Zevkli konu.
Genel olarak tüm sporların varlık nedeni fiziksel efor üzerinden sağlık ve güç kazanmaktır. Bunun ucunda bir skor veya kriter varsa (derece, rekor, performans ölçümü) manevi tatmin de yaratmaktır.
Sağlık için yapılan sporlar elbette stres yapmaz, azaltır. Çok bilinen şey, vücut mutluluk hormonu salgılar, terleme (toksin atışı), dolaşım hızlanması ve yağ yakma ile zindelik gelir.
Satranç bir beyin sporu olduğundan o da bunu sağlar, evde yapılan hazırlıklar, maç analizleri veya bir sosyal ortamda oynanan oyunlarla beyin kasları çalışır, vücut ayrı bir konsantrasyona girer, günlük gerginlik dağılır.
Özel olarak ve işin profesyonel tarafında bu tam olarak böyle değildir, her sportif mücadeleden önce adrenalin artar, dolaşım hızlanır, maçın önemine göre vücut ve beyin kendini odaklar. Üşüme, çok fazla üre atma (tuvalete gitme), sinirlerin gerilmesi gibi.
Aslında bu vücudun doğal refleksidir. Hava soğukken vücut nasıl titreyip ısısını regüle ediyorsa, ciddi bir satranç maçında da maça odaklanmayı sağlarken vücut içeride dengeleme yapar. O sebeple nabız, dolaşım değişir, genellikle su ihtiyacı doğar. Bazı oyuncuların tuvalete gitmemek için su içmemesi mesela yanlıştır, bu durumda vücut bu ihtiyacı içeriden kullanacaktır.
Bu, bir yarışmada tramplenin tepesindeki atlayıcı için de aynıdır, yüz metre deparına kalkacak koşucu için de. İçinde yarışma, skor ve performans olan her türlü mücadelede, mücadele sürerken vücut baskı altına girer. Ama bu stres o anlıktır, sporcunun hayatının kalanına yansımaz. Yaşamında çok sinirli ve gergin olan bir sporcu, kaybettiği veya kazandığı için gergin değildir, kişisel özelliği öyle olduğu için öyledir.
Genel olarak bakıldığında, spor ve satranç vücudu terbiye eden, mutlu eden ve hayata bağlayan olgulardır.
Ama satrancın temel zorluğu, az para kazanılan bir oyun olmasıdır. O sebeple ödüllerin arttırılması gerekmektedir