Özgür Satranç Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: Başkan Yazıcı'nın Muhtemel Köşe Yazısı
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
Değerli satranç camiamız,

Müthiş bir olimpiyat yaptık. Olimpiyat şöyle güzel oldu, böyle güzel oldu. Gelenlerin ağzı açık kaldı. Gelmeyenler evde oturup bizi eleştirdi. FIDE Başkanı Sevgili Dostum Kirsan "Türkiye çok çok önemli süper bir federasyon. Şiş, köfte, raki çok güzel. Türkiye çok güzel" dedi. Bunlar hep bizim sayemizde.

Bu olimpiyatlarda gencecik sporcularımızla yarıştık. Filanca normları, filanca unvanları aldık. Onların hepsini öpüyorum. Müthiş dereceler yaptılar. Gelecek bizimdir! Bazıları çekemiyor bu evlatlarımızı.. Zaten sporcunun nesini sevmeliyiz? Zeki, çevik ahlaklısını..(Bu sırada Sayın Başkan "çok pis laf soktum" diye gevrek gevrek gülüyor)

Takıma almadığımız bir tane GM var. O meseleyi de hemen açıklayayım. Önce insan olsun. Adam gibi adam olsun. Elimizi öpsün. Yani elimizi sıksın diyecektim.. Hem ne demiş Atatürk? "Boş bulduğun enseyi.." Pardon, pardon. "Zeki, çevik, ahlaklı" demiş.

İşte o GM olacak adam, sürekli köşesinden bizim gencecik fidanlarımıza saldırıyor. Hiçbirini çekemiyor bu çocukların. Eşini de almadık takıma. Kampa gel, oyununu beğenirsek alırız dedik, cesaret edemedi. İyi oyuncu olsa kendinden şüphesi olmaz değil mi efendim? Zaten sporcunun nesini seviyordu Atatürk? Zeki, çevik, ahlaklısını...

Bir de forum köşelerinde yazanlar var.. Hakkımızda atılan iftiralara çok yakında cevap vereceğiz. Onları şöyle fena yapacağız, böyle duman edeceğiz, yok edeceğiz hepsini. Bu iftiraları onların yanına bırakmayacağız. Biz, sizler için varız. Çünkü biz.. Zeki, çevik, ahlaklı...

Önümüzde seçim var. Sandıkta onlardan hesap soracağız. Ah, bir yolunu bulsam da aday olsam. Zaten bütün Dünya ısrar ediyor tekrar aday olmam için. FIDE Başkanı filan hep arkadaşım. Dünya'daki tüm önemli adamlar benim dostumdur. Kasparov'a "Gary" diyorum. Ona ismiyle hitap etmek az iş mi? İşte hep bu dostlarım rica ettiler, "Türkiye sensiz biter Ali" diye her gün sayısız mail alıyorum. Bana bu mailleri atanlar hep zeki, çevik, ahlaklı..

Hepinizi seviyoruz. Düşmanlarımızı hiç sevmiyoruz. Her yer düşman dolu. Hepsi de ülkenin, satrancın kötülüğünü istiyorlar. Hepsi hain bunların. Herkes kendi cebini düşünüyor. Ben başkanlığı bırakıp para kazanacağım. Yoksa neden bırakayım başkanlığı? Süper bir şey başkanlık. Ama param yok hiç. 12 yıldır bisikletimin kirasını ödeye ödeye bitiremedim. iPhone 5 çıkmış diyorlar. Neyse ki zeki, çevik ve ahlaklıyım. Gerisi kolay. Gerisi deyince aklıma yine sevgili dostum "Gary" geldi. Bir gün "Gary"le oturuyoruz.. Pardon, ne diyordum, zaten en önemli şey ahlak. Neyse ki çok ahlaklıyız da, ahlaksız GM'lere günlerini gösteriyoruz..

Şimdi de bir şiirle sözlerimi tamamlamak istiyorum:

"Atatürk geldi,
Düşmanı yendi.
Bu güzel federasyonu,
Bizlere verdi."

Saygılarımla..

Sizi çok seven başkanınız,
12 yıldır süper işler yapan,
Zeki, çevik, ahlaklı
Ali Nihat Yazıcı..
Üstteki yazım için Sayın Başkan Ali Nihat Yazıcı'dan çok özür diliyorum.

Yazımda defalarca "zeki, çevik, ahlaklı" ifadesi geçiyor. Doğrusu şöyle olacaktı: "Zeki, çevik, AHLAKLI!"

Hem ahlak kelimesini büyük harfle yazmayı, hem de sonuna ünlem işareti koymayı unutmuşum. Olacak şey değil..

Moderatörler de hiç uyarmıyorlar, kendilerine teessüf ediyorum.

Bakınız, başkanımızın bir ay içinde yazdığı iki yazısı, son paragraflara dikkat :

http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...42&task=yg

http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=437

(İkinci linkte küçük yazmış ama olsun, yine de yaptığım kabul edilemez.)
Sevgili İbrahim,
İçerisinde bulunduğumuz trajikomik sürece en sert ve en anlamlı yorumlardan birini yapmışsın.
Belli konuların sürekli ön plana çıkarılıp bazı konuların ısrarla gözmezden gelinmesi, bizlere bu trajik komediyi yaşatıyor.
Belli mi olur, belki de senin burada yayınladığın yazı, başka bir bilgisayarda yazılmış olan bir yazıyı geri dönüşüm kutusuna göndermiş olabilir.
TSF Başkanı Ali Nihat Yazıcı'nın son köşe yazısı:
http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...45&task=yg
Bilemedin İbrahim. Smile
Bu binanın alımına 4 Haziran 2010 günü yapılan genel kurulda 67'ye 3 oylama ile karar verildi.
Almadan önce burayı hep beraber gezmiştik. Daha o zaman karkas halinde hazır bir bina idi. Herhalde havalar hep yağmurlu ve işler hep yaş gitmiş olmalı ki ben kat duvarlarından başka bir fark göremedim.

Net olarak, bugün itibariyle 2 yıl, 4 ay, 14 gün olmuş...

Bizim mahallede bir "Bekçi Abdi Amca" vardı çocukluğumuzda. Geceleri bekçilik yapar gündüzleri inşaatçılık yapardı. Şimdilerde yaşıyorsa 75 yaşlarında falan vardır. Keşke genel kurul günü bu inşaatın tamamlanması işini Abdi Amca'ya devretseydik. Şimdiye yata kalka bitirirdi.Smile


Ya da yönetim "Bugün, FIDE Women Grandprix dahil, önemli etkinliklerimizi düzenlediğimiz Türk ve Dünya satrancının merkezinden" bir yardım talep etse herhalde yardımcı olurlardı.Smile

Bunca zamandır yaptığınız dört duvar ise, 7 Mayıs 2013'e açılışı nasıl yapacaksınız? 7 Ay 20 Gün sonra?... 9 Ay 20 gün deseniz neyse ne.Smile


Bir de yeni bir haber gibi bunu bugün gündeme sokmanın "Esbab-ı Mucibesi" nedir acaba?

Yoksa "İflas eden tüccar eski defterleri mi karıştırırmış"?...
Pardon düzeltiyorum: "4 Haziran 2010" değil, "4 Haziran 2011"... Bu durumda 2 yıl 4 ay 14 gün değil, 1 yıl 4 ay 14 gün önce alımına karar verilmiş oluyor.

Ancak Abdi Amca olsa gene de yetiştirirdi.Smile
Bina alımlarına karşı olmak için iyi bir neden bulmak gereklidir.Yeni bina Federasyonun malı olacaksa sevindirici bir gelişmedir.Bina sahibi olmak çok önemlidir.İstanbul Satranç Derneği 1943 de kurulmuş çok eski bir dernek olmakla birlikte hala birgün lokalsiz kalma korkusu ile yaşamaktadır.Bugüne kadar işbaşına gelen dernek yönetimleri kendi zamanlarında iyi işler yaptılar,ama bir bina sahibi olmak gerektiğini farketmediler.Bugünkü Federasyonun iki lokali olacaksa bunlar artı özellikleridir.Araba sahibi olması da gereklidir ve doğrudur.
Artılarla eksileri birbirinden ayıralım!-Herşeyi eleştiriyorlar- izlenimi vermek inandırıcılığımızı kaybetmemize neden olur.
Artıları eleştirmeyelim!Eksileri unutmayalım!Piramidin orta bölümlerine bakacak yerli bahçıvanlar arıyoruz!Ağaçlardan,kavaklardan,çınarlardan,çiceklerden,çimenlerden anlayan bahçıvanlar arıyoruz!
Federasyonun yeni bina almasına kimsenin karşı çıkacağını sanmıyorum Ateş Ağabey.
Bu kazanımın herkes farkındadır. Ne var ki bu konunun yeniden gündeme getiriliş zamanlaması, kafalarda soru işaretleri doğurmuştur.
Bu soru işaretleri, gündemi takip edenlerin süreç sorgulamalarını ortaya çıkarır.
ibrahimethemAy Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Değerli satranç camiamız,

.... Hem ne demiş Atatürk? "Boş bulduğun enseyi.." Pardon, pardon. "Zeki, çevik, ahlaklı" demiş.
...

İbrahim bey yazınızı okudum. Malesef kullandığınız dil ve üslup son derece irite edici. Birini bir konuda eleştirmek istiyorsanız bunu yapın.
Ama bu dille herhangi bir yere varamazsınız bence.
Bu yaptığınız düpedüz terbiyesizlik. Ali Nihat Yazıcı'yı sevmeyebilirsiniz. Şahsen ben de tanışmadım ama kendisi hakkında benim de olumlu bir izlenimim olmadı. Ama kim olursa olsun bu dille alay edilmeyi hak etmez. Bir yanlış yapmışsa bunu basit bir dille belirtmeniz yeterlidir. Bu forumun okuyucuları ne denmek istendiğini anlayacaktır.

Bu forum özgür olabilir, ama özgürlük birileriyle alay etme hakkı doğurmamalı.

Seviyesiz eleştiri yazınızda gereksiz yere Atatürk'ün de adını kullanmış olmanızı ayrıca kınıyorum.
Abdülkadir beyin son eleştirisini haklı buluyorum.Kişileri yıpratıcı şekilde alaycı uslüp kullanmak ve gereksiz yerde Atatürk'den söz etmek doğru değildir.Bu yanlışlar bize zarar verir.Esas söylemek istediğimizi de anlatamayız!Lütfen uslubumuza dikkat edelim!Mizah yapılabilir!Ama ölçülü olmalıdır.Aksi durumlarda ben bazı kutulardaki yazışmalara katılmakta tereddüt ediyorum.Çünkü o kutuda benim mesajım göründüğünde "o yanlışların yanında yer almış "izlenimi vereceğimi düşünüyorum.
Öte yandan içeriğini tam anlamadığım bazı mesajlara da yanıt vermek istemiyorum.Bu da önemli bir konudur.Lütfen sakin düşünelim ve herkesin anlayabileceği bir dille yazmak için çaba sarfedelim!Seyrek de olsa bazı mesajlara neden yanıt vermediğimi merak eden varsa, forumda bana açık soru sorabilir.Bazı sorulara tahmin edilenden daha uzun yanıt verebileceğimi biliyorum.Ancak sorunun içeriği iyi anlaşılmalıdır.
Abdülkadir bey sonuna kadar haklı. Tartışma çıkmasın diye bu düşüncelerimi yazmamıştım özellikle kimlik bilgilerini yazmamış birisi olarak.

İbrahim bey sanırım muhalefet yönetimi içerisinde görev alma peşinde olabilir. Muhalif adayların gözüne girme çabası olarak sezinliyorum. Değilse de bu tarz yazılarına akıl sır erdiremedim.

Mevcut yönetimi bende beğenmiyorum. Birçok yapılan yanlışlıklar var. Ancak satranç binası açma girişimlerini de eleştirmek haksızlık olur.

İyisiyle kötüsüyle ANY beyin dönemi bitiyor. Burada yazılması gerekenler şunlar. Neler yapılmalı neler yapılabilir?

Elinde gücü kudreti olan da çıksın ben adayım şunu şunu yaparım görev istiyorum diye yazsın. Eleştiri olacaksa da örneklerle destekli eleştiri olursa bu yapıcı olur yeni gelecek yönetimin bunlara dikkat etmesi sağlanmış olur.

İsmini yazdığım kişileri sadece yazılarından tanıyorum yanlışım varsa düzeltirim.
Ali Nihat Yazıcı’nın 6 Haziran 2012 tarihinde yazdığı yazı;

http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=434


Başkan Yazıcı’nın vermiş olduğum linkteki yazısı hakkında ben bir başka yerde, “Bir federasyon başkanının yazdığı en ucuz köşe yazısıdır bu.” ifadesini kullanmıştım, kendisinden özür dileyerek bu ifademi değiştiriyor ve şunu diyorum: “Bir federasyon başkanının kendi spor camiasıyla yapmış olduğu gelmiş geçmiş en umursamaz tavır ancak bu kadar iyi sergilenebilirdi.”…

Sırf bu yazısı değil, birçok yazısının böyle olduğunu düşünüyorum. Nitekim bundan önce yazdıkları ve bundan sonra yazdıkları da bu durumu maalesef sabit kıldı.

Dahası; Olimpiyatlar bitiyor, biz federasyonun üst yetkilisinden bir açıklama, bir durum özeti geçmesini beklerken nasıl oluyor da “Yeni Binamız” adı altında bir yazı yazılabiliyor, hakikaten bu üslubu, bu tavrı anlamakta güçlük çekiyorum.

Yazıcı’nın özellikle son yazılarında sürekli Atatürk’ün tek bir sözünü ele alarak, camiaya karşı kullandığı üslup umursamaz ve satrancın geleceğine yönelik olmayan bir tavırdır. Ama nedense biz, Yazıcı’ya değil de, Yazıcı’nın yazılarına yönelik eleştiri getirmiş birine, Atatürk’ü ve sözünü defalarca kendi metninde yayımlıyor diye bunu yanlış buluyoruz, hatta ileri gidiyor, çok rahat bir şekilde ona terbiyesiz diyebiliyoruz...


Ben son zamanlarda, forumda yazanların birbirine karşı ağır eleştiriler yöneltildiğini düşünüyorum. Bunun sebebi de muhtemelen seçimlerin yaklaşması ve Yazıcı’nın camiada yarattığı gerginliktir. Ama yine de birbirimizi kırmamaya, üzmemeye özen göstermeliyiz diye düşünüyorum.

Evet, ANY Devri öyle ya da böyle kısa bir süre sonra sona erecek. Artık onu eleştirmeyi bir yana bırakıp, bir adım öne geçmek için mevcut adayları dinlemek ve iyi bir gelecek için neler yapılabilir bunları konuşmalıyız...

Saygı ve Sevgilerimle
ibrahimethemAy Nickli Kullanıcıdan Alıntı:... Hem ne demiş Atatürk? "Boş bulduğun enseyi.." ...

Sena hanım, yazınız gayet açık ve net. Teşekkür ederim. Eleştiri böyle yapılmalı. Eleştirdiğiniz şey gayet açık, anlaşılır bir dille açıklanmış, ve bence de haklı bir eleştiri. Size katılıyorum. Esasen İbrahim bey'in eleştirmeye çalıştığı şeyi de anlıyorum. Yöntemini beğenmediğimi ve terbiyesiz bulduğumu söyledim sadece.

Bakınız iki olasılık var;

(1) Başkan'ın bu forumdan haberi yok, veya okumuyor,

ya da

(2) Başkan'a göre burada çıkan gürültünün kıymeti yok,

Her iki durumda da başkan hatalıdır. Kişi başkanlığını yaptığı sporun her kesimini bir araya getiren bu ortamdan habersiz olamaz. Olmamalı. Öyleyse suçludur. Haberi varsa umursamıyor demektir; ki yine suçludur.
Buraya cevap yazmasını beklemek aptallık olur, ancak en azından köşesinde bir açıklama yapabilirdi. Haklısınız.

Ama başkan'ın bu davranışı İbrahim bey'in yazdığı kelimelerle ifade edilirse bu yazı, bu forum ortamının terbiyesizliği haline gelir. Ben bunu eleştirdim.

Başkanı tanımam, hayatımda hiç görmedim bile. Ama ne yaparsa yapsın, ne yapmazsa yapmasın öyle alay edilmesi yakışık almaz. Bunu söyledim. Hala da aynı düşünüyorum.

Bir de irite edici o cümlelerin arasında çok fazla "Atatürk" kelimesi kullanılmış, dikkat çekecek kadar fazlaydı. Yazının tarzıyla Atatürk'in adını bir arada görünce kınayasım geldi. Başkan'ın ahlaklı sporcu özlemini dile getiriş amacı belli, bu başka şekilde de (mesela sizin yaptığınız üslupla) ele alınabilir, daha edebi bir dille eleştirilebilirdi.

Yanlış anlaşıldım sanırım... Kimseyi korumaya ya da kimsenin hatasını yüzüne vurmaya çalışmıyordum. Sadece forum'un seviyesini düşürmemek adına uyarıda bulunmak istemiştim. Neden uyarma gereği duydum, birazdan anlatmaya çalışacağım...

Pardon...
Bu forum'un seviyesinin bence neden önemli olduğunu açıklamaya çalışayım;

Buradaki insanların sevdiği ortak şey=Satranç,
Buradaki insanlar sıklıkla neden şikayet ediyor=İyi yönetilmediğinden.
Bu insanlara göre çözüm nedir=İyi bir yönetim.
Bu insanlara göre bu nasıl olur=Başarılı bir yönetimle.
Bu yönetim nerden gelir=Seçimle.
Seçimi kim yapar=Genel kurul.
Genel kurul kim=Bakın burası güzel hikaye işte... Kimler yokmuş ki...
Peki bu genel kurul burayı okur mu=Bunun cevabını bilmiyorum.??
Peki yazılar terbiyesiz ifadelerle dolu olursa kim haklı olur=Eleştirilenler.
Seçim ne zaman=Yakın.
Tahrik oluşturmak için en iyi iletişim ortamı nedir=İnternet.

İşte demek istediğim budur. İnsanlar sizlerin ne dediğinizi değil nasıl söylediğinizi daha çok akıllarında tutarlar. Bu bir iletişim kuralıdır. Bir gerçektir. Yazı yazmakla söz söylemek arasında dağlar kadar fark var. Bir vurgu bile anlamı değiştirir. Yazılınca bir kelime bir şiiri, bir cümle bir kitabı bitirir.

Bir araştırmaya göre seçmenlerin fikirleri seçimlerden yaklaşık bir ay kadar öncesinde büyük oranda netleşirmiş.

Ben olaya dışarıdan bakıyorum: Genel kurulda oy hakkı olan bir kişi bile burada yapmakta olduğunuz yorumları doğru algılarsa bu sizin adınıza kazanımdır. Kendimi oy hakkı olan biri yerine koyup bu başlıktaki ilk yazıyı okusam bu forumun geri kalanını okuma gereği bile duymazdım. Oyumun rengi anında belli olurdu.

Şunu demeye çalışıyorum.

Terbiyenizi bozmazsanız birileri eninde sonunda mutlaka sizi dinler. Yani sewiye onemlidir... Terbiyeli sewiyeler diliyorum... :wink:
Bu forumda bizi buluşturan tek sebep satranca olan ilgimiz ve bağımız… O yüzden kendimizi ifade edebildiğimiz tek yer Sayın başkan’ın dediği gibi bu ‘’forum köşesi’’… bu forumda bir modadır aldı başını gidiyor. Nedir bu moda? Seviyeli yazacakmışız, edebi metinler yazacakmışız,imla ve yazım kurallarına uyacakmışız,noktalama işaretlerine dikkat edecekmişiz . yoksa bu köşeli forumda yazı yazma hakkımız yok…
Yani adamın biri 40 yaşında, ilkokul mezunu , 20 yılını hapiste geçirmiş. Hapishanede satrancı 2200 seviyesinde öğrenmiş. Burada, uygun görmediği bir durumu eleştiriyor. Abdulkadir Bey gibi arkadaşlar hemen hooop sen burada yazamazsın bu köşe bizim köşemiz seviyeyi öğreneceksin edebiyat yapacaksın noktasına virgülüne kadar dikkat edeceksin. bu mudur? O zaman forum yönetimi bir editör bulsun Türk dili ve ebiyatına uymayan yazılar yayınlanmasın.

Ayrıca İbrahim Ethem Bey arkadaşımızın bu başlıktaki yazısını eleştirebiliriz ama terbiyesizlik seviyesizlik demek bence haksızlık ve hakaret olmuş. Arkadaşımız kimseye küfretmemiş, hakaret etmemiş aşağılamamış. Abdulkadir bey irite etmiş diyor. Ama son parağrafında kendisi de irite etmekten kalmamış.
Diyecek şey bulamadım.
Haklısınız. Burada dilediğiniz kişiyi dilediğiniz oranda alaycı, aşağılayıcı bir dille eleştirmeye hakkınız var sanırım.

Size, nasıl bir dil kullanmanızın daha uygun olacağını söylemek benim ne haddime. Çok haklısınız. Sözlerimi geri alıyorum ve de susuyorum.

Zaten yapılan ilk eleştiriyi benden başka uygun bulmayan da olmadı.
Ben yazdıktan sonra destekleyen iki kişi de eminim şu anda susmak gerektiği konusunda benimle aynı fikirdelerdir.

Bu forumda ikinci kez seviyeli olunması gereği konusunda yaptığım uyarılar nedeniyle haddim bildirildi. Galiba yanlış yapan benim.

Buyrunuz meydan sizlerindir.

...
Ateş Ülker Hocamın üslup konusunda kestiği raconu aldım, katlayıp cebime koydum. Eyvallah..

Birkaç satır da Abdülkadir Bey için yazmak istiyorum. Zira kendisi, gördüğüm kadarıyla gerçek ismiyle yazıyor, bu yüzden benim gözümde bir "birey"dir.

Ama öncelikle genele hitaben şunu söyleyeyim; bizler nasıl ki federasyon yönetimi hakkında bazen kantarın topuzunu kaçıran yazılar yazıyor, eleştiriler yapıyorsak, birileri de bizi eleştirirken aynı şeyi yapabilir. Doğaldır. Hepimiz insanız. Eleştirirken iyi, eleştirilince kötü mü?

Ayrıca üstteki yazımın çok sert olduğunu falan da düşünmüyorum, ama geçmişte benim de tıpkı Ali Nihat Başkan'ın umumiyetle yaptığı gibi ağır yazılarım olmuştur. Neyse ki geçmiş geçmişte kalmıştır, geleceğe bakmak gerekir.

Şimdi de size gelirsek Abdülkadir Bey,
Oturup da size yazımı açıklamaya çalışmayacağım. Çünkü yazılarınızı okuyunca sizinle herhangi bir şekilde şahsi bir polemiğe girmenin yersiz olacağına karar verdim. Bu yüzden de "Aslında öyle demedim, siz yanlış anlamışsınız" gibisinden bir karşılık vermeye ve yazımı size izah etmeye çalışmayacağım. Söyleyeceğimi söyledim, isteyen istediği gibi anlasın.. Anlayamayan varsa yazıyı bir daha okusun. Yoksa bu gidişle her yazının ardından yüz tane açıklama yazısı yazmam gerekecek, korkarım ellisi de size yönelik olacak..

Önce benim terbiyesizlik yaptığımı söylemiş, sonra da beni direkt olarak terbiyesizlik ve seviyesizlikle suçlamışsınız. Siz öyle düşünüyorsunuz diye ben terbiyesiz veya seviyesiz olacak değilim. Sözlerinizi de kabul etmiyorum.

Benim bir kurgu olarak yazdığım yazının gerçeğini yazanlara kimse ses çıkarmazken, "işte böyle bir şey yazacak" deyince birilerinin bana "üslubun ağır" demesi manidardır. Bu da aslında benim yazımın amacına ulaştığını gösterir.

Canınız sağ olsun efendim..

Saygılarımla..
Eskilerden adını hatırlayamadığım bir düşünür: "Kılıç keskinleştikçe kalem sivrilir." demiştir. Yani gerçek hayatta ağırlaştırılan cezalar, daha sert eleştiriyi beraberinde getirir.

Günlük yaşantımda süreli yayınlardan iki tanesini kaçırmam, her hafta alırım: Penguen ve Uykusuz. Gündemi sadece bu iki dergiden takip ettiğinizde bile ülkede neler olup bittiğini çok iyi anlarsınız. Kayda değer hiçbir gelişmeyi gözden kaçırmazsınız. Bu dergilerin yayın çizgisi zaman içerisinde sertleşmiştir. Ne var ki bu durum kendi kendine oluşmamıştır. Açılan davalar, giderek artan baskı ve muhalif seslerin illegal yollardan susturulma çabaları, eleştirilerin giderek artmasına neden olmuştur.

Geçtiğimiz günlerde Murat Özertunç isimli üyemiz, "Siz burada ne kadar yazarsanız yazın, başkana göre Kasımpaşa aşağıda." gibi bir cümle kurmuştu. Cümleyi ilk okuduğumda çok sinirlendiğimi hatırlıyorum, ancak cevap vermedim. Zamana bıraktım, kimin haklı olduğu kısa zamanda ortaya çıkar diye düşündüm. Nitekim Murat Bey haklı çıktı. Olimpiyatlarla ilgili birinci ağızdan iyi-kötü bir değerlendirme beklerdik ama o değerlendirme maalesef gelmedi. Onun yerine tamamen alakasız bir şekilde yeni bina yazısı geldi. Sonuçta Murat Bey, sert ifadesine rağmen haklı çıktı, umursanmadığımızı gördük.

Mizah yapmak zordur. Sert mizah daha da zor. Bu başlıkta bulunan yazılarında İbrahim Ethem arkadaşımız gerçekten sert bir eleştiri yapmıştır. Ne var ki zaman, onu da kısa süre içerisinde haklı çıkardı. Başkandan iyi-kötü bir özeleştiri ya da değerlendirme yazısı gelmiş olsaydı eminim ki Ethem arkadaşımız yazdığından dolayı pişmanlık duyardı. Ancak böylesi bir cevap gelmedi, dolayısıyla yazılarıyla gurur duysa yeridir.

Ethem'in Atatürk'le ilgili alıntılarına tepki gösterilmiş. Bunlar şekli tepkilerdir, özünde konunun nirengi noktasını gözden kaçıran yaklaşımlardır. Ethem bunları kafasından uydurmadı efendim. Bakınız:
http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=442
http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=439
http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=437
Sanırım bu örnekler yeterli olacaktır.

Özgür Satranç Forum'da yazılanlar hakkında "forum köşeleri" tabirini kullanan yine kendisidir. Ortada bir terbiye sorunu varsa, bunu da notlarınıza eklemelisiniz.

"Forum köşeleri" tabir edilen ortamı ne kadar dikkatle takip ettiğini ve baskı-sansür uygulamarına gitmekte sakınca görmediğini kanıtlayan yazılar:
http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=425
http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=426
http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=432

Bu yazılarla satrançseverlere gözdağı verilmiştir. Öyle bir gözdağı ki bu, yazanlardan bazıları uzaklaşarak elini eteğini çekmiş, yazmayı düşünen bazı satrançseverler de korkutulmuştur.

Tüm bunlara rağmen mizahi bir yoldan eleştiri yapabilmek, çok sert bile olsa, bir marifettir.

Tamam, eleştiriler uygun bir dille ifade edilmeli, ancak zaten çeşitli başlıklar altında bunlar güzelce yapılıyor. (Tabii ki anlayana.) Başlıklardan bir tanesi mizah içermiş, çok mu?

Son olarak şunu hatırlatayım: Zaman kimi haklı çıkardı? Mizah yapanı mı, mizah konusu olanı mı?

firatsalepci

Bazen bu forum köşelerinde öyle yazılar çıkıyorki,insan bravo diyor.Sayın Oktay Bey'in tespitleri için aklına sağlık diyorum.
Sayfalar: 1 2