28-08-2008, 23:08
İbrahim Ethem AY:
Merhabalar Sevgili Kübra, Sayın Özgür Akman’ ın benden önce davranıp seninle röportaj yapması önce gücümü kırsa da sonra yepyeni şeyler üzerine konuşabileceğimizi düşünerek yeniden hazırlandım röportaja!
Kübra ÖZTÜRK:
Gazetecilikte olur böyle şeyler(gülüyor)
İEA:
Sizden daha önce vermiş olduğunuz röportajlar vesilesiyle satranca nasıl başladığınızdan tutun bu günlere nasıl geldiğinize kadar pek çok şeyi zaten öğrendik. Ben aynı sorularla sizi yormak yerine amiyane tabiriyle daldan dala atlayarak değişik konulardaki görüş ve düşüncelerinizi almak istiyorum. Mesela ilk soru olarak forumda dile getirdiğim İş Bankası Satranç Ligi’ndeki bayan masa sorununu size sormak istiyorum.(bknz. http://www.tsf.org.tr/cgi-bin/yabb/YaBB....1215071141)
KÖ:
O konuda bence tamamen haklısınız. Erkek sporcular 20 hatta 21 yaşlarına kadar genç masada oynayabiliyorlar ve sonra kendilerini biraz çalışınca 4. masada devam ederken buluyorlar. Ancak bayanlar için bu pek mümkün değil. 17 yaşından sonra bayan masada oynamak için en azından unvan almış olmak gerekiyor. 1. ve 2. masaya yabancı getirdikten sonra bir de bayan masaya yabancı getirdikleri zaman takımın çehresi bir anda değişiyor bana kalırsa. Ancak ileriki yıllarda alt yapıdan gelen oyuncularımız olgunlaştığında bunlara gerek kalmayacaktır diye düşünüyorum.
İEA:
Bir de benim naçizane önerim vardı: Bayan masasında yabancı oynatan kulüplerin yabancı kontenjanı ikiye düşürülsün. Belki ilerde bu veya benzeri bir madde uygulamaya geçer ne dersiniz.
KÖ:
Ben yönetici değilim ama öneriniz mantıklı geliyor.
İEA:
Peki, hobileriniz neler? Satranç artık hobiniz değildir öyle değil mi(Gülüyor)
KÖ:
(Gülümseyerek) Evet, artık satrançla profesyonel biçimde ilgilendiğim için hobi diyemiyorum. Her ne kadar satranç çok zamanımı aldığı için fazla bir şeyle ilgilenemesem de voleybol, müzik ve kitaplarım için her zaman vakit ayırmaya çalışırım. Üstelik bir de ÖSS var bu sene.
İEA:
Yine zor bir maraton sizi bekliyor anlaşılan. Öğrendiğim kadarıyla voleybolla uzun zamandır ilgileniyorsunuz. Her ne kadar son dönemde pek fiziksel aktiviteye ağırlık veremediğinizden yakınsanız da son röportajınızda, yine de sormak istiyorum: voleybolun şu anda hayatınızdaki yeri nedir?
KÖ:
Satranççı olmasam voleybolcu olurdum herhalde, belki iyi bir pasör(Gülüyor) Voleyboldan keyif alıyorum ve her fırsatta oynamak da stresi üzerimden atmamı kolaylaştırıyor.
İEA:
Peki, ya müzik? Ne tür müzik dinlersiniz, kimleri mesela en çok tercih ediyorsunuz?
KÖ:
Aslında ruh halime göre değişir. Her şeyi dinlerim diyebilirim. Ama ille de isim vermem gerekirse aklıma ilk gelenler Şebnem Ferah ve Sezen Aksu olur herhalde.
İEA:
Sezen Aksu dinlememek olmaz zaten, özellikle klasik hale gelmiş şarkıları var benim de çok sevdiğim… Kitap okuyorum demiştiniz, ne tür kitaplar okuyorsunuz? Şu anda hali hazırda okuduğunuz bir kitap var mı?
KÖ:
Neşe Düzel ‘in yazdığı ‘’Hesaplaşma’’ var elimde bu aralar. Genel olarak da polisiye tercih ederim.
İEA:
Ben de Thomas Brezina’nın Dört Kafadarlar Serisi’ne veriyordum bütün cep harçlığımı(Gülüyor) Polisiye roman insana yapıştı mı bırakmıyor doğrusu. Bu arada müzik konusunu geçtik aslında ama sormadan geçemeyeceğim, çaldığınız bir enstrüman var mı? Ya da sesiniz güzel mi mesela? Bilinmedik bir yeteneğiniz varsa bunu da ortaya çıkarmış olalım(Gülüyor)
KÖ:
(Gülerek) Sesim konusuna hiç girmeyelim bence. Çocukken piyano ve org çalmayı çok isterdim. Hatta parmaklarımla hep piyano çalar gibi yaparmışım. Fakat sonra kısmet olmadı.
İEA:
Çocukluğunuza indik madem, şunu da soruvereyim: Herkesin çocukluğundan hatırladığı bir oyuncağı vardır. En sevdiği oyuncaktır o genelde. Sunay Akın’ın da hep bahsettiği gibi ‘oyuncak kültürü’ gelişmiş çocuklar da pratik zeka ve hayata bakış daha olumlu oluyor. Sizin var mıydı böyle bir oyuncağınız?
KÖ:
Elbette vardı. Mutfak setim vardı her şeyiyle, bir de ağlayan ve süt isteyen bebeğim.
İEA:
Tabii sonra kırıldı, bozuldu değil mi? Benim oyuncaklarım öyle olurdu da ondan soruyorum(Gülüyor)
KÖ:
(Gülümseyerek) Tabii ki de hayır! Çok iyi sahip çıkardım, hiç birine bir şey olmadı.
İEA:
Tahminimde yanılsam da şaşırmadım(Gülüyor) Gelelim biraz da gelecekteki Kübra Öztürk ’ün neler yapacağına. Ben biraz farklı sorular sormak istediğimi röportajın başında belirtmiştim. Size satranç hedefleriniz hep soruldu. Bense gelecekte güzel ülkemizde hem bayan hem de sporcu olmak sizi düşündürmüyor mu onu soracaktım? Mesela ben Sevgili Emine (Yanık) ablamdan biliyorum ki o hem küçük kızı Ceren’e annelik yapıp hem de turnuvadan turnuvaya koşuyor. Ancak bunda değerli eşi Serkan Abi’nin de rolü büyük. Ceren’e milli takım turnuvaları olduğunda o bakıyor.
KÖ:
Ben gelecek hakkında fazla iyimserim. Verdiğin örnekte de anlayışlı bir eşle birlikte pek çok zorluğun üstesinden gelinebileceğini söylemişsin zaten. Ayrıca satranç hayatımda hep olacaktır. Sporculuğum son bulduğunda bayrağı minik Kübra’lara vermek benim için sorun olmaz. Aile kurmak zor bir iş ama her zorluğun da kendine göre güzellikleri yok mu?
İEA:
Olmaz olur mu haklısın elbette. Ben şu son Türkiye Bayanlar Şampiyonası’nda IM Ekaterina Atalık ile olan maçında en az Dünya Genç Bayanlar İkinciliği aldığın turnuvadaki son maç kadar heyecanlandım ve benim gibi hissedenleri biliyorum. Senin maçların ayrı bir heyecanlı mı oluyor bize mi öyle geliyor(Gülüyor) IM Ekaterina Atalık ile olan maçını yanlış hatırlamıyorsam Antalya Çallı Spor’da izlemiştik. IM Fikret Sideifzade’nin dersleri vardı ve biz maçın sonuna doğru izin alıp bilgisayarın başına geçtik. Fikret Hoca da dahil herkes senden en azından bir beraberlik bekliyordu. Bu sözlerim yanlış anlaşılmasın, sen genç bir yetenek olduğun için kendisini dünyaya ispatlamış bir usta karşısında kulüpteki herkesin seni desteklemesi pek tabii bir olaydır. O da milli takımda ülkemizi başarıyla temsil ediyor ve biz elbette ki manevi olarak her birinizi eşit ölçüde destekliyor ayrı ayrı saygı duyuyoruz. Bunu da belirteyim, yanlış anlama olmasın.
KÖ:
Maalesef beklentileriniz boşa çıkmıştı(Gülüyor) Ama önümdeki hedeflerden birisi de Türkiye Bayanlar Şampiyonu olmak. Ve elbette bu yolda kendisiyle ve daha pek çok değerli isimle rekabet içindeyim. Tıpkı sizin de söylediğiniz gibi bu rekabet yalnızca ülke içinde. Milli Takım formasını giydiğimiz anda Türkiye için yarışıyoruz. Ayrıca emin olun bu heyecanlı maçları bilerek ayarlamıyorum ben de en az sizin kadar heyecanlanıyorum o maçlarda(gülüyor) Hatta Dünya Genç Bayanlar Şampiyonası’nın en son maçında susamıştım ve zaman az olduğu için gidip alamadım. İsteyemedim de yanlış anlaşılma olmasın diye.
İEA:
Ne kadar enteresan, demek böyle olaylar yalnızca minik sporcuların başına gelmiyor(Gülüyor) Sanırım şimdi Avrupa Yaş Grupları Şampiyonası’na hazırlanıyorsun. O turnuvadan beklentilerin neler?
KÖ:
Bildiğiniz üzere 14 Eylül’de Sırbistan’da yapılacak bu turnuva. Ve ben bu turnuvaya antrenman olsun diye Dünya Genç Bayanlar’ a katılmıştım(Gülüyor)
İEA:
Yani antrenman olsun diye katıldığınız böyle büyük bir turnuvayı ikincilikle bitiriverdiniz öyle mi?
KÖ:
Aynen öyle oldu.
İEA:
Bir de üniversite tercihinizi Ankara’dan ayrılmamak için ODTÜ olarak belirlemişsiniz. Ben yine de kendi okulum Akdeniz Üniversitesi’ni de önermeden geçemem böyle bir durumda(Gülümsüyor) Sizinle aynı üniversite takımını paylaşmak büyük onur olurdu benim için. Gerçi siz Avrupa Şampiyonu olduğunuz sene Teksas Üniversitesi’nden burs kazanmıştınız ama gitmeyi hiç düşünmediğinizi belirtmiştiniz.Yani kararınızı çoktan vermişsiniz anlaşılan.
KÖ:
Davetiniz için teşekkür ederim(Gülümsüyor) Neyin ne olacağı belli olmaz ama ilk hedefim ODTÜ’nün psikoloji bölümü olacak. Sporcu psikolojisi üzerine eğitimimi almak istiyorum.Hem benim de içinde bulunduğum bir konu olması sebebiyle kendime ve çevreme daha faydalı olabilirim.
İEA:
Tüm bunların yanında en çok merak ettiğim şeylerden biri de kişisel sponsor durumu. Sizin kişisel sponsorunuz var mı? Ya da yasa müsaade ediyor mu buna hiç araştırdınız mı? Kişisel sponsor demek doğrudan gelir demek. Hele sizin gibi Dünya Genç Bayanlar ikincisi WGM normu almış bir sporcu için sponsor bulmak çok da zor olmasa gerek. Ali Nihat Başkan, Tamer Karatekin Türkiye Şampiyonu olup Amerika’ya okumaya gideceğinde ona bir burs ayarlamış mesela. Kendisinin kamuoyuna verdiği izlenim çevresi geniş ve gerekli mercilerle iyi ilişkilere sahip olduğu yönünde. Kendisinin önderliğinde siz ve sizin gibi sporculara maddi destek sağlamak için böyle bir çalışma yapılamaz mı?
KÖ:
Bu konuda açıkçası hiçbir fikrim yok. Ben şimdilik işimi yapıyorum sadece ama bu değindiğiniz konu hem benim için hem de benim gibi sporcular için çok önemli. Araştıracağımdan emin olabilirsiniz.
İEA:
Üstelik önümüzde bir IM Barış ESEN örneği var.GM olmak için çalışmak yerine gelir durumunu düzeltmek için antrenörlük yapmaya başladı. Her ne kadar bu işte başarılı da olsa satrancını geliştiremediği ortada. Kendisi de hep bundan yakınıyor. Aynı zamanda milli takımdan istifa etme gerekçesinin altında da maaş durumu var. Kendisi milli takım sporcularının aldığı maaştan şikayetçiydi sanırım. Her neyse bu arada GM Michalcisin’i soracağım size. Kendisiyle çalışmaktan çok memnun olduğunuzu biliyoruz.Bize genel olarak ne söyleyebilirsiniz, hocanıza teşekkür için bir fırsat daha işte size(Gülüyor)
KÖ:
Ben kendisiyle çalışmadan evvel Türk eğiticilerle çalışıyordum ve sağ olsunlar onlar sayesinde bir Avrupa Şampiyonluğu elde ettim. Ancak Michalcisin’in çalışma sistemi bambaşka.Bize hiç kızmıyor, kızsa da belli etmiyor. Yani yanlış anlaşılma olmasın sanki diğer hocalarım çok sinirliymiş gibi ama Michalcisin böyle biri.Zaten kendisi bayan sporcu çalıştırma konusunda dünyaca ünlü bir isim. Bizlerin psikolojisinden çok iyi anlıyor ve ona göre davranıyor bize. Kendisine ve bizlerle çalışmasını sağlayan herkese çok teşekkürler. Benim başarımda Michalcisin’in büyük payı vardır.
İEA:
O zaman bizler de böyle bir yeteneğin gelişiminde emeği olan Michalcisin’e teşekkür borçluyuz demektir(Gülümsüyor) Peki, seni hep mütevazi kişiliğinle tanıyoruz, hiç mi şöyle şampiyon pozu verirken göremeyeceğiz?
KÖ:
Şampiyon pozu da tam olarak ne ki(Gülüyor) Ama ben öyle şeyleri yapmak istesem de yapamıyorum ki. Mesela yapmak istiyorum fakat bir anda yemekleri üstüme döküp restoranı birbirine katıyorum(Gülüyor)
İEA:
Olsun… Kimileri de sürekli filancayı şöyle falancayı böyle yendim diye konuşur ancak icraatı yoktur, yine de en güzeli sizinki. Şunu çok merak ediyorum, karşınızda mesela Antalya 8 yaş bayanlar şampiyonu var.Ona ne öğüt verirsiniz Kübra ablası olarak?
KÖ:
Öncelikle disiplinli çalışmasını tavsiye ederim. Çalışma disiplinini kaybetmemesi çok önemli. Çünkü bir anda usta olamaz kimse. Ayrıca kendisini geliştirecek ve tam olarak tartabilecek turnuvalara katılması lazım bana kalırsa.
İEA:
Yaş Grupları Türkiye Şampiyona’sı bunun bir örneği değil mi?
KÖ:
Kesinlikle.
İEA:
Örnek aldığınız satranççılar kimler Türkiye’den- Dünya’dan?
KÖ:
Betül (Cemre Yıldız) çok soğukkanlıdır. Onu hem çok sever hem de örnek alırım. Kıvanç (Haznedaroğlu) Abi’nin de çalışma disiplinine hayranım. Dünya’dan ise oyunlarını incelemekten zevk aldığım Fischer ve Polgar var.
İEA:
Ben de amatör açıdan baksam da sizin stilinizi o turnuvadaki rakiplerinizden olan Anastasia Bodnaruk’a benzettim mesela.Pozisyonel anlayış olarak ikiniz de olmayacak maçları çevirebilecek bakış açısına sahipsiniz bana kalırsa.
KÖ:
Teşekkür ederim. O da çok iyi bir oyuncudur. Oyunlarını beğenirim. Onun da Avrupa Şampiyonluğu var yaş gruplarında.
İEA:
Bir de şu çok tartışıldı.Ayağınızın altına federasyon tarafından ipek halılar serildi mi?(Gülüyor) Çünkü bunu forumda dile getirenler oldu, ben de direkt birinci ağızdan öğreneyim istedim.(Bknz. http://www.tsf.org.tr/cgi-bin/yabb/YaBB....1218743867)
KÖ:
(Gülüyor) Bu tartışmalar benim çok umursadığım şeyler değil. Ayrıca Türkiye Satranç Federasyonu sadece bana değil bütün başarılı sporcuların ayağına ipek halı seriyor.
İEA:
(Gülerek)Ne kadar da güzel bir cevap bu böyle! Unutamadığınız maçlarınız vardır muhakkak.Onları öğrenebilir miyiz?
KÖ:
2006 Yaş Grupları Girya Olga maçı. Ve bu son maçım işte.Hani hep sözünü ettiğimiz Gaziantep’teki maç!(Gülümsüyor)
İEA:
Kaybettiğiniz için uykularınızı kaçıran maçlar yok mu peki?Yani ben profesyonel olmadığım halde birkaç tane böyle maçım var açıkçası.
KÖ:
Kaybettiğim maçlar sadece hırslandırıyor ve bir şeyler öğretiyor bana. Uykumu kaçırıyor denemez.
İEA:
Bunu başardığınız için şimdi buralardasınız belki de! Şu çok sözünü ettiğimiz en son maçta oyun bitince rakip size elini uzatırken neler hissettiniz?Ben bayrak düştü diye ayağa kalkıp ellerimi havaya kaldırdım.Çok gurur duyduk sizinle inanın.Çok teşekkürler.
KÖ:
Ben teşekkür ederim. Önemli olan bunlara devam etmek, bu başarıları katlamak. Bunun için çalışıyorum. Zaten rakibimin bayrağı düşmüştü ve elini uzatmadı. Yani kendine gelemedi bir türlü.
İEA:
Son olarak da bilgisayarla ve bilgisayardaki satranç programlarıyla aranızın nasıl olduğunu sorayım. Çocuklara erken yaşta bilgisayarla çalışmalarını tavsiye eder misiniz mesela?Ya da açılış çalışırken bilgisayarın analizlerine çok güvenmemek gerektiği söylenir.Göz hafızasının yanında bir de el hafızası var örneğin.Ben bilgisayarda baktığım varyantları takımda çalıştıklarıma göre daha çabuk unutuyorum.Elimle dizip bozarak yaptığım daha akılda kalıcı oluyor sanki.Neler düşünüyorsunuz bu konularda.Kapanışı da buyurun siz yapın.
KÖ:
Ben maçlardan önce tabii ki chessbase kullanıyorum. Bence bilgisayarda çalışmak çok faydalı ancak dikkatli de olmak gerekiyor.Özellikle çocukların kullanımı için velilerin özen göstermesi şart. Size takımla çalışmak konusunda söyledikleriniz konusunda aynen katılıyorum. Ben de bu arada beni destekleyen herkese çok teşekkür ediyorum. İlerde daha büyük başarılarla sizleri daha çok mutlu etmek istiyorum.İyi günler!
Merhabalar Sevgili Kübra, Sayın Özgür Akman’ ın benden önce davranıp seninle röportaj yapması önce gücümü kırsa da sonra yepyeni şeyler üzerine konuşabileceğimizi düşünerek yeniden hazırlandım röportaja!
Kübra ÖZTÜRK:
Gazetecilikte olur böyle şeyler(gülüyor)
İEA:
Sizden daha önce vermiş olduğunuz röportajlar vesilesiyle satranca nasıl başladığınızdan tutun bu günlere nasıl geldiğinize kadar pek çok şeyi zaten öğrendik. Ben aynı sorularla sizi yormak yerine amiyane tabiriyle daldan dala atlayarak değişik konulardaki görüş ve düşüncelerinizi almak istiyorum. Mesela ilk soru olarak forumda dile getirdiğim İş Bankası Satranç Ligi’ndeki bayan masa sorununu size sormak istiyorum.(bknz. http://www.tsf.org.tr/cgi-bin/yabb/YaBB....1215071141)
KÖ:
O konuda bence tamamen haklısınız. Erkek sporcular 20 hatta 21 yaşlarına kadar genç masada oynayabiliyorlar ve sonra kendilerini biraz çalışınca 4. masada devam ederken buluyorlar. Ancak bayanlar için bu pek mümkün değil. 17 yaşından sonra bayan masada oynamak için en azından unvan almış olmak gerekiyor. 1. ve 2. masaya yabancı getirdikten sonra bir de bayan masaya yabancı getirdikleri zaman takımın çehresi bir anda değişiyor bana kalırsa. Ancak ileriki yıllarda alt yapıdan gelen oyuncularımız olgunlaştığında bunlara gerek kalmayacaktır diye düşünüyorum.
İEA:
Bir de benim naçizane önerim vardı: Bayan masasında yabancı oynatan kulüplerin yabancı kontenjanı ikiye düşürülsün. Belki ilerde bu veya benzeri bir madde uygulamaya geçer ne dersiniz.
KÖ:
Ben yönetici değilim ama öneriniz mantıklı geliyor.
İEA:
Peki, hobileriniz neler? Satranç artık hobiniz değildir öyle değil mi(Gülüyor)
KÖ:
(Gülümseyerek) Evet, artık satrançla profesyonel biçimde ilgilendiğim için hobi diyemiyorum. Her ne kadar satranç çok zamanımı aldığı için fazla bir şeyle ilgilenemesem de voleybol, müzik ve kitaplarım için her zaman vakit ayırmaya çalışırım. Üstelik bir de ÖSS var bu sene.
İEA:
Yine zor bir maraton sizi bekliyor anlaşılan. Öğrendiğim kadarıyla voleybolla uzun zamandır ilgileniyorsunuz. Her ne kadar son dönemde pek fiziksel aktiviteye ağırlık veremediğinizden yakınsanız da son röportajınızda, yine de sormak istiyorum: voleybolun şu anda hayatınızdaki yeri nedir?
KÖ:
Satranççı olmasam voleybolcu olurdum herhalde, belki iyi bir pasör(Gülüyor) Voleyboldan keyif alıyorum ve her fırsatta oynamak da stresi üzerimden atmamı kolaylaştırıyor.
İEA:
Peki, ya müzik? Ne tür müzik dinlersiniz, kimleri mesela en çok tercih ediyorsunuz?
KÖ:
Aslında ruh halime göre değişir. Her şeyi dinlerim diyebilirim. Ama ille de isim vermem gerekirse aklıma ilk gelenler Şebnem Ferah ve Sezen Aksu olur herhalde.
İEA:
Sezen Aksu dinlememek olmaz zaten, özellikle klasik hale gelmiş şarkıları var benim de çok sevdiğim… Kitap okuyorum demiştiniz, ne tür kitaplar okuyorsunuz? Şu anda hali hazırda okuduğunuz bir kitap var mı?
KÖ:
Neşe Düzel ‘in yazdığı ‘’Hesaplaşma’’ var elimde bu aralar. Genel olarak da polisiye tercih ederim.
İEA:
Ben de Thomas Brezina’nın Dört Kafadarlar Serisi’ne veriyordum bütün cep harçlığımı(Gülüyor) Polisiye roman insana yapıştı mı bırakmıyor doğrusu. Bu arada müzik konusunu geçtik aslında ama sormadan geçemeyeceğim, çaldığınız bir enstrüman var mı? Ya da sesiniz güzel mi mesela? Bilinmedik bir yeteneğiniz varsa bunu da ortaya çıkarmış olalım(Gülüyor)
KÖ:
(Gülerek) Sesim konusuna hiç girmeyelim bence. Çocukken piyano ve org çalmayı çok isterdim. Hatta parmaklarımla hep piyano çalar gibi yaparmışım. Fakat sonra kısmet olmadı.
İEA:
Çocukluğunuza indik madem, şunu da soruvereyim: Herkesin çocukluğundan hatırladığı bir oyuncağı vardır. En sevdiği oyuncaktır o genelde. Sunay Akın’ın da hep bahsettiği gibi ‘oyuncak kültürü’ gelişmiş çocuklar da pratik zeka ve hayata bakış daha olumlu oluyor. Sizin var mıydı böyle bir oyuncağınız?
KÖ:
Elbette vardı. Mutfak setim vardı her şeyiyle, bir de ağlayan ve süt isteyen bebeğim.
İEA:
Tabii sonra kırıldı, bozuldu değil mi? Benim oyuncaklarım öyle olurdu da ondan soruyorum(Gülüyor)
KÖ:
(Gülümseyerek) Tabii ki de hayır! Çok iyi sahip çıkardım, hiç birine bir şey olmadı.
İEA:
Tahminimde yanılsam da şaşırmadım(Gülüyor) Gelelim biraz da gelecekteki Kübra Öztürk ’ün neler yapacağına. Ben biraz farklı sorular sormak istediğimi röportajın başında belirtmiştim. Size satranç hedefleriniz hep soruldu. Bense gelecekte güzel ülkemizde hem bayan hem de sporcu olmak sizi düşündürmüyor mu onu soracaktım? Mesela ben Sevgili Emine (Yanık) ablamdan biliyorum ki o hem küçük kızı Ceren’e annelik yapıp hem de turnuvadan turnuvaya koşuyor. Ancak bunda değerli eşi Serkan Abi’nin de rolü büyük. Ceren’e milli takım turnuvaları olduğunda o bakıyor.
KÖ:
Ben gelecek hakkında fazla iyimserim. Verdiğin örnekte de anlayışlı bir eşle birlikte pek çok zorluğun üstesinden gelinebileceğini söylemişsin zaten. Ayrıca satranç hayatımda hep olacaktır. Sporculuğum son bulduğunda bayrağı minik Kübra’lara vermek benim için sorun olmaz. Aile kurmak zor bir iş ama her zorluğun da kendine göre güzellikleri yok mu?
İEA:
Olmaz olur mu haklısın elbette. Ben şu son Türkiye Bayanlar Şampiyonası’nda IM Ekaterina Atalık ile olan maçında en az Dünya Genç Bayanlar İkinciliği aldığın turnuvadaki son maç kadar heyecanlandım ve benim gibi hissedenleri biliyorum. Senin maçların ayrı bir heyecanlı mı oluyor bize mi öyle geliyor(Gülüyor) IM Ekaterina Atalık ile olan maçını yanlış hatırlamıyorsam Antalya Çallı Spor’da izlemiştik. IM Fikret Sideifzade’nin dersleri vardı ve biz maçın sonuna doğru izin alıp bilgisayarın başına geçtik. Fikret Hoca da dahil herkes senden en azından bir beraberlik bekliyordu. Bu sözlerim yanlış anlaşılmasın, sen genç bir yetenek olduğun için kendisini dünyaya ispatlamış bir usta karşısında kulüpteki herkesin seni desteklemesi pek tabii bir olaydır. O da milli takımda ülkemizi başarıyla temsil ediyor ve biz elbette ki manevi olarak her birinizi eşit ölçüde destekliyor ayrı ayrı saygı duyuyoruz. Bunu da belirteyim, yanlış anlama olmasın.
KÖ:
Maalesef beklentileriniz boşa çıkmıştı(Gülüyor) Ama önümdeki hedeflerden birisi de Türkiye Bayanlar Şampiyonu olmak. Ve elbette bu yolda kendisiyle ve daha pek çok değerli isimle rekabet içindeyim. Tıpkı sizin de söylediğiniz gibi bu rekabet yalnızca ülke içinde. Milli Takım formasını giydiğimiz anda Türkiye için yarışıyoruz. Ayrıca emin olun bu heyecanlı maçları bilerek ayarlamıyorum ben de en az sizin kadar heyecanlanıyorum o maçlarda(gülüyor) Hatta Dünya Genç Bayanlar Şampiyonası’nın en son maçında susamıştım ve zaman az olduğu için gidip alamadım. İsteyemedim de yanlış anlaşılma olmasın diye.
İEA:
Ne kadar enteresan, demek böyle olaylar yalnızca minik sporcuların başına gelmiyor(Gülüyor) Sanırım şimdi Avrupa Yaş Grupları Şampiyonası’na hazırlanıyorsun. O turnuvadan beklentilerin neler?
KÖ:
Bildiğiniz üzere 14 Eylül’de Sırbistan’da yapılacak bu turnuva. Ve ben bu turnuvaya antrenman olsun diye Dünya Genç Bayanlar’ a katılmıştım(Gülüyor)
İEA:
Yani antrenman olsun diye katıldığınız böyle büyük bir turnuvayı ikincilikle bitiriverdiniz öyle mi?
KÖ:
Aynen öyle oldu.
İEA:
Bir de üniversite tercihinizi Ankara’dan ayrılmamak için ODTÜ olarak belirlemişsiniz. Ben yine de kendi okulum Akdeniz Üniversitesi’ni de önermeden geçemem böyle bir durumda(Gülümsüyor) Sizinle aynı üniversite takımını paylaşmak büyük onur olurdu benim için. Gerçi siz Avrupa Şampiyonu olduğunuz sene Teksas Üniversitesi’nden burs kazanmıştınız ama gitmeyi hiç düşünmediğinizi belirtmiştiniz.Yani kararınızı çoktan vermişsiniz anlaşılan.
KÖ:
Davetiniz için teşekkür ederim(Gülümsüyor) Neyin ne olacağı belli olmaz ama ilk hedefim ODTÜ’nün psikoloji bölümü olacak. Sporcu psikolojisi üzerine eğitimimi almak istiyorum.Hem benim de içinde bulunduğum bir konu olması sebebiyle kendime ve çevreme daha faydalı olabilirim.
İEA:
Tüm bunların yanında en çok merak ettiğim şeylerden biri de kişisel sponsor durumu. Sizin kişisel sponsorunuz var mı? Ya da yasa müsaade ediyor mu buna hiç araştırdınız mı? Kişisel sponsor demek doğrudan gelir demek. Hele sizin gibi Dünya Genç Bayanlar ikincisi WGM normu almış bir sporcu için sponsor bulmak çok da zor olmasa gerek. Ali Nihat Başkan, Tamer Karatekin Türkiye Şampiyonu olup Amerika’ya okumaya gideceğinde ona bir burs ayarlamış mesela. Kendisinin kamuoyuna verdiği izlenim çevresi geniş ve gerekli mercilerle iyi ilişkilere sahip olduğu yönünde. Kendisinin önderliğinde siz ve sizin gibi sporculara maddi destek sağlamak için böyle bir çalışma yapılamaz mı?
KÖ:
Bu konuda açıkçası hiçbir fikrim yok. Ben şimdilik işimi yapıyorum sadece ama bu değindiğiniz konu hem benim için hem de benim gibi sporcular için çok önemli. Araştıracağımdan emin olabilirsiniz.
İEA:
Üstelik önümüzde bir IM Barış ESEN örneği var.GM olmak için çalışmak yerine gelir durumunu düzeltmek için antrenörlük yapmaya başladı. Her ne kadar bu işte başarılı da olsa satrancını geliştiremediği ortada. Kendisi de hep bundan yakınıyor. Aynı zamanda milli takımdan istifa etme gerekçesinin altında da maaş durumu var. Kendisi milli takım sporcularının aldığı maaştan şikayetçiydi sanırım. Her neyse bu arada GM Michalcisin’i soracağım size. Kendisiyle çalışmaktan çok memnun olduğunuzu biliyoruz.Bize genel olarak ne söyleyebilirsiniz, hocanıza teşekkür için bir fırsat daha işte size(Gülüyor)
KÖ:
Ben kendisiyle çalışmadan evvel Türk eğiticilerle çalışıyordum ve sağ olsunlar onlar sayesinde bir Avrupa Şampiyonluğu elde ettim. Ancak Michalcisin’in çalışma sistemi bambaşka.Bize hiç kızmıyor, kızsa da belli etmiyor. Yani yanlış anlaşılma olmasın sanki diğer hocalarım çok sinirliymiş gibi ama Michalcisin böyle biri.Zaten kendisi bayan sporcu çalıştırma konusunda dünyaca ünlü bir isim. Bizlerin psikolojisinden çok iyi anlıyor ve ona göre davranıyor bize. Kendisine ve bizlerle çalışmasını sağlayan herkese çok teşekkürler. Benim başarımda Michalcisin’in büyük payı vardır.
İEA:
O zaman bizler de böyle bir yeteneğin gelişiminde emeği olan Michalcisin’e teşekkür borçluyuz demektir(Gülümsüyor) Peki, seni hep mütevazi kişiliğinle tanıyoruz, hiç mi şöyle şampiyon pozu verirken göremeyeceğiz?
KÖ:
Şampiyon pozu da tam olarak ne ki(Gülüyor) Ama ben öyle şeyleri yapmak istesem de yapamıyorum ki. Mesela yapmak istiyorum fakat bir anda yemekleri üstüme döküp restoranı birbirine katıyorum(Gülüyor)
İEA:
Olsun… Kimileri de sürekli filancayı şöyle falancayı böyle yendim diye konuşur ancak icraatı yoktur, yine de en güzeli sizinki. Şunu çok merak ediyorum, karşınızda mesela Antalya 8 yaş bayanlar şampiyonu var.Ona ne öğüt verirsiniz Kübra ablası olarak?
KÖ:
Öncelikle disiplinli çalışmasını tavsiye ederim. Çalışma disiplinini kaybetmemesi çok önemli. Çünkü bir anda usta olamaz kimse. Ayrıca kendisini geliştirecek ve tam olarak tartabilecek turnuvalara katılması lazım bana kalırsa.
İEA:
Yaş Grupları Türkiye Şampiyona’sı bunun bir örneği değil mi?
KÖ:
Kesinlikle.
İEA:
Örnek aldığınız satranççılar kimler Türkiye’den- Dünya’dan?
KÖ:
Betül (Cemre Yıldız) çok soğukkanlıdır. Onu hem çok sever hem de örnek alırım. Kıvanç (Haznedaroğlu) Abi’nin de çalışma disiplinine hayranım. Dünya’dan ise oyunlarını incelemekten zevk aldığım Fischer ve Polgar var.
İEA:
Ben de amatör açıdan baksam da sizin stilinizi o turnuvadaki rakiplerinizden olan Anastasia Bodnaruk’a benzettim mesela.Pozisyonel anlayış olarak ikiniz de olmayacak maçları çevirebilecek bakış açısına sahipsiniz bana kalırsa.
KÖ:
Teşekkür ederim. O da çok iyi bir oyuncudur. Oyunlarını beğenirim. Onun da Avrupa Şampiyonluğu var yaş gruplarında.
İEA:
Bir de şu çok tartışıldı.Ayağınızın altına federasyon tarafından ipek halılar serildi mi?(Gülüyor) Çünkü bunu forumda dile getirenler oldu, ben de direkt birinci ağızdan öğreneyim istedim.(Bknz. http://www.tsf.org.tr/cgi-bin/yabb/YaBB....1218743867)
KÖ:
(Gülüyor) Bu tartışmalar benim çok umursadığım şeyler değil. Ayrıca Türkiye Satranç Federasyonu sadece bana değil bütün başarılı sporcuların ayağına ipek halı seriyor.
İEA:
(Gülerek)Ne kadar da güzel bir cevap bu böyle! Unutamadığınız maçlarınız vardır muhakkak.Onları öğrenebilir miyiz?
KÖ:
2006 Yaş Grupları Girya Olga maçı. Ve bu son maçım işte.Hani hep sözünü ettiğimiz Gaziantep’teki maç!(Gülümsüyor)
İEA:
Kaybettiğiniz için uykularınızı kaçıran maçlar yok mu peki?Yani ben profesyonel olmadığım halde birkaç tane böyle maçım var açıkçası.
KÖ:
Kaybettiğim maçlar sadece hırslandırıyor ve bir şeyler öğretiyor bana. Uykumu kaçırıyor denemez.
İEA:
Bunu başardığınız için şimdi buralardasınız belki de! Şu çok sözünü ettiğimiz en son maçta oyun bitince rakip size elini uzatırken neler hissettiniz?Ben bayrak düştü diye ayağa kalkıp ellerimi havaya kaldırdım.Çok gurur duyduk sizinle inanın.Çok teşekkürler.
KÖ:
Ben teşekkür ederim. Önemli olan bunlara devam etmek, bu başarıları katlamak. Bunun için çalışıyorum. Zaten rakibimin bayrağı düşmüştü ve elini uzatmadı. Yani kendine gelemedi bir türlü.
İEA:
Son olarak da bilgisayarla ve bilgisayardaki satranç programlarıyla aranızın nasıl olduğunu sorayım. Çocuklara erken yaşta bilgisayarla çalışmalarını tavsiye eder misiniz mesela?Ya da açılış çalışırken bilgisayarın analizlerine çok güvenmemek gerektiği söylenir.Göz hafızasının yanında bir de el hafızası var örneğin.Ben bilgisayarda baktığım varyantları takımda çalıştıklarıma göre daha çabuk unutuyorum.Elimle dizip bozarak yaptığım daha akılda kalıcı oluyor sanki.Neler düşünüyorsunuz bu konularda.Kapanışı da buyurun siz yapın.
KÖ:
Ben maçlardan önce tabii ki chessbase kullanıyorum. Bence bilgisayarda çalışmak çok faydalı ancak dikkatli de olmak gerekiyor.Özellikle çocukların kullanımı için velilerin özen göstermesi şart. Size takımla çalışmak konusunda söyledikleriniz konusunda aynen katılıyorum. Ben de bu arada beni destekleyen herkese çok teşekkür ediyorum. İlerde daha büyük başarılarla sizleri daha çok mutlu etmek istiyorum.İyi günler!