Çözümyolları konuşulmalıdır.
#21
(27-10-2014, 12:30)Ozgur_Akman Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Mesela Alberto Condator, Chris Froome veya Mark Cavendish gibi birkaç süper yıldız hariç profesyonel yol bisikletçilerin çok da büyük yıllık gelirleri yok. Lakin 101 yıllık Fransa Bisiklet Turu için "neden 21 gün yapılıyor çok uzun, biz bunu 5 güne indirelim, bitsin diyen zaten üç haftanın yarısında dağ bayır yarışa dair bir şey de olmuyor" diyen bir dahi de çıkmıyor. İtalya ve İspanya yani diğer büyük turlar ve tek günlük bazı yarışların da ciddi hikayeleri ve gelenekleri olan etkinlikler ve sahip çıkılıyor. Poker deseniz bence orada para miktarı çok önemli faktör o yüzden o yanlış olabilir.

Bu görüşü destekleyecek ters örnekler de var. Satrancın klasik formundan çıkartılıp fast food hale dönüştürüldüğü zaman popüler olacağını sanan sivri zekalılar gibi; güreş, masa tenisi, voleybol gibi sporlarda da hızlandırıcı kurallara gittiler.

Ama yansıma kötü oldu. Voleybol hızlandı, ama değişikliklerle bunalan ve geleneksel formatı yıllardır benimsemiş kitle tribünden uzaklaştı. Servis kuralının değişmesi yüzünden oyun hızı o kadar arttı ki özellikle çok sert oynanan ve ralli olmayan erkekler maçları izlenemez hale geldi (bu sene de libero zorunluluğu 2'ye çıkarılmış ve her setin sonunda zorunlu 2 oyuncu değişikliği yapılması getirilmiş gibi akla zarar yeni kurallar gelmiş diye duydum).

Masa tenisinde de servis ve set sayılarının değişmesi yüzünden hızlanan ama izlemesi ve kontrolü zorlaşan müsabakalar çıktı.

Güreşte ise seyir zevki artsın diye hız o kadar arttırıldı ve puanlama karmakarışık hale getirildi ki güreşçiler riske girmemek için tüm oyunlarda bele sarılıp, uzatmaları beklemeye başladı (süresinde bitmeyen maçın 5 dakika yıldırım parti ile bitirilmesi gibi benzer mantık gelişti yani). Sonuçta geleneksel izleyici gitti ve güreş olimpiyatlardan atıldı; arkada ABD, Rusya hatta bazı Avrupa ve eski doğu bloku ülkelerinin lobisine rağmen.

Yani demem o ki, geleneklerle çok oynamak ters tepiyor, oyunun hızının artması onun köklerindeki gücün çekilmesine sebep oluyor. Satranç da böyle, hızlanıp fast food hale döndükçe ve yıldırım partilerle tie-break'e gittikçe izlenir zannedilse de zamanla saygınlığını kaybediyor.

Her türlü sporun geleneksel kodları vardır ve korunması gerektiği düşüncesindeyim. Satranç da profesyonel ve turnuva düzeyinde klasik sürelerle devam etmeli.

İşin para tarafına dönersek, FIDE'de de Türkiye'deki gibi ciddi bir işadamı sorunu var (hatta adam sorunu var). Kirshan iş adamı ama ne kaynak aktarmaya ne de business'i büyütmeye eğilimli değil. Postu başkanlığa serip ABD başkanından daha rahat bir hayat sürüyor. Protokollerde, 7 yıldızlı otellerde, dünyanın dört bir tarafında vip loungelardan giriş çıkış yaparak jet-set geziyor. 50 delege satın alıp seçimleri bağladığı sürece de hiçbir sorumluluğu yok.

Alternatifi Kasparov ise profesyonellere gelir sağlamak konusunda hiçbir projesi-vaadi olmayan kötü ve düz politikacı. Büyük oyuncu olması kötü politikacı olması gerçeğini örtmüyor. İşin ticari / itibari / organizasyonel büyüklüğünü yöneteceğini göstermiyor. O yüzden kaybetti ve kaybetmeye mahkum.

FIFA ve UEFA ise işadamları tarafından yönetiliyor, o yüzden endüstri. Platini veya Beckenbauer dediğimiz adamlar, futbolu bırakıp menajer olan ve ülkeleri ile büyük lobiler tarafından çok kuvvetle desteklenen işadamları. Biri 1998 dünya kupasını yaptı; diğeri Bayern'i yönetti geçmişte.

Satrançla aşık atması mümkün olmayan dart, curling, bilardo, hatta kaykay, paintball gibi aptal sporlar ise kitleselleşmede satranca fark atıyor. Bunun üzerinde makro düzeyde düşünen adam ise maalesef yok.
Ara
Cevapla
#22
sayın mojo jojo bu günlerde yine çok formda. onun bu işi bildiğine herkes emin olması lazım ve kimsenin üzerine fazla gitmemesi lazım . biz burada satranççılar olarak asgari müştereklerde birleşmemiz lazım . ama olmuyor. tartışma hemen birbirini eleştirme ve konuyu dağıtma şekline dönüşüveriyor.
bakın konu başlığı (çözüm yolları konuşmalıyız. ) . buna benzer çok konu açıldı ve hep çözüm yollarını konuşuyoruz . ama olmuyor . hemen sataşma ve konu saptırma, burada yazanların geninde var galiba. ''yok ben haklıyım , yok sen haksızsın'' sürüp gidiyor . bir konu bitirilmeden yeni bir konu başlığı açmanın hiç alemi yok .

ben yinede mojo jojo ya anlamadığım noktaları sorma durumundayım .ishak alaton , akın özgür gibi başkan istiyor . ben buna baştan karşı biriyim . satranççılar hem iş dünyasını hemde siyasi iradeyi yönetme gücüne sahiptir . yani ne siyasete nede sermayeye teslim olmamamız gerekir. onları biz yönetmemiz lazım. eğer business dünyası bizi yönetecekse, o mesela futbolda yıllardan beri yapılıyor. bu başarıyı getirmez. siyasi iradeyede başarı getirmiyor. tersine businnes dünyasının saygısını kazanmamız lazım .

şu düşünce bizim meşhur hastalığımızdır. yani satranç camiasından karizmatik bir lider çıkmaması. temsil özelliği olan karizmatik bir lider aradığımız müddetçe, kendi dışımızdan kişiler tarafından yönetilmeyide baştan kabul ediyoruz demektir. batıda böyle şey yok . her branşın adamı yine o branşın içinde aranır.türkiyede meşhur deyimdir,paran varsa apandisit ameliyatı bile yaparsın

eğer sermayeye teslim olacaksak onu zaten siyasi irade yapar . bize bir ishak alaton bulur .şunu bir daha söyleyim; siyasi irade satrançta başarıyı bizden daha fazla ister . satrançtaki başarı siyasi iradenin başarısıdır . dünyanın her yerinde bu budur . faşizmde , komunizmde, demokrasilerde, hatta iranda bu böyledir. iran lı kadınların son olimpiyatlarda neler yaptığını hep beraber düşünerek izledik .

bu nedenle çerçeve statünün üzerinde fazla kafa yormamamız gerekir. siyasete kendimizi nasıl kabul ettireceğiz , ona bakmamız lazım. biliyorum bazı arkadaşlar siyasi iradeye muhalefet etmek amacı ile muhalefet yapıyorlar ki; en büyük yanlışımız işte buradadır. zaten karizmatik lider arama hastalığımızda federasyonu kendi elimizle başkalarına bırakma sonucunu doğurdu . bu böyle oldu .

muzaffer şekerli
Ara
Cevapla
#23
Kısaca;

Ateş ÜLKER: Genel Kurul önemli bir konudur.Ama bu konu ile ilgili yanlışların uzun süre düzeltilmesi mümkün değildir.Onun için düzeltebileceğimiz yanlışları kovalamamız uygundur… Sporcular kurulu ortadan kaldırılmalı ve bunun yerine Teknik Kurul güçlendirilmelidir.

Özgür AKMAN: Bu forumda Türk sporunu ve GSGM teşkilatını nasıl etkileyeceğimizi konuşmak bile anlamsız çünkü öyle bir ihtimal yok

Mojo Jojo : sorun steril anlamda bir yönetim sorunu ve bugünkü büyüklükler, iletişim ve rant karmaşasında (reklam / sponsorluklar / iyi ilişkiler) satranç camiasında böyle bir profil olmadığı görüşündeyim. Bunu bilmek de ayıp değil.
Bu sebeple ben atama yolu ile başkan seçilmesinin gerçekçi olduğunu düşünüyorum, ama atanacak başkanın doğrudan "ilişki adamı" olması lazım.

M.ŞEKERLİ : satranççılar hem iş dünyasını hemde siyasi iradeyi yönetme gücüne sahiptir . yani ne siyasete nede sermayeye teslim olmamamız gerekir. onları biz yönetmemiz lazım…çerçeve statünün üzerinde fazla kafa yormamamız gerekir. siyasete kendimizi nasıl kabul ettireceğiz , ona bakmamız lazım.

M. Aşkın TAŞAN: Atanacak başkan ile istikrarlı bir sürecin başlatılacağına inanmıyorum. Birkaç turnuva kazanabiliriz Tek öncelikli ve kapsamlı çözüm, içinde geniş kitlelerin onayı olan GENEL KURUL ve gerçekçi bir statüdür.

Eğer atladığım bir görüş varsa eklersiniz.

Ancak bu görüşlerin tartışılması, gündem oluşturması ve sürekli gündem de kalması, fikirlere katılım ve talep oluşması da önemlidir.


Bir sempozyum, genel kurul toplantısı, şura gibi taleplerin toplumun geniş kitlelerinden gelmesi ve etkili şekilde kendini hissettirmesi gereklidir.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#24
(27-10-2014, 20:16)MuzafferŞekerli Nickli Kullanıcıdan Alıntı: ben yinede mojo jojo ya anlamadığım noktaları sorma durumundayım .ishak alaton , akın özgür gibi başkan istiyor . ben buna baştan karşı biriyim . satranççılar hem iş dünyasını hemde siyasi iradeyi yönetme gücüne sahiptir . yani ne siyasete nede sermayeye teslim olmamamız gerekir. onları biz yönetmemiz lazım. eğer business dünyası bizi yönetecekse, o mesela futbolda yıllardan beri yapılıyor. bu başarıyı getirmez. siyasi iradeyede başarı getirmiyor. tersine businnes dünyasının saygısını kazanmamız lazım.

Muzaffer beyciğim,

Sondan giderek bugüne geliyorum da ondan. Yani bir tür tümden-gelim yapıyorum.

Şimdi bizim elimizde başkan seçecek kaç delege var: 150. Eğer bu sayı 1,000 olsaydı aday kalitesi ve seçimi daha sağlam kıstaslara bağlı olurdu. O zaman 1,000 kişiye hesap verecek bir adayın satranççı olması zaruret olurdu. Delege yapısı içinde belli kuvvet derecesinin üzerindeki oyuncular, belli nitelikte hakemler, duayenler vesaire olacağından ana kompozisyon satranççı olurdu.

Ama durum bu değil. Ve hepimiz fiilen 36 delegenin ikna edilmesi (!) ile seçilecek başkanın aslında “atama” olduğunu biliyoruz. Buraya kadar sanırım hemfikirizdir.

Ben de diyorum ki, bu yapının değişeceğine ait hiçbir belirti olmadığına göre bari işin başına Mersin’li bir öğrenci velisi değil de, uluslararası nitelikleri olan biri atansın, çakma işkadını veya çakma satranççı değil. En azından “işadamı”.

Bu birincisi.

İkincisi, satranççılar maalesef bugün için Türkiye’de de dünyada da hiçbir şeyi yönetme becerisine sahip değiller. Romantizme hiç gerek yok. İşte Karpov ve Kasparov; simültanede bile muhatap olmayacakları adamdan yıllardır dayak yiyorlar. Çünkü değişimin dinamiğini anlamadılar, artık herşey endüstriyel. Eric Cantona bile anarşist futbolculuktan işadamlığına geçti, Guardiola futbolculuktan gelmedir ama yaptığı işadamlığıdır. İngiltere’de zaten bu işlerin adı teknik direktörlük değil; menajerlik. Wenger 3.lig topçusuydu, Mourinho Robson’un tercümanı; ama takım yönetmeyi bir proje ve alt katmanını bir business olarak yürüttükleri için bugünlere geldiler. Bu adamlar Chelsea’nin, Arsenal’in, United’ın hocaları değiller, CEO’ları esasen.

ABD’de NBA organizasyonu futboldan daha eskidir ve profesyoneldir. Tüm oyun yönetimi başlı başına bir board tarafından yapılır ve gelirata dokunacak herşey tehdit olarak algılanır. O sebeple ırkçılık karşıtı verdikleri yüksek cezalar, bir kulüp başkanın takımı satmasına yol açabiliyor. Neden? Zencileri sevdikleri için değil, üretim noktasında zencilere ihtiyaçları var ve bir kere işin içine ırkçılık girerse ne oıyuncu bulabilirler ne uzakdoğuya yayın satabilirler. Yani hep business.

Kısacası futboldan, atletizme (2012’ye kadar dünyanın en çok kazanan sporcusu Bolt’tu) tüm spor alanları günümüzde bir iştir, en hafifinden entertaintment’tır ve işadamlığı ile büyüyorlar. Adının spor olması sizi yanıltmasın.

Sona gelelim: İlk seçimde adaylar birilerinin önüne gidecek. Şükürler olsun ki devletin tepesi satranca futbol veya basketbol gibi önem vermiyor, buranın rantı düşük. O yüzden alt düzeydeki bir bürokrata (müsteşar yardımcısı diyelim) “bize kim yakın çalışır diye soracaklar”. Bürokrat kimi işaret ederse, 35-40 kişi ayarlanacak ve başkan seçilecek. Bu kadar.

O yüzden mevzuatı pas geçin. Orası “cambaza bak" bölümü. Bu ülkede satrancın ilk sorunu delege yapısıdır. Galatasaray’a siyasiler niye sızamıyor; % 70’i lise kontenjanından sağlama alınmış 5,000 üyesi var da ondan. Yapı büyüdükçe atama yapamazsınız, çünkü hakim olamazsınız. Peki Aziz Yıldırım niye 1 milyon üye hedefliyor; eskisi gibi 200-300 adam tarafından sistem manipüle edilmesin diye. İşin içinde ilkokul bir matematiği var esasen.

36 delegenin ikna edilmesi ile başkan seçilen bir yapıda satranççı falan barınmaz.

Ben de işte tam bu yüzden “madem atama var, bari iş dünyasını bilen biri atansın” diyorum; kaynak ve temsil sorununu çözer çünkü
Ara
Cevapla
#25
(03-10-2014, 00:41)Tutku Dinçer Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Şu bir gerçek ki, spor bir şekilde siyasete bağlı. Siyaset, istedikleri kişileri seçtirecek düzenlemeler yapma arayışında. Ama bunu istedikleri oranda elde edemediler. Seçimden sonra mazbatayı almak için icazet almak durumunda kalan federasyon başkanları dahi olmuş farklı spor federasyonlarında. Tahminen seçimleri daha bir kontrolleri altına almaya yönelik düzenlemeler getirmişlerdir Genel Kurullar ile ilgili. Eski-yeni kıyaslaması şeklinde bir taslak çıkartmanız çok faydalı olur Aşkın Bey.

Aşkın Bey ricam üzerine mevzuatı buraya taşımak için uğraşıyor ama ben bu düzenin değişeceğine inanmıyorum. O kadar ki, Aşkın Bey'in karşılaştırmalı statü paylaşımlarını henüz detaylıca incelemedim bile. Ama inceleyeceğim inşallah.

Yarın hükümetten belediyelere bir talimat gitse ve "Satranç ile ilgili hiç bir şeye destek vermeyin, aksine önlemeye çalışın." denilse muhalefet partilerinin yönetimindeki belediyeler hemen satranca kucak açar Smile Gerçi bu sefer de turnuva yerinin yanında ve turnuva saatlerinde inşaat veya tadilat yapılır büyük ihtimalle Smile Şimdi aklıma geldi, eski TSF başkanı mecliste partisi adına öneri verse ve TSF'nin kapatılmasını, ülke çapında satrançla ilgili tüm faaliyetlerin durdurulmasını istese satranç bir anda patlama yapar Smile Mizahi(!) örneklerle durumu anlatmaya çalıştım. Sporun, siyasetin bu kadar fazla etkisinde olduğu bir yerde bu iş özetle böyle gelmiş, böyle gider...
Ara
Cevapla
#26
Muzaffer beyin "bazı arkadaşlar siyasi iradeye muhalefet yapmak amacıyla muhalefet yapıyorlar"sözü bana göre gerçeği yansıtmıyor.Burada genel olarak Satrancın sorunları konuşuluyor.Delege seçiminin sağlıklı olmadığı ve talimatlarla yönetildiği öne sürülüyor.Bu görüşler tartışmaya açıktır.Eğer çok tanınmış bir kulübü Satranç Genel Kurulunda temsil eden delege Satrancı bilen bir kimse ise ben Satranç toplumundan ve Muzaffer beyden özür dileyeceğim.Hiçbir zaman körü körüne muhalefet yapmak amacıyla yola çıkmadım.Kimseye hakaret etmeden gerçekleri masaya yatırıyorum.Çok güzel bir sahil kentinde yapılmış olan bir açık turnuvada Haziran ayında kaç yerli oyuncunun oynadığını yazıyorum.Bunu yazmak siyasi iradeye muhalefet yapmak değildir.Sayıları yanlış yazdığım takdirde hemen düzeltilmesi gerektiğini de hatırlatırım.
Mojo Jojo'nun kullandığı "çakma işkadını"gibi deyimler Satranç ile uğraşan ve entelektüel olması beklenen kişilere yakışmıyor.Bu gibi deyimleri kullanmak isteyen önce yüzündeki maskeyi çıkarır.Çünkü hem kendini gizlemek hem de haklı çıkmak zordur. Bana göre bugün içinde bulunduğumuz sıkıntıların çözümü mevcut Başkanda değil, onun çevresindekilerin elindedir..Biz Başkana sorunları ve çözümyollarını göstermiyoruz.Herkes kendi bildiği yolda ilerlemeye devam ediyor.Bir örnek vereceğim.Bu daha önce konuştuğumuz ve çok önemli olmayan bir örnek ama nedense beni çok düşündürüyor.Turnuvaların ilk tur eşlendirmesinde sıralamayı UKD puanına göre yapma düşüncesini kim ortaya atmıştır?Başkan mı?Diğer görevliler mi?
Bu başlığı neden açtım?Çözüm yolları konuşulsun....Son turda maça çıkmama yöntemi karşısında ne yapacağız?Yabancılara yerliler gibi hak mahrumiyeti cezası veremeyiz.Vereceğimize inanan varsa burada anlatabilir.
Aşağıdaki seçeneklerden biri uygulanacaktır: 1.Uluslararası anlaşmalar,Federasyonun resmi faaliyet programındaki etkinlikler ve lig maçlarına dokunmamak koşulu ile 2015 takvim yılında hiç uluslararası turnuva düzenleyemeyeceğiz.Yok eğer "bu düşünce çok sert bir önlemdir" derseniz 2 nci seçenek konuşulur.(2015 takvim yılında düzenlenecek olan açık turnuvalarda yabancıların konaklama masrafları karşılanmaz.)
3 ncü seçenek :2015 takvim yılında genel klasman ödülleri son derece azaltılır.Yerliler için ayrılan ödül miktarı arttırılır.Yerlilerin katılımını sağlamak için mümkün olan kolaylıklar sağlanır.
"Bu yeniliklerin hiçbiri olmayacak herşey eski eski hamam eski tas olacak"2015 in sonunda ve 2016 ın ilk aylarında sizi forumda bekleyeceğim.Başımıza neler geldiğini göreceksiniz.Eğer sıkı önlem alınmazsa "anlaşmalı sonuçlar"değişik şekil ve yöntemlerle devam edecektir.Ne yazık ki Satranç toplumu bazı garip olayları benim kulağıma fısıldamıyor.Bay A'nın 3 sene önce son turda Bay B ye karşı maça çıkmadığını 3 sene sonra öğreniyoruz.ve 3 sene aradan sonra bay B nin de Bay A ya karşı son maçta oynamadığı bildiriliyor.Satranç toplumu"avukata ihtiyacım yok"diyorsa zaten yapacak bir şey yoktur.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#27
Alıntı: Aşkın Taşan: Özgür AKMAN: Bu forumda Türk sporunu ve GSGM teşkilatını nasıl etkileyeceğimizi konuşmak bile anlamsız çünkü öyle bir ihtimal yok

Hiç bunu söylemedim. Anlamsız olduğunu hepimiz biliyoruz. Lakin satranççılar yönetime girip daha pragmatik olarak oyunu kurallarına göre oynayıp yönetime gelebilmeliler. Özellikle iyi yetişmiş olanlar.

Alıntı: MojoJojo: İkincisi, satranççılar maalesef bugün için Türkiye’de de dünyada da hiçbir şeyi yönetme becerisine sahip değiller.

Evet, değiller. Buna Kasparov dahil. Politikacı ve satranç bürokratı olarak Kasparov artık bana numaraları bütün alıcıları baymış bir pazarlamacı gibi geliyor. Maalesef, pek çok satranççı satranç oynamaktan başka genel olarak hiçbir beceriye sahip olamıyorlar. İyi okullarda okuyan ve çok genel kültürlü olan istisnalar bile. (Satranççı kriterini profesyonel satranççı olarak koyalım). Kenneth Rogoff çok istisnai bir durum (GM ve şu anda dünyada daha çok dünyanın önde gelen iktisatçılarından biri ve eski bir IMF üst düzey yetkilisi olarak tanınıyor). Belki tabanın bu kadar genişlemesinin 20-30 yıl sonra böyle sonuçları olacaktır, iyi üniversitelerde iyi eğitim almış daha çok satranççı içinden farklı alanlara yöneleceklerin sayısı artacaktır.

Benim alternatif önerim, mevcut sistem içinde satrancın içinde gelen ve bahsettiğimiz ve olmadığına inandığımız bilgi ve becerilere sahip olabilecek insanların yönetime bir şekilde girmesidir. Yoksa devrim yapalım demiyorum. Forumda mevzuat kopyala-yapıştır yapıp 1997'den beri gelen yani zaman mekan ve bağlamdan bağımsız süregiden bir tüzükler nasıl olmalı tartışması yerine bunu öneriyorum. Uygulaması kolay mı değil, benim kuşağımdan başlayarak gençler bunun için de çalışmalıdır.

Satranç dışı örnekleri nasıl iş yapılması ve nasıl bir organizyona gidilmesi gerektiği açısından yerinde buluyorum. Mojo Jojo bu açıdan benim de unuttuğum voleybol örneğini verdi. Pek çok tespitine de altına imza atacak kadar katılıyorum. Yıl 2014, hala gerçek isimle forumlarda mesaj atmayı tartışıyoruzSmile
Ara
Cevapla
#28
öncelikle sayın ateş ülker e cevap vererek başlayım .

burada ne size ne de yazı yazan başkasına ''siyasi iradeye muhalefet etmek için muhalefet ediyor veya yazı yazıyor demedim''. ben genelleme yapıyorum ve satranççının siyaset yapmamasını söylüyorum . bir beraber olalım . ama özel hayatımdan biliyorum , siyasi iradeye muhalefet yapmak için muhalefet yapanlar olduğunu söylüyorum .

bunu her zaman söylerim ve yapılmamasınıda söylerim , daha öncede yazdım . biz satranç camiasıyız ve her partiden , her fikirden, kişilere sahip olduğumuz gibi sanatçı, işadamı, bürokrat, yazar, gazeteciyede sahip olmalıyız .benim derdim biz kendimizi tanımlayamamışız. +1800 lükler satranççıdır ve gerçek satranç camiasıdırlar. bu fikriminde tuttuğunu gözlemliyorum ve bir gün türk satrancı bunun meyvesini alacaktır .

evet türk satrancının kurmayları satranççılar olacak ve onlarda +1800 lüklerdir . 1940 lardan kalma devlet desteği almak, cephe genişletmek için, satranççıya satrançsever denildiği günler mazi olacaktır . çünkü satranççı ve satrançsever ayrı kelimelerdir , ayrıda manası olmalıdır .

burada kimseyi hedef alarak yazı yazmıyorum hele sayın ateş ülker e karşı bir şeyler yazmam söz konusu olamaz. sayın ateş bey; artık talimatla delege yazılmasının devri geçti. talimatla aday destekleme devri başladı . herkes bunu anlasın lütfen . seçimden en az 8 ay önce delegeler talimatla kulüplere üye yapılabilir. bu da fiziken mümkün değildir. bu değişikliğin neticesini pek yakında mali kongrede göreceğiz.

ben her şeye rağmen genel kurullardan umutluyum . satranç kulüp yöneticileri ve satranççılar ağırlıklarını koyarsa her şey tersine dönebilir. yeter ki bu işi sürükleyecek kararlı kadrolar bulunsun . en azından siyasi irade siz ne istiyorsunuz diye soracak karşılıklı görüşmeler gerçekleşecektir.

sayın mojo jojo yada yarın cevap vereceğim .

muzaffer şekerli
Ara
Cevapla
#29
Özgür Bey,

Bir yanlışlık olabilir mi?

“Alıntı:Aşkın Taşan: Özgür AKMAN: Bu forumda Türk sporunu ve GSGM teşkilatını nasıl etkileyeceğimizi konuşmak bile anlamsız çünkü öyle bir ihtimal yok

Hiç bunu söylemedim.”


Demişsiniz…


Oysa ben;
Bu forumda Türk sporunu ve GSGM teşkilatını nasıl etkileyeceğimizi konuşmak bile anlamsız çünkü öyle bir ihtimal yok. Aramızdan bir federasyon başkanı çıksa bile yok. Minimum bakan seviyesi
( Dün, 10:12 (Bu konu en son: Dün Tarihinde, Saat: 10:23 düzenlenmiştir. Düzenleyen: Ozgur_Akman.)


Özgür bey sizin yazınızdan alıntılamıştım.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#30
sayın mojo jojo;

lafa nereden başlayacağımı bilemiyorum şu an . en iyisi dünyadada türkiyedede +1800 lükler satranç camiasını oluşturur diyerek başlayım .

bu camiadan iş adamlarıda çıkacaktır, politikacılarda çıkacaktır, sanatçılarda çıkacaktır . satranççı deyince dünyada karpov kasparov gibi büyük usta anlaşıldığını düşünüyorum ki yok öyle bir şey . elbette GM lerden businnes çıkması oldukça güçtür. FİDE de kurumsal bir yapıya sahiptir ki; onu kurumsal yapısını kimse bozamaz. ancak campomannes ile FİDE nin yapısında yeni bir iç dinamikler oluştu ki; bu FİDE nin değerini azaltmaz. bu konuya girmeyeceğim , çünkü uzun ve ayrı bir konu .

satranç dünyada alt yapısı oluşmuş , kuralları gelenekleri olan en iyi organize olan bir daldır . türkiye ye benzemez. bu inancımı peşin söyleyim . elbette her ülkede siyasi irade onuda kontrol ediyor. bunuda ben çok doğal kabul ediyorum . eğer siyasi irade olmasa , satranççılar da, sanat olsun, spor olsun, tüm branş mensupları siyaseten birbirlerini yerler . bunu ben satranç içinde , diğer branşlar içinde tehlikeli buluyorum .

yani aslında siyasi irade satranca çekidüzen verebilmeli . ama satranççıların siyasetle uğraşmaması ve sadece , bu işi vatana hizmet aşkı ile yaptıklarını siyasete kabul ettirmeleri son derece önemlidir . yoksa siyasi iradeyi yanıltanda biz oluruz.

mesela basketbol ve voleybol camiası bunu başardılar. siyaset bu işten zararlı mı çıktı . hayır üstelik çok memnun oldu . aynı şeyi bizimde başaracağımıza inancım tamdır.

türkiye de özel satranç federasyonu zamanında oluşan gelenekler yıkıldı. onun yerine öğretmenlere dayalı bir sistem getirildi . yani amaç öğretmenler bu işten ekmek yesinler zihniyeti benimsendi . üstelik öğretmenleri satranççı ile bir tuttular ki en kötü netice buradan doğdu. onlar hem hakem hem antrenör hemde sonunda satranç federasyonu yöneticisi oldular .

şu an satranççılar ders vermek için dahi okulların içine giremiyorlar. resmen kovuluyorlar. ''bizim antrenörümüz hakemimiz var'' cevabı alıyorlar .
böyle bir sonuç bir gün tersine dönecek ve satranççılar satrancın kaderine tekrar hükmetmeye başlayacaklardır. hemen söyleyim . öğretmenler her branşta olduğu gibi satranççıların sadece yardımcısı olacaklardır.

daha bir seneden beri turnuvalar ikiye üçe bölünür oldu. ve +1800 lükler piyasaya çıkmaya başladı . bunu satranç turnuva organizatörleri yani satranççılar yapmaya başladı. türkiye satranç federasyonunda böyle bir şey mi vardı . hiç oldu mu..

ben gelecekten umutluyum. satranççı businnes man lerde bir gün piyasaya çıkacak ve türk satrancına yön vermeye başlayacaklardır. hiç bir şeyi satranççılar dışında aramamız gerekir .

muzaffer şekerli

muğla datça
Ara
Cevapla
#31
Aşkın Bey,

Yanlış anlamışım, evet. Epey yalan yanlış okumuşum, o kısmı kaale almayabilirsiniz. Nedense alıntıladığınızı idrak etmemişim. Bir itiraz olarak algıladım. Hiç ne algıladığıma girmeyeyim Big Grin

Neyse hazır bu notu düşmüşten sonraki mesaja ilişkin bir cümlelik yorum ekliyorum: açık turnuvaların iki kategoriye bölünmesi çok önemli ve doğru bir karar.
Ara
Cevapla
#32
Turnuvalar neden ikiye üçe bölündü?Katılanların sayısının artması ve 1800 den daha düşük puanı olanların da katılmaya teşvik edilmesi için bölündü.Turnuvaları bölme yöntemini biz keşfetmedik.Almanya ve Avusturya'daki birçok turnuvada bu yöntem uzun zamandır kullanılmaktadır.Öte yandan Türkiye'deki birçok yerel yönetici düzenlediği turnuvaları hala bölmek istememektedir.Bölmeden önce Federasyonun gözünün içine bakmakta ve ondan gelecek işareti beklemektdir.Bazı yerel yöneticiler de kendi yarışmalarının yönergelerini Çanakkale Açık turnuvasına bakarak hazırlamaktadır.Şu halde turnuvaları bölmek amatörleri heveslendirmek açısından yararlı olmakla birlikte bu konu yerel yöneticiler için önemli değildir.Turnuva düzenleyen yerel yöneticiler için önemli bir konu çok sayıda yabancı ustanın katılımını sağlamaktır.Yabancılara sağlanan kolaylıkların bizim sporcularımıza önemli bir yarar sağlamadığını ne kadar söylesek de kabul ettiremiyoruz.Kurulmuş bulunan ve yaklaşık 10 senedir süregelen sistemin çok sakıncalı olduğunu ve bize zarar vermeye başlamış olduğunu ancak "son turda maça çıkmama"yöntemini farkettiğimiz zaman anladık.Oysa bizi uyandırması gereken başka olaylar da yaşanmıştı.Uluslarası açık turnuvanın A grubunda ilk turda 10 adet hükmen galibiyet kaydedildi.A grubu 42 oyuncu ile başladı.29 oyuncu ile sona erdi.İşte böyle haberler bizim Basında yer almaz.Ama Basının temsilcileri Satrancın Genel kurulunda yer alır.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#33
Kısa bir mesaja bu kadar ciddi bir itiraz getireceğim aklıma gelmezdi. Her şeyden önce mesajınızdaki iki temel konu, "kategoriler" ve "yabancıların yersiz teşvik edilmesi" birbiriyle bağlantısız. İkincisi unvanlı bir yabancı oyuncu babasının hayrına gelip oynamaz bir turnuvada. Nasıl ben kendimden daha düşük reytingli oyuncularla oynamak için bir sebep arıyorsam. Kaldı ki bir faydasının olmadığına katılmıyorum, Türkiye'de genel seviye birçok ülkeye göre daha yüksek. Önemli olan, ligler de dahil devlet memuru olanların değil canı oynamak isteyen büyükustaların gelmesi en azından. Bunu 10 senedir zenofobi tonunda ifade ettiğiniz için destek bulmamış olabilir misiniz?

Gazetecileri savunacağım hiç aklıma gelmezdi ama A grubunda turnuvayı terk eden kişi sayısının hiçbir haber değeri taşımadığını söyleyebilirim bir gazete köşesi için, ancak şike ve hile taşır. Satranç dergilerinde ise bu konu zaten yazılıp çiziliyor. Örneğin Mavi Kale'nin önceki sayısını okursanız görürsünüz.
Ara
Cevapla
#34
Sevgili Özgür,
Son turda maça çıkmamak ile ilk turda maça çıkmamak arasındaki farkı ölçecek bir terazi var mıdır?Gazeteci eğer son turda maça çıkmayanı yazmalı ise ilk turda çıkmayanı da yazmalıdır.Her ikisi de şike kavramı ile bağdaştırılacak olaylardır.
Büyükusta konusuna gelince,gelmelerini hepimiz isteriz.Ama sağladıkları yararı ölçmemiz gerekir.Piramidin ortasındaki (1900 ile 2300 arası)bir oyuncumuzun bir takvim yılında katıldığı turnuva sayısı ile yabancı oyuncu ile oynama sayısına bakalım!Bu sayıyı yeterli görüyorsak siz haklısınız.Ben haksızım.Neden Piramidin ortası diye soranlar olacaktır.Piramidin tepesine bazı imkanlar sağlanmaktadır.Onların da kendilerine özgü sorunları olabilir.Bu konumuzun dışındadır.Piramidin ortası canlanırsa Piramidin altı da hareketlenecektir.Yabancılara yapılan teşvik verimli olmuyor.İlk 2 turda küçük çocuklarla karşılaşıyorlar.Orta turlarda salon beraberliği yapıyorlar.Piramidin ortası ile en çok 2 maç oynuyorlar.Son turda da maça gelmiyorlar.Bu söylediklerimi herkes biliyor.Ama dile getirmek istemiyorlar.Her zamanki gibi çekiniyorlar.Benden çok daha fazlasını biliyorlar.Maça gelmeme yönteminin sadece 2014 de değil önceki yıllarda da yaşandığını bu forumda 2014 de öğrenmiş olduk!
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#35
ben hala at c3 diyorum
Ara
Cevapla
#36
Yapılmakta olan veya yapılması mümkün olup yapılmayan etkinlikleri gözden geçirelim.Ben hangilerine "Evet"hangilerine "Hayır"diyorum:
1.Takımlar ligine yabancı oyuncu sayısı kısıtlanmak koşulu ile "Evet"
2.Avrupa ve Dünya Yaş Grupları(ve Gençler) Birinciliklerine çok sayıda yerli oyuncunun katılması koşulu ile "Evet"
3.Çok nadir düzenlenen daha çok yerli oyuncular piramidinin üst kesimine hitap edecek kapalı turnuvalara "Evet"
4.Yılda 8-10 defa düzenlenmekte olan Uluslararası Açık turnuvalara "Hayır"
Bu maddelerin ayrıntılarını da değerlendirelim:
1.Takımlar liginde yabancı oyuncu sayısı çoğalırsa yerli dinamiklerin oyun sayısı azalır.Med ve Cezir gibidir.Halen Piramidin ortasındaki bir oyuncunun İş Bankası Süper Liginde oynama ihtimali oldukça azalmıştır!Yerli-yabancı oranını dengeli bir şekilde sürdürmek gereklidir.Bazı kulüp yöneticilerinin "yabancı kontenjanı azalırsa yerlilerin fiyatı artar"şeklinde düşündüklerini öğrendim.Böyle düşünen yöneticilere sahip olmak büyük talihsizliktir.Forum izleyicileri arasında da böyle düşünenler varsa fiyatları hep birlikte inceleriz!
2.Avrupa ve Dünya Yaş Grupları ve Gençler Birincilikleri eğer her turnuvaya 50-60 yerli sporcu katılabilecekse yararlı olacaktır.Bu sayıyı nereden buldum?Bu turnuvaları düzenleyen diğer evsahibi ülkelerin oynattığı sporcu sayısına baktım!!Biz ne yaptık?2000 Elo barajı koyduk!
3.Sayıları çok az olan kapalı turnuvalarda 6 yerli ile 4 yabancı lig yöntemi döner turnuva şeklinde karşılaşıyorsa bu yarışmalar Piramidin üst bölümündeki sporcularımız için yararlı olabilir.
4.Açık turnuvalar mevcut yapılanma içinde yerliler için yararlı olmamaktadır.Öncelikle yerli sporcu bu açık turnuvalara katılamamaktadır.Katılanlar daha çok o turnuvanın düzenlendiği yerde ikamet edenlerdir.Hatta turlar sabah 10.00 da olduğu zaman aynı yerde oturan amatörler dahi bu yarışmalara katılamamaktadır.Bu yarışmalar nasıl daha yararlı hale getirelebilir?Yarı açık turnuva şekline dönüştürülebilir.Gruplara bölünür.Yerlilerin katılması için kolaylıklar sağlanır.Yabancıların aralarında anlaşma yapmalarını engelleyecek önlemler alınır.
Yukardaki görüşler çözümyollarının nasıl konuşulabileceğini gösteren örneklerdir.Bunların konuşulmasını istemeyen Rambo'lar her zaman ortaya çıkacaktır.Onlar ancak zaman kaybettirebilirler.Satranç toplumu eninde sonunda doğru yolu bulacaktır.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#37
(31-10-2014, 11:32)Ateş Ülker Nickli Kullanıcıdan Alıntı: 1.Takımlar liginde yabancı oyuncu sayısı çoğalırsa yerli dinamiklerin oyun sayısı azalır.Med ve Cezir gibidir.Halen Piramidin ortasındaki bir oyuncunun İş Bankası Süper Liginde oynama ihtimali oldukça azalmıştır!Yerli-yabancı oranını dengeli bir şekilde sürdürmek gereklidir.Bazı kulüp yöneticilerinin "yabancı kontenjanı azalırsa yerlilerin fiyatı artar"şeklinde düşündüklerini öğrendim.Böyle düşünen yöneticilere sahip olmak büyük talihsizliktir.Forum izleyicileri arasında da böyle düşünenler varsa fiyatları hep birlikte inceleriz!
Merhaba Ateş Bey,
Bu konuda yazdığım makale İstanbul Barosu Spor Hukuku Komisyonu'nun kitabında yayınlandı. Tamamı uluslararası ve ulusal kaynaklarla da desteklenen bilimsel bir çalışma olup, sizinle maalesef farklı şeyleri söylemektedir: http://www.istanbulbarosu.org.tr/Yayinla...KU2014.pdf

Ben satrancın üst düzey (IM ve üstü) sporcularımız için profesyonelleşmesini isteyen, bu sporcuların satrançtaki seviyelerine yakışır gelirler elde etmesini isteyen birisiyim. Ancak, GM dahi olmayan bir Türk sporcunun sadece Türk olduğu için neredeyse maç başına 1000 TL alırken, kendisinden 200 rating yüksek yabancı sporcuların Türk sporculara oranlar ortalama 1/3 - 1/4 daha az para aldığını tahminimce siz de biliyorsunuzdur.

Özellikli masalara (çocuk masaları) gelince iş daha da inanılmaz boyutlar alıyor. Benim 16 yaş altı oynadığım zamanlarda o yaştaki çocukların %90'ına "Masrafların bizden" derlerdi ve sadece ceplerine harçlık koyarlardı. Şimdi ise 15 yaşında çocuklar için açık arttırmaya varan pazarlıklar olduğunu bile duyuyoruz.

İş yaşamına başlayan hangi sporcu satranca işinden çok önem verip, ciddi bir gelişim gösteriyor? Benim aklıma şuan 1 tek örnek geldi ama siz biraz düşünüp 3 yada 5 tane örnek belki sayabilirsiniz. Evet, koca Türkiye'de bir elin parmaklarını geçmez. Ve takımlarda yerleri garanti olan bu sporcular kendisini de geliştirme ihtiyacı duymaz. Yılda bir gider ligde oynar 10.000 küsür tl alır hem de otelde tatil yapmış olurum, ne de olsa yabancı sporcu kısıtlamasından dolayı ben kesin oynayacağım diye düşünür ve düşünüyorlar da!

Böylece ortaya 2700 üstü sadece birkaç sporcunun olduğu, bazen hiç 2700 üstü sporcu olmayan, kadınlarda 2500 üstünü parmakla gösterdiğimiz bir lig oynuyoruz. Her sene ekonomik imkansızlıklardan lige katılmayan 1 tane ve 1 tane de yerel sporcularla gelen kulübümüz oluyor. Bu satrancın sorunu değil. Bu tüm sporlarımızın sorunu.

Netice olarak zaten Avrupa Birliği vatandaşı sporcuların yerli statüsünde oynaması hukuki bir zorunluluk. Uygulanmamasının tek sebebi ise Türkiye aleyhine Avrupa Birliği Adalet Divanı'na henüz bir başvuru yapılmamış olması. Zaten en fazla 2-3 sezon içerisinde birkaç spor dalında bu yönde düzenlemeler yapılmış olacak. Buna şimdiden hazırlıklı olmak lazım.

Tekrar ediyorum, profesyonel sporcularımızın seviyelerine yakışır bir geliri olması gerektiğine inanıyorum. Daha önce de birkaç başlıkta bu konuya değindim. Mustafa Yılmaz'ın ekonomik zorluklarını anlatan, kendisine vakit ayırmak yerine çoluk çocuğa ders vermek zorunda olduğunu anlatan tweetlerini görünce belki hepinizden çok üzülüyorum. Ancak, bu özel sporculara gelir yaratmak lige yabancı sınırı koymakla olmaz. Sayısı iki elin parmaklarını geçmeyen sporcularımızın refah düzeyini yükseltmek federasyonun görevleri arasındadır.
Ara
Cevapla
#38
Sayın DİNÇER,
Son yazınızdaki kaynak paylaşmanız çok yerinde olmuş. Teşekkür ederim.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#39
GM olmayan Türk sporcunun maç başına 1.000-TL aldığını ilk defa duyuyorum.Bu durumun çok müstesna bir olay olduğuna inanıyorum.Ben de 1 nci ligde oynadım.2 nci ligde de oynadım.Burada çok küçük meblağları ne kadar geç ve ne kadar güç aldığımızı belirtmek zorundayım.Yerli sporcuya yapılan haksızlığı farkedince 2 nci ligde oynamayı bıraktım.IM düzeyindeki bazı yerli oyuncuların bir sezon için ortalama 7.500 TL aldığını söylüyorsanız doğru olabilir.Yine de yabancılar için yaptığımız harcama ile kıyaslanmaz.Profesyonel olması gereken yerliler profesyonel olsunlar ve maddi gelir sağlasınlar.Benim tezlerim Piramidin tepesini dışlamıyor."Yerlilere yabancılardan daha çok harcama yapılıyor"iddiası inandırıcı değildir.Yabancıların maliyeti özellikle 2600 üstündekiler söz konusu ise dudak uçuklatır.Kaldı ki esas mesele maliyetten önce gelen yabancıların kime ve ne kadar yarar sağladığıdır.Gelen yabancılar kendi aralarında oynuyorlar.Bu son cümle doğru ise bize yararı nedir?Onların oyunlartını 24 saat canlı yayında izleyebildiğimize göre,evsahibi olup izlememizin sağladığı yarar nedir?
İsterseniz kalitenin yükselmesi için 1 nci ligde hiç yerli oyuncu oynatmayalım!Birinci lig takımları tamamen yabancılardan oluşsun!Biz de 2 nci lige gider,eğer doğru ise, maçbaşına 1.000 liramızı alırız!!
Siz mevcut sistemi savunmaya devam ettikçe yerli sporcuyu yabancı sporcuya karşı oynatmak mümkün olmayacaktır.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#40
Farkı yere çekiyorsunuz Ateş Bey. 2300'lük bir Türk oyuncu 11.000 lira aldığını, 16 yaşındaki bir çocuk 9.000 lira aldığını ve aynı özelliklerdeki yabancı sporcuların bunun 3te 1'ini yada 4'te birini aldığını düşünürsek ortada Türk sporculara verilen çok fahiş fiyatlar olduğu ortada.

IM'lerin ortalama 7.500 aldığının doğru olabileceğini söylemişsiniz. Bu da yaklaşık olarak 2500 euro veya 3500 dolara karşılık geliyor. 1500 euroya 2500 barajına dayanmış IM getirirsiniz. Ama arada yukarıdaki örnekler gibi çok aşırı bir fiyat farkı yoktur.

Tekrarlıyorum, yerli sporcuların, özellikle de kadın-erkek A Milli Takımlarımızı oluşturan 7-8 kişinin hakkettikleri gelirleri almasını belki de hepinizden çok istiyorum ancak, bunun yeri lig değildir.

Aksi taktirde 14 takım yerine 13 takım mücadele ediyor. Bu 13 takımdan 1 tanesi yerel oyuncularla katılıyor. Kalan takımlar çeşitli ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Birkaç takım iyi oyuncular getirebiliyor ve görüntüyü kurtarıyor ama bu sadece birkaç takım in geçerli. Böylelikle ligin kalitesi düşüyor.

Bence hukuki bir zorunluluk olan AB vatandaşlarının yerli statüsünde oynaması uygulamasına geçilene kadar belirli ELO aralıkları için belirli tavan fiyat uygulaması yapılabilir. Gerçi bu sefer de tavan fiyat üzerinden sözleşme yapıp farkı cebinden verecek kulüpler de çıkacaktır...

Peki başka bir açıdan bakalım;
Ligde yerliler oynayınca nolacak? Şuanki yabancı sayısı azaltılıp her takıma 1 yabancı hakkı verilse 1. masaya GMler koyulacak ve yerliler yine birbirleriyle oynayacaklar. Bunun için lig yapmaya ne gerek var? Herhangi bir turnuvada bunu zaten yapabiliyorlar. Hatta bir açık turnuvada sizin piramidin ortasının yabancı GM ile oynama şansı çok daha yüksek.

Açıkçası sadece yerliler oynasın yada zaten 10 kişide 3 yada 8 kişide 1 olan yabancı sayısı daha da azalsın derken bu durumdan asıl beklentinizin ne olduğunu anlayamadım.
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 13 Ziyaretçi