Galatasaray'ın Yeni Stadı (Başbakanlığa Gönderilmiştir)
#1
image.jpg


Bilindiği gibi, Galatasaray’ın yeni stadının açılışında başbakanımızın adı duyrulur duyrulmaz, stadı dolduranlar kendisini ıslıklayarak protesto etmiştir. Başbakanımız da stadı terketmek yolunu seçmiştir. Kendisi, bütün bir statta kendisini ıslıklayanlara duyduğu öfkesini, birazdan değinilecek olan ve hiçbir başbakana yakışmayacak sözlerle belli ederken, Galatasaray Başkanı Adnan Polat da bu davranışın Galatasaraylılığa yakışmadığından dem vurmuş, bu davranışta bulunanların Galatasaraylı olamayacağını söyleme talihsizliğine düşmüştür.

Ne başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ne de Galatasaray Başkanı Adnan Polat’ın anlayabildiği çok basit durum şudur ki, orada Başbakan’ı ıslıklayanlar, bu tepkilerini Galatasaraylılık kimliğiyle değil, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı kimliğiyle göstermiştir. Hoş, belli ki bu tepkiyi tetikleyen, TOKİ Başkanı’nın stadın açılışı sırasındaki, Galatasaray’ı ve Galatasaray yönetimlerini suçlayıcı konuşması olmuştur. Öte yandan şu da bir gerçek ki tiribündekiler başbakanlarından hoşnut olsaydı, gösterilen tepki, yalnızca TOKİ Başkanı ile sınırlı kalırdı. TOKİ Başkanı’nın yaptığı yalnızca, tiribündekilerin bayramlık ağzını açtırmak olmuştur. Yoksa Galatasaraylılar, Galatasaraylılık kimliğiyle Başbakan’a neden tepki göstersin ki? Stad konusunda Başbakan’ın, üstelik de “yetkilerini aşarak” tıpkı diğer takımlar gibi Galatasaray’a da ne gibi “yardımlarda” bulunduğunu Galatasaray taraftarı bilmiyor mu sanki? Ancak o gece Galatasaray’ın yeni stadında, bütün bir stad tarafından ortaya koyulan tepki, Galatasaraylılar’ın bir tepkisi değil, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının başbakanlarına açık bir tepkisidir.

Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, ertesi gün yaptığı açıklamada, stadın yapımı aşamasında Galatasaray’ın cebinden tek bir kuruşun çıkmadığını, bütün işin TOKİ tarafından yürütüldüğünü, stadın kullanım hakkı anlaşmasının Galatasaray’la yapılmasının düşünüldüğünü, ama henüz Galatasaray’la böyle bir anlaşmanın yapılmadığını belirtti. Ardından birşeyler daha anlatıp sözünü, “ama biz ne diyoruz? ‘At denize. Balık bilmezse Halik (Tanrı) bilir' diyoruz" diyerek bitirmiş.

Birincisi, büyük paralarla yapılan bir stadın ölmemesi, yapılan yatırımların boşa gitmemesi için, o stadın düzenli olarak işlemesi gerekir. Üç beş yılda yapacağın üç beş etkinlikle o stadı kurtaramazsın. Stadın düzenli olarak işlemesinin yolu da o stadı doldurabilecek, hakkıyla işletebilecek bir takıma verilmesidir. Tüm dünyada durum budur, stad gerekirse bir takıma teslim edilir, yeter ki maçlarını orada oynasın. Başbakanımızın ya dünyadan haberi yoktur, ya da alışkanlık edindiği boş tehditlerine bir yenisini daha eklemekten kendini alamamıştır. Yapıp yapabileceği, o stadın Galatasaray’a değil de Fenerbahçe’ye veya Beşiktaş’a verilmesini sağlamak olabilir. Ona da yüreği yeter mi, merak ediyoruz açıkçası. Yeni stadı Galatasaray’a hayırlı olsun!

İkincisi, bu tehdidin tam olarak nereye yöneltildiğini anlayamadık. Galatasaray yönetimine yöneltiliyorsa, ıslıklayan onlar değil ki günahları ne? Yok eğer tiribünlerdekilere yöneltiliyorsa, başbakanımız, tehditlerinin, kendisine çıkar ilişkisiyle bağlı olmayan o tiribündekilere sökmeyeceğinin ayırdında değil midir acaba?

Üçüncüsü, başbakanımız, stad ve TOKİ kendi malı ya, tüm Galatasaray camiasını stadın kullanım hakkını vermemekle tehdit ettiği konuşmasının son bölümünde, “At denize. Balık bilmezse Tanrı bilir” diyerek kendilerinin, karşılıksız hizmet anlayışında olduğunu demeye getirmiş. Kendisi ne tür bir çelişkiye düştüğünün herhalde ayırdına olmadan konuşmuş. Ancak, biz kendisinin bu tür tutarsız ve içtenliksiz sözlerine artık alıştık, bir etkisi olmuyor; bunu da bilsin isteriz.

Başbakanı ıslıklamak, O’na yapılan bir saygısızlık mıdır değil midir, orası ayrıca tartışılır. Ama eğer bir kişi, saygı görmek istiyorsa, “bana saygı duymak zorundasınız” demekle o saygıyı kazanamaz. Önce kendisi saygılı olmak, sonra da saygı görmek istediği kimselere, o saygıyı hakettiğini kanıtlarcasına davranmak zorundadır. Bir başbakan, halkına karşı gerçek bir başbakan gibi davranabildiği ölçüde saygıyı hakeder. “Oturduğum başbakanlık koltuğuna yakışır bir davranış görmek, benim hakkımdır” diyecek bir başbakana, Türk halkınca verilecek yanıt şu olur: “O saygıdeğer koltuğa yakışır davranan bir başbakan görmek de bizim, daha öncelikli bir hakkımızdır”. Bir başbakana yakışacak bir davranış örneği ne olabilir: Kendisine tepki gösteren halkına, bunun nedenini sormak. Başbakanımız tiribündekilere sormuş mudur acaba, “tepkiniz nedendir” diye? Kendisinin konuyla ilgili sözlerinden, bu bakışaçısında olmadığı çok açık biçimde gözüküyor. Öte yandan, başbakanımızın “bana saygılı davranın” derken söylemek istediği “susun!” ise, bunu açıklıkla söylesin, bizde zaten varolan saygı gibi güzel ahlâkları da bize bıraksın.

Sıkça duyduğumuz bir söyleme de değinelim: “Spora siyaseti karıştırmayın”. Türlü yollarla siyasete sporu karıştıran bir başbakana sahip bir ülkeyiz. Seçim konuşmaları için gittiği illerde, o ilin takımlarının atkılarıyla konuşmalar yapmaktadır. Referandum için gittiği Diyarbakır’da, halkın karşısına, Galatasaraylı futbolcuları yanına alarak çıkmıştır. Daha neler neler... Sporu siyasete bu denli katan bir başbakan, bir spor olayı dolayısıyla tiribünlerden tepki görüyorsa, buna kızmaya hakkı olmadığını bilmelidir. Yalnızca O değil, yandaşları da bilmelidir.

Unutulmasın ki böyle bir tiribün tepkisi, ilk kez yaşanmıyor. Dünya Basketbol Şampiyonası final karşılaşmasında da, hem başbakanımız hem de cumhurbaşkanımız, tüm dünyanın gözü önünde ıslıklanmıştı. Şöyle bir bakınca, öğrenciler, işçiler, halk sokaklarda, stadlarda ıslıklar... Artık görülüyor ki Türkiye Cumhuriyeti halkı, başbakanına tepkisini açık açık göstermektedir.

Başbakanımızın ve yandaşlarının bundan ne kadar rahatsızlık duyduğu, ıslıklanmaya olayını yorumlayış biçimlerinden ve düzeylerinden belli olmaktadır:

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız: "Ben Cumartesi gününe kadar Galatasaraylı’ydım. Şu an ilişkilerimi gözden geçiriyorum. Çocuklarımla beraber konuştuk bundan sonraki haftalarda Galatasaraylı değiliz. Bu durum mutlaka düzeltilecektir. Şu an Galatasaraylı olmayı askıya aldık”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Spor A.Ş.’nin Genel Müdür Yardımcısı Selim Terzi: “Galatasaraylılığımdan utanıyorum. Başbakanı, TT Arena’da yuhalayanların babaları belli değildir, buna eminim. Şerefsizler, yuhalayan kahpe Galatasaray taraftarı!”

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’a bağlı Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Müşaviri Yasin Ekrem Serim: “Böyle bir şerefsizlik yok. Nankörsünüz... Kimin sayesinde o statta maç izliyorsunuz? Kim yaptı lan o stadı size? Gerizekalı kuşbeyinliler!”
Ara
#2
İskender Bey
Sizin yaptığınız spora siyaseti karıştırmaktan başka bişey değil.Malumunuz satrançta bi spor.

Galatasaraylı taraftarlar da, kendilerine Başbakan tarafından hediye edlimiş bir statta ev sahibi konumundalar.O statta bu forum gibi siyaset yapma yeri değildir.Dolayısıyla siz de o taraftarlar gibi spora siyaseti karıştırmış oldunuz.

Başbakanımız spora siyaseti karıştırmış olsa o stadı galatasaraya değil fenerbahçeye yaptırırdı.Bana göre bu başbakan kadar siyaseti spordan uzak tutan bir başbakan gelmedi.Bu dediğimi spor otoritelerinin kahir çoğunluğu da diyor.Bunlar benim analizim.Düşüncem ise O olayın tamamen provakasyon olduğudur.
Ara
#3
Kasım Bey, öncelikle, o stadı Galatasaray’a armağan edilmiş bir stad olarak algılıyorsanız şunları bilmeniz gerek: O stadın projesi TOKİ’ye, Başbakan’a yada AKP’ye ait değildir. Galatasaray’ın içinden çıkan bir projedir. Stadın yapımını üstlenen TOKİ’nin parasını, TOKİ başkanı veya Başbakan kendi cebinden ödemiyor; dikkatinizi çekerim. Olay gününe kadar o parayı halkın değil de, başbakanın ve kendisinin parası sanan TOKİ başkanı, daha sonra gelen tepkiler karşısında aklı başına gelerek, “biz devletiz; bireysel olarak o stadı yapmamak gibi bir seçeneğimiz olamaz” anlamına gelen bir açıklama yaptı. Kaldı ki stad için harcanan paranın çok daha fazlasını devlet, kısa sürede Galatasaray’ın o stada taşınmasıyla iki ayrı yoldan kazanacak: Birincisi yeni stadının gelirleri ki bundan, maç hasılatı vergisinden çok daha fazlasını kastediyorum. İkincisi ise, Galatasaray, 50 yıllığına kiralamış olduğu eski stadındaki yasal haklarından vazgeçti. Böylece eski stad yıkılacak ve yerine yapılacak projelerle, şehrin göbeğinde büyük para kapıları açılacak. Tüm bunlar 40 45 yıl sonra değil, bugün, AKP döneminde yapılacak. Bir daha düşünün bakalım: Armağan mıymış Galatasaray’a? “Stadı Fenerbahçe’ye verirdi” demişsiniz. Galatasaray’ın projesiyle Fenerbahçe’ye stad yapardı mı demek istiyorsunuz, orasını anlayamadım. Bildiğiniz gibi başbakanımız, stadı Galatasaray’a vermemekle tehdit etti. Siz sanıyor musunuz ki bunu yapabilecek? Bunun tehdidin sözünü bile etmekten şu anda ne kadar pişman olduğunu bir bilseydiniz... Dün televizyonda haberleri izlediyseniz, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarının yaptığı ortak yürüyüşe denk gelmişsinizdir. Olayların faturasının kesildiği “Tek Yumruk” adlı Galatasaraylı taraftar gurubunun adına gönderme yaparak, “Tayyip Erdoğan baskıcılığına karşı tek yumruk” sloganıyla yürüdüler. Sizce başbakanımız bu konuda ne düşüyor? Başbakan’a yakın adamların, kendilerini kaybederek, yukarıda okuduğunuz, şaşırtıcı ve tiksindirici tepkileri vermesinin nedeni sizce nedir? Öte yandan yeniden dikkatinizi çekerim: Başbakan’ın halkın parasıyla kimseye “armağan verme” hakkı yoktur.

Spora siyaseti karıştırmaya gelince. Bana siyasetin karışmadığı bir tek şey söyleyebilir misiniz? Dünyanın her tarafında, bilimden spora, sanattan kültüre kadar herşeye siyaset karışmış durumdadır. Alttarafı, yanyana dizilmiş kızlar arasından en güzelinin seçileceği uluslararası güzellik yarışmalarında bile ne siyasi oyunlar dönüyor... Bilimle siyasetin ayrı konular olduğunu düşünebilirsiniz. Ama ben bilim konusuna siyasetin nasıl girdiğini burda anlatmaya kalkışsam, donup kalırsınız. Bazılarına inanmazsınız bile. Kendi tertemiz dünyasında yaşayanlar için inanılacak gibi değil çünkü. Türkiye’ye gelince, evet, bir çok siyasetçi, sporu siyasete katmıştır. Ama kesinlikle hiçbiri Recep Tayyip Erdoğan kadar katmamıştır. Benim, başbakanlığa gönderdiğim yazıda söylediklerim bile bunu göstermeye yeter. Kapalı kapılar ardında neler yapıldığına hiç girmedim. Bu konuda benim bildiklerimin, bilmediklerim yanında çok önemsiz kaldığından hiç kuşkum yok. Kapalı kapılar ardında yaşananlara yalnızca bir örnek vereyim, yeter. Yılmaz Özdil yazmış: “...1970 Kasımpaşa yok, 1980 Kasımpaşa yok, 1990 Kasımpaşa yok, 2000 Kasımpaşa yok, 2002 Kasımpaşalı iktidar, 2004 Kasımpaşa üçüncü ligde, 2005 Kasımpaşa ikinci ligde, 2006 Kasımpaşa birinci ligde, 2007 Kasımpaşa süperligde...” Yazının tamamı için şu bağlantıya basabilirsiniz:

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16787855_p.asp

Şimdi izin verirseniz, sizin bir sözünüz buraya tam oturacak : “Bana göre bu başbakan kadar siyaseti spordan uzak tutan bir başbakan gelmedi”. Eklemişsiniz: “Bu dediğimi spor otoritelerinin kahir çoğunluğu da diyor”. Spor otoritelerinin çoğunun böyle söylediği yok bir kere. Kaldı ki böyle konuştuğu için cebi şişen birkaç spor “otoritesi”ndense, benim söylediklerime kulak asmanızı öneririm.

Stadlarda siyasi tepki verilmesine karşı çıkmışsınız. Şöyle bir bakalım: Siyaset yapmak, yüksek harcamalar gerektirdiği için, zengin olanlar dışındakilere kapalı. Yani zengin olmayanın seçilme ve siyasete girme hakkı yok. Bir şehit annesi Meclis'e girmek istedi, engellendi, giremedi. Demek ki zengin olmayan Türk halkı, Meclis'e böyle de giremiyor. Oğlunu bu ülke için vermiş olsa bile... Hükümete karşı konuşacak profesörler, öğretmenler, gazeteciler, araştırmacılar, hukukçular içerde. Üniversitelerde tepki yasak, Tekel işçilerine destek veren liseli gençler okuldan atıldı. Türkiye’de neler neler yaşanıyor, medya denen basınyayın, halkın en önemli tepkilerini göstermiyor bile. Demek ki basınyayında da yasak var. Okullarda, camilerde, orduda, adalet örgütünde, kamu kurumlarında, özel işyerlerinde tepki vermek yasak. İsterseniz tepki vermeyi deneyiniz bakalım. Sendikalar konusuna hiç girmiyorum bile. Tepkileri sokaklarda vermek, simgesel olarak serbest, ama Başbakan’ın “ananı da al git” dediği sade yurttaşımıza açılan dava sayısı herhalde 100’ü çoktan aşmıştır. Denizli valisi, 29 Ekim'deki Cumhuriyet Bayramı yürüyüşüne siviltoplum örgütlerinin katılmasını yasakladı, uymayanları polisi kullanarak engelledi. Sokaklara çıkan Tekel işçilerine bir tek küfredilmediği kaldı ki o da tartışılır. Tepkisini sokakta gösteren birçokları haksız yere içerde. Şimdi siz stadları da yasaklıyorsunuz. Söyler misiniz peki, geriye neresi kaldı? Halk tepkisini nerede ve nasıl versin? Ben, adım ve soyadımla birlikte başbakanlığa yukarıdaki tepkiyi göntermişim, bunu da "bu tepkisiz, koyun Türk halkından hiçbirşey olmaz" diyenlerin söylemlerini kırmak isteğiyle bu forumda sizlerle paylaşmışım. Siz bunu da yasaklamak gerektiğini söylemeye getiriyorsunuz. Hernekadar bilincinde olmasanız ve bugün bana karşı çıksanız da, bir tepkinin ölçüyü kaçırmadan kime nasıl verilebileceğini öğreniyorsunuz, bakışaçısı kazanıyorsunuz, birazcık düşünce örgüsüne tanık oluyorsunuz ki bunları gazetelerde falan pek bulamazsınız; az birşey mi yapıyoruz? Şunu da bilin ki stattakilerin siyasal tepki vermesi, uluslararası hukuk kurallarının koruması içindedir.

Evet, spora siyaset girmiştir, ama bana haksızlık etmeyin, spora siyaseti sokan kişi ben değilim. Öte yandan, yanlış anladığımı sanmadığım niyetiniz, size, bu forum üzerinden satranca siyaseti karıştırdığımı söyleme talihsizliğine düşürmüş. Beyefendi, siz farkında mısınız ki Türkiye Satranç Federasyonu’nun bugünkü başkanı, satranççıların değil, devlet yetkililerinin oylarıyla baştadır. Yine aynı oylarla Mali Kurul’da ibra edilmiştir. Bunların nedenlerini düşündünüz mü hiç? Şimdi satranca siyaseti karıştıran ben mi oluyorum?
Ara
#4
Başbakan tarafından hediye mi edilmiş?Kimin parasıyla kime HEDİYE?Ali Samiyen Stadı yıkılıp yerine ne yapılacak?Bence bunların da sorgulanması lazım.Kimse kimseye durup dururken yeni stad yapmıyor.Arkada dönen başka dolaplar ne yazıkki vardır.İzlemek isterseniz www.youtube.com/watch?v=wSvPTzky8wc adresinden galatasaray grubunun açıklamasını izleyebilirsiniz.Bence bilgilendirici olabilir.
#5
İskender Bey,
Ben sizin bu forumda siyasi konularla iligili yazı yazmanızı eleştirdim. Siz yine siyaset yapmışsınız,siz bilirsiniz.
O başkasına ait yayınladığınız yazıyı, kopyalayıp yapıştıracağınız yüzlerce internet sitesi veya paylaşabileceğiniz sosyal paylaşım siteleri var.Kimsenin avukatlığını yapacak kimseyi yargılyacak bi durumda değilim. Ben sadece bi satranç sporcusu olduğum için bu forumu takip ediyorum.Sizinle polemiğe girmek istemiyorum kişisel atışmalardan, yazışmalardan haz almam.
Yazınızın en alt kısmında TSF başkanının hükümetin desteğiyle başkan olduğunu yazmışsınız.O konuya değinmek istiyorum.
Ben Ali Nihat Yazıcı'yı hiç sevmem 2008 başkanlık seçiminde genel kurul üyesiydim ve kendisine oy vermedim.Ancak bana göre Türkiye'de, Tsf en iyi yönetilen birkaç spor federasyonundan biridir.Ali Nihat Yazıcı başkan olduktan sonra satranç Türkiye'de markalaştı, büyüdü, saygınlık kazandı.eğer hükümet veya spor bürokrasisi Ali Nihat Yazıcı'ya destek vermişse performansından ve Ali Nihat Yazıcı'nın ikili ilişkilerinden dolayıdır.Ayrıca Ali Nihat Yazıcı'nın da Başbakanla aynı siyasi görüşte olmadığı düşüncesindeyim.
Ara
#6
Seçim yaşlaktıkça böyle "öğrenci" ve "taraftar" kılıfı altında provakasyalar mümküm.

Bunlar niçin protesto etti hakkaten onu bilen varmı acaba?

Başbakan kendi cebinden yapmadı ama o istemeseydi sittin senne o stad yapılmazdı.

Adamı sevmeye bilirsin ama hiç değilse yaptığı olumlu işleri alkışlamak ne kadar zor.

Dünya basketbol şampiyonası Türkiyeye getiriyor dünyanın gözü önünde protesto.

Bono yu Türkiyeye Konsere getiriyo protesto.

Trilyonluk stad yaptırıyo protesto.

Protesto eden zihniyet aslında iktiadarın ekmeğine daha çok yağ sürüyor.

Bunları gören ortadaki seçmen bu haksızlık için seçimi büyük gözle bekliyor (benim gibi mesela)

Seçim günü yatmaktansa bu "protesto etmekten başka" meziyeti olmayanlara karşı öyle bir seçim kağıdına oyu basacağımki kağıt yırtılabilir belki :lol: :lol:
Ara
#7
Hayırlı olsun??
#8
İyi yaparsınız, iktidardan, güçlüden yana olmak her zaman iyidir, avantajlıdır.

kitaro Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Seçim yaşlaktıkça böyle "öğrenci" ve "taraftar" kılıfı altında provakasyalar mümküm.

Bunlar niçin protesto etti hakkaten onu bilen varmı acaba?

Başbakan kendi cebinden yapmadı ama o istemeseydi sittin senne o stad yapılmazdı.

Adamı sevmeye bilirsin ama hiç değilse yaptığı olumlu işleri alkışlamak ne kadar zor.

Dünya basketbol şampiyonası Türkiyeye getiriyor dünyanın gözü önünde protesto.

Bono yu Türkiyeye Konsere getiriyo protesto.

Trilyonluk stad yaptırıyo protesto.

Protesto eden zihniyet aslında iktiadarın ekmeğine daha çok yağ sürüyor.

Bunları gören ortadaki seçmen bu haksızlık için seçimi büyük gözle bekliyor (benim gibi mesela)

Seçim günü yatmaktansa bu "protesto etmekten başka" meziyeti olmayanlara karşı öyle bir seçim kağıdına oyu basacağımki kağıt yırtılabilir belki :lol: :lol:
Ara
#9
Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmakta fayda var aksi takdirde yapılan yorumlar komik geliyor.Açın araştırın stadın yapılış sürecindeki herşeyi en baştan açılış töreninin sona ermesine kadar dikkatlice inceleyin.Elinizin altındaki googledan bile bunu yapabilirsiniz.
Ara
#10
Kasım Bey, atışmaktan kaçının, tartışmaktan değil. Atışmak, birbirine laf atmaktır. Atışan kimseler, sözlerini birtakım nedenlere dayandırmak gereği hissetmez. Yalnızca birbirlerine birşeyler söylerler, birbirlerine laf atarlar. Tartışmada ise söylenen sözler, nedenleriyle birlikte sunulur. Bu yüzden ben atışmayı hiç sevmem ama tartışmayı çok severim. Çünkü atışmak bana ve karşımdakine birşey kazandırmaz, ama tartışmak hem bana hem de karşımdakine çok şey kazandırır. Bu konuya ilişkin yazmış olduklarımı ben, yeterince neden ve yeterince ayrıntı sunarak yazdım. Yani ben “şu gördüğün elmadır, çünkü şu şu” dedim, ama karşı taraf yalnızca “hayır, o gördüğün armuttur” dedi. Onun neden armut olduğunu açıklayan henüz çıkmış değil. Hak verirsiniz ki böyle tartışma olmaz. Böyle bir tartışmaya girmek istemeyen girmez. Kimseye zorla bir iş yaptırmıyoruz. Ama lütfen bir yandan tartışmaya girmezken, öte yandan kendinizi tartışmacı, beniyse atışmacı olarak görmeye ve göstermeye çalışmayınız.

Kitaro, Dünya Basketbol Şampiyonası’nı, Bono’yu Türkiye’ye başbakanımızın getirdiğini söylemişsiniz. Merak ettim, bu sözlerinizi neye dayandırıyorsunuz? Ben başbakanımızın, başkalarının çabalarını ve çalışmalarını sahiplenip “biz yaptık” dediği birçok durum gördüm. Yapılmasına engel olduğu bazı şeylerin suçunu da başkalarına atıp halka dert yandığını da şaşkınlıkla izlemiş bir kişi olarak biraz önyargılıysam, bağışlayın. Belki de benim bilgisizliğimdendir. Lütfen bu saydıklarınızı Türkiye’ye getirenin neden Recep Tayyip Erdoğan olduğu konusunda bizi bilgilendirir misiniz? Ama hani şimdiden sorayım: Bono’yu Türkiye’ye getiren Recep Tayyip Erdoğan da, Emir Kusturika’yı getiren niye değil? Eğer doyurucu bir açıklama yapamazsanız, ben de “tüm bunları Türkiye’ye başbakanımız getirdi” biçimindeki sözlerinizi, Galatasaray’ın yeni stadını başbakanın yaptığını savunamayan bir kişinin, “stadı da O yaptı, bunları da O getirdi” biçiminde çocukça bir tepkisi olarak algılıyacağım.

Oy verme konusuna gelince. Elbette istediğinize oy vermekte özgürsünüz. Yanlış anlamayın, "kâğıt üzerinde" böyle yazıyor. O hakkı ben size tanırım, yasalar tanır. Ama boykot yapmaya zorlanan yurttaşlarımızın oy kullanmasını engelleyen kişiler o hakkı tanımıyor. Yasaları korumak ve uygulamakla görevli başbakanımız, bu kişilerden hesap sormadığına göre, başbakanımız da o hakkı yurttaşlarına tanımıyor.

Ben eğer gerçekten eğitimli bir kişiysem, yurttaşlarımı kendi düzeyime ve hatta daha yukarıya çıkarmak, benim görevimdir. Ben eğer gerçekleri gören bir kişiysem, o gerçekler görülmesin diye oluşturulmuş karanlığı yırtıp herkesin görüşünü aydınlatmak; benim ağlamaksızın, yılmaksızın ve küçümsemeksizin yapmam gereken bir iştir. Bu nedenle, ben birileri AKP’ye oy veriyor diye onları küçümsemem, kızmam. O kişilerin oylarının yanlış olduğunu düşünüyorsam, o oyları atanların gözlerini açamadığım için ben kendimi suçlarım. Benim gözümde bu ülkenin bugünkü durumundan asıl sorumlu ve suçlu olanlar, Tayyip Erdoğan gibi kişiler değil, ülkesini seven ve nitelikli kişilerdir.

Protesto etmekten veya eleştirmekten başka meziyeti olmayanlara bakıp, her eleştireni ve protestocuyu onlar gibi algılamanız son derece doğal. Zaten böylesine boş adamlar, her eleştiren onlar gibi algılansın diye hergün televizyondan izlettiriliyor. Ben bu konuda sizi suçlamam. Ülkesini gerçekten düşünen kişiler, bu ve bunun gibi algılanmalardan kendisini kurtarması gerektiğini bilir ve bunun için çabalar. Bu da iş yapmakla olur. O da zamanla olacak bir şey olduğuna göre, bir kişiyi değerlendirirken, ona zaman tanımak ve ortaya koyduğu ürünlere bakmak gerekir.
Ara
#11
İskender Altındiş Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Kitaro, Dünya Basketbol Şampiyonası’nı, Bono’yu Türkiye’ye başbakanımızın getirdiğini söylemişsiniz. Merak ettim, bu sözlerinizi neye dayandırıyorsunuz? Ben başbakanımızın, başkalarının çabalarını ve çalışmalarını sahiplenip “biz yaptık” dediği birçok durum gördüm. Yapılmasına engel olduğu bazı şeylerin suçunu da başkalarına atıp halka dert yandığını da şaşkınlıkla izlemiş bir kişi olarak biraz önyargılıysam, bağışlayın. Belki de benim bilgisizliğimdendir. Lütfen bu saydıklarınızı Türkiye’ye getirenin neden Recep Tayyip Erdoğan olduğu konusunda bizi bilgilendirir misiniz? Ama hani şimdiden sorayım: Bono’yu Türkiye’ye getiren Recep Tayyip Erdoğan da, Emir Kusturika’yı getiren niye değil? Eğer doyurucu bir açıklama yapamazsanız, ben de “tüm bunları Türkiye’ye başbakanımız getirdi” biçimindeki sözlerinizi, Galatasaray’ın yeni stadını başbakanın yaptığını savunamayan bir kişinin, “stadı da O yaptı, bunları da O getirdi” biçiminde çocukça bir tepkisi olarak algılıyacağım.

.

1-Bono yu konsere Egemen Bağış davet etti. Konserdede bunu dile getirdi tabi "protestocu zevat" Bonoyu bile ıslıkladı "egemen bağışa teşekkür ettiği için"
Galiba hiç haber izlemiyorsun.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12540061.asp

2-Emir Kustirica Bosnada sırpların tecavüze uğrayan kadınlar için "o kadar büyütmeyin kürtaj olurlar" gibi canice bir laf söyleyen bir "insan" herhalde emir kustiricanın bu laflarına katılmıyorsundur.

3- 2010 dünya basketbol şampiyonası kazandığımız sene Fransayı Tek bir oyla geçmiştik. O Oyda başbakanın Malezya Başkanını arayıp Malezyalı delegenin Türkiye lehine oy vermesiyle gerçekleşti.
Biraz googleden araştırsan bile başbakanın dünyabasketbol şampiyonasındaki emeğini görürdün
İşte haber:

----------------------
Zafer Türkiye'nin

İlk turda 4 oy alan Sırbistan-Karadağ elenirken, 8 oy alan Fransa ile 7 oy alan Türkiye ikinci tura kaldı. İkinci turda 10 oy alan Türkiye, 9 oyda kalan Fransa'yı kıl payı geçerek, organizasyonu düzenleme hakkını elde etti.


Uluslararası Basketbol Federasyonları Birliği (FIBA), 2010 yılında yapılacak 16. Dünya Erkekler Basketbol Şampiyonası organizasyonunu düzenleme hakkını Türkiye'ye verdi. FIBA Yönetim Kurulu, Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da 2 gündür devam eden toplantının ardından, Sunway Lagoon Resort Otel'de finalist ülkeler Türkiye, Fransa ve Sırbistan-Karadağ hakkında kararını açıkladı.

Fransa'yı 1 oyla geçtik

Oylama sistemi gereği ilk turda 4 oy alan Sırbistan-Karadağ elenirken, 8 oy alan Fransa ile 7 oy alan Türkiye ikinci tura kaldı. İkinci turda 10 oy alan Türkiye, 9 oyda kalan Fransa'yı kıl payı geçerek organizasyonu düzenleme hakkını elde etti. Karar, Türk delegasyonunda büyük sevince neden oldu. Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay ile Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel ve diğer yetkililer, kararın açıklanması sonrası birbirlerine sarılarak sevinç gösterilerinde bulundular.

Final maçı İstanbul'da

Türkiye'nin düzenlemeye hak kazandığı 2010 yılında gerçekleştirilecek 16. Dünya Erkekler Basketbol Şampiyonası Finalleri'nde eleme grubu maçları İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya, final maçı ise İstanbul'da yapılacak. İstanbul'daki final ve klasman maçlarının Ataköy'de inşası süren 22 bin 500 kapasiteli Sinan Erdem Olimpik Spor Salonu'nda oynanacağı, Ankara ve Antalya'ya 7 bin 500'er kişilik yeni spor salonları yapılacağı, İzmir'deki maçların Halkapınar'da yapımı süren 9 bin kişi kapasiteli salonda, İstanbul'daki elemelerin ise Abdi İpekçi Spor Salonu'nda gerçekleştirileceği bildirildi.

İlk büyük organizasyon

2010 Dünya Erkekler Basketbol Şampiyonası'nı organize edecek Türkiye, böylece takım sporlarında büyükler kategorisinde ilk kez bir dünya şampiyonasına ev sahipliği yapacak. Bundan önceki 14 şampiyona, 1950 ve 1990'de Arjantin, 1954 ve 1963'de Brezilya, 1959'da Şili, 1967'de Uruguay, 1970'de Yugoslavya, 1974'de Porto Riko, 1978'de Filipinler, 1982'de Kolombiya, 1986'da İspanya, 1994'de Kanada, 1998'de Yunanistan, 2002'de ABD'de yapılırken, 15'inci şampiyona olan 2006'yı ise Japonya düzenleyecek. Türkiye 2010 yılında 16. düzenlenecek şampiyonaya ev sahipliği yapacak.

Kilidi Başbakan çözdü


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kritik oylama öncesi devreye girerek, sonucun Türkiye lehine dönmesini sağladı.

Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, telefonla Malezya Başbakanı Abdullah Ahmed Bedevi'yi arayarak, Malezyalı delegeyi ikna ettiğini bildirdi. Turgay Demirel'in bir üyeyle ilgili olarak kendisine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aracı olup olmayacağını sorduğunu belirten Atalay, "Biz de sayın Başbakanımızı aradık. Malezya Başbakan'ını aradı, oradan da delege arandı. Bu konuda destek istendi. Önceki gün, TSİ 11.30-12.00 gibi sayın Başbakanımız arıyor, "Kazanabilecek miyiz" diye sorduktan sonra, "Ben aradım ama, aramam gereken, yapmam gereken başka bir şey varsa, diğer başbakanları da arayabilirim" diyerek desteğini gösterdiğini ifade etti.

Ara
#12
Bono konusunu araştıracak birisi olmadığım için size sordum zaten. Meraklısı varken, ben bir de onu mu araştıracağım? Emir Kustirika’yı da çok merak ettiğim yok, O’nu kimin çağırdığını da bilmiyorum. Yalnızca iki şey söyleyebilmek için konuyu açmıştım, birini söyleyeyim: Emir Kusturika, AKP’liler tarafından, CHP’nin başta bulunduğu Antalya’da tepki gördü. Oysaki ondan dört ay kadar önce AKP’nin başta bulunduğu Bursa’da, öyle sözler ettiğini belirttiğiniz kişi paşalar gibi ağırlanmıştı. O zaman hiçbir AKP’li protesto etmemişti. Acaba bu durum, nasıl bir kişiliğin göstergesidir? Siz burda da Başbakan’ın avukatlığını yapacaksanız, bana hiçbirşey konuşmayın.

Dünya Basketbol Şampiyonası’na gelince. Sizin anlamadığınız şey şu: Türkiye o oylamayı 1 oyla kazanmadı, 10 oyla kazandı. Tayyip Erdoğan o bir oya etkimeseydi, belki de oylamayı kaybederdik. Ama sırf bu bir oy yüzünden diğer dokuz oyu yok sayarsanız, o dokuz oy için tüm gücüyle çalışan kişilerin çabalarını yok sayarsanız, bütün başarıyı Tayyip Erdoğan’a verirseniz, ben de itiraz eder, yanlışınızı söylerim tabi.

Yazdıklarınız, anlatmaya çalıştığım bir konuyu aydınlattı, sağolasınız. Bono’yu Türkiye’ye siyasetçilerin getirdiğini söylediniz, Dünya Basketbol Şampiyonası oylamalarına Tayyip Erdoğan’ın doğrudan etki yaptığını belirttiniz. Şimdi anlaşıldı mı acaba, siyasetin spora, sanata ve herşeye ne denli girdiği?.. Spora siyaseti karıştıranların ben gibilerin değil, siyasetçilerin olduğu...

Bu arada, Dünya Basketbol Şampiyonası oylamalarında spora siyaseti katan başbakanın yaptıklarını takdirle anan Kitaro ile spora siyaseti karıştırmaya son derece karşı çıkan Kasım Bey’in birbirlerine söyleyecekleri birkaç sözleri vardır herhalde.
Ara
#13
Bence Asıl sorun ;

Yapılan hizmeti bile alkışlamayı bilmeyenlerin "taraftara" yada "adam" yerine konulması. O gün ne için proteso edildi halen daha anlayamadım yani? Bu insanlar için gittikleri o trilyonluk hizmet için bir alkışlamak , sevmiyorsanda susup yerinde oturmak seçim günü sandıkta tepkini dile getirmek çok zormuydu yani?

Mesela: Geçen Hafta İstiklal Caddesinde Yürüş yapıp kendilerini "taraftar"

diye nitelendirenler, aslında "Futbol toplumların Afyonudur, Futbol ,

Kapitalizmin para kaynağıdır" diyen zihniyetti, sırf Ak partiye karşı "taraftar" kılıfı altına bile girmişlerdi.(tabi yersen)

Tekrar söylüyorumki Tv de bunu gören halk daha çok şartlanıyor. Hükümet lehine oy kazandırıyor.

Ayrıca başbakanın Dünya basketbol şampiyonası için oy için telefon açması "LOBİ" dir bu spora karışmak değildir. Bunu her devlet başkanı yapar ,mesela son dünya kupasının yapılacağı ülke olduğu gibi..
Ara
#14
kitaro Nickli Kullanıcıdan Alıntı:O gün ne için proteso edildi halen daha anlayamadım yani?
Tutku Dinçer Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmakta fayda var aksi takdirde yapılan yorumlar komik geliyor.Açın araştırın stadın yapılış sürecindeki herşeyi en baştan açılış töreninin sona ermesine kadar dikkatlice inceleyin.Elinizin altındaki googledan bile bunu yapabilirsiniz.
Ara
#15
Tutku Dinçer Nickli Kullanıcıdan Alıntı:
kitaro Nickli Kullanıcıdan Alıntı:O gün ne için proteso edildi halen daha anlayamadım yani?
Tutku Dinçer Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmakta fayda var aksi takdirde yapılan yorumlar komik geliyor.Açın araştırın stadın yapılış sürecindeki herşeyi en baştan açılış töreninin sona ermesine kadar dikkatlice inceleyin.Elinizin altındaki googledan bile bunu yapabilirsiniz.

Söylenilen tek şey Toki başkanın konuşması tahrik etmiş(miş)

Eyer sizin bildiğiniz başka bir sebep varsa açıklarsanız bende öğrenirim.?

Zaten bu ülkede yapılan her iyi işe bir kulp bulunuyor.
Ara
#16
Ordaki protesto ne stadla ilgilidir,nede sporla.Ülkede gelinen noktanın şuanda bir özetini bile yazmaya zamanım yetmez.Bunu bilmeniz,görmeniz,okumanız lazım.Bir stad dolusu insan tepki gösteriyorsa demokratik şekilde,burda durup düşünmek gerekir.
#17
firatsalepci Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Ordaki protesto ne stadla ilgilidir,nede sporla.Ülkede gelinen noktanın şuanda bir özetini bile yazmaya zamanım yetmez.Bunu bilmeniz,görmeniz,okumanız lazım.Bir stad dolusu insan tepki gösteriyorsa demokratik şekilde,burda durup düşünmek gerekir.

Ülkenin gelinen noktasında ben bir sorun göremiyorum .

1-Devletin içindeki Ergenekon türü terör yapılanmalarına son veriliyor.

2-Türkiye uluslar arası arenada bölgesinde lider güç oluyor.

3-Ekonomi gayet iyi yönetiliyor, Krizden Yunanistan batarken Türkiyenin başarısı ortada.

4-Eskisi gibi Ordu , Yargı ve Rektörler siyaset yapmıyor. İşlerini yapıyorlar.

Asıl 9 senedir her seçimde , refarandumda hüsrana uğrayanların "durup düşünmesi" gerek

"Benim oyum çobanın oyuyla niye aynı" "Göbeğini kaşıyan adamlar"

"bunlar cahil kitleler" "Aziz Nesin az bile söylemiş" mantığındaki,

Türkiyenin tek sahibi olduğunu zannedipte 9 senedir ancak %20

ettiklerini anlayan, ORDU+YARGI+CHP statükosuna son verilmesinin

acısını ancak Protesto ederek çıkarmaya çalışan %20 lik azınlık hiç

umrumda değil gerçekten.

Doğruya bu adamlar için 2002 de Ülkeye "Şeriat gelecekti" "lakiklik

gidecekti" "irana arabistana dönecektik" "herkes zorla camilere

gönderilecekti" Ne oldu peki? Böyle olmayıpta Hizmet gelince, İstanbul

tarihinde görmediği kadar 2010 yılında kültürel etkinlik olunca, ekonomi

iyiye gidince afalladılar tabi.

Ben mantıkılı bir sebep bekledim, kimseden cevap gelmemesine

şaşırmadım. Çünkü mantıkılı bir yönü yok.
Halk bunlara en iyi cevabı sandıkta verecektir. Ardından sivil anayasa ve Türkiyenin önü gerçekten daha çok açılacak , daha demokratik bir ülkeye doğru gidiyoruz ve bunlar ORDU+YARGI eksenli Diktalarını sürdüremeyecekler artık.
Ara
#18
Kimliğinizi açıklar mısınız?

kitaro Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Ülkenin gelinen noktasında ben bir sorun göremiyorum .

...
Ara
#19
İşsizlik dünde vardı bugünde var;yani mevcut hükümet tek başına olmasına rağmen bunu çözemedi.Daha çok fakirleştik,bir çok devlete ait yani bize ait kuruluşlar özelleştirilerek dış ülkelere satıldı.Satıldı bari gelen paralarla ülkemiz daha refah bir duruma gelseydi.Rüşvetse hala rüşvet var.Kişiye özel gecelik çıkartılan yasalar biliyorum.Kadrolaşmaysa alası var.Beyaz eşya,kömür dağıtma gibi olayları geçiyorum bile...Buraya kadar olaylar öyle veya böyle geçmişte de oldu diyebilirsiniz.

Ama bugüne kadar kimse açılım adı altında teröristleri dağdan indirip ,televizyonlarda kahraman gibi karşılanmalarını göstermedi.Kimse hapiste bulunan ve terorist başı olarak hüküm giymiş biriyle pazarlığa oturmadı,gene bu kişinin avukatları aracılığla yazdığı mektupları dağlara göndermesine izin vermedi.Bundan önceki hiçbir hükümet amerikanın bukadar kuklası olmadı.Kimse yedi yaşındaki kızın başını örtmeye çalışırken,24 yaşındaki bir bireye içki yasağı getirmedi.Dış borcumuz hiç bukadar fazla olmadı.Hiç bukadar evlendirme programı,bitmiş tükenmiş hayatların gözler önüne serildiği tv programları,insanları oyalayan diziler olmadı.Hiç hizbullahın elebaşları afla hapisten çıkartılmadı,sonra çıkmalarının sebebinin ;yargının yavaş işlemesidir denilip ,yargıyı suçlamadı ve dahasonra bu adamlar buhar olup uçmadı.Hiçbir başbakan demokrasi bizim için amaç değil,araçtır demedi.Yargı,anayasa,anayasanın ilk maddeleri,laiklik,İstiklal marşı,Atatürk,türk,kürt,ruhban okulları,polis-asker,büyük orta doğu projesi hiç bukadar tartışılmadı.

Bense Ülkemizin parçalandığını hiç bukadar derinden hissetmedim.
#20
Kimliğinizi gizleyerek siyasi tartışmayı ısrarla provoke ediyorsunuz.
Kimsiniz? Hangi kurum veya parti ile organik bağınız var?


kitaro Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Ülkenin gelinen noktasında ben bir sorun göremiyorum .

1-Devletin içindeki Ergenekon türü terör yapılanmalarına son veriliyor.

2-Türkiye uluslar arası arenada bölgesinde lider güç oluyor.

3-Ekonomi gayet iyi yönetiliyor, Krizden Yunanistan batarken Türkiyenin başarısı ortada.

4-Eskisi gibi Ordu , Yargı ve Rektörler siyaset yapmıyor. İşlerini yapıyorlar.

Asıl 9 senedir her seçimde , refarandumda hüsrana uğrayanların "durup düşünmesi" gerek

"Benim oyum çobanın oyuyla niye aynı" "Göbeğini kaşıyan adamlar"

"bunlar cahil kitleler" "Aziz Nesin az bile söylemiş" mantığındaki,

Türkiyenin tek sahibi olduğunu zannedipte 9 senedir ancak %20

ettiklerini anlayan, ORDU+YARGI+CHP statükosuna son verilmesinin

acısını ancak Protesto ederek çıkarmaya çalışan %20 lik azınlık hiç

umrumda değil gerçekten.

Doğruya bu adamlar için 2002 de Ülkeye "Şeriat gelecekti" "lakiklik

gidecekti" "irana arabistana dönecektik" "herkes zorla camilere

gönderilecekti" Ne oldu peki? Böyle olmayıpta Hizmet gelince, İstanbul

tarihinde görmediği kadar 2010 yılında kültürel etkinlik olunca, ekonomi

iyiye gidince afalladılar tabi.

Ben mantıkılı bir sebep bekledim, kimseden cevap gelmemesine

şaşırmadım. Çünkü mantıkılı bir yönü yok.
Halk bunlara en iyi cevabı sandıkta verecektir. Ardından sivil anayasa ve Türkiyenin önü gerçekten daha çok açılacak , daha demokratik bir ülkeye doğru gidiyoruz ve bunlar ORDU+YARGI eksenli Diktalarını sürdüremeyecekler artık.
Ara




Konuyu Okuyanlar: 12 Ziyaretçi