Magnus Carlsen-Vishwanathan Anand DŞ Unvan Maçı
#21
o10h1h.jpg

5. Parti: Carlsen - Anand: 1-0
1.c4 e6 2.d4 d5 3.Nc3 c6 4.e4 dxe4 5.Nxe4 Bb4+ 6.Nc3 c5 7.a3
Ba5 8.Nf3 Nf6 9.Be3 Nc6 10.Qd3 cxd4 11.Nxd4 Ng4 12.O-O-O Nxe3
13.fxe3 Bc7 14.Nxc6 bxc6 15.Qxd8+ Bxd8 16.Be2 Ke7 17.Bf3 Bd7
18.Ne4 Bb6 19.c5 f5 20.cxb6 fxe4 21.b7 Rab8 22.Bxe4 Rxb7
23.Rhf1 Rb5 24.Rf4 g5 25.Rf3 h5 26.Rdf1 Be8 27.Bc2 Rc5 28.Rf6
h4 29.e4 a5 30.Kd2 Rb5 31.b3 Bh5 32.Kc3 Rc5+ 33.Kb2 Rd8
34.R1f2 Rd4 35.Rh6 Bd1 36.Bb1 Rb5 37.Kc3 c5 38.Rb2 e5 39.Rg6
a4 40.Rxg5 Rxb3+ 41.Rxb3 Bxb3 42.Rxe5+ Kd6 43.Rh5 Rd1 44.e5+
Kd5 45.Bh7 Rc1+ 46.Kb2 Rg1 47.Bg8+ Kc6 48.Rh6+ Kd7 49.Bxb3
axb3 50.Kxb3 Rxg2 51.Rxh4 Ke6 52.a4 Kxe5 53.a5 Kd6 54.Rh7 Kd5
55.a6 c4+ 56.Kc3 Ra2 57.a7 Kc5 58.h4 1-0

Öncelikle gecikmiş yorumumdan dolayı özür dilerim. 6. parti bitmesine rağmen 5. oyunun haberini yeni yapabildim.

Partinin açılışında Carlsen 1.c4 tercihiyle 1. ve 3. partilerdeki açılış konumlarından memnun olmadığını kanıtladı. Anand ise uzmanı olduğu Slav'a veya Nimzo'ya girebilecekken nispeten yeni sayılan Noteboom Savunması'nı seçti. Carlsen gambit varyantına girmeyi tercih etmedi ve sakin 6.Ac3 hamlesiyle rakibini şaşırttı. Anand'ın olası hazırlıklarını çöpe atan bu varyant sayesinde Norveçli maç boyunca ilk kez açılışın teorik çarpışma safhasında hafif de olsa avantaj elde etti.

Oyunortası için uzun konuşmaya değer bir şey yok; hızlı vezir kırışması ve Carlsen'in Anand'ın fil çifti avantajını eriten kurnaz 18.Ae4 hamlesi kayda değer olaylardı.

Partinin gidişatı, karışık konumları ustaca oynayan ve hızlı hesaplayan Anand'ın istediği gibi değildi. Anand için kaza adeta "geliyorum" dedi ve Carlsen, 5. partiyi Kasparov'un deyimiyle "Carlsenvari" bir duruma sürükleyerek kazancı elde etti.

Peki bu "Carlsenvari durum" ne demek? Bilgisayarlar tarafından (-)0.10 - (-)0.30 aralığında değerlendirilen, insan tarafından yapılan değerlendirmede"eşit" gözüken, ancak savunan tarafın uzun süre dikkatli hamleler yapmasını gerektiren konumlar. Pozisyonlar dinamik dengede, ancak "beraberlik" sonucuna dönüşebilmeleri için savunan tarafın sürekli doğru karşılık vermesi gerekiyor. Avantajlı taraf "forse" varyantlara girmemeye çalışıyor ve rakibin işini kolaylaştıracak seri devam yollarından kaçınıyor. Carlsen'in ustalığı tam bu noktada saklı: Rakibi eşit gibi gözüken devam yollarına sürükleyerek hata yapmasını beklemek.

İşte örnek:
2i9h2mq.jpg

Resimde görülen konum Houdini (dünyanın en güçlü satranç yazılımı, 3000 ELO gücünde) tarafından 0.13 olarak değerlendiriliyor. Yani pozisyon eşit, mutlaka bir tarafı seçmek gerekiyorsa beyazlar, bir piyonun 10'da 1'i kadar avantaja sahipler. Buna katılmak mümkün mü? 1950 ELO gücünde, zayıf sayılabilecek bir oyuncuyum. Ancak ben bile resimdeki pozisyonu siyah taşlarla asla oynamak istemem, beyazın f'de ya da d'de çiftlemesini engelleyecek güç yok. Bu tip konumları herhangi birisine karşı oynamak bile zorken Carlsen gibi bir "anestezi uzmanı" karşısında ayakta kalabilecek oyuncu dünyada yok.

Carlsen'in sadece açılış seçimlerine bile baktığımızda gayet özeleştirel, doğruyu bulmaya çalışan ve bunu başaran bir oyuncu iradesi görüyoruz: Beyazlarla 1. ve 3. partilerde Reti oynadı, memnun kalmadı, İngiliz'e yöneldi, sonrasında kazandı. Siyahlarla 2. partide Caro-Kann denedi, az kalsın kaybediyordu; 4. partide iyi bildiği Ruy Lopez'e döndü. Dolayısıyla Mojo Jojo'nun komplo teorisine katılmıyorum, "Carlsen gücünü sonraya sakladı" gibi bir iddia ancak magazin haberi olur. Neticeye göre konuşmak. Wink
Ara
Cevapla
#22
[size=18]Carlsen Şampi...[/size]

11buqlh.jpg

6. Parti: Anand - Carlsen: 0-1
1. e4 e5 2. Nf3 Nc6 3. Bb5 Nf6 4. d3 Bc5 5. c3 O-O 6. O-O Re8 7. Re1 a6 8. Ba4 b5 9. Bb3 d6 10. Bg5 Be6 11. Nbd2 h6 12. Bh4 Bxb3 13. axb3 Nb8 14. h3 Nbd7 15. Nh2 Qe7 16. Ndf1 Bb6 17. Ne3 Qe6 18. b4 a5 19. bxa5 Bxa5 20. Nhg4 Bb6 21. Bxf6 Nxf6 22. Nxf6 Qxf6 23. Qg4 Bxe3 24. fxe3 Qe7 25. Rf1 c5 26. Kh2 c4 27. d4 Rxa1 28. Rxa1 Qb7 29. Rd1 Qc6 30. Qf5 exd4 31. Rxd4 Re5 32. Qf3 Qc7 33. Kh1 Qe7 34. Qg4 Kh7 35. Qf4 g6 36. Kh2 Kg7 37. Qf3 Re6 38. Qg3 Rxe4 39. Qxd6 Rxe3 40. Qxe7 Rxe7 41. Rd5 Rb7 42. Rd6 f6 43. h4 Kf7 44. h5 gxh5 45. Rd5 Kg6 46. Kg3 Rb6 47. Rc5 f5 48. Kh4 Re6 49. Rxb5 Re4 50. Kh3 Kg5 51. Rb8 h4 52. Rg8 Kh5 53. Rf8 Rf4 54. Rc8 Rg4 55. Rf8 Rg3 56. Kh2 Kg5 57. Rg8 Kf4 58. Rc8 Ke3 59. Rxc4 f4 60. Ra4 h3 61. gxh3 Rg6 62. c4 f3 63. Ra3 Ke2 64. b4 f2 65. Ra2 Kf3 66. Ra3 Kf4 67. Ra8 Rg1 0-1

6. partide genç Norveçli üst üste ikinci kez galip gelerek şampiyonluğa bir adım daha yaklaştı. Sonda söylemem gerekeni baştan söyleyeyim: Kalan partilerde durumun Anand lehine dönebilmesi, şu ana kadarki tabloya bakıldığında mucize gibi görünüyor.

Anand'ın 1.e4 hamlesi bir kez daha Carlsen'in Berlin'iyle karşılaştı, ne var ki bu sefer şampiyon 4.d3 hamlesi ile vezir kırışmasını engelledi. Anand'ın kırışmalı varyantta (4.O-O) hazırlık yapmış olabileceğini sanıyor, yeniliğini merakla bekliyordum, ancak tahminimde yanıldım. Anand'ın yeniliği varyant değiştirmek oldu. Smile Carlsen varyantı hiç yadırgamamış görünse de şüpheli 14...Fe6 hamlesini yaptı. Anand bariz avantaj sağlayan 15.Fe6 fe 16.b4 Fa7 17.a4 varyantına girmeye nedense yine cesaret edemedi ve sıradan bir gelişim hamlesi olan 15.Abd2'yi tercih etti. Carlsen o andan itibaren partinin geri kalanında şüpheli hiçbir hamle yapmadı.

Oyunortası evresinde Anand şah kanadında etkinlik ararken Carlsen vezir kanadında rakibinin piyon yapısını bozacak bir operasyon hazırlamakla meşguldü. Anand'ın şah kanadı saldırısı tatlı bir hayal olarak "kırışmalar" albümünün tozlu safyalarındaki yerini alırken Carlsen'in "yarmaları" ve "bozmaları" partinin en gerçek unsurlarıydı. Beyaz'ın e3 ve e4'teki tuhaf ayrık duble piyonları, konumun ne kadar "Carlsenvari" olduğunu ve Anand'ı o andan itibaren bekleyen tek şeyin karın ağrısı olduğunu muştuluyordu. Wink

Nitekim Anand, Mustafa Eynallı arkadaşımızın diyagramlı mesajında açıkladığı üzere 60. hamleye kadar dayanabildi ve o noktada çift soruyu çekti. Gerçi varyantların birbirine bu kadar benzediği, iki taraf adına da gerek savunma, gerekse hücum açısından farklı planların olduğu bir durumda "anestezi uzmanı" Carlsen'e karşı oynamak hiç kolay olmasa gerek, ama yine de şampiyonluk tacını kaptıracak kadar panik yapılacak bir durum yoktu.

(Gerçi bunları daha uzun uzun konuşacağız ama) Anand'ın ilk 3 partideki üstün oyunu birçok uzman tarafından "Rüzgar Anand'dan yana esiyor." şeklinde yarı saf yarı romaktik bir şekilde yorumlaşmıştı. Oysa ısrarla vurguladığım üzere, Anand'ın kazancı zorlaması gerekirken korktuğunu belli ederek berabere bitirmesi, telafisi mümkün olmayacak hatalardı. Psikolojik üstünlüğün Magnus Carlsen'de olduğunu belirtmiştim, maalesef yanılmadım.

Hadi itiraf edeyim: Anand taraftarıyım ve iki farklı skordan dolayı üzgünüm. Tek tesellim, tacın "gerçek hakedenine" gidiyor oluşudur.

Anand'ı yakan, korku kaynaklı "Polyanna kafası" oldu.
Ara
Cevapla
#23
Oktay ERTAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Dolayısıyla Mojo Jojo'nun komplo teorisine katılmıyorum, "Carlsen gücünü sonraya sakladı" gibi bir iddia ancak magazin haberi olur. Neticeye göre konuşmak. Wink
Yok, orada derdimi iyi ifade edememişim, kastettiğim oyun gücünü sonraya saklama değildi, zaten o düzeyde öyle bir rezerv mümkün olmaz herhalde.

Kastettiğim, Carlsen'in çok sevdiği manevralı ve oyun sonuna geçişli, uzun partileri, maçın ortalarına sakladığı ve ilk turları bir tür ısınma ile geçiştirmek istediğiydi. Anand da ilk partilerde bu ritme ayak uydurunca, kamuoyu sanki etkisiz ve silik bir berabereler zincirine ikna oldu. Bir anlamda Anand'ın ekibi dahil herkes gevşedi.

Sonrasında maçın orta bölümlerinde Carlsen daha kondüsyonlu ve enerjik oynamaya başladı. Elbette stratejisi bu muydu bilemeyiz ama benim tahminim e5 seçimi çok önceden (maçlar öncesi) verilmiş bir karardı ve uygulaması şampiyonluk maçlarının ortalarına göre planlanmıştı. Hatta ben artık siyahlarda bundan sonra Carlsen için Petroff falan bekliyorum.

Bugün 7.parti berabere bitti, maç takvimi gereği Anand 6 ve 7'de beyazdı, böylece son 5 partiye Anand artık 2 beyazla girecek. Bence maçın Anand açısından en kritik günü bugündü ve bu parti berabere bitince Carlsen psikolojik olarak istediği sonucu elde etti.

Bir ara fırsat bulursam bir İngiliz oyuncunun kendi blogunda yazdığı ve dünya şampyonluk maçlarının çok da gerekli olup olmadığını sorgulayan bir eleştirisini çevireceğim.

Yazarın ilginç belirlemeleri var, meslela ona göre DŞ maçları gerçek durumu yansıtmıyor; bugün Carlsen ile 2. Aronian arasındaki fark Aronian ile 19.arasındaki fark kadar. Yine Carlsen ile Anand arasında 95 puan var ki bunun Anand'ın altındaki bir oyuncu açısından karşılığı 64.lük (yani Anand ile de 64.sıradaki oyuncu arasında aynı puan farkı var).

Yazar bu yüzden tenis dünyasında ünvan diye bir kavramın olmadığını ve dünyanın en iyisinin düzenli olarak yapılan 4 büyük turnuva (grand slams) ile belirlenerek taçlandırıldığını söylüyor. Açıkçası biraz magazinel Big Grin olmakla birlikte tartışmaya değebilir.

Son durum: 4.5 - 2.5
Ara
Cevapla
#24
2aabij4.jpg

Anand - Carlsen: 1/2 - 1/2
1. e4 e5 2. Nf3 Nc6 3. Bb5 Nf6 4. d3 Bc5 5. Bxc6 dxc6 6. Nbd2 Bg4 7. h3 Bh5 8. Nf1 Nd7 9. Ng3 Bxf3 10. Qxf3 g6 11. Be3 Qe7 12. O-O-O O-O-O 13. Ne2 Rhe8 14. Kb1 b6 15. h4 Kb7 16. h5 Bxe3 17. Qxe3 Nc5 18. hxg6 hxg6 19. g3 a5 20. Rh7 Rh8 21. Rdh1 Rxh7 22. Rxh7 Qf6 23. f4 Rh8 24. Rxh8 Qxh8 25. fxe5 Qxe5 26. Qf3 f5 27. exf5 gxf5 28. c3 Ne6 29. Kc2 Ng5 30. Qf2 Ne6 31. Qf3 Ng5 32. Qf2 Ne6

7. partinin beraberlikle sonuçlanması, teorik anlamda olmasa bile pratikte maçın Carlsen tarafından kazanıldığı anlamına geliyor.

Bugünkü parti Anand için adeta trenin son vagonuydu ve şampiyon, bu vagona yetişemeyerek treni kaçırdı diyebiliriz.

Ben dahil birçok Anand hayranı bugünkü partide 1.d4 seçebileceğini düşünüyorduk, ancak yanıldık. 32 hamlelik partinin açılışı Berlin'e karşı yine 4.d3 oldu ve Anand bir kez daha erken vezir kırışması içeren varyantı reddetti. Bu aşırı sakin varyant Carlsen'e hiçbir zorluk çıkarmadı.

Ne tuhaftır ki galibiyete şiddetle ihtiyacı olan Anand, konumun beraberliğe gitmesini seyretti ve bunu değiştirmek için hiçbir gayret sarf etmedi. Örneğin, 16.g4 hamlesi beyaza sadece h değil, g dikeyini de açma planları doğurabilirdi. Hintli şampiyon 15.h5 tercih etti, Carlsen savunmasını h8'den iki kaleyi kırışarak buldu.

Bir hamle sonrasında, Carlsen'in 15...Fe3 kırışmasına basitçe 16.Ve3 oynaması ve imbalans yaratabilecek 16.fe hamlesini seçmemesi, Anand'ın yenilgiyi kabul etmiş olmasının kanıtı gibiydi. Sonuçta Carlsen mutlu sona bir adım yaklaşmış oldu.

Basın toplantısında "Kaybettiğim iki oyundan sonra bu beraberlik iyi sonuç sayılır, en azından şanssızlığımı kırdım." diyen Anand ya uzay kafası yaşıyor, ya da benim anlayamadığım bir mizah seviyesine sahip. Karar veremedim. Smile

Günün taşı Hikaru Nakamura'dan geliyor: "90'lı ve 2000'li yılların süper yıldırımcısı, olağanüstü hesaplayıcısı ve dahi taktik uzmanı Anand'ı bu hallerde görmek üzücü." Amerikalı büyükusta burada skoru değil, Anand'ın bu skoru değiştirmek için gerekli çabayı sarf etmemesini eleştiriyor.

Ian Nepomniachtchi biraz daha insaflı eleştiriyor: "Bugünkü parti, Anand!ın kaderine razı olduğunu gösteriyor. Umarım Anand toparlanır ve maçın geri kalanında mücadele eder."

Kasparov ise Carlsen'i gaza getirmeye çalışıyor: "Karpov gibi minimalist mi bitirecek, yoksa Fischer gibi ezip geçecek mi, göreceğiz."
Ara
Cevapla
#25
Oktay Abi'ye ve Özgür Abi'ye teşekkür ediyorum.. Her oyundan sonra onlar ne yazmış diye buraya göz atıyorum çünkü.. Sağ olsunlar..

Carlsen muhtemelen işi bitirdi, evet.

Ama Anand'ın pes ettiğini, durumu kabullendiğini falan düşünmüyorum.

Adaylar turnuvasındaki maçları hatırlayalım, Magnus buraya nasıl geldi? Son turu kaybederek..

Belki de Anand bir iki kısa oyunlu beraberlik daha alarak durumu kabullenmiş görünecek ve Carlsen'in rüzgarını dindirdikten sonra mesela son 3 oyuna gelirken bir sürpriz hazırlıkla puan farkını bire düşürecek ve Magnus'u baskı altına alacak..

İlk oyunlarda Anand galibiyeti zorlayabilecekken bunu yapmadı ve eminim şu anda bu durumdan rahatsızdır.. Ama eğer Carlsen de -uygun fırsatı bulursa- şu sıra bir galibiyet daha almak yerine beraberlik yapmayı tercih ederse ilerde pişman olabilir..

Eğer maçın bitmesine iki oyun kalmışsa ve sondan bir önceki oyunu Anand sağlam bir hazırlıkla kazanmışsa, Carlsen'in üzerindeki baskıyı varın siz düşünün..

(Carlsen'e dünkü çocuk muamelesi yapıyor olmayalım tabii Big Grin Ama adaylar turnuvasının son turu bence unutulmamalı..)

Anand'ın son bir sürprizi olduğuna inanıyorum.. Böyle gitmez..
Ara
Cevapla
#26
Rakamsal karşılaştırmaların etkileyici, olayı hiç bu açıdan düşünmemiştim Mojo. Gerçekten, Anand'la Carlsen arasındaki fark 95-100 ELO, ancak gerçeği yansıtan bir gösterge değil bu.

Öyle gelmiş, öyle giden bazı şeyler var ve hayatımız boyunca bunların anlamlarını hiçbir şekilde sorgulama ihtiyacı duymuyoruz. Satrançta Dünya Şampiyonluğu da böyle birşey olsa gerek.

Bana şampiyonları say deseler, resmiyette Steinitz ile başlıyorum, Lasker, Capablanca, Alekhine, Euwe, Smyslov, Botvinnik, Tal, Petrosian, Spassky, Fischer, Karpov, Kasparov diyorum.

Ama ondan sonra tıkanıyorum. Neden? Çünkü PCA FIDE'den ayrıldı, iki şampiyon oldu. Kasparov'u kabul edeceğiz tabii. FIDE'nin şampiyonları olan Karpov, Khalifman, Anand, Ponomariov,Kasimdzhanov ve Toplaov, tombaladan çıkmış oyuncular. Bir not: Daha sonra şampiyonluğu gerçekten kazanacak olan Anand, o yıllarda henüz yükselişte olan bir oyuncu.

Kalabalık turnuvalar, olaylar derken Kramnik Kasparov'a tek parti bile vermeden şampiyonluk tacını aldı. FIDE'nin Topalov'unu da Elista'da tartışmalı bir maçın ardından yenen Kramnik, Kasparov'dan sonra Dünya Şampiyonluğu listesinde gerçek anlamda yer alan 14. oyuncu oldu.

Kramnik'i yenen Anand, tartışmasız bir şekilde 15. Dünya Şampiyonu olurken ünvanını Topalov'a ve Gelfand'a karşı korumayı bildi. (Carlsen'e karşı koruyamadı, orasını şimdilik es geçelim. Smile )

Bakın 13 şampiyonu tek nefeste sayabilirken diğer iki şampiyon için üç paragraf açıklama yapmak zorunda kaldım. Bu da gösteriyor ki ünvan eski saygınlığına sahip değildir. Tabii ki her oyuncu için DŞ ünvanı zirve noktadır, kabul. Ancak 2 ya da 4 yıl beklenmesi gerekmeyen ve en güncel performanslara göre şekillenen ELO listesinde birinci sıraya yükselmek, neredeyse DŞ kadar prestijli bir durumdur.

Şakayla karışık, şimdilik DŞ maçları yapılırken işin zevkini çıkarmaya bakalım derim. Mojo'ya katılıyorum; yakın bir gelecekte DŞ maçları sponsor bulmakta veya cazip ödüller dağıtmakta zorlanabilir. Mesela Carlsen - Anand maçına bildiğim kadarıyla Tamil Nadu Valiliği Sponsor oldu. Çarpıcı olması açısından örnekliyorum, Hindistan'ın en büyük ve en prestijli markası olan Tata (otomotiv devi), Wijk Aan Zee Turnuvasına sponsor olurken DŞ maçı için herhangi bir girişimde bulunmadı. Tamil Nadu Valiliği'nin bu etkinliği "şanından" dolayı üstlendi üstlenmesine, ancak geri kazanım bekleyebilecek türden bir kuruluş değil. Sponsorluk işinin cazibesi kaçtı gibi.

PCA - FIDE ikileminden doğan tombala şampiyonlardan sonra Kramnik saygıdeğer bir şampiyon olarak yerini aldı.
Anand- Kramnik maçının galibi Anand da hak ettiği yerdeydi.
Birlik sağlanmış, aktif oyuncuların en güçlüsü tacını giymişti.

Ne var ki Gelfand - Anand maçı tüm satranç kamuoyunda bir tatminsizliğe neden oldu. Anand'ın DŞ ünvanından sonra nispeten daha az turnuvaya katılmış olması, kendisinin ELO sıralamasında ancak 4. yerde olabilmesini sağlıyordu. (Ki o zamanlar yine iyiydi, şampiyon şimdi 8. sırada!) Öte yandan Boris Gelfand listede çok daha gerilerde, 22. sıradaydı. Yani 4. ile 22. maç yapacak, kazanan "birinci" olacaktı! Maç beraberlikler hariç 1-1'lik skoruyla "beklentileri" karşıladı. Blitzler sonucunda kazanan Anand oldu.

Eskiden "satrançta en iyi kim?" diye sorduklarında "Şampiyon Anand adında Hintli bir adam, ama en iyisi Carlsen adında Norveçli bir genç." şeklinde dolambaçlı cevaplar vermek zorunda kalırdım. Birkaç gün içinde o soruya çok daha kısa cevap verebileceğiz. Wink

Maç sisteminin yerine alternatif birşey olabilir mi, zaman gösterecek. Grand Prix sistemi şimdilik ünvanın kendisi için değil, adayı belirlemek için kullanılıyor. Maçtan daha adil olmayacaği bir gerçek, ancak daha fazla ilgi toplayacağı ortadadır.
Ara
Cevapla
#27
ibrahimethemAy Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Anand'ın son bir sürprizi olduğuna inanıyorum.. Böyle gitmez..

Ethem kardeşim, bir Anand taraftarı olarak sana katılabilmeyi o kadar çok isterdim ki...

Görünen o ki sen de Mojo arkadaşımız gibi görünenin ardında bir komplo teorisi arıyor, bit yeniği bulmak istiyorsun. Smile

Anand maalesef çok yanlış bir psikolojilyle maça başladı. Kendisini "underdog" olarak gördü ve daha ilk maçın ardından belirttiği üzere, "Beraberlik iyi sonuç ya, iyi böyle!" modunda takıldı durdu. Resmen "durdu".

Videoları açıp bak lütfen:
İlk partide Magnus'un yaşadığı baskıyı gör. Anand atnı git-gel yapmasa olabilecekleri tahmin etmeye çalış. Basın toplantısındaki beden dillerini oku. Magnus'un kendisini nasıl eleştirdiğini, Wishy'nin ise yumurtasının üzerine yatmış tavuk gibi nasıl mutlu olduğunu gör.
İkinci partide Magnus Vd5 ile vezir kırışması teklif ederken yaşadığı gerilimi gör lütfen. Anand'ın yerde banknot bulmuş çocuk gibi vezirleri kırışmasını unutmak mümkün mü?
Üçüncü partide Anand kabak gibi Fb2 oynayıp piyon öne geçecekken dakikalarca düşünüp en tırsak hamleyi, Fd4'ü oynamasıydı maçı koparan.
Garibim Carlsen'in sıyırdığı partilerde Anand bir daha gelmeyecek fırsatları harcadı.
4. partide roller değişti, Carlsen ne kadar kötü oynarsa oynasın, Anand'ın bu hataları değerlendirecek cesarete sahip olmadığının farkına vardı. Varmadıysa bile sekondantları ona gerekli telkinde bulundu.

Yani ne Mojo'nun dediği gibi Carlsen sözümona bir "maç stratejisi" uyguladı, ne de Anand kendince bir "avans verdi". Olan, genç adayın baskısına boyun eğen yaşlı şampiyon sendromudur, göründüğü kadarıyla. Ama konu çok zevkli, daha çok su kaldırır gibi görünüyor. Wink
Ara
Cevapla
#28
40'lı yaşlarındaki "görmüş geçirmiş" Anand'ın, delikanlı arkadaşımız Magnus'a karşı tecrübe farkını önemsiyorum..

İlk oyunlarda bundan faydalanabilirdi, olmadı. Anand'ın hatası bu oldu, burada birleşiyoruz sanırım.. Ama bundan son oyunlarda faydalanabilir yine.. Şampiyonluk maçında, siyahlarla Kramnik'e karşı üst üste kazandığı partileri unutmayalım abi. 5 maç kaldı, üstelik 3'ünde siyahsınız ve 2 puan da geridesiniz. Rakip 2870'lik Magnus Carlsen.. Durum hakikaten kötü görünüyor buradan bakınca..

Fakat yine de her an her şey olabilir..
Magnus'u da 3000 seviyelerine gelmiş fakat halen şampiyon olamamış görebiliriz belki Big Grin
Ara
Cevapla
#29
Şu ana kadar oynanmış partileri tekrar gözden geçirince şunu söyleyebiliriz: Carlsen 3.oyundan itibaren hep oynamak istediği türde konumlara ulaştı ve Anand'a üstünlük sağladı.

Çarpıcı olan bunu turnuvada yapması değil, ikili maçta bir dünya şampiyonuna yapması. Bu dünya şampiyonu, son 20 yılın en büyük 3-4 satranççısından birisi. Korkuyla, psikolojiyle değil, daha iyi oyunculuk da demeyeyim de (onu tespit etmek zor biz faniler için) çok bariz bir performans üstünlüğüyle açıklanabilir. Anand'ın yakaladığı fırsatların üstüne gitmediği bir gerçek ama bu oyunların Carlsen'in ilk 2 dünya şampiyonluğu maçı partisi olduğunu unutmayalım.

Anand'ın bir parti kazanması işleri çok değiştirebilir ama şu anki görüntü kimseye bunun gerçekleşme olasılığını kabul etme ihtimali vermiyor.
Ara
Cevapla
#30
Günün esprisi Hırvat büyükusta Davorin Kuljasevic'ten: Dünya şampiyonluğu maçlarında Berlin Savunması yasaklansın Big Grin

Bugünkü Berlin beraberesi sonunda durum, Anand: 3, Carlsen: 5
Ara
Cevapla
#31
1zz4yud.jpg

8. Parti: Carlsen - Anand: 1/2 - 1/2
1. e4 e5 2. Nf3 Nc6 3. Bb5 Nf6 4. O-O Nxe4 5. Re1 Nd6 6. Nxe5 Be7 7. Bf1 Nxe5 8. Rxe5 O-O 9. d4 Bf6 10. Re1 Re8 11. c3 Rxe1 12. Qxe1 Ne8 13. Bf4 d5 14. Bd3 g6 15. Nd2 Ng7 16. Qe2 c6 17. Re1 Bf5 18. Bxf5 Nxf5 19. Nf3 Ng7 20. Be5 Ne6 21. Bxf6 Qxf6 22. Ne5 Re8 23. Ng4 Qd8 24. Qe5 Ng7 25. Qxe8+ Nxe8 26. Rxe8+ Qxe8 27. Nf6+ Kf8 28. Nxe8 Kxe8 29. f4 f5 30. Kf2 b5 31. b4 Kf7 32. h3 h6 33. h4 h5 ½-½

Daha iki mesaj önce DŞ tarihçesini kısaca anmıştım ki, Carlsen ve Anand, bundan tam 127 yıl önce oynanmış olan ve ilk resmi DŞ satranççıyı belirleyen Steinitz - Zuckertort maçında tam 6 defa oynanmış bir varyantı seçtiler! Carlsen'in temkinli 6.Ke1 hamlesi, eskilere tatlı bir selam oldu! Wink

Anand'dan mucize bekleyenler Hintli şampiyonun seçtiği Berlin Savunması'nı görünce ne hissettiler, merak ediyorum. Anand imbalans yaratabilecek hiçbir varyanta girmezken Carlsen'in zorlandığı hiçbir hamle olmadı. Hatta maçta skor eşit olsaydı, sanki Carlsen bu pozisyonu farklı hamlelerle sürdürürdü gibime geliyor.

Sevgili Ethem,
Aralarında fazla tecrübe farkı yok, çünkü Magnus yıllardır üst düzey satranç turnuvalarında yer alıyor ve yılda ortalama 100 parti oynuyor. Bunların büyük bir kısmının +2700 oyunculara karşı olduğunu düşünürsek, durumu daha iyi anlarız. Aslında belki de Anand'ın Carlsen'e göre tecrübe eksiği var!? Hintli şampiyon ünvana kavuştuktan sonra büyük turnuvalarda çok az yer aldı, özellikle Kramnik ve Gelfand maçlarından önce 6-8 ay hiçbir turnuvaya katılmadı. Son 5 yılda oynanan resmi partilerin toplam sayısı açısından Carlsen Anand'ı ikiye - üçe katlamış olabilir. Anand lehine sayılabilecek tek fark, Carlsen'in üst düzeyde uzun soluklu maç eksiğiydi; Norveçli'nin sakin oyun stili göz önüne alındığında fazla dezavantaj teşkil etmiyordu.


Sevgili Özgür,
Elbette ki biz fanilerin anlayamayacağı birçok unsur var maçta, bunu kabul ediyorum. Carlsen, Anand'ın oynamak isteyebileceği son adam, bunu da anlıyorum.
Ancak biz fanilerin bile anlayabileceği 18.Vg4 (2. parti) ve 29...Fb2 (3.parti) gibi bariz hamleler ve avantajlı devam yolları var. Bunları seçmemesi sadece "satrançsal" gerekçelerle açıklanamaz. Psikolojik unsur işte bu kritik anlarda devreye giriyor.
Şimdiye kadar 8 oyun oynandı, kaç hamle eder hesaplamadım, diyelim 240. Bu 240 hamlelik karar verme ve uygulama sürecinin yukarıda değindiğim sadece 2 tanesinde bile sekte olduğunda maçın sonucunun ve arda kalan tüm gidişatının nasıl değişebildiğini görüyoruz. Yoksa 240 hamlenin 200'ü psikolojik falan gibi saçma bir iddiam yok, yanlış anlama olmasın. Smile
Ara
Cevapla
#32
Chessbase'den yine ilginç bir yazı ve keyifli bir değerlendirme. Bire bir değil ama mealen çeviriyorum:

http://en.chessbase.com/post/are-twelve-games-enough

-------------------------------------------------
12 OYUN YETERLİ Mİ?
(Michael von Keitz)

Bugünün en su kaldıran tartışmalarından biri, dünya şampiyonluk unvan maçlarının aktüel süresi.

1886'daki Steinitz Zukertort maçından bu yana ve Steinitz dünya şampiyonu ilan edildiğinden bugüne, dünya şampiyonunu belirleyen maçlar genellikle 12 oyundan uzun sürdü. Bu da bugünkü maçın hakkaniyetli (fair) olup olmadığını bize sorduruyor. Bu usulle dünya şampiyonunu belirlemek ne kadar efektif? Daha fazla oyun, gerçek sonucu değiştirmez mi? Satranç oyuncuları olarak unvanı belirleyen en önemli maçın oyunlarının daha uzun olmasını arzularız ama buradaki doğru soru aslında şu : 12 oyun yeterli mi, çok mu az?

(...) Burada daha değişik bir yaklaşımdan gitmek istiyoruz:

1886'dan bu yana yapılmış 43 unvan maçını ele alıyoruz (FIDE knock-out sisteminde oynanan 90'lı yıllardaki maçları dahil etmiyoruz) ve 12 oyundan sonraki sonuçları kıyaslıyoruz.

Acaba sonuçlar nasıl değişiyor ve (bu maçlar 12 oyunla sınırlı kalsaydı) değişik bir şampiyon ortaya çıkıyor mu?

Aşağıdaki sonuçlarda, tüm unvan maçlarının 12 oyunda sonuçlandığı varsayarak 6.5 puana ulaşan oyuncuyu şampiyon olarak kabul ettik. Ki birçok maçta da 12 maçın bitirilmesine de gerek kalmadı.

12 Oyun Sonrasında Dünya Şampiyonları

1886 - Steinitz v Zukertort (+6 =2 -4)

1889 - Steinitz v Chigorin (+7 =0 -5)

1891 - Steinitz v Gunsberg (+4 =5 -3)
Maç 12 oyun üzerinden sürseydi, 11.oyun sonunda bitecekti (6.5. - 4.5)

1892 - Steinitz v Chigorin (+3 =4 -5)

Eğer bu maç 12 oyun formatı üzerinden olsaydı, dünya şampiyonu unvanı kaptıracaktı. Mikhail Chigorin yeni dünya şampiyonuydu.

1894 - Steinitz v Lasker (+2 =3 -7)
Bu maç 10.oyun sonunda 3-7 olarak bitecekti.

1897 - Lasker v Steinitz (+7 =4 -1)
Bu maç 8.oyunda 6.5 - 1.5 olarak bitecekti.

1907 - Lasker v Marshall (+5 =7 -0)
Bu maç 9.oyunda 6.5 - 2.5 olarak bitecekti.

1908 - Lasker v Tarrasch (+6 =3 -3)
Bu maç 9.oyunda 6.5 - 2.5 olarak bitecekti.

1910 - Lasker v Schlechter (+1 =8 -1)
Sadece 10 oyun sürdü.

1910 (late) - Lasker v Janowski (+8 =3 -0)
Sadece 11 oyun sürdü.

1921 - Capablanca v Lasker (+3 =9 -0)
Bu maç 11.oyunda 7 - 4 olarak bitecekti.

1927 - Alekhine v Capablanca (+3 =7 -2)

1929 - Alekhine v Bogoljubov (+6 =4 -2)
Bu maç 10.oyunda 6.5 - 3.5 olarak bitecekti.

1934 - Alekhine v Bogoljubov (+3 =8 -1)
Bu maç 11.oyunda 6.5 - 4.5 olarak bitecekti.

1935 - Euwe v Alekhine (+4 =3 -5)
Bu maç 11.oyunda 4.5 - 6.5 olarak bitecekti ve 12 oyunluk formatta Alekhine dünya şampiyonuluğu unvanını koruyacaktı (benim notum: bu maç 13 farklı şehirde 30 oyun üzerinden oynandı ve Euwe Alekhine'i 15,5 - 14.5 yenerek dünya şampiyonu oldu).

Bir başka deyişle, 1935 unvan maçı 12 oyun olarak kurgulansaydı Euwe hiçbir zaman dünya şampiyonu olamayacaktı.

1937 - Alekhine v Euwe (+5 =5 -2)
Bu maç 10.oyunda 6.5 - 3.5 olarak bitecekti.

1951 - Botvinnik v Bronstein (+3 =7 -2)

1954 - Botvinnik v Smyslov (+4 =4 -4)

1957 - Smyslov v Botvinnik (+4 =6 -2)

1958 - Botvinnik v Smyslov (+5 =5 -2)
Bu maç 10.oyunda 6.5 - 3.5 olarak bitecekti.

1960 - Tal v Botvinnik (+4 =6 -2)
Bu maç 11.oyunda 6.5 - 4.5 olarak bitecekti.

1961 - Botvinnik v Tal (+6 =3 -3)
Bu maç 10.oyunda 6.5 - 3.5 olarak bitecekti.

1963 - Petrosian v Botvinnik (+2 =9 -1)

1966 - Petrosian v Spassky (+2 =10 -0)
Bu maç 11.oyunda 6.5 - 4.5 olarak bitecekti.

1969 - Spassky v Petrosian (+3 =6 -3)

Bu da varsayımsal olarak şampiyonluk tarihini etkiliyor, 12 oyunluk formata göre bu maçta Petrosian unvanını koruyacaktı (6-6 eşitlik ile). Ve Boris Spassky 12 oyunluk maç oynansaydı dünya şampiyonu olamayacaktı.

1972 - Fischer v Spassky (+5 =4 -3)
Bu maç 10.oyunda 6.5 - 3.5 olarak bitecekti.

Tabii Petrosian 12 oyunluk formatta unvanı korusaydı, bugün Fischer Petrosian maçını konuşuyor olacaktık.

1978 - Karpov v Korchnoi (+1 =10 -1)

1981 - Karpov v Korchnoi (+4 =7 -1)
Bu maç 10.oyunda 6.5 - 3.5 olarak bitecekti.

1984/85 (iptal edildi) - Karpov v Kasparov (+4 =8 -0)
Bu maç 9.oyunda 6.5 - 2.5 olarak bitecekti. 12 oyun sonunda Karpov unvanını ilk planda 1984'e kadar koruyacaktı.

1985 - Kasparov v Karpov (+2 =8 -2)
Tabii bir önceki maça bağlı olarak bu skor Kasparov'un değil Karpov'un unvanını korumasını sağlayacaktı. Ve Kasparov tacı alabilmek için 1987'ye kadar beklemek zorunda kalacaktı.

1986 - Kasparov v Karpov (+2 =9 -1)

1987 - Kasparov v Karpov (+3 =7 -2)

1990 - Kasparov v Karpov (+1 =10 -1)

1993 (FIDE) - Karpov v Timman (+3 =8 -1)
Bu maç 11.oyunda 6.5 - 4.5 olarak bitecekti.

1993 (PCA) - Kasparov v Short (+5 =7 -0)
Bu maç 12.oyunda 7 - 5 olarak bitecekti.

1995 (Classical) - Kasparov v Anand (+2 =9 -1)
12.oyun öncesinde durum +2 =8 -1'di (yani 11.oyunda maç bitecekti).

1996 (FIDE) - Karpov v Kamsky (+5 =5 -2)
Bu maç 9.oyunda 6.5 - 2.5 olarak bitecekti.

2000 (Classical) - Kramnik v Kasparov (+2 =10 -0)
Bu maç 11.oyunda 6.5 - 4.5 olarak bitecekti.

2004 (Classical) - Kramnik v Leko (+1 =9 -2)
Dünya şampiyonunun değiştiği bir başka varsayımsal örnek.

Peter Leko yeni dünya şampiyonu olacaktı.

2006 - Kramnik v Topalov (+3 =6 -3)

2008 - Anand v Kramnik (+3 =7 -1)

2010 - Anand v Topalov (+3 =7 -2)

2012 - Anand v Gelfand (+1 =10 -1)

Sonuç

43 dünya şampiyonluğu maçında 12 oyunluk format uygulansaydı, şampiyonluk tarihi şu oyuncular açısından değişiyordu:

1892'de Chigorin +5 =4 -3 sonucu ile şampiyon olacakken, çok uzun süren takvim sonunda liderliği elden uçtu gitti.

Tabii alternatif tarih açısından şu spekülasyona girecek miyiz? Chigorin dünya şampiyonu olsaydı, Steinitz tahtı geri alabilecek miydi?

1935'te Euwe tacı ele geçiremeyecekti çünkü Alekhine 12 oyunluk seri sonunda 1 puan öndeydi.

Keza Petrosian 1969'da Spassky'nin adını sicilden düşürecekti.

Kasparov ise tıkanan meşhur maçı erkenden kaybedecek ve unvanı ele geçirmek için bir sonraki hakkı bekleyecekti.

Leko 2004'te unvanı alacaktı. Ancak sonraki oyunlar Kramnik'in tacı geri almasını sağlamıştı.

2 dünya şampiyonu ise hiç olmayacaktı (Euwe ve Spassky).

-------------------------------------------------
Benim notum: Bu ilginç yazının aksayan bir yanı var. Format başlangıçta nasıl kuruluyorsa oyuncu stratejik seçimleri de ona göre olur. Mesela Steinitz - Cigorin 12 oyun oynasaydı, iklim, şu bu gibi faktörler çok değişecekti ve belki oyuncular erkenden maçları sonuçlandırmaya yönelik, daha değişik açılış ve stratejik seçimler yapabilecekti.

Ama bir taraftan koskoca sistemin geçen 120 küsur yılda, bir dünya şampiyonu seçimini sağlıklı veya sağlıksız bir kritere bağlayamaması düşündürücü.

Peki sizce 12 oyun, tacı belirlemek için yeterli mi?
Ara
Cevapla
#33
Ellerine sağlık Mojo, keyifli bir yazı aktarmışsın.

12 parti, günümüzde üst seviyede yaşanan yüksek beraberlik oranı göz önünde bulundurulduğunda kimilerine göre yeterli değildir. Burada farklı bakış açılarından insanlar farklı görüşler öne sürebilirler. Başka birilerine göre ise 12'den sonrası ağır ve oyuncular için oldukça yıpratıcı olur. Bu da bir bakış açısıdır. Başka birileri de "12 parti sonunda Carlsen şampiyon oldu; 24 parti oynansaydı da sonuç değişmezdi." gibi bir önermede bulunabilir.

Tüm bunlar, günümüz koşullarının değerlendirilmesi sonucunda ulaşılabilecek sonuçlardır.

Günümüzdeki bir uygulama formatını "geçmişte şöyleydi, şimdi neden böyle?" şeklinde eleştirmek bana çok mantıklı gelmiyor. Olaylar o yönde gelişmiş ki, maç 12 partiye düşmüş. İhtiyaçları ve değişimleri reddeden bu tür itirazlar bana çok ciddi gelmiyor.

DŞ listesine gelirsek, spordan anlamayan biri için çok çarpıcı bir yazı olabilir. Ne var ki Steinitz - Chigorin maçı 12. partide bitseydi demek, falanca futbol maçı şu dakikada bitseydi demek gibi saçma bir şey. Futbol maçında takımlar sahaya çıkarken nasıl ki maçın 90 dakika süreceğini biliyorlarsa, Steinitz'le Chigorin de maça başlarken 10 galibiyete ulaşanın kazanacağını biliyorlardı. Tıpkı 1985 yılında Karpov'la Kasparov'un, rövanş maçının 24 parti süreceğini bildikleri gibi. Dolayısıyla maç stratejileri çok farklı olurdu. İddia ediyorum ki maçların tamamında ünvanı kazanan ya da koruyan olan satranççılar, yine kazanırlar ya da korurlardı!

Kişisel fikrim, sonucun fazla değişiklik göstermeyeceği yönünde. Parti sayısıyla sürpriz yaşanma olasılığı arasında ters orantı bulunduğunu düşünüyorum. Bugünlerde oynanan ve sonucu neredeyse kesinleşmiş olan Carlsen - Anand maçını ele alalım. Oyuncuların bu performansı maç 16 ya da 24 parti üzerinden yapılsa bence hiçbir şekilde değişmezdi. Carlsen 4 parti kala yine 2 fark sağlamış olurdu. Ancak maç diyelim ki 2 ya da 4 partiden oluşsaydı işte o zaman Anand'ın sürpriz yapma ihtimali doğardı!

Alışılagelen 24 partilik maç sistemini bir an için unutun, 12 partiyi düşünün. Taraflar 6'şar kez beyaz, 6'şar kez siyah oynuyorlar. Objektif olarak düşünüldüğünde oyuncunun rüştünü ispatlayabilmesi için yeterli bir sayı değil mi? Daha fazlası ne kadar fark eder? Daha fazlanın üst limiti nedir? Bunlar cevaplanması zor sorular. Peki 5 maç kala 2 puan geride olan bir oyuncunun siyahlarla beraberliğe ulaşmaya çalışması nasıl açıklanabilir? 12 parti, Carlsen - Anand örneğinde gayet belirleyici ve optimum bir rakam olmuştur.

Bir de, bu kadar üst seviyedeki satrançta yıpranmayı ve yorgunluğu es geçmememiz gerektiğine inanıyorum. 12 parti, elit bir turnuvanın tur sayısına yakın bir rakam. + - 2 diyelim. Bu tempo oyuncuları gereğinden fazla yıpratacak bir yorgunluk sayılmaz. DŞ maçının ağırlığı ve markası zaten yeterince baskı oluşturuyor, bir de bunu 24 partiden oluşan bir ay iki haftalık bir etkinliğe dönüştürürseniz, oyuncuların hali yaman olur.

12 parti tartışmasını tarihsel varsayımlardan ziyade günümüz pratiğinden yürütürsek daha somut sonuçlara ulaşabiliriz diye düşünüyorum.
Ara
Cevapla
#34
Olağanüsüt dramatik bir oyun oluyor. Bulan hemen işi bırakıp resmi siteden izlesin. Magnus 2. veziri çıktı, Anand ise şah kanadından mat atağı yapıyor.

Yorumcular Anand'ın şimdi yaptığı Af1 kapamasını ?? olarak nitelendirdiler. Magnus belki de şampiyonluğu ilan edecek az sonra.

edit: Evet Af1 ağır bir çift soruymuş... Anand terk etti.

Magnus dünya şampiyonu !
Ara
Cevapla
#35
Maçı baştan sona canlı izledim. Atı kapatmayıp, Fili kapatsa da kayıptı ki.. At hamlesi gaf falan değildi..O fazladan veziri ile her şekilde beyazın mat isteklerini önlüyordu.
**
Yalnız Anand inanılmaz kötü oynadı..
Carlsen, c8 Filine ve ilk Vezirine dokunmadı bile, rok attı, sonra o f8 kalesine de dokunmadı. Bu ne demek? Manası nedir?

Hiiiç şu hamle.. şu varyant demeye gerek yok..Alenen, nerdeyse Anand'ı tek elle yendi gibi bir şey.. Sadece vezir kanadı piyonları ile oynadı...A8 kalesi ve bir de atı..hepsi bu..At geriye geldi, savunma yaptı..vs..

** Bunun beyaz için manası nedir? Vezir kanadı ile Şah kanadı arasında hiçbir koordinasyon kuramadı. g2 fili ne iş yaptı? maç boyunca g2 de durdu..

Sonuç bence şu ki, Anand, bu son maçını büyük bir strateji hatası ile oynadı.

Anand'ın bu kadar kötü bir strateji anlayışı ile oynadığını görünce çok şaşırdım.

Nerdeee eski dünya şampiyonları, kasparovlar, fisherler, karpovlar..

İddia ediyorum..lütfen komik bulmayın..Türkiyedeki bütün GM larımız IM lerimiz ve FM lerimiz..bu maçı Carlsene karşı daha iyi oynarlardı..Bu kadar basit ve yetersiz strateji anlayışı ile oynamazlardı.

**

Anand'ın bu şekilde yenilmesi bana çok normal gelmedi.. İlk aldığı yenilgilerin psikolojik çöküntüsü mü oldu..bilemiyorum.. Çok şaşırdım Anand'a, şu maçını izleyince.
Ara
Cevapla
#36
Özür dileyerek bir kez daha düzeltiyorum; heyecanla Magnus şampiyon demişim ama daha 1 maç var. Carlsen yarım puan alırsa şampiyon olacak.

Maç o kadar heyecanlıydı ki o hızla Magnus Fischer'e girişti, Petrosian kavgayı ayırmaya girdi, Papa 2. Jean Paul maçı tatil etti falan diye de yazabilirmişim :oops:
Ara
Cevapla
#37
Ünvan maçının dokuzuncu oyunu birçok ilginçlikleri beraberinde getirdi ve aslında Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi. Anand dokuzuncu oyunda son kozunu 1-d4 yaparak oynadı ve oyunda tempoyu arttırdıda, ancak şah avına çıkmışken psikolojik faktörler devreye girince çift soru (28-Af1??) ve terk kaçınılmaz oldu.


anand_soru.jpg

28- Af1?? yerine (28-Ff1 Vd1 29- Kh4 Vh5 30- Axh5 gxh5 31- Kxh5 Ff5 =+ ) varyantı ile Anand zorlamaya devam edebilirmiydi acaba?

Alıntı: http://e-satranc.com/carlsen-sampi-dunya...gu-oyun-9/

Not: Sitede "Carlsen Şampi" başlığı kullanıldı. Önceki turlarda Oktay Ertan forumda Carlsen Şampi demişti, dokuzuncu tur sonunda kullandığımız bu başlıktan dolayı yazıyıda Oktay Ertan'a ithaf ediyoruz.
[/img]
Ara
Cevapla
#38
wcn1wh.jpg

9. Parti: Anand - Carlsen: 0 - 1
1. d4 Nf6 2. c4 e6 3. Nc3 Bb4 4. f3 d5 5. a3 Bxc3 6. bxc3 c5 7. cxd5 exd5 8. e3 c4 9. Ne2 Nc6 10. g4 O-O 11. Bg2 Na5 12. O-O Nb3 13. Ra2 b5 14. Ng3 a5 15. g5 Ne8 16. e4 Nxc1 17. Qxc1 Ra6 18. e5 Nc7 19. f4 b4 20. axb4 axb4 21. Rxa6 Nxa6 22. f5 b3 23. Qf4 Nc7 24. f6 g6 25. Qh4 Ne8 26. Qh6 b2 27. Rf4 b1=Q 28. Nf1 Qe1

Anand son şanslarını kullanmak istedi ve partiyi 1.d4'le açtı. İzleyiciler bölümünde alkış tufanı koptu. (Aynı tufan, 2. Partiyi 1.e4'le açtığında da yaşanmıştı.) Carlsen'den kolayca tahmin edilebileceği üzere Nimzo-Hint Savunması geldi.

Carlsen 7...ed ve 8...c4 hamleleriyle partiyi kapalı bir konuma götürmeye çalışırken Anand 9.e4 hamlesini es geçti. Oysa siyahın kapatma girişimine beyazın verebileceği çok güzel bir cevaptı bence.

22. hamleye kadar herşey normal gözüküyordu ki Anand, f5 oynayarak cesur bir karara imza attı. Bu hamleden sonra Carlsen, az sonra vezir olacak geçerini elde ederken Anand, rakibinin şahı üzerinde olağanüstü bir baskı kurma şansı yakalıyordu. Partinin beraberlikle bitmeyeceği o dakikada belli olmuştu.

23. hamlede Anand yine çok düşündü, hesapladı, ancak kararından dönmeyerek Vf4 tercih etti. Buna cevaben Carlsen'in a6'daki atıyla g7'deki matı tutma fikri çok güzeldi, partiyi kazandıran manevraydı.

Derken dananın kuyruğu 28. hamlede koptu: Carlsen'in 27...b1=V+ hamlesine Anand, inanılması güç bir şekilde 28.Af1?? oynayarak rakibinin 28...Ve1 oynayarak partiyi ve maçı kazanmasına neden oldu. Artık 29. Kh4 mat tehdidi işe yaramıyordu, çünkü 29...Vh4 vardı. Anand 28.Ff1 oynamış olsa Carlsen için en iyi seçenek 28...Vd1 olacaktı. Beyazın 29.Kh4 mat isteğinden sonra 29...Vh5 30.Ah5 gh 31.Kh5 Ff5 varyantı, siyahlar için hafif üstün, ancak Carlsen'in 2 farklı üstünlüğünden dolayı beraberliğe razı gelebileceği bir pozisyondu.

Son üç parti kala durum, tenis tabiriyle "Carlsen için üç kez maç sayısı" şekline büründü.
Ara
Cevapla
#39
İthafınızdan dolayı teşekkür ederim Mustafa Bey, jest yaptınız. Carlsen ikinci galibiyetini aldığı anda esasında şampiyonluğunu ilan etmişti, bunu görmek zor değildi. Ancak gerek ünvana, gerekse henüz oynanmamış 6 partiye saygımdan dolayı son heceyi getirememiştim.

Yusuf Bey, size üç konuda katılmıyorum:
Birincisi, Anand'ın Af1 hamlesi bariz bir çift soruydu, net olarak kaybeden hamleydi. Mustafa Eynallı arkadaşımızın yukarıda verdiği diyagramda görüldüğü üzere Carlsen ikinci vezirini e1'e gelip beyazın Kh4 hamlesini mat isteği hamlesini kaleyi yiyerek cevaplıyor ve oyun anında bitiyor. Oysa o konumda Ff1 oynanmış olsa idi Carlsen ikinci vezirini d1'den gelmek zorunda kalacak ve beyazın sadece atına mal olacaktı. Oluşan konumda siyahlar yine üstün sayılsa da o kadar rahat bir pozisyon değil, Carlsen bu noktada beraberliğe razı olabilirdi.
İkincisi ise, her varyantın ayrı bir doğası vardır; bazılarında taşlar bir an önce geliştirilmeli, bazılarında yerinde beklemelidir. Carlsen için "tek elle yendi." gibi bir tabir kullanmışsınız, oysa öyle birşey yok. Savunmayı kurgulayabilmek için sarf ettiği enerji ve zaman ortadadır. Konum gereği siyah vezir, ya vezir kanadında, ya da şah kanadında kullanılabilmek için yerinde duruyor, ama tetikte bekliyor. Yine siyahın beyaz fili kritik f5 ve h3 karelerini kotrol ederken c8'den kıpırdamasına gerek kalmıyor. Yani olay işlevsellikte bitiyor.
Biraz uzun oldu ama size katılmadığım üçüncü nokta, Anand'ın çok kötü oynadığı yönünde. Aksine, Af1 hamlesini bir kenara koyarsak Anand, bu maçta ilk kez kazanca ulaşabilmek için rest çekmiştir. Maçın en çekişmeli ve en heyecanlı partisi kuşkusuz bu olacaktır. Anand neredeyse hedefine ulaşıyordu, bu gerçeği gözden kaçırmamakta yarar var.

Carlsen adeta "Karpovvari" bir şekilde tüm taşlarını arka sıraya dizmiş olduğu bir durumda partiyi kazandı, eşine benzerine rastlanamayacak bir kazanç türü olsa gerek: Şg8, Kf8, Ae8, Vd8, Fc8!

Anand, bu maçta ilk (ve belki de son) kez şanına yakışır bir oyun ortaya koydu. Rakibini mat edebilmek için ağır maddi hasarı göze alan şampiyon, bu partiyi kazansaydı DŞ maçlarının unutulmaz oyunlarından biri olabilirdi, ancak bu mümkün olmadı.


Partiyle direk alakalı değil, ancak Chessgames'te gördüğüm bir yorum dikkatimi çekti, sizinle paylaşmak isterim:
[size=9]"Anand has been a paper champion long enough. He was the best among equals during the post Kasparov era. Someone had to be the champ and it was Anand. But now we have a real champion again - head and shoulders above the current champ."[/size]

Çevirisi: Anand yeterli süre boyunca kağıt üzerindeki şampiyondu. Kasparov sonrası döneminin denk oyuncuları arasında en iyisiydi. Birisinin şampiyon olması gerekiyordu ve bu Anand'dı. Artık gerçek bir şampiyonumuz olacak, şu anki şampiyondan kat be kat üstün bir şampiyon."
Ara
Cevapla
#40
Oktay bey, ben biraz da Anand'a kızdığım için öyle yorum yaptım..Onu tutuyordum, favorimdi (belki de, hemen hemen yaşıtım olduğundandır).. Sinir etti beni.. Big Grin

Maça tekrar baktım..Anand, Veziri ile ısrarla h dikeyinden sızdı ya.. Hiç gerek yoktu belki..Çünkü merkez yapısı ve şah kanadı Anand'ın lehine değil miydi zaten? Bağlı bir şekilde.. Dönecekti Veziri ile o siyahın geçer piyonu ile ilgilenmeye.. acele etti sanki atak için..dönecekti, sağlamcı oynamaya, şah kanadı onundu zaten..
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi