Özgür Satranç Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: Yeni Başlık Açıyorm Millet!Geyik seven gelsin bakıyim buraya
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Benim yazılarımı az çok takip ettiyseniz iki grupta toplandığını göreceksiniz.
Birinci grupta oldukça ciddi ve sağlam bir tabana oturtmaya çalıştığım eleştiriler ve satrançla ilgili yazılar var.
İkinci bölüm ise tamamen geyiğe dayalı ve yazdıklarımın toplamının sanat değeri; sadece yerel çapta tanınmış herhangi bir ressamın, herhangi bir resminin imitasyonu kadardır!Bu yazılar son derece gevşek ve hatta muhtemelen pijamayla yazılmış yazılardır.Ötekileri yazarken, -bilhassa federasyonun forumu için söylüyorum- takım elbise giydiğim söylenemez.Ancak yine bir istatistik yaparsak ve ruh halimin kılık kıyafetime her insandan daha çok yansıdığı gerçeğini göz önüne alırsak böyle bir genelleme yapabiliriz.

Şimdi ben bu ikinci bölüme ait yazıların en enteresanlarından birine başlamak üzere olduğumu hissediyorum ve başlıktan da hissettiriyorum.

''Hop Tirili Lay Lay
Lay Lay Lilaylom''

diye bir şarkı geldi aklıma.O şarkıdan başlayayım.
İlkokul yıllarında genelde herkes aynı kıza ya da aynı oğlana aşık olur.Bunlar dünyanın en masum aşkları hatta dünyanın en masum hisleridir.Ortalama bir hayal gücüne sahip olanlar bile ilkokuldaki aşklarıyla evlenmeyi düşünmüşlerdir o dönemde.
Ben de tam olarak sevgilimi at üstünde kaçırıp duvağını açınca alnından öpeceğim o köy düğünümüzü düşünürken bir anda bu şarkıyı dinlemeye başlamıştım.Peki bana bu şarkıyı dinleten neydi?Tahmin buyurun efenim,
muhakkak bir kısmınız bildiniz, evet, ayrılık!

''Hop tirili lay lay
Lay lay lilaylom
Benim sevgilim
Neden yok oldu''

Bir çocuğun zihninde her şey bambaşkadır.Anne, baba, uyku, ölüm, öğretmen...

Düşünün ki bir öğretmen lafının size çağrıştırdığı ile çocuğa çağrıştırdığı arasında ne farklar olabilir?Çocukluğunuzu anımsayın ya da varsa çevredeki herhangi bir çocuğa soruverin hatırlayamıyor ya da hatırlamak istemiyorsanız!
Eski nesil genelde disiplin, dayak, sokağın başında görünce kaçmak gibi kavramları göz önüne getirecektir.Şimdiki çocuklar ise anne-babadan sonra en sevdiği kişi olarak görecektir eğer öğretmeni işinde iyiyse!
Her şey ne kadar değişiyor..

Gelelim şarkıya..
O zamanlar aşk şimdikinden çok farklıydı.Ya da aşk aynı da bizler çok farklılaştık, yabancılaştık!!-Hüseyin Abi ellerinden öperim, bu kelimeyi senin sayende yerleştirdim buraya:)
Sevdiğim kızın beni sevmediğini düşünmek ne acı gelmişti yahu.Bu her yaşta kötüdür de tamamen hayaller üzerine kurulu bir dünyanın hayal kırıklığı daha bir ağır oluyor sanırım.
Ben de yalnızlığımı arabeskle ya da o dönemin pop vb şarkılarıyla yaşamak yerine bu şarkıyla yaşıyordum yanlış hatırlamıyorsam.

Hop tirili lay lay
Lay lay lilaylom

'Hüzün meğerse o kadar kötü bir şey değilmiş' diyebileli yaklaşık üç sene oluyor!
Bunu da Hilmi Yavuz'dan öğrendim:

'Hüzün ki en çok yakışandır bize
Belki de en çok anladığımız'

Oysa ben farkına varamasam da tâ o günlerde bunu tatmışım.

Hop tiri falan yazınca hiç hüzünle alakası yok gibi geliyor değil mi?
Oysa hüznün ta kendisi!

Bu ciddiyetle bağlantılı konuları bırakayım bir köşeye de, biraz sapıtayım istiyorum.

Yılbaşı gecesi eşek eti yemek nasıl bir duygudur sizce?
Doğru okudunuz.Bir anda böyle bir geçiş yapınca şaşırdınız belki ama doğru okudunuz.-Belki yanlış okudunuz ben nereden biliyorum ki doğru okuduğunuzu?Yine de üst tarafa bakın bi-

Bu konuda bir fikriniz var mı merak ediyorum!
Yani eşek etini yılbaşında yemenin merak edilecek bir yanı yok, sizin bu konuda fikriniz var mı diye merak ediyorum tamam mı?Değerli okuyucular, beni lütfen yanlış anlamayınız.Ben sandığınızdan zeki, sanmadığınız kadar da aptalım.

Eşeklerle aram bozuk şu aralar.Çok sevdiğim insanların birer ikişer eşek olması, ortaya eşeklerle bir rekabet çıkardı.Yıllarca en yakınımda olan insanlar hep eşeklerin safına geçtiler.Ben de eşeklerin suçu olmadığını bildiğim halde kızıyorum onlara.Yılbaşında eşek yemeyi planlamıyorum ama planlayan var mı onu da merak ediyorum.

Gecelerin en sevdiğim yanı da karanlık olması değil artık.Çünkü karanlıktan korktuğumu geceleri unutmuyorum birkaç gündür.
Ve işin kötüsü, geceleri unutmadığım ne varsa gündüzleri yeniden hatırlamak zorunda kalıyorum.

Bir de hiç unutamadığım geceler var.Yani gecenin ta kendisi.Koskoca bir geceyi unutamaz mı insan?O kadar gece yaşamışsın bunun ne önemi var diyeceksiniz.Var kardeşim, herkes her şeyini burada anlatmak zorunda mı?

Ama şu kadarını söyleyeyim, bir kızı sabaha kadar düşünerek sabahın körüne doğru rüyasına girmeyi başarmıştım.Nasıl mı?İşte tam burasını söyleyemem.Yani rüyaya girme gibi bir yeteneğim yok ama sabaha kadar onu düşüneyim, efkardan kendimi nerelere vurayım diye düşünürken, derin bir yalnızlığın tam ortasında bir de baktım ki sabah benden özür diliyor!

Hatasını anladığına inanamıyorum.O söylemedi ama kesin rüyasına girip ağlayarak falan duygu sömürdüm.

O söylemediyse nereden mi biliyorum rüyasına girdiğimi?Rüyamda, kızın rüyasına girdiğim için benden özür dilediğini gördüm.