Turnuva Yarım Bırakmak Cezalandırılmalı
#41
Dün, uzun uzun düşünüp, çok da istemeden bir yazı yazdım. Yazının içinde satrancın spor olarak diğer sporlarla ilişkisi, yaptığımız turnuvaların kalite ve koşullarıyla ilgili değerlendirmeler, satrançta şikenin yaygın olmasıyla ilgili sebepler ve az da olsa bazı çözüm önerileri var.

Bu yazıya Ateş Ülker'in haricinde verilen cevaplar ise beni hayretlere düşürüyor.

Oktay Ertan, direkt olarak beni şikeyi desteklemekle ve hatta "Onlar ayarlayabiliyorsa siz de yapıverin birşeyler." noktasına çekme '' suçluyor. Neden böyle yapıyormuşum, çünkü, ben de yazımda bunun bir millet meselesi olmadığını, turnuva koşulları ve coğrafi özellikler nedeniyle yerli oyuncu kuvvetinin üzerinde olan bir grup bu işe meyilli satranççının, komşu ülkelerden turnuvaya katılarak istedikleri gibi at koşturduklarını, bunun çözümünün cezadan önce turnuvaya daha kaliteli yerli ve yabancı oyuncuların katılması için harekete geçilmesi gerektiğini savunduğum için.

Tutku Dinçer, herhalde kendi dalınız olduğu için bu tip konularda uzun değerlendirmeler yapmak ve şu doğru, şu yanlış hükümlerini vermek hoşunuza gidiyor. Ne Süreyya Ayhan Kop'un ne de Fenerbahçe SK'nün haklılığı ya da haksızlığıyla ilgili bir değerlendirme yapmadım. Her iki olayda da 'bana göre' kanaate dayalı bir cezalandırma yapılmamıştır. Ayhan'ın durumu zaten çok bariz, isteyen komplo der isteyen haksızlık der. Fenerbahçe konusunda UEFA 3 Temmuz 2011 yılında başlayan bir dava ile ilgili disiplin cezasını 2013 yazında, ulusal mahkemelerde açıklanan kararların ardından vermedi mi? Arada geçen sezonda Fenerbahçe Avrupa kupalarında oynamadı mı? Bu meşhur hızlı karar verme mekanizmasının süresi 2 yıl mıdır?

Elbette mahkeme buradaki soruşturmayı beklemeyebilir ama UEFA, FIDE gibi kurumlar kendi disiplin kurullarında bu derece ciddi cezaları verirken kanaate dayalı hükümler verdiklerinde ciddi bir yükü de omuzlarına alırlar. Satrançta ortada dönen para futbola göre bir hiç olduğundan belki bu risk daha az olabilir.

Makul şüphe ile bu derece kolay ceza verilebiliyorsa FIDE neden hile yaptığı düşünülen oyunculara dahi ceza vermekte bu denli zorlanıyor?
Daha önce bu sayfada tartıştığımız Bulgar oyuncu ile ilgili, davete kabul göstermemek dışında neden uzun süreli bir ceza uygulanamıyor?

Şu an tek derdimiz iki oyuncuya kanaatle ya da delille ceza vermekmiş, ülkemizde hiç şike sorunu yokmuş da bu iki oyuncu cezalandırılınca turnuvalarımız dikensiz gül bahçesi olacakmış gibi davranılıyor. Ben bu ülke sınırları içerisinde yabancı oyunculardan biri kabul etmediği için maç 5-5 bağlanamayınca 8 masanın berabere yapmasının ardından 1 masanın emniyet amaçlı bekletildiğini, yabancı oyuncu kazanınca diğer masanın bilerek kaybettiğini bile gördüm. Tüm takımların ve o maçı oynayan 20 kişinin bilgisi dahilinde. Bu forumda eleştirilen takım beraberliklerine ''gerekirse berabere de yaparız, gerekirse kayıp bile ederiz'' diyenler çıktı. Morchiashvili veya Odeev ceza alsa bizim açımızdan hiç bir şey değişecek mi? Sadece isimler değişecek biz yakınmaya devam edeceğiz.

Ateş Ülker'in yazısında ilginç bir ayrıntı var. 2000 Elo üstü 205 sporcudan sadece 3'ü Keşan turnuvasına katılmış. Yıllar evvel bu konu ile ilgili bir çalışma yapıp TSF genel kurulunda tablo ile dile getirmiştim. Turnuvalara aktif olarak katılan 10-15 oyuncunun ardından gelen oyuncuların senelik oyun sayısı ortalamaları içler acısı. Dolayısıyla aslında 'piramidin ortası' dediğimiz şey yok. Bu dengesizlik çözülmediği takdirde ne yaparsanız yapın turnuvalarda ortaya çıkan sonuç da değişmeyecek. Ben yine de çözümün yabancı oyuncuları uzaklaştırmak olduğunu düşünmüyorum. 2000 - 2400 arası oyuncularımızın Avrupa'da kendi olanaklarıyla turnuvalara katıldıklarını
görüyoruz ama aynı oyuncular Keşan-Çanakkale gibi turnuvalardan uzak duruyorlar. Katkı paylarının yüksekliği, daha önceki yazıda belirttiğim konaklama ve ulaşım sorunları ve her yıl turnuvaların tarihi ve hatta yapılıp yapılmayacağının belirsiz olması, rating dağılımının bozuk olması nedeniyle gerçekten ciddi bir turnuva oynamak isteyen oyuncular için cazip olmaması önemli sebepler. Yurtdışında da 2000-2300 kuvvetindeki oyuncular turnuvalarda ödül alamıyor ancak en azından kuvvetli oyuncularla oynama fırsatı buluyor.

Hiç yabancı oyuncu almamak çözüm olabilir mi? Bir dakika ama piramidin ortası dediğimiz kesim zaten turnuva oynamıyor ki? Yabancılar olmayınca bu bir anda değişecek mi? Hiç sanmıyorum.

Geçenlerde Görkem Sivri, facebook sayfasında Çin'in Olimpiyad başarısı üzerine bir eleştiri yazmıştı. Sakıncası olmayacağını düşünerek alıntılıyorum;

''Ben bu (2185) ELO puanı ile 76 milyonluk Türkiye'de klasmanda 59. sıradayım.
3 milyonluk Ermenistan'da 88. olabiliyorum ancak!
Peki ya 1350 milyonluk Çin'de? 80. sıra! '' (Görkem Sivri)


Bu değerlendirmenin haklı ve haksız olduğu taraflar olabilir. Çin kuvvetli bir satranç ülkesi ama ilk 20-30 sporcusunun devlet kanalıyla inanılmaz desteklenmesi üzerine kurulu bir sistemleri ve süper yıldızları var. Oysa Sırbistan en kuvvetli oyuncusu 2615, sıkı durun 100. sıradaki oyuncusu 2375 kuvvetinde bir ülke. Sırbistan'da yapılan turnuvalar çok cazip çünkü inanılmaz sayıda ve her kuvvet derecesinden dengeli dağılmış bir oyuncu potansiyeline sahip. Adı geçen ve şike yaptığı düşünülen oyuncuların çete halinde ödül almak için Sırbistan'da turnuva oynamaya gittiğini düşünebiliyor musunuz?

Türkiye Çin'in sistemini seçmiş görünüyor. Satrancı yönetenlerin bir an önce hangi yönde gideceklerine karar vermeleri gerekiyor. Ben Çin olmaktansa Sırbistan olmayı tercih ederdim ama bu birazda bizlerin ortaya koyacağı irade ve isteğe de bağlı.
Ara
Cevapla
#42
Burada çok yerinde ve sağlam dayanaklı bilgiler ve tecrübe ve gözlemlere dayanan yorumlar yapılıyor.
Tutku DİNÇER' in dayanaklı yorumlarına katılmakla birlikte katılamayacağım bir nokta var.
--Ülkemizde yarışan yabancı bir sporcuya biz ceza verebilir miyiz?--
Yabancı ülkede, kendi ülkesini temsilen bir özel turnuvada ve temsilen yarışmaktadır.
Durumu kendisine , ülkesine ve uluslararası kuruma bildiririz.
Tabi davranışının sonuçlarıyla...
Yani yarışmanın gidişini olumsuz etkilemesi, centilmenlik dışı yarışması vb. sebeplerle...
Ondan sonra süreç başlar.
Soruşturma ve ceza kendi ülkesine ve FİDE ye ait olmalıdır.
Ancak bu konuda iletişime geçileceği yönünde izlenimlerim var.
TSF, ilk andan itibaren verileri toplamaya başlamış bile...


Bu oyuncu şu an KOCAELİ'DE.
Ben de kurul çalışmam için bugün Çanakkale'den Kocaeli'ne döndüm.
( Gözlemim şu ki beni orda görünce daha önce hiç bakmadığı bir tarzda beni süzdüğünü ve kendisini ilk kez yarışma motivasyonu dışı düşüncelere dalarken gördüm. Kendisini yıllarca Çanakkale Troya'da gördüm, O da beni gördü. Eski rahat tavırları yoktu. Ama bu sefer ki göz görüşümüz farklı şeyler söyledi.)

Not: Sevgili Tutku DİNÇER,
Yazımı ancak o kadar; olayın ortaya çıkışını ve sebeplerini yazdım. Bu olay konumuzla ilgili gözükmemesine rağmen işleyişi sonuçları açısından örnek teşkil edip fikir versin diye...
Gerisini de yazmayı düşündüm ve vazgeçtim. Ben kısa yazmaya çalıştıkça yazım uzar ve okunmaz düşüncem vardı.
Sağ olun siz aynen güzelce tamamlamış ve toplumu aydınlatmış oldunuz.
Elinize sağlık, teşekkür ederim.


Ayrıca, yeni fark ettim ki;
Sn. DİNÇER şöyle diyorsunuz;

"Spor Hukukunda ise İnsan Onuruna Aykırı Delil haricinde her delil nasıl elde edildiğine bakılmaksızın değerlendirilir. Hukuka aykırı da elde edilmiş olsa sonuç olarak o deliller vardır ve ben var olan delillere göre karar veririm diyor Spor Hukuku. Yani yerel mahkeme sürecinin beklenmesi gibi bir şey Spor Hukuku açısından söz konusu bile değildir."

Buradan şunu mu anlıyorum?
Ülkeler ve spor federasyonları kendi içinde bu tip durumlarda kendi iç düzenlemelerine göre kendi öz kararlarını verebilirler.
Yani, yerel ve uluslararası yarışmalarda yarışan tüm sporcular(yerli-yabancı) işledikleri suçlara tespit edilmeleri dahilinde suç mahallinde mi
soruşturma sonrası ceza alabilecekler.

Spor Hukuku dediniz.
Öyle ya bir tane olmalı!
Evrensel...
Tüm üye ülkelerce benimsenmiş...

Lütfen cevaplayınız.
Türkiye için çok şey yerine oturup değişebilir!
Bizdeki uygulamaları çağın gerisinde bulduğum için sağlıklı sonuçlar alınmadığını düşünüyorum.
Aydınlatırsanız sevinirim.

SAYGI VE SELAMLAR...

Sn. GÖKERMAN,
Sn. Görkem SİVRİ nin değerlendirmesini okudum.
Benim aklıma farklı sorular getirdi.

Çin' in ayrı bir kulvarı daha var sanki...
Olimpiyatlarda sadece kendi öz ülke insanlarıyla yarışan ülkeler kulvarında da birinci galiba...

Bu değerlendirme doğru olur mu sizce?

Ya da farklı ülkelere dağılmış vatandaşlarıyla gerçek şampiyon Rusya diyebilir miyiz?

Bunlardan sonra; Çin, Rusya, Sırbistan sıralaması ne kadar doğru olur?

Selamlar...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#43
İşin hukuki, özellikle genel hukuk bilgisi haricinde teknik hukuk bilgisi de isteyen kısımları tahmin ediyorum ki burayı okuyan bir çok kişiyi sıkıyordur ve gereksiz buluyorlardır. Mümkün olduğunca hukuki terimlerden uzak yazmaya çalışıyorum. Hiç yazmamak da bir seçenek ama benim öngörüm bu konuların (doping ve şike) satranç açısından orta vadede çok ciddi olarak gündeme geleceği yönünde. O yüzden ileride bu fikir alışverişlerinin bir kenarda durmasının faydasını görebiliriz diye düşünüyorum. Yoksa konunun çok dağılmasından benim alanım olmasına rağmen ben bile rahatsızlık duymaya başladım.

Erşan Bey, sizin mesajınıza cevabım aslında genel bir cevap içermekte. FB ve şike konusu gündeme gelince insanların nasıl kandırıldığını, gerçeklerin nasıl gizlendiğini yakınen bilen birisi olarak işin doğrusunu yazmadan edemiyorum. O kadar tape hukuka uygun elde edilmediği gerekçesiyle yeniden yargılamada dikkate alınmayacak ve beraat kararları çıkacak olursa bu durumun "Şike Yapılmamıştır" diye yansıtılacağını da düşünüyorum. O sebeple yazmadan duramıyorum. Kişisel algılamayın.

Değindiğiniz çok güzel bir nokta var. 2011 yılında başlayan süreçte 2 senede bir karar çıktı, 3 senede CAS kararını verdi, İFM'den daha karar bile yok. Daha fazla detaya girip konuyu iyici dağıtmadan şunu söyleyeyim, kırmızı kart cezası için 1 sonraki maça kadar karar verilir, takımın avrupa ligine katılması için bir sonraki sezona kadar. Çünkü temmuz-ağustosta karar verilmedikten sonra ekimde karar vermenin de bir manası yoktur. Detaylar için özel mesaj kullanabiliriz.

Aşkın Bey,
TSF'nin yarışma takviminde yer alan bir turnuvada yabancı sporcunun telefonu çaldığında nasıl ki hakem hükmen kayıp verecekse, bu durumda da TSF'nin mevzuatı işletilebilir. Şikeden örnek vermek gerekirse Emenike için yerel mevzuat işletildi.

Arada bir fark var. Turnuva ter seferlik bir olgu. Yabancı oyuncuya ilişkin başlatılacak disiplin soruşturmasında canı isteyip de savunma yazısı yazarsa, hatta savunma yazısında "Size ne, yaptıysam ben şike yaptım" bile yazsa bu sporcu bir daha Türkiye'ye gelmediği sürece kendisine uygulanacak yaptırım fiilen bir işe yaramaz. O noktada FIDE'nin desteği gerekir dediğiniz gibi. Ama bu TSF'nin bir yaptırım gücü olmadığı anlamına gelmez. Sadece yaptırımın hayata geçirilmesi noktasında bir iş birliği gerekir. Hatta bunu bir nevi "evrensellik" olarak da tanımlayabiliriz.

Hatay'da düzenlenen kadınlar turnuvasını, bu turnuvada açık mektup yazan sporcuları ve bu sporcular ülkemizde bir takıma geldiğinde başlatılan disiplin soruşturmalarını hatırlayın. Ki orada (TSF'ye göre disiplin soruşturmasını gerektiren) eylemin TSF organizasyonunda değil, uluslararası bir organizasyonda yapıldığını da dikkate alalım. Bu örnek bile çok tazeyken, senin ülkende, özel de olsa senin federasyonunun yarışma takviminde yer alan bir turnuvada yapılan bu eylem için disiplin soruşturması başlatmak mümkündür.

Diğer sorunuza gelince, evet Spor Hukuku evrenseldir. Bu evrensellik ne anlama gelmektedir bunu iyi yorumlamak gerekir. Evrensel ve sizin deyişinizle bir tane olması her ülkede her eyleme aynı yaptırım uygulanır anlamında değildir. Bir federasyonun mevzuatına göre şike için bir alt lige düşürme cezası uygulanırken, başka ülkenin federasyonu bir alt lige düşürme ve şike yapılan maç sayısı kadar puan silme cezası uygulayabilir. Evrensellik ise çok basite indirgenmiş şekliyle şikenin her federasyon için disiplin ihlali olmasıdır.

Sorunuza "kural olarak" (hukuk dilinde kural olarak demek, istisnaları vardır demektir) evet diyebilirim. TFF, GS-FB Süper Kupa finalini Almanya'da oynatsa ve bu maçta bir oyuncu şike yapsa Almanya Futbol Federasyonu soruşturma yapıp ceza verebilir anlamı çıkmamalıdır bu "evet"ten. Paris'te oynanan Real Madrid - Manchester United Şampiyonlar Ligi maçında yapılacak bir şikeye Fransa (Spor Hukuku açısından) ceza veremeyecektir çünkü bu bir UEFA organizasyonudur. İstisnalar çoğaltılabilmekle, "kural olarak" evet. Burada yerden (ülkeden) çok, organizatörü dikkate almak gerekir ve bu "kural olarak evet"in sebebi de genelde organizatörlerin organizasyonları kendi ülkelerinde yapmalarıdır.

http://istanbulopen.tsf.org.tr/images/st...14_eng.pdf İstanbul Open'ın İngilizce yönergesi bu linkte mevcut. "1- General Issues" kısmında “FIDE Laws of Chess” and “Turkish Chess Federation- Competition Rulings” are valid for the tournament ." yazıyor. Türkçe yönergede ise "FIDE ve TSF Satranç Yarışmaları Yarışma Prosedürü hükümleri geçerlidir." Prosedür ise Türk-yabancı ayrımı yapmamaktadır.

Bizdeki uygulamalar çağın gerisinde demişsiniz. Maalesef haklısınız. Sadece satranç için değil. Sporda şiddetin önlenmesi açısından İngiltere'nin 40, Avrupa Birliği'nin 30 sene gerisindeyiz. Çağın gerisinde olmanın sebebi de, çağın hızlı ilerlemesi. Disiplin Talimatı hazırlanırken muhtemelen en küçük bilgisayar 2-3 kilo ve cebe sığmayacak kadar büyüktü ve sadece satrançtan para kazanan kişilerin almasının zor olduğu bir değerdeydi. Şimdi ise o bilgisayardan çok daha kuvvetli bir elektronik cihaz herkesin cebinde. FIDE bile telefonla ilgili kuralı 2014 Temmuz ayında koydu. (yürürlüğe soktu) Disiplin Talimatı artık çağa uygun bir şekle getirilmelidir.
Ara
Cevapla
#44
Tutku Bey,
Cevabi yazınız için teşekkür ederim. Fikirlerinize ve özellikle son cümlenize katılıyorum.
Selamlar...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#45
(27-08-2014, 18:48)Erşan Gökerman Nickli Kullanıcıdan Alıntı: (...) Bu değerlendirmenin haklı ve haksız olduğu taraflar olabilir. Çin kuvvetli bir satranç ülkesi ama ilk 20-30 sporcusunun devlet kanalıyla inanılmaz desteklenmesi üzerine kurulu bir sistemleri ve süper yıldızları var.

(...)

Türkiye Çin'in sistemini seçmiş görünüyor. Satrancı yönetenlerin bir an önce hangi yönde gideceklerine karar vermeleri gerekiyor. Ben Çin olmaktansa Sırbistan olmayı tercih ederdim ama bu birazda bizlerin ortaya koyacağı irade ve isteğe de bağlı.

Önce Erşan beyin çok hoşuma giden ama hiç katılmadığım yorumuna bulaşayım. Erşan bey, bizde tepe oyunculara devlet kanalıyla olsa olsa inanılmaz bir dayak atılıyordur; yahu Suat Atalık veya Ekaterina Atalık görmeyeli 500 ELO falan kaybetmediyse hala bu ülkenin en güçlü 2 erkek/bayan oyuncusu. Milli takımdan dışlanmaları bir yana, TSF elinden gelse gece Atalıklar'a gece 12'de sokağa çıkma yasağı uygulayacak.

Olimpiyat öncesinde Mustafa'nın turnuvasızlıktan Fetih turnuvasında, Kıvanç'ın Söke'de onun klasmanının çok altında bir turnuvada oynadığını hatırlıyorum. Hepimiz biliyoruz ki tepe oyuncular ayakta kalmak için eğitmenlik yapıp, ömürlerini tüketiyorlar. Tabii bunu yazarken elbette size değil genele yazıyorum, zaten bildiğiniz ve çoğu zaman müştereken yakındığımız konular bunlar.

Türkiye bence sadece Türkiye modelini seçmiş durumda, Çin veya Hindistan bize dar gelir Smile bizim modelin de dünyada örneği yok, taklitçisi de olmayacak. Ben buna "miş gibi" modeli diyorum.

Sabah Magnus yaratmak, öğlen altyapı için okullar açmak, ikindi üzeri Atalık ailesine verilecek yeni cezalar için arama konferansı, gece yatarken de İstanbul'un Fethi için 1453 kişilik turnuva düşünülen kaotik bir model bu. Hiçbir kalıba sığmıyor.

Şimdi bana sorsanız temel sorun elit satranççılar, Ateş beye göre ortadirek ve bir başkasına sorsanız antrenör sorunu; azıcık deşince hakemlik müessesi. Ortada hem çok politika var hem hiç politika yok. Bir tür çokluğun yokluğa kavuşması gibi. Hep proje, hep yeni gündem, sürekli toplanan kurullar ile sürekli "miş gibi" yaparak ömrümüz geçiyor.

Sistem o kadar karışık ki elit oyuncudan fazla temsilci, kurul üyesi, bürokrat barındırıyor. Şu Fetih turnuvasına bürokratları göndersek turnuva kapatacak hacimdeyiz.

Yani bence Çin modeli yok. Miş modeli var Cool

--------------
Bu başlığın temel bir sorunun ortaya çıkması açısından yararlı olduğunu düşünenlerdenim.

Başlıkla ilgili son cümlem ve görüşüm de şu: Oktay Ertan'ın son söyledikleri doğru ve işin acı özeti. İlk evvela ortada açık ve net bir suç var; basitinden gidelim ve bu suçun cezası kesilmeli. Salt 2-3 şikeciyi süründürmek için değil, topluma mesaj vermek için, caydırıcı olmak için, oyuna ve o turnuvaya emek verenlere saygı için; bizatihi OYUN için.

Sonra bu tartışmaları devam ettirelim.

Satranç bizde olduğu gibi dünyada da prematüre bir spor ve birçok yerleşik sporun geçmişte yaşadığı emekleme aşamasındaki sancıları çekiyor.

Bugün atletizm, tüm regulasyonlar ve organizasyonları açısından kimliğini bulmuş en üst düzey spor. Ama unutmayalım atletizm camiası 1980'lerde Jarmila Kratochvilova gibi örneklerle, meşhur Ben Johnson olayları ile karanlık dönemlerden geçerek bugünlere geldi.

Oyunu korumak lazım. O yüzden hem ceza verilecek, hem düzenlemeler yapılacak hem de usanmadan bu konular tartışılacak.

Ben kendi adıma tüm görüş verenlere teşekkür ediyorum...
Ara
Cevapla
#46
Ben "Piramidin ortasında sorunlar var"derken Piramidin tepesinin güllük,güllüstanlık olduğunu öne sürmüyorum.Mutlaka havuzdaki arkadaşlarımızın da kendine özgü sorunları var.Bu sorunları da dikkatle dinlemeye hazırız.Ancak Piramidin ortasında ciddi bir durgunluk vardır.Bu durgunluk değişmelidir.
Yabancı oyunculara ceza verebilir miyiz?Ben böyle bir ceza verileceğine inanmıyorum.Cezayı biz ancak kendimize veririz.Nitekim bu forumda yazdığımız yazılar esasen yerel yöneticileri eleştiren yazılardır.Geçmişe dönük ceza kesmek yerine gelecekde aynı olayların tekrarlamaması için almak gereken önlemler konuşulmalıdır.Yabancı oyunculardan yararlanmanın en iyi yolu kapalı turnuvalar olmakla birlikte daha uzun süre kapalı turnuva düzenleme imkanımızın olmayacağı bellidir.O zaman geleneksel hale gelmiş açık turnuvalarda ne gibi değişiklikler yapılabilir?Yabancılara konaklama desteği neden sağlanıyor?Mevcut ödüllerin büyük kısmını da aldıkları gözönünde bulundurulursa böyle bir uygulamanın zorunlu olmadığı anlaşılır.Avrupa'da birçok açık turnuvada Büyükustalara "başlama ücreti"verilmemekte ve konaklama desteği sağlanmamaktadır.Bu gibi ücretler daha çok kapalı turnuvalarda verilmelidir.Çünkü sevilen bazı isimler kapalı turnuvaya doğrudan çağrılmış olabilir.Açık turnuvada ise herkes gelebileceğinden hangi büyükustaya destek sağlanacağını tespit etmek zordur.Bizi çıkmaza sokan turnuvayı düzenleyenlerin çok sayıda yabancı ustanın gelmesini istemeleri ve ilk derecelere olabildiğince büyük ödül vermeye çalışmalarıdır.Oysa Avrupa'daki birçok turnuvada böyle bir eğilim yoktur.A grubunda Birinciye 2.000 Euro verilse de kimseye konaklama desteği sağlanmamaktadır.Birkaç yıl yazışma yaptıktan sonra yerli ve yerel sporculara teşvik ödülü verilmeye başlandı.Genel klasman dışına verilen ödülleri daha çok arttırmanın sakıncası yoktur."Buna gerek yoktur",şeklinde düşünenler varsa o zaman onlar neden 2000 Elo puanının üstünde sadece 3 oyuncumuzun yarışmaya katılabildiğini açıklamalıdır.Şike konusuna gelince ,şikeyi kanıtlamak ve yasalar ışığında ceza vermek çok zordur.Hukuk bazan daha basit konularda bile çaresiz kalmaktadır.Çok çarpıcı ve çok seyrek yaşanan bir örnek vereceğim!Örneğin bir oyuncu rakibine masa altından tekme attığı halde olayın tanığı olmadığından mağdur olan kişi mağduriyetini dile getirememektedir.Çünkü 75 TL güvence bedelini kaybetme korkusu vardır!Oysa Hukuk kurallarını düzenleyenler bizi dikkatle dinleseler bazı basit sorunlar çözülebilir.Bu son örnekde gerekli olan madde şudur:"İtiraz başvurusunu yapan kişinin haklı olduğunu kanıtlayamaması halinde güvence bedelinin geri verilip verilmeyeceği hakemin veya itiraz kurulunun takdirine kalmıştır"İşte böyle basit bir madde zalimi caydırabilecek ve mağdurun hakkını az da olsa koruyabilecek bir maddedir.Buna benzeyen bir madde Gençlik Spor Müdürlüğünün Ceza yönetmeliğinde de vardır.Ama ne yazık ki pratikte mağdur olan haklılığını kanıtlayamadığından güvence bedeli yanmaktadır.Güvence bedellerinin hemen hepsi yandığından birçok kimse mağdur olsa da itiraz etmemektedir.Mağdur olan itiraz etmediğinden zalime rahat hareket etme imkanı ortaya çıkmaktadır.Güvence bedeli her zaman yanmasa,zalim bir sonraki hareketinde tereddüt edecektir.Bunun dışında Satrancın sorunlarını konuşurken diğer spor dallarına girmemiz ilginin dağılmasına ve meselelerinin anlaşılmasının zorlaşmasına neden olacaktır.Yazıların uzaması okur sayısının azalmasına yol açabilir.Hep aynı kişilerin defalarca aynı sayfayı okuması önemli değildir.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#47
Ateş Bey merhaba,
Ben, 2003 de Kıbrıs'taki Dostluk Karşılaşması hariç, yurt dışında hiç turnuvaya katılmadım.

Yurt dışındaki turnuva gözlemlerinizi paylaşabilir misiniz?
Bilgilendirme açısından.

Mesela;
1- Turnuvalara kabul edilme şartları nedir?
2- Ödül koyucular bizdekinden farklı mıdır?
3- Yerel yönetimler mi, özel kuruluşlar mı sponsor olmaktadırlar?
4- Katılım bedelleri alınıyor mu, ne kadar, kime kalıyor, katılım bedellerinden mi ödül dağıtımı var?
5- Ünvanlı oyuncuların konaklaması konusunda biz gereğinden fazla mı bonkör ya da eksik davranıyoruz? (Turnuva bütçesine orantılanarak düşününüz)
6- Yemek ve ulaşım bedeli alınıyor mu, yoksa bir zamanlar Çanakkale Modeli gibi yemek ve şehir içi ulaşım tüm oyunculara ücretsiz mi?

Bizi aydınlatırsanız sevinirim.
Selamlar...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#48
Aşkın bey,
Benim son 4 senedir yurtdışında katıldığım turnuvalar açık turnuvalardır.Vereceğim bilgiler açık turnuva ile ilgili koşulları yansıtmaktadır.
1.Düzenleyici katılmak için başvuran oyuncuyu kabul etme veya geri çevirme hakkını elinde tutmaktadır.Bu nedenle geri çevrilen olup olmadığını bilmiyorum.Birçok yönergede bu ifade yazılıdır.
2.Çeşitli sponsorlar arasında yerel banka şubeleri,Belediyeler ve çeşitli kurumlar vardır.
3.Son katıldığım turnuvada hem yerel yönetim,hem Belediye,hem tanınmış bir bankanın kasabadaki şubesi, hem de Marktgemeinde adı verilen bir Dernek sponsor olmuştur.
4.Katılım bedelleri 30-60 Euro arasında değişmektedir.Gençlere,kadınlara ve emektarlara indirim yapılmaktadır.
5.Ünvanlı oyunculara konaklama desteği yoktur.Birçok açık turnuvada ünvanlı oyunculardan giriş ücreti alınmamaktadır.
6.Yemek ve ulaşım masrafı biz amatörler için oldukça ciddi miktarlar tutmaktadır.Bazı turnuvalarda ulaşımın çok sıkıntılı olduğu söylenmektedir.Ben önceden plan yaparak ulaşımı sıkıntılı olan yarışmalara katılmıyorum.Yemek kültüründeki farklılıklar ve küçük şehirlerde akşamın geç saatlerinde yemek bulunmaması yaşadığımız önemli zorluklardır.
7.Birçok turnuvada 2 veya 3 grup vardır.Elo puanı düşük olduğu halde A grubunda oynamak isteyene de izin verilmektedir.Böyle bir kişiden biraz daha yüksek giriş ücreti alındığını biliyorum.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#49
Benim açımdan yeterince aydınlatıcı olmuştur.
Bize göre artı ve eksileri var.
Teşekkür ederim.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#50
Ne suçlama yapmak ne de ceza vermek bu kadar kolay olmamalı. Bilgisayar konusunu tabirimi mazur görün suni bir panik havası yaratarak tartışırken bunun es geçilmesinin anlamsız geldiğini pek çok mecrada dile getirdim. Görüyorum ki sadece beni rahatsız etmiyormuş bu.

Cezaların sınırının nerede belirleneceği önemli. Düşük de olsa bir çıta belirlenmeli. Eğer yetmiyorsa, o zaman zaten yeni bir tartışma olacaktır. Bu tartışma beklediğimden daha verimli geçiyor açıkçası. Doping benzetmesi belki insan sağlığına sonuçları açısından son derece yanlış ama haksız bir sonuç alma karşılaştırması bakımından bence doğru. Şunu da kabul etmek lazım dopinging spor literatürüne girmesi insan sağlığına zararlarının ortaya çıkmasından sonra oldu ve doping aslında sistemin zımnen bir parçası. Konu dışına daha fazla çıkmamak için uzatmayacağım, Hayata Dair'e yazarım gerekirseSmile

Erşan Gökerman'ın önerisi (genel olarak açıkların kalitesini arttırmaya yönelik) güzel, ama ona nasıl ulaşacağız? Daha iyi turnuvalar düzenleyerek. Nasıl? Çok eski değil İstanbul Open'a 2005-2008 arası 20-30 GM katılıyordu. İstanbul'a bu yıllarda Krasenkow'un 2700'e yakın bir reytingdeyken geldiğini de hatırlıyorum mesela, sanırım 2005'ti. Sponsor mu bulunamıyor?

Türkiye'de yeni açık turnuvaları olumlu bir şekilde değerlendirmiştim daha, önce ki bunu bizzat federasyon başkanımıza da söyleme imkanım oldu. Şimdi turnuvaların kalitesini yerinde görmek istiyorum (hazır satranç turistliğine geri dönmüşken). Gebze, Kahramanmaraş Çeşme ve/veya Malatya'ya izinlerim (hiç gidemediklerim) yettiğince gittikten sonra Türkiye'deki açık turnuvalarla bir değerlendirme yapabilirim.

Çanakkale, Türkiye içinde çok iyi bilinen çok eski bir turnuva ama Türkiye'de ne Aeroflot, ne Capelle la Grande gibi isim yapmış bir turnuvamız yok. Çanakkale'de oynamış en kuvvetli büyükusta kim mesela? Neden? Tartışılacak cevapları merak ediyorum. Aeroflot'un sponsoru büyük pekala, Capelle'i nasıl açıklayacağız?
Ara
Cevapla
#51
Özgür Bey merhaba,

Önemli gelişmeler var, ayrı kutuda yazacağım.
Belli bir süre etik açıdan beklemem gereken bir yazı var. Birinci elden kamuoyunu yazılmış...
Yazınızdan izninizle bazı ayrıntıları alıntıladım.

"Aşkın Bey,
TSF'nin yarışma takviminde yer alan bir turnuvada yabancı sporcunun telefonu çaldığında nasıl ki hakem hükmen kayıp verecekse, bu durumda da TSF'nin mevzuatı işletilebilir.

Yabancı oyuncuya ilişkin başlatılacak disiplin soruşturmasında canı isteyip de savunma yazısı yazarsa, hatta savunma yazısında "Size ne, yaptıysam ben şike yaptım" bile yazsa bu sporcu bir daha Türkiye'ye gelmediği sürece kendisine uygulanacak yaptırım fiilen bir işe yaramaz. O noktada FIDE'nin desteği gerekir dediğiniz gibi. Ama bu TSF'nin bir yaptırım gücü olmadığı anlamına gelmez. Sadece yaptırımın hayata geçirilmesi noktasında bir iş birliği gerekir. Hatta bunu bir nevi "evrensellik" olarak da tanımlayabiliriz.

Hatay'da düzenlenen kadınlar turnuvasını, bu turnuvada açık mektup yazan sporcuları ve bu sporcular ülkemizde bir takıma geldiğinde başlatılan disiplin soruşturmalarını hatırlayın. Ki orada (TSF'ye göre disiplin soruşturmasını gerektiren) eylemin TSF organizasyonunda değil, uluslararası bir organizasyonda yapıldığını da dikkate alalım. Bu örnek bile çok tazeyken, senin ülkende, özel de olsa senin federasyonunun yarışma takviminde yer alan bir turnuvada yapılan bu eylem için disiplin soruşturması başlatmak mümkündür.

. Evrensellik ise çok basite indirgenmiş şekliyle şikenin her federasyon için disiplin ihlali olmasıdır.

. Paris'te oynanan Real Madrid - Manchester United Şampiyonlar Ligi maçında yapılacak bir şikeye Fransa (Spor Hukuku açısından) ceza veremeyecektir çünkü bu bir UEFA organizasyonudur. İstisnalar çoğaltılabilmekle, "kural olarak" evet. Burada yerden (ülkeden) çok, organizatörü dikkate almak gerekir ve bu "kural olarak evet"in sebebi de genelde organizatörlerin organizasyonları kendi ülkelerinde yapmalarıdır.

http://istanbulopen.tsf.org.tr/images/st...14_eng.pdf İstanbul Open'ın İngilizce yönergesi bu linkte mevcut. "1- General Issues" kısmında “FIDE Laws of Chess” and “Turkish Chess Federation- Competition Rulings” are valid for the tournament ." yazıyor. Türkçe yönergede ise "FIDE ve TSF Satranç Yarışmaları Yarışma Prosedürü hükümleri geçerlidir." Prosedür ise Türk-yabancı ayrımı yapmamaktadır."

Av. Tutku DİNÇER
Spor Hukuku Enstitüsü ve
İstanbul Barosu Spor Hukuku Komisyonu Üyesi
-----------------------

Tutku Bey,
Önemli bir sonuca doğru gidiyor bu konu...

KURUM AÇISINDAN AYRI, ORGANİZASYON AÇISINDAN AYRI İŞLEMEKTEDİR SÜREÇ.

Elbette kurum olarak bir şeyler yapılmalıydı. Bir çok haklı ve geçerli sebepten dolayı asla duyarsız kalınamazdı.
Öyle de oluyor.
Bekleyip göreceğiz...


Takipçisi olacağımı belirttiğim bu süreçteki gelişmeleri satranç kamuoyu ile paylaşacağım.
SELAM VE SAYGILARIMLA...

Özgür Bey, Tutku DİNÇER'E gönderdiğim yazıda yanlışlıkla isminizi kullandım. Durumu anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum.
Selamlar.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#52
Merhaba Aşkın Bey,

Bugün katıldığım bir turnuva sırasında yaptığım sohbette öğrendiğime göre, yabancı sporcular liglerimiz haricinde katıldıkları turnuvalar için TSF Yabancı Sporcu Lisansı çıkartmak zorunda değillermiş.

Bu durumda, Ceza Hukuku yani 6222 Sayılı Kanun açısından yazdıklarım aynen geçerli olmakla birlikte, Spor Hukuku yani işin federasyon ayağı tarafından ufak bir değişiklik var.

Eğer bu sporcu TSF lisanslı sporcusu olsaydı önceki mesajımda yazdıkların tereddütsüz uygulanabilirdi. Ancak, lisanslı sporcu değil ise TSF ile arasında bir bağ olmadığı görüşü ileri sürülebilir. TSF'nin mevcut yönetmeliklerine bakınca yine bir önceki mesajımda yazdıklarım kabul görecek olmakla birlikte, aksi görüş de savunulabilir. Özetle, pek değişen birşey de yok bana sorarsanız.

Bu kısa nottan sonra, asıl söylemek istediğim noktaya geleyim:
"Organizasyon" tabirinizi söz konusu turnuvayı düzenleyenler, "Kurum" tabirinizi ise TSF olarak anladım. Bu şekilde kabul ederek kurum ve organizasyon açısından yaptığınız ayrıma ilişkin birşeyler söylenebilir.

Öncelikle kurum, yani TSF için "yapılmalıydı" demişsiniz. Yapılacaktır diye diye tahmin ediyorum.

Organizasyon kısmına gelince, Galatasray'ın 17 Haziran Duruşu'nu takip edenler bilir. Galatasaray kendince haklı bir sebepten ötürü (ki bence de haklıdır) basketbol ligi final serisinde durum 3-3 iken şampiyonun belirleneceği 7. maça çıkmamıştı. Sonuç olarak TBF kurumları (Yönetim Kurulu ve Disiplin Kurulu) tarafından devam eden süreçler sonunda Galatasaray'ın çok ciddi tazminatlar ödemesi gündemde. Gerekçeler ise şuan hatırladığım kadarıyla yayıncı kuruluşun son maçın oynanmamasından doğan zararı, ligin marka değerinin zarar görmesi, basketbol sporunun zarar görmesi vb.

Bu örnekten yola çıkarsak, Türkiye'nin en büyük turnuvalarından birinde, canlı yayın ile en çok izlenecek masa internet üzerinden yeterince ziyaret edilmedi. Turnuvanın adı son turda şampiyonu belirlemek için yapıldığı iddia edilen bir şike ile anılmaya başladı. Keza satranç sporunun adının şike ile anılması sonucu marka değerinin gördüğü zarar da ortada.

Aşkın Bey'in diğer başlıkta yazdığı gibi bu oyuncudan bir itiraf maili gelirse ve Aşkın Bey bu durumu savcılığa bildirirse işin ucu çok daha ciddi noktalara doğru gider. O kişinin yerinde olsam böyle bir durumda bir daha Türkiye'ye gelmem, hatta hava sahasından geçmeden bile tekrar düşünürüm.

Yazışmaya devam ettikçe işin içinden hangi boyutlar çıkıyor görüyorsunuz. Bu işin sonunun nerelere varabileceğini siz hesaplayın...
Ara
Cevapla
#53
Bu bölümde "yabancı oyuncuya ceza verilebilir mi?"sorusunun yanıtını aradık.Bana göre verilemez.Çünkü deneyimler verilmediğini öğretmiştir.Aynı olaylar gelecekde de devam edecektir.Bunu değiştirmek ancak mevcut yönergelerin değişmesi ile olur.Bu yönergeleri hazırlayanlar da aynı kişiler olduğundan herhangi bir değişiklik beklememiz mümkün değildir.Bugün bir yerli sporcumuz yeni başlayacak olan turnuvanın açılış yoklamasında bulunmadı.Başhakem de kendisini eşlendirmeye almadı.Başhakemin kararı doğrudur.Yoklama bütün etkinliklerde gereklidir.Ancak bu sporcu yabancı olsaydı aynı şekilde eşlendirmeye alınmayacak mıydı?Geçen sene tanık olduğumuz bir deneyim yabancılara olabildiğince kolaylık sağlandığını göstermiştir.Ödüllü bir açık turnuvanın ilk turunda 10 adet hükmen galibiyet ortaya çıkmıştır.Çünkü yabancılara yoklama yapılmamıştır!Şu halde işimiz zordur!Mevcut sistem yabancıyı korumakta,yerliyi ise her fırsatta cezalandırmaktadır.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#54
Bu konu üzerinde önceki başlıklardan birinde fikirlerimi beyan etmiştim. Değerli Ozgur'un bütün yazdıklarına katılıyorum. Eğer oyuncu maçı terkedecekse hakemlere bunu geçerli bir mazeret üzerinden bildirmeli.

Saygılarımla. İyi forumlar...
Her başarının altında sistemli bir çalışma yatar...
Ara
Cevapla
#55
Şike meselesi dışında bir boyutu da var işin, son tura katılmama fikri biraz fazla yayılmaya başladı. İstanbul Açık'ta A Kategorisi'nin son turuna bakarsanız, gereğinden fazla "-" olduğunu göreceksiniz. Oyuncular yorgunluk, turnuvadan beklentisi kalmama, ELO koruma gibi sebeplerle bunu yapabilirler ama pek olumlu sonuçlara yol açmıyor bu durum.
Ara
Cevapla
#56
Galiba çok önemli bir şeyi atladık!

" Son tur maça çıkmayan oyuncu turnuvadan çıkarılmalıdır"

Eğer ödül de alıyorsa, ödülü organizasyona kalmalıdır.


Ayrıca bu keyfi terk durumunu kaçıncı kez tekrarlama durumu varsa, gerekirse bir veya iki dönem gibi lisans dondurma ödülü(!) verilebilir.
Bu konuda bir taslak çalışması yapmış ve yayınlamıştım. Ancak kimseden ek bir fikir ya da eleştiri gelmedi.
SELAMLAR.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#57
İzmir Open yönergesinden alınmıştır.

13. İZMİR ULUSLARARASI AÇIK SATRANÇ TURNUVASI YÖNERGESİ
6. ÖZEL KONULAR:
i. Eşlendirme, Swiss Manager yazılımı ile gerçekleştirilecektir.
ii. Tüm eşlendirme ve sonuçlar yarışma yerinde ve otellerde, panolarda duyurulacaktır,
iii. FIDE Satranç Kuralları 6.7.a uyarınca hükmen yenik sayılma süresi 30 dakikadır.
[color=#FF0000]iv. Turnuvadan çıkarılan sporcular ile son turda hükmen kaybeden sporcular yarışma sonundaki final sıralamaya
alınmaz ve hiçbir ödül alamazlar.
[/color]
v. FIDE Satranç Kuralları 11.3.b uyarınca sporcu oyun sahası içinde cep telefonu ve/veya herhangi bir elektronik
iletişim cihazına sahip olması yasaktır. Sporcunun böylesi cihazlardan birini oyun sahasına getirdiği ortaya çıkarsa
oyunu kaybeder, rakibi kazanır.
vi. FIDE Satranç Kuralları 9.1.b. geçerlidir.
vii. Her turun yalnızca ilk on dakikasında flaş kullanılarak görüntü alınabilir.
viii. Tüm katılımcılar bu yönergeyi okumuş ve uymayı kabul etmiş sayılırlar.
ix. Bu yönergenin Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki versiyonu vardır.
ENİS BİLYAP
Ara
Cevapla
#58
Daha önce üstü kapalı söylemiştim belki ama bu sefer açık söyleyeyim. İzmir Türk satrancı için şu anda tek şans. Sessizce ama olağanüstü iyi çalışıyorlar. İşini çok ciddi yapan, kuralından organizasyonuna kadar bir satranç turnuvasını ruhuna ve işleyişine hakim olan tek yer İzmir. Bu yüzden, tohumu son 2-3 yıldır burada atılan birçok turnuvanın ve satranç merkeziniz geleceği çok açık.

Yukarıdaki önerge benim bugüne kadar sayfalarca anlatamayacağım sadelikte ve netlikte. Her kuralı doğrudan oyuna katkı ve gelişim sağlıyor.

İçime Yılmaz Özdil kaçmadı ama Türkiye'de satranç kural ve organizasyon açısından bir noktaya gelecekse, tek ümit İzmir'li satranç severler ve girişimcilerdir bana kalırsa.
Ara
Cevapla
#59
Sevgili Enis.

Son turda maça çıkmama yerine,
"iii. FIDE Satranç Kuralları 6.7.a uyarınca hükmen yenik sayılma süresi 30 dakikadır."
.. kuralına göre oyun alanına bilerek 30 dakikayı aşacak şekilde, gösteri niyetinde geç gelmeler ile,

v. FIDE Satranç Kuralları 11.3.b uyarınca sporcu oyun sahası içinde cep telefonu ve/veya herhangi bir elektronik iletişim cihazına sahip olması yasaktır. Sporcunun böylesi cihazlardan birini oyun sahasına getirdiği ortaya çıkarsa oyunu kaybeder, rakibi kazanır.[/i]

... maddesinde olduğu gibi bilerek bu kuralı ihlal de hükmen sayılacağı için,bu durumdaki sporcular da turnuvadan çıkarılır ve ödülü hak edemezler.

Böyle anlıyorum doğru mu?
Selamlar...
Not: Gündeme gelmesi için özellikle soruyorum.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#60
Merhaba,
Uzun süredir konuyu dikkatle takip ediyorum. İzmir Open yönergesinde belli ki Çanakkale ve Keşan turnuvalarında yaşananlardan dolayı Enis Bey'in işaretlediği gibi bir madde eklenmiş. Üst düzey bir sporcu değilim ancak 20 yıllık sporculuk ve 10 yıllık hakemlik/antrenörlük deneyimim hiçbir yaptırımın (ömür boyu tüm sporlardan men olsa da Smile ) bilerek kaybetmeyi engelleyeceğini düşünmüyorum. Yapılanları tasvip etmesem de gerekirse maça çıkılır ve 5-10 elo karşılığında 100$ fazla ödül alınır ya da eşin dostun akraban dereceye girer norm kazanır vs.. Burada sporcu kökenli üye sayısı eminim yeterince fazladır. Mutlaka daha önce de yapıldığına benim gibi şahit olmuşlardır.

Şimdi bana diyeceksiniz ki "yapıldığını bildiğin zaman neden müdahale etmedin?" siz sormadan açıklyayım istedim Smile işim gereği çok fazla turnuvaların içinde olamıyorum. Yılda 1 en fazla 2. bundan belki 15-16 sene önceki turnuvalarda bile görüyordum o zaman belki de aklım böyle şeylere ermezdi Smile X isimli arkadaşım daha önce Y kişisiyle oynamış. Y kişisi son turda şampiyonluk ya da madalya vs. mücadelesi veriyorken son turda herhangi bir iddiası olmayan X isimli arkadaşım Y'nin çok yakın arkadaşı Z ile oynuyor ve açılış hamlelerinden sonra [color=#FF0000]konum eşitken [/color] Z isimli oyuncu Y'nin averajının yükselmesi için terk ediyor.

Şimdi ise kafamda deli sorular dönüyor.. Smile
1. En ufak bir bilgisi suçu kabahati olmadan bedava puan kazanan X isimli arkadaşım sizce buna itiraz eder miydi? Etmeli miydi? Hepiniz evet diyeceksiniz ancak o kadar kolay olacağını sanmıyorum.
2. 15-16 yaşlarında olayı maçın hemen sonrasında duyan benim bir itirazım olur muydu?
3. Çocuk aklımız buna ne kadar ererdi ki? Bedava puan/ukd/elo tatlı tabi Smile Şimdi 30 lu yaşlarımızda aynısı başımıza gelse sesimizi çıkarır mıydık? Siz forum üyeleri için de soruyorum bu soruyu..
4. Sizce bütün bu olanlar sadece büyük turnuvaların, büyük oyuncuları ile üst masalarda mı yaşanıyor? Verdiğim örneğe bakılırsa piramidin altında da bir takım dolaplar dönmüyor mu?


Tekrar üstüne basa basa söylüyorum yanlış anlaşılmak istemiyorum. (Sonuçta forumda gerçek kimliğim ile yer alıyorum ben de bir hakemim Smile ) Tabiki yaşananları tasvip etmiyorum ancak kimsenin kendi canı yanmadıkça "Kendi arkadaşım X, Y'ye bilerek yenildi" diyebileceğini sanmıyorum. Zaten böyle bir olayda eğer oyunculardan biriyle herhangi bir yakınlığımız yoksa zaten olan bitenden de haberimiz olmaz. Kılıfına uydurulacaksa mutlaka bir yol bulunur. Ama Keşan ve Çanakkale turnuvasının Gürcü kahramanı(!) deli cesaretiyle herkesin gözüne soka soka şike yapmıştır. Yapılmasına engel olamadık tamam ama hepimiz şunu düşünmedik mi? "İnsan biraz gizli yapar Tongue"

Son olarak yine Aşkın beyin son cümlesindeki sorusuna cevaben; rakibin telefonunun çalması ile alınan galibiyetin sonucu +- değil 1-0 dir. Hükmen kazanç olmayacağı için turnuvadan çıkarılması ve ödülü haketmemesi sözkonusu olamaz. Malesef bu da kılıfa uydurulmuş oldu bence Sad
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi