Değerli arkadaşlar,
Menderes SARGIN arkadaşımızın belirtmiş olduğu konulara çözüm önerisi olarak TÜRKİYE OKUL SPORLARI FEDERASYONU BAŞKANLIĞI'NA göndermiş olduğum yazımın bir örneğini yayınlıyorum.
Ben kendi adıma belirttiğim taleplerimi Okul Sporları İl Temsilcisine de verdiğim yazımın yanında, aynı federasyonun internet adresi olan
[email protected] adresine de gönderdim.
**************************
TÜRKİYE OKUL SPORLARI FEDERASYONU BAŞKANLIĞI?NA
Ulus-ANKARA
Türkiye Satranç Federasyonu Eğitim Kurulu?nun başkanlık görevini sürdüren bir üyesiyim.
Aşağıdaki tespit, gözlem, düşünce ve önerilerimi bir satranç sporcusu, çalıştırıcı ve aynı zamanda emekli bir beden eğitimi olarak belirtmek istiyorum.
MEB bünyesinde düzenlenen çeşitli dallardaki okullar arası spor karşılaşmalarının yaklaşık olarak 35 yıllık bir süresi içinde hem sporcu-öğrenci hem de çalıştırıcı ve idareci olarak yer almış biri olarak yapılan bu karşılaşmaların eğitim- öğretim etkinliklerinden ayrı tutulamayacağının bilincindeyim.
Konuyla ilgili olarak somut önerilerimi sunmak isterim.
1- Çeşitli kategorilerde yapılan okullar arası spor karşılaşmaları çocuklarımızın spor yapmalarına, sağlıklı bünye ve kişilik gelişimlerine katkı sunmasının yanı sıra, gizli kalmış yeteneklerin ortaya çıkması ulusal ve uluslar arası sportif başarılar açısından da önemlidir. Bu sebeple eğitim ve öğretim süresinin içinde, ama o süreci olumsuz olarak etkilemeyecek programlama ile düzenlenmesi uygun olacaktır.
2- Söz konusu etkinliklere katılan sporcuların; okul içi, mahalli, grup, çeyrek-yarı final ve Türkiye Şampiyona programları yaklaşık olarak 35-36 haftalık öğrenim sürelerinin nereden bakılsa 3-4 haftalarını almaktadır. Bu süre 180 iş gününde15-20 günlük bir süreye eşittir. Bu yarışmaların mahalli bölümleri ve final karşılaşmaları hafta sonu günlerini de içine alacak şekilde programlanması düşünülebilir.
3- Satranç, masa tenisi ve atletizm branşlarını ek olarak seçen ve bu branşlarda dereceye giren sporcu-öğrencilerin durumu ise daha zorlaşmaktadır. Her ne kadar bu durumda olan sporcuların sayısı az olsa bile bu durum onlar açısından bakıldığında çözüme ulaştırılması gereken bir sorundur.
Çünkü hem futbolu hem de ilave ikinci bir branş olarak, örneğin satrancı seçen bir sporcu öğrencimizin kaybı daha fazla olmaktadır. Bu duruma bir örnek vermek gerekirse ilinde futbol okul takımı şampiyon, satrançta da (atletizm, masa tenisi de olabilir) bireysel şampiyonluk yaşayan bir sporcu öğrencinin iş günü kaybı 5-6 haftayı bulabilmektedir. Başarılı bir sporcu bu durumda okuldaki dersleri açısından daha fazla zorlanacaktır. Okulunun ya da ailesinin bulduğu çözüm ise müsabakalara katılmamaktır. Bu durum ise onca hazırlık çalışmasından sonra ayrı bir hak kaybıdır.
4- Bu duruma çözüm önerisi olarak en azından satranç, masa tenisi ve atletizm branşlarının yarışma programlarının daha uygun tarihlere planlanması uygundur. Gerçi uluslar arası yarışmalar (ISF vb.) programı göz önüne alındığında bu yarışmaların tarihleri zorunluluktan kaynaklanan sebeplerle düzenlenmiş olabilir. Ancak uluslar arası yarışmaların yapılmadığı yıllarda bu düzenlemeye gidilebilir.
5- 1980?lerden itibaren uzunca bir süre satranç yarışmalarının Türkiye Finali 28 Haziran- 4 Temmuz tarihlerinde yapılırdı. Ankara bu açıdan merkezi bir yer olması ulaşım avantajları getiriyor, tatil zamanı olduğu için yurt bulmak kolaylaşıyordu. Tüm bunların mali olarak bütçeye yansıması da ekonomik oluyordu. Bu konularda özellikle yurt konusunda düzenlemeye gidilebilir. Bu anlamda eski uygulamalar daha elverişli ve uygulanabilirdi.
6- Kız kategorisi ilk kez uygulanması son derece olumlu bir gelişmedir. Bunun yanı sıra minikler kategorisinde de özellikle Satranç dalında mahalli yarışmalarının yanı sıra; grup, yarı final ve final yarışmaları düzenlenmesi esastır. Çünkü miniklerde sınav kaygısı yoktur. Yılın herhangi bir ayı da düzenlenebilir.
7- Satranca başlama yaşı atletizm, masa tenisi gibi spor dallarından çok daha öncedir. Bu sporla ilgilenme süresi de diğer tüm spor dallarından uzak ara, yaşam boyudur. Bu özellikler göz önüne alındığında özellikle Minikler Kategorisinde Türkiye Birinciliğinin düzenlenmesi eski yıllarda olduğu gibi yeniden hayata geçirilmelidir.
8- Kategorilerde düzenlenecek grup, çeyrek-yarı final aşamalarında kafile başkanının yanı sıra çalıştırıcı ve antrenörlerin da mutlaka belgeli ve vizeli antrenör olması esas alınmalıdır. Bu konuda sporculara ve ilgili personele ödenen kanuni harcırah ödemeleri günün şartlarına uygun ve makul oranlarda iyileştirilmelidir.
9- Son yıllarda sadece ilk üç dereceye verilen madalyalar görmeye başladık. Oysa Okullar Arası Satranç Final Karşılaşmalarının ilk yapıldığı yıllarda olduğu gibi finalde dereceye giren ilk 10 sporcunun okuluna katılma belgesi ve kupa- madalya verilmesinin okul açısından da daha şık olacağı düşüncesindeyim. Çünkü satrancı ayrı bir spor dalının ötesinde, ayrı bir ders olarak kabul edip, alt yapısını hazırlayan, sınıf açan, malzemelerini alan okulların bir anlamda ödüllendirilmesidir bu durum.
Önerilerimin ülkemiz şartlarında bir çırpıda düzenlenebilecek durumda olmadığının, ama düzenlemeler için girişimde bulunmanın öneminin bilincindeyim.
Kaldı ki MEB camiasında öğretmeninden sporcu-öğrencisine, idarecisinden velisine kadar bu düzenlemenin eğitim çağındaki çocuklarımız için yapılması isteğinin içinde, binlerce yüz binlerce sporcu, öğrenci, veli, öğretmen, idareci ve antrenör vardır.
Eğitim politikalarımızın içinde sporu geliştirmek ve yaymak, spor yapan insanları çoğaltmak ve geliştirmek varsa eğer, bu hedefe düzenli ve uygulanabilir programlarla ulaşmak daha mantıklıdır düşüncesindeyim.
Esas olan zaten devam eden bir uygulamanın devamını sağlamaktan daha önemli olanın, uygulamaya katkı sunan düzenlemeleri getirmek ve günün şartlarına uyumu sağlayabilmektir.
Bu fikri uygulayabilen gücün gerçek yönetim gücü olabileceğinin farkında olarak,
gereğini bilgilerinize saygılarımla sunarım. 15.Ocak.2014
M. Aşkın TAŞAN
Satranç Eğitmeni