SATRANÇ ŞİİRLERİ - Baskı Önizleme +- Özgür Satranç Forum (http://forum.satranc.biz) +-- Forum: Satranç Genel (http://forum.satranc.biz/forumdisplay.php?fid=3) +--- Forum: Hayata Dair (http://forum.satranc.biz/forumdisplay.php?fid=15) +--- Konu Başlığı: SATRANÇ ŞİİRLERİ (/showthread.php?tid=665) |
SATRANÇ ŞİİRLERİ - drtuncaysen - 10-09-2008 http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=56397&siir=822575 Satranç Gel bir oyun oynayalım seninle! bir oyun adı satranç... Kralların oyununu bir de benden dinle! Kurmaylarım var benim, vezir,kale,fil,at benim adımı sorarsan; ben başkumandan, büyük Şah.. ve de soylu erlerim, kalabalık neferlerim, en cesur askerlerim, benim yiğit; piyonlarım... Ulaşamazsın bana, onları aşamazsın, At,larımın attığı çataldan kurtulamazsın... Oyundan düşerse bir taşım, yerini doldurur bir başkası, yılgınlık yoktur bizde, var taktiğin alası... Vezirim büyük savaşçı, kolay kolay alınmaz, fillerimin makasından, öyle kolay kurtuluş olmaz! ... Kalelerim son sözü söyler, verir rakibe dersi, teslim olmaz ise rakip, ettiririm piyonumu terfi... Zeki isen eğer, ordumdan kurtulursan, bir kenarda beni, amansız sıkıştırırsan, bükemediğim bileğini öperim, çok iyi oyuncusun arkadaşım, SENİ TEBRİK EDERİM! ... Ali Kemal Turan - drtuncaysen - 10-09-2008 http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?ts23=10.09.2008%2022:47:41&sair=15343&siir=682004 Şah,Mat Satranç tahtası Üstünde İnsan Altında,dünya İnsanlar Beyaz Hayat,siyah Hamleni doğru yap Geri dönüşü yok Zevkine var,tek oyunluk hayat Sonuç daima Şah Mat Kubilay Enginol - drtuncaysen - 10-09-2008 Yalanın Satrancı YALANIN SATRANCI SATRANÇ siyah-beyaz... karelerdeki büyü. estetik ve dans... piyonun şaha olan hamlesi biraz asi biraz şeytani SATRANÇ. iyi ile kötünün yarışması doğru ile yalanın savaşı ya da barışı doğru ile yalanın özellikle yalanın sahtekarlığı iyi kamufle edilmiş tuzağı mevzu bahis olan şey 'yalanın satrancı' birazdan başlayacak satranç düşünceler antikleşti oyun koyu kıvamlı... vezirler kendinden emin rakipler esprili sigaralar tablada tütmekte zaman düşünceyle yarışmakta siyah ve beyaz ölümüne kapışmakta yalanın kıyak hamleleri mideme dokunmakta ......... birazdan başlayacak satranç askerler tek kıta 'hazır ol' da askerler hazırlar savaşa kıran kırana kapışacaklar ya siyah kazanacak ya beyaz... önce siyah karede bir piyon ilerliyor çapraz bir saldırı planıyla sonra dörtnala atlar filler çapraz'allahallah' kareler köşe kkapmaca oynuyor az önce başladı satranç şimdi düşüncem bir hamle aramakta ıslığım bir makam ve yaram merhem... şimdi iyice sıkıştım piyonlar sardı her yanımı yalancı piyonlar filler çaprazlarımı almış vezir her yanımı... mata giden bir yoldayım şimdi here hamlem önemli her hamlem, sanki kader kalemi... siyahta fil var beyazda kale vezir tam karşımda ŞAH...:? karşıya baktım karşı sandalyeye... tam karşıma rakibime baktım... önce tanımadım sonra aşinalaştı yüzü yalancı yüzlüydü yüzün sahibi yalan ben ve yalan... yalanla satranç oynamaktayım düzenbaz hamlelere karşı koymaktayım yalan bu sahtekar ya, hilekar ya... illa yapacak bir oyun bir aldatmaca... siyah kareden beyaz kareye fille ŞAH çekilirmi? ,,,,,,,, yalanın satrancı gerçek apıştı karşısında basiretli hamleleri yendi yalanın satrancı abesti temiz kalpliliğin aczi yalan ve doğru muhalifti... doğrunun azlığı yalanın ahkamına izin verdi yalanın satrancı ahde vefayı yıktı kudsiyeti kovdu beyazı siyaha boyadı... yalanın satrancı son hamlesine hazırlanıyor yıllar öncesinden planlanan bir hamle artık siyah kareden beyaz kareye fille ŞAH çekebilmenin hamlesi beyaz kareyi ortadan kaldırma bütün kareleri siyaha boyama hamlesi yalanın satrancı cibilliyetsizlerin oyunu.......? 3 Eylül 2002 Ankara/Şentepe yenimahalle [email protected] İbrahim Ünlü http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=40620&siir=819309 - drtuncaysen - 10-09-2008 Satranç Kurduk tahtayı neşeyle Makbule Muhafız kıtası piyonları yığdırdın Çıkışın harikaydı daha ilk hamle Atlarınla doludizgin saldırdın. Atların üstünden aşıp yıktı kaleyi Ah, kaleden kaleye vurdu silleyi Kaçacak delik ararken yedi hileyi Koca şahı sekiz kareye sığdırdın. Saldırtıp Hilaloğlu’na ordunu Fillere ezdirdin satranç yurdunu Denk getirip oyununu, pundunu Bir piyona vezir kaftanı giydirdin Koca şahı piyonlara yedirdin 08.08.2007 Hilaloğlu http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=27244&siir=790004 - drtuncaysen - 10-09-2008 *Satranç* nasıl ki olmazsa bir köyde iki muhtar bir şehirde iki vali bir imparatorlukta iki padişah olmazdı tabi ki aynı arenada iki hükümran şah kara giyindi şahlardan biri kara otağını kurdu yiğitlerini karalara bürüdü önünde piyadeleri yanı başında kara veziri sağlı sollu dizilmişti filleri fillerin yanında atlı süvarileri uçlarda kale beyleri kara günleri ak etmek için giymişlerdi kara kara entarileri ak giyindi şahlardan diğeri ak çadırını kurdu yiğitlerini aklara bürüdü önünde piyadeleri yanı başında ak veziri sağlı sollu dizilmiş onun da filleri fillerin yanında atlı süvarileri uçlarda kale beyleri emdikleri ak sütü helal ettirmek için giymişlerdi ak pak entarileri önce piyadeler düştü meydanlara vuruşmaya şahları için her biri kahraman halk gibiydi aklı karalı o şahlar ise ülkelerinin göğüs kafesinde yalnızlığına terk edilmiş birer tutsak gibiydi atlar filler vezirler şahları uğruna yollara düştüler her biri şahından daha özgürdü ne var ki özgür olan savaşta erken ölürdü tehditler tehdit üstüne uçuşurken mertlik vardı bu savaşta liderini koruyan halk ve askerler düşmanın şahına haber verirlerdi ölümün sessizliğini “şah” diye işte bu anların birinde “şah” denildi şahlardan ak olmayana alnında kaderi pak olmayana akrep kıskacında gidecek yeri kalmayan şah mat darbesiyle sürüldü en dışarı son verildi kara şahlığına son verildi karalar bağlamış tutsaklığına bırakıp ardında akları karaları yürüdü gitti özgürce yürüdü gitti sessizce oysa bir çığlık büyütmüştü içinde kara güne ak güne dedem korkut nedense gelmedi bu sefer ama bu iş bir yerde kesilmeliydi güzel sözlerle tatlıya bağlanıp güzel güzel dualar edilmeliydi kara tahtlı kara bahtlı şah yenilgisine akça altınlardan tarihe bir not kazıyıp “şu hayat oyunu bitince şah da piyon da aynı kutuya girer ” diye söz söyleyecekti dedem korkut gelse sanki bundan farklı bir şey mi diyecekti... 2 temmuz 2007 beşiktaş Ali Atlamaz http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=44473&siir=774228 - drtuncaysen - 10-09-2008 Satranç Satranca heveslendi ............. 16 taşla değil 24 taşla oynadı Taşlar çok olunca oyunu kaybetti...mat Filin yükünü karıncalara taşıttırlar Düşüp düşüp kalkarlar Vaftiz baba isterler...mat Piyon elden ele gezer Aşındı ezildi küçüldü Elinde dipçik İmanından vazgeçer Ejder olmaktan vazgeçmez...mat Vezir kale data kasaları doldurdu Doğan doğmayan kaşık atar emeğe Garibin fakirin ahını alır Süvarileri lottodan çıkmış evle göze sürme yapar...mat Kafasında altı tel saç kalmış Fasist bahçesinden kaçan solak kaçık Bukelamun gözler saniyede renk değiştirir Etrafına zehir saçar postal uşağı postal varisi Postallı koltuk sevdalısı...mat Babamın binit atı vardı Binip gitmeden önce bana Keça Raş dedi...şah Hatice Ener http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=18602&siir=728948 - drtuncaysen - 10-09-2008 Satranç İki sene süren bir satrançtı Seninle oynadığımız. Tabuların vardı, Almayı bir türlü başaramadığım Kalelerin. Sonunda, Bir hamle daha yapıp “Şah” dedim. Ama, Sen beni “Mat” ettin. 17.06.05 İzmir İbrahim Uğur Toprak http://www.antoloji.com/siir/multimedya/redir.asp?multi=20179 - drtuncaysen - 10-09-2008 Satranç Hadi oyuna başlayalım, taşları yerine koy Aman karıştırmayalım öndeki sefil piyon İlk hamlede onu bitir, harcanır ne de olsa Acele etme sakın boşa geçen zaman bol Hor görüldü pis piyon her oyunun içinde Ama en cesur oydu diğerleri gülse de Filli zebaniler koştu yan çizerek oyunda Kale dikine gitti bilse de bilmese de Kimi koruyorsunuz, tacı başında kim var? Kimden korkuyorsunuz, her taraf taçsız kral En sadık adamı vezir değil mi şahın? Emirlere uymuyor, vur onu padişahım En deliniz çobandı,dağda koyun yayardı Suçlu çobanmış gibi vezir onu arardı Kaleleri yürüttü ve filleri üstüne Gücü ona yeterdi,yeter miydi �ÜSTÜN�E�? Dört taraftan sarıldı şahın büyük konağı Kalmadı mı acaba şahı koruyan uşağı Ne vezir kaldı ne fil hepsi indi aşağı Çoban bağırdı şaha korkma be çık dışarı Pis piyonlar ayakta biz bitmedik diyordu Şahın dili tutuldu bunu anlamıyordu En güçlünüz vezirdi o bile kaçtı gitti Siz kime yetersiniz bu oyun burda bitti Bize güven dediler mat olmayız çobana Boyumuz küçük ama yürekler tek tabanca Deli akıllı çıktı her şeyi siz bozdunuz Gereksiz emirler verip sonradan yok oldunuz Piyonlar çok direndi taçsız çobana karşı Taç onun olacaktı haşa hiç uyar mıydı Çoban vazgeçti taçtan herkes buna şaşırdı Onun cesur yüreği zaten en büyük tacı Şahın hamlesi bitti vezir şaşkın bakışlı Sefil piyon çobanla oradan çıktı gitti Emirler dinlenmedi artık kimse kalmadı Şah ile vezirini deli çoban mat etti Toplandı bütün taşlar aynı kutuya girdi Hepsi birbirine eş, hepsi aynıydı şimdi Ne anlamı kaldı ki oyuna başlamanın Tacı kullanamayıp OYunu oynamanın? Melih kar http://www.hikayeler.net/yazilar/satranc-42550/ - drtuncaysen - 10-09-2008 http://s.kaotiksukun.com/muteellim-bir-insan-sesi-ilhami-cicek-hayriye-unal/ SATRANÇ DERSLERİ İlhami ÇİÇEK Hazırlayanlar: Ali Ömer AKBULUT Hüseyin Cahid DOĞAN SATRANÇ DERSLERİ I uzun bir nehirdir satranç kıvrak ve uzatarak boynunu nice güneş batışını yerinde görmüş boynunu oysa veba tarihçileri bilmemişlerdir her karenin bir karşı veba girişimi olduğunu göğe bezgin bakanların bir türlü öğrenemediği bir oyundur satranç evet ilk aşk gibi bir şeydir ilk açılış artık dönüş yoktur kuşku bağışlanmasa da tedirginlik doğal sayılabilir ancak yürümenin dışında bütün eylemlerin adı kaçış kaçış kaçıştır çapraz özgürlüklerinde filler acılardan yapılmış bir alanda ne zaman ki esrirler yazsak defterlere sığar mıydı şah açmazında vezirin ölümcül tutkusunu yerine göre piyon da bir tufandır içinde hep bir vezir sürekli mahzun düz gider çapraz vurulur ve uzun uzun günbatımlarını çağrıştırır hüznü uçlarından dolanıp yalın sıçrayışlarıyla piyonlar arasından ürkek ama cesur ama sevimli açsa duyargalarını o tarihsel şiire iyi bir oyuncu en çok atları sever sen ey atını kaybeden oyuncu bir ilkyazdan koca bir güzyontan adam bırak oyunu artık öyle bir ıssızlık düşle ki içinde yeryüzünü kişnesin bizim atlar nicoldu onca oyuncu oyarak ette oyuk seyirmesinden oyun kurarlardı kaçıp da süleymandan kaf dağında otururdu anka nicoldu o mağrur gemiler ki açıklarda güneşin şanla her akşam ufala ufala battığı suların kabarıp taşarak savrulduğu oradan kesik bir insan başı gibi taşra düşüp helak oldular ün geldi ey iskender çok acaip gördün ömrün tükendi geri dön ürktü ki endişe dünyadandır ve hayal hiçtir sözü onun ...avda yine geri dön bu son yoksa öleceksin gurbette dedi ses ve işitip ağladı o koca iskender ki tuhaf matlar yapardı mat oldu olağan biçimde artık anlaşılmıştır günün akşamlılığı kesin mat yok iyi oyun vardır sadece ve satranç aslında dalgınların oyunudur dalgının ölüm karşısındaki sükuneti düşmana ölümün dehşetinden korkuludur eğilip o oyuncu uzatsa boynunu buyruğa taşlar sürüldüğünde kaleyi buyruksuz düşündü mü kişi demek ki bütündür sallantıda demek ki gök de anlaşılmaz bir biçimde ölü cinayetlerde yeryüzüne paramparça dağılmıştır aşk ve umut dağılmıştır koygun bir gece gibi günü kaplayan sevgilinin gözlerindeki zeytin siyahını o oylum oylum kabarık şiiri kaplayan bir şeyse buyruksuzluk taşlar sürüldüğünde alıp kişiyi kayalar çarpar buyruksuzluk çağı binip cübbesinden gözükara süvariler çıkaran o beyaz taş oyuncusunu nerde bulmalı tutup üzengisinden öpüp koklamalı III söyleyelim eBİR ha in dir eSekiz yok yok ayrı bir düşman falan genç çeri ey e hattındaki budala -Tanrım ne saflık- bir ara dilim sürçse de at kıskacını anlatsam desem ki Ha- - drtuncaysen - 10-09-2008 Şair İlhami ÇİÇEK ve Satranç Dersleri Şiiri ………………………………. “sen ey atını kaybeden oyuncu bir ilk yazdan koca bir güz yontan adam bırak oyunu artık öyle bir ıssızlık düşle ki içinde yeryüzünü kişnesin bizim atlar” At, iyi bir oyuncu için satrancın en kıvrak en iyi taşıdır. At, iyi bir oyuncu için, satrancın, bir beden riske edip, en çok hamle yapan ve en çok beden alan taşıdır. At, iyi bir oyuncu için şahın canı tehlikeye girdiğinde ona en hızlı ulaşacak cankurtaranıdır. Ve at, sahibi için de bütün bunların aynıdır. Ve at, İlhami Çiçek için ne sadece bir taş, ne sadece bir hayvan, kimliğini tam olarak bilemeyeceğimiz bir mihenk taşıdır. Atını kaybetmiş bir oyuncuyu, yani o en önemlisini kaybetmiş adamı, ilkyazdan koca bir güzyontan ve en başından oyunu kaybeden olarak tanımlar. O kayıp, artık yeryüzüne kaybedilenin sözleriyle haykırılmak istenen bir ıssızlık getirmiştir İlhami Çiçek için. İlhami Çiçek’in şiirlerinde sadece mana olarak değil, dil kurgusu olarak da pek çok ilk ve deha görmek mümkündür: “güzyontan” iki ayrı kelimeden yeni ve apayrı bir sıfat olmuş, “yeryüzünü kişnesin bizim atlar” ise, dilbilgisi literatüründe olmayan yeni bir anlam bulmuştur. Şiirin bütünüyle İlhami Çiçek’in düşünüş biçimi bütünleştirmek gerekirse, İlhami Çiçek için satranç bir oyun değil hayatın ta kendisidir. Elbette bunu, İlhami Çiçek için hayat sadece bir oyundur şeklinde de ifade edebiliriz fakat bu ifade ediş, onun hayatı basit teferruatsız ve eleme layık olmayacak bir gel git olarak algıladığı fikrine sebep olabilir ki bu da şairi bütünüyle yanlış anlamamıza sebep olur. Bu yüzden, ilk ifade, yani satrancın, İlhami Çiçek için hayatın ta kendisi olduğu cümlesi, fikri beyan konusunda daha yerinde olacaktır. Zira “nicoldu onca oyuncu oyarak ette oyuk seyirmesinden oyun kurarlardı”* cümlelerindeki, özellikle “nicoldu onca oyuncu” ifadesi, “nerde yeryüzüne gelip saltanat kurmuş onca insan” serzenişiyle söylenmiştir. http://s.kaotiksukun.com/ilhami-cicek-ve-satranc-dersleri-i/ http://s.kaotiksukun.com/ - drtuncaysen - 10-09-2008 SATRANÇ Kırk yıl yasını tutsam Dizginleyemem çilekeşliğimi Evlat acısı gibi koydu bir kere gidişin Umutlarımı tüketiyorum akşam kadehlerinde Bedel dedikleri ne ki Ne son kullanma tarihini yaşayan acın Ne de iki üç damla gözyaşı Darmadağın edilmiş bedenim Matemini yaşatır dramatik oyunuyla şahdamarım Senin anlayacağın HANÇEPEKLİM Veziri piyona kurban ettim. mehmet emin dakmancı - drtuncaysen - 10-09-2008 SATRANÇ Altmışdört karenin sekiz cephesi benimdir yılan yüzlü birileri piyon demiş adıma kolayca harcanacak bir nesne yani düş odaları sığ olanların ellerinde mermi sesinden ürken asker gibi kendimi aranırım bulunduğum siperde ardımsıra dizili omuzu kalabalıklara hiç bıkmadan anlatırım bu gerçeği benimle başlar savaş biter benimle Düşünce tarlasında iki karedir yerim kalın duvarlarımın olduğu söylenilirse de burçlarımı tutanların acemiliği yıkar beni açılır bütün kapılar içten fethedilirim işte bu an başlangıcıdır sarsıntının ya uyanıksa biliyorsa bütün becerilerimi tek kaleyle de savunabilir ülkesini göğüs kafesinde ırmaklar akan biri Siyahtan beyaza ya da tersi 'L'ler çizerek eşimi aranırım birlikte koşmak için, gökülkeden geliyorsa şahin gözlü binicim kırılır kilitleri şaha giden yolların, küçücük bir çakıltaşı dağlaşıverir önümde kesilir dermanı rüzgarla yarışan yüreğimin kuralları hiçe sayan binicim acemiyse başlamadan biter savaş tökezler ayaklarım Çarpraz kulvarlarda gidip gelmektir işim eşimle çıkarım yollara aynı at gibi fil denilince uzun hortumlu iri cüsseli bir de Kartaca Komutanı Hannibal'in yakarken Roma'yı gücünden yararlandığı kalın derili acayip bir hayvan gelir akla oysa avuç içine sığan bir çift oyun taşıyım okyanuslarında dolaşırım düşüncenin Tanrı'yı cebinde taşıyan bir vezirin ülkesi gül bahçesi gibidir aşklar meşkler içinde geçip giderken ömür kimseler kahır çekmez insanlığını unutup da tanrı sanırsa kendini bir koyup beş almayı düşünür evvel aklıyla eksildikçe çıldırır bir kumarbaz gibi ol saltanatın yeller eser yerinde Taç kimin başındaysa şah odur, deli ya da veli atadan kalma nişanesidir hükümranlığın titrek bacaklı bir çocuksa bürünür kaftanına tersine akacağını da sanır ırmakların bir sabah ay'ın güneşi öptüğü saatlerde dağları yüreklerinde taşıyan birileri sökünce menteşelerini saltanat kapısının kenevirden yapıldığını anımsar urganın Uyanıkken rüya görmeye başladı mı insan hayatın tartısına vurmalı kendini avuçlarına doldurup toprağı koklamalı kor ateşlere yaslamalı başını ki ömrüyle içinde mi gerçeğin anlasın yoksa suların üstünde yürüdüğüne ay'ı ortasından ikiye böldüğüne ölüleri dirilttiğine inanır uğruna kurban olduğu şahın Aynı güneşle ısınıyoruz zamanın karelerinde genizlerimizi yakıyor gözyaşlarımızın tuzu kırmızı akıyor damarlarımızda kan karanlığı tel tel bölen şimşeğin gök gürültüsünün içimize saldığı korku doğduğumuz mağaraları gösteriyor bize bir insandan kral yapmak:Kah kah kah birlikte oynadığımız bir oyundur yaşamak Yenibinyıl Şiir: Aralık 2001 Bülent Güldal http://www.sadiks.com/siir/default.asp?PG=345 - drtuncaysen - 10-09-2008 SATRANÇ sen iyi satranç oynuyorsun, iyi. virtiözlerin ılık nefesini, yüreğinde hissedercesine iyi hiç umulmadık bir anda farklı frekanslardaki sesleri bir çırpıda yakalayıp, her an mat diyebilme solfejlerini ezbere söyler gibi, sen iyi satranç oynuyorsunuz. iyi UYGUR AYDEMİR http://www.antolojimiz.com/siirdetay.jsp?siirId=8414&fRecord=0 - drtuncaysen - 10-09-2008 satrançta hamle bitmez!.. piyonlar geri basıyor.. "birden" ..şah, at gibi sıçrıyor!.. ...kale çarpraz, fil düz gidiyor.. e bu oyun biter mi?... ..bu oyun biter mi?!... Kasparov olsan ne yazar?!.. ..Bu savaş biter mi?....... Devam, devam, devam!.. Belki de bir piyon kazanacak.. Belki de bir piyon kazanacak� rftk http://www.siirsandigi.com/siiroku.asp?siirid=125848 - Orsa - 11-09-2008 VE DE ŞAH MAT 4 Yıkıldı birer birer kalelerim Ne piyon kaldı ortada Ne vezir Ne de fil ve de at İşgal altında bütün yasaklı şehirlerim toz duman Kayıp bir satranç tahtası sanki ömrüm Ya bir de tavla olsaydı hayatım Kim bilir ne olurdu Halim Bütün kapılar kapalı Zar hep gele gelirdi kesinkes Ha tavla Ha da satranç Her halükarda Yenik ve yitik bir yaşam olurdu benimkisi bir kereliğine verilmiş Ömrüm ömürsüz Ve de şah Ve mat. Özay Sağlam - Orsa - 11-09-2008 Satranç Abimle görev gibi Çocukken oynadığım satranç.. Hani yenilmek incitirdi İşte öyle acıdı yaşam Kırağı çaldı, tadı bozuldu Rolümüzü aldık, Düşler kayboldu Ece Arabul Günel - Orsa - 11-09-2008 Şah,Mat Satranç tahtası Üstünde İnsan Altında,dünya İnsanlar Beyaz Hayat,siyah Hamleni doğru yap Geri dönüşü yok Zevkine var,tek oyunluk hayat Sonuç daima Şah Mat Kubilay Enginol - drtuncaysen - 11-09-2008 orhan bey , satranç konu şiir eklemelerin için sağolasın. bu başlık altında satranç konulu şiirler çıksın. araştıranlar içi iyi bir derleme ve satranç şiirleri antolojisi oluşmuş olur. umarım başkalarıda katkı yaparlar. Yavuz Sultan Selim'in Muhteşem Şiiri ve Hikayesi - Abidin Ünal - 11-09-2008 Yavuz Sultan Selim'in Muhteşem Şiiri ve Hikayesi Sanma şahım /herkesi sen / sadıkane / yar olur Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyar olur Sadıkane / belki ol / alemde bir / dildar olur Yar olur / ağyar olur / dildar olur / serdar olur " Yavuz Sultan Selim Han'a ait bir beyit. Yizelerin ilk kelimeleri yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı dizeyi verir.Bu tarzda yazılan ilk beyit olduğu söylenmektedir. Divan edebiyatında bu özelliğe vezni aher denir. Yavuz Sultan Selim Han bu beyiti Şah İsmail'e yazmıştır. Hikayesi şöyledir: Yavuz şiire, edebiyata ve satranç oynamaya meraklı biridir. Aynı şekilde Şah İsmail'de de bu özellikler vardır. Sarayında ünlü şairleri barındırır ve çok iyi satranç oynar. Bunu bilen Yavuz Şahın şahın bu özelliğinden yararlanmak ister. Tebdili kıyafetle (gezgin bir abdal kılığında) şahın ülkesine gider. Hanlarda , Kervansaraylarda satranç oynayarak önüne geleni yener. Haber şaha ulaşır. Şah der ki çağırın birde benimle oynasın. Yavuz Şah'ı da yener. Şah sinirlenir ve Yavuz'a der ki: " sen edep nedir bilmez misin? Hiç şahlar mat edilir mi?" Elinin tersiyle Yavuza bir tokat atar. Şahın kızdığını anlayan Yavuz onu yücelten şiirler okumaya başlar. İşte şahın huzurundan ayrılırkende bu şiiri okur. Ancak Şah İsmail hala onun Yavuz Sultan Selim olduğunu anlamamıştır. Yavuz yediği tokatın acısını unutmaz. Birkaç sene sonra Çaldıran'da Şah İsmail'i yener ve ona bir mektup gönderir. Mektupta o günkü tokadın acısını aldığını söyler ve ilave eder: " atacaksan tokadı böyle atacaksın. " Aslında Yavuz bütün olanları şiirinde Şaha anlatmış ancak Şah anlamamıştır. Herkesin dost olmayacağını bir gün böyle kişilerin karşısına serdar olarakta çıkabileceğini söylemiştir. |