TEK KİŞİLİK SIRLAR
#1
Yörüğün kara devesini çalmışlar. Düşünmüş Yörük; “benim deveyi çalan üç kişiyse belledim anasını; iki kişiyse hele, hele; ama tek kişiyse eğer, gitti de gitti kara gözlü devem”…

Gençliğimizde karşıtlarımızla kavga eder çatışmalara girerken annem anlatmıştı: Oğlum kimseyi vurmayın. Kimsenin günahına girmeyin. Bak sana bir öykü anlatayım, bana da deden anlatmıştı:

Evel zamanda adamın biri arkadaşının karısına göz koymuş. Sonra arkadaşını bir kuytuda kıstırmış ve “seni öldüreceğim” demiş. Adam niye diye sormuş. “seni öldürüp karınla evleneceğim” demiş. Adam da demiş ki; “bak bunu yapma! Şu havada uçan çörtükler konuşur bir gün, seni ele verir, cezanı çekersin” demiş. Diğeri gülmüş, “hadi lan çörtükler konuşur mu” demiş ve kurşunu sıkmış.
Daha sonraki zamanda ölenin karısıyla evlenmiş. Gel zaman git zaman, ekin biçerken öğle yemeğine oturmuşlar. Bir rüzgar esmiş. Çörtük otları havaya kalkmış. Adam gülmüş. Kadın sormuş; “herif neye gülüyorsun?”. Adam demiş; “bak bakim şu çörtükler sana bir şey söylüyor mu?” demiş. Kadın; “çörtükler konuşur mu herif deli misin sen” demiş. Adam gülmüş; “ben de konuşmaz dediydim ama senin adam konuşur dediydi” diyerek cinayeti anlatmış. Kadın durumu anlayınca doğru “candarmaya” gitmiş ve adam da hapsi boylamış...

Dünyada hiçbir şey ebediyete kadar gizli kalmaz yavrum.
Suç işlemeyin. Kimse görmeyecek olsa bile suç işlemeyin.
Kimse görmezse dağlar taşlar sizi ele verir, aleyhinizde konuşur bir gün.
Bu dünya olmazsa ahiretde çekersiniz cezanızı.

Annem yedi yıldır felçli. Hala bize öyküler çıkarabilmektedir. Ozan dedemin kızıdır annem. Yeltenli Hüseyin Dedemin kızı… TRT kayıtlarında taş plaklarda türküleri vardır dedemin…



Dünyada her şey kendi zıddıyla birlikte vardır. Her yeni doğan şey, daha doğarken kendi karşıtını içerisinde taşıyarak doğar. Onun bize görünen ve “nitelediğimiz” yanı yalnızca öne çıkan, ağır basan, yükselen, belki aykırı düşen yanıdır.

Bazı anlar vardır. Sanki o an dünyanın sonu gibidir. Kaçan fırsat bir daha gelmeyecekmiş gibidir. Kaçan gerçekten fırsat ise gerçekten geri gelmez. Kaçan “fırsatçılık” ise korkmayın(!) o her an yanı başınızdadır. Şeytanla(!) beraber olduğunuz sürece, fırsatçılık her an yanı başınızdadır. Yararlanacağınız hiçbir fırsat yoksa, çevrenizde hiçbir dostunuz kalmamışsa bile yavrunuza ihanet edersiniz(?). Teke tek kalmışsanız, organlarınıza, bedeninize ihanet edersiniz. Ancak fırsatçı kişiler her fırsatta o fırsatın bir daha geri gelmeyeceği yanılgısı ve aptallığı içindedirler.

Bazı anlar vardır. Sanki o an dünyanın sonu gibidir. Kaçan fırsat bir daha gelmeyecekmiş gibidir.
İşte tam bu anlardadır: Yolun sonudur sizin için. Ya hep ya hiçtir. İki kötüden biri bile değildir seçiminiz, tek alternatifinizdir karşınızda duran. Her ne denli karşınızda varsa da bir başka haykıran, duyan kim, palavradır o, yalandır, sana ne verecektir, senin bunda çıkarın nedir, bak burada bana 20 santim veriyorlar seninki kaç santimdir.

Kimi zaman inanarak,
Kimi zaman zorlanarak
Kimi zaman aldanarak
Kimi zaman işkence ile
Kimi zaman fışkırarak
Kimi zaman bulut olarak
Kimi zaman hıçkırarak
Kimi zaman bilerek
Kimi zaman bir damla taviz vermeden ÖLEREK

Karşınızdaki tek alternatife teslim olursunuz.

İhanet tam bu anlarda kapınızı çalar. Şeytan bu anlarda size yavrunuzu teklif eder. Dostunuzun kanlı başı tam bu anda istenir sizden. 20 Santime tam bu anda teslim edersiniz kendinizi. O an bir kahraman gibi duyumsayabilirsiniz de kendinizi. Ama tarih bir gün teslim olduğunuz yerle birlikte çöplüğe atıverir sizi. Sizden çöp bile olmaz. Un ufak olursunuz. Tarihin çelik potalarında erir kaybolursunuz. Adınız bile okunmaz gelecek nesiller arasında. Yok var ise eğer; YOK olursunuz!

Tarihin size verebileceği en büyük ödül, HAİN olarak anılmanızdır.

Hainliğin büyüğü ve küçüğü olmaz. Öyle ki, yalnızca kendi beyninizde bile ihanet etseniz, yine de hainsinizdir. Dilinizle davranışlarınız sürekli olarak çelişir. Siz bu çelişkinin farkına varılmadığını ve çevrenizi aldattığınızı sanırsınız. Oysa adımlarınız sürekli sizi ele vermektedir. Siz kendinizi kendi ellerinizin dışındaki ellere vermekte olduğunuz için, sizi tanıyanlar sizi her adımınızda fark ederler. Siz aldattığınızı sanadurun. Kurtuluşunuz yoktur ve en sonunda yavrularsınız milletin ortasında. Doğan piçinizi saklayacağınız yer yoktur. Hiçbir beze saramazsınız. Hele ki ülkemde yetişen pamuklardan dokunan hiçbir bez, hiçbir kumaş bu piçi kundaklamaz. Kalakalırsınız ihanet ettiklerinizin vicdanı önünde çırılçıplak. Sizi kurtaracak olan yine de ihanet ettiklerinizin insafıdır. Bu fırsatı kaçırmamak, fırsatçılıktan kazandığınız deneyimleri son kez kullanma fırsatıdır. Bazen de kaçırırsınız ve bir alt üst oluş dönemine rastlarsanız, kim vurduya gittiğiniz de olur. Kim vurduya götürdüğünüz kişilerle ödeşmenin de tek yolu olur bu. Ardınızı arayan soran da olmaz. Hizmet ettiğiniz ihanet odaklarının temsilcileri ise, mezarınıza bile gelmez. Yok var ise eğer; YOK olursunuz.

Ben senin ağzına dayadığım biberonla seni büyütmeye çalışırken, sen duyduğun süt kokusuna güvenerek, bana kafa tutmaya kalkarsan, sadece kalkmış olursun. En kısa zamanda da layık olduğun yere oturursun.

Açığa çıkmamış pek az sır vardır yeryüzünde.

"Herkesin önünde yapamayacağın bir şeyi, yalnızken de yapma" demiş Hz.Muhammed.

( Söyleyenlerin yalancısıyım, ama söylenen doğru; "etik" denilen şeyin ta kendisidir bu)

Her zaman Marks'tan mı alıntı yapacağız, bu gün de Hz.Muhammed'ten aldık. İnsanlık yararlı şeylerin toplamını, yararsız şeylerin toplamına karşı savunmaktır bir bakıma.

Herkes Muhammed olur ama "hazret" olmak başkadır, başka!...
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi