ANTALYA- 2014
#61
Ne dediğinizi alt alta koydum. Okurken size antreman olur. "Bu konuyu sizinle tartışmayalım" demek, biz tartışıyoruz, sizi şöyle kenara alalım demektir. Cümle çoğul, geneli kapsar.
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bu konuyu izninizle sizinle tartışmayalım.
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Erşan Bey, "madem sempozyum fikrine karşısınız ben de sempozyumu sizinle tartışmam" diyorum.
"Madem sempozyum fikrine karşısınız ben de sempozyumu sizinle tartışmam" demek ise, birinci tekil şahsın tekil ifadesidir. İşte sırf bu yüzden TSF'den bu konularda komite kurmasını istiyorum, tek başına bu işin altından kalkamıyorsunuz.

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Sempozyum konusu buharlaşmak üzere...
Ortada sempozyum falan yok, kimseyi güldürmeyelim. Konunun başlığı Antalya 2014, elbette Antalya'da olup bitenler tartışılacak. Ayrıca TSF'nin elini tutan yok, istediği konuyu yatırsın masaya. Yönetime geleli aylar geçti, daha ne ciddi bir toplantı gördüm, ne ciddi bir eylem. Aklımda kalan tek TSF icraati Ekaterina Atalık'a verilen "milli şerefi ihlal cezası". TSF daha web sitesinde bir pencere açamadı, halen İl Temsilcilerine bildirileri buradan gönderiyorsunuz. Sempozyummuş, genel katılımmış.

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Mahkemelere geldik.
Bay JOJO bizleri Silivri'ye yollayacak galiba...
Anayasal dilekçe hakkımı kullanacağım. 30 gün içinde de cevabımı alacağım. Benim hak kullanmamın mahkemeyle hiçbir ilgisi yok. Olursa da TSF yönetimi gider hesabını verir, size ne? Bu sizde neden alerji yapıyor?

Silivri konusu ise hepimizi aşar. Orada namuslu, vatanı için görev yaptığı halde sürgün edilmiş, zor durumda vatanseverler var. Öyle olur olmaz örnek vermeyelim, ayıptır.

Oradakiler, eşinden, çocuklarında ayrı; kimisi annesinin, kimisi oğlunun cenazesine iştirak edememiş, bazıları hücrelerde hayatını kaybetmiş mağdur insanlar. Kemer Limra Oteli roofunda rakıyı kafaya dikerken vatan kurtaran aslanlar değil. Kendinizi çok abartmayın. Silivri'ye gitmek şereftir, herkese nasip olmaz.

Bugünkü Satranç "Milli Şerefi İhlal Etmeyelim" Federasyonunu da, Kemer karakol komutanı başçavuş Lütfi bile zahmet edip çağırmaz.
Ara
Cevapla
#62
Erşan Gökerman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Şevkinizi kırmak istemem ama, 2010 genel kurulunda yönetimin ibra olmadığının kanıtlanması için gereken tek bir matematiksel işlem 2,5 yılda karara bağlandı. Sadece Satranç Federasyonu'nda değil, tüm federasyonlarda hatta tüm ülkede ihalelerin nasıl yapıldığı ve verildiği ortada. Bu kararları alan yönetimler mi, yoksa başka dinamikler mi, bilebiliyor muyuz?
Erşan bey benimki daha çok, karıncanın kimin safında olduğunu göstermesi hikayesi. TBMM'ye her konuda dilekçe vermek mümkün, hiçbir maliyeti yok. Cevabı da 30 gün sonra geliyor. Alıp eve asarım. Şurada sızlanmaktansa görevimi yapayım, kayıt düşsün, sonrası beni aşar aşmaz, hiç sorun değil.

Erşan Gökerman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Belki de İstanbul Birinciliğini de Kemer'de yapmıyorlar diye halimize şükretmemiz lazım. Ne dersiniz?
İstanbul Kadınlar Birinciliği bu sene Beylikdüzünde Haramidere'de bir AVM'de yapıldı.

Karayolları yenileniyor; teknoloji, ulaşım gelişiyor. Mimarlar Odasında bir iki tanıdığım var, dediklerine göre şehrin iklim ve demografik yapısı Trakya'ya doğru ilerliyor. Haramidere, Tekirdağ ile İstanbul'un ortasında. Trafik yoğunluğuna vurduğunuzda, Tekirdağ'da olma süreniz Kadıköy'e nazaran helalinden 30 dakika daha kısa.

Görüyorsunuz, çok eleştirdiğimiz TSF en azından Trakya ile İstanbul'u birleştiriyor, satrancın Türkiye'ye dengeli yayılması görevini yerine getiriyor. Ayrıca satrancı halka (AVM'lere) ve tabana (1233 ortalamalı İl Birinciliği) yayıyor.

Bu çalışmalar tahtında ben gelecek sene Keşan Shell Benzin İstasyonu, sonraki sene İpsala Hudut Kapısı, ve hayırlısı ile 2017'de Botev Plovdiv antrenman tesislerinde İstanbul Kadınlar, Gençler, Küçükler Birinciliğini bir arada bekliyorum.

Türkiye Birinciliği ise Kemer'de olabilir. Limra otelde güvenlik ve su servisi varmış diyorlar 8).
Ara
Cevapla
#63
Silivri de şerefiyle yatan her bir yurtsever için tek bir söz söylemem ve söyletmem de.
Bunu siz satırlarda yazarsınız ama mücadelesini ben alanlarda TOMA lara karşı verdim.

Bu insanlar için hayatın içinde ne mücadele verdiğinizi bilemem. Ama tahmin etmek zor değil satırlarınıza bakınca.

Sizin otel-rakı sohbetlerinizle bir araya getirdiğiniz bu şerefli insanlar sizin satırlarınızda konuya malzeme olmuş.

Tabi sözüm ona otel room da rakı hayali kurduğunuz insanlar sizin için şeref ve haysiyet yoksunu...

Ben Silivri' yi ismen kullandım. Hayatlarının en şerefli yıllarında orada yatan yurtseverleri değil!

ASLA!!

Siz uydurup çarpıtıyorsunuz!

Topluma çarpıtarak hedef göstermeye getiriyorsunuz.
İmralı desem APO ile iletişim kurup saldıracaktınız herhalde...

Kin ve nefret ile saldırıyor ve her konuya aynı şeyleri doğruyorsunuz.

Görüyorsunuz konuyu nerelere getirdiniz.
Yazık...
Benzinlikler, sınır kapıları.
Şov yapayım derken kalıverdiniz öylece .
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#64
Aşkın Bey,

Sizinle girilen her tartışmanın sonunda ortaya çıkan tablo beni ürkütüyor. O nedenle açtığınız bu başlık altında görüş bildirmekten kaçındım. Heyhat yeri geliyor kaçınmanın yolu kalmıyor. Zaten her başlık altında yazıyorsunuz.

Ortada şu an bir sempozyum yok. Bir üyenin bu konuda önerisi var. Tartışma adabına göre ilk yapılacak iş, sempozyumun nasıl yapılacağını konuşmadan önce, var olan sorunlara ve TSF'nin fikir üretmekte zorlandığı konuların çözümüne yönelik en uygun yöntemin bir sempozyum olup olmadığını sorgulamaktır. Konu başlığımız Antalya 2014. Sempozyumun nasıl yapılacağı konusunda yeni bir başlık açabilirsiniz.

Katılımcılar, bilimsel araştırma sahibi olmalıdır diyorsunuz ya işte ben tam o anda yaşadığım dünyanın gerçekliği hakkında düşüncelere dalıyorum. Konumuz ne? Çocuk satrancı, satranca başlama ve turnuvalarda oynama yaşı, turnuvaların hangi şartlarda ve hangi teknik özelliklerle düzenleneceği, ülke birinciliklerine katılımın hangi şartlarda sağlanacağı vs değil mi? Ülkemizi bir yana bırakalım, bu konuda dünya üzerinde bilimsel araştırma yapmış kaç kişi var? Elbette isimler üzerinden yaptığım gönderme de bu duruma dikkat çekmek içindir. Satranç konusunda bu yetkinliğin başka kıstasları var. Unvan gibi. Konuk listesini sırf iş olsun diye satrançla hiç ilgisi olmayan ve işin teknik kısmına uzak çocuk gelişimi uzmanları, doktorlar vs ile oluşturacaksanız yine sonuç alamazsınız. Ancak onlardan görüş alabilirsiniz.

Uygun isimler bulunabilirse bir sempozyum da yapılabilir ama ilk önceliğimizin, eleştiriler karşısında öfkeden kendinden geçmeyecek insanlarla bir araya gelip karşılıklı olarak sorunları paylaşmak olması gerektiğini savunuyorum. Bunun anlamı Feti Bey'in fikrini baltalamak değildir. Feti Bey'in fikrine bir alternatif sunmak, olaya başka bir açıdan bakmaktır. Olayı baltalamak daha bismillah demeden, 'ya iktidar yanlış anlaşılırsa, ya kötü muhalefet ortalığı şov yerine dönüştürürse' telaşıdır.

Sizin sempozyum fikrine karşı çekinceleriniz olabiliyor ama biz çekincelerimizi dile getirdiğimiz anda başlıkta 'persona non grata' (istenmeyen adam) ilan ediliyoruz.

Bakın bugüne kadar yazdığım hiçbir mesajda karşımdaki kişiyi eleştirmek için vatan, millet, şeref , ahlak , kin , nefret gibi çok süslü ama yersiz kullanıldığında içi boşalan sözcüklere sarılmadım. 'Silivri' kelimesini kullanarak toplamaya çalıştığınız sempati ve yaratmak istediğiniz mağduriyet hissi, bir sonraki mesajınızda akıl almaz çıkarım ve suçlamalarla doruğa çıkıyor. Eğer böyle bir niyetiniz yoksa sözünüzü geri çekersiniz olur biter.

Siz her defasında, eksiklere önce dikkat çekip, sonra ne kadar iyi niyetli, demokrat, çalışkan ve samimi olduğunuzu ispat etmeye çalışıyorsunuz. Eleştiri dozu artarsa buna saygı göstermek yerine bir cümle içinde 5 tane hakaret ederek yolunuza devam ediyorsunuz.

Bakın benim sizin hakkınızdaki düşüncem ve eleştirilerim açık. Tekrar ediyorum samimiyetinize inanmıyorum. Yapılan eleştiriler karşısında hırçınlaşmanızdan, insanların isimlerini soyadlarını, takma isimlerini yazarken yaptığınız küçük oyunlardan, 'ama ben sizi kastetmiyorum' içerikli geri adım mesajlarınızdan, durup dururken haklılığı tartışılmaz bir konuda 'bazen susmak da bir tavırdır' demenizden ama başka hiçbir konuda bu tavrı göstermemenizden dolayı inanmıyorum. Eğitim Kurulu Başkanı olarak da yaptıklarınız beni tatmin etmiyor. Bu kadar az iş yapılıyor olduğu halde bu kadar çok konuşulması beni rahatsız ediyor. İnsanların üstlerine aldıkları görevleri ile ilgili icraatlarını savunurken, ne kadar iyi niyetli, ne kadar özverili çalıştıklarını söylemesi, nasıl bir anne , baba, kardeş olduklarını anlatması da bana o derece yapmacık geliyor. Yönetici ve kurul olarak tarzınızın üretkenlikten uzak olduğuna, kurul yapısının da doğru çözümler üretebilecek yetkinlikte olmadığına inanıyorum. Yönetim Kurulunda bu konularda fikri olan kimse olmadığı gibi, kurullarda da bir fikrin nasıl ele alındığını, yükün genelde bir kaç kişinin üstüne kaldığını az çok biliyoruz. Bu kurullarda görev yapacak insan bulmanın zor olduğunu zaten daha önce yazmıştım ama öyleyse en azından eleştirilere kulak verilmesi gerekir.

Bu noktaya gelirken hiç beklemedik mi? Hiç zaman tanımadık mı? 2012 Genel Kurulundan buyana dişe dokunur hangi gelişmeleri yaşadık. Sizler kendini performansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçimlerden 3 ay sonra antrenörler kurulu başkanı Yakup Bayram'la bir araya geldiğimde bana 'bir 3 ay daha bekle, göreceksin müthiş işler olacak' dedi. Bu konuşmanın üzerinden 1 yıl geçti. Gördüğümüz icraat 7 tur hızlandırılmış 9 turlu Türkiye Kupası. Elo hesaplamalarına gidemeyen ligler, şehir dışında il birincilikleri...

Bu sözlerimi büyük harflerle, siyah, altı çizili vs yazmama gerek yok. Bunlar benim düşüncelerim. Haklı olmayabilirim. Siz de buna karşı, benim yapıcı değil yıkıcı eleştiriler yaptığımı, uzaktan konuşup, iş üretmediğimi vs söyleyebilirsiniz. Ancak her tartışmanın sonunun, işte bunlar, işte şunlar diye başlayan cümlelerle saldırı, kin, nefret kusma vs gibi tanımlamalarla bitmesinden son derece rahatsızım. İster bana ister bir başkasına yönelik olsun.
Ara
Cevapla
#65
Erşan Bey,
Alaycı, küçük düşürücü ve haksızca eleştirerek yazmayı benimsemiş bir insan yazarken duygularında son derece samimidir. Hatta ondan daha öte bir kararlılıkla yazar.
Onun için samimiyetsizliği bende değil başka bir üyede aramalısınız.
Ama benim samimiyetime inanmamanızı anlayabiliyor ve bunu son derece açık bir şekilde açıklamanızı da son derece samimi buluyorum.
Sempozyum önerisi bir üyemizden gelmiş. Konusunu da belirlemiş. Dolayısıyla öneri sahibine fikirlerinizi, karşı fikirlerinizi, önerilerinizi, yanlış gördüklerinizi belirtebilirdiniz. Neden sn. Feti'ye değil?
Çünkü O, bir TSF çalışanı değil. Tüzel bir kişiliği yok. Geçmişten alıp verilemediği bir icraatı yok.
Dolayısı ile ona yazılan söylenen her bir şey kendisinde kalacak, ötesi yok.
Ulaşacağı bir kurum yok. Alaycı ve küçük düşürücü söylemlerin O'nun kişiliği üzerinden ulaşacağı bir kurumsal kimlik, adres yok.
Ama ben öyle değilim.
Bunu görelim artık!

Çekincelerinizi dile getirirken ön yargılarınızdan kurtulmalısınız.
Önceki genel kurullarda bulunmadım. Tarihsel olarak zaten bulunamazdım.
Tanık olmadığım olumsuzluklar hakkında nasıl fikir belirtebilirim?
Haksızlıktan- yolsuzluk yana bir oluşumun içinde mi oldum? Kimleri korudum? Böyle bir oluşum içinde mi yer alıyorum?

Eğitim Kurulu Başkanlığı deyimi ile haddini aşarcasına çok oynanıyor. Ben her zaman o kurulun bir üyesi olarak gördüm kendimi.
Bunu çok fazla da büyütmeyiniz. Ben büyütmüyor kullanmıyorum. Kimseye rağmen de orada değilim.
Boş kalmasın diye kalecilik yapıyorum, bazı üyelerin dediği gibi.
Bu sıfatımı benden çok daha fazla kullanan bir insan var ortada biliyorsunuz.
Karalama kampanyası için çok lezzetli bir argüman olarak kullanıyor.

Buyursun gelsin başım üstüne...

Kurumsal hantallık sistemden kaynaklı ve ülkemizde bir çok kurumun
içinde var. Bazen çok emek verdiğimiz bir çok çalışma henüz tam olarak gözükmüyor.

Yalnız şu samimiyet konunuzdaki tespitleriniz dikkatimi çekti...

Sizi bir zamana kadar gerçekten samimi bulurdum. Onun için size güvenerek yazmıştım özelden. Kimseyle paylaşmadığım, kirletmek istemediğim özel bulduğum bir konuydu.

Samimi ve açık yürekli tavrınız konuyu bu satırlara taşımış.
Aynı şekilde burada anarken aranızdaki özeli belirtmeden sn. Yakup BAYRAM' dan görüş izin aldınız mı? Özelini taşımışsınız ve yargılarcasına konuşuyorsunuz. Peki nedenini kendisinden dinlediniz mi?
Ben kendisine katılıyorum. Size söylediklerine de...
Eğitim ve Antrenörler Kurulu olarak yapılan çalışmalar beklentimiz o dur ki;
MART 2014 ORTALARINDA ORTAYA ÇIKACAK.
Bizim bu konudaki çalışma rüzgarımız henüz dinmedi. Israrlı bir olumsuzluk göremiyorum. Umarım yüzümüzün akıyla çıkarız.

Kamuoyuna açıklamak istediğim en büyük yenilikler, onayda ve bazı görüşmelerin-sunumların sonucunda beklemektedir.
Tekrar söylemek isterim ki;
Bu görevime başlarken aklımda ne 2010 genel kurulu, ne geçmiş hesaplaşmalar, ne kişi ad bazında ilişkiler hiçbiri...
SADECE GÖREV!
Bu anlamda şu an benim için TSF, 5.10.2012 den sonraki TSF dir.

Bu süreçte canla başla çalışan tüm çalışanlarıyla; asli görevlerinin dışında fahri olarak, ailelerinden ve sosyal yaşantılarından, belki sağlıklarından çaldığı zamanlarda iş-görev yapmaya ikinci bir emek alanını ortaya koyan, çalışan insanlara;
alaycı, küçük düşürücü, lakayt, taciz edici, şevk kırıcı, geçmişin kiniyle haksızca -ölçüsüzce saldıran, maaşsız misyoner kalemlere sözüm odur ki, kıramayacaksınız belimizi.
Kırarsam ben kırarım! Onlara da bırakmam!
Sizin dile getirdiğiniz gibi -hırçın- tavır bundandır.
Emeğin emeğine söz söyletmem!
Görev sürem içinde, görevime ayırabildiğim , ortaya koyabildiğim kapsamda yargılanmak isterim.
Bu benim hakkımdır Erşan Bey.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#66
By JOJO,

"Ortada sempozyum falan yok kimseyi güldürmeyelim" derken ciddi misiniz?
Ortada gerçekten düzenlenen bir sempozyum var mı zannettiniz gerçekten?

Buna gülerim işte!
Ortada sempozyum yok elbette ama öneren bir üyemiz var.
Ve siz O'nun önerisini daha öneri aşamasında görmezden gelip yok hükmünde saydınız.
Bu sizin toplum içinde samimiyet ölçünüz ve göstergenizdir...
Kutlarım!
...

TBBM' ne dilekçe vereceksiniz. İmza ?
Mojo JOJO.

Tuttuğum için kendimi, gülmüyorum bu sefer.

Ama gerçekten de komik.
Umarım gerçekleşir.
Tanışırız en azından değil mi?

Yoksa ismi saklı, gizli tanık sıfatıyla mı vereceksiniz?
Bakın bunları kendi kimliğimle yazıyorum açıkça.

Komedi bir yana, gerçekten verecek misiniz dilekçeyi?

Sormak isterim, ülkenin bu en kritik günlerinde mi yapacaksınız bunları?
benim yaşadığım belde de 11.500 fazla seçmen çıktı!
Bunu yazar mısınız?
İmzayı ben atarım endişelenmeyin.

ANAYASAL DİLEKÇE HAKKIMI KULLANACAĞIM DERKEN;
HUKUKÇU KİMLİĞİNİZLE YA DA ÖYLE GÖRÜNTÜNÜZLE HSYK NIN IRZINA GEÇİLDİĞİ İÇİN DE TEPKİLERİNİZİ KOYAR MISINIZ?
Söz ona da bir imza atacağım.
...

Gezi direnişinde şerefiyle mücadele ederken yere düşen ve orda kalan insanlar ve geride bıraktıklarının gelecekleri için ne düşündüğü ne gibi teminatlar aldığı konularında da ,dilekçenizde yer verecek misiniz?
...

30 MART A DOĞRU MERDİVEN ALTI OY PUSULALARI İÇİN BİR HATIRLATMA YAPACAK MISINIZ?
TAMAMIYLA YANINIZDAYIM!!

...

Suçluluğu kanıtlanmadıkça tutuklu yargılanamazlar, salıverilmeliler deyip de, salıverilen bakan çocukları için bir girişiminiz, bir kaç satır hatırlatmanız olacak mı dilekçenizde?
...

Benzer gerekçeyle içeride yıllarca tutuklu yatan yurtseverler için sadece beni eleştirirken mi destek yazılarınız olacak?
Bunu da sorup 30 gün beklemeyi neden düşünmüyorsunuz?
...

Sizin için TBBM ne gidecek kadar önemli bir konuyken benzin istasyonlarında turnuva yapılacak korkusu mu daha üsttedir?

...

Bu ülkenin cesur, yurtsever gazetecileri, rektörleri, hukukçuları içeri atılırken, ölüm tehditleri altında bırakılırken, siz daha bir yüce konu olan TSF icraatını mı şikayet edeceksiniz temelden?

Yolsuzlukları, ayakkabıları, kutuları, mani sayma oyuncaklarını, telefon tapelerini, yüzsüzleri, yandaş basın ve medyayı, tuzakları, açılışı bir türlü yapılamamış alt yapısız açılımları...

Bunları da yazarsanız yanınızdayım.
Tüm bunlara kararlı bir kimlik gerek.

Var mısınız gerçekten de?

Ben buna da hazırım by. JOJO.

GEZİDEKİ GENÇLER YAN YANAYDI...
HİÇ BİRİNDE MASKE YOKTU, KİMLİKLERİYLE ORADAYDILAR!
BİRBİRLERİNİ TANIMADAN YANYANA YÜRÜDÜLER.

İÇLERİNDE KIZIM DA VARDI İZMİR' DE
HAYATININ EN BÜYÜK ONURUNU YAŞAMIŞTI.
BENİM ONA ÖĞRETEMEDİĞİM!
O İZMİR DE BEN İZMİT TE...

AÇIK KİMLİĞİMİZLE Mojo JOJO,

AÇIK KİMLİĞİMİZLE?
SİZİN İÇİN BİR ŞEY İFADE EDER Mİ BU?

Beni gerçekten de güldürdünüz!
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#67
Bu başlık altında ilk yazımı yazarken kişisel görüşlerim ve değerlendirmelerim hangi noktadaysa ben hala aynı noktadayım. (Bu mesaj kime acaba ?!)

Forumda yorumları okurken sempozyum fikri spontane bir şekilde aklıma geldi. Daha önceden düşündüğüm taşındığım bir konu değildi. "Yorumcular forumda yazacaklarına ve birkaç kişi bu yazılanları okuyacağına, yapalım bir sempozyum. Daha büyük kitleler fikri, çalışması, önerisi olanları karşısında görsün, dinlesin. Soru-cevap bölümlerinde karşı fikir beyan etsin" diye düşünmüştüm.

Sempozyum açık veya kapalı oturum değildir, forum veya tartışma değildir. Sempozyum TSF ve muhalefetin çarpışma, savaşma alanı hiç değildir. Bilgililerin bilgilerini paylaşmasıdır, dar anlamda. Biraz daha açarsak ; yetkin kişilerin belirli bir konu hakkında araştırmalarını, incelemelerini ve bunları değerlendirerek ulaştıkları sonuçları dinleyicilere sunmasıdır. Dinleyiciler de eğer anlayamadıkları hususlar varsa, biraz daha açıklık getirilmesi gereken konular varsa sorarlar veya kısaca karşı görüş bildirebilirler.

Sempozyum önerim Nasrettin Hoca'nın göle maya çalması gibi bir şeydi. Bunun farkındaydım. Ama bir ümit ya tutarsa misali !

Herhangi bir sayının sıfıra bölümü tanımsızdır. Herhangi bir sayının sıfırla çarpımı sıfırdır. Herhangi bir sayının sıfırla toplamı yine kendisidir. Herhangi bir sayıdan sıfır çıkartılırsa yine o sayıya ulaşılır.
Ne demek istiyorum ?
Sıfır TSF'nin suskunluğudur. Forumda yüzlerce kişi ne kadar yazsak, bağırıp çağırsak ta TSF sustuğu sürece etkimiz yoktur. Bu noktada Aşkın Beyin "Ben sadece kendi görüşlerimi bildiriyorum. TSF'nin sözcüsü değilim." bildirimine inanmak istiyorum.

Yine de, havanda su dövmeye devam edeceğiz, gelecek zamanlarda. Belki birgün dövdüğümüz su ısınıp buharlaşır da gökyüzüne çıkar, böylelikle görünür olur, rahmet olur.

Burada bir hususu sormadan edemeyeceğim. Aşkın Beyin "Ben üzerime düşeni kararlılıkla yaparım. Ama kararları alma ve uygulama sorumluluğu bana ait değildir." sözünü anlayamadım.
Kaf dağının arakasındaki sempozyum gün yüzüne çıkmış olsaydı en önde Aşkın Beyi görmek isterdim. Sempozyumun fişeğini Eğitim Kurulu atmayacak ta kim atacaktı ? Diğer kurullar mı öncülük etmeliydi ? Yoksa 18 in yanına 19. kurul mu kurulmalıydı ? Eğitim Kurulunun fonksiyonu ne olmalıydı sempozyumda ? Dinleyici mi ? Eğitim Kurulundaki kişilerin etkinlik ve yetkinlikleri hiç mi olmayacaktı sempozyumda ? Kararları alma ve uygulama sorumluluğu olmayan Eğitim Kuruluyla ilgili kararları alma ve uygulama sorumluluğu Ali Nihat Yazıcı'nın mı yoksa ?

Benim EXIT lerim var ve çok. Özgür Forum sağolsun. Burada özgürce bugün varım, yarın, istediğim zaman yokum.
Aşkın Bey, sizin EXIT leriniz var mı ?
Ara
Cevapla
#68
Bu konu epey dallanıp budaklanmış ama bütün mesajları okudum. Uzun olacak mesajım o yüzden değişik puntolarla okumayı kolaylaştırmaya çalışacağım.

Ben mesaj trafiğini epey geç gördüm. Cevap verilecek pek çok konu var. Madde madde gideyim.

Alıntı:14 yaşında GM değilseniz hiçbir zaman GM olamazsınız" diyen ANAND

Ben Anand?ın böyle bir sözü olduğunu bilmiyordum, muhtemelen belli bir bağlamda biraz da şaka yolu meramını anlatmak için söylemiştir. Aksini gösteren pek çok örnek var. Ülkemiz adına vatandaş olsun olmasın satranç oynayan kimse GM olamadı o zaman. Hatta çok sevdiğimiz Şehriyar örneğini de unutmayalım. Ne kadar erken başlarsa o kadar hızlı GM olur tarzı bir argüman belki 13-14 yaşında satranca başlayan biri için geçerli olabilir ama 8-10 yaş için asla değil. Doğru anladıysam zayıf ve somut olarak da yanlış bir argüman.

Capa, Reshevsky, Hou Yifan zaten çok istisnai, "sistem dışı? yetenekler ve Yifan hariç aslında bir sistemin ürünü de değiller. Tabii ki pek çok gm, özellikle benim kuşağımdan olanrın (erken-orta 80?ler) çoğu 9-10 yaşından itibaren satrancın içindeydi.

Aşkın Taşan?ın verdiği örneklerin spordan değil sanattan olması da özellikle dikkatimi çekti. Umarım çeşitli spor dallarından da benzer örnekler vardır. (sf.2?deki mesajlardan birine istinaden)

Oktay Ertan ne demek istediğimi ve işin ticari boyutunu çok net bir şekilde algılamış ve dile getirmiş. Meselenin özü ?sektörleşmekte? bana sorarsanız.

Ateş Ülker şöyle yazmış:
Alıntı:"Yoksa hiçbirimizin "filan kişi filan sporcuyu Büyükusta yapana kadar çalıştırsın"şeklinde bir iddiası olamaz.Kişilerin hevesini kırmayalım!Kim hangi konuda hizmet etmişse ona teşekkür edelim!Madalya istemiyoruz.Övgü dolu sayfalarca yazı yazılmasını istemiyoruz.Biraz teşvik bekliyoruz.?

Kesinlikle katılıyorum. Kişilerden bağımsız olarak bir sistem hiç kimsenin kendi potansiyelini tam manasıyla gerçekleştiremiyorsa o sistemde bir sorun var demektir. Bu illa bir federasyon veya yönetimdeki Ali?nin veya Veli?nin egosundan da değil bence hem eğitim sistemi hem de saçmasapan spor kültürümüzün de bunda etkisi var. Yoksa antrenörlerde bir sorun olduğunu düşünenlere de katılmıyorum. Eğitim sistemi profesyonel olmak isteyen sporcuları teşvik etmiyor. Tesis yaparak Olimpiyat almaya çalışıyoruz hala. Futbol bile diyemiyoruz aklımıza o topu görünce üç tane takım geliyor.

Aşkın Taşan?ın tavsiye/önerileri yazdığı mesaj bu karışık ve genişlemiş konuyu toparlamak açısından faydalı. Belki bazı sonuçlar varılmasına vesile olur.

Cengiz Keleş?in 9 yaş altı için rapor gerekir önerisi düşünmeye değer ama ne kadar uygulanabilir onu bilemiyorum. Pratik zorlukları olurmuş gibi bir izlenime kapıldım. (sf.3)

Ateş Bey şöyle yazmış:
Alıntı:"Federasyon yöneticisi olduğumuz takdirde Satranca başlama yaşını daha da aşağı çekmeye çalışmayacağımızı söyleyemeyiz!Satrançcı bulunduğu konuma göre hamlelerini değiştiren kimsedir!?

Bu konuda ben 180 derece tersini yaparım diyemem ama sorgulayacağım, tartışmaya açacağım kesin. O yüzden yönetici olmam zorSmile

Erşan Gökerman?ın 3.sf?deki tespitine katılıyorum. Açık oturum, sempozyum yapıldı da ne gibi olumlu bir sonucu oldu bilmiyorum. Belki de böyle serbest vezin bir tartışma daha iyidirSmile Sempozyum gerçekten de uzmanlarla yapılması gereken bir etkinliktir.

Limra konusunda ciddi şeyler yazmayacağım ama inanın o Limra Hotel?den BENİM kadar sıkılmış OLAMAZSINIZSmile Son günlerin popüler sosyal medya tabiriyle ANLAYAMAZSINIZSmile)) Otelin bilmediğim köşesi girmediğim odası tanımadığım personeli kalmadıSmile Yıllar sonra sadece gazeteci olarak gittiğimde bile çayımı kahvemi eksik etmeyen gece müdürü beni tanıdı! O yüzden hiç sormayın sayın MojoJojoSmile (Dediğim gibi ciddi tartışmasına girmiyorum)

Feti?nin forumu kim okur meselesi kısmen doğru da olsa burada tartışan kişilerin bir kısmı buradaki görüşleri başka platformlara taşıyacak kimselerSmile Ve okuması gerekenler okuyor diyebilirim rahatlıkla. (Katılıyorlar demedim) O yüzden Erşan Gökerman yine 3.sf?deki mesajında doğru bir tespit yapmış.
Ara
Cevapla
#69
Sayın Feti ,

Beni bu forumdan ya da gerçek hayatın içinde ne kadar tanıdığınızla ilgili olacaktır, sorularınıza verdiğim cevaplarımdaki samimiyet ölçüm.
Ben 16 aya yaklaşan görev süremde sadece Eğitim Kurulunun bir üyesi; bağımsız bir üyesi olarak göreve başladım.
Öyle devam ediyorum.
ÖSF' na 5.kasım.2012 gibi bir tarihte ilk kez üye olmam tarihsel bir talihsizliktir. Sonraları aklıma geldi.
İnsanlar beni TSF nin o tarihlerde görevlendirilmiş bir sözcüsü sanıyorlar ve öyle olduğuna inanıyorlar.

Oysa tamamen camiayla köprü kurma gibi bir düşüncem de vardı.

" İnanç, görmediğine inanmaktır. Bunun mükafatı da inandığımızı görmektir." A.E.

Ben ne sn. Ali Nihat YAZICI'dan ne sn. Gülkız TULAY' dan hiç kimsenin tahakkümü altında kalmadan ve asla biat etmeden, ortak hedefe bakarak görevde olurum.
Fikirlerimi söyler, yerinde ısrar eder ama kararların içinde olamam. Görevim fahridir. Kurul içi kararlar alır, onaya sunarım.
O kadar...
Düşüncelerimi fikirlerimi açıkça söylerim.
Doğruluğuna inandıklarıma omuz veriyorum. Bazen tek kalsam da...
Belli bir hantallığı aşmaya çalışıyorum. Bunu kişiler bazında şikayet anlamında söylemiyorum. Ama sistemler ya da sistemsizlikler kişilerin eseridir. Ülkemizde öylesine bir bürokrasi de var ki...
Bana çıkışımı ( EXIT ) sormuştunuz.

ŞU ANDA UZUN ZAMANDIR İNANARAK ODAKLANDIĞIM ÇALIŞMALARIMIZ VAR.
SONUÇ AŞAMASINA GELDİ.

SONUCUNU GÖRMEM GEREK.

Ben başarısız olduğum noktayı bilirim.
Yerinde "terk" kavramına saygılıyım.

Daha önce yerine getirdim. Görevimin ve çalışma hırsımın bittiğini hissettiğim anda elbette...
Meslekte de erken emekli oldum. Ama ayaklarım gitmedi artık. "Topu önlerine at oynasınlar" anlayışında bir beden eğitimi öğretmeni olmadım ben.
Zamanı gelince kalmanın anlamı yoktu, yerime gençler gelmeli dedim ve emekli oldum. Sağlık sebeplerimde etkili oldu tabi.
Çıkışımı sormuştunuz, onun için yazdım bunları.

Sayın Feti,

Şu sempozyum konusunu enteresan buluyorum. Ama ben önerinizi "sempozyum oluşumu sınırlarıyla" algılıyorum. Aklıma forum ya da tartışma, genel kurul ortamı gelmiyor.
Ancak belli ihtiyaçlardan kaynaklı tartışma-forum talepleri sizin önerinizin etkisini kaybettirmeye başladı.
Ben hala sempozyum fikrinizdeyim.
Ancak açıkçası konu her ne kadar spora başlama yaşı, satranç oyunculuğu süreçleri gibi olsa da ve bu konular yine de TSF Eğitim Kurulunu ilgilendirse bile TSF ihtiyaç hissetmeden bu düzenlemenin altına kurul olarak giremeyiz.

Öneriniz ilk günden beri sadece bu satırlarda duruyor bir fikir olarak.
Ancak en azından daha olgunlaşmalıdır. Kurulca istememiz yeterli olabilir mi?
Diyelim ki öneri benimsendi.
Konu için araştırma yapıldığına dair arkadaşlarımız, dünyada örneğinin olmadığını ortaya attılar.
Ben bu görüşe katılmıyorum.
Akademik araştırma yapan arkadaşlarımı bilirim. Bu sempozyumda bulunma hak önceliği onların olmalıdır.
Örneğin satrancın küçük yaş sporcularda hesap yapma ve problem çözme yeteneği arasındaki bağıntıyı ortaya koyan akademik araştırmalar var.
Ya da satrancı en küçük yaş gruplarına verirken eğitim ilkelerini ortaya koyan araştırma sonuçları. Küçük çocuklar neden siyah taşlarla tedirgin oynarlar vb.
Bazı satranç taşları neden siyah beyaz değil de farklı renklerdedir.
Bunlar daha bilinmiyor, ya da çok az biliniyor.

Sempozyum tekniğini, sürecini, toplumsal amacını siz çok yeterli bir şekilde ortaya koydunuz.
Başından beri de önerinizi öyle algıladım.
Başkaları farklı algılamış da olabilirler.
...
Ama ben, bunu düşünüyorum. Belli gerekçelerle bağıntı kurduğumda aklıma yatacaktır.
Ve elbette önereceğim.
Açıkça söyleme gerekir ki, önceki güne kadar sempozyum ile ilgili bir düşüncem yoktu.
Olgunlaştıracağım...
SELAM VE SAYGILARIMLA...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#70
[size=12]Bu konu epey dallanıp budaklanmış ama bütün mesajları okudum. Uzun olacak mesajım o yüzden değişik puntolarla okumayı kolaylaştırmaya çalışacağım.

Ben mesaj trafiğini epey geç gördüm. Cevap verilecek pek çok konu var. Madde madde gideyim.

Alıntı:14 yaşında GM değilseniz hiçbir zaman GM olamazsınız" diyen ANAND

Ben Anand?ın böyle bir sözü olduğunu bilmiyordum, muhtemelen belli bir bağlamda biraz da şaka yolu meramını anlatmak için söylemiştir. Aksini gösteren pek çok örnek var. Ülkemiz adına vatandaş olsun olmasın satranç oynayan kimse GM olamadı o zaman. Hatta çok sevdiğimiz Şehriyar örneğini de unutmayalım. Ne kadar erken başlarsa o kadar hızlı GM olur tarzı bir argüman belki 13-14 yaşında satranca başlayan biri için geçerli olabilir ama 8-10 yaş için asla değil. Doğru anladıysam zayıf ve somut olarak da yanlış bir argüman.

Capa, Reshevsky, Hou Yifan zaten çok istisnai, "sistem dışı? yetenekler ve Yifan hariç aslında bir sistemin ürünü de değiller. Tabii ki pek çok gm, özellikle benim kuşağımdan olanrın (erken-orta 80?ler) çoğu 9-10 yaşından itibaren satrancın içindeydi.

Aşkın Taşan?ın verdiği örneklerin spordan değil sanattan olması da özellikle dikkatimi çekti. Umarım çeşitli spor dallarından da benzer örnekler vardır. (sf.2?deki mesajlardan birine istinaden)

Oktay Ertan ne demek istediğimi ve işin ticari boyutunu çok net bir şekilde algılamış ve dile getirmiş. Meselenin özü ?sektörleşmekte? bana sorarsanız.

Ateş Ülker şöyle yazmış:
Alıntı:"Yoksa hiçbirimizin "filan kişi filan sporcuyu Büyükusta yapana kadar çalıştırsın"şeklinde bir iddiası olamaz.Kişilerin hevesini kırmayalım!Kim hangi konuda hizmet etmişse ona teşekkür edelim!Madalya istemiyoruz.Övgü dolu sayfalarca yazı yazılmasını istemiyoruz.Biraz teşvik bekliyoruz.?

Kesinlikle katılıyorum. Kişilerden bağımsız olarak bir sistem hiç kimsenin kendi potansiyelini tam manasıyla gerçekleştiremiyorsa o sistemde bir sorun var demektir. Bu illa bir federasyon veya yönetimdeki Ali?nin veya Veli?nin egosundan da değil bence hem eğitim sistemi hem de saçmasapan spor kültürümüzün de bunda etkisi var. Yoksa antrenörlerde bir sorun olduğunu düşünenlere de katılmıyorum. Eğitim sistemi profesyonel olmak isteyen sporcuları teşvik etmiyor. Tesis yaparak Olimpiyat almaya çalışıyoruz hala. Futbol bile diyemiyoruz aklımıza o topu görünce üç tane takım geliyor.

Aşkın Taşan?ın tavsiye/önerileri yazdığı mesaj bu karışık ve genişlemiş konuyu toparlamak açısından faydalı. Belki bazı sonuçlar varılmasına vesile olur.

Cengiz Keleş?in 9 yaş altı için rapor gerekir önerisi düşünmeye değer ama ne kadar uygulanabilir onu bilemiyorum. Pratik zorlukları olurmuş gibi bir izlenime kapıldım. (sf.3)

Ateş Bey şöyle yazmış:
Alıntı:"Federasyon yöneticisi olduğumuz takdirde Satranca başlama yaşını daha da aşağı çekmeye çalışmayacağımızı söyleyemeyiz!Satrançcı bulunduğu konuma göre hamlelerini değiştiren kimsedir!?

Bu konuda ben 180 derece tersini yaparım diyemem ama sorgulayacağım, tartışmaya açacağım kesin. O yüzden yönetici olmam zorSmile

Erşan Gökerman?ın 3.sf?deki tespitine katılıyorum. Açık oturum, sempozyum yapıldı da ne gibi olumlu bir sonucu oldu bilmiyorum. Belki de böyle serbest vezin bir tartışma daha iyidirSmile Sempozyum gerçekten de uzmanlarla yapılması gereken bir etkinliktir.

Limra konusunda ciddi şeyler yazmayacağım ama inanın o Limra Hotel?den BENİM kadar sıkılmış OLAMAZSINIZSmile Son günlerin popüler sosyal medya tabiriyle ANLAYAMAZSINIZSmile)) Otelin bilmediğim köşesi girmediğim odası tanımadığım personeli kalmadıSmile Yıllar sonra sadece gazeteci olarak gittiğimde bile çayımı kahvemi eksik etmeyen gece müdürü beni tanıdı! O yüzden hiç sormayın sayın MojoJojoSmile (Dediğim gibi ciddi tartışmasına girmiyorum)

Feti?nin forumu kim okur meselesi kısmen doğru da olsa burada tartışan kişilerin bir kısmı buradaki görüşleri başka platformlara taşıyacak kimselerSmile Ve okuması gerekenler okuyor diyebilirim rahatlıkla. (Katılıyorlar demedim) O yüzden Erşan Gökerman yine 3.sf?deki mesajında doğru bir tespit yapmış.[/size]
Ara
Cevapla
#71
[size=12]Bu konu epey dallanıp budaklanmış ama bütün mesajları okudum. Uzun olacak mesajım o yüzden değişik puntolarla okumayı kolaylaştırmaya çalışacağım.

Ben mesaj trafiğini epey geç gördüm. Cevap verilecek pek çok konu var. Madde madde gideyim.

Alıntı:14 yaşında GM değilseniz hiçbir zaman GM olamazsınız" diyen ANAND

Ben Anand?ın böyle bir sözü olduğunu bilmiyordum, muhtemelen belli bir bağlamda biraz da şaka yolu meramını anlatmak için söylemiştir. Aksini gösteren pek çok örnek var.

Ülkemiz adına vatandaş olsun olmasın satranç oynayan kimse GM olamadı o zaman. Ne kadar erken başlarsa o kadar hızlı GM olur tarzı bir argüman belki 13-14 yaşında satranca başlayan biri için geçerli olabilir ama 8-10 yaş için asla değil. Doğru anladıysam zayıf ve somut olarak da yanlış bir argüman.

Capa, Reshevsky, Hou Yifan zaten çok istisnai, "sistem dışı? yetenekler ve Yifan hariç aslında bir sistemin ürünü de değiller. Tabii ki pek çok gm, özellikle benim kuşağımdan olanrın (erken-orta 80?ler) çoğu 9-10 yaşından itibaren satrancın içindeydi.

Aşkın Taşan?ın verdiği örneklerin spordan değil sanattan olması da özellikle dikkatimi çekti. Umarım çeşitli spor dallarından da benzer örnekler vardır. (sf.2?deki mesajlardan birine istinaden)

Oktay Ertan ne demek istediğimi ve işin ticari boyutunu çok net bir şekilde algılamış ve dile getirmiş. Meselenin özü ?sektörleşmekte? bana sorarsanız.

Ateş Ülker şöyle yazmış:
Alıntı:"Yoksa hiçbirimizin "filan kişi filan sporcuyu Büyükusta yapana kadar çalıştırsın"şeklinde bir iddiası olamaz.Kişilerin hevesini kırmayalım!Kim hangi konuda hizmet etmişse ona teşekkür edelim!Madalya istemiyoruz.Övgü dolu sayfalarca yazı yazılmasını istemiyoruz.Biraz teşvik bekliyoruz.?

Kesinlikle katılıyorum. Kişilerden bağımsız olarak bir sistem hiç kimsenin kendi potansiyelini tam manasıyla gerçekleştiremiyorsa o sistemde bir sorun var demektir. Bu illa bir federasyon veya yönetimdeki Ali?nin veya Veli?nin egosundan da değil bence hem eğitim sistemi hem de saçmasapan spor kültürümüzün de bunda etkisi var. Yoksa antrenörlerde bir sorun olduğunu düşünenlere de katılmıyorum. Eğitim sistemi profesyonel olmak isteyen sporcuları teşvik etmiyor. Tesis yaparak Olimpiyat almaya çalışıyoruz hala. Futbol bile diyemiyoruz aklımıza o topu görünce üç tane takım geliyor.

Aşkın Taşan?ın tavsiye/önerileri yazdığı mesaj bu karışık ve genişlemiş konuyu toparlamak açısından faydalı. Belki bazı sonuçlar varılmasına vesile olur.

Cengiz Keleş?in 9 yaş altı için rapor gerekir önerisi düşünmeye değer ama ne kadar uygulanabilir onu bilemiyorum. Pratik zorlukları olurmuş gibi bir izlenime kapıldım. (sf.3)

Ateş Bey şöyle yazmış:
Alıntı:"Federasyon yöneticisi olduğumuz takdirde Satranca başlama yaşını daha da aşağı çekmeye çalışmayacağımızı söyleyemeyiz!Satrançcı bulunduğu konuma göre hamlelerini değiştiren kimsedir!?

Bu konuda ben 180 derece tersini yaparım diyemem ama sorgulayacağım, tartışmaya açacağım kesin. O yüzden yönetici olmam zorSmile

Erşan Gökerman?ın 3.sf?deki tespitine katılıyorum. Açık oturum, sempozyum yapıldı da ne gibi olumlu bir sonucu oldu bilmiyorum. Belki de böyle serbest vezin bir tartışma daha iyidirSmile Sempozyum gerçekten de uzmanlarla yapılması gereken bir etkinliktir.

Limra konusunda ciddi şeyler yazmayacağım ama inanın o Limra Hotel?den BENİM kadar sıkılmış OLAMAZSINIZSmile Son günlerin popüler sosyal medya tabiriyle ANLAYAMAZSINIZSmile)) Otelin bilmediğim köşesi girmediğim odası tanımadığım personeli kalmadıSmile Yıllar sonra sadece gazeteci olarak gittiğimde bile çayımı kahvemi eksik etmeyen gece müdürü beni tanıdı! O yüzden hiç sormayın sayın MojoJojoSmile (Dediğim gibi ciddi tartışmasına girmiyorum)

Feti?nin forumu kim okur meselesi kısmen doğru da olsa burada tartışan kişilerin bir kısmı buradaki görüşleri başka platformlara taşıyacak kimselerSmile Ve okuması gerekenler okuyor diyebilirim rahatlıkla. (Katılıyorlar demedim) O yüzden Erşan Gökerman yine 3.sf?deki mesajında doğru bir tespit yapmış.[/size]
Ara
Cevapla
#72
[size=12]Bu konu epey dallanıp budaklanmış ama bütün mesajları okudum. Uzun olacak mesajım o yüzden değişik puntolarla okumayı kolaylaştırmaya çalışacağım.

Ben mesaj trafiğini epey geç gördüm. Cevap verilecek pek çok konu var. Madde madde gideyim.

Alıntı:14 yaşında GM değilseniz hiçbir zaman GM olamazsınız" diyen ANAND

Ben Anand?ın böyle bir sözü olduğunu bilmiyordum, muhtemelen belli bir bağlamda biraz da şaka yolu meramını anlatmak için söylemiştir. Aksini gösteren pek çok örnek var. Türkiye'den çıkmış ve Türkiye adına oynayan bütün büyükustalar misal. 13-14 yaşında satranca başlayan biri için geçerli olabilir ama 8-10 yaş için asla değil. Doğru anladıysam zayıf ve somut olarak da yanlış bir argüman.

Aşkın Taşan?ın verdiği örneklerin spordan değil sanattan olması da özellikle dikkatimi çekti. Umarım çeşitli spor dallarından da benzer örnekler vardır. (sf.2?deki mesajlardan birine istinaden)

Oktay Ertan ne demek istediğimi ve işin ticari boyutunu çok net bir şekilde algılamış ve dile getirmiş. Meselenin özü ?sektörleşmekte? bana sorarsanız.

Ateş Ülker şöyle yazmış:
Alıntı:"Yoksa hiçbirimizin "filan kişi filan sporcuyu Büyükusta yapana kadar çalıştırsın"şeklinde bir iddiası olamaz.Kişilerin hevesini kırmayalım!Kim hangi konuda hizmet etmişse ona teşekkür edelim!Madalya istemiyoruz.Övgü dolu sayfalarca yazı yazılmasını istemiyoruz.Biraz teşvik bekliyoruz.?

Kesinlikle katılıyorum. Kişilerden bağımsız olarak bir sistem hiç kimsenin kendi potansiyelini tam manasıyla gerçekleştiremiyorsa o sistemde bir sorun var demektir. Bu illa bir federasyon veya yönetimdeki Ali?nin veya Veli?nin egosundan da değil bence hem eğitim sistemi hem de saçmasapan spor kültürümüzün de bunda etkisi var. Yoksa antrenörlerde bir sorun olduğunu düşünenlere de katılmıyorum. Eğitim sistemi profesyonel olmak isteyen sporcuları teşvik etmiyor. Tesis yaparak Olimpiyat almaya çalışıyoruz hala. Futbol bile diyemiyoruz aklımıza o topu görünce üç tane takım geliyor.

Aşkın Taşan?ın tavsiye/önerileri yazdığı mesaj bu karışık ve genişlemiş konuyu toparlamak açısından faydalı. Belki bazı sonuçlar varılmasına vesile olur.

Cengiz Keleş?in 9 yaş altı için rapor gerekir önerisi düşünmeye değer ama ne kadar uygulanabilir onu bilemiyorum. Pratik zorlukları olurmuş gibi bir izlenime kapıldım. (sf.3)

Ateş Bey şöyle yazmış:
Alıntı:"Federasyon yöneticisi olduğumuz takdirde Satranca başlama yaşını daha da aşağı çekmeye çalışmayacağımızı söyleyemeyiz!Satrançcı bulunduğu konuma göre hamlelerini değiştiren kimsedir!?

Bu konuda ben 180 derece tersini yaparım diyemem ama sorgulayacağım, tartışmaya açacağım kesin. O yüzden yönetici olmam zorSmile

Erşan Gökerman?ın 3.sf?deki tespitine katılıyorum. Açık oturum, sempozyum yapıldı da ne gibi olumlu bir sonucu oldu bilmiyorum. Belki de böyle serbest vezin bir tartışma daha iyidirSmile Sempozyum gerçekten de uzmanlarla yapılması gereken bir etkinliktir.

Limra konusunda ciddi şeyler yazmayacağım ama inanın o Limra Hotel?den BENİM kadar sıkılmış OLAMAZSINIZSmile Son günlerin popüler sosyal medya tabiriyle ANLAYAMAZSINIZSmile)) Otelin bilmediğim köşesi girmediğim odası tanımadığım personeli kalmadıSmile Yıllar sonra sadece gazeteci olarak gittiğimde bile çayımı kahvemi eksik etmeyen gece müdürü beni tanıdı! O yüzden hiç sormayın sayın MojoJojoSmile (Dediğim gibi ciddi tartışmasına girmiyorum)

Feti?nin forumu kim okur meselesi kısmen doğru da olsa burada tartışan kişilerin bir kısmı buradaki görüşleri başka platformlara taşıyacak kimselerSmile Ve okuması gerekenler okuyor diyebilirim rahatlıkla. (Katılıyorlar demedim) O yüzden Erşan Gökerman yine 3.sf?deki mesajında doğru bir tespit yapmış.[/size]
Ara
Cevapla
#73
[size=12]Bu konu epey dallanıp budaklanmış ama bütün mesajları okudum. Uzun olacak mesajım o yüzden değişik puntolarla okumayı kolaylaştırmaya çalışacağım.

Ben mesaj trafiğini epey geç gördüm. Cevap verilecek pek çok konu var. Madde madde gideyim.

Alıntı:14 yaşında GM değilseniz hiçbir zaman GM olamazsınız" diyen ANAND

Ben Anand?ın böyle bir sözü olduğunu bilmiyordum, muhtemelen belli bir bağlamda biraz da şaka yolu meramını anlatmak için söylemiştir. Aksini gösteren pek çok örnek var. Türkiye'den çıkmış ve Türkiye adına oynayan bütün büyükustalar misal. 13-14 yaşında satranca başlayan biri için geçerli olabilir ama 8-10 yaş için asla değil. Doğru anladıysam zayıf ve somut olarak da yanlış bir argüman.

Aşkın Taşan?ın verdiği örneklerin spordan değil sanattan olması da özellikle dikkatimi çekti. Umarım çeşitli spor dallarından da benzer örnekler vardır. (sf.2?deki mesajlardan birine istinaden)

Oktay Ertan ne demek istediğimi ve işin ticari boyutunu çok net bir şekilde algılamış ve dile getirmiş. Meselenin özü ?sektörleşmekte? bana sorarsanız.

Ateş Ülker şöyle yazmış:
"Yoksa hiçbirimizin "filan kişi filan sporcuyu Büyükusta yapana kadar çalıştırsın"şeklinde bir iddiası olamaz.Kişilerin hevesini kırmayalım!Kim hangi konuda hizmet etmişse ona teşekkür edelim!Madalya istemiyoruz.Övgü dolu sayfalarca yazı yazılmasını istemiyoruz.Biraz teşvik bekliyoruz.?

Kesinlikle katılıyorum. Kişilerden bağımsız olarak bir sistem hiç kimsenin kendi potansiyelini tam manasıyla gerçekleştiremiyorsa o sistemde bir sorun var demektir. Bu illa bir federasyon veya yönetimdeki Ali?nin veya Veli?nin egosundan da değil bence hem eğitim sistemi hem de saçmasapan spor kültürümüzün de bunda etkisi var. Yoksa antrenörlerde bir sorun olduğunu düşünenlere de katılmıyorum. Eğitim sistemi profesyonel olmak isteyen sporcuları teşvik etmiyor. Tesis yaparak Olimpiyat almaya çalışıyoruz hala. Futbol bile diyemiyoruz aklımıza o topu görünce üç tane takım geliyor.

Aşkın Taşan?ın tavsiye/önerileri yazdığı mesaj bu karışık ve genişlemiş konuyu toparlamak açısından faydalı. Belki bazı sonuçlar varılmasına vesile olur.

Cengiz Keleş?in 9 yaş altı için rapor gerekir önerisi düşünmeye değer ama ne kadar uygulanabilir onu bilemiyorum. Pratik zorlukları olurmuş gibi bir izlenime kapıldım. (sf.3)

Ateş Bey şöyle yazmış:
Alıntı:"Federasyon yöneticisi olduğumuz takdirde Satranca başlama yaşını daha da aşağı çekmeye çalışmayacağımızı söyleyemeyiz!Satrançcı bulunduğu konuma göre hamlelerini değiştiren kimsedir!?

Bu konuda ben 180 derece tersini yaparım diyemem ama sorgulayacağım, tartışmaya açacağım kesin. O yüzden yönetici olmam zorSmile

Erşan Gökerman?ın 3.sf?deki tespitine katılıyorum. Açık oturum, sempozyum yapıldı da ne gibi olumlu bir sonucu oldu bilmiyorum. Belki de böyle serbest vezin bir tartışma daha iyidirSmile Sempozyum gerçekten de uzmanlarla yapılması gereken bir etkinliktir.

Limra konusunda ciddi şeyler yazmayacağım ama inanın o Limra Hotel?den BENİM kadar sıkılmış OLAMAZSINIZSmile Son günlerin popüler sosyal medya tabiriyle ANLAYAMAZSINIZSmile)) Otelin bilmediğim köşesi girmediğim odası tanımadığım personeli kalmadıSmile Yıllar sonra sadece gazeteci olarak gittiğimde bile çayımı kahvemi eksik etmeyen gece müdürü beni tanıdı! O yüzden hiç sormayın sayın MojoJojoSmile (Dediğim gibi ciddi tartışmasına girmiyorum)

Feti?nin forumu kim okur meselesi kısmen doğru da olsa burada tartışan kişilerin bir kısmı buradaki görüşleri başka platformlara taşıyacak kimselerSmile Ve okuması gerekenler okuyor diyebilirim rahatlıkla. (Katılıyorlar demedim) O yüzden Erşan Gökerman yine 3.sf?deki mesajında doğru bir tespit yapmış.[/size]
Ara
Cevapla
#74
[size=12]Bu konu epey dallanıp budaklanmış ama bütün mesajları okudum. Uzun olacak mesajım o yüzden değişik puntolarla okumayı kolaylaştırmaya çalışacağım.

Ben mesaj trafiğini epey geç gördüm. Cevap verilecek pek çok konu var. Madde madde gideyim.

Alıntı:14 yaşında GM değilseniz hiçbir zaman GM olamazsınız" diyen ANAND

Ben Anand?ın böyle bir sözü olduğunu bilmiyordum, muhtemelen belli bir bağlamda biraz da şaka yolu meramını anlatmak için söylemiştir. Aksini gösteren pek çok örnek var. Türkiye'den çıkmış ve Türkiye adına oynayan bütün büyükustalar misal. 13-14 yaşında satranca başlayan biri için geçerli olabilir ama 8-10 yaş için asla değil. Doğru anladıysam zayıf ve somut olarak da yanlış bir argüman.

Aşkın Taşan?ın verdiği örneklerin spordan değil sanattan olması da özellikle dikkatimi çekti. Umarım çeşitli spor dallarından da benzer örnekler vardır. (sf.2?deki mesajlardan birine istinaden)

Oktay Ertan ne demek istediğimi ve işin ticari boyutunu çok net bir şekilde algılamış ve dile getirmiş. Meselenin özü ?sektörleşmekte? bana sorarsanız.

Ateş Ülker şöyle yazmış: "Yoksa hiçbirimizin "filan kişi filan sporcuyu Büyükusta yapana kadar çalıştırsın"şeklinde bir iddiası olamaz.Kişilerin hevesini kırmayalım!Kim hangi konuda hizmet etmişse ona teşekkür edelim!Madalya istemiyoruz.Övgü dolu sayfalarca yazı yazılmasını istemiyoruz.Biraz teşvik bekliyoruz.

Kesinlikle katılıyorum. Kişilerden bağımsız olarak bir sistem hiç kimsenin kendi potansiyelini tam manasıyla gerçekleştiremiyorsa o sistemde bir sorun var demektir. Bu illa bir federasyon veya yönetimdeki Ali?nin veya Veli?nin egosundan da değil bence hem eğitim sistemi hem de saçmasapan spor kültürümüzün de bunda etkisi var. Yoksa antrenörlerde bir sorun olduğunu düşünenlere de katılmıyorum. Eğitim sistemi profesyonel olmak isteyen sporcuları teşvik etmiyor. Tesis yaparak Olimpiyat almaya çalışıyoruz hala. Futbol bile diyemiyoruz aklımıza o topu görünce üç tane takım geliyor.

Aşkın Taşan?ın tavsiye/önerileri yazdığı mesaj bu karışık ve genişlemiş konuyu toparlamak açısından faydalı. Belki bazı sonuçlar varılmasına vesile olur.

Cengiz Keleş?in 9 yaş altı için rapor gerekir önerisi düşünmeye değer ama ne kadar uygulanabilir onu bilemiyorum. Pratik zorlukları olurmuş gibi bir izlenime kapıldım. (sf.3)

Ateş Ülker şöyle yazmış:
"Federasyon yöneticisi olduğumuz takdirde Satranca başlama yaşını daha da aşağı çekmeye çalışmayacağımızı söyleyemeyiz!Satrançcı bulunduğu konuma göre hamlelerini değiştiren kimsedir!?

Bu konuda ben 180 derece tersini yaparım diyemem ama sorgulayacağım, tartışmaya açacağım kesin. O yüzden yönetici olmam zorSmile
Ara
Cevapla
#75
Aynı mesajı istemeden birkaç kere üst üste göndermişim. Başlığı takip edenlerden özür dilerim umarım forum yöneticileri yinelenen mesajları silerler. Karışıklık olmasın.
Ara
Cevapla
#76
Tabi bu arada By Mojo JOJO,

Antrenmanımı yaptım.
Tabi yazıyı içinden istediğiniz gibi cımbızla çekip alıyorsanız böyle bir montaj da çıkar ortaya,

"Karşı olduğunuz sempozyum fikrine içerik olarak uzak olduğunuzu görmek zor değil.
Kendin çal kendin oyna tarzından bir toplantı olurdu ki o öneriniz , en büyük çelişki olarak ortaya çıkardı.
Saydığınız isimler bildiğim kadarıyla, alanında bilimsel kariyere sahip bir araştırma ortaya koymuş insanlar değildir!
Talihsiz ve yakışıksız bir benzetme olmuş sizinkisi...

Bu konuyu izninizle sizinle tartışmayalım
."


aynen böyle yazmışım.
"izninizle" demişim, kendisine karşılıklı olarak tartışmanın artık yararlı olmayacağını anlatmak istemişim.

O' nu tartışmanın dışına çıkarma deyimi ve buluşu size ait. Öylece de duruyor orada...

Sayın Erşan GÖKERMAN' a hitap ederken de kastettiğim gibi "siz" diye
hitap etmişim.

Bunda ne var?

Karşılıklı olarak bu konuyu tartışmama isteğimi kendisine gerekçemi de açıklayıp belirtmişim.
Çünkü kendisi sempozyumu tartışmak istemediğini belirtiyor.

antrenman yüklenmesinde tekrarlara dikkat edin!
Kramp riskini göze almayın derim...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#77
Feti Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Forumda yorumları okurken sempozyum fikri spontane bir şekilde aklıma geldi. Daha önceden düşündüğüm taşındığım bir konu değildi. "Yorumcular forumda yazacaklarına ve birkaç kişi bu yazılanları okuyacağına, yapalım bir sempozyum. Daha büyük kitleler fikri, çalışması, önerisi olanları karşısında görsün, dinlesin. Soru-cevap bölümlerinde karşı fikir beyan etsin" diye düşünmüştüm.
Feti bey, önerinizin iyiniyetinden kimsenin şüphesi yok. Ama sizin hayal ettiğiniz tartışma veya sempozyum hiç olmayacak.

1) TSF'de temel ülke sorunlarını tartışacak insan kaynağı yok. Bunu Ekaterina Atalık'a verilen cezada test ettik. Bildiğim kadarıyla (bilmediğim varsa özür dilerim) yönetsel düzeyde sadece sayın Uğur Tülüce tepki verdi.

Şimdi benim naciz imzada yazdığı üzere, bir sorunun çözümü için genel çerçevesinin üzerine çıkmak lazım. Hastanelerde ölen insanların neden öldüğü sorusu gibidir bu, bir insan hastalandığı için mi ölür; teşhis konulamadığı için mi?

Koca Türk satranç tarihinin son 60 yılını ikiye bölebilirsiniz; ilki entellektüel ve akil insanlar tarafından yönetilen ve 1990'lara kadar getirilen dönem; ikincisi tüketim şımarıklığı ile insan kaynakları kalitesizliğinin zamana ve mekana el koyduğu 1990'lar sonrası.

İlk dönemi Nevzat Süer'in şahsında somutlaştırabilirsiniz. İkinci zamanın aktörü ise Ali Nihat Yazıcı'dır. Doğal olarak ilk dönemin Boysan, Günsav, Tebi, Bilyap, Süer gibi büyüklerini günümüzün Tulay, Aktar, Kul veya Yazıcı gibi aktörleri ile tartamazsanız, siklet fena dağılır.

2) İnsan kaynağı sadece TSF yönetsel düzeyinde bir sorun değil; sizin de yakaladığınız gibi satranç kamuoyu bu ülkede yok düzeyinde. O yüzden bu forumda fikir üretimi 9-10 kişinin etrafında dönüyor. Elbette bir meseleden canı yananlar -hamle hırsızlığı gibi- sayfalarca üretimde bulunabiliyorlar ama makro sorunlara karşı genel bir refleks yok.

Tepedekilerin güvencesi de bu zaten. Sırf bu sığlık sebebiyle şu otel saçmalığı 15 yıl dayatılabiliyor. Milli Şeref kavramı devalüe edilebiliyor. Hakem kalitesizliği çözüme ulaşmıyor. Hiçbir makro plan kurulamıyor.

3) Yukarıda Nevzat Süer - Ali Nihat Yazıcı olarak böldüğüm Türk satrancı genel toplumsal bozulmanın kronolojisine de karşılık gelir. Nasıl ki 1980 sonrası toplum mühendisliği ile apolitik, şımarık, tüketici ve okumayan bir nesil dizayn edilebildi ise; nasıl ki geçmiş 30 yılda insanlar fikir adamlarına değil de Acun'a, Şahan'a öykünmeye başladıysa, bu genel moralite bozulması her katmana isabet etti.

O yüzden gazetecilik Uğur Mumcu'dan Ayşe Arman'a; Edebiyat Kemal Tahir'den Elif Şafak'a devir oldu; Cumhuriyet balolarına giden kitle, trafikte hönküren asalaklara evrildi. Bu evrilmenin içinden elbette yeni Süer'ler veya Tebi'ler çıkamazdı; devlet adamı kavramı bile nasıl ki işadamlığına dönüştü ise TSF başkanı da yeni modele uygun olacaktı.

İşadamlığı yeni modeldi. Milenyumun sihirli tonuna uyuyordu. Girişimci, genç, kravatsız ve süper yenilikçi olunacaktı. Her yerde olduğu gibi TSF'de de kaçınılmaz olarak bu işadamı modeline geçildi.

4) Geçen 15 yılda McDonalds teoremi çalıştırıldı. Çocuk menüsünden para kazan ! Hedef kitle çocuk ama para kaynağı ana-baba. Çünkü çocuk ailesi ile burger yemeye geldiğinde, kendisi için 5 kuruş harcama niyeti olmayan ebeveynlerine parayı harcatır. Bir de plastik oyuncağı menü yanına kaktırırsanız, babanın haftaya da aynı yere gelmemesi için sebep kalmaz. Şimdi menü yerine turnuva, plastik oyuncak yerine madalya kelimelerini koyun. Baba ve para kelimeleri kalabilir Big Grin

Kurulan sistem, 1000 ailenin "dahi çocuğa sahip olduğu" yalanına dayalı bir fast food sistem. Fast food (veya kullan at) bu ailelerden 6-7 yıl parayı alıp, 980 adedini raf ömrü dolduktan sonra garbage ediyor. Köpük giderken, oluşan boşluğu her sene yeni "dahi çocuk sahibi" yeni müşteriler dolduruyor.

İstanbul İl Temsilciliğinin şu anda güncel 20 turnuvasından 18 adedi bebek turnuvasıdır. Sistem vaat üstüne kuruludur. Unutmayalım günümüzün aptallaştırılmış tüketim sisteminde, vaat, realize edilenden daha mutluluk vericidir.

Çocuğunun 5 yıl içinde GM olacağına inanan anne, emin olun çocuğu GM olandan daha mutlu ve verimkardır. Çünkü ikincisi bilinçli ve çilelidir. Yüzlerce saat çalışmayı gerektirir. İlkinin ise sermayesi inanmaktır. Sonra verir, para saçar, bıkar ve gider.

5) Ve başa dönersek, bu sempozyum niye olmaz?

Çünkü meselenin genel gerçeklik çerçevesi; yani tepeye çıkıp vadiye baktığınızda göreceğiniz ana sorun, insan kaynağı kalitesizliğidir. Türk satrancının derdini çözmek için düzgün irade; düzgün irade için ise düzgün insan kaynağı gerekir. Bir dönem Türk satrancı, satrancın içinden gelen insanların söz söylediği bir alandı. O yüzden gerçek satranç oynanıyordu. Şimdi, öğrenci velilerinin yönettiği bir çocuk dünyasında yaşıyoruz.

6) Yine de şeklen bir sempozyum yapılamaz mı? Elbette yapılır. Ama bu, Ayşe Arman'la Türk gazeteciliğinin nasıl kurtulacağını tartışmak kadar değerli ve anlamlı olur.

Veya Akif Beki'yle Big Grin . Size kalmış.
Ara
Cevapla
#78
Makro konulara gireriz girmesine (arada ben de ipuçlarını veriyorum) de sadece gazetecilik özelinde Ayşe Arman'ın bugünkü standartlarda Pulitzer alacak seviyede olduğunu belirtmeliyim.

Zaten tam da satrancın boyunu aşan, çok daha genel sorunlar da var satrancı engelleyen derken kastettiğim biraz da işin bu tarafı. Bugünkü dünyada hangi yönetim ve yönetici olursa olsun çok farklı bir yol izleyemezdi.
Ara
Cevapla
#79
Ozgur_Akman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Makro konulara gireriz girmesine (arada ben de ipuçlarını veriyorum) de sadece gazetecilik özelinde Ayşe Arman'ın bugünkü standartlarda Pulitzer alacak seviyede olduğunu belirtmeliyim.
Rhonda Byrne ile yaptığı sahte röportaj ile mi Big Grin ?

http://www.medyafaresi.com/haber/5488/me...iilar.html
Ara
Cevapla
#80
"Hiç olmazsa" kandırıldıSmile Noam Chomsky röportajından iyidir Smile

Meseleyi bilmeyenler artık Yeni Şafak'ın web sitesinden uydurma röportajı okuyamaz ama t24'te hala fabrikasyon metin var: http://t24.com.tr/haber/chomsky-yeni-saf...ldi/238263
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi