CEZA ...
#1
Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı yasaların öngördüğü yaptırım.
Sözlükler cezayı böyle tanımlıyor.
Bu gün de verildi, geçmişte de...
***
Suç işleyen diyoruz değil mi?
Açıkça bir suç var mı?
İşlenen suçun içeriğini sadece duyumlara dayanarak öğrenebiliyorum.
Ortada eğer gerçeklere dayanan bir durum varsa ve bunu ortaya koymak gerekirse bunu topluma açıklamak suç mudur?
Ama açıkladıklarınızı, kanıtlamadan olmaz!
O zaman ithamdan öteye gidemez ki...
***
Ortada, birilerini sivri dille eleştirmek söz konusuysa, bu suç mudur?
O zaman benim ALKADRAZ ya da SİLİVRİ'DE olmam gereklidir.
Ama eğer açık kimlikle birileri hedef alınmış ve hakkında gerçek dışı iftiralara varan yazılar varsa, bunu da muhataplarınca somut delillerle ortaya konması gereklidir. Gerek cezayı verenler ve gerekse de cezaya maruz kalanlar hukuk çerçevesinden çıkmadan haklılıklarını ortaya koymak durumundalar.
***
Susma konusuna gelince...
Evet, duruma göre 'suskun kalmak' var ve bu gerçektir!
Ama sadece bu 'suskun kalmak' tespiti her nedense birileri ceza aldığında gündeme gelmektedir. Geçmişte de böyle olmuştu.
Bunu durumdan vazife çıkarmakla eşdeğer görmekteyim.
Ama,
Bu suskunluk belli bloglardan, adında SATRANÇ geçen ve üyelerinin ÖZGÜRCE FORUMLARDAN uzaklaştırılmaları devam ederken de kendisini SESSİZCE hissettirmedi mi?
Belli bloglardan ve topluluklardan, insanlara hakaret edilirken, aşağılamalar yapılırken, alaycılık tavan yaparken ve küfür içeren mailler gelirken de aynı SESSİZ SUSKUNLUK RÜZGARLARI ESMEDİ Mİ?
Bu suskunlukları suskun kalanlarla konuşamadık hiç! Konuşmak istemezler nedense.
***
Bu 'suskun kalmak', sadece aldığı görevi yerine getirmekten başka amacı olmayan ve onuruyla görev yapan insanlara yapılan aşağılamacı yaklaşımlara tepkisizlik de kendisini göstermektedir.
Oysa adımızın yer aldığı ve görüntülerimizin çekildiği videoların, FETÖ ile işbirliği yaptığı iddiası olan kişilerce yapılan çalıştayla ilişkilendirilerek topluma belli algı oluşturma amaçları için damdan düşme şeklinde getirilerek günlerce ÖSF da kaldığını biliriz değil mi? Bunu getirenlerin aynı platformda yönetici olarak kalabilmelerinin artık güvenirliliklerinin kırıntılarının kalmadığını söylemeye ne hacet ki?
Ve bu insanların kimlerle KUTSAL İTTİFAK YAPTIKLARINI...
***
Bu suskunluk Avrupa düzeyinde yapılan yarışmalarda başarılı olan ve bayrağımızı göndere çektiren okullu sporcularımızın ulusal marşımızı söylettirirken onlara yapılan aşağılamacı ve küçük düşürücü yaklaşımlarda bulunanlara da tepkisiz kalırken de devam etmekteydi.
Bu ülkede vaktiyle başkanlık yapmış bir ZAT'I MUHTEREM, ülkemizi temsil eden bu sporcu-öğrenci çocuklarımıza simültane verebileceğini söyleyecek kadar da düşmüştü. Oysa bu çocuklarımız sadece katıldıkları bir turnuvada başarıya koşmuşlardı.
Nerede o suskun kalanlar acaba?
Aynı mantıktan gidersek ülkemizdeki tüm TÜRKİYE ŞAMPİYONALARI o zaman düşük profillidir başka ileri ülkelere göre...
Öyle ya, siz Avrupa Okullar Şampiyonasını düşük profilli görme talihsizliğine sarılırken de elin Rus'u, Ukraynalısı da bunun kendi ülkesine göre kıyaslamasını yapar o zaman.
Ha, bizim ülke şampiyonalarımız CİBUTİ ye göre çok ileride mi diyeceğiz o zaman?
Ey suskunluk, ses ver !
***
Bu suskunluk, yargılamadan ve sormadan insanları bazı gruplardan keyfi çıkarışlar sürerken de kendisini açıkça göstermedi mi?
Bu suskunluk EMEK ve FİKİR HIRSIZLARININ ÇALINTI KARİKATÜRLER ÜZERİNDEN KİŞİLERİN ONUR VE ŞEREFLERİYLE ALAY EDİLİRKEN DE kendisini 'satranççı (?!) bildiğimiz' kişilerin hırsızlığı alkışlamalarında da sessiz bir şekilde kendisini hissettirmişti.
Hırsıza 'HIRSIZ' diyemeyenlerin, emek ve fikir hırsızlarını ayakta alkışlayanların devrinde yaşıyoruz artık.
HIRSIZLIK HİÇ BİR ZAMAN BU KADAR GÖRMEZDEN GELİNİP SUSKUN KALINARAK MEŞRULAŞTIRILMAMIŞTI.
Söyle bana EY SUSKUNLUK! ONLARDAN DAHA SUSKUNU VAR MI?
***
Suskun kalan satranççıların suskunluk sebepleri çeşitli sebeplere dayanabilir.
Ama bugün söz konusu cezalara tepki veren ve timsah gözyaşları döken, oportünist yaklaşımlarla kendisini belli kalabalıkların arasında göstermek isteyenlerin verilen bu cezalara tepkisel yaklaşımları son derece aldatıcıdır.
Bunlara tabi inanmıyor ve asla samimi bulmuyorum!
***
Ben satranç için yaşıyorum. Hayatımda hiçbir dönem satranç, son 17 yılımdaki kadar önemli olmamıştı. Satranç benim hayat bağımdır.
70 yaşındaki bir insanın hayatında satrancın ne ifade ettiğini soranlara o kişinin satranca verdiği emeğe saygı duyulması gereğini söylüyorum. Ne bedeller ödediğini sorgulayın, diyorum.
Ceza bazen onurla takılan bröve gibi durabilir.
Sevgili dostum Cemil SABAHİ ye verilen cezayı hiç bir zaman içime sindiremedim. Bunu ortaya koyup dillendirmedim. Çünkü Cemil SABAHİ adı, onuruyla yaşamayı en üstün değer kabul eden bir insanın şerefli duruşunu temsil etmiştir. Onu en yakından tanıma şansına sahip bir insan olarak bu talihsizliğe asla suskun kalmadım. Muhataplarıyla günlerce gecelerce yazıştım, tartıştım.
Bazen tanıdığınız bir insana koşulsuzca kefil olursunuz. Bunun o insanın onuruna dokunabileceğini düşün-e-mezsiniz.
İnsanların tek başına mücadele vermesi bazen davalarındaki haklılık payından daha da değerlidir.
Bu gün satranççı kimlikleriyle tanıdığımız bazı ağabey arkadaş ve kardeşlerimizin karşı karşıya kaldıkları bu duruma bu açıdan bakıyorum.
Hak edilmiş dostluk ve arkadaşlıkların muhasebesi yapılmaz.
Suçlu olmadıklarına inanıp inanmamak o kadar önemli değildir. Kendilerine olan inançlarıyla baş başa bırakmak onlara duyduğumuz güven ve saygı gereğidir.
Saygılarımla.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi