GÜL
#1
Son günlerde ÖZGÜR SATRANÇ FORUM’da çeşitli illerimizin, aslında çok eskilerden beri var olan ortak sorunları özellikle genç nesillerce yeniden konu edilmeye başlandı.Kapanan tesisler,azalan turnuvalar, bilmem ne kadar süre sonra hasbelkader yeniden ortaya çıkmak üzere ortadan kaybolan sponsorlar,ve para ödüllü turnuva ümidini belirsiz bir süreliğine rafa kaldıran, satranç sevgisi ve yeni bir yarışma heyecanı ile yanıp tutuşan (biz)satranç sporcuları...
Bu durum bizi nereye götürebilir ?Satrançsız günlere mi?Ben kendimin satrancı bırakabileceğimi düşünebilir miyim? Ya da içimdeki satranç sevgisini öldürebilir miyim ?
Konuyla tamamen ilgisizmiş gibi gözüken iki örnek haber aktarmak isterim size…
Okumak ve anlamaya çalışmak sıkıcı geliyor bazen.Bunu ara sıra ben de yapıp değerli yazıları kaçırdığım oluyor.Sonraki dönüşlerimde bulup okumaya çalışıyorum.

Ama lütfen okuyun,önemli şeyler paylaşmak istiyorum !

Birincisi malum,getirilmesi düşünülen okullarımızdaki yeni kılık kıyafet yönetmeliği.Artısı da var,eksisi de belki.Eğitimci kökenimle iç dünyamda tartışıyorum artı ve eksilerini…Ama vatandaş kimliğim ise toplumun bir bireyi olarak sorguluyor ve diyorum ki böylesine önemli bir karar neden çağdaşça biz bireylere ya da temsilcilerimize hiç sorulmaz.Bu ülkede STÖ’lerin etkinliği nerededir?Eğitimde bizden ilerideki bir çok ülke tek tip kıyafeti toplumca karar vererek uygularken bizde niye böyle ? Uygulama başka amaçlara mı yönelik yoksa ?Kıyafet serbestliği demokrasi gereği ise ,seçtiklerimizi denetleyememek hangi anlayışın gereğidir ?

İkinci bir konu ise basına henüz yansımadı bildiğim kadarıyla.Batıda bir ilimizde okullar arası yarışmalara hazırlanmak isteyen okul takımı sporcu-öğrencilerine getirilen, salona şortla girme yasağı ile ilgili.Haberi duyduğumda tereddüt ettim.Aslında kız öğrencilere yönelikmiş ama nedendir bilinmez kız-erkek herkese uygulanmaya başlamış.Tabii arkasından sadece ve sadece tepkiler…Beden eğitimi öğretmeni ve ilgili öğrencilerden bir meslektaşımın telefonuyla teyit aldım.Ama bu tek taraflı teyit olurdu.Peki benim beden eğitimi öğretmenlik yıllarımda az yaşadığım olay mıydı bunlar?On’larca örnek sayabilirim.Bugün bu konudan muzdarip birçok öğrencim sırf buna inat beden eğitimi öğretmenliği yapıyor.Hala yıllar yılı yazışır ve görüşürüz…

Başımızda,seçtiğimiz ve yönetim sorumluluğu verdiğimiz insanlar yönetir bizi.Onların aldıkları kararlar topluma yön verir.Ve ünlü İngiliz siyasetçinin söylediği gibi --‘’toplumlar ancak ve ancak layık olduğu şekilde yönetilir.’’—Zamanla bu durum elbette biraz değişti.Ancak bu toplumların içindeki küçük ama güçlü ve zengin kesimler kendi hayatlarını yaşar. Ta ki toplum uyanana (bir takım baharlar gelene) kadar…

Bu örnekleri neden verdim? Satrançla ne ilgisi var ?
Ama örgütlü ve katılımcı,üreten ve karar mercilerinde olmayı başarabilen toplumla çok ilgisi var.

BU -KÜÇÜK MODELİ – anlatmak isterim…

ÖYLE İSE SATRANCA DÖNELİM !

Siz hiç sponsor bir satranççı gördünüz mü ? Belki,çok çok az.

Ama bazen satrancı hiç bilmezken sponsorluk yapan çok satrançsever gördüm !! Ya da sporculuğu tamamen bırakmış ama içindeki satranç sevgisi hiç silinmemiş Mehmet Amca’lar tanıdım ben Adana ‘da. O kadar çok yerden çıkarılmıştık ki, değişen her lokal yada apartman dairesinin maddi giderinin karşılanmasında öncülük eden ve bu konuda bazen tek bile kaldığında ‘’satranççılar toplanıp ne kadar yıllık kira bedeli toplarsanız aranızda,bir o kadar da benden’’ diyen Mehmet ve rahmetli Abdülselam
Amca’lar bilirim…Yaşayana uzun ve sağlıklı ömür,aramızdan göçenlere rahmet dilerim..Böyle insanların hemen her ilimizde olduğunun da farkındayım.

Satrancın sahası yok! Bunu hepimiz biliriz.

Turnuva düzenlenecek salon arayışı içinde olabilmek için iş yerinden onca riski göze alan çok memur arkadaşım oldu,il içi satranç kurullarında.Çoğunun ücreti kesildi.İzin yada rapor peşine düştüler zoraki.Hem de hiçbir çıkarları olmadan koşuşturup durdular bizimle…Kimden izin alacaklardı biliyor musunuz ? Ya anlayışlı bir amirden ,yada anlayışlı bir satranç sever bir okul müdüründen…

Asli görevi ile il temsilciliği arasında sıkışıp kalmış,devamsızlıklarından tayin yada mahkeme geçirmiş çok il temsilcisi arkadaşım oldu benim.Ama hala bu sevgi eksilmeden içinde gürül gürül büyüyerek devam ediyorlar görevlerine.Çevresinde bir turnuvanın hazırlık aşamasında özellikle sponsorluk görüşmeleri için ,arabasından faydalanmak istediğimizde ya bir çalışması ya da bir özel dersi olan ve yardım talebimizi bir türlü geçiştiren çok satranççı tanıdım ben… Ama ya taksi tutarak yada makam arabasını emrimize tahsisi eden çok sporsever destekçi insanla tanıştım.

Salon hazırlıklarında gece yarılarına kadar sandalye taşıyıp masa dizen öğrenci velilerimi bilirim ben.Turnuva sonrasında da malzeme toplamada bize gönüllü olarak yardım eden ve hayatında ilk defa bir satranç turnuvasına katılmış basketbolcu,voleybolcu,atlet vb. sporcu öğrencilerim oldu.Onlara bir yemek bile zar zor ısmarlayabildim.Satranççı mıydı bu öğrenciler ? Gerçi az bir kısmı geçici olarak satrancı benimsediler sonraları.Ama özlerinde sporseverlik yatmıyor muydu ?

Ama biz satranççılar bitip tükenmek bilmeyen bir istekle hep turnuva olsun isteriz değil mi? Ödüllü yada ödülsüz.Ama ödüllü olanlarını daha çok tercih ederiz.Çoğu kez ödülünden değil.Belki sırf GM görüp aynı ortamda yarışabilmek adına.Hatta bazı GM’ler neredeyse bizim ülkemizden emekli olacaklar.Şaka yolu bazılarına takılıp kaç yılın kaldı diye sorduğum da olur tercümanlar aracılığıyla.Şu meşhur -GÜRCÜNEKON-(yeri gelmişken, bu tanım benim ve bir türlü –birlikteliği- anlatmak için…).Satrançta bizden çok ilerideler,ama ya turnuvaları.O zaman toplum olarak bizim Kocaeli’nin çok gerisinde olmalılar.
Yaşadığım il olan Kocaeli’de ülkemizin hem en çok hem de en doyurucu ödüllerinin verildiği turnuvaların nasıl hayata geçirildiğini sanıyorsunuz ?Biz burada tam bir ekibiz !.. İl temsilcisinden sporcularına , hakemlerinden sporcu velilerine kadar. SATRANÇ SEVGİSİ İÇİNDE GÖNÜLLÜLÜK ESASINA DAYALI,ama sorumluluğunun bilincinde ve özverili çalışmasıyla tam bir- küçük model- olan bir ekip…

İl temsilciliği bünyesinde ;

İl İçi Satranç Düzenleme Kurulu,İ
İl Hakem Kurulu,
Antrenörler Birliği,
Sporcular Kurulu,
Sporcu Velisi Koordinasyon Kurulu,
Halkla İlişkiler ve Sponsor Temsilcileri Kurulu,
Satranç ve Yerel Basın Kurulu,
OKULDA SATRANÇ ve OKUL-SPOR KULÜPLERİ KOORDİNASYON KURULU,
Ulusal Sporcular Bilgi-iletişim Kurulu,Malzeme Temin ve Dağıtım Kurulu,
Ve dergi çıkardığımız yıllarda SARAYBAHÇE SPOR KULÜBÜ YAYIN KURULU …

Elbette bu kurulların bir kısmı resmi.Ama çok büyük bir kısmı ise fahri-gönüllü.Durum böyle olunca da elbette resmi atama yapılamıyor.Tamamen satranç severlik ruhuyla 12 yıldır işliyor.Günümüzde bir SATRANÇSVER i nasıl böyle resmi yoldan atayabilirsiniz.Gerçi bu durum daha ne kadar devam eder bilemem.Yukarıda saydığım kurullar benim yıllar öncesinden projem.Ne bir ukalalık ne de bir mütevazılık.Bunu saklamam.

Biz bu gözde kulübümüzü sabırla dikip suladık,budayıp serpilsin diye.Yeri geldi gübreledik,aşı bile yaptı-k. Büyüttük !!

Ve bugün,
..bu gülü koklamaya yüzlerce,binlerce,sporcu ,öğrenci ,satranççı,satranç sever geliyor
.
Tamamen biz kurucularına ait.
Turnuvalarından kurslarına ,satranç dayanışma gecelerinden sponsor ziyaretlerine kadar.
*** ***

Bu forumda konu edildiği ve çözüm istendiği için, kısaca bahsetmek örnek vermek istedim.

2000 li yılların hemen başında amatör bir kulüp olan SARAYBAHÇE SPOR KULÜBÜ’nün satranç branşını açarak kahvehaneden dönme kulüp lokalinde satranç kursları vermeye başladık.2002’ de inanır mısınız sevgili gençler büyük bir delilik olan -----SARAYBAHÇE GRAND-PRİX ‘i (!!) ------ düzenledik,sn.İVANCHUK,STEFANOVA,EHVELST (yazım hatası yapıyor olabilirim.) AZMAİPARHASVİLİ,M.GUREVİC gibi dünya devlerini ağırladık.TSF’ ye hemen-hemen hiçbir şey harcatmadık. Bilgim dışındakileri elbet bilemem.
Saraybahçe Satranç Eğitim Merkezi (SASEM)’ni sn. İVANCHUK ve sn. YAZICI ile birlikte açtık.
Zamanla okullarla işbirliğine girince sporcu potansiyelimiz çok arttı ve yeni yer arayışında olduk.Tabi bunu birkaç kişiyle değil, o zamanlar henüz farkında bile olmadığımız ,fahri, -İl Sporcu Velisi Koordinasyon Kurulunun kararlı ve bir o kadar özverili çalışmalarıyla başararak 200 m2’lik bir yer satın aldık.Satranç sever velilerimizin çok katkıları oldu.Başlangıçta sıkıntılar çektik ama o günlerden görüyorduk bu günleri…SASEM böyle doğdu.Artık her türlü kalıcı eğitim programlarını herhangi bir kaygı taşımaksızın hayata geçiriyoruz.Okullara ders, öğretmenlerine eğitim ve antrenörlük hizmetleri sunup yapıcı olarak destekleyip denetliyoruz da..Aramızda tartışıp çok ters düşüyoruz.Ama ailemizi koruyor birbirimize saygımızı hiç eksik etmiyoruz.O günlerden aramızda hala satranç sever fahri yönetici velilerimizde var.Tek tek ismini sayabileceğim bu isimsiz kahramanlara sonsuz minnet duyuyorum.
Tam olarak - BİZ BİR AİLEYİZ- arkadaşlar !!
Bunu onur duyarak her yerde söylerim.

Sizinde bir gül-ünüz olmalı.
Aileniz içinde ve hep birlikte koklamak için …
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#2
Aşkın hocam ; öncelikle ilinizde gerçekleştirdiğiniz ve gerçekleştirmekte olduğunuz satranç faaliyetlerinden ötürü tüm camianızı ve sizi kutluyorum.En basitinden birçok ilde eşdeğeri organize edilemeyen Gebze Kurtuluş Hamlesi Satranç Turnuvası örneği Kocaeli ' nin başarısını göstermektedir.

Ancak acizhane eleştirim , bu gönüllülerin organize edilmesinin TSF'nin bir politikası olmadığı yönündedir.İllerdeki çabalar sadece o camiaya ya da kişilere özgü kalmakta , bu kişiler özellikle Doğu Anadolu'da destek görmemektedir.

Bu nedenle , illerde başarılan işler arasında derin uçurumlar oluşmaktadır.Bu uçurumu yaratan bir diğer etken ise satranççı camianın sosyo-ekonomik düzeyi , 'nüfusu' ve toplum nezdindeki 'nüfuzu' dur.

Ancak TSF ; bu noktada illerdeki camiaların eksikliklerini verdiği desteklerle kapatmalıdır.Burda sözkonusu olan safi maddi destek değildir.Dar bir satranç çevresine sahip olan illerde TSF ve İş Bankası bu insanların sesi olmalı , onların adeta 'reklamını' yapmalıdır.

Örneğin , TSF ; satrancın yaygın olduğu fakat kahvelerde kaldığı illerde KÜTÜPHANELER kurmalıdır.

TSF'nin her ilin yapısını en ince ayrıntısına kadar anlayıp , sorunu doktor gibi teşhis ve tedavi etmesi gerekir , şu anki gibi illerden bihaber olmaması gerekir.

TSF ilke yanlışı yapmaktadır.Gelişmede kaide ; ÇEVREDEN MERKEZE doğrultusundadır ; MERKEZDEN ÇEVREYE değil !
Arada bir sürç-i lisan etti isek affola . / Tutmasını biliriz de kemiği yok bunun. /Olacak olacak olacak o kadar.
Ara
Cevapla
#3
Aşkın bey,Satranç toplumuna yukarda kısaca söz ettiği "satın alma"olayını anlatmalıdır.İzmit'te 200 metrekarelik bir salon satın alınmıştır.Bu çok önemli bir gelişmedir.Bunun nasıl olabileceğini anlamak gerekir.Bu satın alma proseduru belki her zaman her ilde gerçekleştirilemez.Ama çaba gösterilmelidir.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#4
Sevgili Erkin kardeşim,
Öncelikle ben teşekkür ederim.Düşüncelerini öneriler ekleyerek paylaşmanı son derece olumlu buluyorum.Bu konudaki yapıcı fikirlerine temel düşüncenden dolayı katılıyorum.
Ancak bazı saptamalar yapmak isterim.Gelişme ilkesinde önceliği,- ÇEVREDEN MERKEZE- tanımlamasıyla vermişsin.Bu,doğru.Ama tek başına ne kadar yeterli olabilir.Bu noktayı detaylıca tanımlayıp,ülke şartları içinde doğru örnek uygulamaları da dikkate alarak çözümlere ulaşabileceğimiz kanısındayım.Bu konudaki gözlem,tespit ve önerilerimi daha önceki yazılarımda belirtmiştim.
ÇEVREDEN MERKEZE –MERKEZDEN ÇEVREYE tanımlamalarına katılıyorum.Ben bunu,BÜYÜK ÇEMBER ve KÜÇÜK ÇEMBER olarak daha önce tanımlamıştım.BÜYÜK ÇEMBER den kastım,satrancın ülke genelindeki,tüm dolaylı kesimleriydi.Sporcusundan kulüp yöneticisine, hakemlerinden tüm sporcu velilerine,spor mevzuatından,organizasyonlarına ve tüm teşkilat çalışanlarına kadar.KÜÇÜK ÇEMBER ise,il teşkilatlarından belirlenen kriterlere göre oluşturulmuş, kurum ve kurulların temsilci-seçici,karar verici ,delegelerinin oluşturduğu GENEL KURUL ve ancak onun seçerek görev ve yetkilendirdiği YÖNETİM’ di.Önce bunu tesbit etmeliyiz.

Çünkü dikkat edilirse çok büyük bir katılımla oluşturulmuş GENEL KURUL ‘dan söz ediyoruz.En güçlü ve katılımcı yönetimi seçebilecek ,SATRANÇLA ilgili geleceğe yön verebilecek,içinde tüm kesimlerin yer aldığı GENEL KURUL’u...

Yani söz yerindeyse,SATRANCIN MİLLET MECLİSİ’ni…

Ben tüm gerçekçi ve sağlıklı çözümleri ancak bu noktadan sonra görebilirim.

Ama şu anda gördüklerimi şöyle sıralamam mümkündür ;

1- TSF , bağımsız bir federasyon olduktan sonra bulabildiği tek sponsor olan TÜRKİYE İŞ BANKASI bu anlamda gelir-gider anlamında kendi bankacılık anlayışı içinde etkinliklerin içinde olmuştur.Yeterlidir yada değildir, bunu tartışmıyorum.Çünkü bu konuda yeterli ekonomik altyapı bilgisine ,kurumlar arası ve kurum içi işleyiş bilgisine ve ortaya konabilecek her iddianın ispatlanmasına gerek vardır.

2- Devletin maddi desteği büyük oranda kalkmıştır.Federasyonlar özellikle bağımsız olanlar ekonomik anlamda kendi geleceklerini belirleme sorumluluklarıyla baş başa kalmışlardır.Bu federasyonların içinde gelir kaynakları açısından çok büyük maddi farklılıklar vardır.Futbol ,basketbol,voleybol ve satranç, federasyon olarak birbirinden çok farklı gelir- gider durumlarına sahiptirler .Yayın gelirleri,reklam gelirleri,maç hasılatları gibi dev kaynaklar,başka alt yapı çalışmalarına kaynak olarak aktarılabilir.

3- Ancak TSF nin de gelir kaynakları olmasına rağmen özellikle futbol ve basketbol ile kıyaslanamaz durumdadır.Çünkü ne bir sahası vardır bilmem 49 yıllığına kulanılabilecek,ne de devletin öz kaynaklarından kendisine aktarılabilmiş tesislere sahiptir.

4- Ama sırf bu sebeple bile, gerçekçi çözüme ulaşmak için, --- TOPLUMSAL YAPILANMA--- ihtiyacı,yıllardır hep kafamızın içinde sürekli yanıp duran ve kendini belli eden bir ışık olmasına karşın,nedense bu konuda yeterli cesaret gösteremeyiz.Adım atamayız
.
5- TSF’ nin illerimizde kütüphaneler açma teklifi çok güzel olmasına karşın hayatın içinde uygulanabilir mi acaba? Görsel teknoloji içinde bilgisayar diye DEV BİR KAYA dururken ?!

6- -İllerde başarılan işler arasındaki uçurum-tespitiniz son derece yerindedir.Kutluyorum.Ama şu çok önemli gözlemimi paylaşmak isterim.BİLİYORUM BANA BAZI SATRANÇÇI ARKADAŞLARIM yine çok kızacaklar.Ama belirtmek durumundayım.Örneğin Kocaeli ili milli gelir açısından ülkemizin ilk üç ili arasında.Ama yanıltıcı bir tespit olur bu saptama.Ama yaşamın bedeli de ona paralel.Çünkü bu ilde çok önemli hedeflere ulaşmak çoğu kez sırf bu tespit yüzünden neredeyse imkansız hale geliyor.Bu ilde yaşayabilmek için ,varsa, öncelikle asli işinizi-mesleğinizi yeterince zaman ayırarak yapmak gerekiyor ki çalışma hayatı içinde satranç gibi başka hobilere çok az zaman kalabiliyor.Bazen ailevi,mesleki ve özel şartlarınızdan dolayı zamanı yakalayamıyabiliyorsunuz.Kendinize çok az zamanı bulamıyorsunuz bile.Biliyorum, bu durum birçok ilde benzeşebilir.Ama burada durum çok farklı,en azından diğer illerdeki daha mütevazı koşullar yok.Günleri burada çok çeşitli ve kısa yaşıyorsunuz koşuşturmaktan.

7- Burada çözüm , her ilin kendi içinde var olan gizli dinamiklerinin ortaya çıkarılmasıdır.İşte o zaman ÇEVREDEN MERKEZE POJENİZDEN BAHSEDEBİLİRİZ.Her il örnek gelişme modellerini dikkate alarak yol haritası çizebilir.Bunun için TSF ‘den somut bir maddi kaynak beklemek bugün için gerçekçi gelmiyor bana.Ama bu konuda yanılmayı inanın çok istiyorum.Gerçekçi gördüğüm çözüm illerin ‘yer altı kaynaklarının’ ortaya çıkarılmasıdır.Uyuyan insan güçlerinin harekete geçirilecek şekilde bilgilendirilmesi ve teşvik edilmesidir.Bu konudaki çözüm önerilerimi TESPİTLER,ÖNERİLER ve YENİDEN YAPILANMA SÜRECİ adlı yazı dizisi içinde açıkladım.Özetle,il içi kurullarda oluşturulan ve o zaman fark edilebilecek yeni kaynaklar ortaya çıkacaktır.Örnek uygulama ilinin KOCAELİ olduğunu başka bir yazımda açıklamalı yazdım.Çünkü zaten TSF, illerde düzenlenebilecek her turnuvaya sponsor bulamaz!

8- Bu dinamikler sadece maddi değil İNSAN KAYNAKLIDIR öncelikle.Mesleğim gereği ülkemin yaklaşık 60 civarında ilini bilirim.Nereye gitsem , önceliğimi orada satranç oynanan bir kahve,lokal,öğretmenevi yada bir satranç yuvası aramaya ayırırım..Ne bulurum bilir misiniz? Ya sabahtan akşama kadar sigara dumanlı ortamlarda, müptelasının asla vazgeçemediği sohbetli-bol kahkahalı ve bir o kadar da iddialı ,relask satranç ortamları…Ya da sessiz sakin kendi pratiğinde satranç oynamaya çalışan amatör ustalar.Bazen de bir mahallede köhne bir odada satranç altyapı çalışması vermeye çalışan İslam Hoca’lar…Aradaki farkı görmeye çalıştığımda şunu fark ederim.Satranççılar kendi zevk ve eğlenceli ortamlarından yıllar boyunca vazgeçemeyerek hep kendi hobilerinin tatmini yönüne zaman harcamış , toplumsal üretici özelliklerini hep gizlemişlerdir nedense…Buna tanığımdır.Hatta bir zamanlar kendimden bile, bilirim !Bu durum elbette bir ihtiyaç olabilir.Ama bunun düzenlenip planlanması gerekirdi.Burada gerçek satranç ocaklarını,merkezlerini ve satranççıları elbette ayırıyorum.Onlar ülke satrancımızın mihenk taşlarıdır…Ben sadece katılımcılığı ret edenleri kınıyorum.


Sonuç olarak,bir satranç merkezine kavuşan illerimizin tarihi ve hikayesi incelenmelidir.Örnek alınmalıdır.Gençlik ve spor il müdürlükleriyle bağlantıya geçilmelidir.Ama daha önemlisi çocuklarının gelişimi için satrancı benimsemiş velilerimizden birlik kurularak çevre genişletilmeli ve yeni şanslı yardım odaklarına ulaşma olanağı aranmalıdır.Bazı illerde satranç yükselen değer olarak yerel yöneticilerin hizmet alanlarına girdi.Bir örnek İZMİT BELEDİYESİ.Belediye sınırları içinde 12 satranç istasyonu kurdu ve en yakındaki birer okulun bahçesine mermerden satranç oyun alanı kurdu.Acaba o belediye başkanını harekete geçiren güç ne olduğu konusunu ise artık tahmin edebilirsiniz sanırım.Her istasyonda en Çözüm seçenekleri artırılabilir,yeter ki niyet ve samimiyet olsun.Gerisi zaman içinde ilerliyor.




Son olarak sevgili Üstat sn Ateş ÜLKER’in haklı önerisine değinmek isterim.Aslında hikayeyi özelleştirmeden,yer ve zaman bildirmeden fikirsel boyutta açıklamıştım.Detayını da açıklamakta sakınca görmüyorum.
1995-96 yıllarında İzmit Acısu Parkı’nın hemen içinde TEMPO adlı,masatenisi ve bilardo salonu vardı.Hasan Tahsin AYDINLAR işletirdi.Satranca da başlangıçta 5-6 masa ayırmıştı.Zamanla sayı artınca turnuvalara sığmaz hale gelindi.İl genelinde çeşitli kurumların lokal ve misafirhaneleri turnuvalarımıza ev sahipliği yaptı.ADD,Genç Kocaelililer Derneği,Tabipler Odası,Kocaeli Üniversitesi.yerel basın vb.bir çok kurum ve kişi (rahmetli Necmi Oğuz ARIK-CUMHURİYET DÖNEMİ nin yaşayan ilk milletvekillerinin son temsilcisiydi) satrancın yükselen değer olmasının öncülüğünü yaptılar o dönemlerde.Çünkü biz öğretmenler ve antrenörler hem bu insanların çocuklarını eğitiyorduk okullarda hem de hafta sonları TEMPO,KOSEM (Kocaeli Satranç Eğitim Merkezi ) gibi yerlerde satrancı seven ve benimseyen öğrencilere satranç antrenmanları veriyorduk.Ama tam bir dayanışma vardı öğretmenler aramızda.Zamanla satranç okullara girince daha geniş alanlara ihtiyaç duyuldu.Sporcular salonlara sığamayınca genişleyen çevremizin içindeki doğal çözüm kaynakları olan sporcu velileri,sosyal yaşam içindeki ilişkilerini kullanarak yönlendirici oldular.İçlerinde Kocaeli kökenli insanlar uygun salonlar buldu ve ödeme kolaylıkları da göstererek SASEM ‘i 2000 li yılların başında 24 ayda geri ödemeli olarak satın aldık.İki ayrı sınıfı,kafeteryası,malzeme odası,bilgisayar ve hakem odası,yönetim odası ve 60 sporcunun aynı anda turnuvaya katılabileceği salonu…Yaklaşık 4 yıl öğrencilere küçük ücret karşılığı ders verdik.Küçük çaplı turnuvalar düzenledik.Bu süreyi bireysel olarak -sıfır-gelirle geçtik.Kurs gelirleri aylık olarak bina borçlarına ve giderlerine gidiyordu.Bazen paramız yetişmedi.Dergi işine soyunduk.5.sayıda battık.2002’DE SARAHBAYÇE GRAND PRİX düzenledik.Evdeki hesap çarşıya uymadı.Kulüp yöneticilerimizden sıkıntı yaşayan ama SASEM SÜRECİNİ özverili banka borçlanmasıyla onuruyla aşma süreci üstlenen yöneticilerimiz oldu.Ama sonunda yine dayanışma üstün gelerek bu sorunu aştık.Yaklaşık 8 yıldır huzurla satrancın içindeyiz.Ama bu başarının bedelini çok öncesinden ödemiştik.

Evet farkındayım.Kolay olmuyor.Göle maya çaldık,bu sefer tutmuştu.! Bu örnek başka illerde daha kolay yöntemler bulacaktır.Çünkü satranç yükselen değerdir.Çocuklarımızı başıboşluktan,hobisizlikten,internet-kafe köşelerinin yeteneğini ve üreticiliğini törpüleyip yok eden ortamlarından kurtarmalıyız.Bu elbette sadece satrançla değil çeşitli etkinlik alanları sunarak gerçekleşebilir.Ama biz satranççıyız.Ait olduğumuz topluma karşı görev ve sorumluluklarımız var.Onları yerine getirip elbette sosyal yaşam içinde kendimize zaman ayırmaya sıra gelecektir.


---- ‘’Geleceğe birlikte yürüyelim.’’SARAYBAHÇE SPOR KULÜBÜ ‘’ ----
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi