SAYIN TAMER KARATEKİN
#1
Sayın Karatekin;

Şu an yanıt veremediğim bir ortamda, Tsf Forumda bir konuyu değerlendirirken, unuttuğunuz ya da gözünüzden kaçan bir hamle var:


"Üç aday adayı birleşti, tek aday olmaya karar verildi. Bu kimlikler nelerden ödün verdiler? Hangi ortak temelde birleştiler? Kısacası bir anlamda ortaklık protokolü nedir? Fazla uzatmayalım, ana filir bu. Yanıt verecek biri var mı? Nerede, ne zaman? Haa, sahi, iş yoğunluğu ve koşturmacadan atlamış olabilirim, Başkan aday adayı sayın Çakır hala TSF Eğitim Kurulu üyesi mi?"

Bu satırlar Tahsin Aktar beyin, Kanber Gürel'in başlattığı "Sorular..." başlığı altında geçiyor. Ben bunu eleştiren bir soruyu orada aynı kutu içerisinde şöyle sormuştum:


Sayın Aktar,

Yukardaki satırlar sizin. Bu satırlarla ilgili bir kaç sorum var:
1- Karşınızdaki ekip, bu gün dahi bir kaç aday ve arkadaşlarından bir araya gelmiş olsa ne farkeder? Aynı olayları yaşayan insanlar, ayrı yerlerde de olsalar aynı düşüngüyü üretemezler mi? Düşüngülerin uyuştuğu-çakıştığı görülünce de birleşemez mi?

2- Düşünsel düzeyde buluşan insanların oluşturduğu örgütlenmelerde, protokol imzalamaya gerek var mıdır? Bu buluşmanın "çıkar birliği" olduğunu düşündürecek bir eylem gösterebilir misiniz? "Ortak temelin" satranç olduğunu çürütebilecek olan nedir?

3- Sizin sorunuzu tersine çevirir size sorarsak; Sizin ekibinizde kişiler arasında imzalanan bir protokol var mıdır? Sizde yoksa, "1 ve 2" ile bağlantılı olarak, başkasında aramanız yanlış değil mi?


Saygılarımla.

Not: "İki kişi bir ata binince biri arkada oturmalı" (İsveç Atasözü) Üç adaydan üçünün de başkan olabileceği bir seçim modeli yoktur herhalde?! (Gerçi bizim demokrasiye de belli olmaz ya...)


Bu soruma epey bir yanıt gelmeyince şunu da sordum:

Sayın Aktar,

Bu kutuda benim sorularıma yanıt vermemişsiniz, dikkatinizden mi kaçtı, yoksa yanıtlanmaya değer bulunmadı mı?

Değersiz sorularımı değerlendirseydiniz keşke...


Yanıt nihayet verildi:

Hüseyin bey öyle düşünmeyiniz, sorularınızı kıymetsiz olarak algılamayınız lütfen.

Değinilen şuydu. Her anlamda bir araya gelemeyecek insanların sonra birdenbire bir grup oluşturması dikkat çekicidir. Farklı idealleri, düşünceleri olan insanlar, dünya görüşü, farklı liderlik özelliklleri deneyim ve doğal çevre faktörleri de bir araya gelince böyle bir oluşumda birileri birşeylerden ödün vermeliler ancak. Hepsinden öte ayrı ayrı lider olarak, farklı kimliklerde ayrı adaylar iken birleşmeleri bu sonuca götürüyor. Doğa böyle. Dediğim ve düşündüğüm budur.

Biz Büyük Bir aileyiz grubu ile karşılaştırmanızda konu bütünlüğü aynı değildir.

saygılarımla
Tahsin Aktar


Buna yanıtım şuydu:


1-1=2 !

Böylece arkadaşlara daha önceki bir soruma ilşikin bir ipucu daha da vermiş oluyorum...


Bunlardan sonra "SAYIN AKTARIN İMZASIYLA" "Başvuru Süreci ve Adalet AÇIKLAMA" başlığı altında şu satırlar yer aldı:

Bu arada hukukçular ve hukuk müşavirliği ile yapılan görüşmede adaylık başvuru bedeli konusunda da sorular yöneltişlmiş bunun çok gerekli olmadığını belirtmişlerdir. Yönetimimiz ve yönetime aday kadromuz adaylık bedeli ile ilgili bir spekülasyon ve gereksiz eleştiri gibi bir durumun seçimlere az bir zaman kala anlamsız bir tartışma yaratacağı anlayışı ile yeni bir 4.000.-YTL Federasyon hesabına yatırarak böylesi tartışmaların önüne geçilmesini kararlaştırmıştır.

Sayın Karatekin,

TÜM BUNLARDAN SONRA:

Ben (küçücük bir ben) SİLİNEN MESAJI yazdım.

1-Dünyanın en iyi etik kurulunu
2-Dünyanın en iyi sanat, edebiyat kurulunu
3-Dünyanın en adaletli hukuk kurulunu

Bu üç alanda en iyi kurullardan oluşan bir kurula, gerek görüldüğünde yardımlarına başvurmak üzere, psikoloji, sosyoloji, tarih, siyaset ve bir çok alanda uzmanlarlardan oluşan kurullar da ekleyerek oluşturulacak olan bir mahkemede yargılandığım zaman, BEN BERAAT EDERİM. (Yalnızca 12 Mart, 12 Eylül gibi süreçlerde durum değişebilir; " odurum, bu durum, alt kat bodurum, ben seni okudurum"...) Ama sizin, benim "şahıslara karşı terbiyesizlik ettiğime dair savlarınızın", yanlış olduğunu kanıtlamak için hiç bir mahkemeye gerek yok, buna sizin beyninizin yeteceğini söylememi, size olan saygım olarak kabul etmelisiniz.

Yalnızca süreci iyi takip etmediğinizi, oyuna zaman zaman bakmanın verdiği bir analiz eksiğiniz olduğunu söyleyebilirim. Evet körleme de görebilirsiniz ama, lütfen, körün fili tarif ettiği gibi tarif etmeyiniz. Kör tuttuğu nokta neyse, orayı fil olarak tarif eder. Bu bir süreçti, ben dikkatle her yazıyı izledim, "tuttuğunuz yere" gelen süreci tamamen analiz etmeden benim hamlemi anlamanız olanaklı değildir. Bu yüzden benim terbiyesizlik ettiğimi söylemeniz de, sizi eksilten bir davranıştan öteye gidemez.

Lütfen "notasyona" bakarak analizinizi tekrarlayınız.

Tüm bunlardan sonra, bir başkanın, forum sayfasının başına oturup bunlarla uğraşmak zorunda kalmasının, nasıl bir yönetim ve kadro anlayışı olduğunu değerlendiriniz.

Yönettikleri alandaki insanlara, zulüm noktasına varan eziyetler eden yöneticilerin de, tarih boyunca saygı görmediklerini, Kazak Abdal'dan öğrenebilirsiniz: "Eşşeği saldım çayıra"... Kuran-ı Kerim gibi, nerdeyse herşeyi ya da dünyevi bir çok şeyi, açıklayan bir bigi çağında, Google diye bir sistem var, bakınız. Araştırınız.

Ozan yüreğine bu denli eziyet etmeyiniz.

Yanıt veremediğim ortamda "yanıt hakkı" doğuran söylemlerde bulunmanızı ben hoşgörüyorum ama, siz bu konuda kendinize acımasız olunuz.

Dilerim size ulaşırım
İnsanlara ulaşmaktı
en büyük "a'sı şapkalı; karım"
yarın yokuz dilimizle
ama ben sözlerimle
dünya durdukça varım

Siz de var olun!

saygılarımla.
Cevapla
#2
Sayın Karatekin,

Detaylı yazmıştım ama, "gönder"e çekerken forum devredışı olmuş yazıyı geri çekemedim, yeniden yazmaya da "sürmelajın" selamı var.

Yalnızca, Satranç Okulu'nda Selim Gürcan'a verilen röportajı (Ali beyin)kaçırmış olmalısın. Çünkü "pırpır" sorunun kaynağı o röportajdır. Dinlersen Anlarsın. O röportajda İnsanlar küçümsenmiş, aşağılanmıştır. "Kimsenin ağzının suyu akmasın" derken de kendisini "güdüleyen dürtülerin" ne olduğunu açığa vurduğunun farkına varmamıştır.

Farkına varmıyor; çünkü unutmuş kendini; ideallerini... Onların yerini hırslar almıştır. Hırsa kapılanların davranışları hep aynı tipolojiyi çizer; nesnel koşulların (realitenin)dışına çıkar, çevresini aldattığını sanır, herkesin ona inandığını sanır, inamadığına emin olursa da ATAR!...

Daha görüşeceğiz...
Cevapla
#3
http://akhisarsatranc.4forum.biz/letmek-...54.htm#264
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi