21-03-2013, 10:23
GOOGLE ETKİSİNDEKİ ÇOCUKLARIMIZ ve YOK OLMAYA BAŞLAYAN HAFIZALARI
( Satranç eğitiminde internetin olumsuz etkileri )
Sizce eğitim çağındaki çocuklarımızı, günümüz teknolojisinde olumsuz olarak etkileyen en önemli etmenler nelerdir?
Böyle bir sorunun satrançla ne gibi bir etkisi var diye düşünebilirsiniz. O zaman şöyle de sorabiliriz;
“ Masa başında satranç oynayan çocukların yaşam kalitesi için en tehlikeli rakibi kimdir ” diye bir sorunun, ne kadar gerekli olabileceğini hiç düşündük mü acaba?
Onlara sağlıklı bir gelecek sağlamakla yükümlü olan biz ebeveynler, her türlü akrabalık yakınlık derecesindeki büyükler, öğretmen, eğitici ve antrenörler, onların rol modelleri…
Ne dersiniz?
Bu sorunun kendisine veya cevabına olan uzaklığımızın ya da yakınlığımızın farkında mıyız?
Paylaşılması çok önemli bir konu!
Bence bir hayat kurtaracak kadar!
Konuya girmeden bir tespit..
Son zamanlarda hayata bakış açımda çok önemli olarak gördüğüm bir gelişmeyi fark ettim ve bunu samimiyetle paylaşmak istedim.
Hedeflediğim şey, yanlışlıklardan ve eksikliklerden arınabilme kararlılığı ve bu konudaki vermem gereken samimi mücadeleydi.
Esin kaynağım ise,
… isterseniz o bende kalsın.
Asıl konumuza geçersek;
•Çocuklarımız akıllı cihazlarla neden bu kadar çok zaman geçiriyor?
•Neden onların esiri olurcasına onlarsız yapamamaya başlıyorlar?
•Bu konuda aileler neden etkisiz ve -öğretilmiş çaresizlikleri - oynuyor, etkili mücadele yöntemlerini araştırma, öğrenme ve uygulama zahmetine katlanmıyorlar?
•Öğrenme açlığının en yoğun dönemlerini yaşayan çocuklarımız neden anlamsız, yeteneklerini törpüleyen -bilinçli tuzak- bilgisayar oyunlarını benimsemek zorunda bırakılıyorlar, telafisi olmayan ve asla bir daha yaşamayacakları bu çağlarını heba edip kaçırıyorlar?
•Okullarımızda neden bu konularda eğitim verilmiyor?
•Toplumun akil insanları nerede?
•Toplum neden uyarılmıyor, uyarılara neden kulak asmıyoruz?
•BU KONULARDA NEDEN YANLIŞLARIMIZDAN ARINMAK İÇİN ADIM ATMIYORUZ?
•TOPLUMUMUZUN GELECEĞİNİ BELİRLEYECEK ÇOCUK ve GENÇ BEYİNLER NEDEN KÖRELTİLİYOR?
•BU DURUMUN SAMİMİYETLE FARKINDA MIYIZ?
…
Bilgisayarların, akıllı cihazların toplumumuza temel altyapı bilgi eğitiminden yoksun olarak ve son süratle girdiği o ilk yıllardan bu güne, ülkemizin özellikle genç nüfusuna yapmış olduğu kalıcı olumsuz etkiler tüm açıklığıyla gözler önündedir.
Bu, bilinmeyen ve yeni bir tespit değildir!
Bilakis sosyal hayatımızın her yerinde, günlük yaşantımızın her ortak kullanım alanında, kafelerden ofislere, evlerden okullarımıza kadar yaşantımızın her foto-kesitinde bu görüntülere tanık olmaktayız.
Okula giderken, işten dönerken, dinlenmeye ayrılan hafta sonlarında, bireysel ya da toplu olarak sohbet-eğlence mekanlarında bile birbirinden habersiz, iletişimsiz, yüz yüze sohbet etmekten, dokunmaktan, kitap okumaktan doğayla temastan ve zamanı birlikte paylaşmaktan uzak, doyumsuz, sanal mutluluğu yeğleyen, gerçek mutluluğu tanımamış bir kuşak görmüyor muyuz?
Sohbetlerin bile artık tamamen Facebook patentli olduğu zamanları yaşıyoruz. Yaş günü kutlamaları artık oradan hatırlatılıyor ve kutlanıyor.
Sevdiklerimizin özel günleri artık hafızalarımızdan Facebook’ lara düştü…
Telefon numaraları,sevdiği çiçekler, renkler, yemekler…
Eskiye göre hafızamızda depoladığımız bilgi azalmadı mı?
Bu depolanmış bilgiyi kullanmanın yerini, “internette nerede bulabilirim” telaşı aldı.
Hatta bu bilgilerin doğruluğunu, araştırmadan, doğru olduğu varsayımıyla kabul etmiyor muyuz?
Bu durum farkında olalım ya da olmayalım,insanların hafızalarına olan ihtiyacı azaltmıyor mu?
Colombia Üniversitesi’ nde yapılan araştırmada internet kullanıcılarının (34 öğrenci) bilginin kendisinin değil, bilginin bulunduğu yeri daha iyi hatırladıklarını göstermiş.
Başka bir araştırma da 60 Harvard öğrencisi üzerine.
Öğrencilerin bilgisayarlarına bazı bilgiler girmeleri dosyalarına kaydetmeleri istenmiş. Aslında enteresan ve akılda kalacak kadar ilginç olmalarına rağmen bu kaydedilen bilgilerden çok hangi dosyalara girdiklerini hatırlamışlar. Oysa bu bilgilerden biri “devekuşunun gözü, beyninden daha büyüktür” olmasına rağmen.
Bu örnekler hafızanın kullanımına yeterli bir örnek midir?
Kaydedilebilen, saklanabilen her türlü teknolojik imkan kolaylık sağlarken, yetersiz kullanım hafızayı devre dışı bırakıyor, zayıflatıyor, köreltiyor, yok ediyor.
Yaşı belli bir yaşı geçenler bilir. Eskiden çocukluk yıllarımızın okul ödevlerinde “yazarak-araştırarak-arayıp bularak, uğraşarak” öğrenirdik.
Şimdiki kuşağımızın 8 yaş altındaki her 10 öğrencimizin en az 6 sı yazmayı istemiyor, sevmiyor, ağır külfet görüyor. Bir kısmı menfaat karşılığı, büyükleriyle adeta pazarlık yaparak yazmayı kabul ediyor.
Çünkü çocuk doğal kıyaslamayla “tıklamayı” yazmaya tercih ediyor.
Bilgisayar karşısında büyülenmiş bir şekilde oturarak oyun oynayan çocuk;
sebep-sonuç ilişkisinden yoksun bir ortamda, merak etmeden, kafa yormadan, son derece kolay bir yönetimle, yorumlamadan ve muhakeme etmeden, anlamlandırmadan, özümsemeden, öğrenmeden, soyutlamadan sadece oynar, oynar ve tıklar.
•Onu orada bırakın, saatlerce farkında olmadan kendine zarar vermeyi kabullenir.
•Pasifleşir, yanındakileri unutur.
•Açlığını, susuzluğunu fark etmez, yemek yediğini de.
•İsterseniz ondan artık oyuna bir son vermesini isteyin.
•Hazırlıksızsanız bazı şeyleri göze almalısınız.
•İtaat beklerken farklı, alışık olmadığınız davranışlar sergileyebilir.
•Bu durum kalıcı alışkanlıklara dönüşebilir.
•Elindeki en çekici, karşı konulmaz oyuncağını almak istediniz bir kere.
Sorunla karşı karşıyayız acaba çözüm anı geldi mi, yoksa öncelerden mi kaçtı?
Çözüm, sizin ona, çok öncelerinden beri sunduğunuz “model kişi” örneğinde gizli ve bekliyor.
• Belki çok önceleri sizinle herhangi bir paylaşımda bulunmak, oyun oynamak isterken siz umarsızca dizi, film, maç seyrediyordunuz. Orada sizin umarsızlığınıza tanık olmadı mı?
• Ya da tam tersi onun çok tercih ettiği bir ilgi alanındaki tam yoğunlaşma anında ondan aykırı bir isteğiniz olmuş olabilir mi?
• Kaç defa televizyon seyretme arzunuzdan feragat edip, birlikte herhangi bir ilgi alanında nitelikli bir süreç paylaştınız?
• Kaç defa hep birlikte ve samimice kitap okuma saati düzenlediniz?
• ..sonrasında okuduklarını anlayıp anlamadığını sorularla ölçtünüz ?
• Onları gerçekten fark ederek dinleyip fikirlerinin, çocukça düşüncelerinin değerli olduğunu hissettirdiniz?
• Yaratıcı ev oyunları oynamalarına, yeteneklerini sergilemelerine izin verdiniz, böyle ortamlar oluşturdunuz mu?
…
Çözüm mü?
Çok !
Ama galiba biraz niyet, biraz da samimiyet !
Bu yazıyı satranç oynayan ve oynamayan tüm çocuklarımız için yazma gereği duydum.
Forumdaki tüm üyelerimizin bu konuda üstlenmeleri gereken ortak sorumlulukları olduğu görüşündeyim.
Annelerden babalara, antrenörlerden eğitimcilere, her insanımıza kadar…
Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği kim ya da kimlere bağlıdır sizce?
“Doğru Verilecek Bir Satranç Eğitimi ” bu konuda etkili olacak çözüm yollarından biridir.
Ama samimiyet ölçütlerimizden biri de bu yazının okunma, fikir belirten yazılardaki ilgi-ilgisizlik olacağı görüşündeyim.
Selam ve sevgilerimle...
( Satranç eğitiminde internetin olumsuz etkileri )
Sizce eğitim çağındaki çocuklarımızı, günümüz teknolojisinde olumsuz olarak etkileyen en önemli etmenler nelerdir?
Böyle bir sorunun satrançla ne gibi bir etkisi var diye düşünebilirsiniz. O zaman şöyle de sorabiliriz;
“ Masa başında satranç oynayan çocukların yaşam kalitesi için en tehlikeli rakibi kimdir ” diye bir sorunun, ne kadar gerekli olabileceğini hiç düşündük mü acaba?
Onlara sağlıklı bir gelecek sağlamakla yükümlü olan biz ebeveynler, her türlü akrabalık yakınlık derecesindeki büyükler, öğretmen, eğitici ve antrenörler, onların rol modelleri…
Ne dersiniz?
Bu sorunun kendisine veya cevabına olan uzaklığımızın ya da yakınlığımızın farkında mıyız?
Paylaşılması çok önemli bir konu!
Bence bir hayat kurtaracak kadar!
Konuya girmeden bir tespit..
Son zamanlarda hayata bakış açımda çok önemli olarak gördüğüm bir gelişmeyi fark ettim ve bunu samimiyetle paylaşmak istedim.
Hedeflediğim şey, yanlışlıklardan ve eksikliklerden arınabilme kararlılığı ve bu konudaki vermem gereken samimi mücadeleydi.
Esin kaynağım ise,
… isterseniz o bende kalsın.
Asıl konumuza geçersek;
•Çocuklarımız akıllı cihazlarla neden bu kadar çok zaman geçiriyor?
•Neden onların esiri olurcasına onlarsız yapamamaya başlıyorlar?
•Bu konuda aileler neden etkisiz ve -öğretilmiş çaresizlikleri - oynuyor, etkili mücadele yöntemlerini araştırma, öğrenme ve uygulama zahmetine katlanmıyorlar?
•Öğrenme açlığının en yoğun dönemlerini yaşayan çocuklarımız neden anlamsız, yeteneklerini törpüleyen -bilinçli tuzak- bilgisayar oyunlarını benimsemek zorunda bırakılıyorlar, telafisi olmayan ve asla bir daha yaşamayacakları bu çağlarını heba edip kaçırıyorlar?
•Okullarımızda neden bu konularda eğitim verilmiyor?
•Toplumun akil insanları nerede?
•Toplum neden uyarılmıyor, uyarılara neden kulak asmıyoruz?
•BU KONULARDA NEDEN YANLIŞLARIMIZDAN ARINMAK İÇİN ADIM ATMIYORUZ?
•TOPLUMUMUZUN GELECEĞİNİ BELİRLEYECEK ÇOCUK ve GENÇ BEYİNLER NEDEN KÖRELTİLİYOR?
•BU DURUMUN SAMİMİYETLE FARKINDA MIYIZ?
…
Bilgisayarların, akıllı cihazların toplumumuza temel altyapı bilgi eğitiminden yoksun olarak ve son süratle girdiği o ilk yıllardan bu güne, ülkemizin özellikle genç nüfusuna yapmış olduğu kalıcı olumsuz etkiler tüm açıklığıyla gözler önündedir.
Bu, bilinmeyen ve yeni bir tespit değildir!
Bilakis sosyal hayatımızın her yerinde, günlük yaşantımızın her ortak kullanım alanında, kafelerden ofislere, evlerden okullarımıza kadar yaşantımızın her foto-kesitinde bu görüntülere tanık olmaktayız.
Okula giderken, işten dönerken, dinlenmeye ayrılan hafta sonlarında, bireysel ya da toplu olarak sohbet-eğlence mekanlarında bile birbirinden habersiz, iletişimsiz, yüz yüze sohbet etmekten, dokunmaktan, kitap okumaktan doğayla temastan ve zamanı birlikte paylaşmaktan uzak, doyumsuz, sanal mutluluğu yeğleyen, gerçek mutluluğu tanımamış bir kuşak görmüyor muyuz?
Sohbetlerin bile artık tamamen Facebook patentli olduğu zamanları yaşıyoruz. Yaş günü kutlamaları artık oradan hatırlatılıyor ve kutlanıyor.
Sevdiklerimizin özel günleri artık hafızalarımızdan Facebook’ lara düştü…
Telefon numaraları,sevdiği çiçekler, renkler, yemekler…
Eskiye göre hafızamızda depoladığımız bilgi azalmadı mı?
Bu depolanmış bilgiyi kullanmanın yerini, “internette nerede bulabilirim” telaşı aldı.
Hatta bu bilgilerin doğruluğunu, araştırmadan, doğru olduğu varsayımıyla kabul etmiyor muyuz?
Bu durum farkında olalım ya da olmayalım,insanların hafızalarına olan ihtiyacı azaltmıyor mu?
Colombia Üniversitesi’ nde yapılan araştırmada internet kullanıcılarının (34 öğrenci) bilginin kendisinin değil, bilginin bulunduğu yeri daha iyi hatırladıklarını göstermiş.
Başka bir araştırma da 60 Harvard öğrencisi üzerine.
Öğrencilerin bilgisayarlarına bazı bilgiler girmeleri dosyalarına kaydetmeleri istenmiş. Aslında enteresan ve akılda kalacak kadar ilginç olmalarına rağmen bu kaydedilen bilgilerden çok hangi dosyalara girdiklerini hatırlamışlar. Oysa bu bilgilerden biri “devekuşunun gözü, beyninden daha büyüktür” olmasına rağmen.
Bu örnekler hafızanın kullanımına yeterli bir örnek midir?
Kaydedilebilen, saklanabilen her türlü teknolojik imkan kolaylık sağlarken, yetersiz kullanım hafızayı devre dışı bırakıyor, zayıflatıyor, köreltiyor, yok ediyor.
Yaşı belli bir yaşı geçenler bilir. Eskiden çocukluk yıllarımızın okul ödevlerinde “yazarak-araştırarak-arayıp bularak, uğraşarak” öğrenirdik.
Şimdiki kuşağımızın 8 yaş altındaki her 10 öğrencimizin en az 6 sı yazmayı istemiyor, sevmiyor, ağır külfet görüyor. Bir kısmı menfaat karşılığı, büyükleriyle adeta pazarlık yaparak yazmayı kabul ediyor.
Çünkü çocuk doğal kıyaslamayla “tıklamayı” yazmaya tercih ediyor.
Bilgisayar karşısında büyülenmiş bir şekilde oturarak oyun oynayan çocuk;
sebep-sonuç ilişkisinden yoksun bir ortamda, merak etmeden, kafa yormadan, son derece kolay bir yönetimle, yorumlamadan ve muhakeme etmeden, anlamlandırmadan, özümsemeden, öğrenmeden, soyutlamadan sadece oynar, oynar ve tıklar.
•Onu orada bırakın, saatlerce farkında olmadan kendine zarar vermeyi kabullenir.
•Pasifleşir, yanındakileri unutur.
•Açlığını, susuzluğunu fark etmez, yemek yediğini de.
•İsterseniz ondan artık oyuna bir son vermesini isteyin.
•Hazırlıksızsanız bazı şeyleri göze almalısınız.
•İtaat beklerken farklı, alışık olmadığınız davranışlar sergileyebilir.
•Bu durum kalıcı alışkanlıklara dönüşebilir.
•Elindeki en çekici, karşı konulmaz oyuncağını almak istediniz bir kere.
Sorunla karşı karşıyayız acaba çözüm anı geldi mi, yoksa öncelerden mi kaçtı?
Çözüm, sizin ona, çok öncelerinden beri sunduğunuz “model kişi” örneğinde gizli ve bekliyor.
• Belki çok önceleri sizinle herhangi bir paylaşımda bulunmak, oyun oynamak isterken siz umarsızca dizi, film, maç seyrediyordunuz. Orada sizin umarsızlığınıza tanık olmadı mı?
• Ya da tam tersi onun çok tercih ettiği bir ilgi alanındaki tam yoğunlaşma anında ondan aykırı bir isteğiniz olmuş olabilir mi?
• Kaç defa televizyon seyretme arzunuzdan feragat edip, birlikte herhangi bir ilgi alanında nitelikli bir süreç paylaştınız?
• Kaç defa hep birlikte ve samimice kitap okuma saati düzenlediniz?
• ..sonrasında okuduklarını anlayıp anlamadığını sorularla ölçtünüz ?
• Onları gerçekten fark ederek dinleyip fikirlerinin, çocukça düşüncelerinin değerli olduğunu hissettirdiniz?
• Yaratıcı ev oyunları oynamalarına, yeteneklerini sergilemelerine izin verdiniz, böyle ortamlar oluşturdunuz mu?
…
Çözüm mü?
Çok !
Ama galiba biraz niyet, biraz da samimiyet !
Bu yazıyı satranç oynayan ve oynamayan tüm çocuklarımız için yazma gereği duydum.
Forumdaki tüm üyelerimizin bu konuda üstlenmeleri gereken ortak sorumlulukları olduğu görüşündeyim.
Annelerden babalara, antrenörlerden eğitimcilere, her insanımıza kadar…
Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği kim ya da kimlere bağlıdır sizce?
“Doğru Verilecek Bir Satranç Eğitimi ” bu konuda etkili olacak çözüm yollarından biridir.
Ama samimiyet ölçütlerimizden biri de bu yazının okunma, fikir belirten yazılardaki ilgi-ilgisizlik olacağı görüşündeyim.
Selam ve sevgilerimle...
- MATRANÇ -