Gül Hanım'dan Rica.. Bu İşi Çözün Artık..
#21
Bu uzayıp gitmekte olan bölümde kimin hangi amaca hizmet ettiğini anlamak kolay değildir.Peşin hükümle verilmiş yargılar bizi aydınlığa çıkarmaz."Satranç zengin sporudur"derken bunun böyle olmasından memnun olup olmadığımızı da söylememiz gerekir.Tabii ki sporda da başka konularda da zenginlerin imkanları fazladır.Ancak biz burada zengin olmayanlara da imkan yaratmak için yazıyoruz.Baştan bir arpa boyu yol gidemeyeceğimizi kabul etsek burada zaman kaybetmemize gerek kalmaz.Topluma yararlı olmak için çözüm arayan genç bir arkadaşımızın hevesini kırmayalım!Sorunlarımızın hiçbir zaman çözülmeyeceğine inananlar kısaca bunu belirtebilir.Ama çok uzun yazarak sonunda amacını gizleyenlerin bize yararı yoktur.Kimliği gizli olanların yazdıkları yazılar kimliği bilinenlere kıyasla çok fazla ilgi uyandırmakta ve okurlar tarafından daha dikkatli okunmaktadır!Çözümsüzlüğün karşımızdaki tek çözüm olduğunu kimse bize kabul ettiremez.Çözüm önerisi getiren varsa burada hep birlikte konuşuruz.Bu arada bazı yanlış değerlendirmeler de yapılmaktadır.Bunları zaman zaman açıklamak isterim.Gençlerin yarışmalarında katılımı azaltan 3 önemli etken vardır:Maddi imkansızlık,coğrafi uzaklık,Okuldaki eğitimin aksaması;bu engelleri en aza indirmenin yolları başarıyı ödüllendirmek,yarışmaları değişik yerlerde düzenlemek,zaman zaman Doğuya ve Batıya eşit mesafesi olan yerleri seçmek ve tatil günlerinden yararlanmaktır.Ancak bugüne kadar bu saydığım sorunları azaltacak yöntemler ön plana çıkmamıştır.Kalabalık grupların konaklayabileceği büyük oteller öncelik kazanmıştır.Bu otellerin Antalya bölgesinde bulunması Antalya'nın sık tercih edilmesine neden olmuştur.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#22
Sevgili büyüğümüz sn. Ateş Ülker bey,

Yazınızdan anladığım kadarıyla bu başlık altında hızlı gelişen olayların sizin kafanızı biraz karıştırdığı sonucunu çıkartmak çok zor olmasa gerek !

Bana gönderdiğiniz ince atıf 'dan bu sonucu çıkartmak ta benim için çok zor olmadı !

Tahminimce kafanızın tam olarak nerede karıştığını şu şekilde açıklayayım müsaadenizle:

Genç arkadaşımız Sn. İbrahim Ethem Ay 'ın en son yolladığı yazı için belki birtakım düşüncelerinizi zikretme fırsatınız varken birden konunun tarafımdan hızlı sonuca ulaştırılması aslında genç arkadaşımızdan ziyade sizin hevesinizi kırdı diye düşünüyorum!

Bundan dolayı da kafanızda benim hangi tarafın davulunu çaldığım şüphesi oluştu diye düşünüyorum.

Keza Sn. Muzaffer Şekerli 'de aslında konuyu hızlıca kapatmıştı fakat farklı bir açıdan !

Kafanız karışmasın Sn.Ateş bey...

Ben kimsenin hevesini kırmak veya sizin belirtiğiniz gibi :

'' Çözümsüzlüğün karşımızdaki tek çözüm olduğunu kimse bize kabul ettiremez.''

gibi bir amaç peşinde değilim!

Amacım sadece genç arkadaşımızın ve onun gibi ark niyetsiz olarak bir şeyler başarmak için yol almak isteyen arkadaşların çıktıkları yolda ne gibi engeller ve tehlikeler olduğunu , daha önce o yoldan gidenlerin karşılaştıkları güçlüklerin neler olduğunu bir fener tutarak rehberlik etmeye çalışmak! Sadece doğru bilgiyi vermeye çalışmak. Doğruyu saklayarak kendisine toz pembe hayaller kurdurup sonrada duvara tosladığında daha büyük bir hayal kırıklığına uğratmamak !

Bunlar kişilerin yola çıkmaktan vazgeçmesi için heveslerini kırmak değil tam aksine yola daha donanımlı ve bilinçli çıkıp engelleri bilerek hazırlıklı olmaları içindir!!!

Birde satranç zengin sporudur derken başına maalesef koymayı unutmuşum!

Maalesef bu durumdan memnun değilim tabi ki de Ateş bey ! Zaten bütün kavgamın bunun için olduğunu anlamak çok zor olmasa gerek! Fakat maalesef satranç son 10 yıldır sizin deviriniz den daha farklı ve paralı bir yöne dönüş yaptı. Aslında zengin sporudur derken yanlışta anlaşılıyor. Sizin deviriniz de ağırlıklı orta ve daha aşağı kesimin sporuydu. Çünkü sizin deviriniz de çoğunuz bu spora lise veya üniversite yıllarında giriş yaptınız.

Fakat okulda satranç projesinden sonra başlayan bir ivmeyle artık çocuklar üzerinden büyük bir rant var .Bu özellikle ilk okulda satrançla tanışan çocuklar için geçerli.

Günümüz velileri geçmişlerinde başaramadıkları şeyleri çocuklarının başarması için en kolay yol olarak satrancı görüyorlar. Çünkü biraz kurs biraz hoca derken çocuk okulda, ilçede hemen derece yapabiliyor. Çabuk sonuca gidebiliyor. Buda veliyi daha çok kamçılıyor ve il yaş grupları sonra Türkiye yaş grupları vs. derken veliler arası da bir yarış başlıyor .

Benim çocuğum en iyisi olsun diye istedikçe de kesenin ağzı iyice açılıyor. Sonrasında IM ,GM hocalar yurt içi yurt dışı turnuvalar vs. vs. Bu şartları sağlayabilenlerin çocukları başarı merdivenlerini tırmanırken. Yoksul ve yetenekli aile çocukları da zengin aile çocuklarının altında ezilip yok oluyorlar!

Satranç zengin sporudur derken aslında söylemek istediğim budur !

Özetle zengin aile çocuklarının başarılı olabildiği bir spordur !


NOT: Buradan .Sn. Muzaffer Şekerli' de ne demek istediğimi anlamıştır umarım!


saygı ve selamlarımla,

VELİBABA
BAŞARI ; SIRRINI BİLENLERİNDİR!
Ara
Cevapla
#23
Geçen seneden hatırlıyorum kamu kurum ve kuruluşları spor bakanlığından bu tür bir etkinlik için karşılıksız para alabiliyor, bu etkinliklerden birine ben de katılmıştım.

Bu sene de varmış ve minimum 5.000 maksimum 250.000 TL veriyorlar. Değişik kategorilerde bir sürü proje desteklenecek, satranç neden olmasın?

TSF Neden başvurmaz? Turnuva yapıp tüm katılımcıları ücretsiz konaklatacağız, yedirip içireceğiz, gezdirip spor yaptıracağız, tanışacaklar kaynaşacaklar vs diyerek müracatta bulunsalar kesin desteklenirler.

http://gsb.gov.tr/Proje-Destegi/Cagri1-2...lavuzu.pdf
Haa, unutmuşum. Satranç spor değildi di mi!
Ara
Cevapla
#24
Bu arada ben satrancın "zengin sporu" olmasını şahsen destekliyorum. Zira zengin sporu olursa ilgi görür belki. Daha çok sponsor bulur, daha fazla reklamı olur. Ne bileyim zenginlerin ilgilendiği şeylere milyonlarca lira harcamaktan kimse çekinmez diye düşünüyorum.

Zenginler ilgileniyorsa devlet de ilgilenir, patronlar da ilgilenir.
Bugün gidip büyük sanayi sitesindeki multi milyoner fabrikatörlerin kapısı çalınsa kaç tanesi turnuva için bin lira sponsor olur? Hiçbiri. Oysa bir tenis turnuvası olsa yarışa girerler aman benim de adım geçsin diye. Neden, zenginler görecek, reklamı olacak. Öyle değil mi?

Satrancı ille de fukara eğlencesi yapmaya çalışmanın alemi yok derim.
Oynayan her şartta oynar.
Ara
Cevapla
#25
Sn. Muzaffer Şekerli Bey ve arkadaşları bu yazıyı yazmama neden oldu. Masaya yatırdıkları fikirlere katılmak bence mümkün değil. Çocuklarını satranç turnuvasına götüren aile, beş yıldızlı otelde tatile mi gidiyor. Böyle bir fikir olabilir mi? Satranç dahil her spor aynı zamanda sosyal bir faaliyettir tabii ki. Türkiye Küçükler Şampiyonasına katılım seneye daha da çok olacak. Daha çok tatil ihtiyacı anlamına gelmiyor herhalde.
Ben ilk defa bu yıl Türkiye Küçükler Şampiyonasına katıldım. Daha önce Antalya’ya giden oyuncu aileleri ve hocalar ile yüz yüze veya internet üzerinden konuştum. Hepsinin ortak fikri Antalya’ya katılmak, tecrübe için şart. Ama maddiyat konusu ele alındığında, işte bu noktada çoğunluğun hem fikir olduğu konu, “satrancın zengin sporu” olduğudur.
Elbetteki maddi karşılığı olmalı. Ama daha makul tutarlar sağlanmalı. illerde dereceye girenler Türkiye Küçükler Şampiyonasın da daha uygun tutarlar ödemeli. Türkiye Şampiyonasına katılımlarda GM ve IM lerde hiç bir tutar alınmıyor.
Ülkemizde maalesef satrancı ticarete döküp, anormal paralar isteyen insan ve gruplar oluşmuş durumda. Bazıları yeterli seviye ye ve eğitime sahip bile değiller. Okullarda ise, bazı okul öğretmenleri çok çaba sarf ederken, bazıları ise bu konuyu istismar ediyorlar.
İstanbul’da çok başarılı çocuklar var, ama maddi nedenlerden Türkiye Küçükler Şampiyonasına katılamıyor. (Araştırdınız mı İstanbul’da dereceye giren kaç çocuk Antalya’ya katılmamış. Ben birinci olan çocuklar biliyorum Antalya'ya gidemediler.) Ülke çapında başarılı ve yetenekli olup da, Türkiye Küçükler Şampiyonasına kimler katılamıyor, bir düşünün.
Saygılarımla.
Ara
Cevapla
#26
"merincengin"in son yazısı nedeniyle şunu belirtme ihtiyacı hissettim:

Muzaffer Şekerli Bey'i tanımam..
Yazdıklarının da, darılmasın ama; seçimden önce de, şu anda da %90'dan fazlasına katılmıyorum.. Yani Muzaffer Bey'le tanışmıyoruz, arkadaş da değiliz..

Ama fikirlerine katılmasam da, yani Muzaffer Bey'in yazılarına olmasa bile yazı yazmasına oldukça olumlu bakıyorum.. En azından aklından ne geçiyorsa bunu dürüstçe bizlerle paylaşıyor.. Var olsun..

Açtığım başlıkta yapılan her yoruma "buna katılıyorum, buna katılmıyorum, bunun şu kadarına katılmıyorum, şunlarla arkadaş değilim, şununla bir kez el sıkışmıştım" deme şansım olmadığı için müdahale etmedim..

Takma isimle yazanlara zaten yanıt vermek gibi bir niyetim yok..

Fakat hal böyleyken yanlış anlaşılmaları da önlemek istedim..
Yazı yazan diğer kimselerin takma isimle fikir beyan ettiğini düşünürsek, Aşkın Hocayı ve Ateş Ülker Hocamı tanırım.. (bakın başladım bile bu "tanırım tanımam" işlerine Smile )

..

Bu konu önemli, nasıl düşünürse düşünsün herkesi görüşlerini yazmaya davet ediyorum.. Bu anlamda size de teşekkür ederim "mericengin"

Konu biraz daha olgunlaşsın, konuşuruz..

Kolaylıklar diliyorum..
Ara
Cevapla
#27
Genç kardeşim Sn. İbrahim Ethem Ay,

Bu forumda kimlerin kimi tanıyıp tanımamaları çok önemli bir konu değildir!

Bu forumun adı üstünde ''ÖZGÜR SATRANÇ FORUM'' dur.

BU FORUMDA FİKİRLER ÖNEMLİDİR ! İSİMLER DEĞİL !

Bu forumda yazanlar, yazılarında belirli bir saygı ve seviyeyi korudukları sürece ister rumuzla ( senin tabirinle TAKMA İSİM'' ) ister kimliklerini beyan ederek fikirlerini sunabilirler.

Okuyup okumamak ,fikirlerine katılıp katılmamak, cevap yazıp yazmamak gibi konularda herkes gibi sende özgürsün!


Bu forumun bir moderatör 'ü vardır zaten . O ne yapması gerektiğini emin ol senden daha iyi bilir. Sen böyle şeylerle vaktini harcama!

Bu forumda güzel ve faydalı bir konuyu başlatmışken yönünü şaşırıp kaza yapmamanı tavsiye ederim !

Ayrıca forumda konuları kimin başlattığının bir önemi de yoktur. Çünkü başlık atıldıktan sonra eğer değer görürse konu artık forumun ortak malı olmuştur. Başlığı atanın değil !

Bu yüzden başlattığın bu konuda üyeler fikirlerini beyan ederlerken seni tanıdıkları veya sen gerçek kimliğini yazdığından dolayı yazmadıkları için sahiplenme güdüsünde olman da yersizdir!

Sevgi ve selamlarımla,

VELİBABA
BAŞARI ; SIRRINI BİLENLERİNDİR!
Ara
Cevapla
#28
Sevgili Arkadaşlar

Birisi vaktiyle bu lafı etti, yerleşti çıkmıyor.

Satranç zengin sporu değildir!

Kimin sporudur peki? Satranç, AB grubunun çocuklarının hevesi kaçana kadar bir uğradığı bir spor dalıdır. AB grubuna zengin denmez, ortadirek üstüdür, çocukları veya zevkleri için para harcayabilen insanlardan oluşur ama bütçeleri sınırsız değildir. Hem kitle sporu, hem de zengin sporu olunmaz.

Son sekiz yılda TSF bir çeşit turizm acentesi gibi yönetildi. AB grubu otel paraları ödedi, TSF yöneticisini ve hırslarını finanse etti. Kitle sporu ekseninden kaydırıldı.

Uzun uzun analiz etmeye gerek yok. Gülkız Hanım'dan beklenen şudur: TSF çocukların üzerinden yüksek kar etmeye devam edecek midir?

2013 YG şampiyonasını kucağında buldu, diyecek lafımız yok. Ama 2014 şampiyonası tamamen ona ait olacak. Turizm acentesi veya otelden alınan fiyat 2,5-3 ile çarpılacak mı, yoksa makul bir organizasyon masrafı mı eklenecek (%50 mesela)?

Tabii ki İl Yönetimleri de kaynak yaratmaya başlarsa, kendi oyuncularını da biraz finanse etmeye başlayabilir.
Bu arada ben üniversite yurtlarından faydalanmayı da göz ardı etmeyelim derim. Otel veya yurt maliyeti de bu arada düşerse katılım önündeki engeller azalacaktır. O zaman gelir seviyesi belirleyici bir fark olmaktan çıkar diye hesaplıyorum.

Selamlar
Ara
Cevapla
#29
Sayın Velibaba,
Karşımızda mutlaka güçlükler var.Benim kafam kolay kolay karışmaz.Sizin ifadeleriniz,belki uslubunuzun değişkenliğinden ötürü yer yer çelişkili görünüyor ve davulunuzun sesi genç arkadaşlarımızın kafasını karıştırabilir.Siz Satrancın zengin sporu olmasından memnun değilseniz,fırsat eşitliği yaratmaya çalışan bütün düşünceleri açıkca destekleyiniz!İbrahim Ethem Ay da yolda karşısına çıkacak tehlikeleri aşabilecek özelliklere sahiptir.Gençdir,ama çok genç de değildir.Birbirimizin hevesini kırmayalım!
Trueblueturk fabrikatörlerden medet bekliyor.Ne yazık ki yanılıyor.Satranç büyük kitlelere hitap etmediğinden sponsor bulunması çok kolay olmamaktadır.
Zengin aile çocuklarının başarılı olması şaşırtıcı değildir.Beklenen bir sonuçtur.Başarılı olanların neden başarılı olduğunu uzun uzun sorgulamamıza gerek yoktur.Biz de maddi durumu iyi olmayan,ama yeteneğini göstermiş olanlara da imkan yaratmanın yollarını arıyoruz.Bunu ancak hep birlikte konuşarak ve tartışarak başarabiliriz.
Ben çözüm yollarını hergün birkaç defa herkesin anlayabileceği bir dille yazıyorum.Yazdığım reçetelerde pahalı ilaçlar yazılı değildir.Söylediklerimi hemen herkes anlıyor.Benim kafam karışık olmadığı gibi benim yazdıklarımın da bir başkasının kafasını karıştırması mümkün değildir.
Yerli oyuncuları daha çok oyun oynamaya teşvik etmeliyiz.Ediyor muyuz?Sayın Velibaba Türkiye'de düzenlenen açık turnuvaların ödül dağılımını incelediniz mi?(En başarılı yerli, genel klasmanda Birinci olanın aldığı ödülün % 5 ini alıyor)
Yerli oyuncunun yabancı ile daha çok oynamasını sağlayacak etkinlikler bulmalıyız.(Pratikte nasıl oluyor?1400 UKD li yerli, 2400 Elo puanı olan yabancı usta ile karşılaşıyor)
Kendisini geliştirmek isteyene eğitimde destek sağlamalıyız.Bunları yapabilir miyiz?Bu konulara kafa yoranlar yapacağımıza inanıyor mu? Aramızda inanmayanlar olsa da birbirimizin hevesini kırmamalıyız."Nasılsa yolumuzda birçok engel var.Başarılı olamayız"dersek o zaman yazı yazmamıza da gerek kalmaz.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#30
böyle değerli bir konuda sayın cengiz keleş inde fikirlerini paylaşması bu başlığın kıymetini daha da arttırdığını düşünüyorum . bu nedenle o günden beri dahada olgunlaşmış fikirlerimi yazma gereği duydum .

öncelikle buradaki arkadaşlarla yaptığımız analizde sayın cengiz keleş ile bire bir aynı fikirde olduğumuzun altını çizmek isterim .zaten birbirimizin yüzünü dahi görmesek türkiye nin her yerindeki satranççılar ile üç aşağı beş yukarı aynı fikirleri paylaştığımızdan eminim.

buradaki vardığımız sonuç şu idi. federasyon vazgeçilemeyecek bir kaynak bulmuş. bu kaynaktan vazgeçmemekte haklıdır.bu kaynak ise AB gurubu vatandaşların, çocuklarını sömestre ödülü olarak 5 yıldızlı otellerde antalya ya turnuvalara gönderiyor olmasıdır .bu kaynaktan dünya görüşü değişmediği müddetçe kolay kolay hiç bir federasyon vazgeçmez, gülkız tülay da tabii .haklıdır!!!

benim asıl itiraz ettiğim şey federasyon yetkililerinin burada ''valilik oluru ile bölge birincilerine illerini temsil etmek için ödenek veriliyormuş'' gibisinden açıklamaları . kardeşim böyle bir şey varsa neden yıllardan beri bu işin peşine takılmadın.onlar satranççı bir yönetici olsa idi , bakanlık müsteşarları , bölge müdürleri ile görüşmelerinde ilk soracağı soru bu olurdu. en ufak bir imkanı şimdiye kadar bol bol değerlendirirlerdi. aklınıza ÖSF de bu konu açılınca mı geldi..

ancak benim şüphelerim var. satrançta il birinciliği gibi bir ünvan var, ama türkiye birinciliği için il birinciliği şartı aranmıyor. ya il turnuvasına katılmış olacaksın , yada direk açık turnuva olarak başvuruyorsun .böyle bir şey acaba satranca vuruyormu.. bu soruyu sormak için bugün bölgeye gittim ama kapalıydı. p.tesi bir arkadaş gidip sorabilir.

bir daha yazıyorum tam profesyolliğe geçmeden yoksul çocuklardan verim alınamaz.
ayrıca üzülmeyin arkadaşlar; maddi durumu kötü olan, hevesli ve kabiliyetli çocukların devletin vereceği 300- 500 liraya ihtiyaçları yoktur . yıllardan beri burada her kulüp zaten yoksul ve kabiliyetli çocukları kadrolarına katıyorlar. onları yetiştirip yetiştirme parası almak için eğitiyorlar . ama ben şimdiye kadar onlardan eşik atlamayı başarmış herhangi birini göremedim . kulüpler yetiştirmeye çalışıyorlar ama bir yerde tıkanıp kalıyorlar .

satranç esas itibari ile B gurubu vatandaşların oyunudur . AB gurubu çocuklarla aradaki makası ancak onlar kapatıp , onları geçebilirler .

bu gün asıl bu sorulmalıdır. orta halli çocuklar için ne yapıyorsunuz!!! benim gördüğüm hiç bir şey. sadece o!!! bu nedenledir ki herkesin kafasına satranç zengin sporudur gibi bir kanaat yerleşmiş .

orta halliler için yapılacak şeyleri daha önce burada yazmıştım . bu kadar yazı yazanın faydalı bir şeyler yazmaması mümkün değildir . ama ben onlara reddiyeciyim, onlar bana reddiyeci. elbet anlaşamayız.

tekrar yazıyorum.. satrancın yatay geliştiği doğru değildir. ancak + 1800 oyuncu sayısı 3000- 5000 e çıkarsa yatay gelişmekten bahsedebiliriz. 2200 üzeri satranççı sayısı ilede dikey gelişmeden bahsedebiliriz .bunları sadece ben yazdığım içinde anlaşılmakta zorluk çekiliyorum .

federasyon +1800 oyuncu sayısını arttırmak için plan yapmalıdır.bu amaçlı turnuva takvimi yapmalıdır.elo turnuvaları ek masraflı turnuvalardır. onlar federasyonun işi değildir . UKD li turnuva ama ''şartlı turnuva'' sayısı arttırılmalıdır.şimdilik kaydı ile satranççılar +1400 ve-1400 gibi ikiye bölünmelidir.zamanla bu baraj yukarı çekilmelidir. tur sayıları arttırılmalıdır. hakemlere para bulamayız derlerse satranççılara hakemlik belgesi veya yetkisi verilmelidir. onlar bedava hakemlik yapar , kimse merak etmesin.. böylece orta halli çocukların makas kapatmasıda kolaylaşacaktır.

bunlar öneri değil mi?? daha önce yazmıştım bunları...

muzaffer şekerli ADANA
Ara
Cevapla
#31
Sn. Ateş Ülker,

Buradaki amacımız üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi?


Bir önceki yazınızda da birtakım ithamlarda bulunmuş olmanıza karşın hiçbir zorunluluğum olmamasına rağmen size tüm içtenliğimle gerekli açıklamalar da bulunduğumu sanıyorum ! Buna rağmen az önceki son yazınızda tekrar benzeri bir tavır içerisinde olduğunuzu görüyorum ve şaşırıyorum!

Benim konularla ilgili yazdıklarım ve düşüncelerim oldukça nettir !

Öyle sizin bahsettiğiniz gibi ''üslup değişiklikleri, çelişkiler, kafa karıştırmalar , vs.'' türünden herhangi bir yazım yoktur !


Bunları nereden çıkarttığınızı anlamakta zorlanıyorum !

Birde yeterli ve gerekli açıklamaları yapmama rağmen sürekli ''Heves kırmayalım'' türünden ifadeler kullanıyorsunuz ! Kimlerin hevesi kırılıyorsa kendileri söylerler. Sizin sözcülüğünüze ihtiyaçları olduğunu sanmıyorum ! Polyana'cılık yapamayacağım için sizin veya birilerinin hevesini kırıyorsam da zararlı olmak istemem!

İşin tuhaf tarafı da hep birlikte aynı düşünce de olmamıza ve aynı şeyleri arzu etmemize rağmen yazılarınızın da değindiğiniz hiç gereksiz ve anlamsızca ithamlarınızı cevaplamak zorunda kalmam beni ve bu forumu takip edenleri gündemden uzaklaştırıyor diye düşünüyorum ! Asıl hevesi de bu kaçırıyor !!!



Eğer siz hem üzüm yemek hem de bağcıyı dövmek istiyorsanız bu şekilde ne üzüm yersiniz ne de bağcıyı döversiniz !

Üzüm yemek istiyorsanız konumuza bakalım !

Selamlarımla,

VELİBABA
BAŞARI ; SIRRINI BİLENLERİNDİR!
Ara
Cevapla
#32
Benim tezim şudur:

Bir: Devlet desteklemezse hiçbir spor dalı başarıya ulaşamaz.
İki: Herhangi bir spor dalının önemi lisanslı sporcu sayısına göre ölçülmez.
İspatı:
Lisanslı sporcu sayılarını gösterir belge:
https://www.sgm.gov.tr/Sayfalar/rapor.aspx?RaporID=1
Cumhuriyet Tarihi'nin en büyük spor yatırımı bu yıl yapılıyormuş; ispatı:
http://www.haberturk.com/polemik/haber/8...stiriyoruz
Başka bir kaynak:
http://emlak.kanald.com.tr/t/stadyum_yat...39678.aspx
Araştırın, göreceksiniz ki milyarlarca liralık bu yatırımların içinde satrançla ilgili bir zerre kalem yok.

Bunun anlamı şudur.
Herhangi bir spor dalının önemi iki şekilde ölçülür. Bir, o spor dalı için yapılacak yatırımın büyüklüğüne göre ölçülür. İki, o spor dalıyla ilgilenen aristokrat sayısına göre ölçülür. Ne kadar çok aristokrat aile o spor dalına ilgiliyse o kadar çok ilgi alaka, yatırım ve reklam yağar o spor dalına. Olay bundan ibarettir. Sporcu sayısı o spor dalının önemiyle ilgili bir konu değildir.

Nereden biliyorum?
Türkiye'deki toplam 26.000 tenisçi için tesis yapayım derdine düşüp de yılda neredeyse 50 milyon TL harcayan devlet neredeyse 300.000 kişilik satranççı için kaç lira harcamıştır? Kaç tesis inşa etmiştir. Sıfır.
Peki X ilinde toru topu onbeş yirmi ailenin kızı her hafta tenis oynayabilsin diye (bunu şahsen gördüğüm için yazıyorum, ben de oynadım zira) 8 milyon liralık tesisi niye inşa etmiştir?
Çünkü o aileler fabrikatördür, zengindir, varlıklıdır, devlete yakın adamlardır, spor bakanlığına rica edip yaptırmışlardır. Bu yatırım da bu nedenle gayet doğaldır, adildir, demokratiktir, etiktir... Ne derseniz deyin artık.

Kurtuluş aranıyorsa antrenörlerimiz zengin ailelerin çocuklarına odaklanmalıdır. (***Bu konuyu ilerde fikrimi detaylı açıklamak üzere not düşüyorum.)

Ben iletişimciyim; şunu iddia ediyorum; iyi bir hazırlık ve güzel bir sunumla Başbakan bu işe bir el atar, olay kökten çözülür. Başbakan'ın arabasının bagajında orda burda çocuklara hediye diye dağıtmak üzere satranç takımı taşımasını değerlendiremeyen bir bürokratlar ordusu başka ne yapar bilmem. Spor bakanı bu işi çözemez. Federasyon asla çözemez.
Devlete ne demeye girdik keşke bağımsız kalaydık gibi bir yaklaşım hatalıdır. Ben o yıllarda çocuktum daha, ama her kim akıl ettiyse devlete bağlanmayı; iyi etmiş; malesef sonrasını getiren olmamış.

Federasyon ve bir grup satranç sevdalısı insan olarak sizler küçük hesaplar peşindesiniz belli ki.
Oysa Antalya'da üçyüz aileyi memnun etmek derdine düşmüş, ama uzun vadeli olasılıkları unutmuşsunuz.

Devlet o Antalya'daki turnuvayı komple finanse etse ne değişir ki?
Satranç daha mı güçlenir?

Komik şeyler bunlar.
"Arkadaşımız fabrikatörlerden medet umuyor" diye benimle alay edeceğinize siz kimlerden medet umuyorsunuz onu bir düşünün.

Saygılarımla.
Ara
Cevapla
#33
Sn. trueblueturk

Tespitlerinizi dikkate değer buluyorum ! Üzerinde düşünülmesi gerekir !


Özetle : '' Bu işi Başbakan çözer. Spor bakanı ve Federasyon bu işi çözemez ! '' kısmı da üzerinde durulması gereken ayrı bir konudur!


Ayrıca Sn. Cengiz Keleş bey'in yazdıkları da tüm çıplaklığıyla konuyu su yüzüne çıkarmaktadır. Katılmamak mümkün değildir!


Saygı ve selamlarımla,

VELİBABA
BAŞARI ; SIRRINI BİLENLERİNDİR!
Ara
Cevapla
#34
Sn. ibrahimethem bey. Satranç camiasının yeni ve genç bir satranç okuryazarı olarak sizlere fikirlerimi aktarmaya çalışacağım.

Bu konuyu bugün 2 hakem ve 1 antrenör ile bir turnuvada konuştuk. Hemde harfi harfine aynı cümleleri. Aynı durumdan şikayetçiydik hepimiz. Turgutlu'da bir çok okulda eminim ki 'Gerçek yetenekler' saklı. Bizlerde nacizane çabalarımızla bu yetenekleri görüyor, keşfediyoruz. il genelinde bir sürü turnuvaya götürüyoruz ve başarılı sonuçlar ile dönüyoruz. Ancak gelgelelim bu yeteneği aileler Türkiye'deki yarışma açısından doruk noktası olan Türkiye şampiyonasına götüremiyorlar. İl birinciliklerinde birinci ikinci veya üçüncü olmayı başarmış oyuncu şampiyonaya gidemiyor, sondan birinci ikinci üçüncü olmuş oyuncu gidebiliyor. Arada kesinlikle 'Adaletsizlik' var. Federasyonun bu dereceleri sağlamış oyunculara şampiyona masraflarını karşılama talebinde bulunması gerekiyor bence. %100'ü olmasa bile %50 sini karşılamaları bile çok şeyi değiştirecektir. Sonuçta bu turnuva için herkes 1500-2000 liralık hatta yeri geldiğinde 3000 liralık masraf yapıyor. bunun yarı orandan azalması çok şeyi değiştirir..

Bir kaç ortamda bu konu açılmıştı ancak velilerden bazılarının şu tepkiyi verdiğini gördüm. '' Biz o parayı veriyorsak herkes vermeli. Eşitliğin sağlanması lazım. Eğer biz veriyorsak federasyon başkasının masrafını karşılarsa eşitlik olmaz. ''

Burada konu şu. Adaletin olmadığı yerde eşitlik hiç olmaz. Önemli olan eşitliği adaletli şekilde sağlamaktır. Burada da yetenekli gördüğümüz oyuncuların turnuvaya gidememesi onun yıldızının kısa süre sonra sönüp gitmesine neden oluyor. Bu durumun yıllardır sürüp gitmesi beni endişelendiriyor. Federasyon satranç camiasının bu görüşlerini yıllardır biliyor, görüyor ve okuyor ama hala bu konuda bir değişiklik yapmıyor. Ben açıkçası bir çok yeteneğin kaybolup gittiğine birebir tanıklıkta ettim, tanıklık edenleride uzun uzun dinledim. Hepsinde de çok üzüldüm ve hala üzülüyorum..
Her başarının altında sistemli bir çalışma yatar...
Ara
Cevapla
#35
Sayın Velibaba,
Şu cümle kime aittir?:
-Çocuk yetenekli ve çalışkan ise velisi de hocasıydı,
turnuvasıydı yılda 30-35 bin TL harcayabilirse bu iş
ailecek onlara büyük keyif verebilir !
Bu yüzden boştan yere yetenekli ve yoksul aile çocuklarını
hiç bu işe bulaştırmayın ki harcanmasınlar ! Onları ve
ailelerini bırakın okullarına konsantre olsunlar zekalarıyla
ülkenin geleceğine faydalı işler yapsınlar ve hayatlarını
çizsinler Sn. İbrahim Ethem Ay !-
________________________________________
Bu parçada yetenekli ve yoksul çocuklara dokunulmaması isteniyor.
Tersini düşünenlerin hevesini kıran,bizi acıya alışmaya zorlayan
ifadeler ortaya konmaktadır.Yukardaki parçadan çıkan anlam,yetenekli
ama yoksul çocukların Satranç yolunda harcanmamasını sağlamak mıdır?
Yoksa kaza ile bir şekilde Satranç yoluna düşmüş yetenekli ve yoksul
çocuklar varsa onları peşin dışlayarak bu yolda zenginlerin çocuklarının
daha kolay ilerlemesini sağlamak mıdır?
Yukarda tireler arasındaki parçayı dikkatlice okuyanlar bu 2 düşüncenin
ihtimal dahilinde olduğu izlenimini alabilir.O parçanın bulunduğu bölüm daha da uzundur.Tamamını yeniden okuduğumuzda yazarının hangi amaca ulaştığını en azından ben anlayamıyorum.
Anlayabilen varsa anladığını ve beğendiğini bildirebilir.
Yazar bize -yoksullarla uğraşmamızın boş bir iş olduğunu kabul ettiremeye-çalışıyor.İbrahim Ethem Ay,yoksullar lehine birşeyler yapmak için çabalarken karşısına -yoksullar Satranç öğrenmesin,ders çalışsın,büyük adam olsun-diyen bir ses çıkıyor.Yazar,yoksulları Ülkenin geleceğine yararlı iş yapmakla görevlendirirken belki de yoksullara esas iyiliği kendisi yapmış oluyor.Satrancın esasen ne kadar yararlı ne kadar zararlı bir uğraşı olduğunu anlamak isteyenler bizim yazdıklarımızı okuyarak bir kanaate varabilir.Velibaba kısaca -yoksullar Okulu ihmal etmemeli-dese ben itiraz etmem!
Sayın Trueblueturk,
Kimden medet umuyorum?Burada bu kadar uzun yazıştığımıza göre sizlerden medet bekliyorum.Bugün sponsorların yerli dinamiklere yeteri kadar destek sağladığını söyleyemiyoruz!Çünkü çok sayıda yönergeyi aldık,önümüze koyduk.Tabloyu çok iyi analiz ettik.Bana göre burada yazı yazanların ortaya koyacağı somut fikirler fabrikatörün sağlayacağı destekten daha önemlidir.Çünkü bu aşamada maddi desteklerin
büyük kısmı yabancı ustalara verilmektedir.Bunu herkes biliyor.Kimse bunu değiştirmeye çalışmıyor-Keşke yoksulların Satranç ile uğraşmamalarını tavsiye eden Velibaba aynı tavsiyeyi Piramidin ortasındaki yerli sporcular için de yapsa bizi de uzun uzun yazmak zahmetinden kurtarsa-diye düşünüyorum.
Sayın Trueblueturk -Satrancın zengin sporu olması daha doğrudur-anlamına gelen yargınız bize yaşamın acı gerçeklerini hatırlatan bir düşüncedir.Eğer tam olarak bunu savunuyorsanız ve başka çelişkili düşünceleriniz yoksa buna saygı duyarım.Ne yazık ki ben Kemalettin Tuğcu'nun romanlarını çok okudum.Ethem Ay da bunları okumuş galiba...Kemalettin Tuğcu bizi bütün romanlarında yoksul çocukların çalışıp başarılı olacağına alıştırdı.Biz belki de Velibaba gibi ve sizin gibi gerçekci olamıyoruz.
Medet ummak sözünün arama motoruna göre 3 anlamı var:
1.Yardım beklemek
2.Kullanım şekli itibariyle olumsuz cümlelerde tavsiye şeklinde kullanılır.
3-)Durumlar, davranışlar, olaylar ve konuşmalar karşısında kişinin bir beklentide bulunma durumuna verilen ad.
Buna göre benim kullandığım şekil 2 nci veya 3 ncü maddeye uymaktadır.
Bağcıyı dövmek kimseye birşey kazandırmaz.Benim uslubumda da bağcıyı dövecek bir araç-gereç bulmak zordur.Bütün yazışmalar dikkatle gözden geçirilirse benim işaret ettiğim somut sorunların ele alınmadığı farkedilecektir.Bazı önemli sorularım yanıtsız bırakılmaktadır:
1.Oyun sayımızı arttırmamız gerekiyor mu?
2.Yerli sporcunun yabancılarla daha çok karşılaşması için ne yapabiliriz?Mevcut karşılaşmalar yeterli midir?
3.Yerli dinamikleri nasıl teşvik edebiliriz?
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#36
Değerli üyeler, sevgili arkadaşlar.
ÖSF konuları, tartışmaları ve enteresan karakter inatlaşmalarıyla bile öyle güzel ışık tutuyor ki…

Ben bu konunun açılmasına, herkesin çözüme yönelik öneri birliği içinde bulunmasına gerçekten çok umutlandım.
Karakter inatlaşmasından kastım, bir öneri getiren varken, diğer katkı sunanların ondan aşağı kalmama dürtüsüdür.
Yanlış anlaşılmasın lütfen, ben öyle gördüm.

Zengin sporu deniyor ama satranç, gerçek zengin sporlarıyla ve şartlarıyla kıyaslarsak, o sporların yanında solda sıfır kalır.

Zengin kendine yeteni bilendir.
Siz daha baştan bu söylemi zengin ve yoksul olarak geliştirirseniz ileride bu iş çocuklarımızın da başka bir şekilde fark edeceği ayrımcılığa kadar gidecektir.
ÖNEMLİ OLAN HERKESİN EŞİT ŞARTLARDA SATRANÇTAN FAYDALANABİLMESİ ve YARIŞABİLMESİDİR!
Bunun alt yapısının kurulabilmesi esastır!
Başından beri söylediğim el birliğiyle!

Yılda bir defa Antalya’da finale gelmek ya da gelememekle zengin sporu mu oldu satranç? Otel kapasitesi diye bir şey var. Beş yıldızlı otellerde sunulabilirse eğer, en mütevazi ve ekonomik konaklama şartları sunulsa bile kaç yavrumuz oynar ki?

Bunu, ayrıca çok istiyorum.
Ama çözümü otel noktasında görmüyorum.
Diğerleri ne olacak? 300-500 sporcu fazla oynayınca çözülecek mi her şey?
Gerideki binlerce değerimiz ne olacak?
Onları aynı ortamda ve aynı zamanda yarıştırmayı düşünmüyoruz öyle değil mi?
************
Sn. VELİBABA’ nın sözlerindeki öz, tüm çocuklarımızın her alanda eşit şartlarda yarışması ve mümkün olan doğruya en yakın sonuca ulaşmak.

1- Tüm ülke çocuklarımız aşamalı olarak yarışmalı.
2- İl Birinciliklerinin yanı sıra,yakın iller bölge oluşturarak, bölgelerden ilk ; … 8-10-15 gibi dereceler finale akmalı. Final için çok daha çok yarışmacı çocuğumuz yeteneklerini sergileyecek fırsatlardan yararlanmalı.
3- İllerimiz en kısa sürede iç yapılanmalarını tamamlamalı. Birlikte ve yeniden kendi olanaklarını ve haklarını ortaya çıkararak satrancı kitle sporuna dönüştürmeli.
4- İLLERİNİ TEMSİL ETME HAKKI KAZANAN, “RESMİ YARIŞMALARDA” TC 6245 SAYILI HARCIRAH KANUNU’ MUZUN HARCIRAH VERİLECEK KİMSELER BÖLÜMÜNÜN, MİLLİ VE RESMİ SPOR TEMASLARI DOLAYISIYLA SEYAHAT EDECEK SPORCU VE İDARECİLERE HARCIRAH VERİLİR.

Bu neden kullanılmaz, anlayamıyorum!

Evet, belki yetersizdir ama bir adımdır ve bir haktır. Ne yazık ki illerimizde birçok arkadaşımız ya bilgisiz farkında değil, ya da umutsuz ve cesaretsiz.
Yerel ve yerli dinamikler diyoruz. Peki biz onlara ulaşacak kadar dinamik miyiz? Bunun dinamizminin kurulması gerekli diyorum. İl örgütlerinin kuruluş felsefesinde bu yatıyor.


Yukarıda çok yüzeysel olarak değindiğim konulara Haziran ayının sonunda Denizli’de ligler buluşmasında TSF tüm kurulları toplanıp harekete geçeğiz.

Türkiye Şampiyonalarının hepsini ele alacağız. Yeni baştan, değişmesi gerekenleri değiştireceğiz.

Gençler Şampiyonası gençlerimize layık olmalı!

Gençliğin olduğu her yerde hayat vardır.
“Türkiye Gençler Şampiyonası böyle olur !” diyene kadar çalışacak ve ideali bulacağız, başka yolu yok!
Kimseyi gereksiz yere umutlandırmak istemem. Yapabileceğimizi düşündüğüm bir sürece umutla ve kararlılıkla başlama niyetim var.
Bana düşeni yapacak ve hesabını da vereceğim.

Düzenlemeler hakkında fikir sahibi olacaksınız değerli arkadaşlar.

Sevgili ibrahimethemAY,
Sakın ola ki umudunu kaybetme!

Esen kalınız.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#37
Sn. Ateş Ülker,

Siz şu aşağıdaki 3 şıktan (üçüncüsünü kendiniz belirtin! Çünkü ben bulamadım !) hangisisiniz ?

1-) Provokatör !

a) Belli odaklar tarafından bir misyon yüklenmiş provokatör !

b) Karakteristik özellikleri itibarıyla doğal provokatör !

2-) Alzheimer !

Sizin ve isteyen forum üyelerinin de aşağıdaki linki tıklayıp hızlıca bir göz atmalarını rica ederim !

http://www.sağlık.net/alzheimer.html

3-) Bu şıkkı size bırakıyorum! Çünkü bir fikrim yok !

NOT: Yalnız bunun bir hakaret gibi algılanmaması özellikle rica ediyorum! Çünkü bu sağlıklı bir sonuca varabilmek için benim açımdan önemli !


Sn . Ateş Ülker ,

Az önceki son yazınızda beni itham ettiğiniz ve adeta cımbızla çekip tırnak içerisindeki belirtmiş olduğunuz bana ait olan paragraf , bundan 4-5 önceki yazımda ki metnin tamamını okuyan üyeler tarafından da çok iyi bilinmektedir ki '' Bir sitem paragrafı 'dır...! ''

Benim bu forumdaki çizgim bellidir! Yazılarımın ana temasını ve asıl niyetimi bu formu iyi takip edenler bilir ! O yüzden sizi ikna etmek gibi bir gayretim olmayacak !

Fakat ortada bir art niyet veyahut da algılama bozukluğu varsa ona da benim yapabileceğim bir şey yoktur maalesef !

Sn. Ateş Ülker ,

Bu işlerle uğraşmaktan artık vazgeçerek bu başlık altında açılmış olan konuyla ilgi eğer varsa ; sizin açık , somut fikir ve önerilerinizi lütfen bizlerle paylaşır mısınız!

Zaten yazılarınızı takip edenler iyi bilir ki ; Sizin bu forumdaki nihai konunuz ''Pramidin Orta ve Üst kısmıdır !'' değil mi ?

Başarabildiğiniz ölçüde de açılan her konuyu bencilce düşünerek gündemi değiştirme pahasına da olsa bu noktaya sürükleme gayreti içerisindesiniz ayrıca...!

Fakat yazılarınızı okuyanlar yine bilirler ki ; kendi konunuz da dahi açmazlar ve çözümsüzlükler içerisindesiniz!


Artık yoksul çocuklar üzerinden de polemik yapmayı bırakın lütfen !

Yaşınız bayağı var ! Allah daha da uzun ömürler versin !

Fakat bizlere bu geçkin yaşınıza kadar '' Yoksul çocuklar'' için ne yaptığınızdan bahsediniz ! Siz Ateş Ülker olarak kimlerin elinden tuttunuz? Kime ne faydanız oldu ? Bunları anlatınız ki inandırıcı olsun!


Son olarak da bu konuyla ilgili artık sizinle tartışma türü yazışmayacağım ! Çünkü sizin için önemli olmasa da, tarafınızdan gündem kaydırılarak bu başlığa ve diğer üyelere haksızlık oluyor ! Siz isterseniz devam edebilirsiniz !


selamlarımla,

VELİBABA
BAŞARI ; SIRRINI BİLENLERİNDİR!
Ara
Cevapla
#38
Sayın Ateş Ülker. Satrancı zengin sporu olmaktan kurtarmaya çalışmalıyız. Ama ortada bir gerçek var ki hepimiz bu gerçeğe boyun eğmiş durumdayız. Neden boyun eğmek yerine bunu değiştirmeye çalışmıyoruz? Bunu hiç sordunuz mu kendinize? Veyahu böyle düşünen satranççılar bunu sordumu hiç kendine? Herkes biliyor ki bu düzen değişebilir. Ancak bunun olacağı güne kadar zenginler arasından yetenek seçmemiz gerekecek. Federasyon bu işi çözemeyebilir spor bakanlığıda tamam ama illaki çözecek birileri vardır. Neden hepbirlik olupta bu konu adına o makama birer dilekçe yazmıyoruz? Ya da siz böyle birşey ile uğraştınız da sonuç mu alamadınız? Sanki birisi çözümü bulsun da bizde destekleriz düşüncesi içindesiniz gibi geldi bana. Ve tabi bir kaç yazıda da başka üyelerde öyle göründü. Ancak çözümü hep beraber aramalıyız.. Bir kişinin bulmasını beklememeliyiz. Ben yoksul bir komşum satrancı seviyorsa, en azından onun elinden tutarım. Yardım edebildiğime yardım ederim. Ki şu an öyle de yaptığım oluyor. Yapan antrenörler de tanıyorum. Ben hiçbir zaman yanlış işleyen düzene ayak uydurmaya çalışan bir insan olamadım halada olamam ve olmayada hiç niyetim yok.

Sözlerime size hitap ederek başladım çünkü herkes açıklayıcı şekilde sakin bir dile ile düzenin zengin sporu olduğu üzerine yorumlar yazmış siz ise bu düzeni oluşturmuş kişi gibi yazılar yazmışsınız. Bu çok dikkatimi çekti. Düzenden memnun gibisiniz... Yada ben öyle anladım. Yanlış bir değerlendirmede bulunduysam affola. Saygılar..
Her başarının altında sistemli bir çalışma yatar...
Ara
Cevapla
#39
Sevgili arkadaşlar.

Öncelikle bir tespit yapmak isterim;
Sayın ibrahimethemAY kardeşimiz 21.Mayıs. 2013 tarihli ilk yazısında fikrini vurgularken şu cümleyi kullanmıştır:

“…Yaş Grupları Türkiye Satranç Şampiyonası, şu anki düzeniyle yoksul ailelerin çocuklarına, kendi illerinde şampiyon bile olsalar herhangi bir şekilde böylesi önemli bir turnuvaya katılma imkanı vermemekte, gariban ailelerin kabiliyetli çocuklarını satrancın dışına itmektedir…”


Buradaki cümlede hem illerinde şampiyon olan sporcular ve hem de “gariban ailelerin kabiliyetli çocukları” genellemesiyle bu özellikteki tüm satranç oynayan çocuklar kast edilmiştir.

Yazının sonrasında da şöyle devam edilmiştir:
"… Anne şefkati" sloganıyla başkanlığa seçilmiş, iki çocuğu da milli satranççı olan bir başkana bu yakışır..

Gül Hanım'dan rica ediyorum..

Güneydoğu'daki, İç Anadolu'daki, Doğu Karadeniz'in küçük illerindeki çocuklara ulaşmak istiyorsanız; en azından o illerin şampiyonlarına bir şans vermelisiniz…”
...

Yani en azından o illerin şampiyonlarına ulaşmak isteniyor. Bu doğrudur.

Ama yazının mantığında gizli olan gönülden istek ise “en azından” vurgusuyla bütün yetenekli ve yoksul aile çocuklarınadır.

Ben o yazıyı böyle anlıyorum.
Tüm zengin varlıklı yoksul ve yetenekli çocuklarımızı eşit şartlarda yarıştırmalıyız.

Sayın VELİBABA, yanlışım varsa lütfen düzeltiniz!
22.Mayıs.2013 tarihli yazınıza bakıyorum, aynen şu kesin ifadeyi yazmışsınız:
“…Çok önemli bir konunun başlangıç noktasına giriş yapmışsınız.. Tamamen katılıyorum size... Federasyon yoksul ve yetenekli aile çocuklarının önünü açmalıdır... Onları Türkiye yaş gruplarına davet edip ücretsiz oynatmalıdır bu yetenekler daha ortaya çıkmadan kaybolmamalıdır söylediğiniz gibi... Yüzde yüz bu iş böyle de olmalıdır !...”
Sn. ibrahimethemAY’ ın yazısındaki gizli vurgu, sizin yazınızda yüzde yüz açığa çıkmış.
Sn Ateş ÜLKER ise:
“…Ancak biz burada zengin olmayanlara da imkan yaratmak için yazıyoruz. Baştan bir arpa boyu yol gidemeyeceğimizi kabul etsek burada zaman kaybetmemize gerek kalmaz. Topluma yararlı olmak için çözüm arayan genç bir arkadaşımızın hevesini kırmayalım!...”
hakanaktas14 ise:
“…ancak çözümü hep beraber aramalıyız.. bir kişinin bulmasını beklememeliyiz….”

Yani şu.
Hepimiz aynı şeyi istemiyor muyuz? Belleklerimizde, bilinçaltımızda, gönlümüzde…
Tüm yetenekli çocuklar için başarmalıyız, buna mecburuz!
Nasıl başarmamız gerektiği konusunu ise zaten il örgütleri fikrimden biliniyor diye ayrıca burada yazmayacağım.
Selamlarımla…
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#40
Değerli Ateş Hocam..

Hayat tecrübeniz de, satranç tecrübeniz de, forum tecrübeniz de benden fazladır.. Sözlerimi yanlış anlamayınız.. Lakin içimden geçenleri yazmak durumundayım..

Mümkünse takma isimle yazan kimseleri ve onların yazılarını dikkate almayınız, onlara yanıt vermeyiniz..

Çünkü Ateş Ülker'le tartışmak, bu kimseleri "popüler" kılmakta, daha çok okunmalarına neden olmaktadır..

Şahsen, doğru düzgün yazı yazmayı bilmeyen, başkalarına saldırmaktan geri durmayan takma isimli bir kimseyle konuşabileceğim tek şey mahkeme huzurunda olacaktır..

Fikirlerini açıkça söylemek için takma isim kullandıklarını iddia edenler; bir müddet sonra karşıdakinin ismine, kimliğine, kişiliğine saldırarak kendilerini bu yolla tatmin etmektedirler..

Günlük hayatta Ateş Ülker'in karşısına çıkıp böyle saygısızca sözler söylemeleri mümkün olmayan, hatta forumda gerçek isimleriyle dahi bunları yazmaları mümkün olmayan; takma isimlerin ardına sığınıp "gerçek kişilere" nefret kusan yazılar yazmaktan başka bir iş yapmayan bu kimselerden camiamıza bir hayır geleceğini sanmıyorum..

...

Bu noktada moderatörleri göreve çağırıyorum..

Bu durum, Özgür Satranç Forum'da ne yazık ki yeni değildir ve talihsiz pek çok örnek geçmiş sayfalarımızda sabittir..

İnandığı fikirlerin altına kendi ismini açıkça yazamayan biri, gerçekten fikirler üzerinden tartışmaya niyetliyse; fakat bir süre sonra "Siz bu güne kadar ne yaptınız Ateş Ülker" tarzında yazılar yazıyorsa bu işte bir gariplik vardır.. Bu duruma birileri müdahale etmelidir. (Moderatörler bunun için var sanıyorum..)

Gerçek ismini vermekten çekinen bir kimse, gerçek ismiyle yazı yazan bir kimsenin "ismine, şahsına" yönelik bir sataşmada bulunuyorsa, bunun üzüm yemekle falan alakası yoktur.. Kaldı ki Ateş Ülker ismi, herhangi birinin böyle fütursuzca sataşabileceği değil, ancak ve sadece saygıyla anılacak bir isimdir!

Şahsi fikrimi söyleyeyim; (fikirlerini belirtenleri müstesna tutalım), müstear isimle yazıp da edep çerçevesinde hareket etmeyenler defolup gidene kadar bu forumun daha iyi bir noktaya geleceğine inanmıyorum..

Özgür Satranç Forum'u önemsiyorum..
Fakat bu gidişat hiç hoşuma gitmiyor..
Zaten yazı yazmaktan çekinen bir toplumuz, bu "kimseler" (sahiden kimseler?) forumu takip eden pek çok kişiyi irrite ediyor, yazı yazmak fikrinden uzaklaştırıyor..

Hep beraber bu kimseleri dikkate almayarak, mümkünse yanıt vermeyerek, hatta okumayarak demokratik tepkimizi ortaya koymalıyız..

Saygılarımla..
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi