31-08-2011, 17:33
.
[color=red][size=24]Sadece İzmir Satranç Ailesinin Sorunu muydu?..[/size][/color]
Özgür Satranç Forumda, 10 Şubat 2010 tarihinde Hüseyin Gümüştekin imzası ile açılan "Sadece İzmir Satranç Ailesinin Sorunu mu??" forum başlığı geçen süre içerisinde 25 cevap ve 5290 görüntülenme sayısına ulaşmış görünüyor.
Forumda yayımlandığı dönemde İzmir de "fırtınalar" kopmasına yol açan bu başlık ve devamında işlenen konular, geçen zaman içerisinde İzmir sportif satranç ortamında büyük değişikliklere ve yakın gelecekte satranç adına İzmir'li sporcuların önünü açacak önemli gelişmelere yol açtı.
İyi insanların iyi şeyleri yapabilmek, mutlu huzurlu namuslu bir ortam yaratabilmek ve belirli bir kasıt karşısında gasp edilen veya gasp edilmeye çalışılan haklarını, olanaklarını koruyabilmek ve buna benzer sebepler için bir araya gelip mücadele edebilmelerinin zorluğuna karşılık; şer odaklı çalışmaların ve şer ittifakının çok kolay kurulup işleyebildiğini bilirsiniz. İşte bu yüzden kanunlara kurallara, koruyucu olarak kolluk kuvvetine ve özünde hukuk devletine ihtiyaç vardır.
Böylesi durumlarda dürüstlüğü, adalete inancı tartışılmaz insanların bile; bariz görülen yanlışlar, kaba hatalar ve uygulamalar karşısında, kendilerinin ve çevrelerinde bulunan kişilerin-yakınlarının, bazı "çok basit" haklarını-çıkarlarını bahane ederek mücadeleden çekindiklerini, “kendiliğinden” bu zor durumdan kurtulunacağı umudu ile, kendi ayaklarına “bariz şekilde” basılıncaya kadar da genellikle sustuklarını ve bir kenara çekilip sadece izlediklerini görürüz.
Bu durum da usulsüz uygulamaların kural haline gelmesini, yönetme erkini kullananların “iyi” yönetiyoruz sandıkları kişileri, “aptal” yerine koyacak kadar densiz tavırlar sergilemelerini de beraberinde getirir.
"Sadece İzmir Satranç Ailesinin Sorunu mu??" başlığı altında Sayın Hüseyin Aktaş, Eray Selim Er, Hoca, İskender Altındiş, Mehmet Karadaş, Deniz Esen imzalı yazılar ile genişletilip işlenen konu, Rahmetli Cumhurbaşkanımız, Büyük devlet adamı Sayın İsmet İnönü’yü anmayı ve bir sözünü saygı ile hatırlamayı gerektiriyor:
“Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur.”
Her konuda kolayca yalan söyleyi veren; kanunlara, yasalara, yönergelere, talimatlara, prosedürlere aykırı davranmaktan kaçınmayıp; garabet bir kuvvet tarafından korunuyormuş hissi yaratacak şekilde densiz davranmaktan kaçınmayan bir değil, bir sürü kişi düşünün, ki böyle bir grup İzmir de "Halkapınar Canavarları" diye de anılıyor olsun. (İzmir de satranç yöneticileri arasında sıkça kullanılan bu sıfatı yazmaya, benim elim bile zor gidiyor.)
İşte böyle bir ortamda başlayan bu başlık ve devamında yaşanan mücadele içerisinde bende müdahil olarak vardım.
2010 yılında 9-Şubat salı günü sezon üretimine devam eden Düşün Satranç Merkezi isimli firmamı öğleden sonra 14:30 gibi bir saat de önce geçici bir süre için paydos etmeye karar verdim. İzmir satranç ortamı ile ilgili kötüye gidiş yönündeki kaygılarım ve sn. Ali Nihat Yazıcı başkanlığında ki Satranç Federasyonunun faaliyet ve uygulamalarına olan "menfi" izlenimlerimin de sebebi ile.
Yapılan işin sosyal yönünün varlığını para kazanma iç güdüsü ve dürtüsü ile gölgelemek bana göre değil. ( Ne yazık ki?!) Sadece kazanacağı paraya endeksli "at gözlüklü çalışma sistemi" zaten yapamayacağım, yapmayı istesem bile sürdüremediğim bir şey. Bu konuyu işleyen bir yazımı Sayın Şahin Sever'in açtığı "Akıl Tutulması" forum başlığı altında yazmıştım; dilerseniz okuyabilirsiniz. http://forum.satranc.biz/viewtopic.php?t=2600
İşte bu süreçte konuya duyarlı arkadaşlarımın İzmir Gençlik ve spor İl Müdürlüğüne vermiş oldukları değişik tarihli tespit ve itiraz içerikli dilekçelerine bende kendi itiraz, tespit ve taleplerimi içeren dilekçelerim ile katkıda bulunarak İzmir satranç ortamı özelinde Türkiye satranç ortamında ki kötüye gidişi durdurabilir miyiz? düşüncesi ile katıldım.
2010 yılında toplam 13 dilekçe ile tespit, itiraz, yürütmenin durdurulması, inceleme, bilgi edinme içerikli isteklerimi gerekli makamlara iletmiştim. Bu durum vermiş olduğum dilekçeler vasıtası ile öğrendiğim bilgiler, kurmuş olduğum yeni diyaloglar ve İzmir sportif satranç ortamına tüm ilgimi yoğunlaştırmış olmamın sağladığı artılar ile birleşince, 1-Ocak-2011 tarihinde başlayan süreçte, taktik değişiklikler de yaparak, biraz farklı bir yöntem ile İzmir sportif satranç ortamına yönelik “yıkıcı?!” muhalefetimi artırmamı kolaylaştırdı!!...
01-Ocak-2011 ile 26-Nisan-2011 tarihleri arasında genellik ile değişik konuları içeren ve içerikleri üç ana başlık altında toplanabilecek toplam 43 dilekçeyi ilgili makamlara sundum.
26-Nisan’dan sonra ise bu tarihte gerçekleşen traji komik bir olay vesilesi ile "Kazanılmış bağışıklık yetmezliği sendromu" tehlikesini fark ederek “şapkayı önüme koyup” düşünmenin zorunluluğunu acı bir şekilde hissettim. (Yeni dilekçeler vermeye de devam ettim tabi ki...)
Şimdi bu dilekçelerin hepsini burada yayımlamayı düşünmüyorum. Okunmuyor da zaten. Biliyorum. Uzun yazılar ve belirli bir konuda detay inceleme içeren yazıların okunmadığı, öylesine bir kaç saniye bakılıp geçildiği Google'ın istatistik menüsü aracılığı foruma yönelik olarak yapılan bir inceleme ile net olarak da görülebiliyor.
Başlıca üç ana konu başlığı altında toplayabileceğim, spor yönetimi ile yazılı itiraz ve tespit yoluyla vermeye çalıştığım mücadelemi ve özet olarak elde ettiğim kazanımları anlatarak paylaşmamam da kamusal çıkarlar açısından uygun olmazdı diye düşünüyorum.
[size=24]Sözün Özü[/size]
---İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün sportif satranca yönetimsel olarak yanlış yaklaşımından kaynaklanan sorunlar,
---Tsf'nin Organizasyon Talimatı, Yarışmalar Talimatı, Hakem yönetmeliği kaynaklı olarak İlerde sportif satranç ortamını darboğaza sokan sakıncalı uygulamalar,
---Satranç İl Temsilciliği ve İl düzenleme kurulunun işleyişi ve bu işleyişin denetimsizliği kaynaklı sorunlar.
Nasıl Yapmalı!?
İşte böyle düşünürken başlatmam gereken şeyin, öncelikle İlimizde spor ve sporcu idaresinden sorumlu olan Spor İl Başkanımız, İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürümüz Sayın Sabri Sadıklar İle görüşmekten geçtiği düşüncesi ile yola çıkarak İl Müdürlüğüne hitaben görüşme talep eden bir dilekçemi 4-Ocak -2011 tarihinde İl Müdürlüğüne ilettim:
----------------------------------------------
T.C. İzmir Valiliği Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'ne
İzmir 04-Ocak-2011
Konu: İlimizde satranç branşında sporcular-sporcu yakınları ve spor
yöneticileri ile fahri satranç il temsilcisi-Tsf temsilcileri arasında
yaşanan spor yönetimi ile ilgili maddi-manevi içerikli sorunların İl
Yönetimi'nce yeterince anlaşılamıyor olması yönünde ki kaygılarım hk.
T.C. İzmir Valiliği Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, faaliyetleri
kapsamında satranç branşında yapılan çalışmalarda yaşanan sorunlar,
uzun süredir bu görevi sürdüren fahri satranç il temsilcisi ekibinin
hatalı uygulamalarından kaynaklanmak ile birlikte İl Yönetiminin Asli
görevlilerinin ihmallerinin de İzmir de satranç branşında ki sorunları
arttırdığı ve bu branşta sportif gerilemenin hızlanarak artacağı
konusunda kaygı duyuyorum.
T.C. İzmir Valiliği Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'ne sunmuş olduğum bu
dilekçemden önce vermiş olduğum üç dilekçemin içerikleri, bu yöndeki
kaygılarımı destekleyen konuları içermektedir.
Sayın Sabri Sadıklar, İl Spor Müdür’ümüz olarak sizin bilginiz
dahilinde gelişmediğine ve yeterli sunum yapılmadığı için ilginizden
kaçtığını düşündüğüm, şahsımın İl Spor Müdürlüğü ile yaşandığı
sorunlar, İlimizdeki sporcuların-spor kulüplerinin-sporcu yakınlarının
İl Yönetimi ile yaşadığı sorunlar ile geçen beş yıl içerisinde oluşmuş
manevi ve çoğu maddi içerikli telafisi imkansız görünen hatalı
uygulamalar konusunda kendi görüşlerimi yansıtan kısa bir özeti, uygun
görürseniz makamınızda size sunmak isterim.
Durumu bilginize sunar gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Atilla Alpaslan.
----------------------------------------------
Bir dilekçeye kaç günde cevap verilir? 30 gün mü? 60 gün mü? Bir yıl mı?
Üstelik yukarıda sizin ile paylaştığım bu dilekçe aynı kuruma vermiş olduğum ilk dilekçe değil!!
Öncesinde verdiğim bu dilekçeme de görüşme talebi içeriği olarak konu olan konular ile ilgili olarak tarafıma hitaben hatayı ve hatalı uygulamaları kabul eden cevap yazıları resmi kaynaktan verilmişken.
04-Ocak-2011 tarihli, İzmir GSİM’in 181 evrak kayıt numarasını taşıyan dilekçeme hiçbir cevap verilmedi.
Neden?
Tabii ki basit bir sebepten...
Devam edeceğim.[/b]
[color=red][size=24]Sadece İzmir Satranç Ailesinin Sorunu muydu?..[/size][/color]
Özgür Satranç Forumda, 10 Şubat 2010 tarihinde Hüseyin Gümüştekin imzası ile açılan "Sadece İzmir Satranç Ailesinin Sorunu mu??" forum başlığı geçen süre içerisinde 25 cevap ve 5290 görüntülenme sayısına ulaşmış görünüyor.
Forumda yayımlandığı dönemde İzmir de "fırtınalar" kopmasına yol açan bu başlık ve devamında işlenen konular, geçen zaman içerisinde İzmir sportif satranç ortamında büyük değişikliklere ve yakın gelecekte satranç adına İzmir'li sporcuların önünü açacak önemli gelişmelere yol açtı.
İyi insanların iyi şeyleri yapabilmek, mutlu huzurlu namuslu bir ortam yaratabilmek ve belirli bir kasıt karşısında gasp edilen veya gasp edilmeye çalışılan haklarını, olanaklarını koruyabilmek ve buna benzer sebepler için bir araya gelip mücadele edebilmelerinin zorluğuna karşılık; şer odaklı çalışmaların ve şer ittifakının çok kolay kurulup işleyebildiğini bilirsiniz. İşte bu yüzden kanunlara kurallara, koruyucu olarak kolluk kuvvetine ve özünde hukuk devletine ihtiyaç vardır.
Böylesi durumlarda dürüstlüğü, adalete inancı tartışılmaz insanların bile; bariz görülen yanlışlar, kaba hatalar ve uygulamalar karşısında, kendilerinin ve çevrelerinde bulunan kişilerin-yakınlarının, bazı "çok basit" haklarını-çıkarlarını bahane ederek mücadeleden çekindiklerini, “kendiliğinden” bu zor durumdan kurtulunacağı umudu ile, kendi ayaklarına “bariz şekilde” basılıncaya kadar da genellikle sustuklarını ve bir kenara çekilip sadece izlediklerini görürüz.
Bu durum da usulsüz uygulamaların kural haline gelmesini, yönetme erkini kullananların “iyi” yönetiyoruz sandıkları kişileri, “aptal” yerine koyacak kadar densiz tavırlar sergilemelerini de beraberinde getirir.
"Sadece İzmir Satranç Ailesinin Sorunu mu??" başlığı altında Sayın Hüseyin Aktaş, Eray Selim Er, Hoca, İskender Altındiş, Mehmet Karadaş, Deniz Esen imzalı yazılar ile genişletilip işlenen konu, Rahmetli Cumhurbaşkanımız, Büyük devlet adamı Sayın İsmet İnönü’yü anmayı ve bir sözünü saygı ile hatırlamayı gerektiriyor:
“Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur.”
Her konuda kolayca yalan söyleyi veren; kanunlara, yasalara, yönergelere, talimatlara, prosedürlere aykırı davranmaktan kaçınmayıp; garabet bir kuvvet tarafından korunuyormuş hissi yaratacak şekilde densiz davranmaktan kaçınmayan bir değil, bir sürü kişi düşünün, ki böyle bir grup İzmir de "Halkapınar Canavarları" diye de anılıyor olsun. (İzmir de satranç yöneticileri arasında sıkça kullanılan bu sıfatı yazmaya, benim elim bile zor gidiyor.)
İşte böyle bir ortamda başlayan bu başlık ve devamında yaşanan mücadele içerisinde bende müdahil olarak vardım.
2010 yılında 9-Şubat salı günü sezon üretimine devam eden Düşün Satranç Merkezi isimli firmamı öğleden sonra 14:30 gibi bir saat de önce geçici bir süre için paydos etmeye karar verdim. İzmir satranç ortamı ile ilgili kötüye gidiş yönündeki kaygılarım ve sn. Ali Nihat Yazıcı başkanlığında ki Satranç Federasyonunun faaliyet ve uygulamalarına olan "menfi" izlenimlerimin de sebebi ile.
Yapılan işin sosyal yönünün varlığını para kazanma iç güdüsü ve dürtüsü ile gölgelemek bana göre değil. ( Ne yazık ki?!) Sadece kazanacağı paraya endeksli "at gözlüklü çalışma sistemi" zaten yapamayacağım, yapmayı istesem bile sürdüremediğim bir şey. Bu konuyu işleyen bir yazımı Sayın Şahin Sever'in açtığı "Akıl Tutulması" forum başlığı altında yazmıştım; dilerseniz okuyabilirsiniz. http://forum.satranc.biz/viewtopic.php?t=2600
İşte bu süreçte konuya duyarlı arkadaşlarımın İzmir Gençlik ve spor İl Müdürlüğüne vermiş oldukları değişik tarihli tespit ve itiraz içerikli dilekçelerine bende kendi itiraz, tespit ve taleplerimi içeren dilekçelerim ile katkıda bulunarak İzmir satranç ortamı özelinde Türkiye satranç ortamında ki kötüye gidişi durdurabilir miyiz? düşüncesi ile katıldım.
2010 yılında toplam 13 dilekçe ile tespit, itiraz, yürütmenin durdurulması, inceleme, bilgi edinme içerikli isteklerimi gerekli makamlara iletmiştim. Bu durum vermiş olduğum dilekçeler vasıtası ile öğrendiğim bilgiler, kurmuş olduğum yeni diyaloglar ve İzmir sportif satranç ortamına tüm ilgimi yoğunlaştırmış olmamın sağladığı artılar ile birleşince, 1-Ocak-2011 tarihinde başlayan süreçte, taktik değişiklikler de yaparak, biraz farklı bir yöntem ile İzmir sportif satranç ortamına yönelik “yıkıcı?!” muhalefetimi artırmamı kolaylaştırdı!!...
01-Ocak-2011 ile 26-Nisan-2011 tarihleri arasında genellik ile değişik konuları içeren ve içerikleri üç ana başlık altında toplanabilecek toplam 43 dilekçeyi ilgili makamlara sundum.
26-Nisan’dan sonra ise bu tarihte gerçekleşen traji komik bir olay vesilesi ile "Kazanılmış bağışıklık yetmezliği sendromu" tehlikesini fark ederek “şapkayı önüme koyup” düşünmenin zorunluluğunu acı bir şekilde hissettim. (Yeni dilekçeler vermeye de devam ettim tabi ki...)
Şimdi bu dilekçelerin hepsini burada yayımlamayı düşünmüyorum. Okunmuyor da zaten. Biliyorum. Uzun yazılar ve belirli bir konuda detay inceleme içeren yazıların okunmadığı, öylesine bir kaç saniye bakılıp geçildiği Google'ın istatistik menüsü aracılığı foruma yönelik olarak yapılan bir inceleme ile net olarak da görülebiliyor.
Başlıca üç ana konu başlığı altında toplayabileceğim, spor yönetimi ile yazılı itiraz ve tespit yoluyla vermeye çalıştığım mücadelemi ve özet olarak elde ettiğim kazanımları anlatarak paylaşmamam da kamusal çıkarlar açısından uygun olmazdı diye düşünüyorum.
[size=24]Sözün Özü[/size]
---İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün sportif satranca yönetimsel olarak yanlış yaklaşımından kaynaklanan sorunlar,
---Tsf'nin Organizasyon Talimatı, Yarışmalar Talimatı, Hakem yönetmeliği kaynaklı olarak İlerde sportif satranç ortamını darboğaza sokan sakıncalı uygulamalar,
---Satranç İl Temsilciliği ve İl düzenleme kurulunun işleyişi ve bu işleyişin denetimsizliği kaynaklı sorunlar.
Nasıl Yapmalı!?
İşte böyle düşünürken başlatmam gereken şeyin, öncelikle İlimizde spor ve sporcu idaresinden sorumlu olan Spor İl Başkanımız, İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürümüz Sayın Sabri Sadıklar İle görüşmekten geçtiği düşüncesi ile yola çıkarak İl Müdürlüğüne hitaben görüşme talep eden bir dilekçemi 4-Ocak -2011 tarihinde İl Müdürlüğüne ilettim:
----------------------------------------------
T.C. İzmir Valiliği Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'ne
İzmir 04-Ocak-2011
Konu: İlimizde satranç branşında sporcular-sporcu yakınları ve spor
yöneticileri ile fahri satranç il temsilcisi-Tsf temsilcileri arasında
yaşanan spor yönetimi ile ilgili maddi-manevi içerikli sorunların İl
Yönetimi'nce yeterince anlaşılamıyor olması yönünde ki kaygılarım hk.
T.C. İzmir Valiliği Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, faaliyetleri
kapsamında satranç branşında yapılan çalışmalarda yaşanan sorunlar,
uzun süredir bu görevi sürdüren fahri satranç il temsilcisi ekibinin
hatalı uygulamalarından kaynaklanmak ile birlikte İl Yönetiminin Asli
görevlilerinin ihmallerinin de İzmir de satranç branşında ki sorunları
arttırdığı ve bu branşta sportif gerilemenin hızlanarak artacağı
konusunda kaygı duyuyorum.
T.C. İzmir Valiliği Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'ne sunmuş olduğum bu
dilekçemden önce vermiş olduğum üç dilekçemin içerikleri, bu yöndeki
kaygılarımı destekleyen konuları içermektedir.
Sayın Sabri Sadıklar, İl Spor Müdür’ümüz olarak sizin bilginiz
dahilinde gelişmediğine ve yeterli sunum yapılmadığı için ilginizden
kaçtığını düşündüğüm, şahsımın İl Spor Müdürlüğü ile yaşandığı
sorunlar, İlimizdeki sporcuların-spor kulüplerinin-sporcu yakınlarının
İl Yönetimi ile yaşadığı sorunlar ile geçen beş yıl içerisinde oluşmuş
manevi ve çoğu maddi içerikli telafisi imkansız görünen hatalı
uygulamalar konusunda kendi görüşlerimi yansıtan kısa bir özeti, uygun
görürseniz makamınızda size sunmak isterim.
Durumu bilginize sunar gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Atilla Alpaslan.
----------------------------------------------
Bir dilekçeye kaç günde cevap verilir? 30 gün mü? 60 gün mü? Bir yıl mı?
Üstelik yukarıda sizin ile paylaştığım bu dilekçe aynı kuruma vermiş olduğum ilk dilekçe değil!!
Öncesinde verdiğim bu dilekçeme de görüşme talebi içeriği olarak konu olan konular ile ilgili olarak tarafıma hitaben hatayı ve hatalı uygulamaları kabul eden cevap yazıları resmi kaynaktan verilmişken.
04-Ocak-2011 tarihli, İzmir GSİM’in 181 evrak kayıt numarasını taşıyan dilekçeme hiçbir cevap verilmedi.
Neden?
Tabii ki basit bir sebepten...
Devam edeceğim.[/b]
Sürekli öğrenmek iyidir.Öğrendiklerini doğru kullanabilmek daha iyi.(Eski lahit yazıtlarından alıntı.)