Ekaterina Atalık'a 15 ay Hak Mahrumiyeti Cezası
#21
Bu başlığın altta kalmaması ve unutulmaya terkedilmesine izin vermemek gerekiyor.

Bu vesile ile, TSF kurullarında halen görev yapabilen insanların içinden, gerçek anlamda insan olanların da bir karar vermesi gerekiyor. Geçöen hergün insanlığınızın üzerine bir çentik atıyor çünkü.

Milli şeref kavramını ipotek altına alan kişilerin, bir insanın haysiyeti ile oynaması, yetmedi onun ekmeği ile oynaması vicdanınız için birşey ifade etmiyor mu?

Bu ülkede adamlık ve insanlık öldü mü (Uğur Tülüce'yi istisna tutarak ve insanlığını gıyabında teslim ederek)?

Artık herkesin bildiği, konuştuğu, alay ettiği Kemer Otellerini Kalkındırma turnuvalarında ayyuka çıkan rezillik milli şerefin içinde de, yurtdışında turnuvaya katılmak mı milli şerefe aykırı?

Niçin konuşmuyorsunuz, niçin tepki vermiyorsunuz, niçin istifa etmiyorsunuz?

Çok mu güzel o koltuk?
Ara
Cevapla
#22
Mojo Jojo Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bu başlığın altta kalmaması ve unutulmaya terkedilmesine izin vermemek gerekiyor.

Bu vesile ile, TSF kurullarında halen görev yapabilen insanların içinden, gerçek anlamda insan olanların da bir karar vermesi gerekiyor. Geçöen hergün insanlığınızın üzerine bir çentik atıyor çünkü.

Milli şeref kavramını ipotek altına alan kişilerin, bir insanın haysiyeti ile oynaması, yetmedi onun ekmeği ile oynaması vicdanınız için birşey ifade etmiyor mu?

Bu ülkede adamlık ve insanlık öldü mü (Uğur Tülüce'yi istisna tutarak ve insanlığını gıyabında teslim ederek)?

Artık herkesin bildiği, konuştuğu, alay ettiği Kemer Otellerini Kalkındırma turnuvalarında ayyuka çıkan rezillik milli şerefin içinde de, yurtdışında turnuvaya katılmak mı milli şerefe aykırı?

Niçin konuşmuyorsunuz, niçin tepki vermiyorsunuz, niçin istifa etmiyorsunuz?

Çok mu güzel o koltuk?

Merhaba Mo Jo,

Azizim,

Suat'ın 1990 yılında IM iken yazdığı Cumhuriyet gazetesi
satranç köşesi yazılarını okuyorum da, bence 2010lardaki
yazılarına beş basar.

Öpüyorum.
Ara
Cevapla
#23
Dr Harun Taner Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Suat'ın 1990 yılında IM iken yazdığı Cumhuriyet gazetesi satranç köşesi yazılarını okuyorum da, bence 2010lardaki yazılarına beş basar.

Bugün sizde bir tuhaflık var. Her zaman böyle miydiniz ve ben bunu yeni mi fark ediyorum, bilmiyorum.

Konumuz Suat Atalık'ın yazılarıymış gibi bir saptırmada bulunmaya çalışmışsınız. Siz o işleri bırakın da Ekaterina Atalık'ın cezasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz, bize onu söyleyin...
Ara
Cevapla
#24
Kurumları yöneten kişiler kurumları da kişileştiriyor. Her kurumun ilerlemesi gereken hedefleri vardır mutlaka.

Federasyon açısından baktığımızda, federasyonun kişilere küslüğü olmamalı. Hedefleri olmalı. Bir marka olan adı geçen sporcuları kazanmalı ve destek olmalı diye düşünüyorum. Hedeflere yürümeliyiz.
Ara
Cevapla
#25
Oktay ERTAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:
Dr Harun Taner Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Suat'ın 1990 yılında IM iken yazdığı Cumhuriyet gazetesi satranç köşesi yazılarını okuyorum da, bence 2010lardaki yazılarına beş basar.

Bugün sizde bir tuhaflık var. Her zaman böyle miydiniz ve ben bunu yeni mi fark ediyorum, bilmiyorum.

Konumuz Suat Atalık'ın yazılarıymış gibi bir saptırmada bulunmaya çalışmışsınız. Siz o işleri bırakın da Ekaterina Atalık'ın cezasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz, bize onu söyleyin...

Oktay, merhaba,

Haklısınız bugün heyheylerim üstümde.

Ben bu konu ile ilgili ne kararları okudum ne de olayın ayrıntılarını
biliyorum. Madem görüşümü sordunuz, eğer 15 ay ceza verilmişse
bu çooooook fazladır. Bence: Satranç alanında, en yüksek ceza 3 ay
olmalıdır. 3 aydan fazlasına gerek yoktur. Uyarı, kınama, tenbih,
tekdir, 1 hafta ceza, 2 hafta ceza, 3 hafta ceza, 1 ay ceza, 6 hafta
ceza dururken, 60 haftalık ceza oldukça ağırdır.

Benim (çok derinlerden) dikkat çekmeye çalıştığım konu, 20 yıl
önce bir IM gazetede, dergide yazı yazardı; bizler de okurduk.
Bugün hangi IM nerede yazı yazıyor da kimler okuyor?

Pardon Oktay, konu dışına çıktığım için.

Selamlar,
Ara
Cevapla
#26
Hile meselesiyle bağlantılı olarak esas konuya dönüyorum.

Satrançta hile bana sorarsanız satrançta olabilecek en ağır suçlardan birisidir.

http://www.tsf.org.tr/images/stories/dis...rarlar.pdf

Buraya göre bir yıl hak mahrumiyeti almış. Ekaterina Atalık'ın daha fazla ceza alması cezalardaki orantısızlığın kanıtıdır. Bu konuda yeni düzenleme yapılmalı diye not düşmek lazım.
Ara
Cevapla
#27
Ozgur_Akman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Hile meselesiyle bağlantılı olarak esas konuya dönüyorum.

Satrançta hile bana sorarsanız satrançta olabilecek en ağır suçlardan birisidir.

http://www.tsf.org.tr/images/stories/dis...rarlar.pdf

Buraya göre bir yıl hak mahrumiyeti almış. Ekaterina Atalık'ın daha fazla ceza alması cezalardaki orantısızlığın kanıtıdır. Bu konuda yeni düzenleme yapılmalı diye not düşmek lazım.

Tamam Özgür, 15 ayı 6 aya indirelim, kabul.

İstanbullu satranççı Türker Kınataş dışında hile yapan
ve ceza verilmiş senin anımsadığın başka kişiler var mı?
Benim yok.
Evrensel'e bravo. Kendi hakkını sonuna dek savunuyor.
Ara
Cevapla
#28
O konuyu kendi başlığı altında tartışmalı diyorum, tartışmayalım demiyorum.

Hile cezasına bakarak verilen cezanın orantısızlığına dikkat çekip başlıktaki konuya geri dönmeye çalıştım. Yoksa kimsenin hakkını aramasına itirazım yok. Bu anlamı verecek bir şey de yazmadım.
Ara
Cevapla
#29
Bu başlıkta görüş bildirenlerin tamamı Ekaterina'ya verilen cezanın çok ağır olduğu hakkında hem fikir. Büyük bir çoğunluğu ise cezanın ağırlığını bir yana bırakın, cezaya yer olmadığı görüşünde. Bir çok üye ise cezanın 'kasıtlı' olarak verildiğini düşünüyor. Neresinden bakarsanız toplum vicdanını rahatsız eden bir uygulama söz konusu.

Bakın geçtiğimiz günlerde sonuçlanan bir mahkeme kararına göre,2007 yılında Bakırköy'de bir dergi satarken polis tarafından vurularak felç olan 17 yaşında bir genç, polise hakaret ve mala zarar vermek suçlarından 3,5 yıl hapis cezası alırken, onu vuran ve kalıcı olarak sakat kalmasına sebebiyet veren polisler 2,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Hukukun temel görevi vatandaşın haklarının korunmasıdır ancak Türkiye'de hukuk öncelikli olarak devletin ve egemen güçlerin otoritesinin korunmasına çalışır. Satranç Federasyonunun temel görevi de satranççıların haklarının korunması ve satranç faaliyetlerinin yürütülmesidir. Uygulamaya baktığımızda ise satranççılardan çok başkan, yönetim ve görevlilerin hak ve çıkarlarının korunmasının esas olduğunu görürsünüz. Hukukun üstünlüğünden çok üstünlerin hukuku önemlidir.

Bu nedenle satrancı, satranççıları ilgilendiren 'hile', 'şike' gibi konularda pek bir adım atılmazken, yöneticilerin ve TSF'nin tüzel kişiliğine saldırı olarak algılanacak ya da bu şekilde gösterilmeye çalışılan eylemlerde alınan kararlar bu kadar sert ve acımasızdır.

Aynı şu an Türkiye'de yaşanan olaylarda olduğu gibi, ülkenin bir aynası olan TSF'de de, Ali Nihat Yazıcı'nın ECU başkanı olabilmesi için 100 bin euro'yu federasyon kasasından kullanmasına izin veren kararlara imza atan, hukuka aykırı fesih kararlarıyla TSF'yi 100 binlerce TL borca sokan, kendi illerinde turnuva düzenleyemezken, ülkeye hiçbir faydası olmadığı halde dünyanın en büyük organizasyonlarını defalarca Türkiye'de yapmaya çalışan, seçimler zamanı, Afrika ülkelerine, Bosna'ya bir anda yardımlar yollamaya başlayan ve hatta ibra olmadığı halde 'Hukuk kazandı' diyerek ibra olduğunu iddia eden yöneticiler, kendi üzerlerine düşen sorumluluğu asla kabullenmezler. Hepimizin anası babası olarak il gezilerinde, dünyanın dört bir yanında, başları dik ve Türklüğe yakışır bir şekilde görev almaya devam ederler.

Özgür Akman güzel bir çelişki yakalamış ancak pek çok şeyin anlamının kalmadığı gibi bunun da pek bir anlamı yok. 2010 yılında Ali Nihat Yazıcı elinde mikrofonla hangi kulübe ne kadar seçim rüşveti veridiğini sunum şeklinde itiraf etmesinden ve sonrasında 'Ne yapalım biz de yönetim kurulunda bu parayı toplayıp ödedik' demesinin üzerinden 3 yıl geçti. Yazıcı şu anda Al Ain'de Türk kafilesiyle hatıra fotoğrafları çektirerek 2014 FIDE seçimleri için hazırlık yapıyor ve bir zamanlar asbaşkanıyla birlikte neredeyse katil ilan etmeye çalıştıkları FIDE başkanı adına oy topluyor. Ekaterina Atalık'ın ise 1,5 sene boyunca bırakın satranç oynamayı, öğrencilerinin oynadığı salonlara bile girmesi yasak. Üstünlerin hukuku da tam budur işte!
Ara
Cevapla
#30
geçenlerde turnuvada bilgisayarla oynadıgı ve hile yaptıgı tespit edilen başka bir oyuncuya bile sadece 1 sene ceza verilmişken,
Atalıklara verilen cezanın bukadar fazla olması (1 sene 3 ay )gerçekten çok enteresan.

atalik_ekaterinaatalik_suat.JPG
Ara
Cevapla
#31
Erşan Gökerman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Büyük bir çoğunluğu ise cezanın ağırlığını bir yana bırakın, cezaya yer olmadığı görüşünde.
Ben bu görüşteydim ama artık konu benim için bu düzlemden çıktı.

Ben artık yetkili kurullarda ve TSF çatısı altında olup da bu karara ses çıkarmayan, tepki vermeyen insanlar için meseleye bakıyorum.

Bu karara tepki duymayan, bu faşizan karara rağmen TSF'de görev ifa eden satranç duayenleri, görevlileri ve yetkilileri artık sessiz suç ortağı konumuna geçmişlerdir.
Ara
Cevapla
#32
Dr Harun Taner Nickli Kullanıcıdan Alıntı:15 ayı 6 aya indirelim, kabul.
15 çokmuş da, 6 olurmuş. Ne büyük lütuf, padişahım çok yaşa!
Akşam akşam iyi güldüm sayenizde, ağlanacak halimize...

Şaka bir yana, neyin cezası ki bu, ölümünü görüp sıtmasına razı olacakmışız?
Gerekçeli kararda somut durumlar 5 N 1 K prensibiyle ortaya konmadığı takdirde bu cezayı verenler suçlu durumuna düşebilirler, bilginize.

O zaman ayrıca konuşuruz, 6 mı oluyor, 66 mı...
Ara
Cevapla
#33
Sayın Arkadaşlar
Özgür Akman, satranç oyununa hile karıştıranın cezası ile E. Atalık'ın cezası arasında mukayese yapıyor (Buraya göre bir yıl hak mahrumiyeti almış. Ekaterina Atalık'ın daha fazla ceza alması cezalardaki orantısızlığın kanıtıdır. Bu konuda yeni düzenleme yapılmalı diye not düşmek lazım.)
Bir başka arkadaş da, 15 ay çok, azalsın diyor. Olmaması gereken bir ceza, ceza değil "haksızlıktır". Satranç oyununda hile yapanla bırakın mukayese edilmeyi, aynı cümle, paragraf içinde geçmek bile namuslu bir satranççı için başka bir cezadır. Ben derim ki, "E. Atalık'a verilen ceza olarak" değil, "E. Atalık'a yapılan haksızlık" olarak analım. Bu başka bir şey değildir, ne mantığı vardır, ne de bir kamu yararı amacı güdülmektedir. Cezaların amacı intikam değil, ıslah ve kamu yararı olmalıdır. Bu yapılanın amacı nedir sizce?
Selamlar
Cengiz Keleş
Ara
Cevapla
#34
Olmaması gereken bir ceza haksız da bir cezadır. Bizim nasıl andığımız soruyu çözmediği gibi yanlış çünkü objektif durumu ifade ediyor. Cezanın onaylanması demek değil. Haksızlık olduğuna ne şüphe ama ceza sonuçta.
Meselenin özü ayan beyan ortada.

Cezaya yer olmadığına ne şüphe -bu forumda cezayı savunan birisine rastlamadım daha-, ama madem böyle bir ceza var, mevzuatın bu cezanın orantısızlığı sebebiyle başka sorunları da var.
Ara
Cevapla
#35
TSF web sayfasında 28.11.2013 tarihli disiplin kurulu kararına tekrar baktığımızda, daha önce Ekaterina Atalık için verilmiş olan kararın değiştirilerek sadece 'İzinsiz dış görev' maddesinden 3 ay hak mahrumiyetine çevrildiğini ve Milli Şerefi İhlal kısmının tamamen kaldırıldığını görüyoruz.

Bu, elbette Tahkim Kurulunun yapılan itiraz sonucu verdiği bir karar ve TSF de bu karara uymak zorunda. Belli ki, hepimizi rahatsız edecek bir biçimde yakıştırılan 'Milli Şerefi İhlal' suçu ve orantısız 15 aylık ceza, kurul tarafından da kabul görmemiş.

TSF tarafından 15 ay olarak verilmeye çalışılan bir cezanın, tahkim tarafından 3 aya düşürülmesi, bir başka deyişle 1/5 oranına indirilmesi, 'kasıt' ihtimalini de artırıyor. Dikkatlerimizden kaçmaması gereken ve belki de şu ana kadar çok üzerinde durmadığımız nokta, Katya'nın bu turnuva sonunda dünya şampiyonasında oynama hakkı elde ettiği. 15 aylık ceza onaylansaydı, TSF kendi elleriyle, sporcusunun, bu ceza süresi içinde gerçekleşecek finallere katılımını engellemek için önemli bir koza sahip olacaktı.

Bir spor federasyonunun kendi oyuncusuna, şiddet, spor ruhuna aykırı bir davranış, hile, şike vs olmayan bir sebepten 15 ay ceza vermeye çalışması ama o sporla en ufak ilgisi olmayan bir üst kurulun bu cezayı 3 aya indirmesi çok acı. Üstelik 3 aylık cezaya neden olan 'izinsiz dış görev' maddesi de, oldukça tartışmalı ve bu sayfalarda da tartışma yaratmış bir uygulamanın ürünü.

Henüz geçtiğimiz hafta, Türkiye Atletizm Federasyonu, daha önce doping yapmış ve hakkında ikinci defa doping şüpheleri olan Olimpiyat şampiyonu bir atlet için, Dünya Atletizm Federasyonu ve Uluslararası Doping Ajansının tün baskılarına rağmen cezaya yer olmadığı yönünde görüş bildirirken, TSF'nin hem ulusal hem de uluslararası alanda başarılı bir sporcunun spor yapmasını engellemek için çırpınmasını görmek de ayrı bir tuhaflık. Bu iki örneğin bize açıkça gösterdiği, bu ülke de spor yönetiminin, ilkeler ve doğrular üzerinden değil, o günün çıkarları ve ait olduğunuz 'taraf' üzerinden yapıldığıdır.
Ara
Cevapla
#36
Alıntı:daha önce Ekaterina Atalık için verilmiş olan kararın değiştirilerek sadece 'İzinsiz dış görev' maddesinden 3 ay hak mahrumiyetine çevrildiğini ve Milli Şerefi İhlal kısmının tamamen kaldırıldığını görüyoruz.

Bu, elbette Tahkim Kurulunun yapılan itiraz sonucu verdiği bir karar ve TSF de bu karara uymak zorunda. Belli ki, hepimizi rahatsız edecek bir biçimde yakıştırılan 'Milli Şerefi İhlal' suçu ve orantısız 15 aylık ceza, kurul tarafından da kabul görmemiş.

Verilen 15 aylık cezanın 3 aya indirilmiş olması sevindirici bir gelişme.

Tahkim Kurulunu sağduyulu kararından ötürü kutluyoruz.
Ara
Cevapla
#37
Oktay ERTAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Gerekçeli kararda somut durumlar 5 N 1 K prensibiyle ortaya konmadığı takdirde bu cezayı verenler suçlu durumuna düşebilirler, bilginize.

Bu satırlardan sadece iki gün sonra cezanın değişmiş olması enteresan. Kararın zamanlaması çok manidar! Smile

(Başlık ve değişen ceza unutulmasın!)
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi