02-07-2012, 13:36
http://www.chessvibes.com/sites/default/...Yazici.pdf
Dünya Satranç Kamuoyunun Dikkâtine,
Istanbul, 22/06/2012
40.Satranç Olimpiyad’larından satrançta güçlü 7 ülkenin hakemlerinin Bay Yazıcı tarafından dışlanması olgusu, her ne kadar uluslar arası satranç haberlerini izleyenler için sürpriz sayılabilirse de benim için sürpriz oldu denemez. Aşağı yukarı aynı zamanlarda, bendenizi de Bulgaristan Golden Sands’de oynanan I. Avrupa Büyük Açık Satranç Turnuvası’ndan dışladı. Buna gerekçe olarak da, bendenizin Türkiye Satranç Federasyonu’yla taahhüt ilişkisi içine girmeyen tek Türk satranç oyuncusu olmam ve yurtdışında oynamak için Federasyon’dan izin almaya gerek görmememdi. TSF, dünya satranç çevrelerinde hiç rastlanmayan bir kural getirerek oyuncunun federasyondan izin alması şartını koştu. Bu şart, vahim derecede anti-demokratiktir; şöyle ki TSF’nin yönetim kurulunun herhangi bir nedenle izin vermemesi durumunda doğacak sonuçlar ve karar verme süreci şeffaf, açık ve net değildir. Problemin ikinci kısmı ise, oyuncu sadece ‘izin alma zorunluluğu’ gibi bir dayatmayla karşı karşıya kalmamakta, üstelik oyuncuya bir de taahhütname imzalatılıp müstakbel bir turnuvaya kendi maddi imkânlarıyla katılım zorunluluğu şartı getirilmekte; ayrıca ‘T.C. karşıtı bir faaliyet’ içerisinde bulunmayıp bu tür oluşumlara katılmayacağına dâir söz istenmekte; ayrıca, TSF’nin bir üyesi olarak davranması (ki bunun ne anlama geldiği bendenizce meçhûldür) istemi empoze edilmektedir. Bütün bu empoze edilen şartlar insan haklarına aykırıdır, üstelik satranç oyuncusuna potansiyel bir suçlu muamelesini revâ görmektedir. Eninde sonunda bu önlemler gereksizdir de, çünkü bu tür faaliyetlere karşı devletin haklarını savunacak hukuki kurumlar zaten mevcuttur.
İşte, Bay Yazıcı, bendenizi, son yıllarda kendisinin kontrolündeki satranç federasyonunun disiplin komitelerine vererek, 2008 yılında 3 ay, 2012 yılında 15 ay ceza almama neden oldu. Ayrıca, 2010 senesindeki TSF Mâli Genel Kurulun’da söz aldığımda, 40. Satranç Olimpiyad’larını Türkiye’ye getirmek amacıyla verildiği öne sürülen rüşvet iddialarını da gündeme getirdim. Herkes, kolaylıkla hatırlayabilir ki, TSF’nin denetçi raporunda belirtilen bir husus da, TSF Yönetim Kurulu’nun, Olimpiyad’ların Istanbul’a gelmesi için olumlu oy kullanacak olan FIDE delegelerinin uçak, otel ve hatta yemek masraflarının dahi karşılanması yönündeki kararıydı. Bu skandal da, Bay Illiumdzhinov’un Bay Yazıcı’nın son derece iyi ve adil bir kişi olduğu yönündeki iddialarıyla örtbas edildi. Her seferinde bendenizin Türkiye Sporlar Tahkim Konseyi’ne başvurularım geri çevrildi. Eninde sonunda, bu konseyin varlık sebebi, Spor Federasyonları’nın aldığı kararları savunmak ve ulusal mahkemelerde bunlara karşı hukuki yollara başvurmayı engellemektir. Ancak, bütün bu cezalandırmaların ve yasaklamaların, şike ya da doping gibi hukuki sonuç yaratan eylemler olmadığı müddetçe uluslar arası alanda önemsiz ve geçersiz olduğu açıktır. Açıktır ki, ancak ve ancak, FIDE Etik Komitesi’nin ilgili bir kararı, bir federasyonu veya oyuncuyu uluslar arası yarışmalardan men edebilir. Hakkımda, FIDE’nin vermiş olduğu hiçbir karar bulunmadığı halde, Bay Yazıcı, 1.Avrupa Büyük Açık Satranç Turnuvası’nın organizatörlerine başvurarak beni turnuvadan tard etmeleri için baskı uygulamıştır. Yani, başka bir ifadeyle, Bay Yazıcı, FIDE’de mevki sahibi bir kişi olarak ve FIDE Yönetim Kurulu üyesi olarak yetkisini hor kullanmıştır. Buysa, söz konusu kişi hakkında aşağıdaki iddialar düşünüldüğünde sürpriz sayılmamalıdır:
1) Olimpiyadları düzenleme imtiyazını almak için rüşvet verdirmek.
2) FIDE Kongresi’nde Bosna Satranç Federasyon’unu yanına çekmek için rüşvet verdirmek.
3) FIDE Commerce tarafından, ECU Başkanlığı kampanyasında maddeten desteklenmek.
4) Silivri 2003 Avrupa Bireysel Satranç Şampiyonası ve Antakya 2010 Dünya Kadınlar Şampiyonası’nda oyuncuların kötü organizasyon şikâyetleri.
Şu da, unutulmamalıdır ki, Bay Yazıcı’nın mâli defterleri 2010’daki Türkiye Satranç Federasyonu Mâli Kongresi’nde tasdik olunmamıştır. Mahkemede, bana karşı, ‘sözleşmenin haksız feshi’ hükmüyle bir dava kaybetmiş olup ayrıca ECU’ya karşı da başka bir bir dava kaybetmiştir. Kendisinin anti-demokratik fiilleri, TSF’yi anti-demokratik bir kurum haline getirdiği gibi, bu tür haksız fiilleri kaâle almamak, FIDE’yi de dünya çapında bir anti-demokratik kurum haline getirmektedir.
Sonuncu ama en önemli husus, dünyadaki en kuvvetli satranç çiftlerinden biri olarak biz GM Suat Atalık (2608 FIDE rating)ve eşim IM(WGM) Ekaterina Atalık (FIDE Rating 2474)’ı sadece kişisel husumetlere dayanarak ve bütün satrançla ilgili kriterleri (rating ve ünvan) göz ardı ederek Ulusal Türk Satranç takımlarından dışlamak suretiyle Türk Ulusal Satranç Takımını zayıflatmıştır. Son 5 yıl zarfında, Türkiye’deki satranç çevrelerini yandaşlarına verdiği destekle kendi menfaatleri doğrultusunda yeniden yapılandırmış, görevi suistimâlini uluslar arası boyuta da taşımış, ki şimdilerde FIDE’ye üye federasyonlar Dünya Takımlar Satranç Şampiyonası’na katılmak için dahi para ödemek durumunda bırakılmışlar, ayrıca ilk kez katılan takımlara olimpiyadlarda tek kişilik oda sağlamayıp satrancı ticarileştirmiştir. Görünen odur ki, Illumdzinov ve FIDE çevreleri kendisinden son derece memnundur, tabi ki Türkler de… Kendisinin iş ortakları ve birçok satranç oyuncusu bile Yazıcı’nın 7 ilâ 9 yaş grubu çocuk satranç oyuncularını Olimpiyadlara çıkarmak gibi gülünç fikirlerini desteklemektedir; öyle ki bu önceki gruplar kendisine satrançla ilgili olmayan hizmetlerde ödemelerde bulunmuşlardır!
Saygılarımla,
GM Suat Atalık
Dünya Satranç Kamuoyunun Dikkâtine,
Istanbul, 22/06/2012
40.Satranç Olimpiyad’larından satrançta güçlü 7 ülkenin hakemlerinin Bay Yazıcı tarafından dışlanması olgusu, her ne kadar uluslar arası satranç haberlerini izleyenler için sürpriz sayılabilirse de benim için sürpriz oldu denemez. Aşağı yukarı aynı zamanlarda, bendenizi de Bulgaristan Golden Sands’de oynanan I. Avrupa Büyük Açık Satranç Turnuvası’ndan dışladı. Buna gerekçe olarak da, bendenizin Türkiye Satranç Federasyonu’yla taahhüt ilişkisi içine girmeyen tek Türk satranç oyuncusu olmam ve yurtdışında oynamak için Federasyon’dan izin almaya gerek görmememdi. TSF, dünya satranç çevrelerinde hiç rastlanmayan bir kural getirerek oyuncunun federasyondan izin alması şartını koştu. Bu şart, vahim derecede anti-demokratiktir; şöyle ki TSF’nin yönetim kurulunun herhangi bir nedenle izin vermemesi durumunda doğacak sonuçlar ve karar verme süreci şeffaf, açık ve net değildir. Problemin ikinci kısmı ise, oyuncu sadece ‘izin alma zorunluluğu’ gibi bir dayatmayla karşı karşıya kalmamakta, üstelik oyuncuya bir de taahhütname imzalatılıp müstakbel bir turnuvaya kendi maddi imkânlarıyla katılım zorunluluğu şartı getirilmekte; ayrıca ‘T.C. karşıtı bir faaliyet’ içerisinde bulunmayıp bu tür oluşumlara katılmayacağına dâir söz istenmekte; ayrıca, TSF’nin bir üyesi olarak davranması (ki bunun ne anlama geldiği bendenizce meçhûldür) istemi empoze edilmektedir. Bütün bu empoze edilen şartlar insan haklarına aykırıdır, üstelik satranç oyuncusuna potansiyel bir suçlu muamelesini revâ görmektedir. Eninde sonunda bu önlemler gereksizdir de, çünkü bu tür faaliyetlere karşı devletin haklarını savunacak hukuki kurumlar zaten mevcuttur.
İşte, Bay Yazıcı, bendenizi, son yıllarda kendisinin kontrolündeki satranç federasyonunun disiplin komitelerine vererek, 2008 yılında 3 ay, 2012 yılında 15 ay ceza almama neden oldu. Ayrıca, 2010 senesindeki TSF Mâli Genel Kurulun’da söz aldığımda, 40. Satranç Olimpiyad’larını Türkiye’ye getirmek amacıyla verildiği öne sürülen rüşvet iddialarını da gündeme getirdim. Herkes, kolaylıkla hatırlayabilir ki, TSF’nin denetçi raporunda belirtilen bir husus da, TSF Yönetim Kurulu’nun, Olimpiyad’ların Istanbul’a gelmesi için olumlu oy kullanacak olan FIDE delegelerinin uçak, otel ve hatta yemek masraflarının dahi karşılanması yönündeki kararıydı. Bu skandal da, Bay Illiumdzhinov’un Bay Yazıcı’nın son derece iyi ve adil bir kişi olduğu yönündeki iddialarıyla örtbas edildi. Her seferinde bendenizin Türkiye Sporlar Tahkim Konseyi’ne başvurularım geri çevrildi. Eninde sonunda, bu konseyin varlık sebebi, Spor Federasyonları’nın aldığı kararları savunmak ve ulusal mahkemelerde bunlara karşı hukuki yollara başvurmayı engellemektir. Ancak, bütün bu cezalandırmaların ve yasaklamaların, şike ya da doping gibi hukuki sonuç yaratan eylemler olmadığı müddetçe uluslar arası alanda önemsiz ve geçersiz olduğu açıktır. Açıktır ki, ancak ve ancak, FIDE Etik Komitesi’nin ilgili bir kararı, bir federasyonu veya oyuncuyu uluslar arası yarışmalardan men edebilir. Hakkımda, FIDE’nin vermiş olduğu hiçbir karar bulunmadığı halde, Bay Yazıcı, 1.Avrupa Büyük Açık Satranç Turnuvası’nın organizatörlerine başvurarak beni turnuvadan tard etmeleri için baskı uygulamıştır. Yani, başka bir ifadeyle, Bay Yazıcı, FIDE’de mevki sahibi bir kişi olarak ve FIDE Yönetim Kurulu üyesi olarak yetkisini hor kullanmıştır. Buysa, söz konusu kişi hakkında aşağıdaki iddialar düşünüldüğünde sürpriz sayılmamalıdır:
1) Olimpiyadları düzenleme imtiyazını almak için rüşvet verdirmek.
2) FIDE Kongresi’nde Bosna Satranç Federasyon’unu yanına çekmek için rüşvet verdirmek.
3) FIDE Commerce tarafından, ECU Başkanlığı kampanyasında maddeten desteklenmek.
4) Silivri 2003 Avrupa Bireysel Satranç Şampiyonası ve Antakya 2010 Dünya Kadınlar Şampiyonası’nda oyuncuların kötü organizasyon şikâyetleri.
Şu da, unutulmamalıdır ki, Bay Yazıcı’nın mâli defterleri 2010’daki Türkiye Satranç Federasyonu Mâli Kongresi’nde tasdik olunmamıştır. Mahkemede, bana karşı, ‘sözleşmenin haksız feshi’ hükmüyle bir dava kaybetmiş olup ayrıca ECU’ya karşı da başka bir bir dava kaybetmiştir. Kendisinin anti-demokratik fiilleri, TSF’yi anti-demokratik bir kurum haline getirdiği gibi, bu tür haksız fiilleri kaâle almamak, FIDE’yi de dünya çapında bir anti-demokratik kurum haline getirmektedir.
Sonuncu ama en önemli husus, dünyadaki en kuvvetli satranç çiftlerinden biri olarak biz GM Suat Atalık (2608 FIDE rating)ve eşim IM(WGM) Ekaterina Atalık (FIDE Rating 2474)’ı sadece kişisel husumetlere dayanarak ve bütün satrançla ilgili kriterleri (rating ve ünvan) göz ardı ederek Ulusal Türk Satranç takımlarından dışlamak suretiyle Türk Ulusal Satranç Takımını zayıflatmıştır. Son 5 yıl zarfında, Türkiye’deki satranç çevrelerini yandaşlarına verdiği destekle kendi menfaatleri doğrultusunda yeniden yapılandırmış, görevi suistimâlini uluslar arası boyuta da taşımış, ki şimdilerde FIDE’ye üye federasyonlar Dünya Takımlar Satranç Şampiyonası’na katılmak için dahi para ödemek durumunda bırakılmışlar, ayrıca ilk kez katılan takımlara olimpiyadlarda tek kişilik oda sağlamayıp satrancı ticarileştirmiştir. Görünen odur ki, Illumdzinov ve FIDE çevreleri kendisinden son derece memnundur, tabi ki Türkler de… Kendisinin iş ortakları ve birçok satranç oyuncusu bile Yazıcı’nın 7 ilâ 9 yaş grubu çocuk satranç oyuncularını Olimpiyadlara çıkarmak gibi gülünç fikirlerini desteklemektedir; öyle ki bu önceki gruplar kendisine satrançla ilgili olmayan hizmetlerde ödemelerde bulunmuşlardır!
Saygılarımla,
GM Suat Atalık