Satranç ve Spor
#21
Satranç spor değildir. Daha fazlasıdır.
Ara
Cevapla
#22
Ön yargılara kapılmadan hazırlanmış, güzel bir araştırma:
http://en.chessbase.com/post/vik-hansen-...ort-260513

Carlsen gibi bir dünya şampiyonunu çıkaran Norveç'te satrancın spor olup olmadığı, son zamanlarda oldukça tartışılan bir konuymuş. (Ertan arkadaşımız herhalde Norveç'te yaşıyor! Smile )

Özetlersek, yazar Vik-Hansen satrancın bir spor olduğu sonucuna varıyor.
Bu sonuca varırken aşağıdaki tezleri öne sürüyor:

1. Profesyonel bir satranç sporcusunun beynindeki nöronların işleyiş ve tepki şekliyle profesyonel bir atletin nöronlarınki aynı.

2. "Kilo kaybettirmiyor." diyenlerde Kaprov'un 1984 yılında Kasparov'la yaptığı maç sırasında kaybettiği 10 kiloyu hatırlatıyor. (Uzun bir ağır partinin sonunda bile hissedilen yorgunluğu hepimiz biliyoruz.)

3. Satrançta zirvenin yeni sahiplerinin daima gençler olduğunu hatırlatıyor. (Bence bu nokta önemli: Karpov'u silen genç Kasparov, Kasparov'a tek oyun bile vermeyen genç Kramnik ve Anand'ı tarumar eden genç Carlsen örneklerini hatırlamak yeterlidir.)

4. Rekabet duygusu, antrenman olanağı, kuralları, araçları, skor şekilleri ve yarışma formatlarıyla birçok standart spor dalından eksiği yoktur, diyor.



Konuyla ilgili debate.org sitesinde bir başlık var:
http://www.debate.org/opinions/is-chess-a-sport
Siz de oyunuzu verebilir, her iki görüşteki insanların yazdıklarını okuyabilir ve farklı bilgiler edinebilirsiniz. Son durum: Satrancın spor olduğunu düşünenlerin oranı %60.


Son olarak, about.com'da kısa bir özet var, meraklısına:
http://chess.about.com/od/chesshistory/a...-Sport.htm

4.
Ara
Cevapla
#23
Dr Harun Taner Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Satranç Bir Spor mu?

Osman Temiz tarafından yazıldı.

Satrancın bir spor olup olmadığını Olimpiyat Felsefesi zaviyesinden değerlendiren Kılcıgil, olimpiyat oyunlarında bir doviz olarak kullanılan ?Citius, Altius, Fortius?, yâni ?daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü? sözünden hareketle, satrancın daha hızlı, daha yüksek ve daha güçlü mü olup olmadığını sorgulamaktadır. Kılcıgil'e göre satranç ?daha hızlı? olarak algılanamaz, çünkü; rakibe, ?haydi oyna sıra sende, ne bekliyorsun? diyemezsiniz. ?Daha kuvvetli? olduğu şeklinde de algılanamaz çünkü bu, fizyolojik bir zorlama ve gelişme anlamındadır. ?Daha yüksek? olduğu şeklinde algılanabilir ama bir şartla, eğer ki rakipleri yenerek şampiyon olmak anlaşılıyorsa; fakat buradaki daha yükseğe kavramı, fizyolojik bir zorlama ve vücut sınırlarının zorlanması, araçlı veya araçsız daha yükseğe anlamındadır.

Kılcıgil, burada Olimpiyat Oyunları Felsefesi zaviyesinden satrancın bir spor olamayacağına hükmetmektedir, fakat bugün Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından satranç, 15. Asya Oyunlarına dahil edilerek onun ?olimpik spor? olma yolunu açmıştır.

Kılcıgil, değişik açılardan da satrancın bir spor olmadığını kritik etmektedir. Şöyle ki, çok çeşitli konularda uzman kişilerin zaman zaman insanların kendi sağlıklarını düzenlemek veya korumak için önerdikleri spor egzersizleri, fiziksel aktivite anlamındadır. Kolesterolü yüksek ve şişman bir kişinin, sağlığını düzenlemek için doktordan aldığı öneri, hiçbir zaman ?oturduğunuz yerde iyi bir rakiple düzenli olarak en az günde yarım saat satranç oynayın olmaz. Yani sporda mutlaka fizyolojik bir zorlama olması lazım, sporun en temel, en birinci şartı budur.(35)

Bu mevzuuda Kılcıgil'e katılmamak mümkün değildir. Gerçekten de satranç, bütün yönleriyle sporun ifade ettiği mânâyı tam olarak temsil etmez, yansıtmaz.
Osman Temiz de aynı hataya düşmüş.

Kısa yazımda söyledim, temel hata spor kavramını şu modası geçmiş "Citius, Altius, Fortius" üçlemesini temel alarak değerlendirmek.

Bu sözün kaynağı Baron Pierre de Coubertin'in 1912 yılında, olimpiyat mottosu olarak söylediği bir slogan.

Oysa olimpiyat kavramı kökü antik çağa eski Yunan medeniyetine kadar gidiyor, bu bir. Yani olimpizm Pierre de Coubertin tarafından belirlenmiş bir olgu değil. Coubertin sadece olimpiyatları yeniden canlandırmak isterken bu sloganı kullanıma sokmuştur.

Keza slogan eksik ve tam tarif içermiyor, işte eskrim, okçuluk, atıcılık gibi kökü ilk çağlara giden sporları dahi tarif etmiyor. Tıpkı "sağlam kafa sağlam vücudda bulunur" sözünün zamanla benimsenmesi gibi; oysa doğrusu "keşke sağlam kafa sağlam vücutta bulunsaydı" dır.

Kısaca, "Citius, Altius, Fortius" bilimsel bir izah değildir; olimpizmi de tarif etmez. Ayrıca 1912'den bugüne o anlatılmak istenen olimpizm ideasının yüzlerce kez ırzına geçilmiştir. Son olimpiyatlarda Kobe Bryant, LeBron James falan oynadılar, Bolt yılda 50 milyon doların üzerinde para basıyor, ne olimpizm mi?

İkincisi, olimpizm ile spor tarifi birbirne yakın görünse de özellikle spor kavramının genişliği sebebiyle ancak kesişme noktasına sahip olurlar ama birbirlerini tamlamazlar, hatta çelişirler.

Her sabah yağmur çamur demeden yürüyüşe çıkan ve sonra evinde 100 mekik çeken bir kişi spor yapar mı? Yapar. Sportmen kabul edilebilir mi, bu disiplini koruduğu sürece evet.

Peki sabahları yürüyüşü veya mekik çekme başlıklı bir olimpik yarış var mı? Hayır.

Çünkü 2 yazarın karıştırdığı (ve bence sokaklardan, tirbünlerden, dünyadan çok kopuk olmalarnın temel sonucu) spor ile yarışma olgusunu karmakarışık etmeleri ve esasen bir yarışma olgusu olan olimpizm üzerinden spor tanımı vermeye kalkmaları.

O yüzden sadece kas gücüne dayalı aksiyonları spor sayıyorlar (ki satrancın bir vücut organı olan beyin kasları ile ilgili olduğu ayrı bir vaka) ama spor = kas aktivitesi önermesi maalesef çok çapsız bir önerme olmaya mahkum.

Temel örnek olarak okçuluğu vermiştim. Dünya tarihinin en eski bir kaç sporundan biridir belki. Okçu'nun temel aktivitesi, oku attığı ve hedefe bağlandığı 20-30 saniyedir. Hedefini de beyni ile okur.

Sallama yazarın iddia ettiğinin aksine, beynin okuma yaptığı sporlardan biridir okçuluk; hedefi vurmak için daha hızlı hareket etmek, oku daha güçlü kaslarla bir noktaya ulaştırmak veya yükseğe dikmek değildir. Temel başarı beynin hedefi doğru okuması ve bunu oku atan ele iletmesidir.

Atıcılık (trap) ve bununla kaynaşmış başka kombine olimpik sporlar da sayabilirim modern pentatlon gibi (içinde atıcılık var mesela).

Beynin okuması üst düzey basketbol oyuncularında da olan bir yetenektir; üst düzey bir basketbolcu top elinden çıktığında onun çemberin içinden girip girmeyeceğini bilir. NBA'da izleyin, çoğu oyuncu uzak mesafeden sallarken bile, top havadayken sevinmeye başlar.

Yani beynin okuması sporun bir elementidir; bir eylemi spora aykırı yapmaz; tersine, hedefe yönelik tüm sporlarda beyin okuma yapar ve eylemi önceden kurar.

Teniste de, güreşte de, futbolda da hamlenin beyinde önceden kurulup fiziksel eyleme dönüşmesi bir süreçtir.

Sonuç olarak:

a) Olimpizm sloganı üzerinden sporu tanımlayamazsınız. O slogan bir bilimsel spor tanımı değildir. Eksiktir.

b) Spor çok yönlüdür. Sokakta yürüyen, evinde sabahları çekme, germe, esneme hareketleri yapan ama amacı hızlı, yüksek, ileri olmayan insanları spor tanımı içinde tutmanız lazımdır.

c) Hedefe yönelik (challenge içeren) yarışmaların spor olup olmadığı daha çok tartışma gerektirir. Futbol spor mudur diye sorulabilir mesela?

Profesyonel düzeyde futbol asla sağlıklı ve fit olmak için yapılmaz; amaç skor elde etmektir. Boks gibi sporlarda da amaç sportif olmak değildir. Eğer olimpizm felsefesi üzerinden gidilecekse boks, dövüş sporları gibi sporlarla uzağa, ileri ve yükseğe gitme ile hiç alakası olmamış modern zaman challenge'ları (futbol-tenis-basketbol) dışlanmak durumundadır.

d) Kaldı ki golf gibi tuhaf bir meşgaleyi, curling gibi bir saçmalığı hatta motor sporlarını (adında bile spor varken) sportif tanım içine alıp, hem fiziksel hem moral hem de beyinsel çalışma ile hazırlanılan satrancı oyun seviyesine indirgemek ayrı bir yanlıştır.

Sporun tanımı o kadar kolay değil. Ama olimpizm sloganı asla sporun tanımı olamaz.
Ara
Cevapla
#24
Satranç kişinin hayat boyunca yapabileceği, tüm sporlardan uzak ara, her insanın asla anlayamayacağı ve sadece yapana hitap eden asil bir spordur.

Spor sadece adale gücüne dayanarak yapılmaz.
İnsan sadece adale gücüyle de spor yapamaz!

BİLİMDE SİNİR-KAS -EKLEM KOORDİNASYONUNA DAYALI ANTRENMAN TEKNİKLERİNİ İLGİKENDİREN ÇALIŞMA ve DERSLER VAR!

Dünyadaki tüm sporcular antrenman yaparken üç ögeyi dengeli bir şekilde geliştirmeyi hedefler;

a- Bedensel-fiziksel gelişim,
b- Zihinsel gelişim,
c- Ruhsal-heyecansal- moral gelişimi.

Sporun ve insan sağlığının temelinde bu vardır.
Sağlıklı ve dengeli gelişemeyen insan spor yapamaz, aksar.

SATRANÇ SADECE ZİHİNSEL AKTİVİTEYE DAYALI BİR SPOR DEĞİLDİR.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#25
Cevaplanması gereken başka bir soru da var; Kas gücü bitince ya da azalınca spor hayatımız bitiyor mu?

Kendi güçleri oranlarında spor yapan özürlü insan, arkadaş ve dostlarımız sadece kas gücüne dayalı olarak mı spor yaparlar?
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#26
Değerli ÖSF üyeleri,
Sayın KILCIGİL ile tanışarak mail ortamından iletişime geçtim. Kendisinin bana göndermiş olduğu iletiyi yine kendi onayı ile konuya "birinci elden" katkı sunması için yayınlıyorum.
Kendisinin ÖSF da olamama kararını saygıyla karşılıyorum.
...
Sayın Taşan;

20 Aralık 2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan "Satranç Üzerine" adlı yazımın üyesi olduğunuz internet forumunda tartışılıyor olmasını memnuniyetle karşılıyorum. Ancak benim bilimsel ve objektif bakışım gibi tarafınızın ve "forumunuzun" da karşılamasını beklerim. Adı geçen foruma ne üyeyim ne de bu tartışmadan haberdar değilim. Neyi ne kadar ve nasıl tartışıldığından da haberim yoktur.

Bir akademisyen ve yazar olarak bu forumda bulunmak istemem. Çünkü benim yerim burası değildir. Ancak bir akademisyen ve yazar olarak görüşlerimi; ancak bu tartışma boyutundan bilgilendirilirsem yardımcı olmaya çalışır ve size yazmaktan da memnun olurum.

Çünkü bilimsel bakış bunu gerektirir ve kaçılmaz. Bizler toplumu bilgilendirmek için varız. Doğrusunu öğrenirken öğretmeye çalışırız. Bu bazen tabuları da yıkabilir, tıpkı satranç ne güzel "spor spor" giderken, birden "spor olmadığını" söyleyen birinin ortaya çıkması gibi. (Kaldı ki Belçika'da satranç spor olmaktan çıkartılmıştır internetten öğrenebilirsiniz).

İnternet ortamında forumlar kurulur, tartışmalar başlatılır. Bundan da kesinlikle memnun oluruz. Çünkü kale alınmışızdır. Bu son zamanlarda Türkiye'deki kolesterol ilàçlarının sınırlı ortam ve dozda "gerekli ve sınırlı" kullanılması konusundaki tartışmaları başlatan Prof. Dr. Canan Karatay'a duyulan tepki ve sonunda Amerika'da yayınlanan "science sitation index" dergilerindeki "A" sınıfı yayınlardan sonra ilaçların "sınırlanması-yasaklanmasıyla" son bulunmuştur. Yani Sayın Karatay haklı çıkmıştır.

Adı geçen yazımda "müsabaka öncesi hazırlık hariç" diye özellikle belirttiğim halde; bu ifadem gözden uzak tutulmaya çalışılmış, tarafınızdan sporun psikolojik hazırlığı temel alınarak, spor eyleminin sadece hayal edilmesi temeline dayandırılmıştır. Oysa spor hiç tartışılamayacak kadar kesin ve net kanlı ve canlı bir egzersizler bütünü ve fizyolojik temellidir. Bunun böyle olunma gerçeği herkesçe bilindiği halde, bırakın onlarca tanımının yapılmasını, yüzlercesini hatta binlercesini de yapsanız, fizyolojik ağırlığı dışlayıp hayallerle spor yapar veya yaptırırsanız o ne spor olur ne de tartışma götürür.

Konferanslar bilimsel gerçeklerin üzerini hiçbir zaman kapatamaz. Sadece kendinizi avutursunuz. O zaman bu saatten sonra da tartışma bile yapılamaz. Çünkü sözün bittiği yerdesinizdir.
Ama gelin şimdilik sözün bittiği yer olmasın da size birkaç cümle daha söyleyeyim.
"sn. KILCIGİL? Hemen hepsi öncelleme yapar. Hareketten önce son bir kez hayalinde canlandırır yapmak istediğini. Bir bilardocu gibi... Başarısı net hayal kurmasıyla yakından ilgilidir. Tüm spor dallarının neredeyse ortak özelliklerinden olan sağlıklı zihinsel ve anatomik gelişimi olumlu yönde destekleyen ve katkılar sunan satrancın, yine tüm spor dallarının en önemli ortak özelliklerinden olan motivasyon- konsantrasyon ve hareketin alt yapısını sağladığını kesinlikle söyleyebiliriz. Bu anlamda spor olması ya da spor olmamasının tartışılmasının çok da önemi yoktur bence!" derken zaten tartışmayı da sonlandırmışsınız. Ama gerekçe ve bilimsel kanıt olmadan?

Hareketten önceyi savunmak bir eylemi spor yapmaz. Bunu zaten ben söylüyorum. Ya devamında eylemin tamamında ne oluyor; bunu söyleyebilir misiniz? Psikolojik hazırlıği tamam olan birinin ilgili spor branşındaki kas gelişimi ve fizyolojisi eksik ise ne yapacaksınız? Bunu da mı hayalle gerçekleştirecek ve tamamlayacaksınız? Her kas çalışması (dikkat buyurunuz "gelişmesi" demiyorum, "çalışması") da spor olmaz. Raftan kitap alırken de kol kaslarınız çalışır, ancak bu ne kas gelişimidir ne de spor. Tıpkı satranç taşlarını yerinden oynatırken çalışan kol kaslarınız gibi. Her enerji harcaması da spor olmaz. Çünkü tuvalette bile enerji harcarsınız. Bu kadar girift bir karmaşa yaratarak eskiden cambaz denilen sirk akrobatlarının da tıpkı bilardo gibi spordan saymanız kolaylaşıverir. Bir hareketin eylem tekrarı başka, o hareketin başka eşdaşlarıyla yarışma içinde olması veya olunması başka şeylerdir. Yaşam içindeki birçok oyunu da satrançtan ayrı tutamazsınız o zaman. Tavlayı, hatta taş oyunu okeyi de spordan saymanız gerekir. Bunlar spor mudur? Karşıdan karşıya geçerken yaşadığınız ölüm riski ile her sigara içenin kanser olma riski de aynıdır. Sigaranın kanser yapma riski bilimsel olarak kanıtlandığı halde, her sigara içen nasıl kanser olmuyorsa her karşıdan karşıya geçen kişinin ölüm riski ile yaptığı spor branşındaki ölüm riski, satrançda ölüm veya sakatlanma riskinin yokluğuna veya seyrekliğine bağlanıp, satrancı spor yapmaz (yani satrancı spor yapma gerekçesi buna bağlanırsa, oturarak veya hayal edilerek oynanan oyunda da kalp spazmı riski ortaya atılabilir ki bu da çok komik olur).
Ama asıl komik olan ise gerçekten bilimsel dayanaktan uzak yeni bir gezegenin keşfi gibi "satrancın anatomik gelişime katkı yaptığı" tez'dir ki, işte şimdi sözün bittiği yer burasıdır.
Saygılarımla.
Dr. Ertan KILCIGiL "

(devam edecek)
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#27
İstanbul'da düzenlenen Satranç Olimpiyatları sırasında (28.08.2012) "Satranç Spor mudur, Olimpiyatlarda Niye Yer Almıyor" sorularına cevap olabilecek bir özet yazı yazmıştım: http://satranctr.com/viewtopic.php?p=73#p73

Alıntı:Olimpiyat, spor ve satranç... Birlikteliği, bir birleriyle ilişkileri çok tartışılan üç terim. Olimpiyat tarihini incelemiş birisi, Spor Hukuku alanında sertifika almış bir avukat ve bir satranççı olarak bu konuda bir yazı yazmak istiyorum.

"Satranç spor mudur?" sorusu ile başlayalım. Bunun için önce sporun tanımını bilmek gerekiyor. Bir efor sarf ederek, rakibine üstünlük kurmak için, belirli kurallar çerçevesinde yapılan aktivitedir. Spor Hukuku açısından bakarsak en yaygın tanım ise "Bireyin hareketleriyle yada aletle-hayvanla birleşerek yaptığı hareketlerle gerçekleştirilen insan eylemidir, oyundur. Eğlence, keyif, haz duygularıyla yapılan hareketler ve belirli bir ritm, uyum dahilinde gerçekleştirilen oyun spordur." Bu tanımlar ışığında sanırım satrancın bir spor olduğunda hemfikirizdir. Zaten bu tartışma Avrupa'da yarım yüzyıldan uzun bir süre önce satrancın bir spor olduğu yönünde mutabık kalınarak bitmişti.

Ayrıca satrancın tam bir fiziksel aktivite olmasa da, vücudumuzun direncine, sağlam olmasına ne kadar ihtiyaç duyduğu ise bir gerçektir. Buna örnek bir olayı sporcu ismi, turnuva ismi ve turnuva yeri vermeden sizinle paylaşmak istiyorum: Bir Türk sporcu, gittiği bir yurt dışı turnuvada Türkiye'den bir üniversitenin yaptığı bir araştırmaya konu olmuştur. Organizasyondan alınan izinle bu oyuncunun vücut hareketleri oyun boyunca kaydedilmiştir. Türkiye'ye dönüşte bu değerler araştırmayı yapan üniversite hastanesindeki hocaya gösterildiğinde bu sporcunun sadece yaşı ve cinsiyetini bilen, yaptığı sporu bilmeyen bu hoca "Bir kız için bu yaşta bu değerler çok tehlikeli, derhal deparı bıraksın" demiştir.

"Satranç nedir?" sorusu ile devam edersek benim bu soruya verdiğim yanıt "Satranç Hayattır" oluyor çünkü satranç tüm karakterinizi tahtaya yansıttığınız, hayatın bir provasından başka birşey değil. Ancak, tabii ki bu sorunun doğru cevabı "Satranç Spor, Sanat, Bilimdir." Satrancın spor oluşunu yukarıda açıkladık. Sanat oluşu ise iki yönlüdür: 1- Ünlü Mıknatıs Matı yada Ever Green partilerindeki gibi çok ciddi bir görsel cazibesi vardır. 2- Satranç Ustalarının tıpkı bir ressamın fırça darbelerindeki gibi kendilerine has stillerini oyunlarında görebilmemiz. Bilim olması ise tüm oyunun, hamlelerin sebep sonuç ilişkisine bağlı olmasıyla açıkça görülmektedir.

Peki Olimpiyat nedir? M.Ö 776 - M.S 394 arası yapılan, sonra verilen ara sonrası 1896'da tekrar başlayan spor oyunlarıdır. Günümüzde dünya sporunun en etkili kuruluşu olan IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) çatısı altında gerçekleştirilmektedir. IOC'nin altında uluslararası federasyonlar (Satrançta FIDE) var ve bu uluslararası federasyonların konusu olan sporun Olimpiyat Oyunlarında yer alması IOC'nin tasarrufunda. 100lerce uluslararası federasyondan son çalışmasını yaptığım 2011 yılı sonunda sadece 68 tanesi uluslararası arenada, yani Olimpiyat Oyunlarında yer alıyor yada IOC tarafından tanınıyor idi. Bu listeye girebilmek ise tamamen dengeler politikası ve ekonomik güç ile alakalı. IOC'nin en büyük ekonomik kaynağının %50 ile televizyon gelirleri olduğu ve satrancın izlenme açısından çekici bir spor olmadığı gerçekleri doğrultusunda yorum yaparsak, satrancın Olimpik Spor olma şansının oldukça az olduğunu görüyoruz. Her olimpiyat öncesi televizyon ratingi az olan yada fazla doping yapılan taş çatlasa 3-4 sporun IOC tarafından Olimpiyat Oyunlarından çıkartıldığını ve yerine yenilerinin alındığını düşünürsek bu süreç satranç için oldukça zor bir süreç.

Satrancın Olimpiyat Oyunlarında yer alamaması, diğer bir deyişle Olimpik Spor olamaması ile ilgili diğer bir konu ise Roma'dan SPQR döneminden günümüze gelen ve Olimpik Motto olan "Citius, Altius, Fortius" yani "Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü" sloganının hiç bir maddesine uymamasıdır.

Bu sebeplerle satranç bir spordur ve kendi olimpiyatı vardır ancak, IOC çatısı altında Olimpik Spor olması oldukça zor görünmektedir. Belki bir gün bu hayalimizin de gerçek olacağı ümidiyle...
Ara
Cevapla
#28
"Müsabakadan önceki psikolojik hazırlık hariç beyin cimnastiği spordan gelen bir kavram değildir ancak bunu kabul etsek bile bunun fiziksel güce dönüşmesinin ve spor olmasının kabul edilmesi olanaksızdır. Çünkü her fiziksel hareket spor olmaz. Fiziksel hareket hayal edilerek değil, kanlı canlı bir egzersiz eylemidir." E.KILCIGİL

Bu cümleleri okurken aklıma eski iki ayrı toplum geldi.

Eski Yunanda spor dinsel ve toplumsal düşünce sistemlerinin de etkisinde kalarak kişinin kendi bedenini geliştirmesi amacıyla başlamıştı. Eski Yunan heykellerinde atletlerin muntazam ölçülerde heykellerini biliriz. Zamanla da yarışma amacına yönelik olimpik düzenlemeler yapılmış ve toplumsallaşma sürecini bir şekilde başlatmıştı.

Roma İmparatorluğunda ise bu amaçların tamamen dışında İmparatorluk baskısını ön plana alan, arenalar ve stadyumlar kurarak halka katı imparatorluk rejimini dikte ettiren, şov-güç gösterili gladyatörler devri başlamıştı.

Yarışma vardı.
Antrenman vardı.
Beslenme, uyku mükafat...
Gösteri, seyirci, tezahürat, af, ölüm...
Çalıştırıcı antrenörler ve kamplar vardı.
Belli bir yarışma programı, çeşitli etnik-ulus-halk çeşitlemesi...
Bahisler, şikeler, teşvikler bir çeşit ekonomik döngü...
Kazanç kayıp...
Hakem-karar...
Savunma-atak...
Kılıç, mızrak, çekiç, ok...
Kas, adale, kan, can vardı.
Ve sonsuz bir inanç, kararlılık, dik duruş...

O halde?

SPARTAKÜS tüm zamanların en efsanevi sporcusuydu!

İnanmaya başlayacağım yakında.

Sporun tanımın araştırdığınızda 715 adet bulabilirsiniz.
Her bir tanımdan ayrı bir amaç da oluşturabilirsiniz.

Ama spor günümüze kadar en önemli amacını ve özelliğini hep koruya koruya, gelişe gelişe gelmiştir.

Spor özünde insanın doğaya karşı kendisini güçlendirmesi için; belirlenmiş rekabetçi ve yarışmacı kurallar çerçevesinde ,araçlı-araçsız, bireysel-takım olarak yaptığı bedensel(fiziksel, zihinsel, ruhsal-heyecansal-psikolojik) etkinliklerdir.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#29
' Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bir akademisyen ve yazar olarak bu forumda bulunmak istemem. Çünkü benim yerim burası değildir. Ancak bir akademisyen ve yazar olarak görüşlerimi; ancak bu tartışma boyutundan bilgilendirilirsem yardımcı olmaya çalışır ve size yazmaktan da memnun olurum.

Bizler toplumu bilgilendirmek için varız. Doğrusunu öğrenirken öğretmeye çalışırız.
Bu çok iyiymiş.

Olimpos'un tepesinden bize mesaj var yani. Bu forumda yazanlar tinercilerle koko bağımlıları olduklarından ve hayatlarında hiç akademisyen görmediklerinden, bu lütufa ne kadar şükretseler azdır.

Açıkçası tüketim toplumunun insan bilincini ele geçirdiği son 20 yılda doktora sahibi olmanın artık "çocuk akademisyenlik" düzeyine geldiğini biliyorduk da, şu vazgeçilmez snobluk, dogmatiklik, o tepeden bakmalar hala aynı yerde kalmış, onu da bir hatırlamış olduk.

"Sizden gelecek bilgi eksik olsun akademisyen bey, doktor unvanını artık 2500 yuro bastıran herkese derssiz sınavsız takdim ediyorlar, bu tartışmadaki tecrübenize saygı duyuyoruz ama çok da havaya girmeyin" desek...

' Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bu son zamanlarda Türkiye'deki kolesterol ilàçlarının sınırlı ortam ve dozda "gerekli ve sınırlı" kullanılması konusundaki tartışmaları başlatan Prof. Dr. Canan Karatay'a duyulan tepki ve sonunda Amerika'da yayınlanan "science sitation index" dergilerindeki "A" sınıfı yayınlardan sonra ilaçların "sınırlanması-yasaklanmasıyla" son bulunmuştur. Yani Sayın Karatay haklı çıkmıştır.
Şimdi bu önermenin, bu tartışmayla ilgisi nedir? Karatay'a tepki duydular haklı çıktı, bana tepki duyuyorsunuz o halde haklıyım falan gibi bir bilimsel tespitle mi karşı karşıyayız?

Einstein atomun parçalayacağını bilimsel olarak açıkladığında çok büyük tepki aldı.

Adriana Lima dünyanın en büyük kuantum fizikçisidir, ben de bunu iddia edeyim (fiziğine her zaman saygı duymuşumdur ayrıca). E haliyle tepki olacak ama yukarıdaki kurama göre, Einstein tepki aldığına göre nacizane ben de haklıyım.

Tartışmanın konusu satrancın spor olup olmadığı ise, spor kavramı üzerinden değerlendirme yaparsınız; olimpizmi tanımlayan ve sporun bir anlamda alt kümesi olan kavramlar üzerinden değil.

O meşhur üçleme sporu tanımlamadığı gibi olimpizmi de eksik tanımlıyor. Neticede bu bir slogan ve bilimsellikle üretilmiş bir slogan değil; "daha derine, daha hedefe, daha skora" gibi birçok türevi üretilebilir. Spor tanımı olimpizm tanımının üzerindedir.

Antreman konusuna gelince, profesyonel düzeyde örneğin Carlsen'in turnuva veya maç öncesi kule atlamadan, tenise; futboldan, yüzmeye kadar birçok aktivite ile hazırlaandığını bilenler biliyor. Uzun yıllardır iyi satranç oyuncuları sadece satranç çalışarak değil, farklı sporlarla da enerjik kalmayı planları içinde tutuyorlar.

Satranç anatomik gelişime elbette katkı sağlar, kombinezon çözdükçe hesap yeteneği artar, beyin de anatominin -en azından çoğu insan açısından Big Grin - ciddi bir parçasıdır.

Ralli, motosiklet yarışları gibi dalların spor olduğunu kabul edip (adı motor sporları hatta) insanın en önemli organı üzerinden fiziksel ve düşünsel eforla + ciddi antrenman gerekliliği ile icra edilen satrancı tavla düzeyinde görmek için, hakikaten çok tecrübeli bir akademisyen olmak gerekiyor herhalde.

Bence Kılcıgil beyi rahat bırakalım. Dedikleri anlaşılmıştır.

Kendi adıma onun tecrübesine saygı duyuyorum ve bu tartışmayı kendi adıma noktalıyorum :wink:
Ara
Cevapla
#30
Başıma bir şey gelmeyecekse, daha önce binlerce kez aksini yazmama rağmen ben de spor olmadığı görüşüne biraz daha yakınım, ama bu satrancın spor olarak tanıtılmasını engellemiyor. Zihinsel efor gerektiren her aktivitesinde insan yeterince yoğunlaşır ve kendisine atletik açıdan da iyi bakarsa bu o aktivitede daha başarılı olmasını sağlar. Rekabet tek başına bir faaliyeti spor yapmaya yetmiyor noktasına geldim yıllar içinde (gören de bir doğaya çekilip tefekkür ettim sanacak bu konuyu ama sonuçta bu konuya sürekli maruz kalınca malum...)

Poker nasıl Eurosport'ta yayınlanabiliyorsa satranç da yayınlanabilir (tabii ki birinin yayınlanıp ötekinin yayınlanamamasının sebebini hepimiz biliyoruz).
Ara
Cevapla
#31
Değerli forumdaşlar,

Bu konudaki düzeyli tartışmalarınızdan dolayı hepinize
teşekkür etmek isterim. Elbette Ertan Kılcıgil'e konuyu
bir gazetede yazarak kamuoyu gündemine getirmesinden
dolayı müteşekkiriz. Spor sayfalarında satrancı maalesef
göremez olmuştuk çünkü. Ben kendi adıma hem spor
hem de satranç üzerine yeniden düşünme fırsatı buldum;
birçok yeni bilgi edindim ve aydınlandım. Esasında Cuma
günü bu konuyu açtığımda, bu konudan sonra dört beş
farklı konu başlığı daha açmayı tasarlamıştım. Onlar
şimdilik sonraya kaldılar.

yazışmak üzere,
Ara
Cevapla
#32
Konu hakkında derin bilgisi olmadan köşesini doldurmak amacıyla yazılmış sallama bir yazı olmuş sizlerin de dediği gibi.Dikkate almadım ben.
Cevapla
#33
Ozgur_Akman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Başıma bir şey gelmeyecekse...

Başına birşey gelmez dostum, gelirse başımıza gelir. Smile
Uzun bir süredir satrancın spor olarak tescillenme çabalarını görüyoruz.
Zaman geçtikçe, bu çabaları yapay bulmaya başladım.
Satrancını oynarsın, geçersin, spor sayılıp sayılmamasıyla ilgili derdin olmaz, normalde.
Ancak yoğun bir baskı oluşmuş durumda, satranç spor sayılsın, diye.
Baktığımızda bu baskıya tepkiler geliyor, Ertan Hoca örneğinde olduğu üzere.

Burası ÖSF ise her türlü fikrimizi özgürce tartışabilmeliyiz.
Linç edilmekten korkmamalıyız.
Bence satrancın spor sınıfına sokulmaya çalışması son derece zorlama bir çabadır.
Gereksizdir.
Ben satrancımı oynarım abicim, ister spordan say, ister oyundan.
Çok da umurumda değil yani...

Bir fark var: 2700 üstü satranç, spora oldukça yakın.
Dahil edilse şaşırmam yani.

Ne var ki biz fanilerin zamanını doldurmaya çalıştığı meşgale, spordan çok uzak birşey.
Bu gerçeği kabul etmekte yarar görüyorum.
Ara
Cevapla
#34
Oktay arkadaşım,
"Satrancını oynar geçersin..." demek bizler için çok kolay olabilir.

Ama siz de çok iyi bilirsiniz ki bu spora yeni başlayan kitlelere, ilgi çekebilmesi ve bu sporun sevdirilip yeterince kazanımlarının sağlanabilmesi için eğitimli- nitelikli antrenörlerin eğitimlerini tartıştık haftalarca.
TSF Eğitim Kurulu olarak Üniversitelerimizle birlikte hazırlamakta olduğumuz aşağıda sayacağım yeni antrenörlük ders konularından hangileri," spor olsa da olur olmasa da" dediğiniz satrancın ilgi ve bilgi alanında değildir, söyler misiniz?
Aynı soruları sn. KIRCIGİL hocamıza da sordum.

-BESLENME KAYNAKLI ERGOJENİK YARDIM
-MOTİVASYON TEKNİKLERİ ve HEDEF BELİRLEME
-MÜSABAKA ANALİZLERİ ve İSTATİSTİK
-ANTRENÖRLÜK EĞİTİMİ ve İLKELERİ
-SPORDA PSİKOLOJİK YARDIM BECERİLERİ
-SPORDA GENEL TEKNİK ve TAKTİK ÖĞRETİM İLKELERİ
-SPORUN SOSYAL PSİKOLOJİSİ
...
Bir an için sanki boşuna bir çalışma temposu içinde olduğum hissine kapılıyordum sanki yazınızı görünce.

Siz satranç oynamadan önce motivasyon, teknik-taktik, performansa yönelik güçlenme çalışmaları yapmıyor musunuz?
Ve bu çalışmalar sonrasında sportif performansınız artarak daha motive, daha dikkatli ve istekli, kendinize güven tazeleyerek maç kazandığınız, maç çevirdiğiniz olmuyor mu?

Yazınızda "belli bir aşamanın üstündeki sporcuların uğraşısı spora daha yakın" şeklide bir ifadeniz var ki, bundan da, önce satranççı sonra sporcu olunur şeklinde anlamlar da çıkabiliyor.
Daha net yargılarda bulunmanızı beklerdim.
Bazı özelliklerinden dolayı spor değildir, ya da , şu özelliklerinden dolayı spordur diyebilmeliydiniz mesela.
sn.KILCIGİL en azından spor olmadığını net bir biçimde iddia etmiş.
Ya spordur ya da değildir!
Yarısı spor yarısı değil de diyemeyiz!

Günümüzde satranç kişinin tüm spor dallarından uzak ara; hayatı boyunca yapabileceği, yarışabileceği, izleyebileceği, yönetebileceği, kendinden sonrakilere aktarabileceği tek spor dalıdır.
Çünkü diğer spor dalları gibi insan tarafından kendisi için bulunmuş, yan ögeleriyle ( hakem-antrenör-yönetici-izleyici)geliştirilmiş taraftar bulmuş- kabul görmüş, kültürler aracılığıyla yayılmış, günümüzde kurallarıyla modernleştirilmiş, olimpiyatlaşmıştır.
Saygı ve selamlarımla...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#35
Ayrıca KILCIGİL hocaya şu sorumda vardı;
Bana öyle bir spor dalı gösteriniz ki, yaptığı antrenmanlarda kazandığı; teknik, taktik,bedensel, zihinsel, motivasyon, heyecansal kazanımları müsabaka performansına yansımasın.
Kendine gelen güveniyle zaman sıkışmasında göz- beyin-el( kas-sinir-eklem koordinasyonu) koordinasyonu ile maç kazanan sporcuların varlığı kesindir!
Bu koordinasyon pek çok spor dalında olduğu gibi yaş ilerledikçe performans olarak satrançta da düşer.
Bunlar spor olduğunun işaretleri kanıtları değil midir?
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#36
Değerli üyeler,
Sn. KILCIGİL' in sorulara ve yorumlara cevapları aşağıdadır.
YAZARIN KENDİ CEVAPLARINI KALIN PUTONLARLA YAZDIM
Yorumsuz olarak aynen aktarıyorum.
____________________________

Sayın Taşan; çok güzel mantıklı sorular da yazılar da var; alaycı ve uslup yoksunu olanlar da. İş seyahati nedeniyle Ankara dışındayım. Bu iletinin bütün bölümlerine yanıt vereceğim. Ancak Ankara'ya döndükten sonra bilgisayarımdan. Cep telefonundan olmuyor. Zaten yoğunluğum nedeniyle zamanım da yok. Pazartesi veya en geç Salı günü iletimi göndereceğim.
Bilgilerinize saygılarımla.


İstanbul'da düzenlenen Satranç Olimpiyatları sırasında (28.08.2012) "Satranç Spor mudur, Olimpiyatlarda Niye Yer Almıyor" sorularına cevap olabilecek bir özet yazı yazmıştım: http://satranctr.com/viewtopic.php?p=73#p73
Alıntı:
Olimpiyat, spor ve satranç... Birlikteliği, bir birleriyle ilişkileri çok tartışılan üç terim. Olimpiyat tarihini incelemiş birisi, Spor Hukuku alanında sertifika almış bir avukat ve bir satranççı olarak bu konuda bir yazı yazmak istiyorum.

"Satranç spor mudur?" sorusu ile başlayalım. Bunun için önce sporun tanımını bilmek gerekiyor. Bir efor sarf ederek, rakibine üstünlük kurmak için, belirli kurallar çerçevesinde yapılan aktivitedir. Spor Hukuku açısından bakarsak en yaygın tanım ise "Bireyin hareketleriyle yada aletle-hayvanla birleşerek yaptığı hareketlerle gerçekleştirilen insan eylemidir, oyundur. Eğlence, keyif, haz duygularıyla yapılan hareketler ve belirli bir ritm, uyum dahilinde gerçekleştirilen oyun spordur." Bu tanımlar ışığında sanırım satrancın bir spor olduğunda hemfikirizdir. Zaten bu tartışma Avrupa'da yarım yüzyıldan uzun bir süre önce satrancın bir spor olduğu yönünde mutabık kalınarak bitmişti.

Ayrıca satrancın tam bir fiziksel aktivite olmasa da, vücudumuzun direncine, sağlam olmasına ne kadar ihtiyaç duyduğu ise bir gerçektir. Buna örnek bir olayı sporcu ismi, turnuva ismi ve turnuva yeri vermeden sizinle paylaşmak istiyorum: Bir Türk sporcu, gittiği bir yurt dışı turnuvada Türkiye'den bir üniversitenin yaptığı bir araştırmaya konu olmuştur. Organizasyondan alınan izinle bu oyuncunun vücut hareketleri oyun boyunca kaydedilmiştir. Türkiye'ye dönüşte bu değerler araştırmayı yapan üniversite hastanesindeki hocaya gösterildiğinde bu sporcunun sadece yaşı ve cinsiyetini bilen, yaptığı sporu bilmeyen bu hoca "Bir kız için bu yaşta bu değerler çok tehlikeli, derhal deparı bıraksın" demiştir.

"Satranç nedir?" sorusu ile devam edersek benim bu soruya verdiğim yanıt "Satranç Hayattır" oluyor çünkü satranç tüm karakterinizi tahtaya yansıttığınız, hayatın bir provasından başka birşey değil. Ancak, tabii ki bu sorunun doğru cevabı "Satranç Spor, Sanat, Bilimdir." Satrancın spor oluşunu yukarıda açıkladık. Sanat oluşu ise iki yönlüdür: 1- Ünlü Mıknatıs Matı yada Ever Green partilerindeki gibi çok ciddi bir görsel cazibesi vardır. 2- Satranç Ustalarının tıpkı bir ressamın fırça darbelerindeki gibi kendilerine has stillerini oyunlarında görebilmemiz. Bilim olması ise tüm oyunun, hamlelerin sebep sonuç ilişkisine bağlı olmasıyla açıkça görülmektedir.

Peki Olimpiyat nedir? M.Ö 776 - M.S 394 arası yapılan, sonra verilen ara sonrası 1896'da tekrar başlayan spor oyunlarıdır. Günümüzde dünya sporunun en etkili kuruluşu olan IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) çatısı altında gerçekleştirilmektedir. IOC'nin altında uluslararası federasyonlar (Satrançta FIDE) var ve bu uluslararası federasyonların konusu olan sporun Olimpiyat Oyunlarında yer alması IOC'nin tasarrufunda. 100lerce uluslararası federasyondan son çalışmasını yaptığım 2011 yılı sonunda sadece 68 tanesi uluslararası arenada, yani Olimpiyat Oyunlarında yer alıyor yada IOC tarafından tanınıyor idi. Bu listeye girebilmek ise tamamen dengeler politikası ve ekonomik güç ile alakalı. IOC'nin en büyük ekonomik kaynağının %50 ile televizyon gelirleri olduğu ve satrancın izlenme açısından çekici bir spor olmadığı gerçekleri doğrultusunda yorum yaparsak, satrancın Olimpik Spor olma şansının oldukça az olduğunu görüyoruz. Her olimpiyat öncesi televizyon ratingi az olan yada fazla doping yapılan taş çatlasa 3-4 sporun IOC tarafından Olimpiyat Oyunlarından çıkartıldığını ve yerine yenilerinin alındığını düşünürsek bu süreç satranç için oldukça zor bir süreç.

Satrancın Olimpiyat Oyunlarında yer alamaması, diğer bir deyişle Olimpik Spor olamaması ile ilgili diğer bir konu ise Roma'dan SPQR döneminden günümüze gelen ve Olimpik Motto olan "Citius, Altius, Fortius" yani "Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü" sloganının hiç bir maddesine uymamasıdır.

Bu sebeplerle satranç bir spordur ve kendi olimpiyatı vardır ancak, IOC çatısı altında Olimpik Spor olması oldukça zor görünmektedir. Belki bir gün bu hayalimizin de gerçek olacağı ümidiyle...

Sayın Taşan;
İletinizdeki yazı sırasına göre yanıtlar vereceğim. Bu iletiyi olduğu gibi de olmadığı gibi de yayınlayabilirsiniz. ?Olmadığı gibi?den kastım; ?satrancın spor olmadığına ilişkin verilmiş yanıtların görmezden gelinmesidir. Ancak bu seçeneği şimdiden eliyorum. Çünkü objektif yazmışsınız. Sizin yukarıda verdiğiniz yanıt içerisinde yine sizin bir zamanlar bu konuda yazmış olduğunuz yazınızı bana iletmenizden anlıyorum. Şimdi onunla başlayalım:

?Her olimpiyat öncesi televizyon ratingi az olan yada fazla doping yapılan taş çatlasa 3-4 sporun IOC tarafından Olimpiyat Oyunlarından çıkartıldığını ve yerine yenilerinin alındığını düşünürsek bu süreç satranç için oldukça zor bir süreç.

Satrancın Olimpiyat Oyunlarında yer alamaması, diğer bir deyişle Olimpik Spor olamaması ile ilgili diğer bir konu ise Roma'dan SPQR döneminden günümüze gelen ve Olimpik Motto olan "Citius, Altius, Fortius" yani "Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü" sloganının hiç bir maddesine uymamasıdır.

Bu sebeplerle satranç bir spordur ve kendi olimpiyatı vardır ancak, IOC çatısı altında Olimpik Spor olması oldukça zor görünmektedir. Belki bir gün bu hayalimizin de gerçek olacağı ümidiyle...? demişsiniz. Çok da doğru söylemişsiniz. Yazı yanıtımın ilk başlangıcının bu yazı olması da ayrıca isabet olmuştur. Satrancın, sizin de belirttiğiniz gibi Olimpiyat felsefesine uymamasının en önemli gerekçesi de bu sözlerin ?fizyolojik ağırlık? olarak öneminden kaynaklanmaktadır. Yoksa ?daha yüksek, daha hızlı, daha güçlü? olmazdı. Aşağıda bir başka yazıya vereceğim yanıtı şimdiden anımsatmak gerekirse, bir üye; ?temel hata spor kavramını şu modası geçmiş "Citius, Altius, Fortius" üçlemesini temel alarak değerlendirmek? demiş. Asıl temel hata, hem sadece bu felsefe temel alınıyormuş gibi düşünülmesi (ki sadece bu ele alınmamaktadır), hem de eğer satranç spor olmayacaksa yine en önemli temel neden eğer bu ise, bu neden çıkartıldığında satranç hemen spor olacakmış gibi bir savlama yapılmış. Temel itiraz nedeninin temeli yanlıştır. SATRANCIN SPOR OLDUĞU KANITLANAMAMIŞTIR.





Satranç spordur. Yazarın tespitleri, konuya dalış açısı baştan aşağı ters olduğu için kök hatalar içeriyor.
Olimpiyat felsefesini oluşturan citius, fortius, altius üçlemesi öleli çok uzun zaman oldu; olimpizm de spor da bu üç niteleme üzerinden tanımlanmıyor.
Okçuluk olimpik spor mudur? Evet. Daha hızlı, daha güçlü, daha yükseğe kriterlerinin hangisini haizdir?
2016 olimpiyat programına dahil olacak golf spor mudur? Akülü araba ile 70 yaşında, sadece vuruş yaparken kalçayı 20 derece açıyla bükmenin neresinde citius, fortius, altius var acaba?
Dünya tarihinin en köklü sporlarından eskrim? Sadece hamle ve hamle karşılama esasına dayanan muhteşem bir spordur ve şaşılacak derecede satranç sistematiğine benzer. Meraklısına Arturo Perez Reverte'inin Flaman Tablosu ve Kılıç Üstadı eserlerini öneririm, 2 polisiyede de satrancın ve eskrimin ayrı ayrı sanat-spor ve bilime giden detaylarına iner.
Yazarın oturup başlı başına spor tanımı üzerinden bu yazıyı oluşturduğunu düşünmüyorum. Satrancı esas alıp yarı olimpizm yarı güç/kas olgusu üzerine kaba bir deneme yapmış.
Spor ve sportif yetenek (meleke) kasla değil, özünde zeka ile ilgilidir. Antreman onun gelişmesini ve gelişmiş bir melekenin optimumda kalmasını sağlar.
Naim, kol kasları kuvvetli olduğu için değil, halter tekniğini bildiği için cep herkülüydü. Özünde doğal yetenek, sportif zeka ve elbette çok çalışma vardı. Bu üç niteliği toplayınca bizim dünyada bunun karşılığı Bobby Fischer oluyor.


YANIT: İsterdim ki, Cumhuriyet?teki yazıma sporun ne olduğunu bilenler yanıt versin. Oysa sadece satrancı sevmek veya ilgilenmek, ne yazık ki sporu bilmek olmamaktadır. Yazarın kendi deyimiyle ?konuya dalışı? golf?ün spor olmadığını sözde kanıtlamakla başlamış. Oysa sporda ?göz-kas koordinasyonu? denilen temel ilkeyi bilseydi daha ayrıntılı yanıtlar verebilirdim. Ancak bu görüşü yazan kişi yazdıklarımı anlayacak temel bilgiye sahip değildir. Hele polisiye bir eserden bahsederek satrancı spor yapmaya çalışmış ki, ?fareli köyün kavalcısı? eserinde de ?ne güzel kaval çalınıyordu? dendikten sonra ?bu kaval çalanın senfoni orkestrasında mutlaka çalması gerekli, yazık oluyor kendisine? denmesine benzer. Hele bir spor branşındaki teknik ile, sözüm ona ?satrançta da teknik vardır? demeye getirmiş ki, bu yazarın önce spor tekniği nedir, teknik çalışırken neler yapılır, o sırada vücutta ne gibi değişiklikler veya gelişmeler olur, fizyoloji nedir, bir fizyolojik reaksiyon nedir, bu reaksiyon sırasında neler olur, olur da olur, çoğaltmak zaten bu yazarın anlayamayacağı konulardır. Yani bir cerrahın nasıl ameliyat yapacağını hiç tıp okumamış birine anlatması gibi bir duruma düşmek istemem. Bir polisiye romanla satrancın spor olduğunu savlayan birisine yanıt vermek gerçekten zor.
______________________________________________________

Satranç tüm sporlardan uzak ara; gittikçe kendisini yenileyen ve geliştiren, kitlelere yayılan ve o kitlelere de farklı disipline alışkanlıkları kazandıran eşsiz bir bireysel ve takım sporudur.
Böyle bir şeye tanıklık yapmayan bir insanın satrancı spor olarak kabul etmesinin anlamı yok. Belki zaman içinde anlar ve kabul eder.
KILCIGİL nereden bilebilir ki TOPALOV- KRAMNİK D.Ş. Maçına KRAMNİK' in iki yıl öncesinden antrenmanlarına başladığına...
O nereden bilebilir ki bir sporcu zamanında uyku kalitesine ulaşamazsa ertesi gün istediği performansa ulaşamayacağını...
O arkadaşımız bilebilir mi KASPAROV' un maçtan saatler öncesinden deniz kıyısında 2 saat yürüdüğünü...
Bir dünya devinin arkasında onca danışman, onca psikolog, kalori uzmanı diyetisyen, spor antrenörü ile haftalar boyunca maçına antrenman yaparak hazırlandığını bilip de kabul edebilir mi? O zaman tezi çakma tez olur çıkar!
Kişinin doğaya karşı güçlü ve sağlıklı olarak kalmak amacıyla tek başına veya başka kişilerle birlikte yaptığı belli bir disipline kuralları olan programlı etkinlikler spordur.
Kas ile ve mutlaka terleyerek de yapılması gerekmez.
Satrancın kilo kaybettirmediğini söylemek ve ispatlamaya çalışmak çok saçma...
istemleriniz bozulunca doktorunuz imdadınıza yetişir ve G. KASPAROV' un elinden kurtarıverir sizi..

YANIT: Valla Kılcıgil?in bildiklerini keşke kendisi de bilseydi, memnun olurduk. Çünkü eğitimli bir toplumu her zaman her şeye yeğleriz. Hele eğitimin önemini bilen ve spor bilimleri konusunda (üç Üniversite bitirip) lisans, yüksek lisans, doktora yaptıktan sonra, okutmanlıktan sonra öğretim görevliliğine daha sonra da öğretim üyeliğine yükselen aşamaları bir bir tamamlayıp bu alanda 30 yılını vermiş ve spor bilimleri alanında çok satanlar listesinde 3 adet kitabı (Sosyal Çevre-Spor İlişkileri, Kırmızı Kart-Örneklerle Türk Spor Kültürüne Sosyolojik Bakış-, Futbol Buysa Üstü Kalsın) ve onlarca ulusal ve uluslar arası makaleleri olan bir spor bilimci olarak memnun oluruz. Öğrenmeye de halâ devam etmekteyiz. Öğrendiklerimizi toplumla paylaşmak, en önemli ilkemizdir. Yukarıdaki savları yazan kişinin antrenman konusunda temel eksiklikleri vardır. İki yıl öncesinden antrenmanlara başlamak, her antrenmanı spor yapar mı, önce bunun ayırdına varmak lazım. Örnekleri çoğaltamıyorum, zamanım yok. Ancak bir örnek vermekle yetineceğim. İlköğretim çağındaki bir çocuğun okuma alışkanlığını ve okuma hızını artırmak için öğretmenler tarafından verilen okuma ödevleri de bir çeşit antrenmandır. Bu spor olur mu? Sporun kriterleri tek bir neden ile açıklanmaz. Bir bütündür. Antrenmanın mutlaka ama mutlaka fizyolojik bir temelinin olması lazım. Olmazsa olmaz tek kural budur. Fizyolojik temeli olmayan bir tek spor branşı gösteremezsiniz. Gösterin, satrancı da spor kabul edelim. Hele ?kas ile ve mutlaka terleyerek de yapılması gerekmez? savından sonra yanıt bile vermek gerekmez, ama bir spor bilimci ve yazar olarak açıklamak zorundayım. Ancak önyargılı savları ikna etmek gibi bir zorunluluğum veya mecburiyetim olmamasına rağmen, mesleğime hizmet açısından ve okurlara saygımdan dolayı yazıyorum. Bilimsel ve geçerli gerekçelere bir bilim adamı her zaman açıktır. Bu yüzdendir ki bilim adamıdır. Bilim herkese açık yapılır, paylaşılır. Karşıt görüşler o bilim adamına yön verir. Kafasında sorgular oluşur, bu da ilgili bilim adamının gelişimine, çağın ve ilgili o bilimin gerisinde kalmamak için o konuya ve bilim adamına yardımcı olur. Aksi takdirde toplumda ve kendi bilim çevresinde alaya alınması da kolay olur. Çünkü toplum ve bilim dışlanmaz. Deniz kıyısında iki saat yürümek satrancın antrenmanı olabilir, ancak sporun antrenmanı olmaz, olamaz. Hele bir spor branşının o branşın gerektirdiği bir spor kıyafetine gereksinimi vardır ki, bu yüzden fizyolojik zorlanmanın şiddeti-tekrarı-dozuna göre (bunu açıklamak da ayrı ve uzundur) giyilen o kıyafet, o spor branşının performansını artıran veya engellemeyen bir araçtır. Yukarıdaki yazıya bu kadar yanıt yeterlidir. Yazarın temel bilgi ve sav eksikliği olması nedeniyle daha fazla yanıt yazılmaya uygun değildir.
_________________________

SATRANÇ SPOR DEĞİLDİR!
... Satrançta sporcular ve sağlık kontrollerinden geçerek alınmış sporcu lisansları yoktur.
... Satranç karşılıklı iki sporcu ya da takım arasında yapılmaz.
... Satranç yarışma veya turnuvalarına haftalar ve aylar öncesinden belli bir teknik, anatomik performans, moral ve dinlenme olarak antrenörler kontrolünde hazırlanılmaz...
... Çünkü spor olmadığından antrenörleri de yoktur.
... Antrenörlerin alan-teknik bilgileri yanında spor psikolojisi derslerine hiç ihtiyaçları yoktur. Çünkü satranç psikolojik hazırlık gerektirmez...
...SATRANÇ bedensel kinestetik, içsel öze donuk, görsel uzamsal, doğa ve mantıksal zekayı geliştirmez.
... SATRANÇ ANTRENÖRLÜK DERSLERİNDE PSİKO-MOTOR DERSİ DİYE BİR DERS HİÇ YOKTUR.
...Teknik taktik dersleri ise hiç yoktur.
...Müsabaka Yönetimi Dersi, bilinmezlikten gelinir.
...Özel Kondisyon Antrenmanı dersi yoktur satranç antrenörlüğünde, öyle mi?
...Antrenörlük Uygulamasında Yeni Arayışlar Dersi de yok değil mi?
... Seyircisi de yok! Otel müşterisi var.
... Yarışanları canlı izleyip bahisler de yapılmıyor zaten...
... Doping ile mücadele yok.
... Sahtecilik desen?...
... Hakem yönetiminde değil...
... Dış deplasman da yok sanki...
... Bütçesi yok...
... Tescilli kulübü, forması, yöneticisi, ligleri bunların hiçbirisi yok.
... Evet masörü de yok çünkü kaslar çalışmıyor. Ama boynum tutuluyor.
... Performansı artırıcı gıda, uyku, çalışma sistemlerinin hiçbirisi yok.
... Federasyonu, teşkilatı, yönetimcileri yok. ( -BAK BU ZATEN BİZİMKİLERİN DE SÖYLEDİĞİ ŞEYLER- Bunu listeden çıkarsam mı? )
... Uluslararası yarışma yönü yok.
... Dünya, Olimpiyat, Avrupa yarışmaları yok.
... Uluslararası federasyonu yok.
... SAYGINLIK KAZANMIŞ DÜNYA ŞAMPİYONLARI, EFSANEVİ SPORCULARI HİÇ YOK!

... Basketbol, futbol, güreş gibi sınırlandırılmış süresi yoktur.
... Masa tenisindeki gibi rakipler sırayla topa vurmaz, rakipler sırayla hamle yapmaz.
... Topun gelişine göre pozisyon alınmaz, hamlenin gelişine göre konum belirlenmez. Çünkü daha hamle gelmeden satrançta siz onu görürüsünüz. Topun nereye geleceğini ancak tahmin edebilirsiniz.
... 100m. startta hatalı çıkışı iki defa yapınca diskalifiye edilirsiniz. Satrançta ise üç kural dışı hamlede oyun oynanmaya devam eder (?!)
... Futbolda maça 9 kişi başlayabilirsiniz. Takım yarışmalarında ise eksik masa başlayamazsınız.
... 400 m. yarışında kulvar dışından koşabilir misiniz? Ama satrançta aynı anda diğer masanın hamlesini de yapabilirsiniz.
... Ertesi günkü final güreşinize akşam en geç saat 10.30 da yatarak melatonin hormonunuz sayesinde gücünüzü ve moral motivasyonunuzu hazırlayarak maça zımba gibi çıkabilirsiniz. Ama ertesi günkü sabah saat 10.00 daki satranç oyununuza 06.20 gibi uyuyup, 09.40 da kalkarak da maça kahvaltısız apar topar çıkabilirsiniz.

YANIT: 2. Maddesi yanlıştır. Yasal olarak örgütlenmiş, ulusal ve uluslararası federasyonları olan ve ?spor? çatısı altında örgütlenmiş durumundan dolayı ?iki sporcu? diyebileceğiniz, ancak ?iki oyuncu? diyebileceğimiz kişiler karşılıklı da bir kişinin 10 belki de 20 kişiyle de oynaması olasıdır. Diğer maddeler sözde satrancın spor olmadığını kanıtlamaya çalışan ancak ütopik gerekçelerdir. Yanıt vermek gerekmez. Alaycı bir uslup vardır.
_______________________________________________

Modern Olimpiyat Oyunlarının manifestosu olan ?Olimpik Antlaşma? ?Olimpizm Felsefesi!? metninde yer alan maddelerden bir tanesi de, ?spor, sevgi, barış ve kardeşliktir.? ?Saldırganlık? üzerine çalışmalarıyla ünlü Kondrad Lorenz'e göre spor, insanın tabiatında bulunan saldırganlığa barışçı boşalma imkânları sağlamakta, saldırganlık güdüsünün denetim altına alınması için uygun bir yarışma ortamı sağlamaktadır. Savaşın bir benzetim modeli olarak da algılanan ?spor, barışın, dostça yarışmanın sembolüdür.
YANIT: Ne dediği neyi savunduğu anlaşılamamıştır.
__________________________________________

Bu tarif çerçevesinde satrancın bir spor olduğu ağırlık kazanmaktadır. Çünkü tıpkı sporda olduğu gibi, satrançta da belirli bir zaman ve mekân şartı, belirli esas, usûl ve kurallar silsilesinin yanı sıra, belirli bir hedef öngörüsü de bulunmaktadır. Fakat burada bazı spor tariflerinde olup da satrançta olmayan bir şey var ve o da, ?fizikî/bedenî performans?tır.

_ Günümüz dünya dillerinde İngilizce bir kelime olarak yerini alan ve sıkça kullanılan spor kelimesi, Üstad Necip Fazıl'ın da ifadesiyle, ?Fransızların eski (desport) tabirinden dönmedir.?(14) Bu kelime, 11. yüzyılda Normanlarca ince, kibar bir yaşayış tarzını anlatan bir kelime olarak Manş üzerinden İngiltere'ye aktarılmıştır.(15)
Latince'de eğlenmek, hoşça vakit geçirmek, geçinmek ve oyalanmak mânâlarına gelen desportare ve sportus kelimelerinden kaynaklanmış olan desport, eski Fransızca'da eğlendirme, oyalama ve gevşeme mânâsındadır. İngilizce'de ise sport, zaman öldürme, eğlenme, oyalanma ve hobi mânâsında.
YANIT: ?Üstad? taraf olunan veya atfedilen kişiyi yüceltme anlamında kullanılabilir. Bu konu, şu anki konumuz dışındadır. Ancak Necip Fazıl?ın edebiyat veya şiir konusunda değil de spor konusunda referans verilmesi, sözün bittiği yerdir. Konuşmaya veya yanıt vermeye gerek bile yoktur.
_______________________________________________

Spor literatüründe satranç bir zekâ oyunu olarak da kabul edilmektedir. Spor tarihi içerisinde sporda pek çok sınıflandırma yapılmıştır. Meselâ; ferdî ve takım sporları; amatör ve profesyonel spor; âletli ve âletsiz sporlar; bedenî ve zihnî sporlar; yaz ve kış sporları; kara, deniz ve hava sporları; okul, kitle ve elit sporları; oyun, eğlence ve müsabaka sporları bunlardan bazılarıdır.
YANIT: Bu konuda naçizane hem pratik hem de teorik okkalar dolusu mürekkep yalamış biri olarak sporun bu sınıflamalarını ne duydum ne de gördüm. Kara-Deniz-Hava askeri birlikleri duydum ama bu adla hiç spor duymadım. Kastedmek istediklerini anlıyorum, ancak önce doğrularını bilmesini öneriyorum. Eğlence sporları, oyun sporları ve benzeri sporlar bilgim dışındadır.
_______________________________________________

bugün Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından satranç, 15. Asya Oyunlarına dahil edilerek onun olimpik spor?olma yolunu açmıştır.
YANIT: Yetkim ve bilgim dışındadır. Yol açılmasına bu yeterli midir, onu da bilmem. Ancak Belçika?da Satranç spor olmaktan çıkarılmıştır. Aynı tez ile ben de ?spor olmaması yolunda yol açılmıştır? diyemem.
_____________________________________________

satranç ne bildik türden bir spordur, ne de ondan ayrıdır.

Satrancın Olimpik bir spor olarak kabul edilmesi, buna paralel olarak da ulusal ve uluslararası spor federasyonlarına sahip olması, onun bir spor olduğunu gösterir bir niteliktedir. Fakat satrancın beden hareketlerine minimum seviyede (sadece kol kasını, onu da çok pasif bir şekilde çalıştıracak kadar) yer vermesi, bilinen ve uygulanan spordan (boks, güreş, yüzme, koşu, futbol vs.) uzak düştüğünün bir işaretidir. Kimbilir, belki de sırf bundan dolayıdır ki satranç, spor tasnifler içerisinde ayrı bir kategoride - zekâ sporları?kategorisinde değerlendirilmektedir.


YANIT: İlk tümce yasal olarak doğrudur, ancak geçerliliği konusunda uluslararası düzeyde tartışmalar devam etmektedir. Zeka sporları diye bir tanım, tamlama veya kavram yoktur.
______________________________

_Dünyada sadece kas gücüne dayalı bir yarış vardır. Ama spor olarak kabul edilmez.
DEVEKUŞU YARIŞLARI.
Deve kuşu dünyada gözü beyninden büyük tek hayvandır.
Acaba sırf kas gücüne dayalı olduğu için, yarışma kuralları olduğu için, ekonomisi olduğu için spor kabul edilmeli midir?

YANIT: Deve kuşunun gözü beyninden büyükse, deve kuşu hiçbir zaman satranç öğrenemeyecektir. Yazık, gerçekten çok yazık.
________________________________

Ön yargılara kapılmadan hazırlanmış, güzel bir araştırma:
http://en.chessbase.com/post/vik-hansen-...ort-260513

___________________________________________________

yazar Vik-Hansen satrancın bir spor olduğu sonucuna varıyor.
Bu sonuca varırken aşağıdaki tezleri öne sürüyor:
1. Profesyonel bir satranç sporcusunun beynindeki nöronların işleyiş ve tepki şekliyle profesyonel bir atletin nöronlarınki aynı.
2. "Kilo kaybettirmiyor." diyenlerde Kaprov'un 1984 yılında Kasparov'la yaptığı maç sırasında kaybettiği 10 kiloyu hatırlatıyor. (Uzun bir ağır partinin sonunda bile hissedilen yorgunluğu hepimiz biliyoruz.)
3. Satrançta zirvenin yeni sahiplerinin daima gençler olduğunu hatırlatıyor. (Bence bu nokta önemli: Karpov'u silen genç Kasparov, Kasparov'a tek oyun bile vermeyen genç Kramnik ve Anand'ı tarumar eden genç Carlsen örneklerini hatırlamak yeterlidir.)

4. Rekabet duygusu, antrenman olanağı, kuralları, araçları, skor şekilleri ve yarışma formatlarıyla birçok standart spor dalından eksiği yoktur, diyor.

YANIT: Her kilo kaybı spor olacaksa, vay halimize. Tüm Dünya her sabah tuvalette spor yapıyor o zaman. Hele bazıları daha uzun süre oturur, onlar daha çok spor yapıyorlar demek ki?
__________________________________________________

Konuyla ilgili debate.org sitesinde bir başlık var:
http://www.debate.org/opinions/is-chess-a-sport
Siz de oyunuzu verebilir, her iki görüşteki insanların yazdıklarını okuyabilir ve farklı bilgiler edinebilirsiniz. Son durum: Satrancın spor olduğunu düşünenlerin oranı %60.
YANIT: Bundan doğal ne olabilir? Bu oran az bile. Çünkü bu site satranç severlerin ve ilgilenenlerin sitesi. Her sandık, nasıl demokrasi değilse?.. Neyse gerisi kalsın, konumuz dışı.
Son olarak, about.com'da kısa bir özet var, meraklısına:
http://chess.about.com/od/chesshistory/a...-Sport.htm

________________________________________________

Osman Temiz de aynı hataya düşmüş.
Kısa yazımda söyledim, temel hata spor kavramını şu modası geçmiş "Citius, Altius, Fortius" üçlemesini temel alarak değerlendirmek.
Bu sözün kaynağı Baron Pierre de Coubertin'in 1912 yılında, olimpiyat mottosu olarak söylediği bir slogan.
Oysa olimpiyat kavramı kökü antik çağa eski Yunan medeniyetine kadar gidiyor, bu bir. Yani olimpizm Pierre de Coubertin tarafından belirlenmiş bir olgu değil. Coubertin sadece olimpiyatları yeniden canlandırmak isterken bu sloganı kullanıma sokmuştur.
Keza slogan eksik ve tam tarif içermiyor, işte eskrim, okçuluk, atıcılık gibi kökü ilk çağlara giden sporları dahi tarif etmiyor. Tıpkı "sağlam kafa sağlam vücudda bulunur" sözünün zamanla benimsenmesi gibi; oysa doğrusu "keşke sağlam kafa sağlam vücutta bulunsaydı" dır.
Kısaca, "Citius, Altius, Fortius" bilimsel bir izah değildir; olimpizmi de tarif etmez. Ayrıca 1912'den bugüne o anlatılmak istenen olimpizm ideasının yüzlerce kez ırzına geçilmiştir. Son olimpiyatlarda Kobe Bryant, LeBron James falan oynadılar, Bolt yılda 50 milyon doların üzerinde para basıyor, ne olimpizm mi?
İkincisi, olimpizm ile spor tarifi birbirne yakın görünse de özellikle spor kavramının genişliği sebebiyle ancak kesişme noktasına sahip olurlar ama birbirlerini tamlamazlar, hatta çelişirler.
Her sabah yağmur çamur demeden yürüyüşe çıkan ve sonra evinde 100 mekik çeken bir kişi spor yapar mı? Yapar. Sportmen kabul edilebilir mi, bu disiplini koruduğu sürece evet.
Peki, sabahları yürüyüşü veya mekik çekme başlıklı bir olimpik yarış var mı? Hayır.
Çünkü 2 yazarın karıştırdığı (ve bence sokaklardan, tirbünlerden, dünyadan çok kopuk olmalarnın temel sonucu) spor ile yarışma olgusunu karmakarışık etmeleri ve esasen bir yarışma olgusu olan olimpizm üzerinden spor tanımı vermeye kalkmaları.
O yüzden sadece kas gücüne dayalı aksiyonları spor sayıyorlar (ki satrancın bir vücut organı olan beyin kasları ile ilgili olduğu ayrı bir vaka) ama spor = kas aktivitesi önermesi maalesef çok çapsız bir önerme olmaya mahkum.
Temel örnek olarak okçuluğu vermiştim. Dünya tarihinin en eski bir kaç sporundan biridir belki. Okçu'nun temel aktivitesi, oku attığı ve hedefe bağlandığı 20-30 saniyedir. Hedefini de beyni ile okur.
Sallama yazarın iddia ettiğinin aksine, beynin okuma yaptığı sporlardan biridir okçuluk; hedefi vurmak için daha hızlı hareket etmek, oku daha güçlü kaslarla bir noktaya ulaştırmak veya yükseğe dikmek değildir. Temel başarı beynin hedefi doğru okuması ve bunu oku atan ele iletmesidir.
Atıcılık (trap) ve bununla kaynaşmış başka kombine olimpik sporlar da sayabilirim modern pentatlon gibi (içinde atıcılık var mesela).
Beynin okuması üst düzey basketbol oyuncularında da olan bir yetenektir; üst düzey bir basketbolcu top elinden çıktığında onun çemberin içinden girip girmeyeceğini bilir. NBA'da izleyin, çoğu oyuncu uzak mesafeden sallarken bile, top havadayken sevinmeye başlar.
Yani beynin okuması sporun bir elementidir; bir eylemi spora aykırı yapmaz; tersine, hedefe yönelik tüm sporlarda beyin okuma yapar ve eylemi önceden kurar.
Teniste de, güreşte de, futbolda da hamlenin beyinde önceden kurulup fiziksel eyleme dönüşmesi bir süreçtir.
Sonuç olarak:
a) Olimpizm sloganı üzerinden sporu tanımlayamazsınız. O slogan bir bilimsel spor tanımı değildir. Eksiktir.
b) Spor çok yönlüdür. Sokakta yürüyen, evinde sabahları çekme, germe, esneme hareketleri yapan ama amacı hızlı, yüksek, ileri olmayan insanları spor tanımı içinde tutmanız lazımdır.
c) Hedefe yönelik (challenge içeren) yarışmaların spor olup olmadığı daha çok tartışma gerektirir. Futbol spor mudur diye sorulabilir mesela?
Profesyonel düzeyde futbol asla sağlıklı ve fit olmak için yapılmaz; amaç skor elde etmektir. Boks gibi sporlarda da amaç sportif olmak değildir. Eğer olimpizm felsefesi üzerinden gidilecekse boks, dövüş sporları gibi sporlarla uzağa, ileri ve yükseğe gitme ile hiç alakası olmamış modern zaman challenge'ları (futbol-tenis-basketbol) dışlanmak durumundadır.
d) Kaldı ki golf gibi tuhaf bir meşgaleyi, curling gibi bir saçmalığı hatta motor sporlarını (adında bile spor varken) sportif tanım içine alıp, hem fiziksel hem moral hem de beyinsel çalışma ile hazırlanılan satrancı oyun seviyesine indirgemek ayrı bir yanlıştır.
Sporun tanımı o kadar kolay değil. Ama olimpizm sloganı asla sporun tanımı olamaz.

YANIT: Gerçekten çok komik savlar. Gülüyorum, vazgeçiyorum yanıt vermeye. Hele zamanıma acıyorum, sonra ?herkes senin gibi değil Ertan, dalga geçmiyor da gerçekten bilmiyor olabilir, buna da yanıt yaz? diyorum. İşte şimdi o durumdayım. NBA?da top havayken sevinen bir sporcunun satrançla özdeşleştirilmesi ne bilimle ne de sporla bağdaşır. ?Beyin okuma? denilen kavram halk arasında kullanılır. Oysa gerçekten beyni ne okunan, ne de okuyan vardır. Teknolojik aletler bile verilen tepkilerden ip uçları çıkarırlar, beyin okumazlar. Bahsedilmek istenen ?beyin okuma? olacaksa, olsa olsa bu spordan gelen kavram olan ?göz-kas koordinasyonu? olur. Top havadayken sevinmeye başlayan sporcunun ?göz-kas koordinasyonu? gelişmiştir bu da spor antrenmanlarıyla gelişir. Ancak trafikte araba kullanan birinin karşıdan gelen arabanın tehlikeli ve hızını kestirip ona göre yavaşlama, yoldan veya o tehlikeden kaçmak için yaptığı hamle, göz-kas koordinasyonunun eseridir. Değilse, bu karşıdan gelen arabanın veya içindeki şöförün beyninin okunması değildir. Şöför burada beyin okuyarak spor mu yapmış olmaktadır? Yukarda bahsedilen tek doğru kavram ?MOTOR SPORLARI? denilen araba yarışlarının da ?SPOR? olmadığıdır. Diğer tümcelerin ise hiçbir temeli yoktur. Curling de spordur, golf de spordur. Hele Olimpizm sloganının sporun tanımı olmadığını reddetmek?., artık burada da sözün bittiği yerdir.


____________________________________________

Satranç kişinin hayat boyunca yapabileceği, tüm sporlardan uzak ara, her insanın asla anlayamayacağı ve sadece yapana hitap eden asil bir spordur.
Spor sadece adale gücüne dayanarak yapılmaz.
İnsan sadece adale gücüyle de spor yapamaz!
BİLİMDE SİNİR-KAS -EKLEM KOORDİNASYONUNA DAYALI ANTRENMAN TEKNİKLERİNİ İLGİKENDİREN ÇALIŞMA ve DERSLER VAR!

Dünyadaki tüm sporcular antrenman yaparken üç ögeyi dengeli bir şekilde geliştirmeyi hedefler;
a- Bedensel-fiziksel gelişim,
b- Zihinsel gelişim,
c- Ruhsal-heyecansal- moral gelişimi.
Sporun ve insan sağlığının temelinde bu vardır.
Sağlıklı ve dengeli gelişemeyen insan spor yapamaz, aksar.
SATRANÇ SADECE ZİHİNSEL AKTİVİTEYE DAYALI BİR SPOR DEĞİLDİR.


YANIT: Yanıt vermek olanaksız, gerçekten çok zor. Öyle veya böyle, az veya çok kas gücü her spor branşında vardır. Bunu da sağlayan fizyolojik zorlanma ve gelişimdir. Ancak her kas çalışması spor değildir. Raftan kitap alırken çalışan kol kaslarımız olsa da, bahçeyi bellerken tüm vücut kaslarımız çalışsa da bu spor olmaz. Satrançta çalışan kol kaslarımız bize spor yaptırmaz. Cumhuriyet?teki yazımda belirttiğim gibi kolestrolü yüksek şişman ve sağlıksız birinin doktordan aldığı öneri, ?günde en az yarım saat iyi bir rakiple düzenli olarak satranç oynayın? değil, ?yürüyüş veya egzersiz yapın? olur. Bu tümceyi iyi anlamak lazım. Bu tümcenin altında neler var iyi anlamak lazım. Fizyolojik ve ritmli olarak, kişiye göre değişen tempoda kalp kası dahil dolaşım fizyolojisini değiştiren-geliştiren bir etkenden ve bu etkenin birlikte yürüdüğü kompozit bir oluşumdan bahsedilmektedir. Bu anlaşılamadığı sürece, ne bizi anlayabilirsiniz, ne de derdinizi anlatabilirsiniz.
_______________________________________________

Cevaplanması gereken başka bir soru da var; Kas gücü bitince ya da azalınca spor hayatımız bitiyor mu?
Kendi güçleri oranlarında spor yapan özürlü insan, arkadaş ve dostlarımız sadece kas gücüne dayalı olarak mı spor yaparlar?

YANIT; Kas gücü bitince ya da azalınca bırakın sporu, hayatınız bitiyor. Hücreler, yaşam boyunca her gün ölmektedir ve bu yüzden yaşam sonlanmaktadır. Spor eşitler arasında, kas gücüne dayalı, fizyolojik bir yarıştır (sadece bu değil, adı geçen yazımda sporun tanımı verilmiştir). Bu yarış, her türlü eşitler ortadan kalkınca, biter, yerine yeni sporcular gelir. Bu yüzden rekorlar hep yenilenir ve kırılır. Sporu bırakan kişi, sağlıklı kalmak için bir başkasıyla değil kendisiyle yarışır. Buna da spor denmez, genel egzersiz veya beden eğitimi denir.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#37
' Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Valla Kılcıgil'in bildiklerini keşke kendisi de bilseydi, memnun olurduk. Çünkü eğitimli bir toplumu her zaman her şeye yeğleriz.
Ha ha ha ha ! Big Grin

Bu lafın üstüne artık söz söylenmez.

Sayın Kılcigil.

Tecrübenize hayranım. Bizi altettiniz.

Sincerely yours,

Mojo Jojo
Ara
Cevapla
#38
Değerli arkadaşlar,
Sn. Ertan KILCIGİL' in son yazdığı cevaplar satrancı fizyolojik temelli olmadığı için spor sayılamayacağı sonucuna doğru ilerlemektedir.
Fikrine ve araştırmalarına, toplumu aydınlatma amaçlarına saygı duyarım.
Ama toplumu aydınlatma amacına yönelik olarak ben de cevap verme hakkımı kullanacağım.
Kendisinin de buna saygı duyacağını biliyorum.

Kendi görüşlerimi koyu punton harflerle belirtiyorum.
____________________



Ertan KILCIGİL : Satrancın Olimpiyat Oyunlarında yer alamaması, diğer bir deyişle Olimpik Spor olamaması ile ilgili diğer bir konu ise Roma'dan SPQR döneminden günümüze gelen ve Olimpik Motto olan "Citius, Altius, Fortius" yani "Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü" sloganının hiç bir maddesine uymamasıdır.

Satrancın Olimpiyat felsefesine uymamasının en önemli gerekçesi de bu sözlerin ?fizyolojik ağırlık? olarak öneminden kaynaklanmaktadır. Yoksa ?daha yüksek, daha hızlı, daha güçlü? olmazdı..


İsterdim ki, Cumhuriyet?teki yazıma sporun ne olduğunu bilenler yanıt versin. Oysa sadece satrancı sevmek veya ilgilenmek, ne yazık ki sporu bilmek olmamaktadır. Yazarın kendi deyimiyle ?konuya dalışı? golf?ün spor olmadığını sözde kanıtlamakla başlamış. Oysa sporda ?göz-kas koordinasyonu? denilen temel ilkeyi bilseydi daha ayrıntılı yanıtlar verebilirdim. Ancak bu görüşü yazan kişi yazdıklarımı anlayacak temel bilgiye sahip değildir. Hele polisiye bir eserden bahsederek satrancı spor yapmaya çalışmış ki, ?fareli köyün kavalcısı? eserinde de ?ne güzel kaval çalınıyordu? dendikten sonra ?bu kaval çalanın senfoni orkestrasında mutlaka çalması gerekli, yazık oluyor kendisine? denmesine benzer. Hele bir spor branşındaki teknik ile, sözüm ona ?satrançta da teknik vardır? demeye getirmiş ki, bu yazarın önce spor tekniği nedir, teknik çalışırken neler yapılır, o sırada vücutta ne gibi değişiklikler veya gelişmeler olur, fizyoloji nedir, bir fizyolojik reaksiyon nedir, bu reaksiyon sırasında neler olur, olur da olur, çoğaltmak zaten bu yazarın anlayamayacağı konulardır. Yani bir cerrahın nasıl ameliyat yapacağını hiç tıp okumamış birine anlatması gibi bir duruma düşmek istemem. Bir polisiye romanla satrancın spor olduğunu savlayan birisine yanıt vermek gerçekten zor.?
...


Sn. KILCIGİL? in buradaki benzetme mantığı doğrudur!
Nasıl ki satrancı hiç bilmeyen ve hiç oynamamış, yarışma disiplini içinde kendisindeki sadece fizyolojik değil; antrenmanlarıyla fizyolojik performans (evet, açıklayacağım) teknik kapasite, yarışma motivasyonu, kuvvette devamlılık, göz-beyin-kas koordinasyonu ve çabukluk-sürat gelişimi, yarışabilme isteğinin artmasına dayanan motivasyon gelişimi ve bunun başarıya dayalı istatistiksel gerçeği, kendisini tüm fizyolojik-psikolojik kapasitesinin gelişmesine kilitlediği antrenman ya da kamp süreci, ruhsal ve heyecansal değişimine tanık olmamış birine, bırakın satrancın spor olmasını satrancın kendisini anlatmak çok zordur

Satranç tüm sporlardan uzak ara; gittikçe kendisini yenileyen ve geliştiren, kitlelere yayılan ve o kitlelere de farklı disipline alışkanlıkları kazandıran eşsiz bir bireysel ve takım sporudur.
TOPALOV-KRAMNİK Dünya Satranç Şampiyonluğu Maçı için sporcular iki yıl öncesinden hazırlıklarına başlamışlardır. Bu hazırlıklar süreci içinde; 6 ay fizyolojik temelli antrenman, 6 ay teknik kapasite gelişimi, 6 ay rakiplerinin maçını inceleme ve 6 ay da dinlenme, psikolojik-moral antrenman süreci vardı.


Ertan KILCIGİL: ?İki yıl öncesinden antrenmanlara başlamak, her antrenmanı spor yapar mı, önce bunun ayırtına varmak lazım. İlköğretim çağındaki bir çocuğun okuma alışkanlığını ve okuma hızını artırmak için öğretmenler tarafından verilen okuma ödevleri de bir çeşit antrenmandır. Bu spor olur mu? Sporun kriterleri tek bir neden ile açıklanmaz. Bir bütündür.
Antrenmanın mutlaka ama mutlaka fizyolojik bir temelinin olması lazım. Olmazsa olmaz tek kural budur.
Fizyolojik temeli olmayan bir tek spor branşı gösteremezsiniz.
Gösterin, satrancı da spor kabul edelim."

...

Bakın Sn. KILCIGİL, fizyolojik temelli antrenman-spor ilişkisi olarak satranç etkileşimlerini siz şimdilik kabul etmeseniz bile biz son 50-60 yıldır satranç sporcuları nasıl yaşıyoruz?

ANTRENMAN TEORİSİ-SÜRAT-ÇABUKLUK GELİŞİMİ:
Satranç antrenmanlarında bizim kol kaslarımızın, bir halterci kadar olmasa bile çabukluk açısından düzeyine uygun olarak geliştirmeye ihtiyacımız vardır. Aynı yarışma disiplini içindeki yarışan sporculardan göz-beyin kas koordinasyonunu yardımcı antrenmanlarda daha çok geliştirebilen sporcuların satrancın zaman sıkışması dediğimiz bölümünde daha başarılı oldukları hem gözlenmiş hem de binlerce sporcu tarafından yaşamış gerçeklerdir.
Reaksiyon ve çabukluk çalışmalara, oyunun zaman sıkışması bölümünde oyun kalitemizin artması ve sonuca ulaşabilme başarı yüzdesinin artması için ihtiyaç duyarız. Daha hızlı ilkesi burada devreye girer. Çünkü zamanı önce dolan sporcu kaybeder.
Bunu 100m. yarışında sprinterin son 30 m. deki olağanüstü çabasına benzetebiliriz.

ANTRENMAN TEORİSİ DAYANIKLILIK GELİŞİMİ:
Satrancın özellikle çift turlu oyun günlerinde yaklaşık 9-10 saatlik performans dayanıklılığını sağlayabilmesi için sporcunun kas sisteminin de hazırlıklı olması gerekecektir. Siz boyun egzersizleri yapmadan çıkacağınız maçınızda mutlaka olumsuz etkileşimler yaşayacaksınız. Onun için satranç sporcuları için düzenli egzersizler planlanmış ve uygulanmaktadır. Beyin ve kas sisteminin kullanacağı oksijenini düzenli ve yeterli olarak kullanılmasına yönelik antrenman planlamaları yapılmıştır.
Dünya Satranç Şampiyonlarından M. BOTVİNNİK? in 1940 ve 1950 li yıllarda dayanıklılığa yönelik kendine özgü antrenmanları vardır. Müsabakalara fizyolojik olarak hazırlanabilmek için günümüzde artık performans artırıcı antrenmanlar yapılmaktadır. Piknik tipli sporcu profilleri oldukça eski zamanlarda kalmış, yerini sportmen yapılı, kendi formunu sürekli koruma programları yapan ve uygulayan sporculara bırakmıştır.

SPORCU YAŞI ve ETKİLEŞİMİ:
Bir çok spor dalında olduğu gibi satrançta da yaşın çok ayırıcı-belirleyici bir etkisi vardır.
Performansa dayalı olarak en verimli yaşlar 12-13' lerde başlayıp 22-28' lere varıyor artık. Belli bir yaştan sonra treni kaçırıyorsunuz artık.

20-25 masaya karşı simültane( bir oyuncunun aynı anda gezerek bir sonraki masaya sırayla hamle yaptığı ?çoğul masa maçı?) oynarken 3-5 saat aynı maçılar serisini ayakta oynadığını ve bu sırada 9-10 sn süren bir 100m. yarışından daha çok efor harcadığı iddia edebilirim. Bunun ölçülmüş olduğunu sanmıyorum. Ancak her iki sporcunun da efor harcadığına tanık olan milyonlarca seyirci vardır.

Satranç sporcuları kendilerinde var olan dayanıklılık ve sürat yetenek gelişimlerini de geliştirmek durumundadırlar. Bundan 80-100 yıl önce bu durum fark edilmeyebilirdi. Ama zamanımızda artık satranç sporcuları sadece masa başında oturdukları yerde efor harcamıyorlar. Satranç sporcusu sadece maç aktivitesini düşünürse yeterli olmaz. Modern zamanların gerçeğidir bu. Tıpkı sporun tanımının da bundan yıllar öncesinde yapıldığı; ama zamanımızda tanımın özüne yeni uygulamaların ve düzenlemelerin etkisiyle içerik kazandırdığı gibi. Zaten şu ünlü, ?zamanlar değişir, onunla da biz? lafını boşuna hatırlatmamıştım.
Burada tek eksik, her iki spor dalı arasındaki efor harcamasının ölçülmesine yönelik bir çalışmanın olup olmadığının bilinmemesi, ya da ortaya çıkmamasıdır.

ANATOMİK ve FİZYOLOJİK ETKİLEŞİMLERİ:
Sakin bir ortamdaki insanla spor yapan insan arasındaki kalbin atım ve taşıma kapasitesi arasında farklar oluşur. Spor yapan kişilerde uzun süreli aktivitelerde kalp debisi (kalp debisi : kalbin bir dakikada pompaladığı kan miktarı) hep aynı kalmaktadır.
Oyun sonunda yaşadığı stres ve heyecana bağlı olarak kolları (göz-beyin-el koordinasyonu) sürekli çalışma eğiliminde olan bir satranççı için saniyenin daha küçük birimlerinin bile çok önemli sonuçları vardır.
Dolayısıyla egzersiz ve kazanç-kayıp kaygısı ve ona bağlı stres arttıkça kalp atım hızı da artar, beyine her bir atımda daha fazla değil, ama daha sık kan gönderilir. Beyin, kas sistemine sinirleri ile daha sağlıklı emirler gönderir. Dakikada 130-140 atabilir belki de kalp.

Yani oksijen taşınmasını etkileyen faktör atım hızı ve atım hacmidir. Beyin daha iyi fark eder , ayırır, kıyaslar, karar verir. El ve kol kaslarına daha güvenli emirler gelir. Sporcu özgüvenini, motivasyonunu o kol ve eliyle taşır masadaki taşlara.
100 m. sporcusu start anından itibaren kilitlendiği hedefine uygun kas sistemiyle (kol-karın ve bacak kasları) uygulamaya koyar. O mesafeyi12-15 adımda ve 9-10 saniyede bitirir. Bir olimpiyatta 2 seri bir de final koşarsa toplam 300m. dir. Ardında büyük bir hazırlık var, küçümsemiyorum. Ama satranççıda da bazen günde 2-3 maç ki 7-9 saat sürebiliyor, ve onca harcanmış beyin-sinir-kas eforu var. Terlemeyi gündeme getirmiyorum bile.

Biten maç sonrası heyecan hemen bitmez! Ama parasempatik sistemin gönderdiği uyarıların etkisiyle kan basıncı, kalp atış hızı, kan şekeri düşer..Sporcu rahatlar. İdrar kesesi ve göz bebekleri eski boyutlarına ulaşır. Etrafındakileri hatırlamaya başlar! Neden kaybettiğini anlamaya çalışır! Tebrikleri kabul eder, gücünü toplamak için dinlenmeye ihtiyaç duyar.
Sıradaki maçına hazırlanmak için odasına çıkar bu arada devam eden Dünya Atletizm Şampiyonası? ndaki Jamaika? lı sprinter Usain St. Leo Bolt? un final yarışını izleyebilir.

DİNLENME- UYKU ETKİLEŞİMLERİ ve PERFORMANS DEĞİŞİMLERİ.
Sporcuların gerek müsabaka hazırlık dönemlerinde gerekse müsabaka dönemlerinde dinlenmenin, kaliteli ve zamanında alınmış uykunun düzenli ve performans artırıcı beslenmenin dünyadaki örnek uygulamaları bilinmektedir ve aksi ispatlanamamıştır
.

...


Ertan KILCIGİL: ?Yasal olarak örgütlenmiş, ulusal ve uluslararası federasyonları olan ve ?spor? çatısı altında örgütlenmiş durumundan dolayı ?iki sporcu? diyebileceğiniz, ancak ?iki oyuncu? diyebileceğimiz kişiler karşılıklı da bir kişinin 10 belki de 20 kişiyle de oynaması olasıdır.?

Ama sporcuya oyuncu yakıştırmasını da yapabiliriz. Fakat kastedilen içerik aynı kalmak şartıyla futbolcular da bilmem kaçıncı dakikada oyuncu değiştirebilirler. İkisini de anlam olarak aynı kulvarda kullanıyorum ben.
Çünkü futbol da başlangıçta bir oyun olarak çıkmıştı, voleybol (uçan top) da?
Sporcuydu-oyuncuydu tartışmasının benim için spor olduktan sonra önemi kalmıyor.



DEVEKUŞU YARIŞLARI.
Deve kuşu dünyada gözü beyninden büyük tek hayvandır.
Acaba sırf kas gücüne dayalı olduğu için, yarışma kuralları olduğu için, ekonomisi olduğu için spor kabul edilmeli midir?

Ertan KILCIGİL: : Deve kuşunun gözü beyninden büyükse, deve kuşu hiçbir zaman satranç öğrenemeyecektir. Yazık, gerçekten çok yazık?

Sayın hocam yanlış anlama var mı acaba? Ben devekuşunun üzerine jokey gibi binilip yapılan yarışmaların spor olup olmadığını sormuştum. Devekuşuna satranç öğretme iddiamız yok. Ama olursa eğer, inanın devekuşunun daha iyi oynayacağı arkadaşlarımız da var. Bu şakayı o arkadaşlarıma da yaptığım için dedikodu değildir. İsim veremem o zaman dedikodu olabilir.
Soruyu sorarken yanlış algılanabileceği hiç aklıma gelmemişti.




Ertan KILCIGİL: -?Her kilo kaybı spor olacaksa, vay halimize. Tüm Dünya her sabah tuvalette spor yapıyor o zaman. Hele bazıları daha uzun süre oturur, onlar daha çok spor yapıyorlar demek ki??

Sayın hocam burası zurnanın zırt dediği yer olmalı.
Her ağırlık azalmasının kilo kaybetmek olmadığını biliriz. Evrensel bilim, disipline kurallar içinde satranç maçında sporcuların bazal metabolizmalarının arttığını, daha fazla yakıt kullanarak artık madde bıraktıklarını, kol kaslarında oyunun belli aşamasında daha fazla laktik asit biriktiğini, daha fazla enerjiye ve enerji kaynaklarına ihtiyaç duyduklarını kabul eder, bunu satranç sporcuları da yaşar ve bilir. Her ne kadar bazı bilim insanlarımız yaşamasa, bilmese ve tanık olmasa bile.
Bu cevabınızı okurken aklıma RECEP İVEDİK Filmi?nin o lokanta sahneleri geldi. Tam bir komedi! Hani kuru fasulyeyi yedikten sonraki yarışma? Seyirci var, belli kurallar var, rekabet ve dostça yarışma var, ödül var.
Belli bir oranda daha yükseğe, daha kuvvetli daha ileriye ve daha hızlı olma gibi olimpik ögeleri-ilkeleri de mevcut? Kas desen zaten sırf karın kasları? Spor oldu mu şimdi?






Ertan KILCIGİL: ?NBA?da top havayken sevinen top havadayken sevinmeye başlayan sporcunun ?göz-kas koordinasyonu? gelişmiştir bu da spor antrenmanlarıyla gelişir. Ancak trafikte araba kullanan birinin karşıdan gelen arabanın tehlikeli ve hızını kestirip ona göre yavaşlama, yoldan veya o tehlikeden kaçmak için yaptığı hamle, göz-kas koordinasyonunun eseridir??

Göz-kas-sinir koordinasyonu ile ilgili olarak yukarıda örneklemiştim.




Ertan KILCIGİL: ?Öyle veya böyle, az veya çok kas gücü her spor branşında vardır. Bunu da sağlayan fizyolojik zorlanma ve gelişimdir. Ancak her kas çalışması spor değildir. Raftan kitap alırken çalışan kol kaslarımız olsa da, bahçeyi bellerken tüm vücut kaslarımız çalışsa da bu spor olmaz. Satrançta çalışan kol kaslarımız bize spor yaptırmaz. Cumhuriyet?teki yazımda belirttiğim gibi kolestrolü yüksek şişman ve sağlıksız birinin doktordan aldığı öneri, ?günde en az yarım saat iyi bir rakiple düzenli olarak satranç oynayın? değil, ?yürüyüş veya egzersiz yapın? olur. Bu tümceyi iyi anlamak lazım. Bu tümcenin altında neler var iyi anlamak lazım. Fizyolojik ve ritmli olarak, kişiye göre değişen tempoda kalp kası dahil dolaşım fizyolojisini değiştiren-geliştiren bir etkenden ve bu etkenin birlikte yürüdüğü kompozit bir oluşumdan bahsedilmektedir. Bu anlaşılamadığı sürece, ne bizi anlayabilirsiniz, ne de derdinizi anlatabilirsiniz.?

Raftan kitap almak elbette spor değil. Kastını aşan bir benzetmedir, ne kadar içinize sindi bu benzetme bilemem. Sporun onca yan ögesine ve özelliklerine, bireysel ve sosyal olgusuna değindikten sonra böyle bir örnekleme yi kabul edemem.
Doktorun cevabına gelince, elbette sadece satrancı da değil; düzeyine uygun olarak halteri de önermez maratonu da. Kişinin en kolay yapabileceği spor etkinliklerini önermesi elbette doğrudur.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#39
Alıntı:Modern Olimpiyat Oyunlarının manifestosu olan ?Olimpik Antlaşma? ?Olimpizm Felsefesi!? metninde yer alan maddelerden bir tanesi de, ?spor, sevgi, barış ve kardeşliktir.? ?Saldırganlık? üzerine çalışmalarıyla ünlü Kondrad Lorenz'e göre spor, insanın tabiatında bulunan saldırganlığa barışçı boşalma imkânları sağlamakta, saldırganlık güdüsünün denetim altına alınması için uygun bir yarışma ortamı sağlamaktadır. Savaşın bir benzetim modeli olarak da algılanan ?spor, barışın, dostça yarışmanın sembolüdür.
YANIT: Ne dediği neyi savunduğu anlaşılamamıştır.

Sanırım denilmek isteniyor ki,

Satranç bir savaş benzetimidir; savaşın muharebe meydanından
satranç tahtasına aktarılmış mikro modelidir. Kurmay subaylara
verilen strateji derslerinde satranç öğretilmesi bu nedenledir.

Dünya üzerinde topla tüfekle füzeyle biyolojik silahlarla yapılan
savaşlara son verelim.

Savaş yerine spor yapalım.

Savaşmak yerine satranç oynayalım.

Gross Admiral Harun Taner
Ara
Cevapla
#40
yazımda aşağıdaki ifadeyi düzeltmek isterim.
Alıntı:100 m. sporcusu start anından itibaren kilitlendiği hedefine uygun kas sistemiyle (kol-karın ve bacak kasları) uygulamaya koyar. O mesafeyi12-15 adımda ve 9-10 saniyede bitirir.
Doğrusu;
"O mesafeyi 9-10 saniyede bitirir." olacaktı. O mesafeyi12-15 adımla... ifadesi başka bir örnekleme için ayrı bir paragrafta kullanılmış ve sonradan düzeltilmiştir.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 10 Ziyaretçi