Özgür Satranç Forum
ANTALYA- 2014 - Baskı Önizleme

+- Özgür Satranç Forum (http://forum.satranc.biz)
+-- Forum: Satranç Genel (http://forum.satranc.biz/forumdisplay.php?fid=3)
+--- Forum: İletmek İstedikleriniz (http://forum.satranc.biz/forumdisplay.php?fid=17)
+--- Konu Başlığı: ANTALYA- 2014 (/showthread.php?tid=3537)

Sayfalar: 1 2 3 4 5


- Ateş Ülker - 02-03-2014

Başta Aşkın bey olmak üzere herkes farkında olmadan aynı yanlışa düşmektedir:Çok uzun yazıyoruz ve Satrancın dışına çıkıyoruz.Bu 2 nedenden dolayı yazılanları okumayanlara "neden okumadınız"şeklinde sorma hakkını kaybediyoruz.Daha kısa yazmak için çaba gösterelim!Satrancın dışına olabildiğince çıkmayalım!Bu takdirde yapılmasının zor olduğunu düşündüğümüz açık oturum ihtiyacı da ortadan kalkacaktır.Değişik konulara ayrı başlık açalım!Her konuyu kendi kutusunda tartışalım!Çoğunluğun ilgisini ancak bu şekilde çekebiliriz!
Ben Aşkın beyi tanıdığım için onun en uzun yazısını bile sonuna kadar okurum.Ama burada yazılanları okumaktan kaçanlar yazıların uzun olmasını bahane edeceklerinden bu fırsatı onlara vermeyelim!


- M.Aşkın TAŞAN - 02-03-2014

Sayın ÜLKER,

Foruma ilk girdiğim zamanlar hariç, özellikle son zamanlarda mümkün olduğunca az konuya girmeye çalıştım. Olabildiğince öz yazmaya da gayret
ediyorum.
Öyle değerli yazı-öneri ve dikkate değer fikir yazılarını ayrıca notlarıma alıp, ilgili birimlere gönderip takip de ediyorum. Hatta yerine göre ısrarlarım da oluyor.
Bunlar ispatlayamayacağım şeyler de değil. Ama hiç gerek görmüyorum.
Kimseye takılmadan, aşağılamadan ve hedef göstermeden ana konudan ayrılmadığım bir çok yazım da olmuştur.

Hatalı olduğuna inandığım, sonradan da olsa içime sinmeyen yazılar için gerekeni de yaptım.
İnandırıcılık konusuna takılmıyorum, sonuçta aynı beyaz sayfada birbirimizin yaşantısına tanık olmadan ve birbirinin yaşantısından habersiz oturduğumuz yerde büyük bir rahatlıkla yazıyoruz.

Suskun kalmamız gereken yerlerde sükut altındır deyip başka bir şekilde tepkisel davranışımı ortaya koyduğuma inanıyorum.
Tahrik olmamak gerek, haklısınız!

Ancak, konu ne olursa olsun; yazıyı-fikri belli eksene bağlama aynı yola çıkarma gayretleri, kişilerin mesleki ve fahri görevlerini-görev performanslarını meze yaparak ana konuyu kirleten yazıları, düzeysiz saldırıları ve toplum nezdinde küçük gösterme gayretleri güden yazıları görmezden gelemem.

Önerinizi uyarı olarak kabul ediyorum.

Bundan sonra aynı duruma düşmemeye gayret edeceğim.

Bireysel cevap hakkı doğan yazılarımı, "-BİREYSEL CEVAPTIR-" başlığıyla ayırmayı düşünüyorum.

Selamlarımla...


- Ozgur_Akman - 02-03-2014

Ben de memlekete meselelerine girmek istemiyorum şahsen niyetim siyasi görüşlerimle burayı yangın yerine çevirmek değil asla ama bazı yerlerde böyle vurgular gerekiyor.

Kamu yönetimi reformu, "satrancın sektörleşmesi", federasyonun devlet bürokrasisi içindeki yeri, spor politikaları, Kasparov'un İzmit'i ziyareti, GSGM etkisi...İşte bunlar hepsi bana sorarsanız memleket meseleleriyle siyasetle dolaylı da olsa ilgili. Belki ben algıda seçiciyimdir.

Ayrıca bu başlıkta tartışılan teknik konuların da başlıklar halinde toplandığı görmemin verdiği rahatlık da var. Şu noktadan sonra zaten tartışma aynı kişiler arasında döndüğü ölçüde kişiselleşmeye yatkın olacak gibi geliyor bana.


- M.Aşkın TAŞAN - 04-03-2014

Tartışma her ne kadar az sayıda kişi tarafından yapılsa da genellikle tarihsel süreç içindeki olayların yorumu olduğu için çizginin en azından doğru ve yerinde olduğunu düşünüyorum.

Böyle olması gerekmez mi?

Bir şeyler yapılıyor; iyi ya da kötü, yeterli veya eksik...

Bardağın bir tarafını göstermeye çalışmakla, bardağın bu tarafı da var demek ve birbirini tamamlamaya çalışmak...
O zaman ortaya başka şeyler de çıkıyor. Kıyaslamaya ve değerlendirmeye olanak tanıyor.
Bu yönleriyle iletişim ve fikir köprüsü de var.
Uzlaşılabilecek yerler de var, karşı çıkılacak yerler de...
Önemli olan eldeki hangi verilere göre fikirlerin ortaya konduğu olmalı.

Bu yönüyle bir çok fikir, tartışma, bireyselleşmeye de gidebilir.
Aydınlatmıyorsa takip edilmez, ama en azından aydınlatıcı olduğu kanısındayım.
Bu yönüyle ben karşı çıkmıyorum.


- M.Aşkın TAŞAN - 04-03-2014

Bu anlamda Mojo JOJO nun 02.23.2014..0:12 itibarıyla yazdığı yazının içinde toplumumuzun son yıllardaki; etik, sosyal ve toplumsal anlamda örselenmesi, değişimin tarihsel süreci anlatılmıştır.

Bu süreci hepimiz yaşadık, itirazımız olabilir mi?

Bazı kesimler işine geldiği ölçüde kabul etmeyeceklerdir.

Yazıdaki genel karakteristik anlatım ve üslup, her ne kadar dikkat çekmeye ve toplumsal algı oluşturmaya yönelik olsa da yazının bazı yerlerine; gerek tarihsel sürecine gerekse anlatılmamış-üstünde durulmamış konuların varlığı sebebiyle, adına itiraz demesek bile ekleme yapma ihtiyacı duyuyorum.

Sempozyum hiç olmayacak demek, eğer belli olumsuz bir amaç gütmüyorsa olumsuzluğu, inançsızlığı, olası başarısızlığı ve girişimsizliği çağrıştırmaktır, gündeme taşımaktır.
Bu kadar aceleci ve peşin fikirli olmayalım!

Belki sn. Feti'nin söylediği gibi fişek atılmış da olabilir. Hem de TSF Eğitim Kurulu tarafından...

Umarım sonu iyi olur!
Ülke satrancımızın son 60 yılının değerlendirildiği söz konusu yazıda, isimleri anılan değerli şahsiyetlerin hiçbiri satranç gelişimi söz konusu olduğunda inançsız değillerdi. Onlar inanarak tohum serptiler.

Benzer inancı ise biz farklı bir alanda yaşamaktayız özellikle son 15 yılda.

Bu süreç -Satrancın Okullaşma Süreci- dir.

Çok farklı hedeflere yönelik olarak...
Farklı bir kitleyi hedef alarak...

Bambaşka kazanımlar beklentisiyle...

Burada kazanımı, para-otel-veli-yarışma, madalya, oyuncak anlamlarında kullanmadım.

Satranç eğitimiyle, satranç yarışma olgularını tamamıyla farklı olarak ayırıp;
hedef, planlama, vizyon, kazanım, yaklaşım açılarından ortaya koyacağım.

(Devam edecek)


- M.Aşkın TAŞAN - 07-03-2014

Bu yazının yazılmasına neden olan Mojo JOJO nun yazısının bir yerinde toplumsal örselenme açıklanırken;
"...gazetecilik Uğur Mumcu'dan Ayşe Arman'a; Edebiyat Kemal Tahir'den Elif Şafak'a devir oldu;..."

şeklindeki saptamaya katılamayacağımı açıklıkla belirtmek isterim.

Bu yaklaşım, yurtsever insanlara ve meydanlarda kararlılıkla duruş gösteren insanlara haksızlıktır.
Hayatın içinde her türlü riske karşı mücadele veren insanlar incitilmiştir.
Uğur MUMCU, O' nun fikirlerinde, kararlı ve cesaretli duruşuyla bu gün bir çok gazetecimizde, sanatçımızda, edebiyatçımızda, aydın vatandaşlarımızla zaten hiçbir zaman kaybolmadı ki!
O fikirleriyle daha gerçekçi bir biçimde yaşıyor.

Bu karamsarlığı ve saptamayı kabul edemem!
Kastını aşan yanlış bir benzetme olduğunu düşünüyorum.

Konu dışı gibi görünen bu yazıyı yazma sebebim budur.

Saygılarımla