayatı uzun sürmez, sonlanır. Meydan yılmayan sporculara kalır ki bu da bir nevi eliminasyon olur. Daha güçlü satranççılar çıkmasında önayak olur.

Neticede her çocuk satranççı olmak zorunda değil. karakterine uygun farklı sporlara yönelebilirler.

Saygılarımla,

çok eski bir konu Günay Özgüre katılıyorum. birkaç sene geçmiş ne üzücüdür hala aynı.
bu kararı vermesi gereken federasyon olmamalı. yurtdışında örneklere bakılabilinir. 5 yaşında elo almış sporcular ile dolu.
sonuçda her spor dalı gibi yurt dışında yarışmalar oluyor. bu yüzden birkaç adım geride başlıyorsunuz.
ileride okul ve hayat telaşında bir kaç adım daha geri kalacağımızı bile bile böyle kurallar koyuluyor.
Ara
Cevapla
#16
(31-08-2016, 20:06)barcins Nickli Kullanıcıdan Alıntı:
(19-11-2012, 13:56)Günay Özgür Nickli Kullanıcıdan Alıntı: ...
Neticede her çocuk satranççı olmak zorunda değil. karakterine uygun farklı sporlara yönelebilirler
...

Tespitler doğrudur!
Temennilere de katılıyorum.
Ülkemizin eğitim sistemine bakın!
Kağıt üzerinde yazılanlara değil! Hayattaki uygulamalara...
Beğeniyor musunuz? Çağdaş buluyor musunuz? Yanlışlar görüyor önerilerde bulunmak istiyor musunuz?
6 yaşında okul öncesine başlayıp 12-14-16 süren eğitim maratonunda çocukların isyan eden iç seslerine kulak veriyor musunuz?

Sadece satranç için değil...

Okul öncesi çocuk, yaşının her türlü zeka türü için doğru zeminde ve doğru zamanda eğitilmelidir.
Bunun yeri OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDİR. Yani anaokulları, ana sınıfları ve kreşler...

Çocukların; sözel,ritmik,kinestetik,görsel,içsel,sosyal,mantıksal ve doğal zekalarının ve yeteneklerinin geliştirilmesi için yapılmış program ve uygulamaları yeterli buluyor musunuz?

Bu konularda başarılı uygulamaları olan ve harika sonuçlar alan ülkelerin eğitim sistemlerini incelediniz mi?
Gerekli kıyaslamaları yaptınız mı?

Tabi tüm bunları aslında yetkililere soruyorum. Hani işin başındaki ama iş bilmeyen yetkililere.

Şimdi buralarda görevlendirilecek eğitmenlerin yetiştirildiği kurumlara bakmak gerekir.
Eğitimciler yeterince liyakat sahibi mi? Programlar uygun mu? Sunulan zemin ortam ve materyaller yeterli mi? Okul tipleri, yapıları, yerleri doğru mu? (apartmanların zemin katlarında okullarımız(??) varken...)
14-16 kişiyi aşmaması gerekirken rica minnet ve emirle 60 metre kareye doldurulan çocukların isyanlarını duyabiliyor musunuz? Çocukların en önemli hayat yıllarında başlarında hangi yetersiz insanlar var?

Oysa çocuk daha ilk yaşlarından, hatta aylarından beri, belli alanlarda olası yeteneklerini etrafa gönderir. Bu bazen bir bakıştır. Bazen çok iyi dinleyen gözler ve kulaklardır. Ama biz tüm bunları daha o yaşlardan kaçırıyoruz.
Olmamışları saymak ve olması gerekenleri anlatmak işin en kolaycı yönüdür. Uygulaması ise hayatidir.


Size daha bir sürü örnek sayabilirim. 1979 yılından beri eğitimini içindeyim. Her yaş grubunda ve her yerde de çalıştım. Ana sınıfından üniversiteye, spor kulübünden mahkumların eğitimine kadar...

Ama bu ülkenin çökertilen eğitim sisteminden çok modern şeyler beklediğinizin altını çizmeliyim.

Saygı ve selamlarımla...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi