Satranç ve Spor
#36
Değerli üyeler,
Sn. KILCIGİL' in sorulara ve yorumlara cevapları aşağıdadır.
YAZARIN KENDİ CEVAPLARINI KALIN PUTONLARLA YAZDIM
Yorumsuz olarak aynen aktarıyorum.
____________________________

Sayın Taşan; çok güzel mantıklı sorular da yazılar da var; alaycı ve uslup yoksunu olanlar da. İş seyahati nedeniyle Ankara dışındayım. Bu iletinin bütün bölümlerine yanıt vereceğim. Ancak Ankara'ya döndükten sonra bilgisayarımdan. Cep telefonundan olmuyor. Zaten yoğunluğum nedeniyle zamanım da yok. Pazartesi veya en geç Salı günü iletimi göndereceğim.
Bilgilerinize saygılarımla.


İstanbul'da düzenlenen Satranç Olimpiyatları sırasında (28.08.2012) "Satranç Spor mudur, Olimpiyatlarda Niye Yer Almıyor" sorularına cevap olabilecek bir özet yazı yazmıştım: http://satranctr.com/viewtopic.php?p=73#p73
Alıntı:
Olimpiyat, spor ve satranç... Birlikteliği, bir birleriyle ilişkileri çok tartışılan üç terim. Olimpiyat tarihini incelemiş birisi, Spor Hukuku alanında sertifika almış bir avukat ve bir satranççı olarak bu konuda bir yazı yazmak istiyorum.

"Satranç spor mudur?" sorusu ile başlayalım. Bunun için önce sporun tanımını bilmek gerekiyor. Bir efor sarf ederek, rakibine üstünlük kurmak için, belirli kurallar çerçevesinde yapılan aktivitedir. Spor Hukuku açısından bakarsak en yaygın tanım ise "Bireyin hareketleriyle yada aletle-hayvanla birleşerek yaptığı hareketlerle gerçekleştirilen insan eylemidir, oyundur. Eğlence, keyif, haz duygularıyla yapılan hareketler ve belirli bir ritm, uyum dahilinde gerçekleştirilen oyun spordur." Bu tanımlar ışığında sanırım satrancın bir spor olduğunda hemfikirizdir. Zaten bu tartışma Avrupa'da yarım yüzyıldan uzun bir süre önce satrancın bir spor olduğu yönünde mutabık kalınarak bitmişti.

Ayrıca satrancın tam bir fiziksel aktivite olmasa da, vücudumuzun direncine, sağlam olmasına ne kadar ihtiyaç duyduğu ise bir gerçektir. Buna örnek bir olayı sporcu ismi, turnuva ismi ve turnuva yeri vermeden sizinle paylaşmak istiyorum: Bir Türk sporcu, gittiği bir yurt dışı turnuvada Türkiye'den bir üniversitenin yaptığı bir araştırmaya konu olmuştur. Organizasyondan alınan izinle bu oyuncunun vücut hareketleri oyun boyunca kaydedilmiştir. Türkiye'ye dönüşte bu değerler araştırmayı yapan üniversite hastanesindeki hocaya gösterildiğinde bu sporcunun sadece yaşı ve cinsiyetini bilen, yaptığı sporu bilmeyen bu hoca "Bir kız için bu yaşta bu değerler çok tehlikeli, derhal deparı bıraksın" demiştir.

"Satranç nedir?" sorusu ile devam edersek benim bu soruya verdiğim yanıt "Satranç Hayattır" oluyor çünkü satranç tüm karakterinizi tahtaya yansıttığınız, hayatın bir provasından başka birşey değil. Ancak, tabii ki bu sorunun doğru cevabı "Satranç Spor, Sanat, Bilimdir." Satrancın spor oluşunu yukarıda açıkladık. Sanat oluşu ise iki yönlüdür: 1- Ünlü Mıknatıs Matı yada Ever Green partilerindeki gibi çok ciddi bir görsel cazibesi vardır. 2- Satranç Ustalarının tıpkı bir ressamın fırça darbelerindeki gibi kendilerine has stillerini oyunlarında görebilmemiz. Bilim olması ise tüm oyunun, hamlelerin sebep sonuç ilişkisine bağlı olmasıyla açıkça görülmektedir.

Peki Olimpiyat nedir? M.Ö 776 - M.S 394 arası yapılan, sonra verilen ara sonrası 1896'da tekrar başlayan spor oyunlarıdır. Günümüzde dünya sporunun en etkili kuruluşu olan IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) çatısı altında gerçekleştirilmektedir. IOC'nin altında uluslararası federasyonlar (Satrançta FIDE) var ve bu uluslararası federasyonların konusu olan sporun Olimpiyat Oyunlarında yer alması IOC'nin tasarrufunda. 100lerce uluslararası federasyondan son çalışmasını yaptığım 2011 yılı sonunda sadece 68 tanesi uluslararası arenada, yani Olimpiyat Oyunlarında yer alıyor yada IOC tarafından tanınıyor idi. Bu listeye girebilmek ise tamamen dengeler politikası ve ekonomik güç ile alakalı. IOC'nin en büyük ekonomik kaynağının %50 ile televizyon gelirleri olduğu ve satrancın izlenme açısından çekici bir spor olmadığı gerçekleri doğrultusunda yorum yaparsak, satrancın Olimpik Spor olma şansının oldukça az olduğunu görüyoruz. Her olimpiyat öncesi televizyon ratingi az olan yada fazla doping yapılan taş çatlasa 3-4 sporun IOC tarafından Olimpiyat Oyunlarından çıkartıldığını ve yerine yenilerinin alındığını düşünürsek bu süreç satranç için oldukça zor bir süreç.

Satrancın Olimpiyat Oyunlarında yer alamaması, diğer bir deyişle Olimpik Spor olamaması ile ilgili diğer bir konu ise Roma'dan SPQR döneminden günümüze gelen ve Olimpik Motto olan "Citius, Altius, Fortius" yani "Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü" sloganının hiç bir maddesine uymamasıdır.

Bu sebeplerle satranç bir spordur ve kendi olimpiyatı vardır ancak, IOC çatısı altında Olimpik Spor olması oldukça zor görünmektedir. Belki bir gün bu hayalimizin de gerçek olacağı ümidiyle...

Sayın Taşan;
İletinizdeki yazı sırasına göre yanıtlar vereceğim. Bu iletiyi olduğu gibi de olmadığı gibi de yayınlayabilirsiniz. ?Olmadığı gibi?den kastım; ?satrancın spor olmadığına ilişkin verilmiş yanıtların görmezden gelinmesidir. Ancak bu seçeneği şimdiden eliyorum. Çünkü objektif yazmışsınız. Sizin yukarıda verdiğiniz yanıt içerisinde yine sizin bir zamanlar bu konuda yazmış olduğunuz yazınızı bana iletmenizden anlıyorum. Şimdi onunla başlayalım:

?Her olimpiyat öncesi televizyon ratingi az olan yada fazla doping yapılan taş çatlasa 3-4 sporun IOC tarafından Olimpiyat Oyunlarından çıkartıldığını ve yerine yenilerinin alındığını düşünürsek bu süreç satranç için oldukça zor bir süreç.

Satrancın Olimpiyat Oyunlarında yer alamaması, diğer bir deyişle Olimpik Spor olamaması ile ilgili diğer bir konu ise Roma'dan SPQR döneminden günümüze gelen ve Olimpik Motto olan "Citius, Altius, Fortius" yani "Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü" sloganının hiç bir maddesine uymamasıdır.

Bu sebeplerle satranç bir spordur ve kendi olimpiyatı vardır ancak, IOC çatısı altında Olimpik Spor olması oldukça zor görünmektedir. Belki bir gün bu hayalimizin de gerçek olacağı ümidiyle...? demişsiniz. Çok da doğru söylemişsiniz. Yazı yanıtımın ilk başlangıcının bu yazı olması da ayrıca isabet olmuştur. Satrancın, sizin de belirttiğiniz gibi Olimpiyat felsefesine uymamasının en önemli gerekçesi de bu sözlerin ?fizyolojik ağırlık? olarak öneminden kaynaklanmaktadır. Yoksa ?daha yüksek, daha hızlı, daha güçlü? olmazdı. Aşağıda bir başka yazıya vereceğim yanıtı şimdiden anımsatmak gerekirse, bir üye; ?temel hata spor kavramını şu modası geçmiş "Citius, Altius, Fortius" üçlemesini temel alarak değerlendirmek? demiş. Asıl temel hata, hem sadece bu felsefe temel alınıyormuş gibi düşünülmesi (ki sadece bu ele alınmamaktadır), hem de eğer satranç spor olmayacaksa yine en önemli temel neden eğer bu ise, bu neden çıkartıldığında satranç hemen spor olacakmış gibi bir savlama yapılmış. Temel itiraz nedeninin temeli yanlıştır. SATRANCIN SPOR OLDUĞU KANITLANAMAMIŞTIR.





Satranç spordur. Yazarın tespitleri, konuya dalış açısı baştan aşağı ters olduğu için kök hatalar içeriyor.
Olimpiyat felsefesini oluşturan citius, fortius, altius üçlemesi öleli çok uzun zaman oldu; olimpizm de spor da bu üç niteleme üzerinden tanımlanmıyor.
Okçuluk olimpik spor mudur? Evet. Daha hızlı, daha güçlü, daha yükseğe kriterlerinin hangisini haizdir?
2016 olimpiyat programına dahil olacak golf spor mudur? Akülü araba ile 70 yaşında, sadece vuruş yaparken kalçayı 20 derece açıyla bükmenin neresinde citius, fortius, altius var acaba?
Dünya tarihinin en köklü sporlarından eskrim? Sadece hamle ve hamle karşılama esasına dayanan muhteşem bir spordur ve şaşılacak derecede satranç sistematiğine benzer. Meraklısına Arturo Perez Reverte'inin Flaman Tablosu ve Kılıç Üstadı eserlerini öneririm, 2 polisiyede de satrancın ve eskrimin ayrı ayrı sanat-spor ve bilime giden detaylarına iner.
Yazarın oturup başlı başına spor tanımı üzerinden bu yazıyı oluşturduğunu düşünmüyorum. Satrancı esas alıp yarı olimpizm yarı güç/kas olgusu üzerine kaba bir deneme yapmış.
Spor ve sportif yetenek (meleke) kasla değil, özünde zeka ile ilgilidir. Antreman onun gelişmesini ve gelişmiş bir melekenin optimumda kalmasını sağlar.
Naim, kol kasları kuvvetli olduğu için değil, halter tekniğini bildiği için cep herkülüydü. Özünde doğal yetenek, sportif zeka ve elbette çok çalışma vardı. Bu üç niteliği toplayınca bizim dünyada bunun karşılığı Bobby Fischer oluyor.


YANIT: İsterdim ki, Cumhuriyet?teki yazıma sporun ne olduğunu bilenler yanıt versin. Oysa sadece satrancı sevmek veya ilgilenmek, ne yazık ki sporu bilmek olmamaktadır. Yazarın kendi deyimiyle ?konuya dalışı? golf?ün spor olmadığını sözde kanıtlamakla başlamış. Oysa sporda ?göz-kas koordinasyonu? denilen temel ilkeyi bilseydi daha ayrıntılı yanıtlar verebilirdim. Ancak bu görüşü yazan kişi yazdıklarımı anlayacak temel bilgiye sahip değildir. Hele polisiye bir eserden bahsederek satrancı spor yapmaya çalışmış ki, ?fareli köyün kavalcısı? eserinde de ?ne güzel kaval çalınıyordu? dendikten sonra ?bu kaval çalanın senfoni orkestrasında mutlaka çalması gerekli, yazık oluyor kendisine? denmesine benzer. Hele bir spor branşındaki teknik ile, sözüm ona ?satrançta da teknik vardır? demeye getirmiş ki, bu yazarın önce spor tekniği nedir, teknik çalışırken neler yapılır, o sırada vücutta ne gibi değişiklikler veya gelişmeler olur, fizyoloji nedir, bir fizyolojik reaksiyon nedir, bu reaksiyon sırasında neler olur, olur da olur, çoğaltmak zaten bu yazarın anlayamayacağı konulardır. Yani bir cerrahın nasıl ameliyat yapacağını hiç tıp okumamış birine anlatması gibi bir duruma düşmek istemem. Bir polisiye romanla satrancın spor olduğunu savlayan birisine yanıt vermek gerçekten zor.
______________________________________________________

Satranç tüm sporlardan uzak ara; gittikçe kendisini yenileyen ve geliştiren, kitlelere yayılan ve o kitlelere de farklı disipline alışkanlıkları kazandıran eşsiz bir bireysel ve takım sporudur.
Böyle bir şeye tanıklık yapmayan bir insanın satrancı spor olarak kabul etmesinin anlamı yok. Belki zaman içinde anlar ve kabul eder.
KILCIGİL nereden bilebilir ki TOPALOV- KRAMNİK D.Ş. Maçına KRAMNİK' in iki yıl öncesinden antrenmanlarına başladığına...
O nereden bilebilir ki bir sporcu zamanında uyku kalitesine ulaşamazsa ertesi gün istediği performansa ulaşamayacağını...
O arkadaşımız bilebilir mi KASPAROV' un maçtan saatler öncesinden deniz kıyısında 2 saat yürüdüğünü...
Bir dünya devinin arkasında onca danışman, onca psikolog, kalori uzmanı diyetisyen, spor antrenörü ile haftalar boyunca maçına antrenman yaparak hazırlandığını bilip de kabul edebilir mi? O zaman tezi çakma tez olur çıkar!
Kişinin doğaya karşı güçlü ve sağlıklı olarak kalmak amacıyla tek başına veya başka kişilerle birlikte yaptığı belli bir disipline kuralları olan programlı etkinlikler spordur.
Kas ile ve mutlaka terleyerek de yapılması gerekmez.
Satrancın kilo kaybettirmediğini söylemek ve ispatlamaya çalışmak çok saçma...
istemleriniz bozulunca doktorunuz imdadınıza yetişir ve G. KASPAROV' un elinden kurtarıverir sizi..

YANIT: Valla Kılcıgil?in bildiklerini keşke kendisi de bilseydi, memnun olurduk. Çünkü eğitimli bir toplumu her zaman her şeye yeğleriz. Hele eğitimin önemini bilen ve spor bilimleri konusunda (üç Üniversite bitirip) lisans, yüksek lisans, doktora yaptıktan sonra, okutmanlıktan sonra öğretim görevliliğine daha sonra da öğretim üyeliğine yükselen aşamaları bir bir tamamlayıp bu alanda 30 yılını vermiş ve spor bilimleri alanında çok satanlar listesinde 3 adet kitabı (Sosyal Çevre-Spor İlişkileri, Kırmızı Kart-Örneklerle Türk Spor Kültürüne Sosyolojik Bakış-, Futbol Buysa Üstü Kalsın) ve onlarca ulusal ve uluslar arası makaleleri olan bir spor bilimci olarak memnun oluruz. Öğrenmeye de halâ devam etmekteyiz. Öğrendiklerimizi toplumla paylaşmak, en önemli ilkemizdir. Yukarıdaki savları yazan kişinin antrenman konusunda temel eksiklikleri vardır. İki yıl öncesinden antrenmanlara başlamak, her antrenmanı spor yapar mı, önce bunun ayırdına varmak lazım. Örnekleri çoğaltamıyorum, zamanım yok. Ancak bir örnek vermekle yetineceğim. İlköğretim çağındaki bir çocuğun okuma alışkanlığını ve okuma hızını artırmak için öğretmenler tarafından verilen okuma ödevleri de bir çeşit antrenmandır. Bu spor olur mu? Sporun kriterleri tek bir neden ile açıklanmaz. Bir bütündür. Antrenmanın mutlaka ama mutlaka fizyolojik bir temelinin olması lazım. Olmazsa olmaz tek kural budur. Fizyolojik temeli olmayan bir tek spor branşı gösteremezsiniz. Gösterin, satrancı da spor kabul edelim. Hele ?kas ile ve mutlaka terleyerek de yapılması gerekmez? savından sonra yanıt bile vermek gerekmez, ama bir spor bilimci ve yazar olarak açıklamak zorundayım. Ancak önyargılı savları ikna etmek gibi bir zorunluluğum veya mecburiyetim olmamasına rağmen, mesleğime hizmet açısından ve okurlara saygımdan dolayı yazıyorum. Bilimsel ve geçerli gerekçelere bir bilim adamı her zaman açıktır. Bu yüzdendir ki bilim adamıdır. Bilim herkese açık yapılır, paylaşılır. Karşıt görüşler o bilim adamına yön verir. Kafasında sorgular oluşur, bu da ilgili bilim adamının gelişimine, çağın ve ilgili o bilimin gerisinde kalmamak için o konuya ve bilim adamına yardımcı olur. Aksi takdirde toplumda ve kendi bilim çevresinde alaya alınması da kolay olur. Çünkü toplum ve bilim dışlanmaz. Deniz kıyısında iki saat yürümek satrancın antrenmanı olabilir, ancak sporun antrenmanı olmaz, olamaz. Hele bir spor branşının o branşın gerektirdiği bir spor kıyafetine gereksinimi vardır ki, bu yüzden fizyolojik zorlanmanın şiddeti-tekrarı-dozuna göre (bunu açıklamak da ayrı ve uzundur) giyilen o kıyafet, o spor branşının performansını artıran veya engellemeyen bir araçtır. Yukarıdaki yazıya bu kadar yanıt yeterlidir. Yazarın temel bilgi ve sav eksikliği olması nedeniyle daha fazla yanıt yazılmaya uygun değildir.
_________________________

SATRANÇ SPOR DEĞİLDİR!
... Satrançta sporcular ve sağlık kontrollerinden geçerek alınmış sporcu lisansları yoktur.
... Satranç karşılıklı iki sporcu ya da takım arasında yapılmaz.
... Satranç yarışma veya turnuvalarına haftalar ve aylar öncesinden belli bir teknik, anatomik performans, moral ve dinlenme olarak antrenörler kontrolünde hazırlanılmaz...
... Çünkü spor olmadığından antrenörleri de yoktur.
... Antrenörlerin alan-teknik bilgileri yanında spor psikolojisi derslerine hiç ihtiyaçları yoktur. Çünkü satranç psikolojik hazırlık gerektirmez...
...SATRANÇ bedensel kinestetik, içsel öze donuk, görsel uzamsal, doğa ve mantıksal zekayı geliştirmez.
... SATRANÇ ANTRENÖRLÜK DERSLERİNDE PSİKO-MOTOR DERSİ DİYE BİR DERS HİÇ YOKTUR.
...Teknik taktik dersleri ise hiç yoktur.
...Müsabaka Yönetimi Dersi, bilinmezlikten gelinir.
...Özel Kondisyon Antrenmanı dersi yoktur satranç antrenörlüğünde, öyle mi?
...Antrenörlük Uygulamasında Yeni Arayışlar Dersi de yok değil mi?
... Seyircisi de yok! Otel müşterisi var.
... Yarışanları canlı izleyip bahisler de yapılmıyor zaten...
... Doping ile mücadele yok.
... Sahtecilik desen?...
... Hakem yönetiminde değil...
... Dış deplasman da yok sanki...
... Bütçesi yok...
... Tescilli kulübü, forması, yöneticisi, ligleri bunların hiçbirisi yok.
... Evet masörü de yok çünkü kaslar çalışmıyor. Ama boynum tutuluyor.
... Performansı artırıcı gıda, uyku, çalışma sistemlerinin hiçbirisi yok.
... Federasyonu, teşkilatı, yönetimcileri yok. ( -BAK BU ZATEN BİZİMKİLERİN DE SÖYLEDİĞİ ŞEYLER- Bunu listeden çıkarsam mı? )
... Uluslararası yarışma yönü yok.
... Dünya, Olimpiyat, Avrupa yarışmaları yok.
... Uluslararası federasyonu yok.
... SAYGINLIK KAZANMIŞ DÜNYA ŞAMPİYONLARI, EFSANEVİ SPORCULARI HİÇ YOK!

... Basketbol, futbol, güreş gibi sınırlandırılmış süresi yoktur.
... Masa tenisindeki gibi rakipler sırayla topa vurmaz, rakipler sırayla hamle yapmaz.
... Topun gelişine göre pozisyon alınmaz, hamlenin gelişine göre konum belirlenmez. Çünkü daha hamle gelmeden satrançta siz onu görürüsünüz. Topun nereye geleceğini ancak tahmin edebilirsiniz.
... 100m. startta hatalı çıkışı iki defa yapınca diskalifiye edilirsiniz. Satrançta ise üç kural dışı hamlede oyun oynanmaya devam eder (?!)
... Futbolda maça 9 kişi başlayabilirsiniz. Takım yarışmalarında ise eksik masa başlayamazsınız.
... 400 m. yarışında kulvar dışından koşabilir misiniz? Ama satrançta aynı anda diğer masanın hamlesini de yapabilirsiniz.
... Ertesi günkü final güreşinize akşam en geç saat 10.30 da yatarak melatonin hormonunuz sayesinde gücünüzü ve moral motivasyonunuzu hazırlayarak maça zımba gibi çıkabilirsiniz. Ama ertesi günkü sabah saat 10.00 daki satranç oyununuza 06.20 gibi uyuyup, 09.40 da kalkarak da maça kahvaltısız apar topar çıkabilirsiniz.

YANIT: 2. Maddesi yanlıştır. Yasal olarak örgütlenmiş, ulusal ve uluslararası federasyonları olan ve ?spor? çatısı altında örgütlenmiş durumundan dolayı ?iki sporcu? diyebileceğiniz, ancak ?iki oyuncu? diyebileceğimiz kişiler karşılıklı da bir kişinin 10 belki de 20 kişiyle de oynaması olasıdır. Diğer maddeler sözde satrancın spor olmadığını kanıtlamaya çalışan ancak ütopik gerekçelerdir. Yanıt vermek gerekmez. Alaycı bir uslup vardır.
_______________________________________________

Modern Olimpiyat Oyunlarının manifestosu olan ?Olimpik Antlaşma? ?Olimpizm Felsefesi!? metninde yer alan maddelerden bir tanesi de, ?spor, sevgi, barış ve kardeşliktir.? ?Saldırganlık? üzerine çalışmalarıyla ünlü Kondrad Lorenz'e göre spor, insanın tabiatında bulunan saldırganlığa barışçı boşalma imkânları sağlamakta, saldırganlık güdüsünün denetim altına alınması için uygun bir yarışma ortamı sağlamaktadır. Savaşın bir benzetim modeli olarak da algılanan ?spor, barışın, dostça yarışmanın sembolüdür.
YANIT: Ne dediği neyi savunduğu anlaşılamamıştır.
__________________________________________

Bu tarif çerçevesinde satrancın bir spor olduğu ağırlık kazanmaktadır. Çünkü tıpkı sporda olduğu gibi, satrançta da belirli bir zaman ve mekân şartı, belirli esas, usûl ve kurallar silsilesinin yanı sıra, belirli bir hedef öngörüsü de bulunmaktadır. Fakat burada bazı spor tariflerinde olup da satrançta olmayan bir şey var ve o da, ?fizikî/bedenî performans?tır.

_ Günümüz dünya dillerinde İngilizce bir kelime olarak yerini alan ve sıkça kullanılan spor kelimesi, Üstad Necip Fazıl'ın da ifadesiyle, ?Fransızların eski (desport) tabirinden dönmedir.?(14) Bu kelime, 11. yüzyılda Normanlarca ince, kibar bir yaşayış tarzını anlatan bir kelime olarak Manş üzerinden İngiltere'ye aktarılmıştır.(15)
Latince'de eğlenmek, hoşça vakit geçirmek, geçinmek ve oyalanmak mânâlarına gelen desportare ve sportus kelimelerinden kaynaklanmış olan desport, eski Fransızca'da eğlendirme, oyalama ve gevşeme mânâsındadır. İngilizce'de ise sport, zaman öldürme, eğlenme, oyalanma ve hobi mânâsında.
YANIT: ?Üstad? taraf olunan veya atfedilen kişiyi yüceltme anlamında kullanılabilir. Bu konu, şu anki konumuz dışındadır. Ancak Necip Fazıl?ın edebiyat veya şiir konusunda değil de spor konusunda referans verilmesi, sözün bittiği yerdir. Konuşmaya veya yanıt vermeye gerek bile yoktur.
_______________________________________________

Spor literatüründe satranç bir zekâ oyunu olarak da kabul edilmektedir. Spor tarihi içerisinde sporda pek çok sınıflandırma yapılmıştır. Meselâ; ferdî ve takım sporları; amatör ve profesyonel spor; âletli ve âletsiz sporlar; bedenî ve zihnî sporlar; yaz ve kış sporları; kara, deniz ve hava sporları; okul, kitle ve elit sporları; oyun, eğlence ve müsabaka sporları bunlardan bazılarıdır.
YANIT: Bu konuda naçizane hem pratik hem de teorik okkalar dolusu mürekkep yalamış biri olarak sporun bu sınıflamalarını ne duydum ne de gördüm. Kara-Deniz-Hava askeri birlikleri duydum ama bu adla hiç spor duymadım. Kastedmek istediklerini anlıyorum, ancak önce doğrularını bilmesini öneriyorum. Eğlence sporları, oyun sporları ve benzeri sporlar bilgim dışındadır.
_______________________________________________

bugün Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından satranç, 15. Asya Oyunlarına dahil edilerek onun olimpik spor?olma yolunu açmıştır.
YANIT: Yetkim ve bilgim dışındadır. Yol açılmasına bu yeterli midir, onu da bilmem. Ancak Belçika?da Satranç spor olmaktan çıkarılmıştır. Aynı tez ile ben de ?spor olmaması yolunda yol açılmıştır? diyemem.
_____________________________________________

satranç ne bildik türden bir spordur, ne de ondan ayrıdır.

Satrancın Olimpik bir spor olarak kabul edilmesi, buna paralel olarak da ulusal ve uluslararası spor federasyonlarına sahip olması, onun bir spor olduğunu gösterir bir niteliktedir. Fakat satrancın beden hareketlerine minimum seviyede (sadece kol kasını, onu da çok pasif bir şekilde çalıştıracak kadar) yer vermesi, bilinen ve uygulanan spordan (boks, güreş, yüzme, koşu, futbol vs.) uzak düştüğünün bir işaretidir. Kimbilir, belki de sırf bundan dolayıdır ki satranç, spor tasnifler içerisinde ayrı bir kategoride - zekâ sporları?kategorisinde değerlendirilmektedir.


YANIT: İlk tümce yasal olarak doğrudur, ancak geçerliliği konusunda uluslararası düzeyde tartışmalar devam etmektedir. Zeka sporları diye bir tanım, tamlama veya kavram yoktur.
______________________________

_Dünyada sadece kas gücüne dayalı bir yarış vardır. Ama spor olarak kabul edilmez.
DEVEKUŞU YARIŞLARI.
Deve kuşu dünyada gözü beyninden büyük tek hayvandır.
Acaba sırf kas gücüne dayalı olduğu için, yarışma kuralları olduğu için, ekonomisi olduğu için spor kabul edilmeli midir?

YANIT: Deve kuşunun gözü beyninden büyükse, deve kuşu hiçbir zaman satranç öğrenemeyecektir. Yazık, gerçekten çok yazık.
________________________________

Ön yargılara kapılmadan hazırlanmış, güzel bir araştırma:
http://en.chessbase.com/post/vik-hansen-...ort-260513

___________________________________________________

yazar Vik-Hansen satrancın bir spor olduğu sonucuna varıyor.
Bu sonuca varırken aşağıdaki tezleri öne sürüyor:
1. Profesyonel bir satranç sporcusunun beynindeki nöronların işleyiş ve tepki şekliyle profesyonel bir atletin nöronlarınki aynı.
2. "Kilo kaybettirmiyor." diyenlerde Kaprov'un 1984 yılında Kasparov'la yaptığı maç sırasında kaybettiği 10 kiloyu hatırlatıyor. (Uzun bir ağır partinin sonunda bile hissedilen yorgunluğu hepimiz biliyoruz.)
3. Satrançta zirvenin yeni sahiplerinin daima gençler olduğunu hatırlatıyor. (Bence bu nokta önemli: Karpov'u silen genç Kasparov, Kasparov'a tek oyun bile vermeyen genç Kramnik ve Anand'ı tarumar eden genç Carlsen örneklerini hatırlamak yeterlidir.)

4. Rekabet duygusu, antrenman olanağı, kuralları, araçları, skor şekilleri ve yarışma formatlarıyla birçok standart spor dalından eksiği yoktur, diyor.

YANIT: Her kilo kaybı spor olacaksa, vay halimize. Tüm Dünya her sabah tuvalette spor yapıyor o zaman. Hele bazıları daha uzun süre oturur, onlar daha çok spor yapıyorlar demek ki?
__________________________________________________

Konuyla ilgili debate.org sitesinde bir başlık var:
http://www.debate.org/opinions/is-chess-a-sport
Siz de oyunuzu verebilir, her iki görüşteki insanların yazdıklarını okuyabilir ve farklı bilgiler edinebilirsiniz. Son durum: Satrancın spor olduğunu düşünenlerin oranı %60.
YANIT: Bundan doğal ne olabilir? Bu oran az bile. Çünkü bu site satranç severlerin ve ilgilenenlerin sitesi. Her sandık, nasıl demokrasi değilse?.. Neyse gerisi kalsın, konumuz dışı.
Son olarak, about.com'da kısa bir özet var, meraklısına:
http://chess.about.com/od/chesshistory/a...-Sport.htm

________________________________________________

Osman Temiz de aynı hataya düşmüş.
Kısa yazımda söyledim, temel hata spor kavramını şu modası geçmiş "Citius, Altius, Fortius" üçlemesini temel alarak değerlendirmek.
Bu sözün kaynağı Baron Pierre de Coubertin'in 1912 yılında, olimpiyat mottosu olarak söylediği bir slogan.
Oysa olimpiyat kavramı kökü antik çağa eski Yunan medeniyetine kadar gidiyor, bu bir. Yani olimpizm Pierre de Coubertin tarafından belirlenmiş bir olgu değil. Coubertin sadece olimpiyatları yeniden canlandırmak isterken bu sloganı kullanıma sokmuştur.
Keza slogan eksik ve tam tarif içermiyor, işte eskrim, okçuluk, atıcılık gibi kökü ilk çağlara giden sporları dahi tarif etmiyor. Tıpkı "sağlam kafa sağlam vücudda bulunur" sözünün zamanla benimsenmesi gibi; oysa doğrusu "keşke sağlam kafa sağlam vücutta bulunsaydı" dır.
Kısaca, "Citius, Altius, Fortius" bilimsel bir izah değildir; olimpizmi de tarif etmez. Ayrıca 1912'den bugüne o anlatılmak istenen olimpizm ideasının yüzlerce kez ırzına geçilmiştir. Son olimpiyatlarda Kobe Bryant, LeBron James falan oynadılar, Bolt yılda 50 milyon doların üzerinde para basıyor, ne olimpizm mi?
İkincisi, olimpizm ile spor tarifi birbirne yakın görünse de özellikle spor kavramının genişliği sebebiyle ancak kesişme noktasına sahip olurlar ama birbirlerini tamlamazlar, hatta çelişirler.
Her sabah yağmur çamur demeden yürüyüşe çıkan ve sonra evinde 100 mekik çeken bir kişi spor yapar mı? Yapar. Sportmen kabul edilebilir mi, bu disiplini koruduğu sürece evet.
Peki, sabahları yürüyüşü veya mekik çekme başlıklı bir olimpik yarış var mı? Hayır.
Çünkü 2 yazarın karıştırdığı (ve bence sokaklardan, tirbünlerden, dünyadan çok kopuk olmalarnın temel sonucu) spor ile yarışma olgusunu karmakarışık etmeleri ve esasen bir yarışma olgusu olan olimpizm üzerinden spor tanımı vermeye kalkmaları.
O yüzden sadece kas gücüne dayalı aksiyonları spor sayıyorlar (ki satrancın bir vücut organı olan beyin kasları ile ilgili olduğu ayrı bir vaka) ama spor = kas aktivitesi önermesi maalesef çok çapsız bir önerme olmaya mahkum.
Temel örnek olarak okçuluğu vermiştim. Dünya tarihinin en eski bir kaç sporundan biridir belki. Okçu'nun temel aktivitesi, oku attığı ve hedefe bağlandığı 20-30 saniyedir. Hedefini de beyni ile okur.
Sallama yazarın iddia ettiğinin aksine, beynin okuma yaptığı sporlardan biridir okçuluk; hedefi vurmak için daha hızlı hareket etmek, oku daha güçlü kaslarla bir noktaya ulaştırmak veya yükseğe dikmek değildir. Temel başarı beynin hedefi doğru okuması ve bunu oku atan ele iletmesidir.
Atıcılık (trap) ve bununla kaynaşmış başka kombine olimpik sporlar da sayabilirim modern pentatlon gibi (içinde atıcılık var mesela).
Beynin okuması üst düzey basketbol oyuncularında da olan bir yetenektir; üst düzey bir basketbolcu top elinden çıktığında onun çemberin içinden girip girmeyeceğini bilir. NBA'da izleyin, çoğu oyuncu uzak mesafeden sallarken bile, top havadayken sevinmeye başlar.
Yani beynin okuması sporun bir elementidir; bir eylemi spora aykırı yapmaz; tersine, hedefe yönelik tüm sporlarda beyin okuma yapar ve eylemi önceden kurar.
Teniste de, güreşte de, futbolda da hamlenin beyinde önceden kurulup fiziksel eyleme dönüşmesi bir süreçtir.
Sonuç olarak:
a) Olimpizm sloganı üzerinden sporu tanımlayamazsınız. O slogan bir bilimsel spor tanımı değildir. Eksiktir.
b) Spor çok yönlüdür. Sokakta yürüyen, evinde sabahları çekme, germe, esneme hareketleri yapan ama amacı hızlı, yüksek, ileri olmayan insanları spor tanımı içinde tutmanız lazımdır.
c) Hedefe yönelik (challenge içeren) yarışmaların spor olup olmadığı daha çok tartışma gerektirir. Futbol spor mudur diye sorulabilir mesela?
Profesyonel düzeyde futbol asla sağlıklı ve fit olmak için yapılmaz; amaç skor elde etmektir. Boks gibi sporlarda da amaç sportif olmak değildir. Eğer olimpizm felsefesi üzerinden gidilecekse boks, dövüş sporları gibi sporlarla uzağa, ileri ve yükseğe gitme ile hiç alakası olmamış modern zaman challenge'ları (futbol-tenis-basketbol) dışlanmak durumundadır.
d) Kaldı ki golf gibi tuhaf bir meşgaleyi, curling gibi bir saçmalığı hatta motor sporlarını (adında bile spor varken) sportif tanım içine alıp, hem fiziksel hem moral hem de beyinsel çalışma ile hazırlanılan satrancı oyun seviyesine indirgemek ayrı bir yanlıştır.
Sporun tanımı o kadar kolay değil. Ama olimpizm sloganı asla sporun tanımı olamaz.

YANIT: Gerçekten çok komik savlar. Gülüyorum, vazgeçiyorum yanıt vermeye. Hele zamanıma acıyorum, sonra ?herkes senin gibi değil Ertan, dalga geçmiyor da gerçekten bilmiyor olabilir, buna da yanıt yaz? diyorum. İşte şimdi o durumdayım. NBA?da top havayken sevinen bir sporcunun satrançla özdeşleştirilmesi ne bilimle ne de sporla bağdaşır. ?Beyin okuma? denilen kavram halk arasında kullanılır. Oysa gerçekten beyni ne okunan, ne de okuyan vardır. Teknolojik aletler bile verilen tepkilerden ip uçları çıkarırlar, beyin okumazlar. Bahsedilmek istenen ?beyin okuma? olacaksa, olsa olsa bu spordan gelen kavram olan ?göz-kas koordinasyonu? olur. Top havadayken sevinmeye başlayan sporcunun ?göz-kas koordinasyonu? gelişmiştir bu da spor antrenmanlarıyla gelişir. Ancak trafikte araba kullanan birinin karşıdan gelen arabanın tehlikeli ve hızını kestirip ona göre yavaşlama, yoldan veya o tehlikeden kaçmak için yaptığı hamle, göz-kas koordinasyonunun eseridir. Değilse, bu karşıdan gelen arabanın veya içindeki şöförün beyninin okunması değildir. Şöför burada beyin okuyarak spor mu yapmış olmaktadır? Yukarda bahsedilen tek doğru kavram ?MOTOR SPORLARI? denilen araba yarışlarının da ?SPOR? olmadığıdır. Diğer tümcelerin ise hiçbir temeli yoktur. Curling de spordur, golf de spordur. Hele Olimpizm sloganının sporun tanımı olmadığını reddetmek?., artık burada da sözün bittiği yerdir.


____________________________________________

Satranç kişinin hayat boyunca yapabileceği, tüm sporlardan uzak ara, her insanın asla anlayamayacağı ve sadece yapana hitap eden asil bir spordur.
Spor sadece adale gücüne dayanarak yapılmaz.
İnsan sadece adale gücüyle de spor yapamaz!
BİLİMDE SİNİR-KAS -EKLEM KOORDİNASYONUNA DAYALI ANTRENMAN TEKNİKLERİNİ İLGİKENDİREN ÇALIŞMA ve DERSLER VAR!

Dünyadaki tüm sporcular antrenman yaparken üç ögeyi dengeli bir şekilde geliştirmeyi hedefler;
a- Bedensel-fiziksel gelişim,
b- Zihinsel gelişim,
c- Ruhsal-heyecansal- moral gelişimi.
Sporun ve insan sağlığının temelinde bu vardır.
Sağlıklı ve dengeli gelişemeyen insan spor yapamaz, aksar.
SATRANÇ SADECE ZİHİNSEL AKTİVİTEYE DAYALI BİR SPOR DEĞİLDİR.


YANIT: Yanıt vermek olanaksız, gerçekten çok zor. Öyle veya böyle, az veya çok kas gücü her spor branşında vardır. Bunu da sağlayan fizyolojik zorlanma ve gelişimdir. Ancak her kas çalışması spor değildir. Raftan kitap alırken çalışan kol kaslarımız olsa da, bahçeyi bellerken tüm vücut kaslarımız çalışsa da bu spor olmaz. Satrançta çalışan kol kaslarımız bize spor yaptırmaz. Cumhuriyet?teki yazımda belirttiğim gibi kolestrolü yüksek şişman ve sağlıksız birinin doktordan aldığı öneri, ?günde en az yarım saat iyi bir rakiple düzenli olarak satranç oynayın? değil, ?yürüyüş veya egzersiz yapın? olur. Bu tümceyi iyi anlamak lazım. Bu tümcenin altında neler var iyi anlamak lazım. Fizyolojik ve ritmli olarak, kişiye göre değişen tempoda kalp kası dahil dolaşım fizyolojisini değiştiren-geliştiren bir etkenden ve bu etkenin birlikte yürüdüğü kompozit bir oluşumdan bahsedilmektedir. Bu anlaşılamadığı sürece, ne bizi anlayabilirsiniz, ne de derdinizi anlatabilirsiniz.
_______________________________________________

Cevaplanması gereken başka bir soru da var; Kas gücü bitince ya da azalınca spor hayatımız bitiyor mu?
Kendi güçleri oranlarında spor yapan özürlü insan, arkadaş ve dostlarımız sadece kas gücüne dayalı olarak mı spor yaparlar?

YANIT; Kas gücü bitince ya da azalınca bırakın sporu, hayatınız bitiyor. Hücreler, yaşam boyunca her gün ölmektedir ve bu yüzden yaşam sonlanmaktadır. Spor eşitler arasında, kas gücüne dayalı, fizyolojik bir yarıştır (sadece bu değil, adı geçen yazımda sporun tanımı verilmiştir). Bu yarış, her türlü eşitler ortadan kalkınca, biter, yerine yeni sporcular gelir. Bu yüzden rekorlar hep yenilenir ve kırılır. Sporu bırakan kişi, sağlıklı kalmak için bir başkasıyla değil kendisiyle yarışır. Buna da spor denmez, genel egzersiz veya beden eğitimi denir.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
Satranç ve Spor - Yazar: Dr Harun Taner - 20-12-2013, 17:11
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Dr Harun Taner - 20-12-2013, 17:12
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Dr Harun Taner - 20-12-2013, 17:13
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Dr Harun Taner - 20-12-2013, 17:14
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Dr Harun Taner - 20-12-2013, 17:14
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Dr Harun Taner - 20-12-2013, 17:15
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Dr Harun Taner - 20-12-2013, 17:15
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 21-12-2013, 00:29
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Mojo Jojo - 21-12-2013, 00:51
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Mehmet - 21-12-2013, 14:55
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Oktay ERTAN - 21-12-2013, 21:27
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 21-12-2013, 22:30
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 21-12-2013, 23:38
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 21-12-2013, 23:48
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Oktay ERTAN - 21-12-2013, 23:57
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: ibrahimethemAy - 22-12-2013, 00:33
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Oktay ERTAN - 22-12-2013, 00:39
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: ibrahimethemAy - 22-12-2013, 04:47
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Dr Harun Taner - 22-12-2013, 10:30
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 22-12-2013, 11:26
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Mağara Adamı - 22-12-2013, 22:27
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Oktay ERTAN - 22-12-2013, 23:44
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Mojo Jojo - 23-12-2013, 02:23
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 23-12-2013, 15:23
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 23-12-2013, 15:35
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 23-12-2013, 21:36
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Attorney at Law - 23-12-2013, 22:27
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 23-12-2013, 23:23
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Mojo Jojo - 24-12-2013, 00:22
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Ozgur_Akman - 24-12-2013, 00:37
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Dr Harun Taner - 25-12-2013, 20:00
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Tuna Özateş - 25-12-2013, 20:45
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Oktay ERTAN - 25-12-2013, 22:23
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 26-12-2013, 21:21
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 26-12-2013, 21:30
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 30-12-2013, 14:18
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Mojo Jojo - 30-12-2013, 14:57
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 02-01-2014, 14:59
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Dr Harun Taner - 02-01-2014, 19:23
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 03-01-2014, 12:39
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Feti - 03-01-2014, 21:58
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Feti - 03-01-2014, 23:19
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 04-01-2014, 00:12



Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi