Satranç ve Spor
#1
Bugünkü Cumhuriyet gazetesi spor sayfasında aşağıdaki yazı yer aldı.



Yazının hiperbağı:

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/...rine_.html#


Yüksek tartışmalarınıza sunarım.
Ara
Cevapla
#2
Ertan Kılcıgil

Son Yazısı
Tüm Yazıları

Satranç Üzerine!

20 Aralık 2013 Cuma

Hintli dünya satranç şampiyonu Viswanathan Anand ile 13 yaşında satrançta ?büyük usta? unvanını elde eden Norveçli Magnus Carlsen arasında oynanan turnuva sırasında yapılan ropörtajda Carlsen?in ?Aslına bakarsanız, sürekli satranç düşünürken de bir anlamda gözü kapalı oynamış oluyorsunuz, satrancın güzelliklerinden biri de oynamak. Oynamak ya da çözümleme yapmak için ille de bir satranç tahtasına gerek duymamanız? şeklindeki sözlerini duyunca, benim yıllardır savunduğum ?satranç spor değildir? tezim bir kez daha kanıtlanmış oldu. Gerekçesini sonraya bırakarak en kestirmeden sonucu söyleyecek olursak spor; bilgisayar başında veya oturarak yapılmaz. Hele gözü kapalı hayal edilerek hiç yapılmaz. Usain Bolt?un 100 metre rekoru hayal edilerek veya rüyada kırılabilir ancak onaylanmaz. Ankara Spor Akademisi?nin ilk başkanlarından, eski atlet ve Siyasal Bilgiler Fakültesi emekli öğretim üyelerinden ?sıfırcı hoca? unvanlı rahmetli Prof. Dr. Kurthan Fişek, ?Spor insanın doğayla ilk ya da toplumla işbirliği-işbölümüne dayalı ileri ilişkilerinin bir benzetim modeli olarak doğayla savaşım sırasında edinilen bedensel beceri ve geliştirilen araçlı-araçsız yöntemleri sonuçları açısından barışçıl, yapan açısından tamgüncü, izleyen açısından eğlendirici biçimde bireysel ya da toplu boş zamana uygulayan; oyun oyalanma ve işten uzaklaşmanın araçlarını giderek işin kendisi yaparken kendi bağımsız ekonomik aygıtını da geliştiren, estetik, teknik, fizik, yarışmacı, mesleki ve toplumsal bir süreçtir? der.
Şimdi bu tanımdan sonra satrancın spor olup olmadığına bakmak lazım. Satrancın spor olduğunu savunanlar, onun beyin sporu olduğunu, beyin kaslarının da beyin cimnastiğiyle sağlandığını ve beyin cimnastiğiyle düşünsel gücün fiziksel güce dönüştüğünü söyler. Müsabakadan önceki psikolojik hazırlık hariç beyin cimnastiği spordan gelen bir kavram değildir ancak bunu kabul etsek bile bunun fiziksel güce dönüşmesinin ve spor olmasının kabul edilmesi olanaksızdır. Çünkü her fiziksel hareket spor olmaz. Fiziksel hareket hayal edilerek değil, kanlı canlı bir egzersiz eylemidir. Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojisinin gelişmesiyle internet üzerinden bile oynanan satranç oyunu bize ne spor yaptırır ne de 100 metre koşturur. Satranca olimpiyat felsefesi açısından baktığımızda da; ?Citius?, yani ?daha hızlı? mıdır? Hayır. Oyunda rakipten hızlı olmak değil, galip gelmek önemlidir. Hele ?daha hızlı? olarak rekor kırmak hiç yoktur. ?Altius?, yani ?daha yüksek? midir? Hayır. Buradaki ?yüksek? kavramı, fizyolojik bir zorlanma ile araçlı veya araçsız daha yükseğe sıçramak veya geçmek anlamındadır. ?Portius?, yani ?daha kuvvetli? midir? Hayır. Çünkü bu kavram da ilgili spor branşının kas gelişimidir. Çeşitli bilim adamlarının yaptıkları çalışmalar ve buluşlar, hep beyin cimnastiklerinin ürünüdür. Bilim yapılırken spor da yapılıyor olmaz. Kolesterolü yüksek ve şişman birinin sağlığına kavuşması için doktordan aldığı öneri, ?İyi bir rakiple günde en az yarım saat satranç oynayın? değil, ?yürüyüş veya egzersiz yapın? olur. Yani sporun ve işin temeli fizyolojik bir zorlanmadır.
Ulusal ve uluslararası örgütlenmeleri olan ve spor çatısı altında federasyonları olan bir olgunun içine çomak sokmak gibi bir niyetimiz yoktur. Satranç modern yaşamın kültürlenme eğitiminde, analitik düşünce yetisini ve dünyaya bakış açısını geliştirme ve düzenlemede tartışılamayacak kadar engin ve derin katkılar sağlar. Çünkü düşünsel ve kültürel bir olgudur, ancak asla spor değildir.
e-posta: [email protected]
Ara
Cevapla
#3
[]
Ara
Cevapla
#4
[]
Ara
Cevapla
#5
[]
Ara
Cevapla
#6
[]
Ara
Cevapla
#7
[]

Yazı forum yazılımdaki bir hatadan dolayı birden fazla çıkmış.
İlki dışındakileri sildim.
Ara
Cevapla
#8
Sayın Harun TANER' in yeniden açtığı bu konu aslında toplumu aydınlatmaya yönelik olabilir. Sanırım daha önce de geçen yıl bu zamanlar tartışılmıştı.
Yazıyı dikkatle okudum.
Satranç bir spor mudur? sorusu ne kadar açık ve net bir soruysa bunun cevabı çok net verilemez.
Ama yazının bazı yerleri tartışmaya çok açık ve ucu sonu belli değil. İçinde bir iddia taşıyan bölümleri de çok net çizgilerle birbirinden ayrılabilir değil.
Örneğin, Ertan KILCIGİL in şu tespitine ne kadar katılabilirsiniz?

" Fiziksel hareket hayal edilerek değil, kanlı canlı bir egzersiz eylemidir. Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojisinin gelişmesiyle internet üzerinden bile oynanan satranç oyunu bize ne spor yaptırır ne de 100 metre koşturur."

Aslında belli başlı bir konferans konusudur. Emekli bir Beden Eğitimi öğretmeni olarak gözlem ve görüşlerimi paylaşmak isterim.
...

Sporun onlarca yapılabilecek tanımları vardır. Ama ortaya amacı koyarsak daha sağlıklı bir tanım yapmış oluruz. En öncelikli amacı kişinin doğaya karşı güçlü kalabilmesidir. Eski Yunandan beri bu temel amaç zamanla çeşitli toplumların ve kültürlerin etkisiyle gelişmiş, modern zamanlarda ekonomik ve kültürel beklentilere de karışarak bazen siyasallaşmış ve zamanımıza kadar çok çeşitli dallarda çoğalarak kullanılabilen bir sektör haline gelmiştir.
Ama temelindeki esas hiç değişmemiştir; Bireyin güçlü kalabilmesi!
Ertan KILCIGİL sporun tamamen bir kas etkinliği olduğundan bahsederek zihinsel ve hayal gücüne dayalı etkinliklerin bize spor yaptıramayacağını söylemek ister.
Ama bu ne kadar tam doğru?
Yazıdaki örnekten başlayalım, 100 m. yarışından...
Start verilmeden sprinterlerin ne yaptığını düşünür sn. KILCIGİL?
Bir üç adım atlamacının, bir yüksek atlamacının, serbest atış öncesi bir basketbolcunun, frikik öncesi futbolcunun, bilmem kaç kat tuğlayı kırmadan önce bir karatecinin, 235 kg. kaldırmadan önce bir haltercinin, servisten önce bir voleybolcunun- tenisçinin, engel atlamadan önce binicinin, sırıkçının, kule atlamacının, son çivisini çakmadan önce yukarıdaki dağcının, artistik buz patinajcısının, kurdela dansından yada dengedeki parendesinden önce ritmik cimnastikcisinin, kulpludaki sürekli hareket ederek dönen sporcunun...
Ne düşündüğünü sanırsınız sn. KILCIGİL?
Hemen hepsi öncelleme yapar. Hareketten önce son bir kez hayalinde canlandırır yapmak istediğini. Bir bilardocu gibi...
Başarısı net hayal kurmasıyla yakından ilgilidir.
Tüm spor dallarının neredeyse ortak özelliklerinden olan sağlıklı zihinsel ve anatomik gelişimi olumlu yönde destekleyen ve katkılar sunan satrancın, yine tüm spor dallarının en önemli ortak özelliklerinden olan motivasyon- konsantrasyon ve hareketin alt yapısını sağladığını kesinlikle söyleyebiliriz.
Bu anlamda spor olması ya da spor olmamasının tartışılmasının çok da önemi yoktur bence!
Şu ögelere bakarım temelde;
S istematiği var mıdır?
P uanlaması var mıdır?
O torite ve organizasyonel özelliklere sahip midir?
R ekorlara ulaşılarak gelişmeci midir?
Elbette geliştirebiliriz özellikleri, kültürler-uluslararası barışçılığı.Ekonomik ve siyasallaşması vb.

Evet bundan 30-40 yıl önce sayıları 50-60 olan spor branşı sayısı günümüzde üç haneli sayıları çoktan geçmiştir. Eğlence ve gösteri amaçlı yepyeni spor dalları; Softboll, Korumalı Futbol, Roller Sky, Paten, Free Runming ve Parkour ve daha niceleri...Çoğu meslekleşmiş ,şov amaçlı ve gelir getirici etkinliklere bürünmüştür.
ZAMANLAR DEĞİŞİR VE ONUNLA DA BİZLER...
Zamanlara göre tanımlar da değişebilir.
Toplumumuzda gelenekselleşmiş bazı etkinlikler farklı kültürlerde bilinmeyebilir.
Boks Güney Amerika'da büyük taraftar kitlelerince benimsenirken dünyada boksörlerin ortalama yaşı farklıdır. Sonları da öyle. Ama boks bir spor kabul edilir. Boks sporu yüzünden efsanevi Muhammet Ali gibi bir çok beyin zarı hastalığına yakalanan sporcular tanıdım.
Vücut geliştirmeci sporcuların , haltercilerin, güreşçilerin, maratoncuların, kalp ve kas erimesi hastalıklarını çok duydum.
Satranç sayesinde uzun ve sağlıklı yaşayan bir çok efsanevi sporcu da bilirim. Ama bu çok sağlıklı ve belirleyici bir ölçü olmasa da genelde böyledir.

Bütün bu yönleriyle spor değil derseniz eğer, bence spordan çok öncelikli ve uzak ara bir hazırlayıcı, insanı doğaya karşı güçlü mutlu ve sağlıklı olmasını sağlayan bir oyun, bir etkinlik, ne derseniz o dur...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#9
Satranç spordur. Yazarın tespitleri, konuya dalış açısı baştan aşağı ters olduğu için kök hatalar içeriyor.

Olimpiyat felsefesini oluşturan citius, fortius, altius üçlemesi öleli çok uzun zaman oldu; olimpizm de spor da bu üç niteleme üzerinden tanımlanmıyor.

Okçuluk olimpik spor mudur? Evet. Daha hızlı, daha güçlü, daha yükseğe kriterlerinin hangisini haizdir?

2016 olimpiyat programına dahil olacak golf spor mudur? Akülü araba ile 70 yaşında, sadece vuruş yaparken kalçayı 20 derece açıyla bükmenin neresinde citius, fortius, altius var acaba?

Dünya tarihinin en köklü sporlarından eskrim. Sadece hamle ve hamle karşılama esasına dayanan muhteşem bir spordur ve şaşılacak derecede satranç sistematiğine benzer. Meraklısına Arturo Perez Reverte'inin Flaman Tablosu ve Kılıç Üstadı eserlerini öneririm, 2 polisiyede de satrancın ve eskrimin ayrı ayrı sanat-spor ve bilime giden detaylarına iner.

Yazarın oturup başlı başına spor tanımı üzerinden bu yazıyı oluşturduğunu düşünmüyorum. Satrancı esas alıp yarı olimpizm yarı güç/kas olgusu üzerine kaba bir deneme yapmış.

Spor ve sportif yetenek (meleke) kasla değil, özünde zeka ile ilgilidir. Antreman onun gelişmesini ve gelişmiş bir melekenin optimumda kalmasını sağlar.

Naim, kol kasları kuvvetli olduğu için değil, halter tekniğini bildiği için cep herkülüydü. Özünde doğal yetenek, sportif zeka ve elbette çok çalışma vardı. Bu üç niteliği toplayınca bizim dünyada bunun karşılığı Bobby Fischer oluyor.

Hiçbiri olmayınca da sallama yazar olabilir insan tabii, ona da bir dediğimiz yok Big Grin
Ara
Cevapla
#10
onemli olan satrancın spor olup olmaması degil
yapmaktan keyif alıp alınmamasıdır.
siz keyif alıyorsanız ister spor olsun ister olmasın ne farkeder.
Ara
Cevapla
#11
Buyurun temcit pilavına!
Bazı insanlar bıkmadan, usanmadan aynı şeyi ısıtıp ısıtıp tekrar tekrar gündeme getiriyorlar.

Ertan Kılcıgil Ankara BESYO'da öğretim üyesiymiş.
Google'da aradım ve şu daha önceki şu yazısına ulaştım:
http://blog.milliyet.com.tr/satranc-spor...ogNo=12935
Buradan belli oluyor ki bu kişi, kafayı satranca takmış ve aynı şeyi dönüp dolaşıp tekrar söylüyor.

Gündemdeki Carlsen - Anand maçıyla yaptığı girişin alakasızlığını görünce doğrusu, sadece güldüm. Oradan girip "satranç spor mudur?"la çıkması komedi filmi gibi! Big Grin

2006'da aynı konuyu, aynı tezi yazmış bu arkadaş. Demek ki görüşleri pek kaale alınmamış ki 2013'te yeniden yazma ihtiyacı duymuş. YÖK veritabanından bakmaya çalışmadım bile, içerikleri az çok tahmin edilebilir. Smile

Sanırsım tüm Türkiye bunu merak ediyor, tartışıyor: "Satranç spor mu?"
Bu arkadaşa sormak lazım, "Volkan Sörfü" spor mu, ya da "Serbest Dalış" spor mu? Aşkın Bey'in ve Mojo Jojo'nun bu arkadaşı karşılarına alıp iki kelam ettiklerini görmek isterdim, doğrusu.

Google aramam sırasında satrancın spor olup olmadığını bilimsel olarak tartışan, güzel bir makaleye denk geldim, sizlerle paylaşayım:
http://www.temizspor.com/makaleler/100-s...or-mu.html
Osman Temiz tarafından kaleme alınan makalenin ilgimi çeken yanı, her iki görüşe yer vererek objektif bir bakış açısıyla konuya yaklaşması ve tartışmasıdır. Yazarın X ya da Z gibi kesin bir teze ulaşma peşinde olmadığını görüyoruz.

Konuyla ilgili kişisel görüşüm yıllar içinde değişti. Eskiden kesin olarak "satranç bir spordur." diyebiliyordum, ancak şimdi bundan o kadar emin değilim. Gittikçe daha fazla değişkenin etkilediği satranç, spor olma iddiasında en büyük darbeyi bence bilgisayarlardan yedi. Katılım olursa konuyu daha detaylı konuşuruz, şimdilik kesiyorum.
Ara
Cevapla
#12
Sayın ERTAN,
Ben artık gerçekleri görmeyen ve onları kabul etmeyenler ile ÖSF da tartışmıyorum. Çünkü bir anlamı yok.
Ama iddialarını kanıtlamaya davet etmeye devam ediyorum.

Sayın KILCIGİL e iki adet mesaj gönderdim.
Birincisinde görüşlerimi açıkladım ve kendi yazısındaki çelişkilerini göstererek açıklamasını istedim.
İKİNCİ MESAJIMDA İSE BAZI SORULARIM OLDU cevaplaması için. Ama şu ana kadar hiçbir cevap alamadım.

Almayacağımı da sanıyorum.

Çünkü gazeteci kimliği ile herhalde tartışmak niyeti yok. Çünkü görevi ve işlevi her durumda satrancın spor olmadığını kanıtlamaya çalışmak. Bir insan tezinin sonuna kadar arkasında durmalıdır. O bunu yapmaya çalışıyor her halde.
Bazen sadece yazınca, insanlar kendisinin haklı olduğunu sanmaya başlıyorlar.
"Gazeteci, yazar kime denir?", bunu da açıklasaydı kendisi.
Spor yapan herkes sporcu mudur?, bunu da açıklamalıdır.
Ben yazıyorsam, kendimi gazeteci saymıyorum. Oysa o kendisinin yazar kimliğiyle, kanlı canlı ve içinde adale olan etkinlikleri spor sayıyor. Üstelik de BESYO lu kimliğini öğreniyorum şaşırarak!

Oysa kendisiyle her yerde, herkesin önünde tartışırım!

Satranç tüm sporlardan uzak ara; gittikçe kendisini yenileyen ve geliştiren, kitlelere yayılan ve o kitlelere de farklı disipline alışkanlıkları kazandıran eşsiz bir bireysel ve takım sporudur.
Böyle bir şeye tanıklık yapmayan bir insanın satrancı spor olarak kabul etmesinin anlamı yok.
Belki zaman içinde anlar ve kabul eder.
KILCIGİL nereden bilebilir ki TOPALOV- KRAMNİK D.Ş. Maçına KRAMNİK' in iki yıl öncesinden antrenmanlarına başladığına...
O nereden bilebilir ki bir sporcu zamanında uyku kalitesine ulaşamazsa ertesi gün istediği performansa ulaşamayacağını...
O arkadaşımız bilebilir mi KASPAROV' un maçtan saatler öncesinden deniz kıyısında 2 saat yürüdüğünü...
Bir dünya devinin arkasında onca danışman, onca psikolog, kalori uzmanı diyetisyen, spor antrenörü ile haftalar boyunca maçına antrenman yaparak hazırlandığını bilip de kabul edebilir mi? O zaman tezi çakma tez olur çıkar!
Kişinin doğaya karşı güçlü ve sağlıklı olarak kalmak amacıyla tek başına veya başka kişilerle birlikte yaptığı belli bir disipline kuralları olan programlı etkinlikler spordur.
Kas ile ve mutlaka terleyerek de yapılması gerekmez.

Satrancın kilo kaybettirmediğini söylemek ve ispatlamaya çalışmak çok saçma...

Sistemleriniz bozulunca doktorunuz imdadınıza yetişir ve G. KASPAROV' un elinden kurtarıverir sizi...

Tezi çok kolay çürütülebilir.
Nitekim bir başka arkadaş da yazmış bunu güzelce, daha ne yazacak Oktay kardeşim?
KILCIGİL bizi aptal mı sanıyor, yoksa aptal yerine mi koyuyor?

Selamlarımla...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#13
Üniversitede okuyorken hocalardan birisi bana "satrancın spor olmadığını ortaya koyan bir tez" hazırlamamı isteselerdi herhalde satranç bilmeyen bir olarak KILCIGİL den daha başarılı bir hazırlığım olurdu...

SATRANÇ SPOR DEĞİLDİR!
... Satrançta sporcular ve sağlık kontrollerinden geçerek alınmış sporcu lisansları yoktur.
... Satranç karşılıklı iki sporcu ya da takım arasında yapılmaz.
... Satranç yarışma veya turnuvalarına haftalar ve aylar öncesinden belli bir teknik, anatomik performans, moral ve dinlenme olarak antrenörler kontrolünde hazırlanılmaz...
... Çünkü spor olmadığından antrenörleri de yoktur.
... Antrenörlerin alan-teknik bilgileri yanında spor psikolojisi derslerine hiç ihtiyaçları yoktur. Çünkü satranç psikolojik hazırlık gerektirmez...
...SATRANÇ bedensel kinestetik, içsel öze donuk, görsel uzamsal, doğa ve mantıksal zekayı geliştirmez.
... SATRANÇ ANTRENÖRLÜK DERSLERİNDE PSİKO-MOTOR DERSİ DİYE BİR DERS HİÇ YOKTUR.
...Teknik taktik dersleri ise hiç yoktur.
...Müsabaka Yönetimi Dersi, bilinmezlikten gelinir.
...Özel Kondisyon Antrenmanı dersi yoktur satranç antrenörlüğünde, öyle mi?
...Antrenörlük Uygulamasında Yeni Arayışlar Dersi de yok değil mi?
... Seyircisi de yok! Otel müşterisi var.
... Yarışanları canlı izleyip bahisler de yapılmıyor zaten...
... Doping ile mücadele yok.
... Sahtecilik desen?...
... Hakem yönetiminde değil...
... Dış deplasman da yok sanki...
... Bütçesi yok...
... Tescilli kulübü, forması, yöneticisi, ligleri bunların hiçbirisi yok.
... Evet masörü de yok çünkü kaslar çalışmıyor. Ama boynum tutuluyor.
... Performansı artırıcı gıda, uyku, çalışma sistemlerinin hiçbirisi yok.
... Federasyonu, teşkilatı, yönetimcileri yok. ( -BAK BU ZATEN BİZİMKİLERİN DE SÖYLEDİĞİ ŞEYLER- Bunu listeden çıkarsam mı? )
... Uluslararası yarışma yönü yok.
... Dünya, Olimpiyat, Avrupa yarışmaları yok.
... Uluslararası federasyonu yok.
... SAYGINLIK KAZANMIŞ DÜNYA ŞAMPİYONLARI, EFSANEVİ SPORCULARI HİÇ YOK!
Yok. Yok.

Bunun neresi spor?

... Basketbol, futbol, güreş gibi sınırlandırılmış süresi yoktur.
... Masa tenisindeki gibi rakipler sırayla topa vurmaz, rakipler sırayla hamle yapmaz.
... Topun gelişine göre pozisyon alınmaz, hamlenin gelişine göre konum belirlenmez. Çünkü daha hamle gelmeden satrançta siz onu görürüsünüz. Topun nereye geleceğini ancak tahmin edebilirsiniz.
... 100m. startta hatalı çıkışı iki defa yapınca diskalifiye edilirsiniz. Satrançta ise üç kural dışı hamlede oyun oynanmaya devam eder (?!)
... Futbolda maça 9 kişi başlayabilirsiniz. Takım yarışmalarında ise eksik masa başlayamazsınız.
... 400 m. yarışında kulvar dışından koşabilir misiniz? Ama satrançta aynı anda diğer masanın hamlesini de yapabilirsiniz.
... Ertesi günkü final güreşinize akşam en geç saat 10.30 da yatarak melatonin hormonunuz sayesinde gücünüzü ve moral motivasyonunuzu hazırlayarak maça zımba gibi çıkabilirsiniz. Ama ertesi günkü sabah saat 10.00 daki satranç oyununuza 06.20 gibi uyuyup, 09.40 da kalkarak da maça kahvaltısız apar topar çıkabilirsiniz.
...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#14
Bu saatte yazarsam böyle performans düşer işte!
Ertesi günkü il birinciliği maçıma uykumu alarak çıkayım diye acele edince ön izlemede incelemeden gönderi tıklattım. Yazım da düzensiz ve şekilsiz çıktı.
İlk defa oldu galiba...
Özür.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#15
Yüksek lisans eğitimimi sürdürdüğüm sırada şunu fark ettim ki ünvan sahibi bazı akademisyenler, bazı konularda tezlerini öylesine savunma ihtiyacı duyuyorlar ki, "dışarıdan" birinin kolaylıkla fark edebileceği bazı noktaları , ipuçlarını gözden kaçırabiliyorlar. Özellikle meslektaşlar arası iddialaşmalar (ki, bilimin mantığında bu yoktur, olguyu anlayabilme çabası vardır) bu tür tekrarlara neden olabiliyor.

Mail adresini gördüm, yazsam mı, yazmasam mı diye tereddüt ettim, yazmamaya karar verdim. Neden mi? Bir insan 7 yıl sonra neredeyse aynı sözcüklerle aynı tezi ortada fol yok, yumurta yokken dile getirebiliyorsa, o konuya takılmıştır. Takık insana birşey anlatılamayacağını acı tecrübelerle biliyorum.

Tahminimce bu arkadaşın akademiden bir(kaç) meslektaşıyla iddialaşması söz konusu. Ayaküstü bir sohbette ya da bir planlama toplantısında konu gündeme gelmiş olabilir. Buram buram kokuyor, amacı birilerine laf giydirmek.

Kasparov'un, Kramnik'in ve Carlsen'in düzeyindeki satranç, spor tanımıyla birebir örtüşüyor. Ne var ki biz fanilerin oynadığı, daha çok tavlaya yakın bir oyun sanki.
Ara
Cevapla
#16
Satranç spor mu?

Ben de emin değilim. Ama pek çok şeye faydası var, orası kesin.. Gerçi bu beyefendinin "bu yüzden spor değil" dediği gerekçeler hayli komik..

Köşe yazarı bey, bana kalırsa satranç konusunda bilimden uzak, hatta düşmanca duygularla yazısını kaleme almış.. Kaldı ki, satrançtan anlayan birine benzemiyor ve Türkiye'deki pek çok kişi gibi anla/ya/madığı bir şeye saldırmaktan çekinmiyor ne yazık ki..

"(Spor) Hele gözü kapalı hayal edilerek hiç yapılmaz. Usain Bolt?un 100 metre rekoru hayal edilerek veya rüyada kırılabilir ancak onaylanmaz. "

Yani sırf gözü kapalı oynanabilen bir oyun olduğu için satranç spor değilmiş..

He yavrum, satranç gözünü kapatıp fantazi kurma oyunu, he..
Carlsen gözünü kapattığı zaman Anand'ı yenişini hayal ediyor zaten..

Gözümüz kapalıyken rüya görüyoruz, yoksa satranç bir rüya olabilir mi?
(Rüya spor değil bu arada)

Bir de kolesterole falan faydası yokmuş satrancın..
Zaten sağlık deyince en önemli şey kolesterol..

...

Her sporun artısı vardır, eksisi vardır..
Senelerce voleybol oynarsanız, ilerleyen yaşlarda eklem rahatsızlıkları yaşamanız mümkündür. Voleybol spor değil mi?

Satrancın da bellek fonksiyonları üzerine etkisi ortada..
Elbette gece gündüz satranç oynamanın da negatif geri dönüşleri olacaktır. Konu bu kadar basit..

Adama da çok kızmamak lazım, köşe vermişler yazıyor.

Mastürbasyon spor mu peki?
Gözü kapalı yapılırsa spor değil, açık yapılırsa spor..
Ara
Cevapla
#17
Bu arkadaş ilkokul öğrenciliği sırasında turnuvada çoban matı falan yiyip ağlamış olmasın? Big Grin
Ara
Cevapla
#18
Adam o kadar satranç bilgisinden yoksun ki, yazısını okurken bir adam bir konuyu ancak bu kadar bilemez diyor insan..

Bir de olimpiyat felsefesinden falan söz etmiş :)

"citius, fortius, altius"

Yani "daha hızlı, daha güçlü, daha yükseğe" prensiplerine uygun bir uğraş olmadığı için satrancı spor olarak kabul etmiyor bey'fendi..

Sonra fiziksel aktivitesi de yokmuş..

Kolesterolü de düşürmüyormuş, doktorlar hiç önerir miymiş falan..

Benim aklıma bir fiziksel aktivite geliyor; hem adı üstünde fiziksel aktivite, hem kolesterolü düşürüyor, hem Dr.Oz çok tavsiye ediyor, hem de olimpik bir spor olmamasına rağmen "daha hızlı, daha güçlü, daha yükseğe" felsefesine çok uygun ama şimdi burada söylemek istemiyorum o aktivitenin adını..

...

Oktay Abi, en iyisi biz satranççılar en iyi olduğumuz işi yapalım ve gözlerimizi kapatıp hamleleri hayal edelim!!

Başlıyorum: Şurada küçük bir fil varmış.. Sonra at zıplaya zıplaya filin yanına gelmiş falan.. L çiziyor tabii at. Fil de çapraz çapraz giderken piyonun üstüne basmış. Sonra ben Dünya satranç şampiyonu oluvermişim. Carlsen de tabii satrancın spor olmadığını resmen itiraf etmiş! Bu arada kolesterolüm de yüksek değilmiş. Oh olsun işte. Her şey süpermiiiiş. Bu spor da böyle bitmiiiiiş..
Ara
Cevapla
#19
Satranç Bir Spor mu?

PDF Yazdır e-Posta

Osman Temiz tarafından yazıldı.

Satranç Hakkında

?9. yy.'da yaşamış olan tarihçi Mes'udi, Altın Çayırları isimli eserinde satranca genişçe yer verirken o zamanlar kullanılan beş farklı satranç tahtasını ve bizim bildiğimiz siyah-beyaz kareli tahtayı anlatır. Aynı zamanda satrancın kuralları ve anlamı üzerine 9. yy.'dan önce de tüm dünyada çalışıldığına dikkat çeker.?(1)

Satrancın eski Çin ya da eski Yunan'da icad edildiği üzerinde durulur.(2) Halbuki, satranç ilk defa M.S. 570 yıllarında Hindistan'da oynanmıştır.(3) İran'lı şair Firdevsi de, ilmî çalışmalarda kesin delil kabul edilen Şehname isimli eserinde bunu teyit eder.(4)

Satrancın bir spor olup olmadığını düşünüp düşünmediğini bilemiyoruz ama, satrancın mucidi olan Brahman rahibi, döneminin Şah'ına, ?Sen ne kadar önemli bir insan olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir işe yaramazsın, hiçbir önemli iş yapamazsın!?, şeklinde bir ders vermek istemiştir. Şah, Rahibin bu akıl dolu ve öğretici davranışından çok memnun olmuş ve, ?Peki, oyunu ve dersini beğendim. Dile benden ne dilersen!? şeklinde mukabelede bulunmuştur. Rahip, tevazu kokan, fakat karşı tarafı ezici bir istekte bulunmuştur. Rahibin mahiyeti sonradan anlaşılacak olan bu isteği ilkin hoş karşılanmasa da, yine de onun isteğine öfke eşliğinde cevap verilmiştir. Fakat söz konusu isteğin yerine getirilmesi teşebbüsü neticesinde, Rahib'in isteğinin karşılanmasının mümkün olmadığı da görülmüştür.(5)

Hindistan'dan sonra satranç, ilk önce İran/Farisîler'de(6), daha sonra da Araplar, Kıptîler ve Türkler arasında görülmüştür. Çok kısa bir zaman sonra da Ortaçağ Avrupası'na Persler ve Araplarla İslâm vasıtasıyla girmiştir. Gerçekten de ünlü ?checkmate?, (şah mat, Almanca Schacmatt) kelimesi Farsça'da ?kral? anlamına gelen şah ve Arapça'da ?ölü? anlamına gelen mat kelimelerinin bir birleşimi sonucu ortaya çıkmıştır. Arapça'daki satranj kelimesi ise Sanskritçe'deki şaturanga kelimesinden kaynaklanmaktadır (dört çeşit yardımcı bileşen olan piyon, at, fil ve kaleyi aktaran kelime, anlam olarak ?dört-kollu? demektir).(7)

Hint edebiyatında, satranç taşları ile Hint ordusu arasında enteresan bir ilişki kurulmaktadır. Buna göre, satrancın Sanskritçe karşılığı olan şaturanga, ?dört kısım? (şatura: dört, anga: kısım) mânâsındadır ve bu kelime, az evvel de söylendiği gibi, dört çeşit yardımcı bileşen olan piyon, at, fil ve kaleyi ifade eden bir mânâda, dört-kollu demektir. Eski Hint ordusu da dört bölüm, kısım veya bileşenden meydana geliyordu: Piyadeler, atlı süvariler, filler ve savaş arabaları.(8)

Hint edebiyatının meşhurlarından Şair Bana, 606-647 yılları arasında idarecilik yapan Kanauj Kralı Harsha'yı öven bir şiirinde, Harsha'yı barış prensi olarak tanımlar ve mealen der ki: ?Kanauj krallığında bal arayan arılardan başka savaşan bir şeye rastlanmaz, kesilen ayaklar sadece şiirlerdedir ve çarpışan ordular sadece altmış-dört kare üzerindedir.?(9)

Satrancın ?ilk ve en önemli sembolizm katmanı savaşa işaret eder: Piyonlar askerleri ya da hafif piyadeleri temsil eder; atlar süvarileri; kaleler antik ağır savaş araçlarını; filler filleri; vezir, ?savaş kumandanını? ya da ?bakanı?; şah ise ?en yüksek komutanı? hatta savaş arzusunu? temsil eder.?(10)

Modern Olimpiyat Oyunlarının manifestosu olan ?Olimpik Antlaşma? ?Olimpizm Felsefesi!? metninde yer alan maddelerden bir tanesi de, ?spor, sevgi, barış ve kardeşliktir.? ?Saldırganlık? üzerine çalışmalarıyla ünlü Kondrad Lorenz'e göre spor, insanın tabiatında bulunan saldırganlığa barışçı boşalma imkânları sağlamakta, saldırganlık güdüsünün denetim altına alınması için uygun bir yarışma ortamı sağlamaktadır. Savaşın bir benzetim modeli olarak da algılanan ?spor, barışın, dostça yarışmanın sembolüdür.?(11)

Satranç, normal şartlar altında iki kişi arasında oynanmaktadır. Siyah-beyaz renkte 64 kareye bölünmüş bir tahta üzerinde, yine siyah ve beyaz renkte on altışardan toplam otuz iki taşla oynanan oyunda her bir oyuncu, çeşitli değerleri ve hareket özellikleri olan 1 şah, 1 vezir, 2 fil, 2 at, 2 kale, 8 piyon taşlarına sahiptir. Her zaman ve zeminde oynanabilen bir keyfiyeti haiz olan satranç, gerek sanat, gerek bilim ve gerekse spor literatüründe bir tür ?analiz sanatı? olarak da değerlendirilmektedir.(12)

Uluslararası Satranç Federasyonu?na (Federation İnternationale Des Echecs-FİDE) göre satranç; ?satranç tahtası olarak nitelendirilen kare biçiminde bir alan üzerinde iki rakip arasında satranç taşlarının belli bir düzene göre hareket ettirilmesiyle oynanan bir oyundur. Her iki tarafın da amacı, rakip şahı mat etmektir. Mat olan taraf oyunu kaybeder. Her iki taraf için de mat mümkün değilse oyun berabere biter.?

Bu tarif çerçevesinde satrancın bir spor olduğu ağırlık kazanmaktadır. Çünkü tıpkı sporda olduğu gibi, satrançta da belirli bir zaman ve mekân şartı, belirli esas, usûl ve kurallar silsilesinin yanı sıra, belirli bir hedef öngörüsü de bulunmaktadır. Fakat burada bazı spor tariflerinde olup da satrançta olmayan bir şey var ve o da, ?fizikî/bedenî performans?tır.

Satranç ve Spor Üzerine

Satranç ile spor arasında etimolojik olarak doğrudan bir bağlantı kurmaya çalışmak beyhudedir. Çünkü spor, birçok spor branşını ihata eden bir kavramdır. Satranç tıpkı güreş, yüzme, furbol vs. gibi, sadece tek bir branşı ifade etmektedir.

Günümüzde olduğu gibi, acaba tarihin erken dönemlerinde de satrancın bir spor olup olmadığı tartışılmış mıdır? Spor kavramının tarih sahnesine çıkışına kadar böyle bir tartışmanın yapıldığını iddia etmek tutarlı olmayabilir. Çünkü ?satranç bir spor mudur?? tartışmasının yapılabilirliği, spor kavramının gün yüzüne çıkışıyla da yakından ilintilidir. Tarihin çok erken dönemlerinde sportif faaliyetlere her ne kadar ?spor? denilmiyor idiyse de, spor tarihini insan hareketlerinin/faaliyetlerinin tarihiyle dolayısıyla da insanlık tarihiyle beraber düşünmek gerekir. Nitekim ?canlılığın tek belirtisi olan hareket, aynı zamanda vücud eğitiminin de başlıca vasıtasıdır. Bunun için bir bakıma hareketin tarihi demek olan beden eğitimi tarihini, insan hayatıyla bu sıkı ilişkisinden ötürü, daha ilk insanlardan başlayarak incelemek gerekir.?(13)

Günümüz dünya dillerinde İngilizce bir kelime olarak yerini alan ve sıkça kullanılan spor kelimesi, Üstad Necip Fazıl'ın da ifadesiyle, ?Fransızların eski (desport) tabirinden dönmedir.?(14) Bu kelime, 11. yüzyılda Normanlarca ince, kibar bir yaşayış tarzını anlatan bir kelime olarak Manş üzerinden İngiltere'ye aktarılmıştır.(15)

Latince'de eğlenmek, hoşça vakit geçirmek, geçinmek ve oyalanmak mânâlarına gelen ?desportare? ve ?isportus? kelimelerinden kaynaklanmış olan desport, eski Fransızca'da eğlendirme, oyalama ve gevşeme mânâsındadır. İngilizce'de ise sport, zaman öldürme, eğlenme, oyalanma ve hobi mânâsında.?(16)

?Spor? kelimesinin ifade ettiği mânâlardan hareketle satrancın bir spor olmadığını söylemek çok zordur. Çünkü satranç, tıpkı diğer sporlarda da olduğu gibi, oyun, eğlence, hobi ve her zamanki işten uzaklaşma esprisini de muhtevidir.

Mevzuyu daha sarih bir şekilde anlamak için, önce sporun ne demek olduğuna bakmak gerekmektedir. Spor nedir?.. Spor; tek başına, toplu veya takım hâlinde yapılan, kendine özgü kuralları, teknikleri olan, bedenî ve zihnî yetilerin gelişimini sağlayan, eğitici, eğlendirici uğraşı mânâsınadır. Vücudun gücünü arttırmak için yapılan çalışma mânâsına da gelen sporun eşanlamları; beden eğitimi, idman ve jimnastiktir.(17)

Yukarıdaki tarif içerisinde ?bedenî? vurgusu dışarıda bırakılacak olursa, ?zihnî yetilerin gelişimini sağlayan, eğitici, eğlendirici uğraşı? mânâsı ayniyle satranç için de geçerlidir. Buradan hareketle satrancın bir spor olduğu düşüncesi daha da anlaşılabilir olmaktadır, fakat bedenî bir faaliyet olan sporun aynı zamanda bir kas gücü çalışması olduğu dikkate alındığında, bu anlaşılabilirlik kaybolmaktadır.

?Spor, yurtsever, hiyerarşik ve otoriter bir devlet eliyle milli birliği örgütleyen bir eğitim vasıtasıdır.? Burada ilkin bedenî ?askerî? bir güç ve kuvvete vurgu yapıldığına hiç şüphe yok. Böyle bir durumda satrancın bir spor olduğunu söylemek zorlaşmaktadır.

?Spor, ferdin topluma uyumunu sağlamakta, kişilerin ruh ve beden sağlıklarını güvence altına almaktadır.?(18) Zekâ ve muhakemeye olan müspet katkısından ötürü satrancın ruh ve beden sağlığına olan katkısı çok büyüktür. Bunun bedenin sevk ve idaresinde de çok önemli olduğuna hiç şüphe yoktur. Çünkü; eşya ve hadiseler üzerinden bir sebep-sonuç ilişkisi kurmak ve yine eşya ve hadiseleri usûlüne uygun bir şekilde algılamak ve değerlendirmek için satranç, insanoğlunun duygu ve düşünce alışkanlıklarına müspet yönde etki etmektedir.(19)

?Başarıyı genişletme ve yarışmada üstün gelme amacı için gösterilen çabayı, bedenî veya fizikî bakımdan daha yetenekli olanların seçilmesi ve seçilenlerin sürekli ve yoğun bir eğitimle yetiştirilmesini gerektirdiğinden dolayıdır ki spor, daha çok yarışmayı içermekte ve yüksek düzeyde oyun, mücadele ve ağır kas çalışması gerektirmektedir.?(20)

Zihnî bir oyun ve mücadeleyi/müsabakayı ziyadesiyle içinde barındıran satranç, bir tür zekâ sporu olarak değerlendirildiğinde, her ne kadar realiteden bir kaçış olarak algılansa da, tıpkı diğer spor branşlarında olduğu gibi, aslında tam bir gerçeklik ve eğitim alanıdır. Nitekim diğer spor branşlarında olduğu gibi, satrançta da tüm esas, usûl ve kurallar önceden belirlenmiştir.

Satrançta kazanmak ya da kaybetmek, bedenî performanstan ziyade, zihnî performansla alakalıdır. Satranca taşıdığı derinliği veren de onun bu özelliği olsa gerektir.(21) ?Satranç, insanoğlunun düşünüp bulduğu oyunlar arasında, rastlantının her türlü despotluğuna karşı koyan ve zafer kupalarını yalnızca akla ya da daha çok ruhî yeteneğin belirli bir biçimine veren tek oyundur.?(22) ?Satrançta rakibinin amacını kim iyi sezebiliyorsa genellikle o kazanır. O halde bir oyuncu mantık ve hayâl gücü yanında ruh biliminden de yararlanmak zorundadır. Karşımızdakinin karakterini anlayabilme yeteneği satrançta büyük üstünlük sağlar.?(23) Burada, ?aklın ruhî bir keyfiyet olduğunu? hatırlatmakta fayda vardır. Ruhî olarak güçlü olan bir kimse, hiç şüphesiz ki aklî olarak da güçlüdür.

?Yazmanın Felsefesi? isimli makalesinde hikayelerini yazarken, ?ben bir etki'nin düşünülmesiyle işe başlamayı tercih ediyorum?(24) diyen Edgar Alan Poe, ?Morgue Sokağı Cinayetleri? isimli hikayesinde satrancı tenkid ederek, satrancın ilmî bir çerçeve arz etmediğini, onun zihin üzerindeki etkisinin ise yanlış anlaşıldığını söyler.(25) Satrancın karmaşık ama derin olmadığını, sadece dikkat gerektiren bir oyun olduğuna işaret eden Poe, aslında dikkatin, zekânın bir ölçütü olmadığını da söylemektedir.(26) Halbu ki, dikkat, zekâdan ayrı bir kabiliyet değildir.

Spor literatüründe satranç bir ?zekâ oyunu? olarak da kabul edilmektedir.(27) Spor tarihi içerisinde sporda pek çok sınıflandırma yapılmıştır. Meselâ; ferdî ve takım sporları; amatör ve profesyonel spor; âletli ve âletsiz sporlar; bedenî ve zihnî sporlar; yaz ve kış sporları; kara, deniz ve hava sporları; okul, kitle ve elit sporları; oyun, eğlence ve müsabaka sporları bunlardan bazılarıdır. Diğer taraftan, tabiat sporları adı altında yapılan doruk tırmanışları, doruk amaçlı olmayan kaya tırmanışları, mağaracılık, rafting, yamaç paraşütü, dağ bisikleti gibi pek çok spor dalı, spor tasnifleri içerisinde belli bir yere konulamamıştır ve bütün bunlar, bazen ?turistlik sporlar? bazen de, ?açık hava sporları? mânâsına ?outdoor sporlar? şeklinde isimlendirilmişlerdir.(28)

?Olimpizm Felsefesi? ilkeleri uyarınca, mevcut spor dalları üzerinden belli bir spor tasnifi yapmak pek mümkün gözükmemektedir. Çünkü orada esas olan sadece amatörlüktür. Yaz ve kış olimpiyat oyunları ile özürlüler olimpiyat oyunları, amatörlük ilkesi gözetilerek yapılmaktadır.

İçtimaî ve kültürel hayatta spor, şu dört veçhesiyle temayüz etmektedir: Hususî gruplarla spor, boş vakit veya kitle sporu, profesyonel spor veya performans sporu ve okul sporu.(29)

Dikkat edildiyse, yukarıdaki spor tasniflerinde hiçbirinde satranca müstakil olarak değinilmediği gibi, diğer spor branşlarına da, meselâ yüzme, güreş, binicilik, koşu, basketbol, futbol vs. hiç değinilmemiştir. Güreş, yüzme, koşu ve binicilik gibi sportif faaliyetler ?ferdî sporlar?, basketbol ve futbol ise ?takım sporları?, bütün bunların hepsi ise, ?bedenî sporlar? kategorisinde değerlendirilebilir. ?Zihnî sporlar? olarak değerlendirilen satranç ise, ?ferdî sporlar? kategorisinde.

Satranç Bir Spor Mudur?

Satranç bir spor mudur? Bu soru, satranççıların pek umurunda olmasa da, yine de spor camiasında sıkça sorulan bir sorudur. Fakat bu sorunun cevabı, spor camiasında henüz tam olarak netlik kazanmamıştır. Çünkü hâlihazırda satranç, kimilerine göre bir spor, kimilerine göre ise spor değildir.

Meselâ Gazi Muhammed, satrancı sembolizm çerçevesinde değerlendirerek onun bir spor olduğuna hükmetmektedir: ?Dünyada veya tarihte, farklı düzeyde sayısız hakikati işleyen bir sembolizme sahip olduğundan, satranç kadar derin ?ona eşit olan başkaları olsa bile? bir oyun ya da spor yoktur.?(30)

Atilla Erdemli ise, satrancın bir spor olmadığını ilkin satrancın ?sportif performans?a sahip olmamasıyla izah etmeye çalışır.(31) Satranç için ?Kafa Sporu?, ?Düşünce Sporu?, ?Akıl Sporu? gibi deyimler kullanılsa da, yine de onun bir spor olarak algılanamayacağını söyleyen Erdemli, ?satranç, asla küçümsenemeyecek ölçüde zihnî enerji, dikkat ve yoğunlaşma isteyen, oynayana haz veren, dahası insanı geliştiren bir oyundur, fakat spor değildir?, der.(32)

Spor eğitimi kariyerinde kendisine öğretilen spor tanımları içerisinde satrancı bir türlü spor yerine koyamadığını söyleyen Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi Ertan Kılcıgil, uluslararası bir spor örgütlenmesiyle resmiyet kazanan ve kabul edilen bir olgunun içine çomak sokmak gibi bir düşüncesinin asla olmadığını, fakat satrançla ilgilenen kişilerin de, hiçbir zaman kendisini ikna edemediğini söyler ve neticede şu hükme varmaktadır: ?Satranç, modern hayatın kültürlenme eğitiminde, dünyaya bakış açısını geliştirme ve düzenlemede, analitik bir kafayla düşünme yetisini geliştirmede, tartışılmayacak kadar derin ve engin katkılar sağlar. Çünkü, düşünsel ve kültürel bir olgudur, aktivitedir, ama asla spor değildir.?(33)

Satrancın bir spor olup olmadığını Olimpiyat Felsefesi zaviyesinden değerlendiren Kılcıgil, olimpiyat oyunlarında bir doviz olarak kullanılan ?Citius, Altius, Fortius?, yâni ?daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü? sözünden hareketle, satrancın daha hızlı, daha yüksek ve daha güçlü mü olup olmadığını sorgulamaktadır. Kılcıgil'e göre satranç ?daha hızlı? olarak algılanamaz, çünkü; rakibe, ?haydi oyna sıra sende, ne bekliyorsun? diyemezsiniz. ?Daha kuvvetli? olduğu şeklinde de algılanamaz çünkü bu, fizyolojik bir zorlama ve gelişme anlamındadır. ?Daha yüksek? olduğu şeklinde algılanabilir ama bir şartla, eğer ki rakipleri yenerek şampiyon olmak anlaşılıyorsa; fakat buradaki daha yükseğe kavramı, fizyolojik bir zorlama ve vücut sınırlarının zorlanması, araçlı veya araçsız daha yükseğe anlamındadır.(34)

Kılcıgil, burada Olimpiyat Oyunları Felsefesi zaviyesinden satrancın bir spor olamayacağına hükmetmektedir, fakat bugün Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından satranç, 15. Asya Oyunlarına dahil edilerek onun ?olimpik spor? olma yolunu açmıştır.

Kılcıgil, değişik açılardan da satrancın bir spor olmadığını kritik etmektedir. Şöyle ki, çok çeşitli konularda uzman kişilerin zaman zaman insanların kendi sağlıklarını düzenlemek veya korumak için önerdikleri spor egzersizleri, fiziksel aktivite anlamındadır. Kolesterolü yüksek ve şişman bir kişinin, sağlığını düzenlemek için doktordan aldığı öneri, hiçbir zaman ?oturduğunuz yerde iyi bir rakiple düzenli olarak en az günde yarım saat satranç oynayın olmaz. Yani sporda mutlaka fizyolojik bir zorlama olması lazım, sporun en temel, en birinci şartı budur.(35)

Bu mevzuuda Kılcıgil'e katılmamak mümkün değildir. Gerçekten de satranç, bütün yönleriyle sporun ifade ettiği mânâyı tam olarak temsil etmez, yansıtmaz. Ancak, satrancın bütün yönleriyle spordan uzak olduğu söylenebilir mi?

Bugüne kadar satranç hakkında pek çok ilmî çalışma yapılmış ve zihin üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Başta zekâ, muhakeme ve problem çözme olmak üzere, hızlı okuma, doğru kavrama, şekil ve uzay bilgisi, zihnî ve fikrî gelişim, özgüven ve karar verme, dikkat, hafıza ve hayal gücü, planlı düşünme ve analiz yapma gibi pek çok aklî ve ruhî özellik, satranç vesilesiyle daha da geliştirilebilir olduğu ilmî araştırmalarda ortaya konmuştur.(36) Satranç ayrıca, fertlerde derin düşünceye dalma ve başarıya odaklanma, azim ve sabır, zamanı iyi kullanma ve yönetme ve konsantrasyon gibi özelliklerin de geliştirilmesinde müspet yönde etki etmektedir.(37)

Satrancın problem çözme, muhakeme ve zekâya olan müspet katkısından dolayı ?zekâ sporları? kategorisinde değerlendirilmesi, onun bir spor olduğunu gösterir mi? Satranç eğer ki bir spor olarak kabul edilecekse, zekâyı çalıştıran ya da zekâ gelişimine katkıda bulunan veya bulunulacak olan diğer tüm faaliyetler de, meselâ matematik, mantık, felsefe vs. birer spor olarak kabul edilmeli; öyle değil mi! Burada şöyle bir eleştiri getirilebilir: Satrancın bir spor olarak kabul edilmesi, onun bir müsabaka formunda ele alınıyor olmasıyla doğrudan alakalıdır. Tamam da, sadece satranç mı, pek çok faaliyet, meselâ matematik, mantık ve felsefe birer müsabaka formunda ele alınabilir. Eski Yunan'da bunun örnekleri pek çoktur: Meselâ ?sofistlerin faaliyeti tamamen spor alanında gelişmektedir. Seyirciler iyi atılan bir laf karşısında gülmekte ve alkışlamaktadırlar. Bu tam bir oyundur: Rakipler bir söz düellosu yaparlar; birbirlerini nakavt ederler; verilecek her cevabın yanlış olacağı tuzaklı sorular sormakla övünürler.?(38)

Eski Yunan'dan Rönesansa, oradan da günümüze kadar geçen süreçte kabul gören bir tanım: ?Spor, ruh ve beden sağlığını dengeli bir şekilde geliştirir.? Halbuki satranç, daha ziyade zekâ ve muhakemeyi geliştirmektedir. Bu iki söz kritik edildiğinde, satrancın bir spor olduğu görüşü biraz zayıf kalmaktadır. Çünkü satrançta ruh ve beden arasındaki bir dengeden değil, sadece zihnî ve fikrî bir gelişmişlikten bahsedilmektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

Yukarıda satrancın bir spor olup olmadığı tartışılmıştır. Tartışmada, satrancın bir spor olduğunu kabul edenlerle onun bir spor olmadığını kabul eden görüşlere yer verilmiştir. İleri sürülen görüşlerden ve elde edilen bulgulardan şu sonuca varılmıştır: Satranç temelde bir spor olarak kabul edilmese de, aslında o, fizikî/bedenî performans harici tüm özellikleriyle bir spor olarak algılanabilir gözükmektedir. Daha sarih bir ifadeyle, satranç ne bildik türden bir spordur, ne de ondan ayrıdır.

Satrancın Olimpik bir spor olarak kabul edilmesi, buna paralel olarak da ulusal ve uluslararası spor federasyonlarına sahip olması, onun bir spor olduğunu gösterir bir niteliktedir. Fakat satrancın beden hareketlerine minimum seviyede (sadece kol kasını, onu da çok pasif bir şekilde çalıştıracak kadar) yer vermesi, bilinen ve uygulanan spordan (boks, güreş, yüzme, koşu, futbol vs.) uzak düştüğünün bir işaretidir. Kimbilir, belki de sırf bundan dolayıdır ki satranç, spor tasnifler içerisinde ayrı bir kategoride - ?zekâ sporları? kategorisinde değerlendirilmektedir.

Dipnotlar

1- Gazi Muhammed, Spor ve Kültürün Kutsal Kaynakları, İnsan Yay, İst. 2001, s.102.

2- http://www.tsf.org.tr/images/stories/200...alisma.pdf

3- Salih Mirzabeyoğlu, Erkam, İBDA Yayınları, İst. 2007, s.25.

4- Gazi Muhammed, a.g.e. , s. 123.

5- Salih Mirzabeyoğlu, a.g.e., s. 25.

6- www.tsf.org.tr/images/stories/2006_2007/Antrenorler/resat_sadik_bilimsel_calis-ma.pdf

7- Gazi Muhammed, a.g.e., s.101.

8- www.tsf.org.tr/index.php?option=com_koseyazilari&yazar_id=6&task=yazigoster

9- Gazi Muhammed, a.g.e., s. 123.

10- Gazi Muhammed, a.g.e., s.102.

11- Kurthan Fişek, Spor Yönetimi, YGS Yayınları, İst. 2003, s.55.

12- http://www.fide.com.

13- Cemal Alpman, Beden Eğitimi, Milli Eğitim Basımevi, İst. 1972, s. 1.

14- Necip Fazıl Kısakürek, At'a Senfoni, bd Yayınları, İst.1994, s.138.

15- Cemal Alpman, a.g.e., s.197.

16- Dieter Voigt, Spor Sosyolojisi, (çev: Ayşe Atalay), Alkım Yayınları, İst.1998, s.86.

17- İsa Savaş, Spor Kültürü, İnkılâp Kitabevi, İst., 1997, s.304.

18- Kurthan Fişek, Spor Yönetimi, YGS Yayınları, İst., 2003, s.34.

19- http://www.eczacibasi.com.tr.chanels/12.ap?id=694.

20- Kurthan Fişek, Spor Yönetimi, s.35.

21- http://www.satranc.net./bilgi/hikaye014.aps

22- Stefan Zweig, Satranç, (çev: Ayça Sabuncuoğlu), Can Yay, 19. baskı, İst. 2006, s.17.

23- http://www.satranc.net./bilgi/hikaye014.aps

24- Edgar Alan Poe, Bütün Hikayeleri, (çev: Dost Körpe), İthaki Yay, 3.basım, İst.2007, s.7

25- Edgar Alan Poe, a.g.e., s.307.

26- Edgar Alan Poe, a.g.e., s.307-308.

27- İsa Savaş, Spor Kültürü, a.g.e., s1997, s.286.

28- Atilla Erdemli, Spor Felsefesi, e Yayınları, İst.2002, s.136

29- Sigurt Baumann, Uygulamalı Spor Psikolojisi, (çev:H. Can İkizler ve Ali Osman Öcan), Alfa Basım Yayım Dağıtım, İst.1994, s. 17-24.

30- Gazi Muhammed, a.g.e., s.101.

31- Attilla Erdemli, a.g.e., s. 42-43.

32- Atilla Erdemli, a.g.e., s.134.

33- http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?

34- http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?

35- http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?s

36-http://www.tsf.org.tr/images/stories/2006_2007/Antrenorler/satranç_eğitimine%20yonelik_çalışmalar.doc

37-http://www.eczacibasi.com.tr.chanels/12.ap?id=694.

38- Johan Huizinga, Homo Ludens, (Çev: M. A. Kılıçbay), Ayrıntı Yay, İst. 1995,s. 181.

İlma' Dergisi, Sayı: 2, 2007
Ara
Cevapla
#20
Dünyada sadece kas gücüne dayalı bir yarış vardır. Ama spor olarak kabul edilmez.
DEVEKUŞU YARIŞLARI.
Deve kuşu dünyada gözü beyninden büyük tek hayvandır.
Acaba sırf kas gücüne dayalı olduğu için, yarışma kuralları olduğu için, ekonomisi olduğu için spor kabul edilmeli midir?
Sayın KIRCIGİL e sorduğum sorulardan birisi de buydu.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 13 Ziyaretçi