TSF Başkanı Sayın Ali Nihat Yazıcı'nın konuya cevap niteliğindeki yazısını aşağı kopyalıyorum.
Adres:
http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...07&task=yg
Öğretmenler Günü!
Gelişmeler 24 Kasım 2011
Bugün 24 Kasım 2011! Öğretmenler Gününü kutluyoruz. Babası,
annesi, kayınvalidesi, kayınpederi öğretmen olan, üstelik Köy Enstitüsü mezunu
olan bu insanların çocuğu olarak, bugünün anlamını daha da farklı şekilde idrak
ediyorum..
Ailelerimizin bize verdiği en önemli unsur; asla para, at,
araba, kat, yat olamaz. Bir anne ve babanın çocuklarına bırakacağı en önemli miras
terbiye ve eğitim olmalıdır.
Bizlerin bugünleri yaşamamıza neden olan tüm öğretmenlerimizi
kutluyorum.
'Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum!'
Gelişmeler...
Tabii, bu yazının girişinde satır arasında çok mesaj var
aslında! 'Okumak cehaleti alır, Eşeklik baki kalır' diye bir söz de var ve çok
da doğru. Mesela, 'Oğlum ben sana vali olamazsın demedim' diye başlayan bir söz de var.
Gelin isterseniz, satır aralarında laf gideceği yeri bulmaya
devam etsin, ben size gündemi anlatırken.
2011 Avrupa Takım Şampiyonası
Avrupa Okullar Şampiyonasında madalya yağmuru devam etti.
Ardından önemli bir organizasyon, Avrupa Takım Şampiyonasıydı.
Avrupa Takım Şampiyonasına, açık kategoride 16,5, kadınlarda
17,5 yaş ortalamalı takımlarla katılıyorduk. 'oğlum ben sana büyük usta
olamazsın demedim' demediyse de birileri birilerine, onlar dışarıdan gazel
okumaya devam ettiler. Türk Satrancının, çok başarılı geleceğinin tohumlarını
bu şampiyonada attığımıza inanıyorum. Yakındır, herkesin parmaklarını ısırtacak
bir A milli takımın başarıları, çok yakın, yarından da yakın!
Başkanlığa seçildiğim 20 Kasım 2000 tarihinden bu yana geçen
on bir yılda, ekibimle birlikte hep inandığımız şeyleri imzaladık, hayata
geçirdik.
Dün siyah, bugün beyaz demedik, kıvırmadık, dik durduk,
eleştirilere açık olduk.
Neden böyle bir takımla katıldık? Nasıl bu noktaya geldik?
Malum bulutların efendisi tekrar ceza aldı, zaten satrançla
çok ilgisi olduğunu söylemeye gerek yok. Kendisi, yazdığı köşede bugüne kadar
tek bir başarımıza yer vermedi. Verir mi? Köşesi, o gazeteye ait değil,
satranca ait değil zaten! Kendisi ve eşinin maçlarını yayınladığı bir günlük.
Satranç düzeyi de tartışılır. En azından ben tartışırım!
Ülkemizin bir numaralı sporcusu Mişa'nın görevi, alt yapı ve
artık milli takımlarda oynamıyor. Barış Esen'in milli takımda oynamamasının
başka nedenleri vardı. Kendisini olimpiyatta göreceğiz kuşkusuz. Haznedaroğlu'nun
askerlik sorunları vardı. 5 büyük ustamızdan, milli takımlarda oynayabilecek
durumda olan bir tek Emre Can vardı. Aslında, bu durum ekmeğimize yağ sürdü
diyebilirim. Doğal olarak, genç bir takımı, yatırım amacıyla deneme şansımız
oldu ve çok da başarılı olduğunu düşünüyorum bu testin.
Diyelim ki, 5 büyük usta ile oynasaydık, ne olurdu? Sanırım,
12-20 arasında bir yer alırdık. Biz bunu başarı olarak görmüyoruz. Bizi ancak
madalya doyurur, madalya! O da gelecek yakında.
Kızlarımızla övünüyorum. Çok çok başarılıydılar. Kardelen'i
kazandık, Kübra geri döndü, Betül her zamanki Betül! Nezihe, en gurur duyduğum
sporcularımızdan birisi. Çok önemli bir satranççı olacak. Benim kızım Eylem
Ekin ile aynı yaşta ve bu olgunlukta ve ahlakta bir çocuk yetiştirdikleri için
anne ve babasını kutluyorum. Keza, Emel! Her ne kadar, satranç kariyeri
düşünmese de, görevini fazlasıyla yaptı diyebilirim.
Dediğim gibi, beklentilerimiz farklıydı, kırk yıllık
yıkılmak üzere olan ağaçlar yerine, sorunsuz, örnek, ülkesini, milletini seven, madalyaya doymayan, 'Zeki, Çevik ve ahlaklı' bir milli takım istiyoruz.
Bizim yönetime geldiğimizde 10 yaşında olan çocuklar bir
yıldır büyük usta! Soranlara selam olsun!
Kasparov Olayı!
Bazı forum köşelerinde, 29 Ekim 2011 yazımda da değindiğim
şekilde, yüce önderimizin dediği gibi, 'iç ve dış mihraklar' bize tuzaklar
kurmaya çalışıyor.
İnsan vardır, gerçekten de var, ailesinden terbiye
almamıştır. Bugün beyaz dediğine yarın siyah der, tabiri caizse dansöz gibi
döner. Yazar, çizer. Dedim ya okumak her şey değil. Küçük adamdır, karakteri
küçüktür, kişiliği zayıftır, oturmasını kalkmasını bilmezler, konuşmasını
bilmezler.
Bizler bu tür adamları dışlıyoruz. Aramızda yerleri yok.
Satrançta da yerleri olamaz zaten. Olmayacaktır da.
Kasparov, büyük bir satranççıydı zamanında, hala da büyük
bir efsane! Yukarıdaki iki paragraf onun için değildi. O sözler gideceği yeri
bilir.
Ama Garry, son 3-4 yılda, politikada para kazanma umudunu
kaybedince, satranç sporunun politik çelişkilerinden para kazanma yolunu seçti.
Bu kendisinin bileceği şey. İstanbul'a geldiğinde, sonrasında yaşanan
gelişmeleri, basın açıklamamdan takip edebilirsiniz. Ama bana iç
mihraklarımızla birlikte kazdığı çukura düşmedim. Büyüklerin sırtını
pohpohladığı zaman sırıtan, aklı henüz başında olmayan küçük çocuklar vardır
bilirsiniz. Basit hesaplar yaparlar. Ben düşününce midesi bulanan birisi
olarak, bu tür kişilerin yazdığı çizdiği senaryoları çok fazla dikkate almamanızı
önereceğim. Daha önce de söylemiştim, seslerini duyunca kulaklarınızı kapatın, gördüğünüzde yolunuzu değiştirin, mide sağlığınız için...
Kasparov, satranç sporunda bir efsane, ama politikada, spor
yönetiminde, 1100 UKD'si bile olmayan bir işadamı. Biz işimize bakalım.
Bilir misiniz?
Bazı insanlar vardır satrançta, öz güvenleri yoktur. ELO'su
yüksek olan herkesin 'doğrudur' dediği, art niyetli bazı şeylerin, yanlış olduğunu anlamazlar. Onlara göre, küçük-büyük, doğru-yanlış, sadece satrançta ELO, unvan ve isimdir. Oysa ne kadar yanlış. Kuşkusuz, tüm başarılara ve onları kazanan sporculara şapa çıkartmak ve alkış tutmak gerekir. Ama onlar da sonuçta insan. Oysa satranç insana doğruyu
bulmayı öğreten bir araçtır, asla amaç değil. Bu dünyada olan binlerce güzel
olgudan biridir, eşsiz bir spor, mükemmel bir öğreti, değişmez eğitim aracı,
zevk veren bir sanat, binlerce yıllık bir kültürdür. O kadar önemlidir satranç.
O kadar! Daha fazla değil yani
Kasparov, İstanbul'dayken neden gitmediğimizi, sonrasında
Tiflis'teki davetine neden icabet etmediğimizi böylece yanıtlamış olayım. Ya da siz, Tiflis'te yanında sırıtan eski dostlarımıza bakın, anlayın niyetini...
Kendisine bir efsane olarak saygımız çok, o kadar çok ki- göreceksiniz,
kendisinden daha iyi bir satranççıyı biz yetiştireceğiz.
2012 Satranç Olimpiyatları
27 Ağustos - 10 Eylül 2012 tarihlerinde, Dünya Satranç
Olimpiyatları İstanbul'da düzenleniyor. Ülkemizde düzenlenecek en büyük spor
organizasyonlarından birisini gerçekleştireceğiz. Bunun için ihaleye çıktık ve
süreç devam ediyor. Ama bir de ne görelim; kılı kırk yardığımız, kırk kere
düşünüp bir kez harekete geçtiğimiz, biz!, yine 'laf olsun kese dolsun' hesabı
daha ihaleye çıkarken, fol yokken yumurta yokken, topa tutuluyoruz. Birileri,
kalkıp yazıp çizip, saldırmaya başlıyor. Bunlar öyle işte! Öyle olmasalardı, bu
ruh halinde de olmazlardı zaten.
Açık söylüyorum. Öyle bir devlet, öyle bir hükümet var ki bu
ülkede, inanılmaz bir destek var spora. Başka bir ülke var mıdır bilmiyorum,
ama Türkiye var işte. Bakanıyla, Genel Müdürüyle, teşkilatıyla, valisiyle,
kaymakamıyla, belediye başkanıyla, zamanında bize hasıl olmayan bu şansı
çocuklarımıza vermek için her türlü desteği sunuyorlar. Bu destekle, Dünya
Satranç tarihinin en başarılı olimpiyat organizasyonunu gerçekleştirmek
istiyoruz.
O 'iç mihraklar' varsın konuşsunlar, biz işimizi yapalım,
sonucunu göreceğiz hep birlikte. Kervan yürümeye devam edecek...
2011 Dünya Kadınlar Takım Şampiyonası
2011 Dünya Kadınlar Takım Şampiyonası, 17-28 Aralık 2011
tarihlerinde, Mardin Valimizin desteği ve sponsorluğunda, Mardin'de
gerçekleştirilecek. Yine Türkiye, dört dörtlük bir organizasyon düzenleyecek.
Bildiğiniz gibi, 2009 yılı başında Bursa'da Dünya Takımlar Şampiyonası
düzenlemiştik. Bu organizasyona ait düşüncelerimi daha önce belirtmiştim. Şimdi
Dünya Kadınlar Takım Şampiyonasıyla bir ilki gerçekleştiriyoruz. Mardin'de bir
Dünya Şampiyonası!
Emeği geçen herkese şimdiden teşekkür ediyorum.
Şimdilik hoşça kalın!