Güncel tartışma konularına ilişkin
#1
Benzer başlıklar altında benzer konularda çok fazla yazı var. Bunlara ilişkin görüş bildirmek istedim. Sıra ile gideceğim:
1- Türkçe yazım kurallarına dikkat ederek yazmak önemlidir. “Boş verin kuralları, anlaşılıyor ya, siz TDK temsilcisi misiniz?” anlamında açıklamaları yadırgarım. Forum da olsa kişilerin yazdıklarına özen göstermesi gerekir. Diğer yandan ortalığı dağıtmaya meraklı yaramaz çocuk gibi klavyenin başına geçip aklına geleni aklına geldiği anda forum sayfalarına boca etmek, başlık üstüne başlık açıp forumu yazıya boğmak, kendi yazdığına yorum eklemek forum yazılarını okumayı zorlaştırıyor ve sıkıcı hale getriyor. Bu yaramaz çocuğa sormak isterim nedir şu “sabotecilik, saboteci.” Baltalayan, baltalayıcı, sabote eden, sabotajcı, sabotajcılar? Bir de birlikte ve dahi alamına gelen “de/da”ları karıştıranlar için basit bir yöntem önerisi sunmak isterim. Cümlenin anlamını olmasa da bozmayan “de/da”lar ayrı yazılır, dahi anlamındadır. Parmağınızla “de/da”yı kapatıp cümleyi okuyun anlamı bozuluyorsa bitişik bozulmuyorsa ayrı yazın.
2- Forumda Mojo’dan bahsedilince baktım gerçekten yine yazmaya başlamış. Ona da itirazım var. Bir kere sırtını ağabeyine dayamış, onun söylediklerini tartışılmaz doğru kabul edip yorum yapıyor. Kendi bilgisine güveni olan birinden bunu beklemem. Şu satranç dışı kimseleri küçümsemekten vazgeçin. Sıfat ve donanımları bırakıp ne yanlış ne yanlış yapılıyor onu yazın. Çünkü burada kim satranç içi kim dışı o da çok tartışma götürür. İyi satranç oynamak bütün konulara hakim olmak anlamını taşımaz. Kimileri ise iyi  satranç oynayamaz ama bu oyuna sempati ya da hayranlık duyabilir ve katkı sağlamak isteyebilir. Bunu yadırgamamak, küçümsememek gerekir. Örneğin satranç velileri çocuklarının bu dala ilgi duymasını istiyorlarsa demek ki satrancı önemsiyorlardır. Burada belki eleştirilmesi gereken danışmama ve kadro seçme konusundaki tutumlarıdır. Satrancın gerçekten içinden gelen hatırı sayılır güçte oyuncu olan, satranç kültürü ve tarihini iyi bilen iki kişi Türkiye Satranç Federasyonuna başkan olmuştur. Biri Hayri Özbilen (çok kısa bir dönem) diğeri Kahraman Olgaç’tır. İkincisinin başkanlığını yakından yaşadım. Sorayım Mojo’ya çok farklı ne vardı?
3- Şu veli şikayetine gelince,
a. Organizatör büyük hata yapmıştır. Burada “bir kişinin şikayetini doğru mu kabul edeceksiniz hiç soruşturmayacak mısınız?” argümanı havada kalıyor. Çünkü ben organizatörün bir açıklamasına rastlayamadım.
b. Oyun salonuna giren veliler büyük hata yapmışlardır.
c. Hakemler velilerin oyun salonuna girmesine engel olmadıkları için hata yapmışlardır.
d. Aslında oyuncular da hatalıdır. 4-5 taş geride birinin ki anladığım kadarı ile bunlar acemi değil, pat beklentisi içinde olması pek de centilmence bir davranış değildir.
e. 4-5 taş ilerde birinin mat için bu kadar zaman kaybetmesi de bende sanki bilerek üstünlüğünün tadını çıkarmak için oyunu uzattığı izlenimi yaratıyor. Tabii ki bunlar tahmin yürütme. Oyunları notasyon üzerinde bari görebilsem daha isabetli fikir yürütebilirim.
f. Sonuç olarak bir yanlışlar zinciri yaşanmış görünüyor. Umarım yetkililer de harekete geçmiştir.
4- Son olarak şu makbuz meselesi! Bakıyorum kimileri vergi yükümlülüğüne düşkün sorumlu vatandaş rolüne soyunmuş. Öncelikle iddialar belgeye dayanmalıdır. Diğeri de makbuzsuz işlem yapıp yapmamak. Burada “günahsız olan ilk taşı atsın” sözü akla geliyor. Evinizin su borusu patladı, tamirci geliyor, yapıyor ver bin lira diyor. Makbuz istiyorsun o zaman bin üç yüz diyor. Kaş kişi al o zaman üç yüz daha sana diyor? Makbuz isteme ve verme meselesinde kısıtlı bütçesi olan insanların hesap yapması bence ayıp değildir. Herkes ilkin imkanları ölçüsünde yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Adil vergi sistemini, adil ücret sistemini hayata geçirmeyenler utansın.
Ara
Cevapla
#2
Sabri Bey,
1., 2., 4. maddelerde bahsettiğiniz konularla ilgili görüşlerinize aynen katılıyorum. Aynı görüşlere sahibim.
3. maddede bahsettiğiniz oyuncularla ilgili görüşlerinize ise katılmıyorum.

Kayıtlara göre IA unvanınız var. Sporcu kimliğinizle mi, oyuncu kimliğinizle mi veya her iki kimliğinizle mi oyuncuları hatalı bulduğunuz sorusunu kendi kendime sorduğumda hakem kimliğiniz öne çıkmaktadır. Siz ne dersiniz ?
Çünkü ; hakemler oyunların bir an önce bitmesini isteyerek ve hatta bitmesini zorlayarak rahatlamak isterler. Satranççılar ise oyun ne kadar uzarsa uzasın onu oynamaktan, onu seyretmekten ve oyunun sonucunu merak etmekten zevk alırlar. Ben öyle olduğum için diğerleri de öyledir diye düşünüyorum.

Tüm turnuva oyunlarımda, bırakınız taş alta düşmeyi, oyun sonunda 2 piyon alta düştüğümde derhal rakibimin elini sıkan bir alışkanlığım var. Ama bir takımın mensubu olduğumda belki de Gawain Jones gibi davranabilirim. Takım mensubiyeti sorumluluğum gereği at+fil+şah-şah oyun sonunda rakibimin hata yapmasını beklerim. Bir ödül almama ramak kaldığında da rakibimin hata yapmasını oyunun sonuna kadar bekleyebilirim.

Önceki yazılarımda verdiğim aynı örnekleri vereceğim. Şüphesiz, satranç tarihine vakıf olanlar başka benzer örnekler verebilirler.
2681 Elolu Gawain Jones 2701 Elolu Rauf Mamedov karşısında 2 alet alta düştüğünde oyunu terk etmemiş ve rakibinin at+fil matını yapmasını sonuna kadar beklemiştir. Rauf Mamedov’un ise oyunu mat zincirine koyana kadar vücudunun şekilden şekile girmesi, başını iki eli arasına alarak dakikalarca doğru hamleyi araması çok ilginçtir.

2443 Elolu GM Anna Ushenina ile 2456 Elolu WGM Olga Girya arasındaki 126 hamlelik at+fil+şah-şah oyun sonunun 126 hamle sonunda beraberlikle sonuçlandığı malumunuzdur. Olga Girya mutlak mat sonucunun ortaya çıkması gereken bir oyunu sonuna kadar oynayarak rakibinin hatası sonucu beraberliği sağlayabilmişken, 2681 Eloluk bir GM at+fil matı için oyunun sonuna kadar rakibinin hata yapmasını beklemişken 12-14 yaşındaki küçük çocukların niçin oyunu erkenden sonuçlandırmadıklarını sorgulamanızı ve onları hatalı bulmanızı sizden beklemezdim. Diyebilirsiniz ki ; “GM ler zor olan at+fil matını oynamışlar ama çocuklar vezir matını oynamışlar. Vezir matı da sonuna kadar oynanmaz ki !” 30 yaşın üstünde olan tecrübeli bir GM niçin at+fil matını sonuna kadar oynarsa 12-14 yaşındaki tecrübesiz satranççı da vezir matını onun için oynar.

Küçücük çocukların oyunu niçin sonuçlandırmadıklarını sorgulayıp onları hatalı bulmanız yerine koca koca insanların bir oyunu niçin 7-8 hamlede sonlandırıp berabere yaptıklarını sorgulamanızı ve onları yermenizi beklerdim. Hangisi satranç sizce ? Belki de kısa beraberliklere satranç deyip çocukların oyunu sonuna kadar oynamalarına satranç değil diyebilirsiniz.

Lütfen söyleyiniz herhangi bir zamanda ve herhangi bir yerde kısa beraberlikleri hiç eleştirdiniz mi ? Bana söyleyiniz ki eleştirdiğinizi, öğreneyim sizin satranç peşinde koştuğunuzu. Yoksa hakem kimliğiniz öne çıkararak, “kurallar karşısında elim ayağım bağlıdır, kural ne derse odur” mu demektesiniz ? Eğer kurallardan yanaysanız iki küçük çocuğun oyunu sonuna kadar devam ettirmelerini beklemek sizin vazifenizdir.

“Aslında oyuncular da hatalıdır. 4-5 taş geride birinin ki anladığım kadarı ile bunlar acemi değil, pat beklentisi içinde olması pek de centilmence bir davranış değildir.” diye yazdığınız görüşünüzü, Disiplin Talimatında yer alan ve disiplin suçu oluşturan eylemlerden 4. sü olan ‘centilmenliğe aykırı hareket’ kapsamında değerlendirilerek, bir çocuğa en az 6 ay hak mahrumiyeti verilmesi için Disiplin Kurulunun resen harekete geçmesi için mi yazdınız ?

İki küçük çocuğu hatalı bularak eleştirmek size mi kaldı Sabri Bey ! Ciddi olamazsınız ! Kinaye yapıyorum deyiniz lütfen, asıl amacım başka deyiniz.

Bu arada, iki küçük çocuğun oyunu erken sonlandırmadıklarını hatalı bulup onları eleştirmenizi organizatörün oyun bitmeden sonucu astırmasını mazur gösterme çabası olduğunu hissetmedim desem yalan olur.
Ara
Cevapla
#3
Yukarıdaki yazıda 'Sporcu kimliğinizle mi, oyuncu kimliğinizle mi...' cümlesindeki 'oyuncu kimliği' sehven yanlış yazılmıştır. Doğrusu 'hakem kimliği' olacaktır.
Ara
Cevapla
#4
Feti bey,
Yorumumun katılmadığınız kısmını oyuncu kimliğimle ve deneyimlerime dayanarak yaptım. Tabii ki varsayımlara dayanıyor. Olayı tam olarak bilmiyorum. Çocukların adı soyadı, oyun güçleri, notasyon önümde olsa daha sağlıklı bir yorum yapabilirdim.
Yazılanlardan çıkardığım varsayımım şöyle idi:
Çocuklar 14 yaşlarında daha önce derece yapmışlar. Yanılıyorsam düzeltin.
Bu veriden yola çıkarak oyuncuların 1400’ün altında olmadığı varsayımını çıkardım. 14 yaş da fena değil. Çok çocuk sayılmazlar.
Konumda birinin tek şahı kalmış diğerinin fazladan 4-5 taşı var ve oyun uzadıkça uzuyor.
Gözümde canlandırdığım durum bu. Yanlış ise yorumum da yanlış olabilir.
Şimdi at fil matı başka bir şey. Biraz ezbere dayanır. Elverişsiz konumda 33 hamlelik bir serüven. Önce ters köşeye yol alacaksınız çünkü rakip şahını oraya doğru gerileyecek ve galiba yarısı böyle geçiyordu ve oradan anahtar konuma ulaşacaksınız. Bundan sonrası “W” yöntemi ile diğer köşeye gideceksiniz. Çoğu satranççı usta bile olsa böyle 40 yılda bir gelen bir konum için hamleleri ezberlemiyor. Nasıl olsa tahtada bulurum diye düşünüyor. Ama serüven sırasında yorgunluğun da etkisiyle bir hamle kaçırdığınızda iş onar hamle atabiliyor. Bu da sizi 50 hamle kuralı yüzyüze getirebilecek bir durum. Yani üst düzey maçlarda böyle konumlarda devam edilmesini çok yadırgamam. Ayrıca konuma ulaştığınızda 50 hamlenin bir bölümünü yemiş de olabilirsiniz.
Satranç oyununda kesin kaybı görüyorsanız terk edersiniz normali budur. Aksi olamaz mı elbette olur. Ama 4-5 taş çok fazla. Sürpriz sonuç için iki tarafında çok acemi olması lazım.
 
Bütün hakemler ve bütün oyuncular aynı davranır yanılgısına düşmeyelim. Ben bir tarafın 4-5 fazla olduğu bir oyununun ne sonucunu merak ederim ne de nasıl oynadıklarını. Bunu oyuncu kimliğimle söylüyorum.
 
Bu durumun disiplinlikle bir ilgisi yoktur. Niye benim böyle bir niyetim olsun. Ne organizatör kim onu biliyorum ne de çocukları, hakemleri tanıyorum. Burada takip edebildiğim kadarı ile isimler verilmedi. Ben çocuklar maçı erken bitirsin demiyorum gereksiz uzatmış diyorum. Arada fark var.
 
“Neden koca” adamların 7-8 hamlede berabere bitirmesine bir şey demedim? Çünkü burada konu bu değildi. “Koca adamların” 7-8 hamlede beraberlik yaptıkları ile ilgili bir konu tartışılsaydı ve benim fikrim merak ediliyor olsaydı yazardım (her konuda yazmak isteyen biri değilim). Örneğin bu farklı bir konu olmakla beraber madem siz bu konudaki düşüncemi merak etmişsiniz söyleyeyim. Aslında size bu konuda en iyi yorumu yapabilecek olan Cengiz Özdemir Keleş’tir. Kendisi hem benim gibi IA’dır, kurallara da çok hakimdir hem de bu kısa beraberlikleri çok kullanmış bir oyuncudur. Ben oyunculuğum sırasında çok nadir beraberlik teklif etmişimdir. Karşıdan gelenleri de büyük çoğunlukla reddetmişimdir. Konumları çoğunlukla zorlayan biri olarak bilinirdim. Ancak kısa beraberliklere anormal bir gözle de bakmıyorum. Bir turnuvaya giren oyuncu kendisine belirlediği bir hedef puana ulaşmak ister. Bunun için bazı rakipleri ile beraberliğe bazıları ile kazanca oynama gibi bir strateji belirleyebilir. Kahraman Olgaç bir küçük kağıda şunu yeneceğim, şunla berabere kalacağım, şuna kaybederim ve şu puana ulaşırım diye yazar ve turnuvayı o stratejiyle tamamlamaya çalışırdı. Satrançta oyunun bir anında rakibinize beraberlik teklif etme hakkınız var. Kuralların gösterdiği sınıra göre bunu kullanabilirsiniz. Bu yeni bir şey de değil. Ben satranca adımımı attığımdan beri olan bir şey.
Ara
Cevapla
#5
Sabri Bey,
İlk yazınızdaki karar cümleleriniz şöyledir :
Oyuncular hatalıdır. 4-5 taş geride birinin pat beklentisi içinde olması pek de centilmence bir davranış değildir.
Özetin özeti : Oyuncu hatalıdır, biri centilmence davranmamıştır.

Gerçekten merak etmekteyim :
1-Hakem olsaydınız size göre oyun sırasında hatalı davranan bu oyuncuya hangi cezayı verirdiniz ?
2-Hakem olsaydınız size göre centilmenlik dışı davranan bu oyuncuyu nasıl cezalandırırdınız ?
3-Sizin tabirinizle, varsayalım ki, hakemsiniz ve notasyonlar elinizin altında. Notasyonlara baktığınızda hamlelerde ilerleme göremediniz, saatlere baktınız saatler çalışmakta. Bu durumda “çocuklar hızlı oynayın, hamlelerinizi çabuk yapın” dermiydiniz ?
Veya notasyonlara bakıp gördünüz ki, oyuncular döne döne hep aynı hamleleri yapmaktadırlar. Bu durumda oyunu durdurup “farklı hamle yapın” veya “oyun bitti, birinizi galip birinizi mağlup ilan ediyorum” veya “oyununuzu berabere ilan ediyorum” dermiydiniz ?
4-Hatalı ve centilmenlik dışı davranan oyuncuyu uluslararası hakem olarak mağlup ilan edermiydiniz ?
5-Bir oyuncunun hatalı ve centilmenlik dışı davranışı karşısında uluslararası hakem olarak ne yapardınız ?
Ara
Cevapla
#6
Fethi bey,
“Özetin özeti” kulaktan kulağa oyunu gibi olmuş. Oyuncular hatalıdır demedim. Aslında oyuncular da hatalıdır dedim. Arada fark var. Başkaları hatalı onlar da hatalı. Ama orada olup olan biteni görmeden hata derecelendirmesi yapamam. Biri hatalı da demedim. Oyuncular dedim. Biri terk etmiyor diğeri de belki kazancı uzatıyor dedim (gözümde canlandırdığım senaryoya göre). Kesin yargıya varmak için notasyonları görmem gerekir dedim. Oyunun hakemi ben olsaydım, sakince oyununun sonlanmasını beklerdim. Oyunu izlemez biraz uzak bir köşede beklerdim. Salona görevi olmayanların girmesine asla izin vermezdim. Uyarı yapacaksam da oyun bittikten sonra yapardım. Her hata yaptırım sonucu doğurmaz. Oyuncular kimi centilmenlik kurallarına uymadı diye hemen yaptırıma maruz kalmazlar. Örneğin kaybedince rakibinin elini sıkmadı, başlarken rakibinin elini sıkıp başarı dilemedi, kale kaleye oynadı, terk etmedi, çabuk kazanmadı diye ceza veremezsiniz. Oyuncular böylelerini kendi aralarında ayıplayıp dışlarlar. Bu da az buz bir ceza olmaz zaten.
Ara
Cevapla
#7
Olayın başlığı asıl skandalı göstermekte.
 "İlk önce satranççıya saygı duymayı öğrenin. Onun oyun sırasındaki duygu ve düşüncelerine katiyetle ket vuramazsınız. "
 derken buna maçları devam ederken salona dalan veliler de dahil mi?

Sporcuların ve  maç hakemlerinin dışarıda yanlış ve erken liste asılmasından haberi yok.

Şikayetçi yazar veli de aslında bu liste asılmasını şikayet etmiş ama kusuru kabahatinden daha da büyük.
Bence haklı da...
Tam bir skandal!
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#8
Yukarıda benim cümlelerim yazılıp soru sorulduğuna göre benden cevap bekleniyor sanırım.
Cevap vermek içimden gelmedi.

Kumpası mesleğim gereği bilirim. Çok kullandım. Bazen elim ayağım oldu. İlk kumpasımı da antika niyetine saklarım ve hala kullanırım. Bu kumpasın eşyaya temas eden çenelerinin yüzeyleri pırıl pırıldır ve çok düzgündür. Sahibine dosdoğru bilgiler verir.

Ama başka kumpasları bilmem. Anlattıklarına göre başka kumpasların çene yüzeyleri düzgün değilmiş. Çenelerin arasına girenlerde izler bırakırmış.

Niye böyle yazdım ben de bilmiyorum. İçimden öyle geldi işte.

Aşkın bey ve Sabri bey hatırladığım ve bildiğim kadarıyla TSF de (Sabri bey bu 'de' ye takılmaz umarım) yakın zamana kadar görevli idiler. Şimdi TSF ile organik bağlarının olup olmadığını bilmiyorum. Bu konu başlığı altında belki Sabri beyle anlaşabilirdik ama Aşkın bey de gelince, belirli bir konuda anlaşabileceğimizi sanmıyorum. Çünkü anlaşabilmek için asgari şart aynı kulvarda koşmaktır. Referanslarımız farklı.

İkisinin arasına girmek istemem. Aksi takdirde, teşbihte hata olmasın, kumpas çenelerinin birbirine sürtünme sesleri gelebilir. Neme lazım !

Eski dostları, iki eski TSFliyi başbaşa bırakmak istiyorum. Ama ikisi kumpasın çenelerini temas ettirme yerine dirsek temasına devam edebilirler.
Ara
Cevapla
#9
Sn. Feti ,
Öncelikle kumpas kavramı ile ilgili 'patikadan' gönderdiğiniz görüşlerinize katılmıyorum.
Sporcuların kayıp konumları terk edip etmeme konusundaki görüşlerinize de...
Çünkü bu durum küçük çocukların kaybettiği maçlarda rakiplerine karşı kullanmaya başladıkları etik bulmadığımız bir silaha dönüşüyor. Bunun turnuvalarda onlarca örneğini gözleyen bir eğitimci olarak sizi bu konuda ikna etmek zorunda değilim. V. KRAMNİK örneğiniz çok alakasız ve konu dışı...

Konu ilgili yazınızda bir çelişkiniz vardı ve değinmemiştiniz, onu sundum.
Ayrıca özel yazışmadığınızı düşünerek fikrimi söylemek istedim.

Sn. Sabri KOÇAK'A gelince...

O da, ben de temelinde satranç sporcularıyız. İki eski TSF li deyiminiz biraz açıklamaya muhtaç duruyor.Biz her şeyden önce satranççıyız.
TSF  devlete bağlanmadan da biz bu sporun içinde idik.
Benim kurum olarak TSF organik bağım kalmadı ama gönül bağım devam etmektedir. Çünkü satranca resmi kulvarda ve ulusal yapılanma anlamında yıllarımı verdim.

Keşke bizleri sırf bu nedenle eleştiren diğer insanlar da bunu sizin kadar açıktan ve samimice yazma cesaretlerini saklamasalar.


SAYGILARIMLA.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi