Özgür Satranç Forum
Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu (Söyleşi) - Baskı Önizleme

+- Özgür Satranç Forum (http://forum.satranc.biz)
+-- Forum: Satranç Genel (http://forum.satranc.biz/forumdisplay.php?fid=3)
+--- Forum: İletmek İstedikleriniz (http://forum.satranc.biz/forumdisplay.php?fid=17)
+--- Konu Başlığı: Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu (Söyleşi) (/showthread.php?tid=1175)



Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu (Söyleşi) - Venom - 19-01-2009

TSF Basın Koordinatörü Özgür Akman'ın Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu ile yapmış olduğu söyleşiyi aynen aktarıyorum.
Kaynak: http://www.tsf.org.tr/kaynaklar/soeyleiler/2140-milli-takimlar-menajeri-ozgur-solakoglu-qsatranc-askimiz-olmasa-boyle-bir-isi-yapmazdikq-1


Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu: "Satranç Aşkımız Olmasa Böyle Bir İşi Yapmazdık" (1)
Perşembe, 15 Ocak 2009 12:55

Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu, satranç geçmişini ,milli takımlar sorumlusu olarak ne gibi çalışmalar yaptığını ,çeşitli konularda merak edilen konuları, eleştirileri, Dresden'de alınan sonuçları ve milli takımların geleceğini TSF Basın Koordinatörü Özgür Akman'a anlattı. Dresden'de başlayıp Ankara'da devam eden ve sonunda Antalya'da tamamlanan dev söyleşi, milli takımlarla ilgili birçok bilinmeyen konuya ışık tutuyor. Solakoğlu söyleşinin birinci bölümünde, hem satranç geçmişini ve menajerliğe nasıl başladığını anlattı, hem de milli takımlar menajerinin görevlerini kendi gözünden yorumladı.

- Şu anda Milli Takımlar Menajerisiniz; ama sporculuk ve hakemlik geçmişiniz de var. Satrançla nasıl tanıştığınızdan ve satranç geçmişinizden bahsedebilir misiniz?

Satranca ilkokul yıllarında başladım. Teyzemin kızından öğrendim. Satrancın hobi olmaktan çıkıp hayatımın ciddi bir parçası haline gelmesi orta son sınıf ve lise yıllarında oldu. Lisede Ankara Koleji'nde bir satranç odası açılmasına öncü oldum. Okulda satranç takımlarının yer aldığı özel bir oda tahsis edildi. Böylece o yıllarda güzel bir satranç ortamı oluştu. Bu odada turnuvalar, çalışmalar ve başka liselerle ikili maçlar yaptık.

Daha sonra ODTÜ'de iki sene (1985-86 yılları) boyunca satranç etkinlikleriyle ilgilendim ve bir sene de ODTÜ Satranç Topluluğun sorumluluğunu üstlendim. 80'lerde, tahminen bugünkü satranç camiasının büyük bölümünün bilmediği, Ankara'da Amerikan Kültür bünyesinde güzel bir satranç topluluğu vardı. Her cumartesi toplanır ve düzenli aralıklarla turnuvalar düzenlerdik. O yıllarda satranca epey zaman ayırdım. O günlerde bugünkü olanaklar da yoktu; Ankara'da herkesin kendi saatini ve takımını getirdiği turnuvalar düzenlerdik. Katılanlardan para toplayıp ödül olarak dağıtırdık. Güzel bir satranç ortamı vardı. Suat Soylu gibi Ankara'nın ve Türkiye'nin o dönemdeki en iyi oyuncuları gelirdi. Ben bu turnuvalarda hem oynar, hem hakemlik yapar, hem de organizasyonda görev alırdım.

1993 yılında Ankara'da organize edilen Balkan Satranç Şampiyonasında hakemlik yaptım ve Cem Pekün'ün istifasından sonra ise Turnuva Direktörlüğü'nü yaptım. 90'lı yıllarda İstanbul'da birkaç kolejde satranç dersi verdim. Üniversiteden sonra iş hayatına atılınca satrançla aynı yoğunlukta ilgilenemedim. TED Kolejliler takımında liglerde oynadım. 2000 yılındaki İstanbul Satranç Olimpiyatı'nda hakemlik yaptım ve Olimpiyat'tan sonra Uluslararası Hakem de oldum; ama 1995-2004 yılları arası satrançla ilişkim düzenli ve sürekli olmadı.

İlki 1996 ve ikincisi 1997'de Bahçeşehir Koleji'nde düzenlenen turnuvalarda organizatör ve hakemdim. O turnuvaların ikincisine Karpov gelmişti. Daha sonraki yıllarda Çocuk Olimpiyatları orada yapılmıştı. Türkiye'deki satranç turnuvalarının organizasyonunda birçok ilk yaşanmıştı bu organizasyonlarda. İstanbul'un her yanına servisler koyulmuştu, gelen katılımcılara yemek veriliyor ve kamerayla turnuva salonu dışına dev ekranlardan canlı yayın yapılıyordu. Türkiye'de eşlendirmeler ilk kez bilgisayarla yapılmıştı. Sonuçta yaklaşık 30 yıldır oyuncu, hakem, organizatör ,antrenör ve yönetici olarak Satrancın içindeyim.

"Görevi Kabul Etmeme Fırsat Olmadı"

- TSF Yönetim Kurulu'na girme süreciniz nasıl oldu peki?

İlk Ali Nihat Yazıcı döneminde zaten Teknik Kurul'da yer alıyordum. 2004 yılındaysa seçimlerden önce Cengiz Keleş sonra Ali Nihat Yazıcı yönetim kurullarında görev almamı teklif ettiler. Ben de Ali Nihat Yazıcı'nın ekibinde bulunmanın Türk satrancına daha yararlı olacağına inandığım için bu ekibe girdim. 2004'te seçimi kazanınca da Yönetim Kurulu'na girdim.

- Peki, milli takımlar menajerliği görevine nasıl başladınız?

2005 yılında çalıştığım bankadan ayrılmayı değerlendirdiğim dönemde Başkan'la görüştük. Başkan da bankadan ayrılırsam bir süre kendisine destek vermemi istedi. 2006 Avrupa Bireysel Şampiyonası'nda başhakem olmamı teklif etti. Gerçi bu teklifi daha önce de yapmıştı ancak iş yerimden o kadar uzun süre ayrılmam olanaksız olduğu için olumlu cevap verememiştim.

Böylece bankadan ayrıldım. Planım 5-6 ay satrançla tam zamanlı olarak ilgilenmek ve sonra kendi iş yaşamımla ilgili karar vermekti. Bu dönemde sevdiğim, hayatımın bir parçası olan satranca zaman ayırırım diye düşünmüştüm Böylece 2006 Avrupa Bireysel Şampiyonası'nda başhakem oldum. Bu süreçte ayrıca Yönetim Kurulu Üyesi ve Hakem olarak görevler aldım ve sonra Milli Takım Menajerliği görevine getirildim. Teklif edilme, kabul etme süreci gibi bir durumda olmadı yani!

- Peki, bu göreve başlarken Yazıcı ve diğer Yönetim Kurulu üyeleri ile birlikte hem maaşlı bir görev almanızın hem de yönetim kurulunda yer almanızın sakıncalar doğuracağını dikkate aldınız mı?

Bu göreve resmen Nisan 2006'da geldim. İş Kule'nin 41.katında Milli Takımlarımızı tanıtım yemeği verilmişti ve benim göreve gelmem ertesi gün açıklanmıştı. İnternet sayfasında da "milli takımlar sorumlusu" olduğum açıklandı.

- O zaman fahri bir görev miydi?

Evet. Zaten Ağustos 2006'ya kadar herhangi bir maaş almadım federasyondan. Maaş almam söz konusu olunca da durumu değerlendirdik. Göreve maaşlı olarak devam edersem yönetim kurulundan istifa etmemin gerekip gerekmeyeceğini konuştuk. Ancak yönetim kurulundan istifa ettikten sonra yönetim kurulunda satrancın içinden gelen, milli takımları ve sporcuları temsil eden kimse kalmayacaktı. Dolayısıyla biz de seçimlerden sonra yeni bir yapı oluşunca yönetim kurulundan ayrılmamın en sağlıklısı olacağına karar verdik.

Şimdi Yönetim Kurulu içinde Milli Takımlardan Sorumlu olarak Kuvay Sanlı görev alıyor. Sporcu ve antrenörleri Yönetim Kurulu'nda temsil eden, onlardan sorumlu bir Asbaşkanımız var artık. Ben de Milli Takımlar Menajeri olarak görevimi sürdürüyorum. Yine Yönetim Kurulu toplantılarına katılıyorum.


"Eleştirilerde Haklılık Olmasa Yapıda Değişiklik Yapmazdık"

- Gerek daha önce gerek seçim döneminde bu ikili göreviniz gündeme geldi ve eleştirildi. Sizce bu eleştirilerde haklılık payı var mıydı?

Zaten kendi içimizde bu durumu uzun süredir konuştuğumuz ve hak verdiğimiz için böyle bir yapılanmaya gittik. Benim yönetim kurulunda olmamın ana faydalarından birisi milli takımla ve oyuncularla ilgili konularda resmen etkili olabilmemdi. Biz zaten seçim döneminden önce bu sorunu değerlendirip bir şekilde değiştirmeyi hedefliyorduk. Haklı görmeseydik değiştirmezdik.

- Milli Takımlar Menajeri, bu görevi ilk kez üstlenen kişinin gözünden ne yapar?

Bu göreve getirildiğimde benim için zor bir süreç başlamıştı Önceden böyle bir kişi ve pozisyon yoktu. Görev tanımı yoktu ve süreç içinde bunları oluşturmam gerekti. Bana göre milli takımlar menajeri, Milli Takım Antrenörleri, Milli Takım sporcuları, aday diğer sporcular, AYGEG ve Altyapıda bizim geleceğimiz olan genç sporcularımızın hepsinden sorumlu bir kişidir. Aynı zamanda Menajer Federasyon başkanına yardımcı olur ve bazen Başkanı da temsil eder.

Yapılacak işlerin ve alınacak kararların hem yönetsel hem de organizasyonel anlamda sorumlusuyum. Örneğin sporcularımız bir turnuvaya gidecekleri zaman ya da Dünya veya Avrupa Yaş Grupları'na katılacakları zaman bütün planlamalar en başta benim sorumluluğumda yapılıyor. Tabii bu planlamaları federasyonda çalışan arkadaşlarımızla birlikte yapıyoruz.

Milli Takım antrenörleri ve oyuncularının mümkün olan en iyi koşullarda çalışmaları ve kalmalarını sağlamaya çalışıyorum. Ayrıca geleceğin milli takımın yapısını oluşturmakta için çalışmalar yapıyorum.

"Amacımız Federasyonu Hem Kurumsal Hem de Sportif Anlamda En iyi Şekilde Temsil Etmek"

- Biraz daha detaya inecek olursak bunları nasıl yapıyorsunuz?

Bu göreve geldikten sonra her Milli Takım oyuncusunun sorunları, ihtiyaçları, isteklerini iletebilecekleri kişi oldum. Takdir edersiniz ki Başkanımızın her an, herkesle iletişim kurabilecek zamanı yok. Türkiye'de satranç çok büyüdü ve gelişti. Bazı konularda kurumsal bir yapı olması ve o konulardaki işlerin ve sorunların, ilgililer tarafından yürütülmesi ve çözülmesi gerekiyor. Dolayısıyla bu göreve geldikten sonra federasyonla ilgili bütün uygulamalarda milli takım oyuncularının, antrenörlerinin, AYGEG ve altyapıyla ilgili bütün konularda konuşulacak kişi ben oldum. İletişim, uygulama ve karar mekanizmalarında bir çabukluk ve ulaşılabilirlik sağlandı. Ben de özetle milli takımlarla ilgili bütün işlerin yürümesini sağlıyorum.

Bu süreçte neler yaptınız? Ne gibi aşamalar kaydettiniz?

Adrian Mikhalchishin'in Bayan Milli Takım Antrenörlüğü görevine başlamasına önayak oldum. Yönetim Kurulu ve Başkan da bu konuda olumlu görüş bildirdiler ve Hollanda Bayan Milli Takımı'ndan ayrılıp Türkiye Bayan Milli Takımı ile çalışmaya karar verdi.

"Diğer Ülkelerden Bir Adım Öndeyiz"

- Mikhalchishin sadece Bayan Milli Takımı ile mi çalışıyor?

Aslında hayır. Başka sorumlulukları ve özel işleri de var; fakat asli görevi ve önceliği Bayan Milli Takımı antrenörlüğüdür.

İlk sorunuza dönecek olursak milli takım oyuncularının kurumsal anlamda, forma ve takım elbiseleriyle kılık-kıyafetleriyle Türkiye ve Türkiye Satranç Federasyonu'nu her açıdan en iyi şekilde temsil etmelerini, milli takım sporcularının katıldıkları yarışmalarda en iyi koşullarda konaklamalarını da sağlıyoruz. Bu hem sporcuların başarısı hem de Türkiye'nin prestiji açısından önemli.

Bu konuda hep diğer ülkelerden bir adım öndeyiz. Avrupa ve Dünya Yaş Grupları Şampiyonaları'nda kendimize ait bir çalışma ortamı oluşturacak kadar prestijliyiz. İtibarlı olmamız bize daha iyi olanaklar sağlıyor. Olimpiyatlar'da dünyanın en güçlü satranç ülkeleri ve oyuncularının kaldığı otelde konakladık. Dresden'deki en lüks, Olimpiyat indirimli konaklaması gecelik 150€ olan otelde (turnuva salonuna sadece 15 m. Mesafedeydi) kaldık ve normalde benim de ücret ödemem gerektiği halde konaklamam ücretsiz karşılandı (olimpiyatlarda ücretsiz konaklama 12 kişiye veriliyordu ve bizim kafilemiz 13 kişiydi). Böylece TSF'ye önemli bir kazanç sağladık. Gittiğimiz her yerde ülkemizi ve federasyonumuzu hem sportif hem de kurumsal anlamda en iyi şekilde temsil etmeyi hedefliyoruz.

- Sporcular, özellikle yıldız satranççılar zor insanlardır ve özel ilgi göstermek gerekir. Herkesin bireysel istekleri de vardır. Zorlukları olmuyor mu?

Tabii, işin doğasında zorluk var. Yoğun iletişim gerektiren bir görevde herkesin farklı istekleri oluyor. Oyuncular, antrenörler, AYGEG, altyapı sporcuları ve buna bağlı olarak velilerin hepsiyle birden iletişim kurduğunuz için karşınızda büyük bir grup haline geliyor.

Oyuncuların her birinin ayrı yaklaşımları, istekleri ve sorunları oluyor. Herkes kendi doğrularına göre yorum ve değerlendirmeler yapıyor. Bu açıdan hep dengeleyici ve çözüm bulucu olmak zaman zaman çok yorucu oluyor. Çok yorulduğum, çok sıkıldığım zamanlar olsa da esas önemli olan beni ve bizi mutlu eden bizim satranç aşkımızdır. Böyle olmasa ekip olarak bu işlerle uğraşmazdık.

Bazen başkanla oyuncular, bazen başkanla antrenörler, bazen antrenörle oyuncular arasındasınız. Hep ikili ilişkilerde uyumu sağlayan, çözüm üreten ve karar veren olmanız gerekiyor. Tabii herkesi memnun etmek de mümkün olmuyor.

- Milli Takım'ın kıyafet sponsorluğu gündeme gelmişti. Bundan bahseder misiniz?

Seçimlerden önce Kuvay Bey ile fikir alışverişinde bulunurken sponsorlarla uyumlu çalışan bir yönümüz olması nedeniyle kendisi de BİSSE ile görüşmeyi önerdi. Çok iyi bir diyalog kurduk ve Erkek Milli Takımızın kıyafet sponsoru oldu. Milli Takım için takım elbise, kravat ve yakın gelecekte daha da çeşitlenecek kıyafetlerin tasarlanmasını yapacak. Resmi protokol bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde imzalandı,yazılı ve görsel basında yer aldı.

Üstelik bu sponsorluk sadece milli takımla sınırlı kalmıyor. Tasarımında çalıştığımız formalar satışa da çıktı. Ayrıca Bisse'nin de önerisiyle TSF lisans kartı olan sporculara %20 indirim yapılıyor.

- Bu sponsorluğun ana sponsor Türkiye İş Bankası ile bir ilişkisi yok değil mi? Türkiye İş Bankası ile ilişkileri de etkilemeyecektir öyle değil mi?

Aslında olumlu anlamda etkiliyor. İş Bankası lisans kartı olanlar bu indirimlerden yararlanabileiyor. İş Bankası bizim ana sponsorumuz ve onlar bu sponsorluğu destekleyen alt sponsorluklara her zaman sıcak bakıyor. Giyim, ulaşım teknoloji sponsorlukları gibi konuların yanı sıra turnuva sponsorluklarında da İş Bankası açısından bir sorun yok. Zaten bu konularda onları hep bilgilendiriyoruz.

- Milli Takımlar Menajeri olarak (sonuçta her 15 günde bir Türk satranççısı bir uluslararası turnuvada yer alıyor) düşününce çok sık seyahat ediyorsunuz. Bu konuda eleştiriler oldu, sizin yaklaşımınız nedir?

Belli bir kafile ile gidilen turnuvalarda ben de o kafile başkanı olarak yer alıyorum ve doğrusunun da bu olduğunu düşünüyorum. Avrupa ve Dünya Yaş Grupları, Olimpiyat, Akıl Oyunları gibi milli takım olarak temsil edilen ve büyük kafilelerle gittiğimiz yarışmalarda benim bulunmamın doğru olduğunu düşünüyoruz.

Bununla birlikte Milli takım oyuncularının birinin veya birkaçının gittiği turnuvalara ben gitmiyorum. Tabii, onlar gidene kadar tüm düzenlemeleri, gittikleri yerdeki koşulları ve geri dönüşlerini ben ayarlıyorum.

img_5172.jpg

Kaynak: http://www.tsf.org.tr/kaynaklar/soeyleiler/2140-milli-takimlar-menajeri-ozgur-solakoglu-qsatranc-askimiz-olmasa-boyle-bir-isi-yapmazdikq-1


- Venom - 19-01-2009

Özgür Solakoğlu: "Suat Atalık'ın 20 Yıldır Problemli Olmadığı Federasyon ve Milli Takım Sporcusu Yok" (2)
Pazartesi, 19 Ocak 2009 12:54

Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu, geçtiğimiz hafta yayınlanmaya başlanan söyleşinin ikinci bölümünde Türkiye'nin dünya satrancındaki yeri, seçim döneminde gündeme gelen harcırah sorunu ve Türkiye'nin ilk büyükustası Suat Atalık ile ilk kez Avrupa Şampiyonu olan satranççısı Ekaterina Atalık ile yaşananların perde arkasını açıklıyor. Özgür Akman'ın yaptığı söyleşinin ikinci bölümü aşağıdadır.

"Turistik Seyahat Yaptığımız İddiası Çok Gülünç"

- Siz de dahil olmak üzere Sporcu olmayan kişilerin, kafile başkanları ve yöneticilerin harcırahlarının yüksek olması da çok eleştirildi. Neden böyle bir fark var?

Bütün kurumlarda yöneticilerin, yetkileri ve sorumlulukları oranında aldıkları belirli harcırah ve ücretler var. Yönetim kurulu üyelerimiz maaş almıyorlar. Yani Yönetim kurulunda olmalarının onlara maddi bir getirisi olmamaktadır.

Tabii ki TSF'yi temsilen gittikleri yerlerde harcırah almaları normal diye düşünüyorum.. Ülkemizdeki birçok şirkette olduğu gibi üst düzey pozisyonlarda bulunan kişiler belli ödenekler alırlar. Özellikle Federasyon başkanımızın ve diğer Yöneticilerimizin maaş almadığını göz önünde bulundurursak, görevlerinin gereği olarak bu harcırahları almaları doğaldır.

- O zaman eleştirilerde de dile getirildiği gibi yöneticilerin sporculardan hiyerarşik olarak daha yukarıda olduğunu mu kastediyorsunuz?

Tüm federasyonlarda hiyerarşi böyledir. Eğer Türkiye Satranç Federasyonu Başkanı 24 saat çalışarak satrancı bir noktasından yüz noktasına getiriyorsa, bu dönem içinde yurt içi, yurt dışı ziyaretlerinin yanı sıra yaptığı bütün işlerde çabalarının desteklenmesi gerekir. Bugün sporcularımıza tanınan ve dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan olanakları sağlayan öncelikle Başkanımızdır. Türkiye'de 4 yıl önce hayal olan, kimsenin düşünemedikleri gerçek oldu ve 8 yılda 20 yıllık yol kat edildi. Başkanımızın yerine getirdiği bu görevinden maddi bir beklentisi hiçbir zaman olmamıştır çünkü kendisi bu görevi gönüllü olarak yerine getirmektedir. Bu kadar olumlu ve inanılmaz işler yapılırken, yöneticilerin sırf kendi bütçelerinden harcama yapmaları doğru değildir. Türk satrancı ve Türkiye Satranç Federasyonu'na bir katkı sağlanacaksa, bu katkının sağlanacağı ortam yaratılmalıdır. Harcırahlar da temsil görevi yerine getirilmesinin karşılığıdır.

- Turistik seyahat değil yani?

Bu seyahatlerin turistik olduğu düşüncesini çok gülünç ve mesnetsiz bir iddia olarak görüyorum. Yurtdışına gittiğimizde kurduğumuz ilişkiler, Türkiye Satranç Federasyonu'nun yurtdışından nasıl göründüğü, nasıl karşılandığı, oralardaki yaklaşımlar ve görüşmelerden neler yaptığımız somut olarak ortaya çıkıyor.

Geçmiş dönemde yurtiçinde kendimizi anlatma açısından bir eksiğimiz oldu. Ülkemiz satranç kamuoyuna kendimizi daha fazla anlatmamız gerekiyor. Dünya Satranç topluluğundan, neredeyse her gün, gurur veren yorumlar alıyoruz. Örneğin Rusya ve ABD kafile başkanlarından, oyunculardan, herkesten olumlu tepkiler alıyoruz. Olimpiyatlarda da, gittiğimiz diğer yerlerde de Türkiye adı büyük bir farklılık ve heyecan yaratıyor.

Türkiye Satranç Federasyonu seçimlerini tüm dünya izledi ve takip etti. Hiçbir ulusal satranç federasyonu seçimi dünyanın diğer ülkelerinde bu kadar takip edilmedi, ChessBase'e haber olmadı. Dresden'e geldiğimizde birçok kişi bizleri kutladı. Hatta birçok yabancı dostumuz Satranç TV'den seçimleri canlı izlediklerini söylediler.

"Dünyada Nasıl ABD Seçimleri İzlendiyse, Satranç Dünyası da TSF Seçimleri'ni Aynı Şekilde İzledi"

- Sizce uluslararası çevrelerin bu kadar çok yorum yapması kendilerinde karışma hakkı gördükleri anlamına gelir mi?

Karışma olarak görmüyorum. Bence, Türkiye'deki satranç topluluğunun her üyesinin, satrancın gelişmesinde emeği geçmiş herkesin gurur duyması gereken bir tablo. Dünyada nasıl herkes ABD seçimlerini izledi ise TSF Seçimleri de satranç dünyasında benzer derecede etkili oldu. Dünyada satrancın geleceği açısından bu çok önemliydi. Herkes Ali Nihat Yazıcı'nın kazanmasından mutluluk duyduğunu belirtti. Dünya, Türkiye Satranç Federasyonu'nu takdir ediyor, örnek alıyor ve hayranlıkla izliyor. Belki yurt dışında yaşadıklarımızı Türkiye'deki dostlarımız yeterince algılayamıyor. Bu gelişmelerden herkes gurur duymalı.

- Aslında eleştiriler Türkiye'nin uluslararası prestijinden ziyade yerli dinamiklerin yeterince önemsenmediği yönünde... Uluslararası camianın önceliklerine daha büyük öncelik verildiği düşünülüyor.

Türkiye'nin böyle bir aşamaya gelmesi önemli ve ayrıca Türkiye'deki meselelerle yeterince ilgilenilmediğine kesinlikle katılmıyorum. İş Bankası Ana Sponsorluğu gerçekleşmiştir. Türkiye'de lisanslı sporcu sayısının en yüksek olduğu spor federasyonu artık TSF'dir. Okullarda satranç seçmeli ders olarak okutuluyor ki zaten bu başlı başına bir devrim niteliğindedir. Yaş Grupları Şampiyonamıza 1000 kişinin üzerinde katılım olmaktadır. Hiçbir federasyonda olmayan Lisans ve UKD Online sistemleri kullanıma açılmıştır. WEB üzerinden ücretsiz Satranç öğrenme olanağı sağlanmıştır. İş Bankası sponsorluğu ile Playchess'de Türkiye için özel bölüm açılmıştır ve İlköğretim okullarımıza malzeme yardımları yapılmaktadır. 2007 Dünya Yaş Grupları Şampiyonasına 300'e yakın sporcu, federasyonun finansmanı ile çok cüzi fiyatlarla katılma olanağı bulmuştur.

Altyapıda başarılar elde ettik ve önemli düzeyde gelişme sağladık. Son 4 yıl içerisinde Türkiye'de düzenlenen organizasyonların sayısında ve kalitesindeki inanılmaz artış Türkiye'deki satranç ortamı için ne kadar fazla emek harcandığının göstergeleridir. Ülkemizin üst düzey oyuncuları ratinglerini önemli oranda geliştirmişlerdir.

"Suat Atalık ile Yaşanan Sorunlar Seçim Dönemiyle Bağlantılı,
Özellikle Çıkarılan Sorunlardı"


- Seçim döneminde gündeme gelen en önemli krizlerden birisi Türkiye'nin ilk büyükustası Suat Atalık ve Türkiye'ye ilk Avrupa şampiyonluğunu kazandıran eşi Ekaterina Atalık ile TSF Yönetimi arasındaki meselelerdi. Bu noktaya nasıl gelindi?

Bunu kriz olarak nitelendirmiyorum. Dile getirilen konular Türkiye'deki seçim dönemiyle bağlantılı yaşanan, özellikle çıkarılan sorunlardı. Suat Atalık niye milli takımda oynamıyor diye soruluyor...

- Daha geçmiş dönemi kastediyorum...

Yine yaşadığımız sıkıntıların ana nedeni seçimlerdi.

"Suat Atalık Yirmi Yıldır Bütün Federasyonlarla ve Milli Takım Oyuncularıyla Sorunlar Yaşamaktadır"

- Daha önceden ilişkiler nasıldı? TSF ve Atalıkların ilişkileri nasıldı?

TSF olarak Ekaterina Atalık ile fazla bireysel iletişimimiz olamamıştır. Şahsı ile bütün iletişimimiz Suat Atalık'ın mail adresi üzerinden ve onun aracılığı ile yapılmaktaydı. Ekaterina Atalık ve Suat Atalık ile ayrı iletişim kurmayı istedik ve rica ettik. Ancak kendi istekleri ve tercihleri üzerine sadece Suat Atalık ile iletişim kurmak durumunda kaldık. Evlilik bağı olduğu için bu konuda yaptırımda bulunmakta doğru olmazdı.

Milli Takımlarla ilgili konuların kişiselleştirilmesini hiçbir zaman doğru bulmadım. Suat Atalık zaten yirmi yıldır bütün federasyonlarla ve milli takım oyuncularıyla sorunlar yaşamaktadır. İletişim güçlüğü çeken ve bu nedenle problemler yaratan, insanları küçümsemeyi davranış biçimi haline getirmiş, kendisine selam verdiğinizde suratını diğer tarara çeviren bir kişidir. Bunlar onu biraz yakından tanıyan herkes tarafından bilinen özellikleridir. Kimse Suat Atalık'ın satranç açısından başarısını, profesyonelliğini ve yerini sorgulamamakta, aksine bu açıdan her zaman saygı duyulmakta ve takdir edilmektedir. Türkiye'nin yetiştirdiği ilk Büyükustadır. Buna değer veriyoruz; ama maalesef satranç oyuncusu kimliğinin dışında, kişilik özellikleriyle camiamıza özellikle gençlerimize ve çocuklarımıza örnek gösterebileceğimiz bir karakterde değildir. Milli takım oyuncularının tamamıyla iletişimini koparmış olması bunun en basit ve net örneğidir. Bayan Milli Takım oyuncuları da dahil olmak üzere anlaşmazlıkları bulunmaktadır. Sadece başkanımızla, benimle ve son dönemdeki federasyonla değil 15-20 yıldır bu tarz problemleri yaşamaktadır. Satranc hayatının her döneminde ve başka ülkelerde de sorun üreten bir oyuncu olmuştur. Sonuç olarak yaşanılan sorunlar sadece bu dönemle ve federasyonumuzla ilintili değildir.

Bunun yanında kendisine TSF'nin verdiği olanakları ve sağladığı şartları dünyada hiçbir ülkede bulması mümkün değildi.

- Peki yine çok merak edilen bir konu: Suat Atalık ve Ekaterina Atalık niye Dresden'de oynamadılar?

Suat Atalık'a Disiplin Kurulu tarafından verilen üç aylık bir ceza nedeniyle oynayamadı.

- Bu ceza için Olimpiyattan sonra başvuru yapmak hiç aklınıza geldi mi?

Bu konu, Disiplin Kurulundan, belli bir tarihte ceza verilmesini istediğiniz anlamına gelir ki böyle bir etki gücümüz yok ve zaten olmamalı..Disiplin Kurulu ve Denetleme Kurulu, olması gerektiği gibi, bağımsız kararlar vermektedir. Kararlarını belgelere (kanıtlara) ve kurallara göre karar vermektedirler. Olaylar iletilirken e-mailler ve sözleşmeler gibi belgeler kanıt olarak verilmektedir. Disiplin Kurulu,Somut belgelere dayanarak, kurallar ışığında karar vermektedir.Herhangi bir etki olması söz konusu değildir.

"Suat Atalık Siyasi Bir Geleceği Tercih Etti"

- Ceza süreci tamamlandıktan sonra Suat Atalık ve Ekaterina Atalık'a önümüzdeki dönemde milli takım kapıları açık olacak mı?

Suat Atalık'ın milli takımda olmamasının ana nedeni işlediği disiplin suçundan dolayı ceza almasıdır. Ayrıca zaten belli bir süre önce de başkanlık için yarışacağını, gazete köşesinden, forum ortamından ve gazetelere verdiği röportajlar ile kamuoyuna duyurmuştu Kendisi sporculuk yerine siyasi bir geleceği tercih ettiğini böylece açıklamış oldu

"Atalık 30 Yıllık Arkadaşını Suçladı, Mihalcisin'i Tehdit Etti"

Suat Atalık'ın burada olmamasının bir başka sebebi de takımdaki hiçbir oyuncuyla ve antrenörüyle iletişiminin olmaması ve takım ruhunu bozmasıdır. Kaldıki seçim döneminde 30 yıllık arkadaşı olan A Milli Takım antrenörü Grivas'ı aramış, Milli Takımdan ayrılması istemiştir. Grivas bu isteğini geri çevirdiği için kendisini ağır bir şekilde suçlamış ve ilişkisini kesmiştir. Aynı şekilde Bayan Milli Takım antrenörümüz Adrian Mihalcisin'i aramış, Milli Takımı bırakmasını istemiştir. Kendisinden de olumsuz cevap aldığı için ilişkisini kesmiş ve kendileri seçilirse Türkiye sınırları içine sokmayacağı yolunda mesajları ortak tanıdıkları aracılığı ile göndermiştir. Satranç bireysel olsa da takım maçlarında takım ruhu, takım oyuncuları ve antrenörler arasındaki iletişim çok önemlidir. Takımdaki oyuncuların aralarındaki iletişim performanslarını ciddi anlamda etkilemektedir.

- Suat Atalık'ın 2006'daki Olimpiyatlarda ve 2007'deki Avrupa Takımlar Şampiyonası'ndaki varlığı da böyle bir sonuç yaratıyor muydu? O zaman da benzer sorunlar var mıydı?

Evet, vardı. Milli takım içinde yaşadığımız sorunları dışarıya yansıtmamaya özen gösterdik, ama hem önceki Olimpiyatlar hem de Avrupa Takımlarda bu nedenle sorunlar yaşadık.

Aktif siyasete atılan birisinin zaten aktif sporculuğu sürdürmesi mümkün değildir ve doğru da değildir

Ayrıca seçim dönemi S.Atalık, kendisi ve eşinin hiç kampa çağrılmadıkları gibi doğruları yansıtmayan iddialarda bulundu. Avrupa Takımlar Şampiyonası öncesi yapılan kampa katıldılar. E.Atalık'ın davet edildiği halde katılmadığı Foça kampı var ve sonraki kampa turnuvada olmaları nedeniyle katılamamışlardı. GM Adrian Mihalcisin özellikle Ekaterina Atalık için İstanbul'a gelerek ve 10 gün boyunca her gün onun evine giderek çalışmıştır. Kısaca bu örnek bile birçok söyledikleri gibi, bu iddianın da gerçek dışı olduğunun göstergesidir. Burada kamuoyumuza bir gerçeği daha açıklamak istiyorum. Ekaterina Atalık'ın Bireysel Antrenörlüğünü, kendi istekleri üzerine Suat Atalık üstlenmişti. Yani Adrian Mihalcisin'in, sadece Milli Takımlarla bağlantılı turnuvalarda antrenörlük yapması, bunun dışında Suat Atalık'ın çalıştırması kendi istekleri doğrultusunda olmuştur. Mihalcisin'in ve Başkanın onayı ile bu istekleri kabul edilmiştir

Ayrıca yine seçim dönemi açıklamalarında, harcırahının 54€ olduğunu belirtmişti, ancak iptal edilen sözleşmesinde de yazıldığı gibi harcırahı 80€'dur. ELO' su 2600'ün altına indiği için harcırahı 54€'ya düşmüştür. Bu ve benzerleri doğru yansıtmadıkları örneklerden sadece birkaçıdır.

Seçim dönemi boyunca bütün milli takım oyuncularımızı bu konuların dışında tutmaya özen gösterdim. Seçim döneminde bir tarafın söylemlerine dahil olarak gündeme gelmenin, sporcularımızı yıpratacağını düşünerek bu yaklaşımın daha uygun olacağı inancındaydım. Ne A tarafı ne de B tarafına yakın durmamalarını sağlamaya özen gösterdim. Bu dönemde bu tartışmalardan onları yalıtmaya çalıştım ve kendilerinden bunu rica ettim.

"Milli Takımda Oynamak Pazarlık Konusu Edilemez"

- Ekaterina Atalık?

Ekaterina Atalık'ın olimpiyatta oynaması TSF olarak hepimizin ortak arzusuydu. Bayan Milli Takımımızın oyuncusu olmasına rağmen, Suat Atalık'ın eşi olması nedeniyle mutlaka bu yaşanan sorunların onu da etkilediğini düşünüyorum Çok normaldir bu. Biz de oynaması için kendisinden resmi talepte bulunduk.

- Bu talep için çok kısa bir süre verildiğini (2,5 gün) dile getirilmişti...

Tarihi aylar öncesinden belli olan Olimpiyat konusunda, ortada zamanla bağlantılı düşünülecek ne olduğunu anlamak mümkün değil. Bir hafta veya bir ay olsa cevap farklı mı olacaktı? Ayrıca bu zamanlamanın nedeni Dresden'in organizasyon ekibinin 12 Eylül'e kadar son listeleri bildirmemizi istemesiydi. Ben de kendilerine bu nedeni aramızdaki yazışmalarda açıkladım.

Tüm bunlara ek olarak, tarafıma Disiplin Kurulu cezası almaz ise milli takımda oynayabileceğini belirten bir e-posta (İngilizce yazdığım bir maile Türkçe cevap geldiği için bu mailin aslında Suat Atalık tarafından yazıldığı kanaatindeyim.) göndermiştir. Milli takımda oynamak gibi onurlu, gurur duyulması, her şeyini bırakıp gelmesi gereken bir konuda bize disiplin cezası almazsam oynarım şartını sunmuş ve bunun pazarlığını yapmaya çalışmıştır.

- Disiplin Kurulu karar vermiş olsaydı ve ceza alsaydı oynayamayacaktı milli görevi kabul etmiş olsaydı bile öyle değil mi?

Evet, tabii. Yasal sorunları ancak yasal çözümlerle aşabilirsiniz. O dönemde Disiplin Kurulu'nda onun dosyası görüşülüyordu. Dosyası sonuçlanmamış değerli bir Milli Takım oyuncumuzu tabiî ki davet ettik. Tam tersine davet etmeseydik, disiplin kurulundan önce biz karar vermiş gibi olurduk. Milli takımda oynamak pazarlık konusu edilemez. Pazarlık konusu yaptığı için Yönetim Kurulu, milli takımda oynamamasının daha uygun olacağına karar verdi.

İşin açıkçası, milli takımda Ekaterina Atalık'ın olmamasının nedeni kendisinin reddetmesidir. Milli takımın davetine "disiplin kurulu ceza vermezse oynarım" demek milli takımda oynamayı reddetmektir. Maalesef, Dresden'de aramızda olmadı. Olsaydı çok katkı vereceğinden emindim. Onun milli takım oyuncularımızla herhangi bir iletişim problemi; çalışma problemi yok. Dolayısıyla Ekaterina Atalık'ın aramızda olmaması bizim için önemli bir kayıp oldu.

Milli takımda oynamayı disiplin kurulunda ceza almama şartına bağlayan Ekaterina Atalık, bu arada Avrupa Kulüpler Kupası'nda oynamak için bizden izin istedi, biz de kendisine bu izni verdik. Kasım ayındaki Olimpiyat'ta Milli takımda oynamak için şartlar koşup sonra Avrupa Kulüpler'de oynaması da ayrıca ilginç ve düşündürücüdür.

- Son olarak milli takım kapısı "siyasi bir gelecek tercih ettiği" için Suat Atalık'a kapalı mı?

Bunu zaman gösterecek. Şu anda kesin bir cevap vermek istemiyoruz. Sporcunun gereğince davranması, bir sözleşme imzalamışsa bunun gereklerini yerine getirmesi gerekir. Uygun bir yapı oluşturulursa olabilir. Bu sadece Suat Atalık için değil bütün sporcular için geçerlidir. Önümüzdeki dönemde daha yeni ve daha açık bir yapıya ulaşmayı hedefliyoruz.

- Açık yapıdan tam olarak ne kastediyorsunuz?

Geçtiğimiz dönemde milli takımla ilgili sorunları kamuoyuna yansıtmamayı tercih ettik. Milli takımın başarısı ve psikolojik anlamda güçlü olmasını sağlamak adına, Milli Takımlarla ilgili konuların fazla dışarıya aktarılmaması ve tartışılmamasının daha doğru bir yaklaşım olduğu inancındaydım.

- Yani kamuoyu milli takımla ilgili konuları tartışmamalı mı demek istiyorsunuz?

Hiç tartışmamalı demiyorum ama fazla spekülasyon olursa milli takımın başarısını etkileyebileceğini düşünüyorum. Milli Takımlar Menajeri olarak bakış açım bu. Kol kırılır, yen içerde kalır kanaatindeydim.

Ancak geçtiğimiz dönemde bu yaklaşımımızın ve anlatılmayan konuların bazı çevrelerce yanlış ve maksatlı bir şekilde kullanıldığına üzülerek şahit olduk gördük. Satranç kamuoyuna olaylar eksik ve yanlış aktarıldı,bu yüzden yanlış algılandı. Bilgi yanlışlığı ve eksikliği olmasına yol açtı.

İleride aynı şekilde milli takımlar ve sporcularla ilgili konuların yanlış anlaşılmaması ve gerçek dışı bir şekilde aktarılmasına engel olmak için elimizden geleni yapacağız. Bu anlamda iletişime daha açık olacağız ve satranç camiasına açıklamalar yapacağız.

img_5172.jpg

Kaynak: http://www.tsf.org.tr/component/content/article/1/2145-ozgur-solakoglu-2


- ibrahimethemAy - 23-01-2009

FM(Forum Master) Özgür Solakoğlu, şimdi de IM(Interview* Master) olma yolunda ilerliyor.Milli Takımlar genel menajeri, camiamızın en önemli değerlerinden birisine federasyonun resmi sitesinde bunları söylerse, bunun altında başka şeyler aramak gerekmez mi?

Sayın Atalık hakkında herkesin eleştirisi olabilir, pekala bunları da uygun bir üslupla kendisine iletebilir, hatta forumda paylaşabilir.Ancak Milli Takımlar Genel Menajeri, Federasyonun Resmi sitesinde böyle bir üslupla bu kadar mesnetsiz ifadeleri dile getirince hoş olmuyor.

GM balçıkla sıvanmaz:)


*Röportaj


Not: "Beijing" başlıklı kapatılan TSF Forum'daki yazıyı hatırladım da, Sayın Solakoğlu, Sayın Akman'ın üstüne kendi hatasını yıkmamış mıydı?Ya da hata Sayın Akman'ın bile olsa bunu deşifre ederek kendisini kurtarmaya çalışmamış mıydı?Hatırladım sadece, konuyla alakası yok...


http://www.turkiyesatrancforum.com/forum/viewtopic.php?t=502

Sayın Gökerman'ın röportaja yanıtıdır.Röportajı okuyan herkesin bu yanıta da göz atması gerekir.

Saygılarımla...


- Venom - 24-01-2009

Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu: "Yeni Bir Sistem Planlıyoruz"(3)
Cuma, 23 Ocak 2009 00:45

Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu, kendisiyle yapılan söyleşinin son bölümünde milli takımla ilgili merak edilen konularla ilgili açıklamalar yapmaya devam ediyor. Solakoğlu, satranç camiasında çeşitli tepkiler alan söyleşinin son bölümünde de milli takımın dünü, bugünü ve geleceğine dair gündeme gelen konularda Özgür Akman'ın sorularını yanıtladı.

Solakoğlu, Bu bölümde mili takım sporcularına sağlanan olanaklar ve maaşları, Barış Esen'in neden milli takımda yer almadığı ve Akdeniz Şampiyonası'nda oynamadığı ve Solakoğlu'nun Dresden'deki Olimpiyat'ta alınan sonuçları nasıl gördüğünü anlatıyor.

"Milli Takım Sporcularına Bu İmkânları Sağlayan Tek Ülke Türkiye'dir"

- Milli takım sporcularının aldıkları maaşların düşük olduğu da çokça tartışıldı. Buna katılır mısınız?

Sporcuların gelirlerini değerlendirirken çeşitli kıstaslara bakmamız lazım. İlk olarak dünyada satranç oyuncularının gelirlerine bakmak gerekir. İkincisi, Türkiye içindeki gelir durumuna göre karşılaştırma yapılmalıdır. Üçüncüsü, TSF'nin Milli Takımlar için ayırdığı bütçedir. Milli takım sporcuları için ne kadar harcama yapıldığıdır. Maaşları dışında, turnuvalara gitmeleri, kamplara katılmaları için de ayrılan bir bütçe var. Dördüncü kıstas da Türkiye Satranç Federasyonu'nun kendi bütçesidir.

İlk kıstasa bakacak olursak dünyada tekiz. Bu düzeyde oyunculara, yani IM'lere, bu düzeyde maaş veren ve bu imkânları sağlayan tek ülke Türkiye'dir. Bazen başka ülkelerin temsilcileri de bu durumu hayretle karşıladıklarını söylüyorlar.

Ama sonuçta şu an Türkiye'de iki büyükusta var ve milli takımın çoğunluğu uluslararası ustalardan oluşuyor. Yani, zaten maaş alan sporcular ülkenin en önde gelen satranççılarıdır, değil mi?

Doğru ama ben de bu kriterler üzerinden açıklıyorum. Bu konuda dünyada ilkiz, tekiz ve önemli olanaklar sağlıyoruz. Türkiye şartlarında onlara verilen bu maaşlar, belli seviyede geçimlerini sağlayabilmelerine katkı sağlamak amacıyla verilmektedir. 1000-2000 TL maaş verseniz de buna "az" veya "çok" diyen olabilir.

Önemli olan sadece maaş değil, bu sporculara kariyerlerini geliştirmek için ayrıca sunduğunuz olanaklardır. Sadece maaşla değerlendirmemek gerekiyor. Bu açıdan sporcularımız, kişi başına 2000 Euro'ya varan maliyetlerle turnuvalara katılabilmektedirler ve bu maliyeti federasyonumuz karşılamaktadır. Her ay dört yıldızlı otelde, bir hafta, bütün maliyetleri federasyonca karşılanan kamplara katılıp FIDE Senior Trainer unvanı olan dünyanın en iyi antrenörleriyle çalışıyorlar. Bu da onlara ayrılan bütçenin bir bölümüdür.

Antrenörlere ayırdığımız bütçe de milli takıma ayrılan bir bütçedir. Ayrıca önemli bir ayrıntıyı daha belirtmek isterim ki, yine dünyada eşi olmayan bir şekilde sporcularımızın tüm işlemleri (uçak, otel, vize, organizasyon) federasyonumuz tarafından yapılmaktadır. Yani onlar Satranç çalışmak ve oynamak dışında hiçbir şeyle ilgilenmek, uğraşmak, zaman harcamak zorunda kalmamaktadırlar.

Sonuçta sadece maaşa bakmak yanıltıcı olur. Oyunculara satranç oynamaları ve geliştirmeleri için ne kadar destek veriliyor, olanak sağlanıyor buna bakılması ve değerlendirilmesi gerekir. Böyle düşününce milli takım sporcuları için ciddi bir bütçe sağlandığı, muhteşem olanaklar verildiği anlaşılacaktır.

"Başarıya daha fazla Odaklanan Yeni Bir Sistem Planlıyoruz"

- Milli takıma ne kadar bütçe ayrılıyor peki?

Genellikle yıllık turnuva planlamaları yapılmaktadır. Zaman zaman tercihlere göre değişiklikler olabilmekte ve milli takım bütçesi de bu programa göre belirlenmektedir. Önümüzdeki yıl için de bu planlama yapılmaktadır ve Yönetim Kurulunun onayına sunulacaktır.

Dördüncü kıstas ise bu konuyla alakalı olarak TSF'nin genel bütçesidir. Önümüzdeki dönemde oyuncular için daha başarı odaklı bir sistem getirmeyi planlıyoruz.

- Bir değişiklik var gündemde yani...

Evet, başarıya daha fazla odaklanan yeni bir sistem planlıyoruz. Bu muhteşem şartlara rağmen 4 yıldır GM unvanlı yeni sporcumuz olamadı. Diğer yandan ELO değişimi olarak baktığımızda bazı sporcularımızda kayda değer bir gelişme görülüyor.

" Geleceğe Yönelik Planlamalar Yapıyoruz, Gurevich de Antrenörlük Yapacak, Her Ay Türkiye'de 15 Gün Eğitim Verecek"

- Milli takımın belkemiğini oluşturan isimler yıllardır takımda yer alan 25-30 yaş arasındaki uluslararası ustalarımız. Diğer oyunculara milli takım kapalı mı, bu yönde algılar ve eleştiriler var siz ne düşünüyorsunuz?

Eğer biz 4 yıl sonra, hâlâ 10 yıl önceki takımla, aynı elo ortalamasıyla, aynı isimlerle ve aynı unvandaki kişilerle milli takımı oluşturuyorsak bir gelişim sağlayamamışız ve başarısız olmuşuz demektir. Dolayısıyla geleceğe yönelik planlamalar yapıyoruz. Yeni dönemde Başkan'ın da açıkladığı gibi altyapıya daha fazla ağırlık vereceğiz. Bu süreç zaten iki yıldır planlı bir biçimde uygulanıyor ve sonuçlarını da almaya başladık.

Milli takıma girebilecek seviyedeki yetenekteki sporcuların milli takım hocalarıyla daha fazla ve daha düzenli çalışmalarını sağlayacağız. GM Grivas A Milli Takımın antrenörü ve GM Mikhalchishin Bayan Milli Takım Antrenörü; ancak fark ederseniz son turnuvalarda yaş grupları kategorilerindeki milli oyuncularımızla da ilgilenmektedirler. Avrupa ve Dünya Yaş Grupları buna örnektir. Zaten bu isimlere dünya satrancında antrenörlüğünün yanı sıra oyunculuk kariyeri de çok önemli bir yere gelmiş olan GM Gurevich de katılıyor. Önümüzdeki dönem Gurevich, Mikhalchishin ve Grivas yine altyapıyla ilgilenecekler. Altyapıyı ve gelecekte milli takımda yer alabilecek sporcuları daha dikkatli izleyeceğiz.

Gurevich her ay Türkiye'de 15 gün eğitim verecek. Genç yeteneklerimizin ağırlıklı bulunduğu illere giderek Cuma,Cumartesi, Pazar çalışmasını planlıyoruz.Hafta içi günler ise A Milli Takımla ve bazı illerde çalışacak. Ayrıca belli koşullarda özel derslerde verebilecek.

Bugünkü milli takım oyuncuları on yıl önce bu olanaklara sahip olsaydı, şu an çok daha iyi seviyelere gelmiş ve hepsi GM olmuş olurlardı. Onlara formasyon yıllarında bu imkânları sağlayamadık. Şimdi 10-14 yaşındaki oyuncularımıza daha iyi imkânlar sağlayabiliyoruz. Bugünkü Milli Takımımızı oluşturan nesli belki geç yakaladık; ama yeni nesli daha erken yakalamak istiyoruz. Buna uygun bir sistem oluşturup geleceğin milli takımını oluşturacağız.

Zaten Olimpiyat'ta Emre Can ve Mustafa Yılmaz ilk kez oynadılar ve başarılı oldular. Eğer 5 kişilik takımın 2 kişisi yeniyse bu önemli bir yenilenmedir. Uygulamalarımızın sonuçlarını görmeye başlamışız demektir.

Bizim görevimiz ve amacımız bu değişikliği sağlayacak yapıyı oluşturmaktır. Zaten bu değişiklikler başladı. Bunu sistemli ve sağlıklı bir şekilde yaptığımızı düşünüyorum. Küçük yaştaki oyuncularımız belirli bir seviyeye geldiklerinde milli takımda oynama hakkını elde edeceklerdir. Bunu zaman içinde hep birlikte göreceğiz.

Mustafa Yılmaz, 16 yaşında milli takıma girdi. Emre Can, uzun yıllardır satrancın içinde ama Dresden'de ilk Olimpiyatı'nı oynadı. Genç yeteneklerimizi uluslararası turnuvalarda oynatmaya, milli takım kamplarına davet etmeye başladık Mustafa Yılmaz özel davet alarak Genç Ustalar turnuvasında oynadı. Burak Fırat, St. Petersburg'dan gelen bir davet üzerine Genç Yıldızlar Turnuvası'nda oynadı. Cemil Can Avrupa Şampiyonu oldu. Cankut ve Vahap Akdeniz Şampiyonası'nda oynadılar. Dünya Okullar'dan madalyalarla dönüyoruz. Bu planlamaların sonuçlarını önümüzdeki dönemde de göreceğiz. Gurevich, Grivas ve Mikhalchishin bize bu yapıyı geliştirmemizde yardımcı olacaklar.

"Çocukların Gözlerindeki Parıltıyı Görmek İnanılmaz Bir Duygu"

- Altyapıda, yaş gruplarında son yıllarda önemli başarılar elde edildi. Bu başarıları ve çocuklarımızın yerini nasıl görüyorsunuz? AYGEG'in çalışmaları hakkında satranç kamuoyunu bilgilendirebilir misiniz?

Çocuklarımızın başarıları ve gelişimleri bizlere inanılmaz keyif veriyor. Kamplarda ne kadar arzulu ve istekli çalıştıklarını görüyoruz. Gözlerindeki parıltıyı görmek inanılmaz bir duygu yaşatıyor.

AYGEG 30 Mart 2006 tarihinde Federasyon Başkanımız tarafından kuruldu. Yani henüz 3 yılını doldurmadığımız bir yapılanma içindeyiz. AYGEG'in işleyişiyle ilgili resmi prosedürleri önümüzdeki günlerde Yönetim Kurulumuza sunacağız ve resmi yapılanma tamamlanmış olacak. Bu geçirdiğimiz 3 yıllık süreçte önemli gelişmeler kaydedildi. Genel ve Bölgesel Kamplar düzenlendi. Yurtdışındaki turnuvalarda her sporcuya antrenör olanağı sağladık. Antrenörlerimiz, geleceğin yıldızlarımızı takip ediyor, izliyorlar. Adrian Mikhalchishin ile yakın çalışma fırsatı sağlandı ve antrenör seminerleri düzenlendi. 14 antrenörümüz AYGEG tarafından seçilerek Berlin FIDE Trainer Academy'ye gönderildiler ve FIDE Trainer unvanı aldılar. Kısaca ve özetle bunları sayabiliriz. Bu 3 yıllık süreç daha çok öğrenme ve yapılanma ile geçildi. Bundan sonra gelişme dönemini yaşayacağız.

"AYGEG, Sporcuları Başarıları, Gelişimleri ve Beklentilerimize Göre Seçiyor"

- Altyapıyla ilgili de birçok çalışma olduğunu biliyoruz. Bu çalışmalarda madalyonun arka tarafını, yaş grupları milli takımlarına oyuncu seçilme sürecini anlatır mısınız?

Milli Takımlara ve yurtdışındaki turnuvalara oyuncu seçilmesi süreci en zor, en fazla izlenilen ve yorum yapılan konulardan biri olmuştur. Öncelikle şunu belirtmeliyim, Başkanımızın bu süreçlere hiçbir müdahalesi olmamıştır. Türkiye Yaş Grupları Şampiyonasında ilk 2 dereceyi alanlar Dünya ve Avrupa Şampiyonlarına katılım hakkı kazanıyorlar.

Bunun dışında her kategoride belli sayıda sporcu Yaş Grupları Milli Takım Havuzu'na seçiliyorlar. Milli Takımlara ve yurtdışında gidecek sporcular bu havuzdan AYGEG tarafından belirleniyor. Yurtdışında turnuva daveti aldığımız veya programımıza koyduğumuz bir turnuva için AYGEG'e hangi yaş kategorilerinde, yaş grubunda ve cinsiyette sporcu göndereceğimizi iletiyoruz. Seçimi AYGEG yaparak bize bildiriyor. Bu süreç içinde onlarla görüş alışverişinde bulunabiliyoruz, zaman zaman önerilerimiz olabiliyor. Sporcuları başarıları, gelişimleri ve beklentilerimize göre seçiyorlar. Burada az da olsa eleştiriler gelebiliyor. Burada aileler duygusal tepkiler verebiliyorlar. Antrenörlerimiz oyuncu seçiminde inisiyatif, bilgi ve tecrübelerini kullanıyorlar. Hepsi inanılmaz özverili, iyi niyetli ve sorumluluk sahibi kişiler. Daha önce dediğim gibi onların da AYGEG bünyesinde olmalarının ana nedeni satranç aşklarıdır. Burada önemli bir konuda velilerle ile ilişkilerimiz. Bu konuda son 3 yılda inanılmaz ilerleme sağladık. Velilerimizle güzel bir iletişim sağladık. Bize destek oluyorlar ve her zaman iletişim içindeyiz. Bu konuda hepsine ayrıca teşekkür ediyorum. Sporcularımız, antrenörlerimiz ve velilerimizle hep birlikte daha güzel sonuçlara imza atacağız.

"Erkek Milli Takımımızın Başarısını Sağlayan Ana Faktör Uyumdu,
Bayanlarda Ekaterina Atalık'ın Yokluğunu Hissetik"


- Satranç Olimpiyatı'nda milli takımlarımızın aldığı sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz? Olimpiyatlarda takımlarımızın hedefleri neydi, bu hedeflere ulaşıldı mı? Kıvanç Haznedaroğlu'nun üçüncü ve son büyük usta normunu alıp almadığı son ana kadar belli olmadı. Onun büyük usta normlarını tamamlaması da özel olarak bir hedef miydi? Nasıl bir strateji izlendi?

Dresden Olimpiyatları bizim için birçok açıdan başarılı ve mutluluk verici bir turnuva oldu. Ancak IM Haznedaroğlu'nun, harika performansına ve tümüyle hak etmesine karşın GM Normu alamaması bizi üzen ve sevincimize gölge düşüren bir durum yaşamamıza neden oldu.

IM Haznedaroğlu son tur oynamasaydı kurallara göre GM Normu alamıyordu. Çünkü Performansı 2600,5 üzeri olmasına rağmen oynadığı oyuncuların ortalaması 2368 oluyordu. Son tur maçında ise eğer berabere bile kalmış olsaydı GM Normu alıyordu.(Kazandığı düşük ELO'LU rakibi çıkarılarak 9/7 puan ile) Olimpiyatlarda alınan 9 maçlık Norm, 20 maçlık norm sayılıyor. Ancak zaten IM Haznedaroglu'nun önceden 20 maçlık normu olduğu için GM için gereken normları tamamlıyor ve unvanı alması için sadece herhangi bir turnuvanın sonunda veya ortasında 2500 ELO puanına ulaşma şartı kalıyordu.

Özeleştiri yaptığımızda, IM Haznedaroglu'nun Polonya maçında oynamasının, ortalamasını yükseltmek açısından, taktiksel olarak daha doğru olabileceğini görüyoruz; ancak takım yararı ve başka faktörler nedeni ile bu maçta oynatmama kararı alınmıştır.

IM Haznedaroglu'na 7 veya 8 maçlık Norm verilmesi için yaptığımız başvuru ise FIDE Kurallarındaki 1.41 (bazı özel turnuvalarda dokuz maçın altında verilen normlarla ilgili) maddesine girmediği için kabul edilmedi.

Yaklaşık 2-3 günümüzü hesaplamalar ve görüşmeler ile geçirmemize rağmen IM Haznedaroglu'nun GM Normu alacağı şartları, kurallara uygun şekilde sağlayamadık; ancak tüm oyuncularımızın gösterdiği performans birkaç yıl içinde birden fazla yeni GM unvanlı sporcu sahibi olacağımızı bize gösterdi.

Olimpiyat geneli ile ilgili özellikle belirtmek istiyorum. Erkek Milli Takımımızın tüm oyuncuları, tüm olimpiyat boyunca, harika bir uyum ve anlaşma içinde oldular. Takımın başarısını sağlayan ana faktör buydu.

Takım seçiminin ne kadar doğru olduğunu bu uyum ve alınan sonuçlar bize gösterdi. Tüm oyuncular renk, oynayıp-oynamama konularında müthiş bir uyum ve anlaşma sağladılar. Hep birlikte zaman geçirdiler ,güzel bir iletişim yakaladılar. Gerektiğinde birlikte karar aldılar. Zaten, ciddi bir özel sorunu nedeniyle formsuz olan ve kötü bir turnuva geçiren GM Gurevich dışında tüm sporcularımız turnuvayı elo kazanarak bitirdiler. Antrenörümüz GM Grivas da bu başarılı sonuçların sağlanmasında büyük pay sahibi olmuştur.

Bayan Milli Takımımızda ise Ekaterina Atalık'ın eksikliğini hissettik. Genelde baktığımızda ise özellikle Kübra'nın ciddi başarısı sayesinde turnuvayı tatmin edici bir sırada bitirdik. Tüm sporcularımız ellerinden geleni en iyi şekilde yapmaya çalıştılar.

- Peki, bu süreçlerde sizin rolünüz ne kadar? Alınan kararlara hiç karışıyor musunuz?

Milli Takım havuzunu biz seçiyoruz. Milli Takım ise Grivas tarafından seçiliyor. Örneğin Olimpiyatlardaki takım masa sıralamasını antrenörlerimiz belirledi.

- Milli takım antrenörlerimiz zaman zaman gündeme geldi. Gerek Mikhalchishin gerekse Grivas ile en yakın çalışan isimlerdendiniz. Siz onların çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Memnun musunuz?

İkisini de başarılı buluyoruz. Önümüzdeki dönem Gurevich de kamplara eğitici olarak katılacak. Bu şekilde daha güçlü kamp olmasını sağlayacağız. Adrian ise tartışmasız Bayanlarda dünyanın en iyi antrenörü.

"Barış Esen Bizim İsteğimizin Aksine, Milli Takımı Kendi İsteğiyle Bıraktı, Önümüzdeki Dönemde Oyunculuk Tarafının Ağır Basacağını Umuyoruz"

- IM Barış Esen'in sözleşmesi bir süre önce iptal edildi. Esen'in niye Olimpiyat takımında yer almadığı mesela Akdeniz Şampiyonası gibi turnuvalarda milli takım sporcusu olarak niye yer almadığı hayli tartışıldı. (son olarak Satrançokulu'nda gündeme geldi. Milli Takımda yer almak için illa TSF ile sözleşme yapmak şart mıdır? Bir satranççı milli takımda oynayabilecek seviyedeyse; ama sözleşmesi yoksa, maaş almıyorsa, özel bir antrenörle çalışıyorsa milli takımda oynayamaz mı?
TSF Barış Esen'i bu tür uluslararası turnuvalara davet etmiyor mu?


Barış Esen 17.12.2007 tarihinde federasyonumuza "Tüm Milli Takım Turnuvaları, Kampları ve TSF tarafından gönderilecek tüm turnuvalardan 6 ay muaf olmak istiyorum. Bu süre zarfında maaşımın ödenmemesini kabul ediyorum" yazılı dilekçesini göndermiştir. Kendisini bu kararından vazgeçirmek için dilekçeyi göndermeden önce uzun bir süre konuşmama rağmen maalesef başarılı olamadım. Satranç Okulu web sayfasında çıkan röportajında da belirttiği gibi Antrenörlük yaparak daha fazla gelir elde etmeyi tercih etmiştir.

Kişisel tercihim oyunculuğa devam etmesi gerektiği yönündeydi ve kendisine iletmiştim. Altı aylık sürenin sonunda federasyonumuza geri dönme başvurusu olmamıştır, bu nedenle ilişkisi kesilmiştir. Sonuçta kendi isteğiyle, bizim isteğimizin aksine Milli Takımlardan ve Federasyonumuzdan ayrılmıştır. Seçim dönemindeki birçok örnek gibi konu farklı aksettirilmiştir.

Asbaşkanımız Kuvay Sanlı tarafından Akdeniz Şampiyonası'nda oynaması için davet edilmiş ancak aynı tarihlerde Almanya 2.Ligi'nde oynaması nedeniyle katılamamıştır. Önümüzdeki dönemde oyunculuk tarafının ağır basacağını ümit ediyorum.

Bu arada Bayan Milli Takım Sporcumuz Zehra Topel de eğitimine yoğunlaşmak istediği için federasyonumuzdan istifa etmiştir. Ancak kendisi Milli Takım'la ilgili konularda, bu onurlu konuda, kendisine görev verildiğinde her zaman destek olacağını belirtmiştir. Bu nedenle Dünya Akıl Oyunları ve Olimpiyatlar'da takımımızdaki yerini almıştır. Bundan sonraki dönemlerde eğitiminden zaman ayırabilme şansı olmasını ve aramıza katılmasını umuyoruz.

Milli Takımlarımız, başarılı ve sporculuğun gereklerini yerine getiren tüm sporcularımıza açıktır. Zaten bu aşamaya gelen sporcularımız TSF'den maaş almaktadır.

- Bu uzun söyleşinin sonunda satranç camiasına vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Sorularınıza verdiğim cevaplarla Milli Takımlarla ilgili merak edilen, eksik ve yanlış bilinen (aktarılan) konulara açıklık getirdiğimi umuyorum. Görevim süresince, velilerimiz ve sporcularımızın e-posta veya telefonla sordukları konuları da cevapladım. Fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olmak istedikleri, olumlu ve olumsuz tüm eleştirileri için teşekkür ediyorum.

Satranç camiamız artık sporcular, antrenörler, hakemler, veliler, çalışanlardan oluşan on binlerce kişilik bir topluluk oldu. Eskiden birkaç yüz üst düzey satranççıdan oluşan, kendi içinde yaşayan küçük bir topluluktu. Bugün de eski günlere dönmek isteyenler olduğunu biliyoruz; ama artık bu imkansız oldu.

Bundan sonra daha önce de söylediğim gibi kamuoyu ile paylaşılması gereken önemli konularda Satranç Camiamızı bilgilendirmeye özen göstereceğiz.

img_5172.jpg

Kaynak: http://www.tsf.org.tr/component/content/article/1/2150-ozgur-solakoglu-3

SON