Amens quaestiones in caput meum?!
#1
Sabık başkanımız bir süredir adını taşıyan blog sayfasında yeni yönetime olan eleştirilerini çeşitli periyotlarla ve her zamanki üslubu ile takipçileri ile paylaşıyor. Sıkı bir şekilde takip ediyorum. Hem yazacaklarını merak ediyorum, hem de okudukça epey gülüyorum. Ellerine sağlık. Smile

Gülüyorum çünkü orta yaş aralığında, tahsilli, öyle ya da böyle bir kariyere sahip kişilerin “kendi bagajlarını” unutarak ikinci şahıslara sataşması bence eğlenceli. Diyeceksiniz ki sadece satrançta mı bu böyle, tabii ki değil. Memleketin siyasal medyası da bunlarla dolu. Neyse dağıtmayalım, konumuza dönelim; Smile

Yazılarını defalarca okudum sabık başkanın ve bazı eleştiri cümleleri üzerine “Acaba hatırlamıyor mu olanları? İnsanların hafızaları ile dalga mı geçiyor acaba? Google’ dan haberdar değil mi? –ki kendisi tam bir elektronik kurdudur, bilirsiniz-“ gibi gibi bin bir soru ile rüyalarımı meşgul etti. Buradan ben bazı soruları camiamıza tekrar yöneltmek istiyorum.

Sabık başkanımız yazılarından birinde Mali Genel Kurul Divan’ının kendi konuşma süresi ile ilgili demokratik olmayan tutumlara gittiğini, aleyhte konuşmaların kısa tutulduğunu ve benzeri davranışların demokrasiye aykırı olduğunu falan filan….

Ne kadar benzer cümleler, inanmak çok güç. Camiamızın gediklileri bu satırlarımı eminim tebessümle okuyordurlar. Sabık başkan demek ki kendisinin “defansta” olduğu genel kurulları tamamen unutmuş. Hemen hatırlatalım. Mesela 2011 yılında gerçekleşen ve muhalefetin bence gayet haklı sebeplerle kendisini epey zorladığı Mali Genel Kurul’da Divan başkanının “efsanevi” idaresini unutmuş olabilir. Olabilir, gerçekten olabilir. Yaş ilerledikçe hafızalar muhakkak ki zayıflıyor. Olabilir yani!

Devam ediyor Bay sabık başkan ve diyor ki; Gülkız hanım oğlunu dış ilişkiler komisyonu üyesi sıfatı ile çeşitli yurtdışı organizasyonlara federasyon bütçesinden göndererek falan da filanda…

Doğru kesinlikle haklı. Aynen katılıyorum, bu durum bence kelimenin tam anlamıyla etik olarak “lekeli” bir durumdur. Bay sabık başkanın etik değerlere olan inancı ve tavrı karşısında şapka çıkartmamak elde değil.Fakat ne yaparsınız işte kafamda deli sorular?! Diyorlar ki “Peki federasyon bütçesinden, hem de yüz binlerce Euro bütçe alarak şahsi seçim çalışmalarında (ECU Başkanlık) harcamak, sonra bu ayyuka çıkınca ne idüğü belirsiz bir Arap kaynaktan “hem de kaybedilen seçim sonrası” sponsor bulup bu parayı yerine koymaya çalışmak etik olarak lekeli midir, değil midir? Etik olarak değerlendiremeyeceğim fakat satış kapatmak ve şirkete bunu kabul ettirebilmek adına başarının zirvesi olduğu gayet net.

Yine diyor Bay sabık başkan “Sporcularımızın Dünya Okullar Şampiyonasında aldığı başarılar sanki büyük başarıymış gibi gösteriliyor”

Bence buna yanıtı Tahsin hocamız vermeli. Biz susalım onu bekleyelim. Nitekim eskiden bu eleştiriler dillendirildiği zaman görev kendisinindi, rol çalmayalım şimdi.

Devam ediyor Mr. Yazici diyor ki ”sağda solda konuşulanları da duyuyorum, dedikoduya tenezzül ediliyor”

Ne kadar ayıp değil mi dedikodu yapmak, hele de “Başkan” sıfatına haiz insanlarda. Ve karşı taraf için de epey yaralayıcı oluyor olmalı. Hâlbuki ne güzeldi eskiden hiç olmazdı böyle şeyler. Bulunduğunuz bir ortamda konuştuklarınız “hem de tamamen DOĞRU” olmalarına rağmen son derece basit bir üslupla yalanlanmaz bir de bonus olarak size yeni yüklemeler yapılmazdı. Zaman çoook değişti değil mi üstadım? Siz gittiniz ve kirlendi dünya…

Benim sabık başkanımızın yazdıkları karşısında aklıma gelen sorular ve dimak patlatıp derlediğim hatıralar şimdilik bu kadar. Daha çok fazlası olduğuna eminim ama onu da ilerde bu işlere kafa patlatacak “Spor tarihçilerine” bırakıyorum. Smile

Not: Gülkız Tülay ile bir ya da iki kez çok kısa sohbetlerim oldu, kendisini gerçekten sevmedim. İyi bir idareci olacağını da düşünmemiştim. Şu an yaptıklarından da pek haberdar değilim. “Yazar burada amacının Gülkız Tülay’ı korumak olmadığını vurgulamak istiyor.” Smile
Ara
Cevapla
#2
bu günlerde müstear isim kullananlar ne hikmetse çoğaldı.

ali nihat yazıcı bu satranç camiasından hiç iyi not almamıştı. gülkız Tülay ında iyi not alacağını sanmıyorum . ne yapsalar ağızları ile kuş tutsalar olmazzzz...şöyle hepsi satranççı (siyasi iradenin temsilcileri hariç) bir genel kurul oluşturulmadığı müddetçe bu iş böyle devam edip gidecek, ben dahil büyük bir çoğunluk reddiyeci olacaktır.

satranççı olup aktif satrancı bırakmış nice arkadaşlar var ki delege olmaya layıktır.

nice arkadaşlarda yönetici olmaya layıktır.

bu işi başaracak bir başkan , o başkan ancak satranç tarihine geçecektir .ancak hiç bir başkanın ve şu anki yönetimin böyle bir şeye gönüllü olacağınıda sanmıyorum . bu işi ancak satranççılar ve satranç kulüp yöneticileri başarabilir. ben şimdiden satranç kulüp yöneticilerinin genel kurul delegelerini belirleyip genel kurulu beklemelerini önerebilirim .

sayın ali nihat yazıcı nın yazılarını bende gülümseyerek takip ediyorum ve yapacağım yorum sadece yukarıdakilerdir .

muzaffer şekerli
muğla ,datça
Ara
Cevapla
#3
Muzaffer bey,
Satrançcıların birgün delege olacaklarını beklemeyin..Hiçbir zaman olmayacaklar...Eğer varsa başka çözüm yolu gösterin....Ben 1967 den sonrasını çok iyi biliyorum.Nerelerden nerelere geldik?Bundan sonra ne kadar gideceğimiz de bellidir.
Öte yandan yaptığımız eleştirileri somut olaylara dayandıralım!Siz Gülkız hanımın neden iyi not alamayacağını öne sürdünüz?Bunun yerine gördüğünüz bir kusuru varsa onu söyleseniz daha yararlı olur.Mevcut Başkana da bu kusuru düzeltme yönünde bir şans vermiş oluruz.
Müstear isimlerin ortaya çıkması bu düzenin değişmeyeceğini göstermektedir.Müstear isimlerin gerçek amacını anlamak çok zordur.Anlamak zorunda da değiliz.Ancak insanları eleştirirken ölçülü olmak gereklidir.Yukarda Gülkız hanımın oğlunun yurtdışına gönderildiği öne sürülmektedir.Kaç defa gönderilmiştir?Görevi ne olmuştur?Madem Toplumu aydınlatmak istiyoruz tam ve doğru bilgilendirelim!Müstear isimler veya eski Başkan,Gülkız hanımın Başkan olduktan sonra oğlunun kaç defa yurtdışına gönderildiğini Topluma açıklamalıdır.Öte yandan yabancı dil bilgisi çok iyi olan bir gencimizin yurtdışında görev alması yadırganacak bir durum değildir.Yıllardır yazı yazıyorum.Birilerini yolsuzlukla itham ettiğimi hatırlamıyorum.Çünkü böyle bir ithamda bulunmak için ayrıntılı bilgi sahibi olmak gerekir.Ne görebiliyorsam onu yazarım.Bana göre 1991 de kurulan resmi federasyonun başlıca kusuru Havuz politikasında ısrar etmesidir.Başkan kim olursa olsun bu politika değişmemektedir.Bu politikanın değişmediğini nasıl anlıyoruz?Federasyonun web sayfasındaki yazılara,haberlere ve fotograflara bakıyoruz.Bu anlayış değişmeyeceğine göre Başkanın değişmesini beklemenin yararı yoktur.Mevcut koşullar içinde en iyi seçenek Gülkız hanımın 2 dönem bu görevde kalması ve çevresindekilerin de ona yardımcı olmalarıdır.Yardımcılarının sağlayacağı katkılar da önemlidir.Bundan daha iyi bir seçenek bulunacağını düşünmüyorum.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#4
ateş bey:

satranççılar bir gün delege olacaklar; kesinlikle olacaklar. bu sadece satrançta değil bütün spor branşlarında böyle olacak. ben takip ettim, sizi bilmem hakan şükür geleceğin spor bakanı idi ve bu konuda çalışması vardı. aslında görevi böyle bir kanun hazırlamaktı . o nedenle milletvekili yapılmıştı ama maalesef partisinden istifa etti. bunu neden mi yazıyorum, çünkü siyasi iradede spor branşlarının kurumsallaşması taraftarı. ama satrançta kurumsallaşmayı siyasi irademi başarır yoksa seçilmiş herhangi bir başkanmı veya satranççıların kendi mi başarır onu bilemem . türk satranççıları bunu kimseden bir şey beklemeden başarabilecek yetenektedir. inanıyorum .

ayrıca ali nihat yazıcı gülkız Tülay kavgasıda beni pek ilgilendirmiyor. ne halleri varsa görsünler. eeeh.. herkes gibi gülkız Tülay ı ali nihat yazıcı ya karşı destekliyorum .

önemli olan satranççılarda bir hareket olması ki ; onu daha fazla destekliyorum .

muzaffer şekerli
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi