"Emege Saygi". Gercek Satranc Emekcisi Kim?
#12
Konu Gökhan Bey'in açtığı başlıkla çok alakasız bir yere doğru gidiyor, bunun sebebini anlayamadım.

Önce olumsuz eleştirimi belirteyim:
Meşhur "müdür" fıkrasını hepimiz iş yerlerimizde en az ikişer kez dinlemişizdir. Yeni bir fıkra değildir bu. Ancak gerek üslup, gerekse argüman tutarlılığı açısından ilgili fıkraya gönderme yapmak burada pek anlamlı olmamış. Üslup açısından kabul edilebilir bir benzetme türü değil, sanırım bunda herkes hemfikir. Argüman olarak katılmama nedenim, "sistemi tıkayan" veya "diğer organların sağlıklı çalışmasını engelleyen" bir müdür profiliyle karşı karşıya olmamamızdır. İşlerlikteki sorunlar, "müdür"den ziyade yardımcılarından ve(ya) vekillerinden kaynaklanmaktadır. Ancak bu sorunlar dışarıdan görüldüğü kadarıyla "iyi iş yapanı engelle" tarzı yöneticilikten kaynaklanmamaktadır.
Bence bu fıkra konusu, Mojo'nun da belirttiği üzere, tali konudur. Bizden çok muhatabını ilgilendirir. Demir lafını ortaya söylemiş, beğenen alsın.


Gelelim esas konuya:
Oyuncuların emeği, satranç oyununun var olup günümüze kadar gelişerek gelmesinini anahtarıdır. Bu gerçeği kabullenemiyorsak tartışmanın hiçbir anlamı yok.
Satrancın miladı sayılabilecek notasyon kavramını kim akıl etti sizce? Hangi ihtiyaçla? Biraz kafa yorun.
Saat kullanımı hangi ihtiyaçtan kaynaklandı? Saatsiz oynamanın acı tecrübeleri en çok hangi oyuncular tarafından yaşandı? Buyurun Google'a.
Açılış teorisi, kitaplar, dergiler, araştırmalar, bitmeyen analizler, hepsi satranç oyuncusunun emeğidir.
Oyuncunun emeğini kutsallaştıran nedir biliyor musunuz?
Somut maddi karşılığı olmadan tüm bunları başarmış ve birikimli bilgi haline getirmiş olmasıdır.

Peki Gökhan Bey neden yakınıyor? Şikayeti nedir?
Modern yaşam, vahşi kapitalizmin etimize geçirdiği dişleriyle beraber, biz yeni kuşaklara, belki 50 yıl önce olmayan bir "emek - maddi karşılık" analizini miras olarak bıraktı.
Kabaca düşündüğümüzde satranç oyuncusu bu işe binlerce saatini, yüzlerce gününü, onlarca yılını verir de maddi karşılık olarak ne alır? Birkaç madalya, belki birkaç kupa, belki toplamda 1000 dolar değerini geçmeyecek maddi ödül. Yani böyle bir emek - maddi karşılık ilişkisi var oyuncuyla satranç arasında. Fakat modern yaşam gerekleri bu bağı çatır çatır koparıyor. Artık insanlar para kazanamayacaklarını öngördükleri işlere çok fazla ilgi duymuyorlar.
Harıl harıl çıkartılan lisanslara, sürekli artan nüfusa rağmen nitelikli satranç oyuncusu sayısında artış olmamasının en önemli nedenidir dayatılan hayat koşulları.

Şimdi madalyonun diğer yüzüne bakalım: Satrançtan çok kısıtlı derecede anlayan, çünkü esasında satrancı sevmeyen, fakat 2000 düzeyinde bir oyuncunun 10 yılda kazanamadığı maddi ödülü satranç sayesinde aylık olarak kazanan kişiler var.
Bu kişiler hakem, yardımcı antrenör, il koordinatörü, bilmemne kurulu üyesi, hatta federasyon başkanı gibi sıfatlarla karşımıza çıkıyor.
Bu kişiler ekmeğini yedikleri satranca o kadar uzak olmasalar, yine bir derece tolere edebilir insan. Ama öyle bir denge, öyle bir düzlem maalesef Türkiye'de yok!
Liyakat, satrançta başvurulan son kavramlardan biri!
Müsaade edin de bu kadarcık eleştiri gelsin.

Şimdi bu tip insanların çıkıp da "ya ben şöyle emek verdim, biz şöyle yaptık falan filan." demeleri çok komik. [size=9](O tip insanların bu kadar makam sahibi olmaları asosyal ve bencil satranççıların yüzündendir, o apayrı bir tartışma konusu, ayrıca yazacağım.)[/size] Hatta komik ötesi, farklı çelişkiler içeren bir durum. Satrancı sevdiklerini iddia eden kişilere hep sorasım geliyor: "Bu kadar seviyorsan neden bir kitap bile alıp okumadın, merak etmedin?"

Bakıyorsun, satranç adına hiçbir niteliği olmayan insanlar, 2600'lük adamın nerede oynayıp nerede oynayamayacağına karar veriyorlar. Akıl dışı!
Neymiş, yönetim becerisi!
Bu yaşa kadar nerede, nereyi yönettin?
İyi yönettiysen neden buradasın, orada devam edemiyorsun?
Kötü yönettiysen burası yıkanıp arınabileceğin duş kabini falan mı dostum?

Sabri Bey'e katılmadığım noktalar var. İzah edeyim:
* Sabri Bey bir hizmet talebi olduğunu söylüyor. Bu hizmetin de bir karşılığı olduğunu. Doğrudur. Katılmadığım nokta şu ki bu hizmetlerin çok büyük bir çoğunluğu oyuncu tarafından talep edilen şeyler değildir. Federasyon yönetmelikle dayatıyor, sonra kendi standardını sağlayabilmek için oyuncunun standartlarından kısıyor. Durum bu.
* Sabri Bey hizmet veriliyor diyor, bu da doğru. Bana komik gelen, hizmet sonucunda parasını alanların her turnuvada birbirine çocuk gibi plaket vermeleri ve yeri geldikçe "ya biz olmasak" tonundan konuşmaları. Sen olmasan n'olcak ki arkadaşım, yaptığın işi ortalama IQ'ya sahip sokaktan çevirdiğin adamlar yapabilir, 5 günlük eğitimle. Esas sokaktan çevirdiğin kaç kişide 2300 seviyesinde satranç oynayabilecek potansiyel var, ona bakalım. O potansiyel varsa bile yıllarca sabredip çalışabilecek dirayette, metanette ve fedakarlıkta kaç adam var, ona bakmak lazım. Değerli olan yetenektir efendim, yeri kolayca doldurulabilecek pozisyonlar değil.

Aşkın Bey'e de eleştirilerim olacak:
*Aşkın Bey'in son mesajının konudan fazlaca sapmış olduğunu düşünüyorum.
* Tam da bir oyuncu maddi ödüllerin azlığından yakınırken "antrenörlere şu kadar istihdam çıkardılar, iyi oldu." demek, çölde susuz gezen birinin karşısında litrelerce su içmek gibi bir görüntü oluşturdu, nazire gibi.
* Fedakarca çalışmalarına örnek verdiğiniz kişiler maaşlarını ve(ya) ödeneklerini düzenli olarak alıyor, o kadar çalışsınlar bir zahmet.
* Talip olunan bir görevde fedakarca çalışılması bana çok övünülecek birşey gibi gelmiyor. Örneğin, falanca işe adam lazım diye ilan veriliyor. Başvuranlardan biri başlıyor çalışmaya, hemen ardından rutin olarak ",y, çalıştım ha, bugün çok iyi iş yaptım." gibi cümleler duyuluyor. Bu adama ne denir? Nasıl adlandırmak gerek?
* (Başka bir başlıkta verilen) futbol örneği satrancın durumuyla çok uzaktı. En basitinden, basın görevlisi futbol camiasından sayılmaz. Fanatik, Fotomaç ve Birgün gazetelerinde görev yapmış biri olarak söylüyorum bunu. Eski futbolcu sonradan yorumcu ya da köşe yazarı falan olursa ancak o zaman futbol camiası basından birini bağrına basmış görünür, ki esasında durum öyle değildir.
* Bir camianın aktif üyeleriyle camianın toplamda temas ettiği her kişiyi karıştırmış gözüküyorsunuz. Futboldan verdiğiniz örnekte iş ayran satan büfeciye kadar gidebiliyor, elbette. Ne var ki hiçbir kulübün büfeciyi camiadan saydığını, kulübe veya federasyona başkan yaptığını falan görmezsiniz. O adamın oradaki işlevi budur, ekstra anlam yüklenmez. Bizim satranç camiasının maşallahı var, oyuncu dışında herkesin bir ağırlığı, otoritesi, tanıdığı falan var. Oyuncu dışındaki kimsenin (1-2 örnek hariç) satrançla alakası yok.


Bunların fark edilmediğini sanabilir bazıları.
Yanılıyorlar, hem de çok yanılıyorlar.
Buradan bakınca görülüyor, hem de çok net.
Sadece çok sık söylenmiyor, dile getirilmiyor.
Belki biraz zaman meselesi, farkındalık işi.
Oyuncular dibi görmeden uyanmayacaklar.
Şimdilik bencil bir uykudalar, muhtemelen rüya görüyorlar.
Rüya bitince gerçeğin farkına varacaklar.
Farkına vardıklarında satranç bilmeyenler satrancı yönetemeyecek.

Sevgi ve saygılarımla...
Ara
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Ozgur_Akman - 08-06-2014, 08:30
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Feti - 08-06-2014, 11:33
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: abdulkadirbener - 08-06-2014, 12:44
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Ozgur_Akman - 08-06-2014, 22:39
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Mojo Jojo - 09-06-2014, 08:20
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 09-06-2014, 12:29
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Veli TURAN - 09-06-2014, 18:37
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Sabri Koçak - 09-06-2014, 20:49
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Mojo Jojo - 09-06-2014, 21:34
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 09-06-2014, 22:23
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Oktay ERTAN - 10-06-2014, 01:17
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Sabri Koçak - 10-06-2014, 08:46
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 10-06-2014, 13:13
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Erşan Gökerman - 10-06-2014, 18:42
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 10-06-2014, 21:47
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Oktay ERTAN - 10-06-2014, 22:59
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Oktay ERTAN - 10-06-2014, 23:12
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Ozgur_Akman - 11-06-2014, 19:36
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 11-06-2014, 20:51
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Ozgur_Akman - 11-06-2014, 21:11
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 11-06-2014, 21:18
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: abdulkadirbener - 12-06-2014, 19:10
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Platon - 13-06-2014, 21:23



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi