Fiziksel Efor ve Satranç
#1
Bugün köşe yazısının önüme getirilmesi üzerine hayatında 2. defa Atalık, Suat'ın satranç köşesini okudum. A, S yazısında "Zira satranç sporu fiziksel efor gerektirmeyen bir spor dalıdır" cümlesini irdelemiş. Bu cümle, TSF Genel Sekreterinin imzaladığı evrakta geçiyormuş.

Bu cümlede kritik nokta, satrancın bu cümleyi kuran Onur Bey tarafından spor olarak kabul edilmemesi değil, bir spor olsa da, fiziksel efor gerektirmeyen bir spor olması. Yani bu cümle satrancın spor olmadığını ileriye sürmüyor ama fiziksel efor gerektirmeyen bir spor olduğunu iddia ediyor. Ben satrancın fiziksel efor gerektiren bir spor olduğu konusunda A, S'ye katılıyorum. Hatta bu gerçeğin tartışmaya dahi açık olmadığı düşüncesindeyim. 

Ancak, asıl değinmek istediğim şu ki, çok kısa bir süre önce İngiltere Yüksek Mahkemesi briçin "fiziksel efor gerektirmediği" gerekçesiyle spor olmadığına karar verdi. Briçin spor olduğu yönündeki savunmaların temeli ise IOC (Dünya sporunun en üst kademesi olan Uluslarası Olimpiyat Komitesi) tarafından satrancın spor olarak kabul edilmesiydi. IOC'nin 2020 olimpiyat oyunlarında yer almak için satranç ve briçi başvuru yapmaya davet etmesi de bu davada İngiltere Briç Birliği avukatları tarafından mahkemeye sunuldu. Ancak, İngiltere Yüksek Mahkemesi "Fiziksel Efor Gerektirmediği" gerekçesiyle ve "Briç bir kart oyunudur" sözleriyle briçin spor olmadığına karar verdi. Benzer bir karar belki de önümüzdeki yıllarda bir mahkeme tarafından satranç açısından da alınacak. 

 Diğer yandan IOC'nin 2020 olimpiyat oyunlarına başvuru yapmaya satrancı davet etmesi de oldukça sevindirecek bir haber. Ben hiçbir zaman satrancın olimpizmin gerekliliklerini (citius, altius, fortius) karşılamayacağı için olimpiyat oyunlarına dahil edileceğini öngörmüyorum ancak neden olmasın?

 Bazıları hala satrancınspor olup olmadığını tartışırken, federasyon satrancın efor gerektirip gerektirmediğini tartışırken belki de önümüzdeki yıllarda satrancın olimpik spor olup olmadığı tartışılacaktır.
Ara
#2
Bu konu yine gündemde.
Ama şimdi de bir başka boyutta.

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]"Fiziksel bir efor sarf etmediği için spor sayılamaz..."[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Sadece sarf edilen efor mu temel bir kriterdir?[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Bu çok eksik kalır o zaman!![/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Bunu geçmişte çok tartıştık.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Hem de kimler ile?[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Bu ülkenin kendi alanında akademik  uzmanlarından sn. Ertan KILCIGİL ile![/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Ertan Hoca'ya burada sormuştum;[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]"Ne yaparsa sportif efor sarf edilmiş olur?" diye... [/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Bana olimpiyat felsefesinden bahsetmiş, o zaman günlük ve sıradan yapılan kas-sinir sistemi hareketlerinin tamamının da spordan sayılması gerektiği noktasına getirmişti tartışmayı.
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Okuduk ve yazıştık. Tekrar tekrar girmenin anlamı yoktur.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]O zaman şu sorunun da cevaplanması gereklidir;[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]"Peki satranç oynarken sporcunun kendi fizyolojisinden bir efor kaybı- sarfı olmuyor mu?[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print] ...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Kim derse desin, ister bir genel sekreter, ister bir akademisyen...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Kendi fikirleridir. Eksik ya da doğru.
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Ama bu fikirden çok, bu fikrin dayandığı bilgi temeli çok daha önemlidir.
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]O zaman ben de çıkar derim ki;[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Halter de bir zihin sporu değildir.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Güreşte zihinsel antrenmana gerek yoktur.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Basketbolda futboldaki gibi çok hızlı koşmaya gerek yoktur.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Araba yarışlarında sporcu bazal metabolizmasının gerektirdiği kaloriden daha fazlasını yakamaz.
...[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]O zaman nasıl bir yargıya varabiliriz?
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Siz bir tek özelliğinden bahsedip de o spor dalını diğerlerinden ayırmaya kalkamazsınız.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]O zaman yukarıda belirttiğim ters mantık devreye girer ve kaosa  doğru yol alırız. [/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Gelin şunda birleşelim:[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print] SATRANÇ TÜM SPOR DALLARINDAN ÇOK UZAK ARA ÇAĞDAŞ BİR SPORTİF ETKİNLİKTİR.
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Şimdi aşağıda sıraladığım her bir cümleye aykırılık göstermelerini isteme hakkına sahibim.
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Temelinde tüm spor dallarında olduğu gibi eğlence kaynaklı -oyun- vardır.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Ulusal ve uluslararası boyutlarıyla...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Düzenlenen tüm yarışma ve olimpiyatlarıyla...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Yıllar öncesinden hazırlıklarına başlanan Dünya Şampiyonası antrenman programlamalarıyla...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Rekabetçi ortamıyla...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Belli bir zemin standartlarına, oyun süresine ve kurallarına sahip olmasıyla..[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Belli bir alanda belli sporcular ile oynamasıyla...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Belli bir yönetimci kadronun olması ve seyirciye açık olmasıyla...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Kendine özgü bir organizasyonu ile...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Sosyal, sportif, kültürel,toplumsal, politik, fizyolojik,sosyolojik, psikolojik ve tüm etik değerleriyle...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Takımıyla, bireyselliğiyle...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Düzenlenen ligleri ve şampiyonaları ile..[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print] Bu organizasyonların bir üstü olan uluslararası devamlılıklarıyla...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Mevzuat, kural ve porsedürleriyle...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Getirilen her türlü gelişmeci yenilikleriyle...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Bu kadar ve bu kadar daha belli özellikleriyle...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]O sözün ya da yazının kim tarafından ya da ne amaçla söylendiği benim konum değil.
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Haklı ya da haksız...[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Satranç tartışmasız, bir spordur[/font][/size][/color]
- MATRANÇ -
Ara
#3
Açıkçası bu sabah Suat Atalık'ın köşesini okumadan önce de bu konu hakkında görüş bildirmek aklımdaydı. Elbette her pazar olduğu gibi Atalık'ın köşesini okuyunca bir satranç sever olarak  çok daha fazla şey düşünmek zorunda hissettim kendimi.

Sayın genel sekreter Onur Çubukçu'nun, sayın Mustafa Dördüncü'ye cevaben imzaladığı resmi yazı, açıkça TSF'nin iflasının, kendini reddinin ve satranca ihanetinin açık bir kanıtıdır. Lisanslı sporcu sayısı  500 binlere ulaştığını iddia eden bir federasyonun, kendisini , 'fiziksel efor gerektirmeyen bir spor' olarak tanımlaması benim bu güne kadar tanık olduğum en büyük satranç düşmanlığıdır. Hatta hayatında bir kere bile masa başında ter dökmemiş, iş masa taşımaya gelince aslan kesilen ama satranç oynayan insanları yok sayan, onların emeklerini, verdikleri büyük mücadeleyi yok sayan bir görüşün egemenliğini kurma çabasıdır.

Satrancın, fiziksel efor gerektirmeyen bir spor olduğu yönünde resmi görüş bildiren TSF, Suat Atalık'ın yazısında belirtildiği gibi TMOK tarafından yayınlanan Türkiye Doping ile Mücadele Talimatlarına uyma sözü vermiş. Fiziksel efor gerekmeyen bir spor yapıldığını belirten TSF'nin doping yönetmeliğine göre de fiziksel eforu artırmaya yönelik maddeler doping kabul ediliyor ama satranç fiziksel efor gerektiren bir spor değil!!

Çelişkiler burada da bitmek bilmiyor. TSF bu ilamıyla, kendisini bir 'spor' olmaktan çıkarıp, 'bir zihin oyunu' kategorisine taşıyor. Bence çok da doğru yapıyor. En önemli etkinliği çocuk yarışması, en önem verdiği başarı kriteri çocukların aldığı madalyalar olunca daha fazlasını beklemek de anlamsız hale geliyor.

Atalık yazısında '' ... Futbol maçı seyretmekten öteye sporla ilgisi olmayan insanların satrancı anlaması beklenemez ama konuyu yönetenler bile satrancın fiziksel efor gerektirmediğini yazarak spor olduğunu reddederse o spor federasyonu sporcu lisansı veremez ve kapanmalıdır'' yazmış. Bence az bile yazmış...

Onur Çubukçu imzalı cevap yazısında, ''Satranç oynamak içim doktor onayı gerekmez, zira satranç bir spor değildir'' yazsa daha çok saygı duyardım. Ancak, konumuz aslında herhangi bir eleştiri ve sorgulamanın TSF tarafından nasıl yanıtlanacağıyla ilgili.

Utanıyorum. Yerin dibine giriyorum. Satranca 'Anne' olacak diye iliştirilen insanın, apaçık bir satranç düşmanı olmasından, satrançla az çok ilgisi olan insanların bile, 'ailevi sebepler' bahanesiyle TSF'den uzaklaştırılmasından, bırakın satranca sahip çıkılmasını, satrancın bir spor olarak kabul edilmesini, kendini reddeden bu anlayıştan hem korkuyor hem de ürküyorum.

Çok açık bir biçimde söylemek istiyorum. 2004 yılı itibariyle, '' ki bu Suat Atalık'ın Türkiye adına oynamak için geri geldiği zamanı da kapsar'' Ali Nihat Yazıcı yönetimine direkt olarak eleştiriler getirdim. En yakınım sandığım arkadaşlarım tarafından, 'hain, kıskanç, akılsız' ilan edildim. O dönemler dahil olmak üzere, satrancı bu kadar aşağılayan, yok sayan, toplum gözünde bu denli pespaye duruma sokan bir anlayışla ilk defa karşılaşıyorum. 

2012 yılında, etki edeceğim, hatta hangi yönde kullanılacağına karar vereceğim 5 oy varken Gülkız Tülay, 'satrancın esas sahibi sizlersiniz, bana 4 yıl verin satrancın sorunlarını halledeyim, ondan sonra bir daha asla yönetime talip olmayacağım' diyerek oyumuzu istemişti. Şu an açıkça görülüyor ki, ne Sayın Tülay'ın satrancın sorunlarıyla, ne de saygınlığıyla en ufak bir ilgisi yok.

Sayın Tülay'ın tek ihtiyacı, 'haklı olmak', en ufak bir fikri olmayan konuda doğruyu yaptığını cihanı aleme kanıtlamak.

Bu kadar 'kötü' olmak zorunda değilsiniz.

2015 yılında bu kadar 'cahil olmak' zorunda da değilsiniz.

Muhteşem, teknoloji dehası  asbaşkanımız Aşkın Keleş'in varlığında bu denli 'bilgisiz' olmaz zorunda da değilsiniz.

Çok affedersiniz biz de, bunca yılın ardından bir anda 4 kurul üyesinin birden aynı anda ailevi sebeplerle görevlerinden  ayrılması gerektiğine inanacak kadar da 'saf' değiliz.

Sayın Dinçer, bugün hayatında 2. defa Suat Atalık'ın köşesini okumak zorunda kalmış maalesef. Benim kendisini ilk okuyuşum 1993 yılıdır. Kasparov-Short PCA dünya şampiyonluğu maçının analizlerini, Anand'ın Fransız savunmasında Kasparov'u yenişini, Linares'te yapılan Ivancuk-Anand maçının detaylarını ne büyük heyecanla okuduğumu unutmuyorum. Bugün de değişen bir şey yok. O günden bu yana Atalık dışında bir unvan kazanıp da bir gazetede bana, bilmediğim, anlamadığım, fark etmediğim bir detayı  anlatan bir satranç oyuncusu da çıkmadı.

Ne şanslıyım ki hayat bana, çocukken gazetede analizlerini okuduğum, Anand ile berabere kaldığı oyunu günlerce inceleyip analiz ettiğim kişi ile arkadaş olmak, hatta hatta 'dost' olmak fırsatını verdi. Satranç düşmanlarının falanca kurulunda üye olacağım diye 50 bin takla atmak yerine...

Sayın Mustafa Dördüncü'ye özel olarak söylemek isterim. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Çetin Altan son yazısını 'enseyi karartmayın' diye bitirmişti. Belki bizler için geçtir ama, sizin gibi kişiler mücadele ettikçe inanıyorum ki çocuklarımız için bir şans olacaktır.

Bugün TSF'yi yönetenler, federasyonu kapatma kararı alsalar, satranca bu denli zarar verebilirler mi emin değilim. Yönetim kurulunu oluşturan yedek üyeler dahil tüm 'muhteşem' iş insanlarının hayatlarının sonuna kadar tek bir satranç oyununu tahtada dizip, analiz edemeyeceklerinden, orada verilen mücadele hakkında en ufak bir fikir sahibi olamayacaklarından ise eminim.

Sait Faik, 'Bir insanı sevmekle başlayacak her şey' diye yazmıştı zamanında. İnsan olmanın basit şartıdır belki.. Tamam sevmeyin, tutkuyla bağlanmayın satranca ama bari biraz saygı duyun. Çok mu zor?
Ara
#4
Dinçer'in yazısındaki ilk cümle birçok okurun yanlış anlamasına yol açabilir.Şu ana kadar burada yazı yazanlar ve Atalık ,Satrancın Spor olduğunu kabul ediyor.Önce başlama noktasını doğru belirleyelim!Çünkü insanlarımız hiçbir yazıyı ve hiçbir gazete köşesini dikkatli okuyamıyorlar.Biz yanlış anlaşılmaya neden olmayalım!Fiziksel efor gerektirip gerektirmediği ayrı bir konudur.Bunu şimdi tartışmamıza gerek yotur.Birgün bir Kurultay yapılırsa ve beni de çağıran olursa Çubukçu'nun gerekçelerinin doğru olmadığını söylerim.
Bugünkü Federasyon 2004 de kurulan Federasyonun ürünüdür.Çok üzülmemiz için neden yoktur.2004 de kurulan Federasyonun uzun süre görevde kalacağını öngörmek gerekirdi.Gülkız hanım 2016 da tekrar Başkan olmazsa 2017 de bizi daha kötü günler bekliyor.Benim şahsi düşüncem budur.Siz katılmasanız da lütfen hesaplarınızı 4 yıllık değil 10 yıllık, 15 yıllık yapmaya çalışın....Yani 10 yıl sonrasını görmeye çalışın...Sonradan pişman olmanın yararı yoktur.Gülkız hanımın 1 dönem daha görevde kalması "Yönetim Kurulunda yenilikler yapılması koşulu ile"ufukda görünen en iyi seçenektir!
Ateş Ülker
Ara
#5
Sayın Ateş

Bir insan bir işi, sevmiyorsa yapamaz.

Yönetim kurulunun değişmesi ne ifade edecek?  Kimler yeni yönetim kurulunda olacak?
Satranç sorunlarımıza yönelik çözümler üretebilmek için illa bu başkana ve yönetimine mi ihtiyaç var.

Siz bu yönetimden hala umutlu iseniz ;
Bildiğiniz bir hastaneyi yönettirin bakalım bunlara; sonuç ne olacak görelim.

Satranççıları satrançtan uzaklaştıran zihniyet, hastaları hayata bağlayabilecek mi?? görürsünüz.

Satrançla ve sağlıcakla kalın.
Ara
#6
Suat Atalık'ın köşe yazısını evde okudum. Valla "satranç sporu fiziksel efor gerektirmeyen bir spor dalıdır" cümlesini her kim etmişse, eksi sözlük tabiri ile "yardırmış". Yedi kelimelik cümlede dört  çelişki üretebilmek için bu ülkede TSF yöneticisi olmak lazım demek ki.

Önce Suat Atalık'ın her yazısı okunur mu konusuna görüş vereyim: Erşan beyle aynı düzlemde düşünüyorum. Atalık ıslak çimentonun üzerine yazsa okurum. Çünkü daha önce de yazdım, bu ülkeden 22 saat uçak yolculuğu sonrası gittiğiniz dünyanın bir ucunda ve en eski satranç derneklerinden birinde, Türk satrancını Suat Atalık ile adlandırıyorlar. Atalık'ın resmi duvarda Frank Marshall'ın 2 üstünde, Karpov Korchnoi maç afişinin sol yanında.

Kaldı ki çoğumuz  Atalık'a hep büyükusta olması üzerinden değerleme yapıyoruz ama 1980'lerde Atalık, bu ülkede çocuklar, gençler, liseler arası ve üniversiteler arası tüm yarışmalarda hep tulum çıkartan, usta olmadan önce her aşamada Türk satrancını ilkokuldan üniversite sona kadar net domine eden bir isimdi. 

1960'ların Fischer'inin ABD'deki yerel turnuvalardaki skoru neyse, 1980'lerde Türkiye'de Atalık bu konumdaydı. Ve o günden bugüne (bugünkü ustalar kızmasın) hiç bir çocuk veya genç deha onun bu performansını gösteremedi / gösteremiyor. Yani Atalık sadece büyük usta veya köşe yazarı değildir. 

"Satranç sporu fiziksel efor gerektirmeyen bir spor dalıdır" önermesine gelirsek, önermenin başı ile sonu tutmuyor (Spor mu, spor dalı mı?).

Elbette efor gerektirmeyen spor dalı olmaz. Ama efor gerektirmeyen konuşma modeli olabilir   Smile . Boş konuşmak gibi.

Satrancın spor olup olmadığı ise ayrı tartışma. Bana göre spor. Eğer okçuluk, trap, motor sporları gibi durarak ama beyni akciğerden fazla çalıştırarak, yüksek odaklanma ile yapılanlar sporsa, satranç da spordur.

Ama velev ki akademisyenler tersini söylesin yani "satranç spor değildir" desin, sizin varlık sebebiniz zaten bunun aksini söylüyor. "Satrançla büyüyorum" derken ya da "milyonlarca lisanslı oyuncu" reklamı yaparken satrancın sudoku veya tangram olduğunu ileri sürmüyorsunuz herhalde.

Sonra ev hanımı deyince insanlar kızıyor. Bugün Türk satrancı, sadece 2 öğrenci yetiştirmeyi ve satranç taşlarına Suat Atalık'tan daha fazla elini sürmeyi ana referans göstererek gelen bir başkana sahip. 

Bu benim iddiam veya ifadem değil. Başkanın parlatıldığı seçim öncesi en önemli kayıtta (röportajda) başkanın bizzat verdiği ve tapınıcılarının ona atfettiği referans: "Siz oyununuza bakın, bırakın satrancı biz yönetelim ! / Benim elim satranç taşlarına Atalık'tan daha fazla değmiştir / Satranca değen anne eli".

Oysa sağlıklı bir ortamda, İngilizce bilmeyen birini İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Fakültesinin başına getirmezler. Veya 2 kızına piyano dersi aldırmış bir hanımefendiye "benim elim piyano tuşlarına Fazıl Say'dan daha fazla değmiştir" dedirtmezler. 

O yüzden başkana "ev hanımı" deyince kimse kızmayacak, seçilirken "satranca değen anne eli" başlığı ile tanıtılan, kendi ana çıkış noktası "satranç bilmez ama annemizdir" olan bir yönetici şu andaki başkanımız. Referanslar bana ait değil, kimse kızmasın.

Satranç efor gerektirir. Yetenek, bilgi ve çalışma gerektirir. Aslında yöneticilik de bunları gerektirir ama gelişmiş ülkeler açısından.

Hiçbir sporda yetenek, efor ve bilgi olmaksızın bir yere gelemezsiniz. Mozambikte bile 100 metre sonucunuz matematiktir, kimseyi kandıramazsanız.  Ama üçüncü dünya ülkelerinde efor, yetenek, bilgi ve çalışma olmadan yönetici olabilirsiniz.

O yüzden, bence yazar "satranç efor gerektirmiyor" derken kendini ve yaptığı yöneticiliği tarif etmiştir. Haksızlık etmeyelim  Cool

üç dipnot: Benim gençliğimde satranç ve briç konusunda çok benzetme yapılırdı. 

Briççiler kızmazsa, briç oyundur, satranç spor. Turnuva brici örneğin, dizilmiş konumların oynanması üzerine kurulur. Bu anlamda eskiden İzmir'de "briç satrancın kombinezon safhasıdır / değildir" gibi çok sert tartışmalar çıkardı. Enis ağbi hatırlarsa yazabilir. Ama turnuva brici kanımca, spor değildir oyundur. 

İki. Ertan Kılcigil bir otorite değildir. Salt bu foruma bağlanıp iki yazı yazması onun spor hukuku alanında otorite olmasını gerektirmiyor. Genel yazıları -her nedense- satranç düşmanlığı içeren, satranç oyuncularına karşı saygısız ve satrancın içinden gelmediği için oyunun gerçeğini kavrayamamış özelliktedir.

Üç. Diğer yandan satrancın "spor" olup olmama konusu fazlasıyla hukuksal ve akademik. Dünyada da bu tartışmanın ulaştığı bir tespit veya norm halen yok. Yine de Kılcigil'i bir kenara koyarsak, TSF Genel Sekreterinin bu konuda ahkam kesmesi tam bir "şaka" olmuş.

Adama "he canım, satranç hiç fiziksel efor gerektirmiyor, gel seni 1.500 yapana kadar çalıştıralım, sonra 2.000 ol, sonra mesela Suat Atalık'ın gittiği yolda 3-4 uluslararası turnuva yap bak bakalım ne gerektiriyor" derler.
Ara
#7
'... Zira satranç fiziksel efor gerektirmeyen bir spor dalıdır' cümlesinin resmi cevap yazısında kullanıldığı bir federasyon 4 yıl değil 44 yıl daha aynı ekip tarafından yönetilse ne değişir? Bu görüşün Onur Çubukçu'nun şahsi kanaati olduğuna mı inanalım? ' Eksikleri var ama 4 yıl daha bu ekip yönetmelidir çünkü bu ekip giderse çok daha kötüsü kapıda bekliyor' demek olsa olsa satranç oyuncularının düştüğü içler acısı durumu daha iyi anlamamızı sağlar.

Konumuz daha satrancın ne olduğunun anlaşılamaması ve sözde bir spor federasyonunun konusuyla ne ölçüde uzak olduğudur. Satrancın spor olup olmadığının tartışılması mümkündür ancak fiziksel efor gerektirmediğini söylemek için konunun çok dışında olmak gerekir ve maalesef Atalık'ın yazısında da değinildiği gibi kadın satranççılara 'kusura bakmayın ama zihinsel performans açısından erkeklerin oldukça gerisindesiniz' mesajı da vermektedir. 

Düşünebiliyor musunuz, örneğin tüm federasyon başkanlarının bir araya geldiği bir yemekte neler konuşulabilir?

Başkanlar tek tek söz alırlar, 'bizim federasyon 50 bin lisanslı sporcuya ulaştı, bir diğeri '100 bin'... Söz sırası satranca gelince ' o da birşey mi bizim federasyonda 500 bin sporcumuz var'

'Bizim falanca kulübümüz 18 branşta 3000 sporcuya ulaştı der başkanlardan biri, ' TSF başkanı durur mu ; 'Arkadaşlar biz de bir kulüp var 80 bin lisanslı sporcusu var'

'Biz bu yıl Avrupa Şampiyonasına 30 kişi ile katılacağız diye övünürse bir başkan, biz de deriz ki ' Ne 30 u, biz bu yıl Avrupa Şampiyonasına 550 kişi ile katıldık..

'Lisans almayı çok kolaylaştırdık derlerse, tek tuşla 20 bin kişiye lisans çıkartan müthiş altyapımızı anlatırız. Doktor kontrolü falan da gerekmiyor nasıl olsa satranç fiziksel efor da gerektirmiyor..

Herhalde gecenin bir yerinde de konu doping kontrolüne gelir.. 'Siz de yoktur herhalde doping kontrolü derse biri hemen devreye gireriz ' olur mu satranç da bir spordur'

Fıkradan beter...

'Başarılı olmak', sayıların abartılmasıyla, ne kadar iyi olduğunuzu kendi başınıza söylemekle elde edebileceğiniz bir unvan değil. Bir siyasi parti için yüzde 50-55 oy almak büyük başarıdır. 60'lara 70'lere ulaştığınız anda gerçeklikten uzaklaşmışsınız demektir. 90'lar ortaçağ karanlığına işaret eder.

500 bin lisanslı sporcu, 100 bin sporcusu olan kulüp, 550 kişinin katıldığı Avrupa Şampiyonası vs örnekler satrancın bir spor olarak saygın bir yer elde etmesine değil sadece soru işaretleri oluşmasına neden oluyor. Tüm bunların üstüne bir de 'zaten fiziksel efor da gerektirmez' dediniz mi yarın öbür gün 'e kapatalım o zaman federasyonu' diyecek kişilere verecek cevabınız kalmaz.Karpov-Kasparov maçlarından, Svidler ve Karjakin'in son dünya kupasında 20 günde neredeyse 60 saat masa başında mücadele ettiğinden filan söz etmeye gerek bile yok. İlk yapmamız gereken, yönetimdeki arkadaşlarımıza satrancı gerçekten sevdirmek, saydırmak ve anlatmak olmalı..  Bugünün Türkiye'sinde, illeri dolaşmak, vali, belediye başkanı ziyaretleri, Ankara'da 3-5 siyasetçinin gönlünü hoş tutarak işler pek güzel yürüyor olabilir. Sonsuza kadar devam edeceğinden ise oldukça şüpheliyim.
Ara
#8
(25-10-2015, 23:16)Hahaha Erşan Gökerman Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Sayın Dinçer, bugün hayatında 2. defa Suat Atalık'ın köşesini okumak zorunda kalmış maalesef. Benim kendisini ilk okuyuşum 1993 yılıdır. Kasparov-Short PCA dünya şampiyonluğu maçının analizlerini, Anand'ın Fransız savunmasında Kasparov'u yenişini, Linares'te yapılan Ivancuk-Anand maçının detaylarını ne büyük heyecanla okuduğumu unutmuyorum. Bugün de değişen bir şey yok. O günden bu yana Atalık dışında bir unvan kazanıp da bir gazetede bana, bilmediğim, anlamadığım, fark etmediğim bir detayı  anlatan bir satranç oyuncusu da çıkmadı.

Erşan Bey, tarihi başarıları, başkalarının yıllarca ulaşamadığı başarılara 10 yıllar önce ulaşması, kariyeri, analizleri, satranç birikimi çok değerli birisidir A, S. Zaten adını A, S şeklinde yazmam da FIDE rating listelerinde sporcuların adının örneğin Carlsen, Magnus şeklinde olmasıdır. Tamamen ne kadar kuvvetli bir sporcu olduğuna vurgu yapma amaçlıdır. Kendisinin önemli bir ulusal gazetede TSF Genel Sekreterinin adını kısaltarak O.Ç diye yazmasının ve bunu defalarca yazmasının sebebi de tahminimce yazının köşeye sığması amaçlıdır. "Bu yazıda satrancı nasıl temsil edip milyonlara tanıtıyor" diye köşe yazısını okumamı sağlayan arkadaşa da aynısını söyledim. 

Kısacası A, S çok önemli bir satranççıdır. Şahsen ve ailece bir çok haksızlığa uğradığı ve ben dahil bir çok kişinin bu haksızlıklar karşısında burada lehine yorumlar yaptığı da bir gerçektir. Ama, bir sürü ama var işte...
Ara
#9
Sayın Dinçer, yaptığınız alıntıda ismimin başına hahaha koyacak hangi mizahi unsuru bulduğunuzu anlayamadığım gibi verdiğiniz cevaplarla (kısaltmalar, haksızlıklar, büyük oyunculuk vs) ilgili bir yorum getirdiğimi de göremiyorum. Her birimizin farklı kişiler için 'amaları' olabilir. Ali Nihat Yazıcı ve Gülkız Tülay'ın TSF başkanları olarak yazdıkları şeylerin çoğuna kendimce itirazlarım var. Tek bir yazılarını kaçırdığımı sanmıyorum. Çünkü satrançla amatör olarak da olsa ilgileniyorum ve bu kişiler de beğenelim beğenmeyelim, bu ülkede satrancı yöneten liderlerdir. Kimse okumak zorunda değildir ama okunmamasıyla ilgili neredeyse övünülmesini garipsemek de normaldir. ''...Zira okumadan da bilgi ve fikir sahibi olunmaz'' E.G.
Ara
#10
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print] Sporu nasıl tanımlarsınız?[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Amaçları açısından mı, yoksa etkileri açısından mı?
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Ya da yapılış şekli mi belirler bir etkinliğin spor olup olmadığını?

[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Sporun temelinde oyun, eğlence vardır. Bu onun ortaya çıkış şeklidir ve sebebidir.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print] Ama ne zaman bireysellikten kurtulup rekabetçi ortama belli disiplinler altında girmişse, spor  o zaman daha organizasyonel hale gelmiştir.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Amacı başlangıçta güç gelişimi ve bunu ortaya koymak olan spor, zamanla geçtiği çağlardan etkilenerek hem büyüyerek dal olarak çoğalmış, hem de modernleşerek gelişmiştir. Zamanla da toplumlararası etkileşim sonucu insanların ortak etkinlik alanı haline dönüşmüştür. Olimpiyat tarihi bunu anlatır.
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Ama modern sporun temelinde kişinin doğaya karşı güçlü ve sağlıklı olması yatar.

Sadece fiziksel anlamda değil, zihinsel ve ruhsal olarak etkileşim de söz konusudur.[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Sporun temelinde efor vardır. Her dalında da vardır.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Efor zihince ve bedence ortaya konan çaba ve destektir. Sözlüğü açıp bakınca bu açıklama ve anlamla karşılaşırsınız.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Eforu siz birbirinden çok farklı alanlarda da kullanabilirsiniz. Ama sportif efor denildiğinde durum çok netleşir.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Sporun en temel özellikleri kullanılarak kişinin sarf ettiği efor ise sportif efordur. Günlük sarf edilen eforun dışında bir durumdur bu. Öyle ki siz oturduğunuz yerde sabahtan akşama kadar hiçbir şey yapmayın, vücudunuzun günlük kalori ihtiyacı 1200-1300 cal arasıdır. Ama bu yapılan etkinliğe göre de değişir. Postacılar bunu mesleki olarak uzun yürüyüşler ile gerçekleştirirler. Bu da spor sayılabilir. Ama belli ölçütler taşıması gerekir resmi spor olabilmesi için. Kuralları, yarışması organizasyonu, yöneticisi, tesisi, sporcusu, hakemi vb.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Bu belli ölçütlere göre rekabetçi bir ortamda resmi bir şekilde yarışan her sporcunun harcadığı efor, sportif efordur. İçinde zihinsel, fiziksel, ruhsal ve psikolojik etmenler vardır.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Spor dallarına baktığınızda bunlardan sadece kas kuvvetine dayalı sporlarda genellikle; kas eklem ve sinir sistemi çalışır. Güreş, atletizm gibi. Ama yine de glikojen (depolanmış glikoz) yakarız. Aynı şeyi satranççılar yapmıyor mu?

[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Bazı spor dalları ise kas gücünün çok az kullanıldığı bir durumda olabilir. Zihinsel etkinlik çok daha ön plana belirgin bir şekilde çıkabilir. Bilardo gibi.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Siz sadece belli organlarımıza hitap eden etkinliklere göre bir etkinliğin spor sayılıp sayılamayacağına karar verebilir misiniz?[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Yani beyne giden kan ve enerji ile, kaslara giden kan ve yakılan enerji elbette eşit değildir.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Ama siz kas sporu derseniz aklımıza güreş, halter, vücut geliştirme ve boks gelir ki…[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Bunları neye göre spor sayacağız?[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print] İçindeki belli yarışma kriterlerine göre mi, yoksa insanın doğaya karşı daha güçlü ve sağlıklı kalması amacına göre mi?[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Kriterler göre karar verirsek tamam, bunlar spordur. Ama ya daha güçlü ve sağlıklı olmaksa amaç o zaman bunlar spor mudur?[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Muhammed Ali’nin durumunu biliyoruz. Hayatı boyunca 4.000 den fazla yumruk aldı kafasına. Yakalandığı hastalığın sebebidir. Sina Şamil SAM’da öyle…[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print] Vücut geliştirme, halter ve güreşçilerin ileri derecede kalp büyüme ve ritim bozuklukları var. Kas erimelri çıkıyor çoğunda.[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Şimdi bunlar neye göre spor, neye göre değil?[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]…[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Satrancı ise hangi kategoriye koyabiliriz?
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Sadece beyine kan gidiyor, kaslar kullanılmıyor diye bir gerekçe sunabilirsiniz. O zaman da diğer spor dalları için de ters mantıktan yukarıda anlattıklarım gündeme gelir.
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=x-large][font=Segoe Print]Satranç gibi modern disipline edilmiş bir oyunda; sinir, kas ve eklem koordinasyonu son derece belirgin bir şekilde çalışır. Bu koordinasyon zaman kısıtlamalarında daha da kalite olarak kendisini gösterir. Üstelik bu durumda da devreye bilgi birikimi, tecrübe ve pratik girerek...
 Buna benzeyen kaç spor dalı sayabilirsiniz?

Onun için;
 Satranç tam bir spordur, hem yapılış şekliyle hem de açmaçlarıyla...
Ve tüm spor dallarından çok uzak ara!
[/font][/size][/color]
- MATRANÇ -
Ara
#11
(26-10-2015, 12:12)Erşan Gökerman Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Sayın Dinçer, yaptığınız alıntıda ismimin başına hahaha koyacak hangi mizahi unsuru bulduğunuzu anlayamadığım gibi
Mesajları telefondan yazdığım için ve zaman zaman da "siri" ile dikte ettirerek yazdığım için bir takım hatalar olabiliyor. Tekrar gözden geçirip düzeltmeye çalışsam da bazı hatalar gözden kaçabiliyor. Site yöneticileri düzeltirse sevinirim.
Ara
#12
bilgisayar oyunlarının da turnuvası var, onlarda spor olabilir o zaman. orada da eğlence var, orada da yarışma var. IOC satranç spor kabul etmiş, güzel, sizin kendiniz satranç spor diyorsa spordur , değilse oyundur. ben cidden briç ile satranç arasında fark göremiyorum. 

Eğlenceyi temel almışsınız ama, Türkiye küçükler şampiyonasına gittiğiniz de bir kere doktorun yanında durabilirsiniz. hüngür hüngür ağlayan çocuklar mı, kusan çocuklar mı hepsi var. e o zaman o kadar da eğlenceli bir sey değil bir kısmına göre de. 

Eski tartışma da K&K 1984 macı örnek verilmiş, yok kilo kaybı olmuşta satrançta efor kullanılmazmıymış. o mac kac ay sürdü. o kadar süre streste kalsanız, sizde de mutlaka bir kilo kaybı olacaktır. 
Hatta daha da ileri gidilip satranç ile nerede ise F1 'i karşılaştırıp orada efor mu harcanıyor diyecekler. (kilo kaybına bakarsak sadece F1 yarışlarında sürücülerde 2 kilo gibi kayıplar mevcut ki, bu da F1'i sporun en hası yapar.)

Feti'nin yorumu en güzeli spor olup olmaması neyi değiştirir. Ben 20 yıldır satranç oynuyorum. satranç spor mudur dediklerinde , evet spordur diyebilmem için bir sebep görmekte zorlanıyorum. Akıl oyunlarının da hepsini o zaman spor kategorisine almalıyız. 

Spor bilimlerinde efordan kast edilen olay  MET kavramıdır. Kişinin yürümesi koşması oturması yani metabolik hızı ile ilgili bir terim. satranç sırasında bu değerin arttığını gösteren herhangi birsey yok. Satrançta fiziksel eforun olmadığı aşikar. 
Efor kelimesini sağa sola çok çalışmak efordur deyip çekince biraz komik oluyor. ben zamanında çok ders çalıştım diye biri o zaman ders çalışmayı bile spor yapabilir(o zaman tüm türkiye inanılmaz bir şekilde spor yapıyor teog öss falan derken). çünkü sonunda sınav var. bir tür yarışma. hem süre kısıtlaması da var. 


Okçuluk spor mu? briç spor mu? bu ikisi de ne kadar sporsa satrançta o kadar spordur. bugün tüm dünyada okçuluk spordur ama briç değildir. ben bunu anlayamıyorum , bence ikisinin de satrançta çok farkı yok.
Ara
#13
‘Satrançta bayan sporcu olmak’ konusuna yorum yazınca ‘Fiziksel efor ve satranç’ konusu altta kaldı. Onu eski yerine oturtmak için birkaç cümle karalayayım dedim.

Satranç ile briç arasında paralellik kurma çabalarına gülümseyerek bakıyorum.

Satrancın başlama yaşı bazı literatürde 4 olarak geçmekte. Brici de 4 yaşında başlatmamıza ne dersiniz ey veliler !

Satranç ana okullarında ve ilkokullarda öğretiliyor. Anaokulundaki yavrunuza briç öğretelim mi ey veli !

Yaş grupları satranç yarışmalarına çocuklarını hazırlayan veliler, briç için yaş grupları yarışmalarına çocuğunuzun dahil olmasını nasıl karşılarsınız ?

Geçenlerde bir turnuvada 60 yaşındaki satranç sporcusu ile 10 yaşındaki satranç sporcusunu aynı masada yarışırlarken gördüm. Hayatımda gördüğüm harikulade karelerden biriydi. Senin çocuğunun da 60 yaşındaki briç oyuncuları ile kare oluşturmasına ne dersin ey veli !
Ara
#14
Önce Satrancın Spor olduğunu hepimiz kabul ediyor muyuz?Bunu açık bir şekilde sözü dolandırmadan söylememiz gereklidir.Almanya Satrancın Spor olduğunu 1950 lerde kabul etti.Biz resmi Satranç federasyonunun kurulduğu 1991 den bugüne kadar hala Satrancın Spor olup olmadığını tartışıyoruz!Dünya gezegeninde kendisinden Doping için idrar örneği alınmış az sayıdaki sporcudan biri olma şerefine eriştim.Satranç Spor değilse Türkiye Satranç Federasyonu benden neden idrar örneği aldı?2 nci basamakta incelenecek "fiziksel efor"konusuna gelince görünüşte fiziksel efor olduğu söylenemez.Ancak stres vardır.Heyecan vardır.Yorulma vardır.Aynı gün 2 tur oynamak zorunda kalanlar bundan yakınmaktadır.Bu özellikler de zaten Spor olarak kabul edilmesine yol açan özelliklerden birkaçıdır!
Öte yandan "nasılsa kaslar kasılmıyor,bacaklar hareket etmiyor,o nedenle doktor kontroluna hiç gerek yoktur"düşüncesi ilkel bir düşüncedir.Bu anlayış o zaman çarpıntısı olan küçük sporcuyu hiç doktora göstermeyecek midir?Yarışma sırasında İshal olan sporculara neden tedavi uyguluyorlar?
"Doktor muayenesi olmalı mı?"sorusunu yanıtlamak için Beden sporlarını yapmaya engel olan hastalıklar listesi incelenmeli ve bu listenin hangi maddelerinin Satranç için geçerli olabileceği ortaya konmalıdır.Yönetimin daha çok kimseye en hızlı şekilde lisans çıkarma çabası birgün karşımıza çıkacak sürpriz olaylardan sonra yanlış yolda olduğumuzu gösterecektir.Sorumlulukları paylaşmak Yönetime zarar vermez.Yine aynı sayıda lisans çıkarılır.
Ateş Ülker
Ara
#15
(26-10-2015, 15:19)H Mustafa Demir Nickli Kullanıcıdan Alıntı: bilgisayar oyunlarının da turnuvası var, onlarda spor olabilir o zaman. orada da eğlence var, orada da yarışma var. IOC satranç spor kabul etmiş, güzel, sizin kendiniz satranç spor diyorsa spordur , değilse oyundur. ben cidden briç ile satranç arasında fark göremiyorum. 

Eğlenceyi temel almışsınız ama, Türkiye küçükler şampiyonasına gittiğiniz de bir kere doktorun yanında durabilirsiniz. hüngür hüngür ağlayan çocuklar mı, kusan çocuklar mı hepsi var. e o zaman o kadar da eğlenceli bir sey değil bir kısmına göre de. 

Eski tartışma da K&K 1984 macı örnek verilmiş, yok kilo kaybı olmuşta satrançta efor kullanılmazmıymış. o mac kac ay sürdü. o kadar süre streste kalsanız, sizde de mutlaka bir kilo kaybı olacaktır. 
Hatta daha da ileri gidilip satranç ile nerede ise F1 'i karşılaştırıp orada efor mu harcanıyor diyecekler. (kilo kaybına bakarsak sadece F1 yarışlarında sürücülerde 2 kilo gibi kayıplar mevcut ki, bu da F1'i sporun en hası yapar.)

Feti'nin yorumu en güzeli spor olup olmaması neyi değiştirir. Ben 20 yıldır satranç oynuyorum. satranç spor mudur dediklerinde , evet spordur diyebilmem için bir sebep görmekte zorlanıyorum. Akıl oyunlarının da hepsini o zaman spor kategorisine almalıyız. 

Spor bilimlerinde efordan kast edilen olay  MET kavramıdır. Kişinin yürümesi koşması oturması yani metabolik hızı ile ilgili bir terim. satranç sırasında bu değerin arttığını gösteren herhangi birsey yok. Satrançta fiziksel eforun olmadığı aşikar. 
Efor kelimesini sağa sola çok çalışmak efordur deyip çekince biraz komik oluyor. ben zamanında çok ders çalıştım diye biri o zaman ders çalışmayı bile spor yapabilir(o zaman tüm türkiye inanılmaz bir şekilde spor yapıyor teog öss falan derken). çünkü sonunda sınav var. bir tür yarışma. hem süre kısıtlaması da var. 


Okçuluk spor mu? briç spor mu? bu ikisi de ne kadar sporsa satrançta o kadar spordur. bugün tüm dünyada okçuluk spordur ama briç değildir. ben bunu anlayamıyorum , bence ikisinin de satrançta çok farkı yok.

Sayın DEMİR,

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Şimdi daha açıkça söylemek isterim ki;[/font][/size][/color]
[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Ben "eğlence" derken kast ettiğimi doğru ortaya koymalıyım.
 Yanlış anlaşılmaya çok müsait.
[/font][/size][/color]

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Her oyun eğlence temellidir.
 Spor dalları da bir oyundur ve oyun temelli olarak spor haline dönüşmüştür. Mesela voleybolda bir oyundur. Adı "Uçantop" anlamına gelir. İlk çıkışı da oyun temellidir. Ama bulucusu bunu gençlerin spor yapabilmesi için geliştirmiştir (Voleybol 1895 yılında William C. Morgan tarafından Holyoke Massachusettes (ABD)’de icat edilmiştir. Genç Hristiyanlar Topluluğu (YMCA) üyesi olan William C. Morgan gençlerin spor yapabilmeleri amacıyla bu oyunu geliştirmiştir)
Zamanımıza da gelişerek uzanmıştır.[/font][/size][/color]

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Eğlence temelliden kastım budur.
[/font][/size][/color]

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]"Bilgisayar oyunları da var..." demişsiniz.
 Bakın oyun ile sporu karıştırmamak gereklidir. Spor oyun temellidir. Ama her oyun spor özellikleri taşımaz![/font][/size][/color]

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]
"Feti'nin yorumu en güzeli spor olup olmaması neyi değiştirir."
[/font][/size][/color]

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Feti Bey'i tanırım. Sever ve sayarım. Düşüncelerinin de büyük bir kısmını benimserim.
 Ama kim derse desin, spor olup olmaması gerçekten bir çok şeyi değiştirir. Bunu görebilmek gerek. Bunun içinde zihinsel yada kas gücüne dayalı spor dallarından en az bir kaçını aktif olarak yapmış olmak ya da yaptırabilmek gerek.[/font][/size][/color]

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Bir kere spor olması belli bir disiplin altına alınmasını, bireysellikten çıkarak kurallar dahilinde yapılmasını, belli şartlarda ve standartlarda rekabetçi ortamda yarışılabilir özelliklere sahip olmasını gerektirir.
[/font][/size][/color]

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Sabah çıkıp relaks yürüyüşleriniz elbette bir spor etkinliğidir.
 Bunu kendiniz için yaparsınız. Kurallarınızı kendiniz koyar, süresini kendiniz tayin edersiniz. Amacınız yaşam boyu sağlıktır. Belki de hafta sonundaki halı saha maçınıza hazırlık bile olabilir.
 Ama resmi bir yarışmaya performans artışı için hazırlanmak amaçlı kullanırsanız bu yürüyüşü, o zaman antrenman programınıza almışsınız demektir. Antrenmanın tanımına girer ve amaçları da bellidir.

"Spor bilimlerinde efordan kast edilen olay  MET kavramıdır. Kişinin yürümesi koşması oturması yani metabolik hızı ile ilgili bir terim. satranç sırasında bu değerin arttığını gösteren herhangi birsey yok. " diyorsunuz.
[/font][/size][/color]

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Buna katılamam ne yazık ki.
[/font][/size][/color]

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Bırakın satranç maçındaki eforu, o maçtan günler ve haftalar öncesinden başlar metabolik değişiklikler ve hazırlıklar...
[/font][/size][/color]

[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Ders çalışmayı spordan sayma eğilimi temelsizdir.
 Anlattım, birey kendisi için bir hazırlığa giriyor şartlarını kendisi belirliyor. Efor sarf ediyor elbette. [/font][/size][/color]
[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Ama bu belli bir sportif disipline anlayışı için değil. Kendisine karşı bir görevi yerine getirme amaçlıdır.[/font][/size][/color]
[color=#0070c0][size=large][font=Segoe Print]Belki birileri ile de yarışıyor sınavlarda ama, ne hedef ne de yarışma şartları sportif düzenleme ve sportif amaçlardan çok uzak. Hatta ilgisiz.

Spor ve oyunların maddi kazanç için yapılabilir olması bile onları akraba yapabilir. Ama spor ile oyun arasında temel çizgiler vardır.

Selamlarımla...
[/font][/size][/color]
- MATRANÇ -
Ara
#16
Satrancın spor olmadığı algısı böyle baskın ve yaygınken, bu yöndeki argümanlar epey kuvvetli iken bu cevap, mevcut soruna hiç yardımcı olmamış. Bağlamı tam bilmesem de burada yazılanlardan görünen, resmi cevabın kendi bindiği dalı kesmek gibi göründüğüdür. O topa girmeyeceğim, esas meselem başka.

Mojo, yine doğru söylemiş. Bir büyükustanın sokaktaki taşa çizik attığını görsem nasıl atmış diye bakarım. Öyle garip şeyler okudum ki sabahın köründe Suat Atalık'ı savunmak yakın dostu Erşan Gökerman'ın yanı sıra azılı düşmanlarından birisi olarak gördüğü bendenize düştü yine. Lütfen beni bunu yapmak zorunda kalmaktan kurtarın.

İlk satranç kitabımı okuduğum 1996'dan itibaren Suat Atalık'ın yazdığı her yazıyı takip ettim. Yeni Yüzyıl'daki yazıları Türkiye'de her satrançla alakalı insanın bakması gereken yazılardır. Gerek Alper Olcayöz'le gerek tek başına yazdığı yazılar hâlâ dosyamda saklıdır. Pazar sabahları takım açılıp bakıldı o partilerin hepsine teker teker zamanında. Eminim başkaları da yapmıştır. Oturup bakın, siz de bir şeyler öğrenmeye ve satrançtan keyif almaya çalışın derim. Kalitesini epey düşürdü, bu ara okumamın sebepleri daha farklı. O hafta kime hakaret etmiş ve/veya iftira atmış mevcut FIDE sıralamam nedir vs. onları öğrenmek.

Ben Atalık'ın köşesini hayatımda ikinci kez okudum diyen birisi aslında dev bir karakter örneği sergilediğinden değil satranca aşırı derecede ilgisiz olduğundan bakmıyordur köşeye. Bir satranç forumunda çok övünülecek bir şey de değil bu.
Ara
#17
Demekki önceki yorumlarımda anlatamamışım.
İşte söylüyorum : Satranç spordur.
Ara
#18
(27-10-2015, 05:51)Ozgur_Akman Nickli Kullanıcıdan Alıntı: kalitesini epey düşürdü, bu ara okumamın sebepleri daha farklı. O hafta kime hakaret etmiş ve/veya iftira atmış mevcut FIDE sıralamam nedir vs. onları öğrenmek.
Bütün mevzu bu işte. Ben "satranç" adı altında o dediğin şeyleri okumak istemiyorum. 

(27-10-2015, 05:51)Ozgur_Akman Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Ben Atalık'ın köşesini hayatımda ikinci kez okudum diyen birisi aslında dev bir karakter örneği sergilediğinden değil satranca aşırı derecede ilgisiz olduğundan bakmıyordur köşeye. Bir satranç forumunda çok övünülecek bir şey de değil bu.

Satranca ilgisiz olduğumu söylemek ciddiye dahi alınmayacak bir "iftira" olsa da, amacım dediğin gibi karakter örneği sergilemek de değil. Ben, "satranç" adı altında bütün ülkenin okuyabileceği bir ulusal gazetede o tür yazıların yazılmasını doğru bulmuyorum. Beğenmediğim için okumuyorum.

Ancak, son yazısında olduğu gibi iyi şeyler de oluyor. Örneğin, tahminen yazısını köşesine sığdırabilmek adına bir yazı boyunca defalarca genel sekreterin adını  O.Ç diye kısaltmış. Eğer gerçekten tahmin ettiğim gibi yazıyı sığdırmak için tasarruflu davranmak adına böyle bir kısaltma kullandıysa, tasarruflu davranmak örnek alınması gereken bir davranış.
Ara
#19
(25-10-2015, 16:56)Attorney at Law Nickli Kullanıcıdan Alıntı: ...
Diğer yandan IOC'nin 2020 olimpiyat oyunlarına başvuru yapmaya satrancı davet etmesi de oldukça sevindirecek bir haber. Ben hiçbir zaman satrancın olimpizmin gerekliliklerini (citius, altius, fortius) karşılamayacağı için olimpiyat oyunlarına dahil edileceğini öngörmüyorum ancak neden olmasın?
...

"Olimpiyat sloganı "Citius, Altius, Fortius". Yani, "Daha hızlı, Daha yüksek, Daha güçlü."

Sloganın arkasında yatan düşünce, bir sporcunun amacının birinci olmaktan çok, elinden gelenin en iyisini yapmasıdır."

Bunu bir kaynaktan alıntıladım.
...


Herhangi bir bağ kurmak amacıyla söylemiyorum.
Ama;
Daha hızlı,
Daha yüksek,
Daha güçlü...

Bunlar satrançta da var.
Gerçi o söylem ilk doğuşunda tanrılar için düzenlenen şenlik ve oyunlarda kas gücü kastedilerek söylenmiş.
Devam ediyorum:
"32 metre genişliğinde, 192 metre uzunluğunda bir pistte sadece 1 gün
[size=medium][font=sans-serif]süren koşullardan oluşan oyunlardan ibaretti, sonraları değişik mesafelerde yarışlar, di[/font][/size][size=medium][font=sans-serif]sk ve cirit atma, uzun[/font][/size][size=medium][font=sans-serif] atlama, boks, güreş, atlı araba yarışları gibi branşlar eklenerek şenliklerin süresi de 5 güne çıkarıldı.[/font][/size]
[size=medium][font=sans-serif]Yarışmalara kadınların katılması hatta izlemesi dahi yasaktı. Tüm yarışmacılar çıplak yarışır ve birinci gelenlerin[/font][/size][size=medium][font=sans-serif] başına zeyt[/font][/size][size=medium][font=sans-serif]in dalından bir çelenk takılır ve aynı zamanda o kişinin bir heykeli yapılarak ödüllendirilirdi. Bu[/font][/size][size=medium][font=sans-serif] nedenle yarışlarda birinci olmak oldukça değerli bir hedefti. M.Ö. 146'da Yunanistan'ın Romalılar tarafından[/font][/size][size=medium][font=sans-serif] işgal edilmesi üzerine oyunlar Atina'ya taşındı[/font][/size]
[size=medium][font=sans-serif]. M.S. 392 yılında Bizans İmparatoru 2. Theodosius, Olimpiyat[/font][/size][size=medium][font=sans-serif] oyunlarının yapıldığı stadyum ve tapınakları yıkarak Antik Olimpiyat oyunlarına son verdi."

Yukarıdaki sayılan branşların her birinde kas gücü ortak temellidir.
Ancak biz kas gücüne dayanan olimpik oyunlardan bahsetmiyoruz.

Sporun temelinden bahsediyoruz. Oyıllarda oynanan oyunlar ile sınırlandırılmamış ki.
Zamanla gelşmiş ve yenileri eklenmiş.
Gelişlerek yenilerinin eklenmesi spor olmasına spor kabul edilmesine karşı değil ki !
Doğuş sebepleri bile aynıdır.
Yarışması da vardır.
...
Günümüz anlamında daha yüksek, daha ileri dereceler ve başarılar şeklinde de algılanabilir. Yüksek kelime anlamında algılanacaksa eğer sadece o yıllarda yüksek atlama akla gelmeli ki oyunlarda bu var mıydı?
...

Daha hızlı...
Satrançta yok mudur?
Sınırlı zaman içinde daha çok eylem! Daha çok gelişmiş hamle...
...
Daha güçlü...
Ne algılarsınız?
Daha kaliteli çalışma şartları ve kendine güven duygusunun artması gelmez mi akla?

Sadece kas gücüyse eğer o zaman elbette;
Sadece güreş, sadece halter, sadece, pankreas ve diğerleri.
Daha güçlüyü anlarız da...
HALTERDE, GÜREŞTE DAHA HIZLI NEYİ KASTEDER Kİ?
YA DA DAHA YÜKSEK ?


[/font][/size]
- MATRANÇ -
Ara
#20
Önce spor meselesine gireceğim sonra diğer konuya geri döneceğim. Okumak isteyenlere akıcı yazmaya çalıştım.

Satranç spor mudur gerçekten konusu ayrı, biraz klişelerin ötesine geçen algı yaratacak şeyler kovalamak gerekiyor. Pawn Sacrifice filmindeki anti-satranç klişeleri de (iyi satranç oynayan muhakkak kafayı yer temalı), satranççıların Karpov-Kasparov 17 kg örneği de etki olarak birbirinden farksız.  de vermekten öteye geçmesi gerekiyor. Çok yüzeysel bir soru, Eurosport poker yayınlarını pokeri spor olarak gördüğü için mi yapıyor? Biraz da algı yönetimi işi bu.

Satranç kendini nişini kaybetti, kültürel-entelektüel biraz da sportif bir alanda bir nişi vardı (bunu geçmişte Gökerman kısmen yazmıştı). Satranç olimpiyata girmeli mi gerçekten mesela, Erşan Gökerman çok iyi bilir, tıpkı bisiklet gibi kendine has, çok sadık bir seyirci kitlesi olsa ve geleneğine çok sadık kalmasıyla "satan" bir oyuna-spora dönüşemez mi? Satrancı yönetenler sürekli satrancı dönüştürerek çözüm arıyor. Belki de hata buradadır. İlla bir şeylere benzeteceksek futbola değil kendi nişi olan böylece çok büyümese de sponsorları her zaman çekecek bir spora benzetelim.

Türkiye'nin de öncülük ettiği aktörler (dünyanın en büyük satranç federasyonu söylemi bunun dışavurumudur) satrancı çoğunlukla bir eğitim aracına dönüştürdü. Bu ticari açıdan akıllıcaydı ve zamanın ruhunu da iyi yakaladığı kesin, zaten şu forumda yazı yazanların çoğu bundan ekmek yiyor, bir kısmı da bu "sektörün müşterisi" konumunda.

Kasparov'un bile okulda satranca bir noktada ilgi göstermesi bu potansiyeli görmesindendir. Lakin bunun kötü tarafı satrancın Feti'nin çok güzel özetlediği gibi "çok daha fazlası olan" taraflarını köreltmesi. Olumlu sonuçları satranç öğreterek (veya yetersizlikten dolayı öğretemeyerek artık neyse) para kazanmayı kolaylaştırması oldu.

---
Satranç oyunuyla ilgili olan herhangi birisinin özellikle analizli oyun yazılarını okuması lazım. Hakaret ve iftiraların arasında pek çok öğretici oyun ve analiz vardır. Madem bu kadar ilgilisin ve ben müfteriyim o zaman okuman ve takip etmen naçizane önerimdir sana. Eleştirmeye itirazım yok ama hayatında ikinci defa okuduysan bence bir şeyler kaybetmişsin eğer yerine çok sağlam bir satranç külliyatı okumadıysan.
Ara




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi