Bir talep.
#21
Sn. GÖKERMAN,
Son beş dakikada liste alındığını iddia etmedim. Bu konuda rica boyutundaki girişimlerden bahsettim. Yanlış noktalara vardığımız için özlenen uzlaşma noktasından sapıyoruz sürekli. BAZI ŞEYLERİ BEN DE YANLIŞ ALGILAMIŞ OLABİLİRİM TABİKİ!
Üzüntü verici olan düşüncelerinize katılıyorum. Bu konuyu belli bir uzlaşma noktasında kapatmak en uygunu olur bu konuda da adım attım.

Fakat olayı kullanarak başka zemin, kişi ve olaylar sürekli gündeme getiriliyor. Bunu da yanlış buluyorum.

İdeal genel kurul yapılanması yönündeki tespit ve temennilerinizi şahsım adına destekliyorum. İlk günden beri bu konunun içindeyim.
Büyük ve etkili bir toplum-camia olarak gelişmemiz gereğini düşünürüm.
ÖSF da olma sebebimdir!
Kişi veya olaylarla hesaplaşmak bana ne verebilir ya da benden ne götürebilir ki?
Belki de forumda -düzeyini kaybetmeyen tartışmalar- bu hedefin bir yolu olabilir. Bu düşünce ile gün ve gecelerce forumdayım.
Ama bir gelişme görmem gerek.
Bireysel kararımla bırakırım ancak.
Bir kurum ya da kişinin söylemesiyle değil sn GÖKERMAN!
Bu konuda endişeniz olmasın...

Saygı ve selamlarımla...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#22
Alıntı:Dostum, bana kalırsa bu turnuvanız bırakın ELO hesaplamalarına gitmeyi, yarıda kalmaktan hakem ve organizasyon marifetiyle kurtarılmış.
Bu anlamda turnuva başhakemini ve il temsilcisi arkadaşımı üstün gayretlerinden dolayı kutlamak gerekir. Ben öyle hakem arkadaşlar tanıyorum ki bu turnuvanın devam etmesi için bu gayreti asla sarf etmezler.
O zaman da ne kulüpler birinciliği kalır, ne finale katılım hakkı, ne de TSF ödeneği, malzeme yardımları...
Tabi susmalıyım ki;
8 takımlı turnuva ancak 5' e düşüp bittiği bilinmesin.
Elbette susmalıyım ki;
Bir çok takım maçlara eksik çıktığı bilinmesin.
O turnuvaya katılan bir çok oyuncu aynı şeyi söylüyor. Maçların zamanında başlatılması için Çiğdem Hanım' ın gayretlerini...
Ama ben susmalıyım ki, telefonlarla rica minnet geç kalınmış maçlara yetişme çabaları...
Bırakın 30 dakika öncesinden maç listesi hazırlanmasını, son dakikalarda bile telefonla liste bildirimleri...
Yine susmalıyız ki,devam eden takımlar birinciliğinden keyfi ayrılışlar ve başka turnuvalara katılımlar ve takımların eksik oynamak zorunda kaldığı sorumsuzluklar...
Bunlar bilinmesin değil mi?


Alıntı:By. GD
Seni, kin, seviyesiz üslup, kuralsızlık, çıkar ve adaletsizlik deyimleriyle birlikte hatırlayacağım sonsuza dek...
Mesajlarının bende yarattığı tek etki de bu oldu.
Bir de sahtekarlık !!

ÖZÜR DİLENMESİNİ İSTİYORSUN KENDİNDEN DEĞİL Mİ?

Bu ülkede bunu en son düşünmesi gereken insan sen olabilir misin acaba?

BİR DE GEÇMİŞTEN BU ÜLKENİN HANGİ KURUMUNA ÖZÜR BORCUN VAR İSTERSEN BİR DE ONU DÜŞÜN BAKALIM...



Bu senin "özel"in...

...

bu yukarıdaki alıntılar aşkın bey'in önceki yazılarından alınmıştır. ilk gözüme çarpanlar sadece.
Ara
Cevapla
#23
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:5- Ben tehdit ve hedef göstermeciliği lanetlerim.
_________________________________________

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Hakkınızda bir şikayette bulunmayacağım.
Size önerim ya IP numaranızı değiştirin, ya da aynı cesaretle yazmaya devam edin.
Yazılarınız ihbar kabul edilebilir. Ama hakkınızda resmi ve adli bir süreç de başlatılabilir, ilgili makamlarca...
Tanımadığınız veya kendinizi medenice tanıştırmadığınız insanlar hakkında rumuz arkasında yazarken dikkatli olun.
Ara
Cevapla
#24
Konu dağılmışken iki farklı tarafına değineyim.

Rumuzlu İsim
Israrla gerçek isim talep etmek pek özgürlükçü ve internetin ruhuna uygun değil. Zaten ben ve benden daha genç olan kimsenin böyle bir talepte bulunacağına inanmıyorum. Biraz internetin doğası gereği bu kısıtlanmamalı. Tabii ki gerekiyorsa IP Numarası sağ olsun hukuki bir işlem yapılacaksa kimin kim olduğu tespit edilir. Ayrıca, ne gerçek isimle yazanlar gördük, MojoJojo kadar ciddiye alınmayı hak etmeyen. Tek sakıncası her Sayın Mojo Jojo yazıldığında (okumayı bir deneyin) yüzüme yayılan sırıtmaya engel olamamam Smile (Soyadıyla hitap etmeyi deneyip Sayın Jojo desem alınır mı?)

Gelelim çetrefilli konuya:

Satranççı Kimdir?
Erşan Bey'in yazısında itiraz edeceğim bir nokta var. Satrancı en iyi satranççılar mı yönetir gerçekten? Satranççı tabiri net tanımlanmadan bu konuda ne diyeceğimi bilmiyorum. Biz miyiz? Bir büyükusta mı? 1.Kategori oyuncu mu? 1500 mü?

Sizler (Gökhan Demir, Erşan Gökerman) de en az benim kadar iyi biliyorsunuz, çoğu zaman düzgün, gerçekten satranca benzeyen şey 2400 seviyesinde başlıyor (şahsi görüşüm de değil ulaşmadığım bir seviye hakkında atıp tutmuyorum). Türkiye'de şu an 2400 reytingin üzerinde 17 satranççı var. Derhal dağılmalı mıyız? Bunu düşünenler de var tabii.

Tezi şöyle geliştirmeyi öneriyorum: Hakemlik, antrenörlük, eğitim kurulu ve teknik kurul gibi satranç bilgisinin gerekli olduğu alanlarda kesinlikle belli bir satranç seviyesi aranmalı. Bu seviye şüphesiz ellerin taşlarla buluşmasından daha yukarıda olmalı. Diğer pozisyonlar için de satranç oynamış olmak kesinlikle çok önemli artı ama bence başka profesyonel nitelikler aranmalı. Satrançla ilgisizse bile işi olduğu için satranca ve satranççıya saygı duymasını sağlayacak bir profesyonellik. Her şey amatör olsun, kardeş kardeş takılalım tezlerine hiç itibar etmiyorum.

Size itiraz ederken eleştirinizi hangi zihniyete getirdiğinizi tahmin ediyorum. Dışa vurumu satranççıların önceliklerini göz ardı ederken yönetici ve hakemlerin satranca ve satranççıya saygısız tutumları ve hatta
kendi kendini tebrik etmeye varan davranış ve uygulamalar (plaket uygulaması) Plaket konusunda gösterilen hassasiyetin teknik konularda gösterilmediği algısı kötü.

Hakemlerin oyuncuları aşağılayan tavırlarını ve kendilerini satrancın dahi önüne koyabilen tutumlarını gördüğümde de çoğu zaman şu meşhur video aklıma geliyor (o kişi hakem diye biliyorum ama yanılıyor olabilirim) : http://www.youtube.com/watch?v=YoDTI_ZRMao
Ara
Cevapla
#25
sn.sssarper,

Özenle seçip alıntıladığınız her bir yazımın yanındayım!

Onlar zaten orada yazıldı ve okundu. Yani biliniyorlar. Yani bilineni ortaya koyuyor sadece patinaj yapıyorsunuz.

Bunu bir görev mi sayıyorsunuz?

Sizin bilmediğiniz veya ısrarla da göstermek istemediğiniz şahsıma yazılan başka tehdit, aşağılama, iftira, küçük düşürme amaçlı, bilinçli, kin ve nefret kokan, siyasal sıfat yakıştırılmış, halk düşmanı, faşist gibi kelimeler var.
Onları da yayınlayabilirsiniz. Bu anlamda bir iş yaparken eksik bırakmayın tamamlayın. Benim açımdan bir sakıncası yok.
Şimdi ya düşünün eski yazıları araştıran, alıntılayan bir kimliğinizle bu yazıları bulup okuyun ya da elinizdeki cımbıza adil bir terazi ayarı yaptırıp bir de pusula takın.

"O zaman aynı tarafsızlıkla düşünüp bu ithamcı zihniyette yazılmış yazılara bir anlam verin " diyeceğim ama bu pek de mümkün gözükmüyor şu anda.

"Kurumu ve kişileri nereden vurabiliriz? " fırsatçı yaklaşımına taraf gibi görünüyorsunuz.
Ya da beni yanıltıp uzlaşmacı olan, toplumsal ayrımlara karşı duruşunuzu sergileyiniz.
Hep bildik söylemlerinizin dışında belki olumlu öz ürünlerinizi de toplumun bilgisine sunabiliriz böylece.
Olur mu acaba?

Benim tek hatam galiba bu yazıları muhatap kabul edip sizin tuzağınıza doğru yönelmektir.
Ben aşağılayıp hakaret etmedim. Hakkımda bazı bu tip yazılara cevap verdim.
Ama siz isterseniz gelin karanlığa sövmek yerine küçük bir ışık yakın.
Ne dersiniz?
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#26
Sayın AKMAN,
Söyledikleriniz son derece açık ve anlamlıdır. İtiraza yer bırakmamışsınız.
Ben rumuz yazarak eleştiride bulunan, kurumu ya da kişilerin fikirlerini eleştiren başka üyelerle tartışma konusu dahi açmadım.
Fakat;
Rumuz yazan arkadaşların ısrarlı bir biçimde sadece bireysel boyutta tartışma açarak o kişilerin geçmiş yaşantısı, mesleği ve hayat içindeki değerlere bakış açılarını toplum içinde küçük düşürme ,alaya alma konusu yapmalarını, hakkımızda ileri geri ithamlarda bulunmaları ne kadar yerindedir?
Benim karşı bir misilleme hakkım var mıdır? Olursa bu adil ya da doğru olur mu?

BU DAVRANIŞ MODELİ ve BU SÖYLEM TARZI ONLARIN SOSYAL İÇERİKLİ MESAJLARIYLA NE KADAR ÖRTÜŞMEKTEDİR?
Sizin değerlendirmelerinizde bunları göz önünde tutmanızı da beklerdim.

Fakat özellikle rumuzlu yazan arkadaşların kullandığı ortak dile ve üsluba bakınca, Forum içi ürün dosyalarına bakınca bu kişilerin neden rumuz kullanarak ÖSF oldukları kolayca anlaşılabiliyor. Bu tespitim bu amacı taşıyanlara yöneliktir.
Eleştirerek yazan diğer üyeler bu tespitim dışındadır.
Yol gösterici, düzeyli önerilere fikirlere, farklı fikirlerden de olsa uzlaşmacı yaklaşımlara ne zaman karşı oldum?
Yanlış şeyler mi bekliyoruz bu arkadaşlardan?
Ben belki bir anlamda ilk ve muhtemelen de tek köprüyüm, aksasam da.
Amaç bunu yıkarak tek sesli bir forum olmak mıdır?
Bakın bu aslında ispatlanabilir de...
Aklınıza geldiği gibi...

Saygılarımla...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#27
Önceki mesajdan ufak tashih:

Alıntı:Zaten benim yaşımda ve benden daha genç olan kimsenin böyle bir talepte bulunacağına inanmıyorum.

Sn. Taşan,

Temelde konu rumuz veya gerçek isim kullanarak yazmak değil, bir üyenin kullandığı üslubun bahsettiğiniz niteliklerde olup olmadığıdır. Misilleme de bana sorarsanız kişisel bir tercih.

Şahsen kimseden "susmasını" istemek hakkımız değil (bazen bunu çok istesek bile). Federasyonda görev yaparken pek yazmamaya çalışıyordum, çünkü "resmi" olarak algılanma tehlikesi de var. Çok saçma gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan şeyler yazılıp çizilebilir. Hepsine cevap vermek de gerekmez. En sonunda şu yolu buldum: yalnızca şahsımla ilgili olan ve doğrudan sorumluluğu bende bulunan konulara cevap vermeyi tercih ettim.

Eğer bir kurumu temsil etme veya (ne kadar temsil etmeye dahil bilmiyorum) ama sizin kullandığınız ifadeyle köprü olma iddiasındayken gelecek her türlü eleştiriye hazırlıklı olmak ve bunlara tahammül etmek de hem zorunluluk hem de başarılı yapılabildiği ölçüde bir meziyettir. O yüzden bu tür "köprü olma" çabaları bireysel olarak değil aslında kurum olarak yapılmalı. Tam da resmi forum gibi bir iletişim kanalı açmak gerekli. Tam da bu yüzden Erşan Bey'in dediği gibi önceki konuda sizin bireysel çabanız yerine İl Temsilciliğinden yapılacak zarif bir açıklama bu sorunları ortaya çıkarmazdı.
Ara
Cevapla
#28
Erşan Gökerman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:------------------------------------------------------
Yıllardan beri satrancı satranççılar iyi yönetemez, siz oyununuzu oynayın biz yönetelim, başkanın, yönetim kurulu üyelerinin satranççı olmasına gerek yok hatta olmamalıdır denmiyor mu? Son genel kurulda lisansı vizeli satranççıların, hakemlerin oy kullanma hakları ellerinden alınmadı mı? Madem öyle herkes işini iyi yapsın.

Merhaba Özgür,

Yazdıklarımı tekrar okudum. Buradan satrancı satranççılar yönetmelidir gibi bir anlam çıktığını sanmıyorum. Tersine bir durum ve uygulama olduğunu ama karşılaşılan her türlü sorunda 'hadi satranççılar elinizi taşın altına' sokun söyleminin pratikle bir ilgisinin olmadığını vurgulamaya çalışıyorum.

Senin de bu şekilde okumana neden olan herhalde Ali Nihat Yazıcı tarafından ortaya atılan ve teknik kurumların ve elbette yönetimin tamamen satranç dışından gelen kişilerce doldurulmasına yönelik eleştirileri rayından çıkartmak için saptırılmış bir söylem. Kaç seçimdir de yönetimin karşısına aday olan kişilerin peşini bırakmıyor.

Kimin satranççı olup olmadığı bambaşka bir konu. Her birimiz belli seviyelerde kendimize satranççı diyebiliriz belki ama bu mesleki bir anlam ifade etmiyor. Ben kendimi satrancı çok seven ama bu konuda çok ileri gidememiş bir amatör olarak görüyorum.

Satrançla ilgili sorunların çözümünün 2400 ya da daha üzerinden geleceği gibi bir öngörüm yok. Hatta ilginçtir Türkiye'de son yıllarda 2400 üzerinde Suat Atalık dışında herhangi bir konu hakkında yorum yapan, liderlik eden bir satranç oyuncusuda görmedim.

Elbette yine de yarın öbür gün, örneğin, GM'lerimizden biri çıkıp bir uygulamadan yakınsa, başına gelen bir durumdan şikayet etse, ''sen sus bakalım, yıllardır hiç bir şeye ses çıkartmadın, hiç bir fikir üretmedin şimdi sadece çıkarını düşünüyorsun'' demek ne kadar saçma olacaksa, bugün dile getirilen, ''siz geçmişte olanlara hiç ses çıkartmadınız şimdi tek derdiniz kendi çıkarınız'' demek de o derece saçmadır.


Bu durum TSF kadrolarının yıllardır, satrançtan (sadece oyunculuk değil) ve satranç kültüründen uzak kişilerce oluşturulduğunu görmemizi engellemiyor.Teknik bir sorunla karşılaşıldığında ne kadar zorlanıldığını görebiliyoruz. En başında ne yazık ki konunun mantığıyla ilgili öz yanlışlar yapılıyor. Hal böyle olunca da ülkenin en çok görev yapan hakemlerinden biri 'çok hükmen olduğu için ben bu turnuvanın eloya gitmemesi gerektiğini düşünüyorum' diyebiliyor mesela.
Ara
Cevapla
#29
m.aşkın taşan bey,

aslında alıntılarım sizin yazılarınız arasında ne kadar çok çelişki olduğunu gösteriyor. özellikle erşan bey'e "Sal 05 Ksm,2013 12: 12" tarihli cevabınıza ithafen o alıntıları yaptım.

siz son yazılarınızın çoğunda "konuya katkıda bulunduğunuzu" iddaa ediyorsunuz fakat ben sıradan bir satranç oyuncusu olarak konuyu en başından defalarca okumama rağmen elle tutulur katıkınızı göremiyorum. hatta ve hatta birbiri ile çelişen birçok yazınızı, sorulan sorulara cevap vermeyişinizi görüyorum maalesef. cevap vermemek için birçok kere de konuyu başka yöne saptırdığınız da gözden kaçmıyor. bu söylediklerim aynen turnuva başhakemi için de geçerlidir hatta kendisine cevaben de bunları yazdım. ben sıradan bir satranç oyuncusu olarak bu konuyu aydınlattığınızı, konuyu açan kişiyi rahatlattığınızı (ya da çözüm yolu gösterdiğinizi) sanmıyorum. sizin gibi mevki sahibi birisinin bu konularda tartışma sürdürürken benim gibi kişileri düşünerek aydınlatma, bilgilendirme niyetiyle konuya devam etmeniz gerekir. bu benim şahsi kanaatim tabiki. tabi diyelim ki konuya buna rağmen girdiniz, o zaman size sorulan soruları da açık olarak cevaplayabilmeniz gerekir.

ayrı bir konu olarak 2013 yılının sonlarında hala rumuz kullanmanın tartışıldığını görmek üzüntü verici. hatta rumuz kullananların belirli amaçları olduğunu (gizliden mevki ve kişilere saldırmak gibi) öne sürmek gerçekten düşündürücü.
Ara
Cevapla
#30
sn.sssarper, öncelikle iki konu var; lütfen saptırmayın!

1- Benim katkım ortaya haksızlığa uğradığını söyleyen arkadaşa desteğimi sunmamın çok ötesinde kimin sorumluluk alanında olduğunu belirlemeye yönelik FİDE yönergesini ortaya koymak ve aynı durumun oluşmasını önlemek adına toplumumuzu aydınlatıcı, yaklaşan il birincilikleri öncesi tüm il temsilciliklerine uyarı yazısından ibarettir. Sizin istediğiniz anlamda suçluyu tespit ederek, isim vererek, kelle almaksa o benim haddim dışındadır.

2-Ayrı bir konu olarak hala rumuzla yazanları suçladığımı anlatmaya çalışmanıza anlam veremiyorum. Ben rumuzla yazıp kişilerin, geçmiş mesleki yaşantılarına, kişiliklerine, toplum önünde küçük düşürücü, alaycı yaklaşımlarına söz söyledim, karşı çıktım. Bunu yakışıksız ve adil bulmadığımı söyledim. Şahsınıza da tekrar ediyorum.

Yazılarımı okumadan, anlamadan bir yorumda bulunuyorsunuz.
Lütfen...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#31
Sn. AKMAN,
Önerdiğiniz şekilde TSF nin resmi bir sitesinde söylediğiniz gibi bir forumu olursa zaten orada yazmama gerek kalmaz.
Belki o zaman dediğiniz gibi ve bir çok üyenin şimdi bana yakıştırdığı gibi resmi bir dille "birinci elden" cevap verilir.

Benim yazdığım her bir yazı kendimi bağlar. Sorumluluğu şahsıma aittir.

Kurum adına yazmıyorum. Tüzel kişiliğim olabilir.

Ama yazma amaçlarımı ortaya koydum çok öncesinden ve artık bundan da bahsetmek istemiyorum.
Çünkü bayatlıyor ve böylece birilerinin istediği de oluyor, farkındayım.
Selamlar...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#32
Ozgur_Akman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Tek sakıncası her Sayın Mojo Jojo yazıldığında (okumayı bir deneyin) yüzüme yayılan sırıtmaya engel olamamam Smile (Soyadıyla hitap etmeyi deneyip Sayın Jojo desem alınır mı?)
Anonymus teamüllerinde sanırım rumuz isimle yazanlara sayın veya bayan / bay diye hitap etmek gerekmiyor, zaten yazan nick seçtiği ve isminden uzaklaştığı için, doğrudan nicki kullanılabilir, o yüzden Mojo veya Jojo veya MJ diye yazılması sorun olmaz :wink:

Ozgur_Akman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Gelelim çetrefilli konuya:

Satranççı Kimdir?
Erşan Bey'in yazısında itiraz edeceğim bir nokta var. Satrancı en iyi satranççılar mı yönetir gerçekten? Satranççı tabiri net tanımlanmadan bu konuda ne diyeceğimi bilmiyorum. Biz miyiz? Bir büyükusta mı? 1.Kategori oyuncu mu? 1500 mü? (...)
Burada bir tür menfaat çatışması var. Şöyle bakılabilir: Bir başhekim kıdemli bir tıp doktoru mu olmalı yoksa dışarıdan atanan bir CEO mu?

Çünkü hastane bir tarafı ile insan sağlığına dönük bir kurum ama diğer yönüyle kar etmesi gereken, kar edemezse personel kalitesi, hekim sayısı düşecek, teknolojisini yenileyemeyecek bir işletme.

Sanırım ideal, bunun sentezi: Yani tıp eğitimi almış başhekim ve altında danışacağı, hem tıp hem işletme yönü olan bir ekip.

Eğer bünyenizde egosu doğal olarak yüksek bir kitle varsa, altyapısını bilmediğiniz bir işte sizi ezerler. Ama bir taraftan tek taraflı ihtisas veya mesleki bilgi ile bir ekonomik olguyu çekip çeviremezsiniz. O tarafı da romantik kalır.

Türk satrancında durum şu sebepten çok vahim ki bunun ikisi de yok. Şu anki yönetimde satrancın temelini bilmeyen bir başkan ve altında hiçbir uluslararası deneyimi olmayan bir yönetim kurulu var.

Buna dil bilmemeyi, medya, iş hayatı, dünyadaki önemli aktörlerle iletişimi olmama gibi gerçekleri bonus olarak ekleyebilirsiniz. E durum bu olunca koca TSF'nin çıkartacağı projeler, köy gezilerinde muhtarın uydurduğu "her kahveye bir satranç takımı koyalım" gibi prematüre önerilerden ileri gidemiyor. Nerede kalsın makro satranç ekonomisi üzerinden uluslararası projeler.

O yüzden hem satranç bilmeyen hem de yöneticilik çapı çok yetersiz bir ekibin, egosu yüksek satranççılar tarafından kabul görmesi na-mümkün. Bu bir saygınlık sorunu.

Mevcut yönetimin saygınlık sorununu satranç bilgisi ve çapı üzerinden çözemeyeceğine göre geriye, işin yönetsel tarafında olağanüstü başarılı olma opsiyonu kalıyor.

Bunun örnekleri var. Mesela futbol kulüpleri üzerinden Bayern Münich daima bir "firma futbol adamını" yönetici olarak kullanır; Hoeness, Vogst, Beckenbauer gibi. Formula 1'de eski büyük yarışçıların önemli bir kısmı Peter Sauber, Jackie Stewart, Alain Prost gibi takım sahibidirler. Birçok NBA takımı CEO'su Jordan, Magic Johnson, Patrick Ewing gibi, kökünde basketbolcudur.

Ama Türkiye'de -doğru veya yanlış- kulüp yönetimleri neredeyse hiçbir zaman futbol adamlarından değil hep iş adamlarından teşekkül etmiştir. Bu anlamda Ünal Aysal Serdar Bilgili, Ali Şen, Yıldırım Demirören gibi yöneticiler ayağını topa değdirmemiş adamlardır.

Başarılı olabilirler mi, bu kuracakları ekibe bağlı. Futboldan devam edersek, eğer ekibi sadece iş adamlarından kurarsanız, futbol alemini çözemeden kendinizi de kulübünüzün mali yapısını da batırabilirsiniz.

TSF açısından "satranç bilgisizliğini" bir ön kabul olarak alsak bile asıl sorunun bunun da ötesinde yöneticilik melekesi olduğunu iddia ediyorum.

Yani yönetimin rating ortalaması 1500 falansa ve bunun yöneticilik dilindeki karşılığı 300 falan olmalı. Ve bu güç kapasitesinin mesela Ekaterina Atalık ile satranç oyunculuğu açısından empati yapması nasıl imkansız ise, Türk satrancını evrensel kriterlere taşıması da o kadar imkansız.

Somut örnek isteyen şu son yazışmalara bakabilir.

TSF'de tek bir yönetici gibi yönetici olsaydı basit bir kitapçıda "ne alırsan 10 Lira"'ya satılan "Kriz Nasıl Çözülür" kitaplarından birini alip şu, FIDE'ye bildirilmeyen ELO meselesini hallederdi.

Foruma bağlanırsın, "üzücü bir olay, ders aldık" dersin, mağduru ayrıca telefonla ararsın, yönergeleri hemen standarda bağlarsın. Basit bir işletmede adam / süre hesabı 45 dakikayı geçmeyecek bir çabadır bu ve karşılığı saygınlıktır.

Ben de bir zamanlar temel defo olarak, bugünkü TSF yönetiminin satranç dilinden anlamamasını görüyordum ama artık temel sorunun yöneticilik birikim ve çapı ile ilgili olduğuna kanaat getirdim. Zira biri olsaydı diğerini kapatırdı.

Hastaneyi hekim de yönetebilir, CEO da. Ama ikisinden biri. Ev hanımı veya öğrenci velisi değil.
Ara
Cevapla
#33
Sizin tercihinizle MJ,
Son yazınızı okudum. Bence foruma kayıt olduğunuzdan bu güne önemsediğim yazılarınız içinde en dikkate değer olanıdır.
Ülke ve sistem kıyaslaması yapmış ve bazı örneklendirmeler ile açıklamalarda bulunmuşsunuz. Aydınlandığım yerler oldu.
Sizin gerçekten de geçmişte bana yazdığınız gibi amaçlarınıza uygun bir yazı bence...
Ben yazınızın bazı kısımlarında yanılıyor muyum? Belli bir zemine oturtulması gereken sorular var kafamda. Gerek beni ve gerekse toplumu aydınlatma adına cevaplayacağınızı kuvvetle tahmin ediyorum.

Mojo JOJO,
Benim ya da sizin bu işleyen sistem içinde şikayet etmemizin bir anlamı yok diye düşünüyorum. En azından bu şartlar içinde...
Ne sizin makro satranç ekonomisi üzerinden uluslararası projeleriniz ne de benim o hiçbir zaman benimsemeyeceğinizi bildiğim mevcut düzene çekidüzen verme düşünce ve çabalarımın pek bir anlamı ve değeri kalmıyor.

"Mevcut yönetimin saygınlık sorunu satranç bilgisi ve çapı üzerinden çözemeyeceğine göre..."
O zaman soruyorum kendime ve size!
Şimdiki yönetim aynı sistem içinde hangi kişilerin ya da bu makam ve kurullarını hak eden insanların yerini işgal etmiş durumdadır?
Bu yönetim ve kurullar kimlere rağmen oradadırlar?

Önce bunları bir somutlaştırın. Verdiğiniz hastane örneği pek uygun düşmüyor. Orada o sistem içinde her bir çalışan ücret karşılığında çalışır. İşi hayatıdır, geleceğidir. Sadece kendisinin değil ailesinin de geleceğidir.
TSF tam anlamıyla öyle bir kurum mudur bu sistem içinde?
Buradaki çözümünüzü bir sunmalısınız öncelikle. Kadronuzu sayınız, bilelim.
Hangi satranççılar bu işin içinde olmak istemiş de ya da hangi yöneticiler ?...
Toplumun gündemine getirip de içini doldurmadan, çözümü göstermeden olmaz!
Kadroyu sayın hele bilelim. Eksiğimizi görelim.
Mesela tartışma konusudur. 2300-2400 ELO üstü biri mi başkan olmalı?
Bu başkandan beklentiniz ne olacak?
Onun altında hem satranççı hem yönetici bir kadro istiyorsunuz. Kimlerdir? Örnekleyiniz. Açıklayınız. İsim veriniz. Bir zamanlar sn. Sabri KOÇAK demiştiniz. Onca kişileri ismiyle burada yargıladınız. Eksiklerini serdiniz kendinizce. Bu seferde şu kadronuzu sayınız.
Bu kişiler hangi koşullarda ve ne karşılığı çalışacak, maaşları olacak mı?
Satrancı meslek haline getirebilecek misiniz?
Bu şartlarda ve ülkenin siyasi koşullarını değiştirmeden bunu nasıl başaracaksınız? Koşulların kendiliğinden zaman içinde değişeceğini mi bekleyeceksiniz?
Satranç oynamayı, satrançla ilgilenmeyi, turnuva oynayıp ilerlemeyi hayatının birinci hedefi haline getirerek uğruna okulunu mesleğini yuvasını kurmayı ret eden insanlarla nasıl bir düzen kuracaksınız?

Futbol, basketbol ve Formula 1 örneklerini verdiğiniz ekonomik pazarlar ile ülkemizdeki satranç şartları bir midir? Kıyaslanma aşamasında mıdır?
Muhtarın kahvesi dediniz. Bu da bir gereksinme değil midir? Ya da bir adım?

Şu ELO meselesini artık ne yazık ki halledemiyoruz. FİDE üzerinden 3 liste süreci geçen turnuvaları prensip olarak kabul etmiyor. Ya da ben öyle biliyorum. Bu konuda örneğe rastlayamadım. Belki de vardır.

Ben olayların kendi atmosferinde gelişip boy verdiğine tanıklık yaptım bu ülkede.
Siz başka şeylere de tanıklık yapmış olabilirsiniz, başka ülkelerde.
Uyumu nasıl başarmak gerekir, ya da çözümü? Benim önerilerimi belki hatırlarsınız.
Ben SİSTEM KENDİNİ SEÇTİRİYOR DİYORUM!
Sizin cevaplarınızı merak ederim.
Yol gösterici olacağını sanıyorum.
Selamlar...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#34
Merhabalar,

Aslında MJ ye 2 satır bişeyler yazacaktım ki,Aşkın Bey çok güzel yazmış,evet MJ bende sana aynı soruları soruyorum.Çok tatminkar bir cevabın olabileceğini düşünmüyorum,ama yinede bir umut bekleyelim bakalım.Bu arada MJ ne zamandır keyifsizdim,sen döndün ya keyfim yerine geldi.

Esenlikler dilerim.
Ara
Cevapla
#35
Gambit Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Merhabalar,

Aslında MJ ye 2 satır bişeyler yazacaktım ki,Aşkın Bey çok güzel yazmış,evet MJ bende sana aynı soruları soruyorum.Çok tatminkar bir cevabın olabileceğini düşünmüyorum,ama yinede bir umut bekleyelim bakalım.Bu arada MJ ne zamandır keyifsizdim,sen döndün ya keyfim yerine geldi.

Esenlikler dilerim.

(sadece şaka yapıyorum..)

Aslında Sayın Mojo JoJo 'yu zorla , kanun namına..TSF başkanı yapacaksın, kadronu kur diyeceksin..GM lardan oluşan kadrosunu kurdurtacaksın, hepsinde de en az 2 yabancı dil.. 2 sene sonra sorunların aynen devam ettiğini görünce, Mojo JoJo'ya burada yazdıklarını okutacaksın..
"Sürekli eleştirmek en kolayı olmalı, uygulamak ve yapmak ise daha zor olanı..."

Ha, sorunları çözer, satrancımızı Ermenistan, Rusya düzeyine çıkarırsa da .."Helal olsun..haklıymış !" diyeceksin..

(Mojo Jojo..kızmayınız..şaka yapıyorum.. bir gülen yüz de ben yapayım
:lol: )
Ara
Cevapla
#36
Erşan Ağabey,

Cevap vermekte geç kalmışım. Alıntılayarak cevap vereyim, okunurluğu da biraz kolaylaşır. Öncelikle "satranççı" tartışmasının özünde ne kastedildiğini anlıyorum ve bu konuda aynı şekilde düşünüyorum diye özetleyebilirim aşağıdaki kısmı.

Alıntı:Senin de bu şekilde okumana neden olan herhalde Ali Nihat Yazıcı tarafından ortaya atılan ve teknik kurumların ve elbette yönetimin tamamen satranç dışından gelen kişilerce doldurulmasına yönelik eleştirileri rayından çıkartmak için saptırılmış bir söylem. Kaç seçimdir de yönetimin karşısına aday olan kişilerin peşini bırakmıyor.

Neden bunu sorma/sorgulama ihtiyacı hissettiğime gelince. Ali Nihat Yazıcı'nın söylemi kastedilen içeriği kendi lehine olacak şekilde bozma amacı taşıyordu şüphesiz. Yalnız kendisine bu fırsatı veren Yazıcı yönetimlerinin karşısında duranların (sözüm meclisten dışarı) dikkatsizliğiydi. Benimsemiyorum ama sebeplerini anlıyorum.

Ben de satrancı filozof-krallar yönetsin veya hiç satranç oynamamış işadamları ve teknokratlar yönetsin iddiasında değilim. İyi yönetici doğru yerlere doğru insanları seçen kişidir. Satranç kültürünü bilmese bile bu konuda kendisine tavsiye verebilecek kişileri seçebilmeli. O tavsiyeleri de dinlemeli tabii.

Söz konusu hakem cevabı örneği satranç kültüründen çok daha temel bir sorunumuz olduğunu da gösteriyor. 1999'da Elo hesaplamalarını yapan kişi zamanın yönetimiyle ters düşüp o yılın elindeki turnuva sonuçlarını kasıtlı olarak teslim etmemişti. Elo ve Ukd (ve mağdur oldum) hesaplamaları da haliyle yapılamamıştı. Yıl 2013. Hükmen oyunların sayısının çokluğu Elo hesaplarına gönderilmeme kriteri. Daha farklı bir yaklaşım beklerdim.

Bir profesyonel satranççı, her insan gibi satranç hakkında ne söylese oturup dinlemeliyiz, hatta daha da dikkatli kulak vermeliyiz, herhangi bir zamanda. Bunu savunur olmamız bile bana garip geliyor.

Not: Liderlik konusuna girmeyelim ama farklı düşünüyorumSmile Konu daha fazla dağılmasın.
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi