10-08-2016, 08:41
Olaylara at gözlüğü ile bakmak ne derece doğru ?
Karşımızdaki suçlu zaten cezasını almış. Bir çelme de bizim atmamız niye ?
Nasrettin Hocam seslen, hırsızın hiç mi suçu yok.
Bir tarihte bir başhakemin söylediği söz hep hafızamdadır. “Siz satranç seviyorsanız, biz de satranç oynatmayı seviyoruz. Biz satranç oynatmaktan zevk alırız.” Adı bende saklı bu başhakemimizi bir kere daha anarak sözlerinden dolayı takdir ediyorum.
Avcı hakeme gelince,
Avcılık onun görevi olmalıdır. Ama hangi avcılık ?
Tüm hayvanlar avlanarak nesillerini devam ettirirler. İnsanların bazıları da doğada avlanarak yemek, giyecek ve hatta barınak ihtiyaçlarını sağlarlar. Sırf zevk olsun diyerek avlananların cani olduklarını ve cinayet işlediklerini iddia ediyorum. Bir kuşu, bir hayvanı zevki için avlayıp, öldürüp hiçbir şeyinden faydalanmadan leş olarak ortada bırakanlardan nefret ederim.
Günümüz, güncelimiz avcılarımıza gelince ;
Ey avcım, kuralları uygularken esneme payını sana öğretmediler mi ?
‘Esneme de neyin nesi ? Ben her zaman çok uyanığım. Buldummu hatalıyı derhal yere sererim.’ diyorsan haklısın derim. %99,999… haklısın. Verdiğin kararda haklısın. Haklısınız. Hakem odasındakiler haklılar.
Zihnimde haklılığının %100 e ulaşabilmesi için bir cevaba ihtiyacım var.
Maksadın neydi, avcılık yaparken ? Salt kuralı uygulamak mı ? Zevkini tatmin etmek mi ?
‘Hoppalaa, o da ne demek, zevk tatmin etmek ?’
Yok, yok hemen atarlanma. Maksadım senin düşüncenin ortaya serilmesini ve senin tu-kaka edilmeni hiçbir zaman istemem. Sorularım senin vicdanınadır. Uluorta cevaplanması için değil.
Eğer, suçu ortaya çıkmadan önce engelleyebiliyorken suçun gerçekleşmesini beklediysen, orada bir dur. Sarı kart verebilecekken kırmızı kartını çıkarttıysan orada bir dur.
Suça giden yollarda suçlunun kastı varmıydı, yoksa gayriihtiyari olarak, oyun sırasında bilmeyerek, topa gireyim derken istemeyerek rakibin ayağına mı vurdu ? Ha ? Hangisi ? Hakem olaya ne kadar yakınsa o kadar verdiği kararlarda isabet olur. Ayağını bilerek, isteyerek rakip oyuncunun aşil tendonuna ayakkabısının sivri ucuyla ve var gücüyle vurduğunu tespit edip kırmızı kartı çıkartan hakem olaya en yakın pozisyonda olmalıdır. Ben de o hakemi alkışlarım. Fakat uzaktan ve hele miyop gözleriyle topa giren oyuncuyu net göremeyen ve yine de sarı kart vererek cezalandıran hakemi de takdir ederim. İyi niyetli olarak vazifesini yapmıştır.
Şimdi sen, bakalım hangi pozisyondasın ? Olayı uzaktan gördün. Oyuncu çantasıyla beraber masadan kalktı. Salon dışına yöneldi. O anda yürüyerek veya koşarak oyuncunun yanına gidip kolundan çekeleyerek zorlada olsa çantasını masasına bıraktırma şansın varmıydı ? Sarı kart vererek ikaz edebilirmiydin ? Bunun için çaba gösterdin mi ? Eğer çantanın salon dışına çıkmaması için çaba gösterdin ve fakat yetişemediysen seni tebrik ederim. İşte bu noktada %100 haklısın.
Diğer açıdan bakalım. Ava hemen bir iki adımda ulaşabilecekken bir avcı gibi avını en müsait pozisyonda yakalamak isteyerek onun peşinden, onu takip ederek korunmasız av alanına çıkmasını bekledin mi ? Vicdanına soruyorum, bekledin mi ? Sen hakemsin. Oyuncunun davranışlarını gözlemleyensin. Eğer, oyuncu oyun sahasını terkettiğinde bile henüz çantasını açıp telefonunu içinden çıkartmadığını gördüysen ve yine de ben hakemim cezanı veririm dediysen sen beş para etmezsin, zevkin için avlanansın, kural nedir bilmeyensin, satranç nedir bilmeyensin, satranç oynamak isteyenleri oynatmayansın, sen beş para etmezsin.
Gerçekte ben senin ne olduğunu bilmiyorum onun için cümlelerime eğer ile başladım. Ne olduğuna sen kendin karar ver.
Ve öğretmenim ! Şimdi sana sesleniyorum.
Sakın üzülme, küsme, hakemlere gönül koyma. Onlar kararlarında kurallar çerçevesinde özgürdürler. Kuralı kendilerine göre işletmişlerdir. Sen bu konuda hatalısın. Yazılı bir kural varken, içinde cep telefonu olan çantanı oyun sahasının dışına çıkarman büyük hatadır. Bu hata senin için bir tecrübe olsun. Öğrencilerine satranç sevgisini aşılamaya ve turnuvalara katılmaya devam et. Sana öğretmenim dedim, internetten araştırdığım kadarıyla. Öyle değilse sana satranççı diyeyim. Bir satranççı kuralları esnetmeden uygulayan hakemlere hiç kızmaz, onlara sadece saygı duyar. Satranç dolu günler dilerim.
Karşımızdaki suçlu zaten cezasını almış. Bir çelme de bizim atmamız niye ?
Nasrettin Hocam seslen, hırsızın hiç mi suçu yok.
Bir tarihte bir başhakemin söylediği söz hep hafızamdadır. “Siz satranç seviyorsanız, biz de satranç oynatmayı seviyoruz. Biz satranç oynatmaktan zevk alırız.” Adı bende saklı bu başhakemimizi bir kere daha anarak sözlerinden dolayı takdir ediyorum.
Avcı hakeme gelince,
Avcılık onun görevi olmalıdır. Ama hangi avcılık ?
Tüm hayvanlar avlanarak nesillerini devam ettirirler. İnsanların bazıları da doğada avlanarak yemek, giyecek ve hatta barınak ihtiyaçlarını sağlarlar. Sırf zevk olsun diyerek avlananların cani olduklarını ve cinayet işlediklerini iddia ediyorum. Bir kuşu, bir hayvanı zevki için avlayıp, öldürüp hiçbir şeyinden faydalanmadan leş olarak ortada bırakanlardan nefret ederim.
Günümüz, güncelimiz avcılarımıza gelince ;
Ey avcım, kuralları uygularken esneme payını sana öğretmediler mi ?
‘Esneme de neyin nesi ? Ben her zaman çok uyanığım. Buldummu hatalıyı derhal yere sererim.’ diyorsan haklısın derim. %99,999… haklısın. Verdiğin kararda haklısın. Haklısınız. Hakem odasındakiler haklılar.
Zihnimde haklılığının %100 e ulaşabilmesi için bir cevaba ihtiyacım var.
Maksadın neydi, avcılık yaparken ? Salt kuralı uygulamak mı ? Zevkini tatmin etmek mi ?
‘Hoppalaa, o da ne demek, zevk tatmin etmek ?’
Yok, yok hemen atarlanma. Maksadım senin düşüncenin ortaya serilmesini ve senin tu-kaka edilmeni hiçbir zaman istemem. Sorularım senin vicdanınadır. Uluorta cevaplanması için değil.
Eğer, suçu ortaya çıkmadan önce engelleyebiliyorken suçun gerçekleşmesini beklediysen, orada bir dur. Sarı kart verebilecekken kırmızı kartını çıkarttıysan orada bir dur.
Suça giden yollarda suçlunun kastı varmıydı, yoksa gayriihtiyari olarak, oyun sırasında bilmeyerek, topa gireyim derken istemeyerek rakibin ayağına mı vurdu ? Ha ? Hangisi ? Hakem olaya ne kadar yakınsa o kadar verdiği kararlarda isabet olur. Ayağını bilerek, isteyerek rakip oyuncunun aşil tendonuna ayakkabısının sivri ucuyla ve var gücüyle vurduğunu tespit edip kırmızı kartı çıkartan hakem olaya en yakın pozisyonda olmalıdır. Ben de o hakemi alkışlarım. Fakat uzaktan ve hele miyop gözleriyle topa giren oyuncuyu net göremeyen ve yine de sarı kart vererek cezalandıran hakemi de takdir ederim. İyi niyetli olarak vazifesini yapmıştır.
Şimdi sen, bakalım hangi pozisyondasın ? Olayı uzaktan gördün. Oyuncu çantasıyla beraber masadan kalktı. Salon dışına yöneldi. O anda yürüyerek veya koşarak oyuncunun yanına gidip kolundan çekeleyerek zorlada olsa çantasını masasına bıraktırma şansın varmıydı ? Sarı kart vererek ikaz edebilirmiydin ? Bunun için çaba gösterdin mi ? Eğer çantanın salon dışına çıkmaması için çaba gösterdin ve fakat yetişemediysen seni tebrik ederim. İşte bu noktada %100 haklısın.
Diğer açıdan bakalım. Ava hemen bir iki adımda ulaşabilecekken bir avcı gibi avını en müsait pozisyonda yakalamak isteyerek onun peşinden, onu takip ederek korunmasız av alanına çıkmasını bekledin mi ? Vicdanına soruyorum, bekledin mi ? Sen hakemsin. Oyuncunun davranışlarını gözlemleyensin. Eğer, oyuncu oyun sahasını terkettiğinde bile henüz çantasını açıp telefonunu içinden çıkartmadığını gördüysen ve yine de ben hakemim cezanı veririm dediysen sen beş para etmezsin, zevkin için avlanansın, kural nedir bilmeyensin, satranç nedir bilmeyensin, satranç oynamak isteyenleri oynatmayansın, sen beş para etmezsin.
Gerçekte ben senin ne olduğunu bilmiyorum onun için cümlelerime eğer ile başladım. Ne olduğuna sen kendin karar ver.
Ve öğretmenim ! Şimdi sana sesleniyorum.
Sakın üzülme, küsme, hakemlere gönül koyma. Onlar kararlarında kurallar çerçevesinde özgürdürler. Kuralı kendilerine göre işletmişlerdir. Sen bu konuda hatalısın. Yazılı bir kural varken, içinde cep telefonu olan çantanı oyun sahasının dışına çıkarman büyük hatadır. Bu hata senin için bir tecrübe olsun. Öğrencilerine satranç sevgisini aşılamaya ve turnuvalara katılmaya devam et. Sana öğretmenim dedim, internetten araştırdığım kadarıyla. Öyle değilse sana satranççı diyeyim. Bir satranççı kuralları esnetmeden uygulayan hakemlere hiç kızmaz, onlara sadece saygı duyar. Satranç dolu günler dilerim.