İl turnuvalarında antrenörlerin konumu.
#5
Ben bu konuda sentez görüşe sahibim.

Sporun özünde seyirci olmalı, satrancı kitleselleştirmek için seyirci aktörünü göz ardı edemeyiz (futbolun aksine satranç, "oyuncunun" ana aktör olduğu bir oyun. Sistem dünyada önce oyuncu sonra izleyici üzerine kurulu. Bu anlamda satranç, golf veya eskrim gibi elitist bir spor. Futbol ise popülist. Yani oyuncudan değil, kalabalık kitlelerden besleniyor. O sebeple satrançta organizasyonlar oyuncu için yapılırken, futbolda seyirci amaçlı yapılıyor. Seyirci futboldan çekilirse futbol çöker. Satrançta ise oyuncu satranç sporundan çekilirse sistem çöker).

Ancak kural koyucular kalite kavramını uzun yıllardır ihmal ettiler. Kast ettiğim turnuva kalitesi veya oyunun oynandığı yer kalitesi.

Seyirci, oyuncudan uzak mesafede, oyuna ve oyuncuya karışmayacağı garanti edilecek bir düzlemde sahayı izleyebilir. Bir tür tribün düzeni. Arada bir mesafe olmalı çünkü satranç sui generis bir oyun, aşırı sessizlik istiyor. Atletizm veya basketbol gibi değil.

Öksürük, tıksırık, çıtırtı bile zaman sıkışması durumunda bir oyuncunun kaderine tesir eder. O sebeple, kontrol imkanının çok zor olduğu onlarca seyirciyi reddetmemek ama aksiyondan uzak tutmak lazım. Bu da salon kalitesi ile alakalı birşey.

Mesela kapalı fanus ardında, farklı ortamda kapalı devre kameralarla veya tribünden oyunu değil ama ortamı izleyecek bir düzende seyirci işin içinde kalmalı. Buna mukabil, seyirci sahaya girmemeli, oyuncuya değmemeli.

Antrenörün ise sadece oyun başladıktan ilk 5 dakika içinde içeride olması ve tıpkı fotoğraf çekilmesindeki süre kısıtlaması gibi bir kısıtlamaya tabi olması gerektiğini düşünüyorum. Satranç gibi ciddi ego ve efor savaşı yapan kişilerin, mücadele sertlikleri olduğunu varsaymak gerekir. Antrenörü tüm oyun süresince yanında görerek motive olmak çok sağlıklı değil, tersine, oyuncuyu maçtan koparacak bir bağımlılık haline dönüşür.

Diğer yandan Türkiye'deyiz. Bizim birçok yetersiz hoca, oyuncusunun değil salt kendi istatistiklerinin peşinde olduğundan maalesef hamle de fısıldıyor, kaş göz de oynatıyor. Dahası 9 yaşındaki oyuncusuna tokat atan hoca ve ebeveyn gördüm ben. Burası bir sınav ortamı gibi, her turnuva bir öğrenim sahasıdır, nasıl ki çocukları sınavlarda soruları ve kağıtları ile başbaşa bırakmak sistemin gerçeği ise, satranç oyunlarında da fiziksel alanı onlara terk etmek hem saygı gereği olmak gerekir hem konsantrasyona faydalıdır.

Hocalar, ebeveynler, seyirciler ve oyunu biten oyuncular, fiziksel temasın olmayacağı ama sahayı görebilecek bir yere çekilerek bu alanı görebilmeli ama iletişim kuramamalılar.

Son olarak, bu nitelikteki alanların yaratılması -yani seyircinin alanı görüp oyuncuyu izleyebildiği veya arka planda kapalı devre ekranlardan turnuva alanını görebildiği, oyun ortamı dışındaki salon ve odalarda analiz yapılabilmesine olanak veren lokasyonlar- satranç sporunun ayrı bir kişiliğe sahip olduğunun kabul edilmesine bağlı. 

Çok uzun yazdığım için ben de bu cümleyi anlamadım Smile şöyle toparlayayım:

Genelde satranç turnuva alanları devşirme alanlar. Ya düğün salonu veya basketbol sahası üzerine eklentilerle bir tür turnuva şantiyesi kurularak oluşturuluyor. Prefabrik geçici yerleşim alanları gibi.

Oysa satranç turnuva kalitesi için belli şartlar gerekli: Sessizlik, hakemlerin alana hakim olabilmesi, oyuncunun masada rahat olabilmesi, hakem ve teknik personelin donanımı, tuvalet ihtiyacının giderilmesi, tur aralarındaki geçişmelerin steril olarak sağlanması gibi. Buna seyircinin yerleşimi meselesi de eklenebilir.

Tüm bu mecburiyetler asıl sorunun, satranca "özel oyun sahaları olmadığını" bize gösteriyor. 

Basketbol basket sahasında oynanır, güreş minderi üzerinde oynanmaz. Golf tartan pistte oynanmaz, voleybolu betonda, tenisi hipodromda oynayamazsınız. Her sporun dinamik yapısı farklıdır çünkü.

Satranç için yukarıda saydığım şartları sağlayacak özel salonlar yapılmalı. Bu da aslında zor değil. 3 veya 5  büyük şehir için TSF yer satın almalı. Bu yerler satranç oyunun kişiliğine göre tasarlanmalı (sesi emen duvar, kapalı devre dış yayın, sahadan uzak seyirci mekanı, kahve vs içilecek alan gibi).

1) TSF bundan zarar etmez. Zira kredi ile alacağı 3 taşınmazı bilançosunun aktifine yazacağından bilanço tekniği açısından zarar oluşmaz.

2) TSF bunun için kaynaklarını kullanabilir, gerekirse devletten destek alabilir. Satranç salonu almak ucunda sportif, kitlesel ve eğitime dönük birşey olacağından devlet buna kaynak verebilir, en kötüsü hibe şeklinde kredi imkanı bulabilir.

Kaldı ki TSF atıl kaldığı zamanlarda bu yerleri kiraya verebilir ve gelir sağlayabilir. Kolaylıkla toplantı salonuna dönüşebilecek bu tür alanların 3 büyükşehirde her zaman alıcısı vardır.

3) Eğer taşınmaz almak TSF için nakit çıkışı açısından sorun olursa, uzun süreli kiralama ile aynı sonuca ulaşabilir.

Sonuç: 

Satranç sahasına velilerin veya antrenörlerin girmesi sorunu esasen, satranç alanlarının düzgün alanlar olmaması sorunu. Bu da bizim satrancın değerli bir spor olduğunu bilmememizden ileri geliyor. 

Silah  atmak için poligona, at yarışı seyretmek için hipodroma, kapalı salonda bisiklet yarışı için velodroma gidersiniz. Satranç sporu için, bu sporun kişiliğine özgü spor sahalarına ihtiyaç var. Basketbol salonuna, çadıra, düğün salonuna veya Ahmet Cömert Güreş Tesislerine değil. 

Satranca özel alanları kurarsanız, bu başlıkta sorunu kökünden çözersiniz. Hakem de rahat eder, seyirci de oyuncu da.

Valla öneri benden, bunun için 23.kurulu oluşturmak sizden  Cool
Ara
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
RE: İl turnuvalarında antrenörlerin konumu. - Yazar: Mojo Jojo - 24-11-2015, 14:41



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi