Özgür Satranç Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: Guinness Rekorlar Kitabı
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
"Türkiye, yılda kişi başına 200 kilo ekmek tüketimiyle, Guinness Rekorlar Kitabının 2007 yılı basımında "en çok ekmek tüketen ülke" olarak yer aldı. Guinness Rekorlar Kitabı eski Türkiye fahri temsilcisi Prof. Dr. Orhan Kural, yaptığı açıklamada, Guinness Rekorlar Kitabı'nın 2007 yılı kitapçığında Türkiye'nin sadece bir konuyla yer aldığını söyledi. Kitapçıkta Türkiye'nin en çok ekmek tüketen ülke olarak bulunduğunu belirten Kural, "Kitapçık henüz yeni yayımlandı. Burada Türkiye, kişi başına yılda 200 kilo ekmek tüketimiyle yer aldı." dedi."

Neymiş, "biz o kadar ekmek yemiyoruz demeniz" sizin ,sadece bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğuzu gösterirmiş..
Üstad yazısının devamında;yediğimiz de "beyaz ekmek" değildir.
buyurmuşlar.Aşağıya daha önce yapılan bir araştırmayı tekrar kopyalıyorum.

"UNO, TÜBİTAK ile ortaklaşa bir araştırma yapmış. Sonuçlar çok çarpıcı. Beyaz ekmek yediğimiz ve buğdayda yer alan çinko, folik asit, demir, B6, B12 gibi elementleri yeterince alamadığımız için Türk insanı olarak boyumuz kısa. Raşitizm hastalığı bu yüzden çok sık görülüyor. Kadınlarda folik asit yetersizliği düşük oranını artırıyor. Tahıldan alınması gereken maddeler alınamadığı için Türk insanının kan değerleri de çok düşük. AYRICA ÖĞRENME YETENEĞİMİZDE de bu yüzden AZALMA GÖRÜLÜYOR.Düşük çalışma kapasitesi, yaşam kalitesinde düşme ve toplumsal sosyo ekonomik zarar da cabası. Bütün bunların temel sebebi ise beyaz ekmek yeme sevdamız. "

Üstadın ne yediğini bilemem de, halkımın beyaz ekmeği nasıl tükettiğini anlamak için uzun uzadıya arştırmalara gerek yok. Üstad sabahın altısında herhangi bir fırının önüne gitsin akşam da istediği saate kadar kalsın.Baksın ve de görsün.
Ama üstad ısrarla diyor ki; Ben de diyorum ki, biz o kadar ekmek yemiyoruz. Yediğimiz de "beyaz ekmek" değildir.

Yani üstad diyorki,dediğim dedik çaldığım düdük.
Üstadın yazısı şöyle devam ediyor;
"Kuzey Avrupa ve Rusya örneğini anlamaya çalışın lütfen. 500 yıl öncesine kadar bulamadıkları için az ekmek, buldukları için bol et yiyorlardı. Bakın bakalım bunların dünya üzerindeki esamisi neymiş. Patates tarımı ile birlikte gelişkin ülkeler oldular. Bunu analiz eden tarih çalışmalarını da okumanızı öneririm. "

Breh,breh..Arkadaşımız patatesin faydalarını analiz eden tarih çalışmalarının linkini versede bizde cahil kalmasak..

Ülkemizde de patates çok üretilir ve tüketilir.
En fazla üretim yapılan iller
ise sırasıyla Niğde, Nevşehir, İzmir, Bolu, Afyon,
Trabzon, Konya, Erzurum ve Ordu’dur.

Şimdi üstad,Kuzey Avrupa ve Rusya gibi patates yiyerek gelişen ülkeler gibi ülkemde de 500 yılda bu gelişmenin neden gerçekleşmediğini bize tarihsel analizini yaparak açıklar herhalde.. Bir de En fazla patates üretimi yapyığımız Niğde nin satrancındaki müthiş gelişmeyi de ekleyerek !
tufek-mikrop-ve-celik.jpg

Tüfek, Mikrop ve Çelik veya bu kitabı okuyacak vakti olmayanlar için şu değerlendirme yazısı konuya katkı sağlayabilir düşüncesindeyim.
Abdullah Bey,
Ben ne bu forumda ne de TSF nin forumunda ,toplumların geçmişten günümüze gelişimlerini tartışmaya açmadım.İnsanların sağlıklı nasıl besleneceği konusu da girmedim.Benim beslenme üzerine odaklandığım nokta ,gelişme-büyüme çağındaki çocukların beslenmesi bunun devamında da kısmen sporcuların nasıl beslenmesi gerektiğidir.
Ama konu kasıtlı olarak mecrasından saptırılmak istenerek, toplumların yüz yıllar içindeki tarihi gelişmeleri vs gibi ya da sağlıklı beslenerek nasıl uzun yaşarız gibi benim yazdıklarımla uzaktan yakından alakası olmayan bir ortama çekilmek istenmiştir.Ya da arkadaşımız böyle anlamıştır.

Bu sebepten dolayı sizin verdiğiniz linkin benim anlatmak istediklerimi açıklamaya pek bir faydası olacağını zannetmiyorum.Ama diğer arkadaşa açacağı başka bir başlıkta,kah sağlıklı baslenme kahta toplumların yüzyıllar içinde nasıl gelişmiştir .. gibi faydası olacaktır.

Size durumu daha güzel açıklaya bilmek için bu forumda 2009 yılında açmış olduğum bir başlığı aşağıya tekrar yazıyorum;

""Yaklaşık üç yıldır değişik forumlarda bu konu işlenmiştir.Sorun genelde SBS,KPS yada buna benzer sınav ve eğitim sistemimize bağlanır,satranç oynayan çocukların 12 yaşından sonra %90 nının satrancı bıraktığından bahsedilir.
Ama diğer ülkelerdeki çocukların neden oynamaya devam ettiği pek merak edilmez.Onların eğitim sistemi çok mu kolaydır ? İlk öğretimde 2 kere 2 kaç ederi bilenler lise ve koleje mi geçmektedir ? Kolejlerde 5 kere 5 = 25 "afferim bizim koca keleş" diyebilen üniversiteye mi alınmaktadır ? Peki üniversitelerde ne sorulmaktadır ? 6kere 6. Cevabı; 36.Babamın bıyığı yolda kaldı,çöpçü aldı denize attı,babam bıyıksız kaldııı.
Siz avrupalıların eğitimi ni çok kolay da,bizimkini çok zor mu zannediyorsunuz ? Bizimkiler bu zorluktan dolayımı yoksa eksik beslenmenin sonucu ahmaklaştıklarından dolayı mı satraç oynayamamaktadırlar ? Yüksek atlama,uzun atlama ve sırıkla atlamayı da mı SBS sınavları yüzünden yapamamaktayız ? Şu televizyonda seyrettiğimiz ya da seyretmediğimiz belgeselleride mi SBS sınavları yüzünden biz yapamamaktayız ? Kitap okuma alışkanlığımız da SBS imtihanları yüzünden mi yoksa okudumuzu anlamadığımız için mi bu kadar düşüktür ? Neden okuduğumuzu anlamıyor yada zor anlıyoruz ? Acaba çocukluğumuzda eksik hayvansal proteinle beslendiğimiz için olabilir mi ?
Okullardaki çocukların beslenmesi bir facia.Kuşluk,öğle ve ikindi öğünleri genelde okulda geçiyor.Patates cipsleri,kekler,bisküit.Şanslı olan kaşarlı tost bulabiliyor.
Çocuğun biri evden köfte getirmiş.Kokusu arkadaşlarını rahatsız etmiş.Öğretmen bağırıyor;" okulda köfte yemezseniz ölmezsiniz." Doğru söylüyor.Ölmezsiniz. Ama ahmak olursunuz. Bunu o da bilmiyor. Sabah kahvaltılarında bizim kültürde et pek yenmez.Genelde "katık" olur. Kaldı bir akşam yemeği. Onda da kaç aile çocuğuna el kadar biftek, balık ya da tavuk butu yedirmektedir ? Günde bir öğün et yesen ne olur? Ancak ölmezsin. 6 yaşından başlayıp 20 yaşlara kadar devam eden büyüme sürecinde yavaş yavaş ahmaklaşırsın. Zeki olsan da ahmaklaşırsın.

Bu konuyu öne alın.Avrupanın tükettiği süt,yumurta,peynir ve eti biz de tüketelim.Beyaz ekmeği tamamen soframızdan kaldıralım.Bizim eski geleneksel köy ekmeğini çocuklarımıza verelim. Lütfen çocuğunuzun beslenmesini ÖNEMSEYİN !""

Devamıda şöyledir;

""Beslenme konusuna daha fazla devam etmek istemiyorum.Ama gördüklerim beni üzüyor. Şöyleki; 2. sınıfa giden öğrencinin biri beslenme olarak kek ve kolalı içecek getiriyor.Şahsi gayretlerimizle ailesine ulaşıyoruz ve fındık,ceviz,meyve suyuna razı ediyoruz.İnsanlara derdimizi anlatamıyoruz.Herkes ama herkes bu konuyu çok iyi biliyor.Doktoruda,mühendiside,profuda... Geçen aylarda "kırmızı et üreticileri derneği" başkanı televizyondaydı.Sıkıntılarını anlatıyordu.Söz döndü dolaştı ülkemizdeki "kırmızı et tüketimine" geldi. Adamın verdiği sayılar sonucunda çıkan sonuç, bizlerin Avrupanın beşte biri kadar kırmızı et tükettiği idi.Bu oran tavuk etinde biraz daha iyi. Avrupanın üçte biri ! Ayrıca domuz eti tüketimine hiç girmiyorum. Balık ta ise durum içler acısı.. Şimdi ,herkes beslenme konusunda çok bilgili de bu oranlar neyin nesi ?
Sayın Ateş Ülker,sorun zeka ve yetenekte değil diyor,araştırmalar tam tersini söylüyor.Milliyet gazetesinin internet sayfasında yazanları sizlerle paylaşıyorum;
"Uluslararası Öğrenci Başarısını Belirleme Programı (PISA) testinin matematik dersi açısından sonuçlarının da yer aldığı rapora göre Türkiye'de matematik testinden en başarısız düzeydeki öğrencilerin oranı OECD ülkelerine göre, rekor seviyede. En başarısız öğrenci yüzdesi Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 5, Macaristan'da yüzde 7.8. Türkiye'de ise bu oran yüzde 27.7. Türkiye'de matematik testinde ortanın üzerinde başarı gösteren öğrencilerin oranı OECD genelinde yüzde 29 iken, Türkiye'de 12.5 düzeyinde. Eğitim-Sen'in OECD'nin "2006 Eğitim Göstergeleri Raporu"na dayanarak hazırladığı araştırma raporu, Türk eğitim sistemindeki "kara tablo"yu ortaya koydu. Rapora göre Türkiye, eğitimde cinsiyetler arası fırsat eşitliğinin sağlanması bakımından en geri durumdaki OECD üyesi. Matematik testinden en başarısız öğrencilerin oranı da OECD ülkelerine göre rekor düzeyde.

Eğitimde OECD sonuncusuyuz 14.3.2007"

İşte durum böyledir.Bu araştırmaları ben yapmadım.Noktaları birleştirince bulmaca çözülüyor.
Bir başka arkadaşımız ise gazetedeki köşesinde satrançtaki uluslararası başarısızlığımızı eğitim sistemimize bağlamış.Yukarda yazmıştım ama tam anlaşılmamış.Bir kaç gün sonra daha kapsamlı cevap vereceğim.""
_________________
http://wwwerensatranc.blogspot.com/


_________________
Üstadtan incilere devam ediyorum,”Ülkemizde hayvansal ürün tüketim oranı en yüksek bölge Güneydoğu'dur.” Yanlış.Doğu Karadenizdir.
“ Bu bölge hariç tutulursa Türk insanının ortalama yaşam süresi dünyada en başlardadır.” Yanlış.
“ Bizim yöremiz (-------) en az et tüketen bölgeler arasındadır. 80 yaşını geçmek son derece normaldir, bizde normal olmayan 80 yaşından önce ölmektir. Her sülalede 90 yaşını geçenler bulunur. Her köyde 100 yaş veya üzeri birisi sürpriz değildir. “

Bakın ünlü Fransız düşünürü Montaigne insan ömrü için neler söylüyor;”hayatın değeri uzun yaşanmasında değil,iyi yaşanmasındandır; öyle uzun yaşamışlar var ki,pek az yaşamışlardır.”

Ben de , Antalya'ya tatile gelen batılı yaşlı batılı turistler gibi yaşamayı ,sizin yörenizde 100 yıl yaşamaya tercih edenlerdenim.

Arkadaşımıza bir de eskimolar üzerine yapılan araştırmaları okumasını tavsiye edeceğim ama “o” pek okumayı sevmiyor.

Aklı sıra beni biyolog temele benzetip dalgasını geçecek ama düştüğü acınacak durumun farkında mı ?

Bu arkadaşımız ;TSF başkanı A.Nihat Yazıcı ve başkan yardımcıları ayrıca yönetimin uygulamaları hakkında forumlarda bir çok yazılar yazmıştır.
Şimdi soruyorum arkadaşlar, yazdığı altı satırda bile bu kadar yalan,yanlış,eksik,vizyonsuz olan birisinin yönetim hakkında yazdıklarına ben nasıl inanayım ?

Bakın ben kimim ?

Forumlar da şöyle yazmışım;”
“Benim satrançtan bir beklentim yoktur.Ne kopyala-yapıştır kitaplar yazacağım ne hakemlik ne antrenörlük ne de yöneticilik yapacağım.Site falan da kurup İtalyan açılışını anlatmayacağım.Sadece Polgar’ ların babası gibi olmak istiyorum.Ülkemde satranç dalında bir ilki gerçekleştirmek istiyoruz.Olursa olur.Olmazsa da pek bir kaybımız olmaz.”

Bir de şunu eklemişim;
“Yukarıda yazdıklarımın devamı olarak, şimdiki federasyona sahip olan zihniyeti protesto amacıyla, bu yönetimin maddi- manevi desteğini almadan, Nevzat Süer ile Suat Atalık’ın gerçekleştirdiği mucizeleri ben ve ailem de tekrarlayamayız mıyız ? Havuzun nimetlerinden yararlanmadan, aygeg den teknik yardım almadan, Mr. Gurevich ‘den ders görmeden efsanevi şampiyon B. Fischer’in “Büyük Usta” olma rekorunu kırmayı amaçladık.
Çoluk çocuğa kış günü, yağmur fırtına altında eziyet eden ve bir özür bile dileyemeyen zihniyetin benim çocuğuma verecek hiçbir şeyi olamaz.”

Ölmüş kurdun it den korkusu olmazmış.

Beni bu yönetim korkutamadı da senin gibi müzmin muhalefet mi korkutabilecek..
Selçuk Bey,

İlginç şeyler anlatıyorsunuz. Merak ettiğim bir konu var.

Acaba fazla et tüketmenin insanı saldırgan ve tahammülsüz yapma gibi kötü etkileri de var mıdır?

Vereceğiniz cevaptan eminim ki okuyucular bir sonuca varacaktır.

Saygılar
Evet ,müthiş bir kişilikle karşı karşıyayız !? Bugün (28 aralık) foruma kayıt oluyor ve olur olmaz da hemen benim yazdıklarımı keskin zekasıyla sorguluyor.Hani forumda bu kadar önemli konular var (iletmek istedikleriniz bölümü) ama kim olduğu belli olmayan ya da belli(!) olan bu zat nedense bizim başlığa takılıyor..
Yok ,yok bu adam diyorum bütün forumu okumuştur,anlamıştır,sonra da bir tek benim yazdıklarımı merak edip sorgulamıştır.”İlginç şeyler anlatıyorsunuz” diyor. Demekki forumda ilginç şeyler önceliği benim bu başlıkta yazdıklarım.Hani başka yazdıklarımı bile ilginçlikte sıralamaya almıyor.Anlayamadığı yerleri de başkasına değil bana soruyor.
“Benim spor salonuma gelip kaydını yaptırırsın sonra ben sana ödediğin para kadar ders veririm.”

Bana forum ortamına yazamayıp,özel mesaj bölümünü kullanan zat-ı muhteremi takma isimlerle değil kendi kişiliğiyle benim yazdıklarımı sorgulamalıdır.

Efendi efendi yazarsa öyle,saldırganlaşıp yazarsa böyle ...