Türkiye'de Sistem Eksikliğı
#16
Ruslar neden satrançta daha iyidir?
Bir sistemleri var mıdır?
Sistemleri yoksa tamamen tesadüf mü?
Bir sistemleri varsa nedir? Bize uyar mı?

Bu konuda küçük birkaç bilgiyi ve temenniyi paylaşmak istiyorum.

Rusya’da satranç iyi durumdadır, hatta geçmişte daha da iyiydi; çünkü Sovyetler zamanında satranç çok ciddi sübvanse edilmiştir. Satranç aslında Rusya’da çok eskiden beri sevilen bir spordur. Çar 4.İvan’ın 1584 ‘te satranç oynarken öldüğü anlatılır.
Satranç Rusya topraklarına Fars ticaret yolları üzerinden ve Hint ticaret yolları ile güneyden 7.yüzyılda gelmiştir. Rusya büyük bir topraktır ve yüzyıllar içinde satrançta kendine özel bazı kurallar geliştirmiştir. Mesela 18.yüzyılda vezir yatay ve çaprazlar dışında aynı zamanda taşların üzerinden atlayabiliyor ve atlarda olduğu gibi L şeklinde de hareket edebiliyordu, yani çok çok daha güçlü bir taştı. Rusya ancak 19.yüzyılın ortalarında bugünkü kurallarıyla satranç oynamaya başlamıştır.

Dikkat edin Rusya'da bugünkü satrancın temelleri 1920'lerde atılmış.

1917’de Bolşevikler devrim ile gücü ellerine aldıktan sonra satranç sistemli bir şekilde ulusal hobi haline getirilmiştir. Devrimden hemen sonra Vladimir Lenin’in ve Sovyet ordusunun başkomutanı Nikolay Krylenko devlet destekli satrancın temellerini atmıştır. Nikolay Satranç okullarını kurdu, çok büyük turnuvalar düzenledi ve satrancı Sovyetler Birliği’nin uluslararası hâkimiyetini belgelemek için bir araç olarak kullandı. Devlet destekli ilk turnuva 1921 yılında Moskova’da düzenlendi. Altı yıl sonra, 1927’de, satranç dâhisi Alexander Alekhine Dünya şampiyonasını kazanan ilk Rus oldu. Bu sırada her ne kadar Rusya’da yaşamıyor olsa da temelini aldığı Rus ekolünün en önemli dâhilerindendir. 1934 Yılında 500,000’den fazla amatör vatandaş devletin açtığı satranç programlarına kaydoldu. 1920’lerde Başlatılan ulusal satranç kampanyasının meyvelerinden olan Mikhail Botvinnik 1948 yılında Dünya Şampiyonu unvanını aldı ve Sovyetler ’in satranç alanındaki kırılmaz dominant konumunu bir adım daha ileri taşıdı. Bu kırılmaz dominant konum Sovyetler Birliği‘nin dağılmasına kadar geçen sürede sadece dört yıllığına Amerikalı Bobby Fisher tarafından kırılmıştır.

Olayın biraz da siyasi boyutu var.

Satranç, Sovyetler Birliği için doğal bir uyum içindedir. Bir kere, Sovyetler ‘in birçok düşünürü ve lideri hep tutkuyla satrancı seven ve oynayan kişilerdir. Örneğin Lenin ciddi bir oyuncudur. Rus yazar Maxim Gorky, Lenin’in kaybettiği zaman çok aşırı sinirli olduğunu yazar. Leon Trotsky’nin Viyana ve Paris’te oynadığı ve kayıtlı olan oyunları vardır. Stalin iyi bir satranç oyuncusu değildir ama satrançla yakından ilgilidir. Stalin’in yardımcıları onu yüceltmek için 1926’da oynandığını iddia ettikleri sahte bir oyunu yayınlamışlardır. Halk arasında bir satranç virtüözü olarak ilan edilse de aslında öyle olmadığını söyleyerek bunu reddetmektedir. Halka duyurulan o 1926’daki oyunda Stalin’in yendiği iddia edilen Nikolay Krylenko daha sonradan Stalin’in gizli servis şefliğini de yapmıştır. (Aralarında her ne geçmişse Stalin daha sonradan Nikolay Krylenko’yu idam ettirmiştir)

Rusyada satrancın gelişimi düşünürler tarafından da desteklenmiş.

Satrancın Rus İmparatorluğu’nun ideolojisine de filozofik açıdan uyuşmakta olduğu söylenir. Nikolay Krylenko “Bu diyalektik oyun, Marxist düşüncenin modlarını yansıtmaktadır” diyor. “Diyalektik” Hegel ve sonra Marx tarafından sunulan (back-and-forth) “geri ve ileri” tezini açıklar. Satrançta da “hamle ve karşı hamle” lerle gelişen oyun tam da bu felsefi yaklaşıma uygun düşmüş olarak propagandalarda sıkça kullandılar. Oyunu oynarken emperyalist sembollerle (Şah, Vezir filan) oynanıyor olmasını boş verirler, kimse o kısmını konuşmaz. Bu diyalektik felsefe açısından bizim konumumuzla çok örtüşmese de bir oyunun nasıl ulusal bir eğlence aracı ve aynı zamanda felsefi bir kabullenişin aracı haline getirildiğini görmek açısından önemli bir bilgidir.

Ruslar satrancı uluslararası bir mücadele olarak da gördüler.

Sovyetler için satranç, hele de uluslararası arenada yapılan maçlarda “dünyaya karşı verilen bir savaş” gibidir. Bir anı: Arnold Denker, Amerikalı bir oyuncu, 1946’da oynanan bir maçta Botvinnik ile karşılaşır. Arnold konumda öndedir, çok ciddi bir rakibe karşı öne geçmiştir. Ancak oyun ertelenme safhasındadır. Maç ertesi gün devam edecektir. Akşam Arnold bir ara Botvinnik’ in bir masada oturmuş yavaş yavaş yemek yediğini görür. Arnold yemek yiyemeyecek kadar heyecanlıdır ve gidip odasına devam yollarını çalışmaya başlar. Ertesi gün Botvinnik’in hamlesiyle şok olur; Botvinnik beraberliği sağlayacak olağanüstü bir hamle bulmuştur. Arnold maçtan sonra şöyle sorar “Bu nasıl olur? Ben akşam yemeği bile yemeyip gidip çalıştım.” Şu cevabı alır: “Bak görüyor musun şu adamları, hepsi de onun için düşünüyorlar, sanki takım olarak maç yapıyorlar.”. Ruslar satrançta kollektif düşünme diye bir kavramı da geliştirdiler. Tarihte Sovyet yarışmacılara bilerek kaybetmeleri sıkça söylenmiştir. Çünkü ara sıra daha güçlü oyuncuların yolunu temizlemek için bazılarının fedakarlık yapması gerektiğini hesaplamışlardır. Bu kollektif düşünme konusu 1962’de Amerikalı genç Bobby Fisher’e karşı ciddi şekilde uygulanmıştır. Boris Spassky’nin bir sonraki en iyi hamlesini bulabilmek için neredeyse düzinelerce satranç ustasından oluşan takımlar kafa kafaya verip düşünmüşler ve konumları en ince ayrıntısına kadar tartışmışlardır. Buna karşı Bobby Fisher’in cesur bir davranışla sadece bir yardımcı ile maça gelmesi anlamsız ve acemice bulunmuş, birçok kollektif üyesinin dikkatini çekmiştir.

Bu anlamda vurgulamak istediğim şey şudur ki; Sovyetler satranç olayını uluslararası bir iddia ve var olma ya da yok olma mevzusu haline getirmişlerdir. Spassky’nin Fisher’e yenildikten sonra başına gelenleri okursanız bunun gerçekliği çok daha iyi anlaşılacaktır.

Ruslar satrancı devrime ait fikirlerinin vücut bulmuş şekli kabul ederler. Bu bir yetenek oyunudur ve Sovyetler Birliği entelektüel yetenekleri ile kendisini tüm dünyaya karşı gururlandırmaktadır.

Satranç üstelik ucuzdur ve herkes oynayabilir.

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya satrancı yavaş yavaş güç kaybetmeye başlamıştır diyebiliriz. Eskiden ilk yüzde daha fazla büyük ustaları vardı. Eskiden dünya şampiyonluğu onlardaydı.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya toprakları küçüldü. Eski USSR topraklarından çıkan ülkelerde satranç hala güçlüdür. Ancak dünya şampiyonluğunun buraları terk ettiğini unutmamalıyız.

Peki başarının sırrı neydi?

Zaten yüzyıllardır satranç oynayan bir toplum olduğu için Rus topraklarında satrancın yükselişi zor olmamıştır, biraz devlet sübvansiyonu sayesinde başarı gelmiştir. Geniş pencereden bakalım. Anadolu da yüzyıllardır satranç oynanan topraklardır. Tek ihtiyacımız bunu hatırlamak ve uygun şekilde desteklemektir. Onlar bunu soğuk savaşlarının aracı olarak kullanmak istediler ve başardılar. Bizim soğuk savaşımız tüm kötü dünya ile iyilik adına. Bunu biz de yapabiliriz. Doğru kişilere anlatalım yeterli olacaktır. Miyazaki'nin dediği gibi niyetiniz iyi olsun yeter.

Not1: "Sistem var aslında" Elbette var. Sistem yok denmesinden kastedilen şey sistemin hiç olmadığı değildir. Olan sistemin işe yaramadığıdır. Hayatın kendisi büyük bir sistem. Sistemler hep değişir. Hem de baştan aşağı değişir. Yeter ki isteyin.

Not2: "Antrenör olsun çamurdan olsun", olmaz. Antrenörün kendini geliştireceğini ummak bugünkü milli eğitimde mevcut öğretmen kalitemizin kendiliğinden iyileşeceğini ummak kadar anlamsızdır.

Not3: "Antrenör ne öğreteceğine kendi karar verir sen öğrenci gönder gerisine karışma". Bu da olmaz. Müfredatınız yoksa sisteminiz de yok demektir. Ruslar okullarda o an akıllarına ne gelirse onu mu çalışıyordu sizce? Biraz öğret, bir sınav, işlem tamam, antrenöre belgeyi ver gönder, o anlatacak bir şey bulur diye sistem kurulmaz.

Saygılarımla...

(biri hariç)

EN İYİ 10 OYUNCUNUN ELO ORTALAMASINA GÖRE ÜLKELER GRAFİĞİ:
tumblr_mv1zeazPIz1s6c1p2o1_1280.jpg
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: sahmatiste - 05-09-2015, 22:11
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: Naci Erdem - 06-09-2015, 09:47
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: sahmatiste - 07-09-2015, 23:36
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: Naci Erdem - 08-09-2015, 16:35
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: Miyazaki - 08-09-2015, 18:00
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: Miyazaki - 09-09-2015, 05:11
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: abdulkadirbener - 09-09-2015, 22:04
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: yusuf_omur - 14-09-2015, 12:56
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: Oktay ERTAN - 15-09-2015, 00:25
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: Mojo Jojo - 16-09-2015, 07:05
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: Mojo Jojo - 15-09-2015, 22:56
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: Oktay ERTAN - 16-09-2015, 09:07
RE: Türkiye'de Sistem Eksikliğı - Yazar: Oktay ERTAN - 18-09-2015, 00:41



Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi